08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 KASIM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’na yolsuzlukları görmesi için adres verdi: 5 Biliyorum, yüreğinizdeki hançeri artık hiç kimse çıkaramaz; yok olan sevdalarımızı yeniden hiçbir ateş tutuşturamaz. Ölüler geri gelemez! Sizlerin çığlıklarını, din bezirgânları, hırsızlar, soysuzlar duyamaz. Açlık grevlerinde, zindanlarda yitirdiğimiz çocuklarımız, barışçıl tutkularımız, umutlarımız. Açamadık gökyüzünün kilitlenmiş umudunu, yok edemedik içimizde nefreti kini... Oyalanıp duruyoruz “Yeni Türkiye” masallarıyla; ne olduğu bilinmeyen “çözüm süreci” hikâyeleriyle... Farkında mısınız? HHH Son yıllarda karşımıza çıkan, ürkütücü, üstelik çok çarpıcı fotoğraflara baktığımız zaman, madencilik, inşaat gibi dallarda ucuz emek gücüyle bol paralar kazanıldığını görüyoruz... Bir yandan büyük para, öte yandan kriz! İş güvenliği sıfır! Rejim, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmış; hukuk devleti düzeninin çivisi çıkmış. Sonra ne olmuş? Kristof Kolomb’dan önce Müslümanlar Amerika’ya ayak basmış... Tüm dünya dalgasını geçiyor bizimle, kafa buluyor... Asıl IŞİD ne yapıyor ona bak ona! Hani sen üç ay içinde Esad’ın devrileceğini söylüyordun, ne oldu? Aradan üç yıl geçti, yerli yerinde duruyor! Bırakalım masalı gerçeğe dönelim, şu “çözüm süreci”nin içini açalım, ne olup olmadığını öğrenelim... Sen askeri vesayete, 28 Şubat’a karşıydın hani! Baskıcı 12 Eylül hukukuna ve darbecilere de... Halkı kandırıp, “Yeni Türkiye”yi anlatırken, IŞİD sınır komşumuz oldu... Bingöl’de üç polisimiz öldürüldü, yayın yasağı geldi! HHH Öncesi var... Adana’da durdurulan TIR’lar! Reyhanlı katliamı! Temel hak ve özgürlükler... Hukuk devleti... Yargı bağımsızlığı... Barış, çözüm süreci... Üç maymunu oynuyoruz hep birlikte... Aklımızı, yüreğimizi alıp götürdüler, İslamı kendi çıkarları için kullanmayı sürdürüyorlar! Hayallerimizi yok etmek amaçları! Bilsinler ki yok edemeyecekler... Bir gün mutlaka! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yolsuzlukla mücadele mesajları veren Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yolsuzlukları sonuna kadar araştırması çağrısında bulundu. Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında yaptığı değerlendirmeler özetle şöyle: Evinin içine bak u İktidar olmak için 4 yıl yetki istiyorum. Benim köşeyi dönme gibi bir alışkanlığım, kul hakkını yeme gibi bir alışkanlığım yok, bu partinin kültüründe de yoktur. Yeni bir sözleşme yapalım, huzur üzerine güven üzerine inşa edelim. Çözülmeyen sorun yoktur, çözmeyen adam vardır, biz çözeceğiz, kararlıyız, inançlıyız ve çözmek zorundayız. Çünkü ben ülkemi, bayrağımı, Türkiye’yi, insanımı, Mustafa Kemal Atatürk’ü seviyorum. Sarraf’ın kuryesi, altınları: Rıza Sarraf’ın kuryesinin komisyona yaptığı açıklamalar var, çok ilginç. “Ben Ankara’ya çok defa para götürdüm. Yabancı parayı yani dolar ve Avro’yu çoğu zaman elden alıp götürdük ve dağıttık” diyor. Bu ülkede banka var mı? EFT var mı? Peki paraları çikolata kutularının içine, ayakkabı kutularının içine, elbise torbalarının içine dağıtmak da ne oluyor? Herhalde Davutoğlu, “Bu yeni teknolojidir” diye düşünmeyecek. Türksonuna kadar araştır. Evine, abine bak: Başbakan G20 zirvesinde, “Türkiye’nin 2015’teki dönem başkanlığında yolsuzluğa karşı kapsamlı bir strateji ortaya koyacağız” diyor. Eğer yolsuzluk konusunda kapsamlı strateji ortaya koyacaksan, söylediğim yolsuzluk olaylarının üzerine gideceksin. Evinin içine, AKP’nin genel merkezine, kimler köşeyi döndü ona bakacaksın ve yukarıda oturan ağabeyine bakacaksın. Bunları temizleyeceksin. Montaj yok, ek yok: Adli Tıp Kurumu, 17 Aralık yolsuzluk dosyalarıyla ilgili ses kayıtlarının yüzde 100 doğru olduğuna dair rapor verdi. Montaj, ek yok, bunların hepsi doğru. Bütün bu dosyayı, bütün bu gerçeklere rağmen kapatmak istediler. Kapatma görevi de Sayın Davutoğlu’na verildi. Davutoğlu’na sesleniyorum: Bilim adamı olduğunu, inançlı, dürüst olduğunu söylüyorsun, o zaman yolsuzlukları çesi nedir bunun? “Rüşveti dağıttık” diyor. Sen bunu göreceksin, duymamazlıktan gelmeyeceksin, gereğini yapacaksın. Rıza Sarraf, 292 kilo altını kaybolmuş, kimseye şikâyet etmiyor. “Altınım kayboldu” de bari. Neden? Rüşvet olduğu için. O rüşveti kim aldı? Senin bakanların mı aldı? Sen mi aldın? Ağabeyin mi aldı? Ortaya çıkarmazsan sen de yolsuzlukların ortağısın Sayın Davutoğlu. Mahçupyan’ı kutluyorum: Başbakan’ın başda Bir Gün Mutlaka... O gece ağlıyordun acının eşiğinde, yıldızların altında... Ağlıyordun, geçmiş zaman masallarını anlatırlarken sana... Özgürlük sözcüğünü kullanmak bile yasaklanmıştı! Kaçkarlar’ın, Kaz Dağları’nın, Toroslar’ın bir köyünde... Soma’da, Yırca’da, Ermenek’te, Tunceli Ovacık’ta... Sınır boylarında, tek katlı kerpiç evlerde... Belki Suruç’ta, Bingöl’de, Lice’de. Bir sonbahar telaşı, korku, hüzün ve yalnızlık! Diri ve saydam bir şey olacaktı değil mi özgürlük; hayat ağacına sımsıkı sarılmak, geleceğe umutla bakma! Eşit yurttaşlık! Ben o saatlerde büyük bir kentin ışıkları altında yürürken, mevsim yine sonbahardı... Birbirlerine yapışık evler; TOMA’lar, polisler, yakılan araçlar... Bu düşmanlık niye, diye sorduğumda yanıt verememiştin! Bir sabah, aydınlık günün içinde, yine ortalık karışmıştı... Bir ağacının gölgesine sığınmış kızları polis copluyordu... Acımasızlık! Öfke! Kin, nefret! En çok bu kelimeleri kullanıyordum yazılarımda... Elimde değildi ne yapayım? Mardin Kızıltepe’de 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın bedenine 13 kurşun sıkan kolluk kuvveti, 15 yaşındaki Berkin’i gaz fişeğiyle katlederken “onlar zaten teröristti” diyen siyasetçileri görmüştük... Nice yargısız infazlara alkış tutan, nefretle, kinle beslenen insanları... HHH Sen anneydin, babaydın, kardeştin... Sen çocuktun! Seni ben Kocasinan Mezarlığı’nda oğlunun mezarı başında ağlarken görmüştüm... Soma’da maden kazasında, rezidansların önünde! O gece ağlıyordun bir sonbahar akşamında Yırca köyünde. O kıyılan zeytin ağacının yanı başında. Ermenek faciasında, Diyarbakır’da astsubayın öldürüldüğü pazaryerinde... Uludere’de... Bingöl’de, Yüksekova’da... Vadilerde, karakollarda... nışmanlarından Etyen Mahçupyan yürekli bir açıklama yaptı, “İslami kesimin en az yarısının yolsuzluk olduğunu düşündüğünü, bu durumun AK Parti’ye yakışmadığını” söyledi. Mahçupyan’ı yürekten kutluyorum. Yolsuzluktan rahatsız olan İslami kesim neden sesini çıkarmıyor? Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, bu role neden talip oluyorsun? TBMM devre dışı: Daha düne kadar ağabeyi diyordu, “PKK ile görüşüyorsunuz diyenler şerefsizdir” diye. Şimdi sekretarya kuruyorlar. Türkiye’nin bir bölgesinde devletin hiçbir kurumu çalışmıyor. Sorun var, çözülmesi lazım, evet. Adam gibi, demokrasi ve özgürlük içinde, TBMM’de çözülmesi lazım. CHP’DEN YARGI PAKETİ ŞERHİ: Kişiye özel EMİNE KAPLAN yasalar çıkıyor ANKARA CHP, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilen yargı paketine verdiği muhalefet şerhinde, hükümetin yargı kurumlarını kendisine göre şekillendirmek istediğini belirterek, Danıştay’da bulunan özelleştirme ihalesi davalarında kararların iktidarın istediği yönde çıkması, Yargıtay ve Danıştay üyelerine baskı yapılmasının amaçlandığını bildirdi. CHP’li Adalet Komisyonu üyeleri, geçen hafta komisyonda kabul edilen Danıştay ve Yargıtay’da üye ve daire sayısının artırılması, aramada “somut delil” yerine “makul şüphe” ifadesinin getirilmesini düzenleyen yargı paketine muhalefet şerhi verdi. Şerhte, yargı paketi adı altında sunulan tasarı ve tekliflerde asıl amacın gizlendiği belirtilerek “Kişiye veya iktidara yakın olanlara özgü özel düzenlemeler yapılmakta, kimi zaman da yasal düzenlemeler birkaç aylığına değiştirilip, kişisel yarar amacı gerçekleştiğinde ise eski haline getirilmektedir” denildi. Şerhte, Danıştay İdari İşler Kurulu üyelerinin Başkanlık Kurulu’nca belirlenmesiyle ekonomik değeri yüksek olan imtiyaz sözleşmelerinde yürütmenin iradesi doğrultusunda kararların alınmasının önün açıldığı belirtildi. Şerhte, ceza mahkemelerinin ihtisaslaştırılması yönündeki düzenlemenin, gizli özel yetkili mahkeme oluşturmak amaçlı olduğuna dikkat çekildi. Bahçeli grup toplantısında bedelli askerlikle ilgili yeşil ışık yaktı. Bahçeli, tasarıya ‘mesafeli’ durmayacaklarını söyledi. ‘Milyar dolarlarını bağışla’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Bahçeli, TSK’nin olumlu görüşü alınmadan bedelli askerlikte ısrar edilmesinin doğru olmadığını belirterek “MHP bedelli askerlik konusu TBMM’ye geldiğinde mesafeli durmayacak” dedi. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “açığını örtmek” için Küba’ya cami yapılmasını gündeme getirdiğine işaret ederek “Hayır kazanmak istiyorsa milyar doların bir bölümünü bağışlamalı” dedi. Bahçeli, partisinin grup toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Küba’ya cami yapılmasına yönelik tartışmalara değinen Bahçeli, Atatürk büstüne kucak açan Küba’nın camiye itiraz etmeyeceğini ümit ettiğini belirterek, “Erdoğan hayır yapmak istiyorsa, bankadaki milyar dolarlarından bir bölümüyle kurulacak Küba Cami Yaptırma Derneği’ne bağışlamalı, hiç olmazsa dua almalıdır” dedi. Türkiye’nin G20 dönem başkanlığında yolsuzluğa karşı özel strateji oluşturacağını açıkladığını anımsatan Bahçeli, “AKP’nin milletimizi kandırdığını biliyorduk da, diğer ülke ve milletleri de enayi yerine koymak için teşebbüste bulunacağını tahmin etmemiştik” dedi. Davutoğlu’nun ABD’nin Suriye’yi vurması konusunda açıklamalarını eleştiren Bahçeli, “Esad teröristtir, Esad zalimdir de; IŞİDPYDPKK kırlarda bayırlarda çiçek toplayan, sevgi kelebekleri midir?” dedi. CHP’nin YSK TEMSiLCiSi YAKUPOĞLU: Lafı ilk duyduğum günü “dün” gibi hatırlıyorum. Hem de bütün ayrıntısıyla... Ramazan Bayramı’na üç gün kalmıştı. Besim Amca, yanaşmasının küçük oğlunu elinden tutup Terzi Sadık’a (babamdır) getirdi: “Sadık, şu küçük oğlana bayramlık bir urba dikiver” dedi. Terzi Sadık suratını buruşturdu: Bayrama üç gün var Besim. Çok sıkışığım. Dikişi kolay, kalfalar diker. Ama biçmeye vaktim yok... Besim Amca ısrar etti. Kalfalardan Tevfik Abiyi gösterdi, “Tevfik biçiversin Sadık. Oluruna bak sen” dedi. Terzi Sadık’ın “Ama Tevfik makasta daha acemi” itirazını da göğüsledi: Boş ver. Acemi nalbant Rum eşeğinde öğrenir!.. Lafı ilk kez duyuyordum. Babama ne demek olduğunu sordum. “İşte öyle bir laf” diye geçiştirdi. Çocuk kafamla yanıta kanmadım. Akşam evde bir daha sordum. Babam yine geçiştirdi ama olup biteni öğrenen annem, güzelim mavi gözlerini kocaman kocaman açıp homurdandı, “Bak sen şu Besim’e” dedi, “Besim’in urbasını bırak Tevfik biçsin, o küçük oğlanın kumaşını sen biç...” Kimin “urbasını” kim biçti hatırlamıyorum ama “nal”ın eşeğin ayağını acıtacak kadar acemice çakılacağını çocuk kafamla bulup çıkardım. Bir de o Ege kasabası Ödemiş’te “nal”a layık görülenin “Türk” değil, “Rum” eşeği olduğunu... O lafı o günden sonra çok duydum. Hatta biraz fazla çok duydum. Daha da önemlisi: O lafı Türkiye’nin her köşesinde “farklı” duydum. Daha lise öğrencisiyken, lise Acemi Nalbantlar ve Eşekleri takımıyla Antalya’ya maça gittik. Topumuz hem patlaktı, hem delik. Yamatmak üzere bir kundura tamircisine götürdük. Usta “Hiç yapmadım ama, getirin bir bakayım” dedi. Sonra da ekledi: Acemi nalbant Giritli eşeğinde öğrenir!.. Üniversite için İstanbul’a geldim. Öğrenci yurdunda aynı odayı paylaştığım Güvenç, bizim odaya izinsiz elektrik kablosu çekti, ucuna da bir priz taktı. Güvenç Muğlalıydı. Hani Sevr Anlaşması uyarınca paylaşılan Anadolu’da İtalyanların payına düşen bölgeden. Güvenç’in çektiği kabloya da, prize de baktım, dudak büktüm: Oldu ama biraz uydurma oldu, dedim. Omuz silkti: Annesinden duyduğu bir deyimle cevapladı: Boş veeer. Acemi nalbant İtalyan eşeğinde öğrenir!.. Yedek subay öğretmen olup Erzincan’a gittim. Erzincan’la Bayburt arasındaki dağlık yörede, “Ermeni metrukesi”ne zorla iskân edilmiş Dersim’in isyancı Kürt köylüleri, Türk köyleri ile kuşatılmış yaşıyorlardı. Benim Türk köylülerden sık sık duydum: Acemi nalbant Kürt eşeğinde öğrenir!.. Trakya’daki bir seçim gezisinde, rahmetli Örsan Öymen’le kaçamak yaptık. Istranca dağlarında gezdik. Bir köyde “o” lafı yine duydum: Acemi nalbant Bulgar eşeğinde öğrenir... Kendim duymadım. Kadim arkadaşım heykeltıraş Mehmet Aksoy’dan dinledim. Meğer Antakya taraflarında acemi nalbantlar ilk eğitimlerini “Arap eşekleri”yle yaparlarmış: Acemi nalbant Arap eşeğinde öğrenir!.. Sadece “Ermeni eşekleri” kalmıştı. O eksiğimi, Cem Boyner’in siyaseti denediği günlerdeki bir gezide tamamladım. Kars’ın Digor ilçesinde kendilerine “acemi” kaymakam gönderildiğinden yakınan köylüler şikâyetlerini noktaladılar: Acemi nalbant Ermeni eşeğinde öğrenir!.. Şimdi iki merakım kaldı. Birincisi: Acaba bu ülkenin bir yerlerinde, ya da komşu ülkelerden birinde “Acemi nalbant Türk eşeğinde öğrenir” deniyor mu? İkincisi: Acaba Kürtlerin, Rumların, Bulgarların, İtalyanların, Arapların, Giritlilerin, Ermenilerin “acemi nalbantları” mesleklerini kimin eşeğinde öğreniyorlar: İçinizde soruların yanıtını bilen biri varsa bana haber etsin. HHH Halklar arasındaki itiş kakışın, örtük ya da açık düşmanlıkların kökleri mera paylaşımına, tarla sınırı anlaşmazlıklarına, dere suyunun bölüşümüne, alışverişte kazık atma ya da kazık yemelere, devlet katında kayrılmaya, kimilerinin “eşitler arasında daha eşit”, kimilerinin de “eşitler arasında daha az eşit” sayılmasına dayansa gerek. Bundan daha derin bir çözümleme (=analiz) elbette mümkün ama benim haddimi de, çapımı da, bilgimi de aşar. “Acemi nalbant”ın hiç değişmediği ama eşek sahiplerinin yerine, yöresine göre Kürt, Rum, Bulgar, İtalyan, Arap, Giritli, Ermeni olduğu bu halk deyişinin daha derinlemesine çözümlemesini (=analizini) sosyologlara, sosyal psikologlara filan bırakalım. Nallanacak eşeklerin artık ve gitgide ancak hayvanat bahçesinde görülebilen canlı türlerine dönüştükleri, “acemisi” bir yana usta nalbantların bile soyunun tükenmekte olduğu çağa ulaştık. Çocuklarımız belki “eşek” denen o sevimli yaratığı tanıyorlar ama nalbantlık diye bir meslek olduğunu ya hiç duymadılar, duydularsa bile hiç nalbant görmediler... İnsanlık “nalbant”ı da, “nal”ı da aştı, aşıyor. Politika esnafının ha bire kaşıyarak canlı tutmaya çabaladıkları halklar arası düşmanlıkların da “nal”ların ve “nalbantlar”ın yanına yollanacağı günler niye uzak olsun? Bu Tırmık da işte böyle umutlu bir yazı olsun... HHH Not: Cumhuriyet, 23 Kasım’da Tunceli’ye gidip özür filan dileyeceği, sonra da Alevi açılımı yapacağı söylenen Başbakan Davutoğlu’ndan önce elini tez tuttu. Birkaç gün sonra çalıştaylarla, açılımlarla tavlanmaya çalışılan Alevi yurttaşlarımızla ilgili bir diziye başlıyor. Yazar tayfasından bazılarını da Anadolu’ya salıyor, ki Alevilerin ne dediğini ondan bundan değil Alevilerin ağzından aktaralım… Benim payıma Karadeniz kıyısı düştü. Meslek gereği o kıyılarda epey dolaşmış; ama bugüne kadar oralarda Alevi yurttaşlarımızın yaşadığı köyler, beldeler olduğunu öğrenmemiş benim… Gidip görecek, buluşup konuşacağım. Ve elbette bir punduna getirip onların acemi naltbantlarının kimlerin eşeğinde meslek eğitimi aldıklarını da soracağım. Dönüşte size de anlatırım. Söz… Erdoğan 1 milyonluk ‘takas’ uyanıklığı yaptı TÜREY KÖSE ANKARA Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında usulüne uygun olmayan 1 milyon liralık harcamasının “mahsuplaşma” yoluyla kapatıldığı ortaya çıktı. CHP’nin Yüksek Seçim Kurulu’ndaki (YSK) temsilcisi Hadimi Yakupoğlu, usulsüz harcama nedeniyle çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun 600 lira, HDP adayı Selahattin Demirtaş’ın 800 lira ödeyeceğini bildirdi. YSK’deki CHP temsilcisi Hadimi Yakupoğlu, yasada belirtilen tarihte her üç adayın da tüm belgeleri usulüne uygun olarak YSK’ye teslim ettiğini ve YSK’nin Sayıştay uzman denetçilerinden aldığı yardımla denetim yaptığını vurgularken şu bilgileri verdi: “Sayın İhsanoğlu’nun yaklaşık 600 TL, Demirtaş’ın da yaklaşık 800 TL’lik bir usulsüz harcamaları olabileceği ortaya getirildi. Sayın Erdoğan’ın usulüne uygun olmayan harcaması 1 milyon TL’ydi. Sayın Erdoğan belgelerini teslim ederken, bağış hesaplarında 1 milyon 200 bin TL harcanmamış para bıraktı. Ekmeleddin Bey’in hesabında 200 TL vardı. ‘Sayın Erdoğan 1 milyon TL’yi iade mi etsin, yoksa bankada bıraktığı parayla takas mahsup mu ol sun’ dendi. Ben itiraz ettim, takas mahsup yapamazsınız, bankada para kalır Hazine’ye gider, isterse kendisi çeker, öder, ama resen yapamazsınız, diye. Ama kurul yaptığı oylamada, resen takas mahsubu yapılabilir, kararı aldı. Bu sebeple Erdoğan’ın hesaplarında bir usulsüzlük görülmemiş oldu. İade etmesi gereken parayla bankada bıraktığı para takas edildi. Bu belgeleri verirlerken bankada parayı bilerek bırakmışlar. Tayyip Bey için takas mahsup işlemi kabul edildiğinden usulsüzlük olmamış oldu. Ekmeleddin Bey’le Selahattin Demirtaş’a bir karar gönderildi, şu şu konularda açıklama yapın, diye. Toplanan bağışlardan fazla harcama yapmışlar, bunun kaynağı nedir, diyeceklerdir. Bunu cebimizden yaptık, diyecekler, konu kapanacak. Ekmeleddin Bey’in 20 bin lira fazla harcaması görünüyor bağışların dışında. Yaptıkları harcama kadar bağış toplayamamışlar. Kendi paramdan harcadım, deyince konu kapanıyor. Ekmeleddin Bey 600, Selahattin Bey 800 lira ödeyecek, o kadar.” Öte yandan, HDP’den yapılan açıklamada Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçim harcamalarıyla ilgili belgeleri henüz YSK’ye teslim etmediği belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle