23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 KASIM 2014 ÇARŞAMBA kultur@cumhuriyet.com.tr 14 ‘Asıl gençlere oynuyorum’ u İlk kez oynadığında 27 yaşındaydı. Şimdi 77 yaşında. İlk sahnelendiğinde anneannesi izlemiş. Şimdi de torunları izleyecek. 5 kuşağa seslenmiş oyun. “Bugün 3 Ekim. Akıl almaz bir olay geçti başımdan.” Bu cümlenin Genco Erkal’ın sesiyle sahnede ilk yankılanmasından bu yana 50 yıl geçmiş. Karakter, sahnede âşık oluyor, köpeklerin yazdığı mektupları okuyor... Bir süre sonra sırtında sopa izleri olacak; kolları arkadan bağlanabilen beyaz gömlekten bihaber. Gogol’ün “Bir Delinin Hatıra Defteri” Türkiye’de ilk sahnelendiğinde yıl 1965. Sahneleyen, psikoloji bölümü öğrencisi bir genç, 27 yaşında. Derslerini çalışırken bir yandan da tiyatroda oyunculuk yapıyor. Genco Erkal’ın oyunu tekrar sahneleyeceğini öğrenince buluşmak istiyorum. Sabırlı bir bekleyiş ve buluşuyoruz. Sohbete, yanımda getirdiğim “Bir Delinin Hatıra Defteri”yle ilgili Cumhuriyet’te yer almış haberleri göstererek başlıyoruz. Oyunla yaşıt gazeteler ustanın ellerinde, sayfalar çevriliyor. Oyun gazetede önce ilanlarla yer bulmaya başlıyor, sonra haberlerle. Birinde “Yılın en başarılı aktörü Genco Erkal” diye üstbaşlık var. Birinde “oyundaki üstün başarısını” görmesi için seyirci tiyatroya davet ediliyor... Erkal “Muazzam olay olmuştu, biletler karaborsaya düşmüştü” diye anlatıyor. O yıllara dair “Oyundan sonra doktor geliyormuş, kendine gelemiyormuş” gibi “şehir efsaneleri”nden söz ediyor. “Olmadı tabii ki!” Gazeteler sararmış ama o gün izleyen, haberini yapan büyüklerimin heyecanı sayfalarda yerini koruyor, değişmemiş. Oyun geçen sürede evrilerek dört farklı yorumla seyircinin karşısına çıkmış. Ömürleri bol olsun, bu oyunun ilkini izleyenler şimdilerde aynı oyuncunun sahnelediği oyunun 4. yorumu için bilet alıyorlar. Ustanın metne ilk yaklaşımı bir psikolog gibi olmuş. “İki mesleğimi yaklaştıran bir oyun” diyor. Uzun yıllar sırtına yapışacak “deli” rolünü canlandırmak için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde araştırma, gözlem yapmış. Ruhsal olarak çözümlemeye çalışmış. İkinci yorumda, 196869 sezonunda, dönemin de şartlarına uyarak daha toplumsalpolitik yaklaşmış. Gerçekçi bir dekorun da kendisine eşlik ettiğini söylüyor. Sahnede kaynayan çorbalar, yanan sobalar... Üçüncüsünde ise bugün sahnelenene yakın bir yorumda bulunduğunu söylüyor. Daha teatral bir bakış açısıyla, karakterin aslında gizli bir tiyatrocu olduğundan yola çıkmış. “Bir tiyatrocu yorumu.” Özetle, oyun psikolojikten toplumsala ve teatrale evrilmiş. Bugün izlediğimizle ilgili söylediği “50 yılın toplamı”, durumu özetliyor. İlk sahnelediğinde anneannesi izlemiş, bugün de torunları izleyecek. 5 kuşağa seslenmiş oyunun, 50 yılın tarifi... Oyunu izlediğim iki gündeki genç sayısının fazlalığını hatırlatıyorum. “Asıl gençler için oynuyorum” diyor. “Bu metni benden de izlesinler. Artık bundan sonra zor!” Karakterin duygusal ve ruhsal değişimini sahnelemenin yorucu olduğunu KÜLTÜR Genco Erkal, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’nin 50 yılını Cumhuriyet’e anlattı Birkaç Çanak Çömlekle Kazanılan Binlerce Yıl Tayyip Erdoğan’ın Marmaray projesindeki gecikmeyi açıklarken söylediği “Çanak çömlekle bize kaç sene kaybettirdiler” sözünü hatırladım Nezih Başgelen’in “İstanbul’da MarmarayMetro Kurtarma Kazılarının Kent Arkeolojisine Katkıları”nı okurken (Arkeoloji ve Sanat yay.). Nezih Başgelen Üsküdar Meydanı, Sirkeci ve Yenikapı’da metro istasyonları için yapılan kazılarda bulunan kültürel varlıkların İstanbul’un tarihini nasıl değiştirdiğini anlatıyor. Üsküdar’da Osmanlı dönemine ait bir arastanın kalıntıları, deri işleme atölyeleri ve M.S. 12 13. yüzyıllardan apsisli bir yapının temel kalıntıları çıkmış. Sirkeci’deki kazılarda Erken Bizans, Bizans ve Geç Osmanlı dönemlerine ait mimari kalıntılar ile Roma öncesi döneme ait çanak çömlek tespit edilmiş. Tayyip Erdoğan’ın canını sıkan “çanak çömlek” bunlardı herhalde. En geniş arkeolojik kazılar Yenikapı’da yapılmış. Burada İstanbul’un MS 4. ile 7. yüzyıl arasındaki en büyük ticari limanı olan Theodosius Limanı günışığına çıkmış. Bugüne kadar toplu olarak bulunmuş en büyük batık gemi grubu da 36 batıkla bu bölgede. Ayrıca on binlerce arkeolojik eser ve “100 Ada” olarak adlandırılan bölgede farklı devirlere ait çeşitli mimari kalıntılar bulunmuş. Daha da önemlisi “Cilalı Taş Devri”ne ait çanak çömleğin ve yine Neolotik Dönem’e ait 4 mezarın bulunması. En ilginci de Neolotik Çağ’dan kalma insan ayak izleri. 2080 adet ayak izi belgelenmiş. Yenikapı’daki kazılardan elde edilen bulgulardan İstanbul şehrinin tarihinin sanıldığından çok daha eski olduğu, günümüzden 8500 yıl geriye doğru gittiği saptanmış. Marmara’nın Karadeniz’le birleşip gölken deniz halini aldığı zamanlardan söz ediliyor. Böylece sadece İstanbul’un değil denizlerin tarihi de yeniden yazılacak. Marmara’nın 10 bin yıl içinde yaşadığı değişim anlaşılacak. Bu alandaki çalışmalar bittikten sonra Koruma Kurulu bulunan kalıntıların kaldırılmaması ve Atina ve Roma Metrosu’ndaki gibi yerinde korunmasına karar vermiş. Koruma kurullarının kararlarının ne kadar uygulandığı, ne kadar görmezden gelindiği bilinen bir şey. Marmaray Yenikapı İstasyonu’nun çıkışında birkaç küçük camekân içinde Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden parçalar sergileniyor. Gören sadece bunlar çıkmış da yetkililer kıyamayıp sergilemiş zanneder. Yenikapı’daki gibi bir liman ve rıhtım çıkabileceği umulan Üsküdar kazılarının akıbetinin ne olduğuna dair bir bilgiye ulaşamadım. Koruma Kurulu’nun yerinde koruma kararı uygulandı mı? Sirkeci İstasyonu’na Cağaloğlu’ndan girenler dev bir posterle karşılaşıyor. Posterde tarihi kalıntıların fotoğrafı ve bu duvarın ardında bu kalıntılar var bilgisi yer alıyor. Hemen her yolcunun aklına bu poster yerine cam konsaydı da kalıntıları görseydik düşüncesi geçiyor. Dışarıdan da bu kalıntıları görmek mümkün değil, üstü kaplanmış. Umarım kalıntılar “beton dökülerek” korunmamıştır. Yenikapı İstasyonu ise “Yenikapı Transfer Merkezi ve Arkeopark Alan” adlı özel bir proje ile yapılmış. İstasyon açıldı ama “Arkeopark Alan”da bir çalışma görülmüyor. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi ya projeyi eksik teslim almış ya da “arkeopark”tan vazgeçmiş. Yurtdışındaki tarihi eserleri kurtarmakla övünen Kültür ve Turizm Bakanımız Ömer Çelik, ziyaretçiye açılsa milyonlarca tarih ve arkeoloji meraklısını İstanbul’a çekecek Yenikapı Arkeopark’ının neden yapılmadığını, Sirkeci’deki, Üsküdar’daki kalıntılara ne olduğunu merak ediyor mudur? Bir telefon açıp Kadir Topbaş’a sorar mı? Modern bir kent olmaya çalışırken tarihi mirası yok mu ediyoruz? Erkal, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ adlı oyunda. Şehir Tiyatroları 100. yıl kutlamasına Cihan Ünal damgası ‘Kepazeliğe karşı tiyatro’ MEHMET KESKİN 1914’te “Darülbedayi” ismiyle kurulan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) 100. yılını önceki akşam düzenlenen galayla kutladı. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki galada çeşitli dönemlerde sahnelenmiş oyun ve müzikallerden bölümler sergiledi. Gecede, İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu’nun kendisini göreve getirenlere birkaç kez teşekkür etmesi dikkat çekti. Sahneye davet edilen eski İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün “Şehir Tiyatroları, Türkiye’nin en kıymetli sanat kurumlarındandır. Umarım hep eskisi gibi seyircilerine en parlak sanat günlerini yaşatacaktır” dedi. Gürün yerine geçtikten sonra ise Yazıcıoğlu’nun “Buraya gelirken üzüm yemeye geldim, bağcıyı dövmeye değil” demesi dikkat çekti. Gecede Muhsin Ertuğrul’dan başlamak üzere, tiyatroya emek vermiş Münir Özkul, Suna Pekuysal, Adile Naşit gibi birçok sanatçı, fotoğrafları barkovizyona yansıtılarak anıldı. CRR’nin giriş katında da geçmişten bugüne oyunlardan ve müzikallerden sahnelerin yer aldığı bir sergi açıldı. Nükhet Duru, Erol Evgin, Cihan Ünal, Burak Kut, Hakan Arsev gibi sanatçıların da sahneye çıktığı gecede onlara CRRŞehir Tiyatroları ortak orkestrası eşlik etti. Buluşmada, Turan Oflazoğlu’nun “4. Murat” ve Shakespeare’in “Atinalı Timon”undan iki tirad sahneleyen Cihan Ünal, “Tiyatroyu çoğu insan okul olarak görür, ben yaşamın ta kendisi olarak görüyorum. İnsanlar tiyatronun bir köşesinden yakalayabilseler, bir oyun izleyebilseler, yeryüzündeki bu kepazelik yaşanmazdı” dedi. Sözü devlet adamlarına getiren Ünal “değerli ölümsüzler” deyip Gandhi, De Gaulle ve Mustafa Kemal’i örnek verirken “değersiz ölümsüzler” olarak da Hitler, Mussolini ve Çavuşesku’yu saydı. Gece, sözlerini Engin Altan’ın yazdığı, Selim Atakan’ın bestelediği “100 Yıl Şarkısı”nı sanatçıların birlikte seslendirmesiyle sona erdi. Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK ERKAL’DAN TÜSAK’A KARŞI BİRLİK ÇAĞRISI ‘Kültürlerind e tiyatro yok, rant va r’ Son zamanlarda tiyatroların kapatılmaları, uçuşan taslaklar, desteklerin kesilmek istenmesi, sansür? “TÜSAK gibi tasarıların karşısında durmalıyız, birlik olmalıyız” diyor Genco Erkal: “Kendi kültürlerinde tiyatro, opera yok; rant var. Ya otel ya AVM ya da saray yapacaklar. Onlar için değerli olan bu. Tiyatroların kapatılması, rant için satılmaları tiyatroyu durdurmak, baskı altına almak için. Yeniden sansür başladı. DT’de birçok müdür istifa etti. Yeni gelen müdür emirleri uygulamaya başlayıp oyunlara müdahale etmeye başladı. Shakespeare rahatsız etmeye başladı! İstedikleri projelere destek vereceklerini söylediler. Nelerin destek alacağını biliyoruz. Kendi muhafazakâr çizgilerine uyan dinsel ağırlıklı projeler desteklenecek. Geçen yıl gördük. 17 tiyatronun desteğini kestiler. Yani gidiş kötü. Devletin tiyatrodan desteğini çekmesi belki özel tiyatroları canlandıracak, ama TV’dekine benzer en ucuz işlerin ortalığı kaplamasına neden olacak.” Oyundaki müzik Mete Sakpınar’a ait. “Deli”yle senkronize giden müziği usta kendisi de çok beğeniyor. Kendisini sahneye hazırladığını söylüyor. Dekor ise karakterin kafa karışıklığının yansıması gibi. Oyunun en vurucu kısmı tabii ki deli gömleğiyle seyircinin karşılaştığı bölüm. Çaresizliğin, hareketlerin, duyguların hapsedildiği gömlek. Sanatçı 93’ten bu yana gömleği sahneye almış. Oyunun sonunda alnında biriken boncuk boncuk ter “insan bunun içindeyken deli olmasa bile delirir” dedirtiyor. Türk tiyatrosunun, kendisi de neredeyse 60 yılına tanıklık ettiği 100. yılını hatırlatıyorum. Genco Erkal, kendisine kurulan “kumpas”tan habersiz, buluştuğumuz Büyük Londra Oteli’nin konumunu kendisi anlatmaya başlıyor: “Şurası Komedi Tiyatrosu’ydu, biraz ilerisi Dram Tiyatrosu’ydu. Öğrenciyken giderdik. Müthiş bir tarih var.” “Müthiş tarih”in içinde yer etmiş oyunu görmek için tam zamanı. ‘İşte Benim Zeki Müren’ Kültür Servisi “İşte Benim Zeki Müren” sergisi Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde bugün açılıyor. Sergide sanatçının sayısız fotoğrafı, sahne kostümleri, mektupları, plakları gibi, yaşamından izler taşıyan pek çok belge, eşya sergileniyor. Üç kata yayılmış sergi, Zeki Müren’in ölümünün ardından Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfı’na mirasıyla birlikte bağışladığı arşivden bir seçki sunuyor. Küratörlüğünü müzik yazarı Derya Bengi’nin, görsel tasarımını Sadık Karamustafa’nın, organizasyonunu Veysel Uğurlu’nun yaptığı sergi, bugüne kadar Zeki Müren’le ilgili yapılmış en kapsamlı buluşma. söylüyor. Bir saatten fazla süren oyunun zorluğunu da “Bittiğinde sıkılmış limon gibi oluyorum” diyerek özetliyor. “Kendime ‘Aferin’ diyorum. Bunu 27’de yapmak kolay da 77’de yapmak biraz zor.” Metinde Gogol’ün günümüzde de güncelliğini koruyan rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma gibi eleştirilerine müdahale etmediğini söyleyen usta, günümüzden de eklemeler yapılabileceğini, ama metne sadık kaldığını söylüyor: “Bazı hastalıklar devam ediyor.” Ama yine de sahnedeyken eleştirilerin olduğu bölümlerdeki vurguları dikkat çekiyor. SONSUZLUĞA UĞURLUYORUZ Tabip Albay Ali Seyfullah Nutku ve Fatma Melek Nutku’nun oğlu, Prof.Dr. Takiyettin Mengüşoğlu’nun kıymetli öğrencisi, felsefe camiasının duayeni, meslektaşımız, hocamız, dostumuz, yoldaşımız ACI KAYBIMIZ Tabip Albay Ali Seyfullah Nutku ve Fatma Melek Nutku’nun oğlu, Felsefe camiasının duayeni Prof. Dr. Gezgin Filozof Prof. Dr. ULUĞ U. NUTKU değerleri, yazıları ve anılarıyla bize ışık tutacak… Cenazesi 19 Kasım 2014 Çarşamba günü (bugün) saat 11:00’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki törenin ardından Bebek Camii’ne getirilecek, ikindi namazını takiben Aşiyan Mezarlığı’na defnedilecektir. İSTANBUL, ÇUKUROVA, MERSİN, SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ, TÜRKİYE FELSEFE KURUMU ÇOCUKLAR İÇİN FELSEFE BİRİMİ VE DOSTLAR ADINA ULUĞ UTKU NUTKU 17 Kasım 2014 Pazartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi 19 Kasım 2014 Çarşamba (bugün), saat 11:00’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki törenin ardından Bebek Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakiben Aşiyan Mezarlığı’na defnedilecektir. NUTKU, ARAL, LENGER, ÜLGEN, DAMAR AİLELERİ ADINA OĞLU FERHAT NUTKU Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağış yapmaları rica olunur. HÜLYA CAN NUTKU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle