23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 KASIM 2014 ÇARŞAMBA 12 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr Küresel Terörizm Endeksi’ne göre terör saldırıları ve ölümler rekora koşarken müsebbibi dinci örgütler ‘Sünniler ılımlı teori üretsin’ Dış Haberler Servisi Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün Küresel Terörizm Endeksi 2014 raporu, Arap coğrafyasındaki İslamcı dalga sonrası, terörizmin küresel çapta daha yaygın ve öldürücü hale geldiğini ortaya koydu. Bunun müsebbibi olarak radikal İslamcı örgütleri gösteren raporda, Sünni ülkeler “İslam içinde itibarlı ılımlı Sünni teoriler üretmeye” çağırıldı. Terör saldırıları yüzünden geçen yıl 17 bin 958 kişinin öldüğünü, bunun önceki yıldan yüzde 61 fazla olduğunu; geçen yıl yaklaşık 10 bin terör saldırısı yaşandığını, bunun da önceki yıla kıyasla yüzde 44 arttığını belirten rapora göre, kan gölünün yüzde 66’sının sorumlusu “Vahhabi İslamın aşırı yorumlarına dayanan dinci ideolojiye sahip” örgütler: “IŞİD, Kaide, Boko Haram ve Taliban.” Saldırıların yol açtığı ölümlerin 14 bin 722’si (yüzde 82’si) bu örgütlerin at koşturduğu 5 ülkede: “Irak, Afganistan, Pakistan, Nijerya ve Suriye.” Terörden en çok etkilenen ülke olan Irak’ta, geçen yıl 2492 terör saldırısında 6362 kişi öldü. IŞİDKaideBoko Haram.. 2013’te 50’den fazla can alan büyük terör saldırılarına sahne olan ülke sayısı 24’ü buldu, terörizme can kaybı veren ülke sayısı 60 civarında. Araştırmanın yapıldığı ve dünya nüfusunun yüzde 99.6’sının bulunduğu 162 ülkeden sadece 75’inde terör saldırısı olmadı. Terör yoğunluğu açısından 162 ülke içinde Türkiye 17. sırada, komşuları Irak 1., Suriye ise 5. sırada. 2013’te terörle bağlantılı 57 ölümle Türkiye OECD’nin en yüksek ölüm oranına sahip ülkesi oldu. Türkiye 162 ülkede 17. sırada 2000’den beri 48 bin terör saldırısı 107 bin can alırken son 14 yılda terör faaliyetleri tam 5 kat arttı. Raporda “Terörizmin hem yoğunluğu hem de yayıldığı alanın genişliği artıyor” ikazı yapıldı. Enstitü Başkanı Steve Killelea, gerekçeyi şöyle özetledi: “Terörizmdeki ani ve hızlı artışın kalbi, Suriye’deki istikrarsızlaşma ve bunun Irak’ı da sarması.” Toplam terör saldırılarının yüzde 90’ı en vahim insan hakları ihlallerinin yaşandığı ülkelerde düzenlendi. Terörizmle bağlantılandırılan üç ana etken olarak “insan hakları ihlalleri, yargısız infazlar gibi devlet sponsorluğundaki şiddet”, “etnik, dinsel ve dilsel açıdan farklı topluluklar arasındaki düşmanlık ve belli toplulukların zulme uğraması”, “yüksek suç oranları” sıralandı. Yoksulluk ve eğitim düzeyi ve ekonomik etkenlerin terörle bağlantısı olmadığını savunan rapor, “Dinci aşırılıkçılığın yükselişini dizginlemek için İslam içinden itibarlı güçler ılımlı Sünni teolojiler üretmeli. Buna ılımlı Sünni ülkeler liderlik etmeli” dedi. Rehine politikası gözden geçirilecek IŞİD’in sonuncusu Peter Kassig isimli yardım görevlisi olmak üzere 3’ü Amerikalı 2’si İngiliz 5 rehinenin kafasını kesmesinin ardından, ABD Başkanı Barack Obama “rehine politikasının gözden geçirilmesi” talimatı verdi. ABD ve İngiltere’nin resmi politikası pazarlık etmemek ve fidye ödememek. Fransa gibi bir dizi Avrupa ülkesi size fidyeyle vatandaşlarının bırakılmasını sağladı. Obama’nın talimatı ise rehinelerle ilgili sürece “ailelerin müdahilliği, istihbarat toplama ve diplomatik girişimi” kapsıyor. Pentagon bunu “Amerikalıların rehin alınması sıklığının artması ve terör gruplarının dinamik tehdidiyle” gerekçelendirdi. Kafaları kesilen gazeteciler James Foley ve Steven Sotloff’un aileleri IŞİD’le pazarlığa girişince Obama yönetimi yasal müeyyide tehdidi savurmuştu. Dün El Kaide’nin Mağrip kolunun üç yıldır rehin tuttuğu Fransız Serge Lazarevic ile Hollandalı Sjaak Rijke, yayınlanan videoda hükümetlerine pazarlık çağrısında bulundu Obama’nın Stratejisi... “Less extreme Syrian based insurgent groups bent on ousting Mr. Assad.. (Bay Esad’ı devirmeye azmeden daha az aşırılıkçı Suriye merkezli isyancı gruplar)”. Bu “çığır açıcı” ifade New York Times gazetesinin 8 Ekim 2014 tarihli nüshasında yayımlandı. Obama yönetiminin radikal cihatçı IŞİD’e yönelik Irak’ı öncelik kılan stratejisinin, Suriye’de yönetimin işine yaramasını eleştiren makalede kullanıldı. Tanımla dalga geçmeyin, zira cidden yayılıyor. Geçen hafta Türkiye’yi ziyaret eden Afrin kantonu heyetinden birisine sahadaki durumu sorunca işittim. Malum Afrin’de IŞİD tehdidi yok, İslami Cephe ve Suriye’deki El Kaide kolu Nusra Cephesi var. Heyetteki isim “ılımlılar kim” diye sorunca önce klasik “Onlar da IŞİD’e karşı savaşıyorlar” yanıtını verdi. Ben de “Peki farkları ne” deyince, kastettiğimi anlamış olmalı ki, gülerek “Onlar daha az aşırılıkçı. Ama mesela sizi bu halinizle kabul etmezler” dedi. Haklı tabii, “insan hakları, hukukun üstünlüğü, sadece din değil vicdan hürriyeti, kadın hakları, azınlık hakları, yaşam biçimi dikte etmeme” gibi dertleri olmayanların da “özgürlük” dediği, “devrim yaptığı” bir çağdayız. HHH Bu soruyu gelişmelere göre bildiklerimizi teyit etme ihtiyacıyla sordum. Peki diğer bildiklerimiz neler? 2014 Ocak’ında IŞİD ve Nusra’ya karşı örgütlenen Suud destekli İslami Cephe öne çıkmış, ÖSO dağılmıştı. Askeri konsey yolsuzluk iddialarıyla bu yaz başında kendini feshetmişti. Şimdi IŞİD odaklı savaş ÖSO’yu ‘diriltiverdi’. Gerçi, son günlerde Suriye’den haber geçen Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, “ÖSO diye bir şey yok” diye tutturmuş lakin, Türk istihbaratının raporlarına bakmadığından olsa gerek! Yoksa “14 bin ÖSO militanının Türkiye’ye kaçtığını” görürdü. Fisk’in bildiği de zaten “Halep’in düşemeyeceği”… Zira Halep 3.5 yılda hiçbir zaman tümüyle ÖSO’nun eline düşmüş değil. HHH Suriye’de isyanı, malum 1980’lerdeki silahlı isyanı Hafız Esad tarafından kanla bastırılmış Müslüman Kardeşler (İhvan) çıkardı. Bu ülkeye dünya çapında silahlı cihatçıların doluşmasının baş müsebbibi de “cihada davet” fetvasıyla İhvan’ın “ruhani lideri” Yusuf Karadavi. Batılıların sandığının aksine seküler karakteri olmayan İhvan, başından beri Batı desteği olmadan Esad’ı deviremeyeceğini bildiğinden “ılımlılık” argümanını eksik etmedi. Sahada hükümleri yoktu. Zaten “tanımlamalarla” Suriye muhalefetinde Esad’ın “kâbusu” olabilecek bir seküler grup yaratmak da mümkün değildi. HHH Geçen aralıkta Hatay’da konuşup TV’de röportajını yayımladığım ÖSO’nun Türkmen üyesi, örneğin gönül rahatlığıyla “El Kaideciler kardeşimiz” dediğinde garipsememiştim. Huffington Post’ta taa Aralık 2012’de ÖSO’cuların Halep’in dış mahallelerinde Vahhabi’lerden apartma şeriat uyguladıklarını okumuştum. O gün bugündür Batı medyasına konuşan ÖSO komutanları El Kaide ile çalıştıklarını söyleyip durdular. ÖSO’lu Faruk Tugayı’nın namlı ismi Ebu Sakkar’ı, salt neocon John McCain ile çektirdiği fotoğraftan değil, öldürdüğü Suriye askerlerinin ciğerini ısırmasından da tanıyoruz. HHH Şimdilerde ise “daha az aşırılıkçı” tanımının adresi Suriye Devrimciler Cephesi ve lideri Cemal Maruf. 34 karısı, 13 çocuğu olan Maruf, geçen nisanda Antakya’daki evinde konuştuğu Independent muhabiri Isabel Hunter’a “Açıktır ki ben El Kaide ile savaşmıyorum. Bu bizim sorunumuz değil” demiş, Suudi asıllı yardımcısı Alaa el Şeyh de Nusra Cephesi’yle birlikte savaştıklarını aktarmakta beis görmemişti. HHH Bunları bir tek biz okumuyoruz, Obama da farkında olsa gerek ki bu yaz başında “Suriye’de ılımlı unsurlar yaratmanın fantezi olduğu” saptamasını yaptı. Elbette Amerikan Başkanı, New York Times gibi “Amerikan kamuoyunun hissiyatını yansıtanların” katkılarıyla bu “fanteziyi”, artık IŞİD olgusuna derman niyetine “eğitdonat” programına bir yılda 500 milyon dolar harcayarak gerçek kılmaya çalışacak. Eli mahkum. Peki ya ötesi? HHH Obama şimdilik ‘ser verip sır vermiyor’. Avustralya’daki G20 zirvesi sonundaki basın toplantısında “Irak ve Suriye stratejisinin değişmediğini” söyledi. Amerikan AP ajansının yalancısıyım, Obama, “Esad’ı devirmek gibi bir derdi bulunmadığını” eklemiş. “Yalan” da söylüyor olabilir elbette. Naçizane kanaatim şimdiye kadar çok tutarlı durduğu. Yani Amerikan başkanının önceliği Ortadoğu’da yeni rejim değişiklikleri filan değil. Tersine ABD’yi bu diyarlarda yeni askeri maceralardan korumak. Irak ve IŞİD yüzünden ‘karaya asker konuşlandırmaya’ zorlayanı çok, lakin G20’de bu işi “koşula bağlaması”, bunu da “IŞİD’in nükleer silah sahibi olması” gibi örneklemesi, kalan iki senesinde tutarlılığını sürdüreceğine işaret. Bana kalırsa Obama, Amerika ve dünya tarihine tartışmaları dinmeyecek dahi olsa “İran’la nükleer anlaşmayı” kotaran lider olarak geçmeyi arzu ediyor. Hal böyleyken G20 zirvesi sonrası kimi gazetelerde “ÖSO Türkiye ve ABD’nin yardımıyla IŞİD’i hem Suriye hem de Irak’tan temizleyecek hem de Esad rejimini devirecek” cümlelerini görünce sadece güldüm. IŞİD’e karşı savaş döneminde, Ankara, uzun zamandır ilişkilerin kötü gittiği Irak’a açılım yapıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçilmesini tebrik için aradığı Başbakanı Haydar İbadi tarafından Bağdat’a davet edilmesinin ardından, yarın ve cuma günü Irak’ı ziyaret edecek. Daveti seve seve kabul eden Davutoğlu, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar ve gazetecilerden oluşan kalabalık bir heyetle çıkarma yapıp Irak’a verdiği önemi gösterecek. Önce Bağdat’a giderek Abadi ve Cumhurbaşkanı Fuad Masum ile görüşecek Başbakan, ertesi gün Erbil’e geçerek Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile bir araya gelecek. Ankara Bağdat ile Erbil arasında varılan enerji mutabakatından memnuniyetini açıklamıştı. Başbakan düzeyinde son ziyareti Tayyip Erdoğan, Mart 2011’de yapmıştı. Davutoğlu yarın Irak ziyaretinde Sinagoğa baltalı saldırı Dış Haberler Servisi Kudüs’te kutsal mekânlarla ilgili şiddet sarmalı misillemelerle tırmandıkça tırmanıyor. Dün silahlı, baltalı iki Filistinlinin bir sinagoğa saldırısında çok önemli 4 İsrailli öldü. Saldırı, önceki gün Kudüs’te Filistinli bir otobüs şoförünün ölü bulunmasının ardından geldi. Batı Kudüs’te ultraOrtodoksların Har Nof mahallesindeki sinagog dün sabah ibadeti sırasında hedef alındı. İki Filistinli ellerinde silah, satır ve baltayla 25 kişinin bulunduğu sinagoğu basıp, 4 hahamı öldürdü, 2’si polis en az 8 kişiyi yaraladı. Kurbanların üçünün ABD, birinin de Britanya vatandaşlığı var. Biri, Kudüs’te İngilizce eğitim veren önemli bir dini enstitünün başında bulunan ve ABD’nin en önemli iki Yahudi ailesinden birinden gelen 59 yaşındaki Moşe Twersky. Güvenlik güçlerinin ateşinde öldürülen iki saldırgan ise Doğu Kudüs’te yaşayan kuzenler Hasan ve Uday Ebu Cemal. Sinagoğun yanındaki bakkalda çalıştıkları öne sürüldü. Sinagoğu kana bulayan saldırının sorumluluğunu Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nden Ebu Ali Mustafa Tugayları üstlendi. ABD’nin en önemli ailelerinden Biden’dan önce Allen geldi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonun koordinatörü yaptığı eski general John Allen dün Ankara’ya geldi. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in haftaonunda beklenen Türkiye ziyareti öncesi bilgilendirme yapan Beyaz Saray kaynakları, Türkiye’nin Suriye için talep ettiği uçuşa yasak bölgenin gündemlerinde olmadığını belirtti. Allen’in gündeminde IŞİD’e karşı savaşacak isyancıların eğitilipdonatılması var. Allen’in Ankara’nın ardından bugün Belçika’ya geçip NATO’yu bilgilendirecek. Sinagog saldırısının ardından özellikle Gazze’de bazı Filistinliler ellerinde baltalarla gösteri yaparken bazıları da Yahudilerin öldürülmesini kutlamak için şeker dağıttı. Kudüs’ün ErRam semtinde İsrail askerleriyle Filistinliler arasında çatışma çıktı. İsrail güçleri Ramallah çevresi ve Nablus kentlerinin girişlerini kapattı. Batı Şeria’daki baskınlarda onlarca Filistinli gözaltına alındı. (Fotoğraflar: REUTERS /AFP) ‘Sert yanıt vereceğiz’ İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, “Bu, Hamas ile (Filistin Yönetimi Başkanı) Mahmud Abbas’ın kışkırtmaları ve uluslararası camianın bunu sorumsuz biçimde yok saymasının sonucudur. İbadet etmeye gelen Yahudi vatandaşlarımızın acımasızca öldürülmesine sert cevap vereceğiz” dedi. Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman da “Sorumluluk Abbas’ındır. Abbas çekişmeyi bilerek dini bir çatışmaya çevirdi” diye konuştu. Saldırganların onlarca akrabası gözaltına alınırken, Netanyahu ikilinin ailelerine ait evlerin yıkılması emrini verdi. Kamu Güvenliği Bakanı da İsraillilerin kendilerini koruyabilmeleri için silah taşıma kısıtlamalarını kaldırmaktan söz etti. Abbas sivillere yönelik her tür saldırıyı kınadıklarını söylerken İsrail’e El Aksa’ya “provokosyon içeren kuşatmayı kaldırma” çağrısı yaptı. Hamas ve İslami Cihat saldırının “İsrail’in El Aksa’ya yönelik işlediği suçlarla Filistinli otobüs şoförünün intikamı. İsrail’in sürekli işlediği suçlara doğal tepki” yorumu yaptı. Hamas Siyasi Büro Üyesi Musa Ebu Merzuk, “Sloganı Aksa ve Kudüs olan gerçek bir intifadanın eşiğindeyiz” dedi. Örgüt sözcüsü Gazi Hammad BBC’ye şöyle konştu: “İsrail yerleşimci saldırılarını, radikallerin Mescidi Aksa’ya saldırılarını durdurmadı. Kudüs’te bir devrim oluyor, orada bir ayaklanma başladı.” ABD Başkanı Barack Obama saldırıyı kınarken Filistinli liderlerin bu tür olayları önlemek için ciddi adımlar atmasını istedi. AB tarafları soğukkanlı olmaya çağırdı. Kudüs’te hafta sonu bir Filistinlinin bir İsrailliyi bıçakladığı iddialarının ardından önceki sabah Yusuf Ramuni isimli Filistinli otobüs şoförü aracında asılmış halde bulunmuştu. İsrail polisi “intihar” olduğunda ısrar etse de, Filistinlilere göre Ramuni Yahudi yerleşimciler tarafından öldürüldü. Ailesi cinayete kurban gittiğine dair izlerin fotoğraflarını paylaştı. Abbas hem kınadı hem uyardı Obama’dan Filistinlilere çağrı Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne bağlı peşmergenin Musul Barajı yakınlarındaki bir köye düzenlediği operasyonda, çoğu Türk 25 IŞİD üyesinin öldürüldüğü öne sürüldü. DHA’ya göre, IŞİD’in elinde bulunan bir köye peşmerge özel kuvvetleri önceki gün operasyon düzenledi. Öldürülen militanların kimlik bilgilerinin Türk makamlarına iletildikten sonra kamuoyuna açıklanacağı kaydedildi ‘Çoğu Türk 25 IŞİD militanı öldürüldü’ Kolombiya’da Tuğgeneral Ruben Alzate’nin kaçırılması üzerine hükümet FARC’la barış görüşmelerini askıya alırken, solcu gerilla örgütünden kafa karıştıran açıklamalar geldi. Önce FARC’ın Havana’daki müzakere heyeti, barış görüşmelerine sadık olduklarını, tuğgeneralin akıbetiyle ilgili bilgileri bulunmadığını, gerillanın elindeyse sorunu çözecek bir mekanizma bulmak gerekeceğini söyledi. Bu zor duruma yol açanın, Santos hükümetinin ateşkes ilan etmeme inadı olduğunu da belirtti. Ardından FARC sitesine konulan bir açıklamayla Ivan Rios Birliği, Alzate ile bir onbaşı ve bir danışmanı “faal savaş bölgesinde sivil kıyafet giymiş düşman askeri personel” olarak yakaladıklarını duyurdu. FARC’ın bir kanadı üstlendi Neonaziler bir işe yaradılar Hitler’in 193341 arası sağ kolu olan Rudolf Hess’in bir süre gömülü kaldığı Almanya’nın Wunsiedel kenti, her Milli Kahramanlar Günü’nde istilasına uğramaktan bezdiği Neonazilere “numara” çekti. Kent halkı, cumartesi günü Neonazilerin yürüyüşünü onlardan habersiz “Neonazilerin bitirilmesi” kampanyasına dönüştürdü. Yürünen her metre için 10 Avro veren halk, esnaf ve işadamları, topladıkları 10 bin Avro’yu aşırı sağın elinden gençleri kurtaran bir kuruluşa bağışladı. Bu arada yürüyenlerin yollarına pembe renkli “Aşırı sağ aşırı sağa karşı”, “Hadi marş marş”, “Hitler ne için yürüdüğünüzü bilseydi” pankartları döşeyip “Mein Kampf”a (Kavgam) atıfla “Mein Mampf” (Namnamnam) yazan bir standda yemek yedirdi, bitişte de başlarından aşağı konfeti döktü. Dış Haberler Servisi Endonezya’da polis olmak isteyen kadınlara “bekâret testi şartı” tepkilere yol açtı. İnsan Hakları İzleme Örgütü uygulamanın aşağılayıcı ve ayrımcı olduğuna vurgu yaparken Endonezya yönetimine derhal buna son verme çağrısında bulundu. “Bekâret testinin” Endonezya’da uzun süredir uygulandığına işaret edilen örgütün raporunda kadın polislerin, başvuru yapanların ifadelerine yer verildi. Bu çerçevede polis olmak isteyen bekâr kadınların internet üzerinden başvuru formlarında da “bekâret testinden geçilmesi” maddesinin bulunduğuna işaret edildi. Endonezya Endonezya’da bekâret işkencesi Ulusal Polis sitesinde şu ifadelerin yer aldığı aktarıldı: “Tıp, fiziksel testlerin yanı sıra polis olmak isteyen kadınlar bekâret testine girmelidir. Sonuçta polis olmak isteyen kadınlar bakire olmalıdır.” Uygulamaya giren kimi kadının “acı çektiklerini, travma yaşadıklarını, bazılarının iki parmakla yapılan test sırasında bakireliklerini yitirdiklerini sandıklarını” anlattıkları belirtildi. Endonezya polis sözcüsü ise “testin bekâret için değil cinsel yolla bulaşan hastalıkları tespit etmek amacıyla” yapıldığını iddia etti. Acı ve travma
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle