29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKİM 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA ERMENEK MADEN FACİASI 7 İşçiler köleliği zorlanmış, nefeslik olarak adlandırılan bacalar bile üretim için kullanılmış Siyaset Tıkandı Devletin demokratikleşmesi konusundaki tasarıların, hayallerin ya da reformcu ütopyaların gelip tıkandığı yer, çarptığı duvar, devletin nesnel olarak muhafazakâr yapısıdır. Sömürünün sürdürülebilmesi, gelişen itirazlara karşı konulabilmesi ancak devletin muhafazakâr yapısının sağladığı araçlarla mümkün olabilir. İrili ufaklı sermaye sahipleri, istenmeyen olaylar, kazalar ortaya çıktığında, itirazlar kamuoyunda geniş destek, yankı bulduğunda devletin işe karışmasını, durumu bir şekilde stabilize etmesini bekler. Bu da olur zaten. HHH Her zaman mı? Genellikle bu sistematiktir. Gerektiğinde hatayı, kusuru kişiselleştirmek, sistemin zarar görmesini önlemek için en üst düzeyde harekete geçerler. Yine de bu türden olaylar sistemin çürüklüğü konusunda bir fikir verir. Ne var ki, sistemin çürük duvarları ciddi bir itirazla karşılaşmıyorsa, duruma, açık haksızlığa isyan edenler siyasallaşamıyorlarsa bir süre sonra kabuklarına çekilecekler ve yeni bir durumun ortaya çıkmasını bekleyeceklerdir. HHH Önceki örneklerde gördüğümüz gibi Ermenek’te de sistemin uğradığı kazaya devlet aklı hiçbir ikirciklenmeye kapılmadan el koydu. Şimdi acıların sakinleştirilmesi sağlanacak, küçük sermaye sahibi ve büyük bir olasılıkla politik figür geçici olarak devre dışı bırakılacaktır. Sonunda “Ah keşke öğle yemeğini ocakta yemeselerdi” gibi tuhaf argümanlarla durum stabilize edilecektir. Bu konuda devlet aklının sistemi koruma, itirazların sisteme yönelmesini önleme konusundaki deneyimi de tahmin edilenden daha fazladır ve başarılıdır. HHH Siyaset sahnesindeki gelişmeler ise sistemin kendi içinde çözemediği sorunlara yol açar ve devletin muhafazakâr yapısı bu gelişmeler karşısında sistemi koruma konusunda olduğu kadar dayanıklı olmayabilir. Çünkü siyasetin karşılaştığı yeni ve gelişimi yalnızca devletin organlarına bağlı olmayan süreçler sürprizlerle doludur. Devlet aklı bu sürprizlerle baş etmekte zorlanacaktır. İktidarın sistemi savunma konusundaki hareketliliğini, kararlılığını bu alanda görmek zordur. Daha çok olayların gelişimine tabi olmak ağır basacak; siyaseti adım adım, duruma göre, genellikle sürüklenerek şekillendirmek kaçınılmaz olacaktır. HHH Bu alanda iktidar çevrelerinin ağır bir depresyona girdiği, yorgunluğun had safhada olduğu ortadadır; gözle görülebiliyor. Kendi kurduğu oyunu oynayamayan iktidar partisi bir çıkış yolu bulmakta zorlanıyor. Neredeyse “Bu da geçer yahu” tevekkülü ile olayların peşinden sürüklenen iktidar partisinin başlıca korkusu müttefikleri tarafından terk edilmektir. Bu nedenle küçük kahramanlıklarını hızla “Ben zaten öyle demiştim”e çeviriyor ve dış güçler tarafından terk edilmeyeceğine, stratejik ortaklığın nimetlerinin devam edeceğine güvenmek istiyorlar. HHH Yorgun iktidar, içeride muhalefet istemiyor. Bu nedenle son bir gayret kelepçeyi sıkıyor; itirazları frenleyecek önlemlere, örneğin gösterileri gerçekleşmeden önleme, işlenmemiş suçun “makul şüphelisini” hapsetme garipliklerine başvurabiliyor. Dış siyasetin artık ayrılmaz bir öğesi haline gelmiş Kürt hareketi de siyaseti etkisine alan kargaşanın pençesine düşmüş görünüyor. Suriye’deki Kürt hareketinin kazandığı uluslararası desteğin içeride işe yarayacağını düşünen, belki de bu nedenle devletin demokratikleşmesi hedefini bir yana bırakanlarda, “Şu bizim sorunu bu arada çözemez miyiz?” ya da “Demokrasi olmadan bu sorun çözülmemez mi?” arayışlarının ağır bastığı gözleniyor. Olacak iş değildir. HHH Muhafazakâr siyaset içeride ve dışarıda zor durumdadır. Sistem tıkandı ve eğer siyasetin egemen figürleri, iktidar sahipleri ciddi, siyasi bir itirazla karşılaşırlarsa, hareketliliğini her alanda gösteren toplumsal muhalefet o siyasi itirazın çevresinde toplanacak ve yorgun muhafazakârlık beklemediği bir yenilgiyi tatmak zorunda kalacaktır. Ne söz MAHMUT LICALI l Soma faciasından sonra hükümet işçilere devlet tarafından denetimler yapılana ve teftiş raporları hazırlanana kadar hiçbir işçinin madenlere inmeye zorlanmayacağı sözünü vermişti. Ancak işveren temizleme ve bakım çalışması yapılacağı gerekçesiyle Soma’da diğer ocaklara madencilerin çalışması için tebligat gönderdi. l Maden işçilerinin günlük 6 saat olmak üzere çalışma süreleri haftada 36 saat ile sınırlandırılacağı sözü TBMM’de AKP’nin geri adımıyla işçilerin aleyhine değiştirildi. Düzenlemenin ilk halinde 36 saat olan çalışma süresi, düzenlemenin plan ve bütçe komisyonu aşamasında “yeraltında 36 saat çalışma süresi” tanımı yapılarak artırıldı. l Genel Kurul aşamasında da işçilere günlük 7.5 saat olmak üzere haftada 37.5 saat çalışması süresi ile 2 gün izin verileceği yönündeki söz de unutuldu. l Maden işçilerine verilen en önemli sözlerden biri de taşeron istihdam modelinin kaldırılması oldu. Ancak taşeronun kaldırılması yerine her iş alanında taşeronlaşmanın önünü açan düzenleme yasalaştı. Taşeronlaşmayı kalıcı tersini Müfettiş: yaptılar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde, 16 Haziran 2012’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren genelge ile kamu kurum ve kuruluşlarının sahip oldukları taşınmazların kullanımı; Başbakanlık iznine bağlanmıştı. Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nce yönetilen devlete ait maden sahaları için verilen ruhsat işlemleri için de Başbakanlık’tan izin alma koşulunun getirildiği genelgede, belediyeler ve il özel idareleri hariç kamu kurum ve kuruşlarına ait şirketlerin taşınmazlarıyla ilgili her türlü tasarrufa yönelik işlemler de Başbakanlık iznine bağlanmıştı. Ruhsatlar Başbakanlığa bağlanmıştı olmayabilirdi Uyardık bu facia Ciğerlerine Haber Merkezi Ermenek’te 18 madencinin mahsur kaldığı maden ocağındaki son denetimi yapan iş müfettişi Erdoğan Şeker, teftiş sonucu hazırladığı raporda, yeraltı sularına ve ocağın yan ocaklarla mesafesine ilişkin riski ölçmek için gerekli ‘kontrol sondajı’nın yapılmadığını üç ay önceden haber verdiklerini belirterek “Sondajlar yapılsaydı kazanın önüne geçilebilirdi” dedi. Radikal’e konuşan Şeker, haziranda yaptıkları teftişi ‘kontrol sondajı’ yapılmadığını tespit ettiklerini belirterek, “İki maden mühendisi arkadaşımla gitmiştik. Ben de heyet başkanıydım. Öyle bir tespit yaptık. Her çalışmaya başlamadan önce kontrol sondajının yapılması lazım. Aşağıda, ‘topuk’ diyorlar; diğer ocaklarla o mesafelerin zaman zaman kontrol edilmesi lazım. Topuk denilen, diğer ocaklarla oradaki duvar mesafesi ölçülmeli” diye konuştu. “İhtarınıza uyulsaydı bu kaza önlenebilir miydi?” sorusunu “Tabii önlenebilirdi. Yüzde yüz diyemem ama önlenebilirdi” yanıtı verdi. Şeker, madende kullanılması gereken çelik burunlu, dayanıklı ayakkabı olmadığını belirtirken “Neden 9 bin lira ceza kestiniz, neden kapatma kararı vermediniz?” sorusunu da “Mevzuatımız onu gerektirdiği için... Bu, idari bir tedbirdir. O tarihte kapatma kararı verilmezdi” diye yanıtladı. çökmüşler MUSTAFA ÇAKIR ERMENEK Ermenek’te salı günü kazanın meydana geldiği ve 18 işçinin mahsur kaldığı ocakta arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Ahtapot pompanın su tahliye işlemlerinde ise zaman zaman aksaklıklar yaşanıyor. Çalışmaların ağır ilerlemesi madende bekleyen işçi yakınlarının tepkisini artırıyor. İçerideki su tahliye edilse bile göçme olabileceği yeniden tahkimat oluşturmanın da zaman alabileceği ifade edilirken dün öğlen saatlerinde ocakta çökme yaşandı. Suyun çekildiği yerlerdeki göçen tahkimat ve toprağın da çıkarılmasına başlandı. Maden ocağında su baskını nedeniyle mahsur kalan işçilerin kurtarılması için bölgeye su tahliye pompası getiren kamyon, freninin patlaması sonucu devrildi. Araçta bulunan 2 kişi yaralandı. Araçtaki malzeme de zarar görmedi. Başka yerde işe giremezsin dediler l Amcasının oğlu Kamil Yaman’ın ocağın içerisinde kaldığını aktaran işçi Abdülazim Yaman, işverenin uygulamalarını aktardı. Torba yasanın ardından, patronun baskısı ile daha çok üretim yapmaları için, yemeklerine ocağın içerisinde yediklerine, yemek ve servis paralarının da kesildiğine dikkat çeken Yaman, “Bu kötü koşullarda çalışmak istemedik. İşverene noter kanalı ile ihtarname çekerek bu şartlarda çalışmayacağımızı ilettik. Bir süre de çalışmadık. Patrona bazı ocaklarda yemek ve servis ücretlerinin ödendiğini söyledik. Ancak bize bölgedeki bütün maden patronlarının anlaştığı, eğer işten çıkarsak başka madenlerde de işe giremeyeceğimiz, bildirildi. Birçok arkadaşımızın da kredi borcu var. Parasız kaldık. Yeniden çalışmaya mecbur olduk. İşveren de bize yeniden başlamak için ihtarımızı geri çektiğimize ilişkin belge imzalamayı şart koştu. Bu belgeleri imzalayarak yeniden çalşımaya başladık” dedi. İşyeri hekimi ‘Tehlike var’ dedi Nefeslikler iptal kovuldu İKLİM ÖNGEL Cumhurbaşkanı gelse ne olacak ANKARA İşyeri hekimi Ahmet Tellioğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, iş sağlığı ve güvenliği hizmetini vermek üzere yetkilendirilen bir OSGB’de (Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri) çalıştığı sırada, bir beton şirketindeki çalışma koşullarının iyi olmadığı yönünde rapor hazırladı. Tellioğlu, iş sağlığını göz önünde tutarak hazırladığı raporun ardından işten kovuldu. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Bayazıt İlhan, “İşçi sağlığına sahip çıkan işinden kovuluyor. Soma ve Ermenek de bu işe verilen önemin sonucu. Bu hükümet yetkililerinin sızlanmalarıyla çözülecek bir şey değildir” dedi. Hekim Tellioğlu, işçi sağlığını önemsemesi nedeniyle tam iki kez işten kovuldu. İlk olayda Çalışma Bakanlığı’na “Bağımsız çalışmam engelleniyor” diye şikâyette bulunan ancak 1.5 yıl boyunca bakanlıktan yanıt alamayan Tellioğlu, yargıda kazandı. İşverenin bakanlığın şirkete ilişkin teftiş raporunu Tellioğlu’na karşı kanıt olarak göstermesine karşın yargı Tellioğlu’nun tazminat almasına karar verdi. Tellioğlu, bakanlığın işçi sağlığı ve güvenliğini emanet ettiği bir OSGB’de, çalışmaya başladı. OSGB’nin anlaşmalı olduğu bir beton şirketine ilişkin “Bu firmanın işlettiği taşocakları ve hazır beton santralları toz hastalığı yönünden ciddi bir incelemeye tabi tutulmalılar” tespiti yapan Tellioğlu’nun işine, OSGB yetkilileri ertesi gün son verdi. OSGB’yi bakanlığa şikâyet eden Tellioğlu, yargı sürecini de tekrar başlattı. İşçileri köle gibi çalıştıran işverenin yaptıklarına her gün yeni örnekler ekleniyor. Ocakta çalışan madenciler, işçilerin nefes almasını sağlayan ve “nefeslik” olarak ifade edilen bacalardan da malzeme taşındığına, üretim için kullanıldığına dikkat çekti. İşçiler ocağın girişinin oldukça dik olduğunu, işverenin kömüre ulaşma maaliyetlerini düşürmek için daha dik bir yoldan aşağıya baca açtığını vurguladı. İşçiler, daha önce de ocağı su bastığını, ancak kimse olmadığı için ölüm yaşanmadığını söyledi. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ verdilerse hale getiren iş sağlığı güvenliğinin sağlanacağı yönündeki sözle ilgili olarak da bugüne kadar hiçbir adım atılmadı. Hükümet, maden kazasında işçilerin sığınabileceği ve sağ çıkma şanslarını artıracak olan “yaşam odası” taleplerini ise hiç dikkate almadı. CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin, AKP’nin Soma’yla ilgili yasayı yaparken hiçbir analiz yapmadığını belirterek “Biz kanunu yaptık, oldu diyorlar. Sonra da işçiler ve işveren feryat ediyor” dedi. ‘Bir ton kömür işçiden değerli’ l İşçilerden Abdülazim Yaman, ocağa müfettişlerin yapacakları denetimleri de işverenin önceden haber aldığını belirtti. Yaman işveren tarafından kendilerine, “Bir ton kömür işçiden daha değerli” dendiğini de işaret etti. Ocağın bir süre kapatıldığını ifade eden Yaman, “Ancak bu sırada da üretime devam edildiğini” açıkladı. Yaman, ağustostan bu yana kendilerine ücret ödenmediğini de söyledi. Torba yasa öncesinde ücretinin 1050 lira olduğunu anlatan Yaman, yasanın ardından ücretinin 1927 liraya çıkması gerektiğini ancak bu parayı daha hiç alamadıklarını vurguladı. Ocakta mahsur kalan Kamil Yaman’ın babası Mehmet Yaman da 36 yaşındaki oğlunun evli ve 3 çocuğu olduğunu anlattı. Ücretleri ödenmediği için bayramları bile parasız geçirdiğini aktardı. Oğlunun kredi kartı borcu olduğuna dikkat çeken baba Mehmet Yaman, “Çocuklarını ellere muhtaç etmemek için çalışıyordu. Ancak son aylarda, ücretlerini ödemiyorlardı. Zor durumdaydı” dedi. İşçi yakınlarının bakanlara tepkilerinin artması üzerine basına yasak geldi. Gazetecilerin ocak alanına girmeleri, görüntü almaları, işçi yakınları ile görüşmeleri yasaklandı. l Yağmur altında bekleyişlerini sürdüren ocakta mahsur kalan madencilerin yakınları dün sabah bakanlara tepki gösterdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Ulaştırma, Denizcilik ve Habercilik Bakanı Lütfü Elvan ile tartışan madenci yakınları, “Ocakta kimse yok. Bu çalışma ile bu cenazeler bir yılda çıkarılamaz. Hani kim çalışıyor” diyerek tepki gösterdi. Ocaktaki su sızmasının daha önce başladığına işaret eden madenci yakınları, “Bu şartlar altında çalışmaya nasıl izin verilmiş? Sorumlular buraya gelsin” ifadelerini kullandı. Tartışma sırasında içerideki madencilerin yakınları olan kadınlar, “Biz bu suyu kova ile çıkarırız. Siz nasıl daha çıkaramadınız” dedi. Bakanlar işçi yakınlarını sakinleştirmeye çalıştı. Bir madenci yakınının tepkisi üzerine Bakan Yıldız, “Kusura bakmayın da kimse oturduğu yerden fikir üretmesin” dedi. Bu sırada bazı görevliler Yıldız’la tartışan madenci yakınına “Bakanı dinleyelim” ikazında bulundu. Bunun üzerine işçi yakını, “Hep aynı şeyi konuşuyorlar. Sabahtan bu yana dinliyorum. Bakan gelse ne olacak, cumhurbaşkanı gelse ne olacak. Ocağa girdim, içeriye baktım. Çalışma yok. Bu şekilde bu su, bir ayda tahliye edilemez” dedi. Patronlardan kimsenin madende olmadığına dikkat çeken madenci yakınları, “O patronlar buraya gelecek. İşçinin değerini bilecek” diye konuştu. Annelerin feryadı ise yürekleri dağladı. Günlerdir umutlu bir haber bekleyen anneler, “Kuzularımız, yavrularımız nerede? Neden çocuklarımızı çıkarmıyorsunuz” diyerek feryat etti. “Bizim 18 işçi kardeşimizle alakalı umutlarımızın azaldığını söylemem gerekir” diyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ulaşılan her metrenin yeni bir tablo çıkardığını dile getirdi. Kazanın yaşandığı madenin Soma’daki Uyar Madencilik’in değil, amcasının oğluna ait olduğunu belirten Yıldız, “Soma’dan sonra ruhsatların kaldırılması talimatını verdim. İster ‘Uyar’ olsun ister uymayan olsun. Tavizimiz yok” dedi. İster Uyar olsun ister olmasın Bayramlar bile parasız ‘ Tellioğlu, işyeri hekiminin bağımsız çalışabileceği koşulların oluşturulmadığını kaydetti. Tellioğlu, “Hükümetin bunu önlemekle ilgili stratejisi yok. Bilakis sendikasızlaştırma kazaları artırıyor. Kurda kuzu emanet ediliyor” dedi. Meslek hastalıklarında hiç tanı konmadığını söyleyen İlhan “80 120 bin olması gereken meslek hastalıkları tanısı, 100 civarında. Kot taşlayan işçiler dışında kayıt yok” dedi. Kuzu kurda emanet’ Basına yasak MANİSA (AA) TBMM Soma Maden Faciasını Araştırma Komisyonu üyeleri, facianın yaşandığı maden ocağına girip kazanın meydana geldiği bölgede ilk kez inceleme yaptı. Komisyon Başkanı Ali Rıza Alaboyun, kulikar ile belli noktaya indikten sonra yürüyerek tam kaza noktasına ulaştıklarını belirterek, “20 metrelik bölümü sürünerek gittik, 6065 santimetrelik dar yerden geçtik. Tahrik motorunu göremedik. Üzerinde tonlarca yığıntı var, onun da üzerinde büyük boşluk ve is veya dumanın yaladığı bakir toprak var. Kaza, kafamızda yüzde 9095 netleşti” dedi. Komisyon üyesi ve CHP’li Özgür Özel, Soma ve Ermenek’teki kazaların benzer yönleri olduğunu belirterek “Kömür alınca boşalan alanlar var. Ermenek’te oranın suyla dolduğu ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nce de topoğrafya haritasına tam işlenmediği için yeni maden ilerlerken orayı patlatarak facianın olduğu ortaya çıkıyor” dedi. Soma Komisyonu: Facialar benziyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle