29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKİM 2014 CUMA CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 19 Yeryüzünün tüm fotoğrafı İstanbul’da Sempozyum Enflasyonu Birkaç yıldır yazarlarımız hakkında art arda sempozyumlar düzenliyor üniversiteler. Bu durum ilk bakışta oldukça sevindirici ve o kadar da şaşırtıcı. Çünkü Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin çağdaş edebiyata uzak olduklarını, hele yaşayan yazarlara hiç de sempati ile bakmadıklarını biliyoruz. Genellikle Divan Edebiyatı üzerine araştırmalar yapmayı, öğrencilerini de bu yöne yönlendirmeyi severler. “Yeni Türk Edebiyatı” bölümleri bile kendini Tanzimat Dönemi ile sınırlamıştır. En ileri görüşlüsü Tanpınar’ın ötesine geçmez. İlk zamanlar üniversiteler sempozyumlara da pek sıcak bakmadılar. Çağdaş Türk Edebiyatını, günümüz yazarlarını okuyup seven birkaç öğretim üyesinin cesur girişimleri ile yapıldı sempozyumlar. Kuşkusuz 2000’li yıllardan başlayarak Bilkent Üniversitesi’nin Türk Edebiyatı Bölümü’nün etkinlikleri hem öncü hem de önemliydi. Son yıllarda Bilkent yavaşladı ama Bilkent’in boşluğunu birçok üniversite doldurdu. Sempozyumsuz günümüz geçmez oldu. 22 Ekim’de Yeditepe Üniversitesi’nde Mario Levi, 24 25 Ekim’de İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Adalet Ağaoğlu Sempozyumu vardı. 31 Ekim’de de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Orhan Kemal Sempozyumu var. “İfrat ve tefrit” millet olarak en önemli özelliğimizdir. Bir şeyi ya hiç yapmayız ya da aşırıya kaçar o kadar çok yaptırırız ki bıktırırız, bıkarız. Sadece İstanbul’da bir haftada üç sempozyum yapıldığını görünce, bu işte de aşırıya kaçtığımızı düşünmek doğal. Eskiden şairlere, yazarlara selam bile vermeyen, kapılarından sokmayan üniversiteler neden sempozyum aşkına tutuldular diye merak etmemek elde değil. Akademik kariyer için bildiri sunma şartı var, biliyoruz. Sempozyumlarda jürilere girecek profesörlerle tanışma olanağı olduğu gibi, bildiri sunan akademisyen üniversite yönetimi ve öğrencilerin gözünde değer kazanıyormuş. Kurum içi ödüllendirmelerde her yıl belli sayıda bildiri sunmuş olmak koşulu aranırmış. Başka kurumlara geçişlerde de sunduğunuz bildiri sayısının çokluğu önemseniyormuş. Sempozyum hazırlama kurulunda bulunmak, “akademik hizmet puanı” kazandırırmış ve idari görev (dekanlık vb.) almada bu puanlar etkenmiş. Düzenleyen üniversitenin de medyada ve akademik dünyada tanınmasına önemli etkisi oluyormuş. Sempozyumu düzenleyen bölümün üniversite içindeki tanınmışlığını artırır, rektörlük ve dekanlık nezdinde bölüme puan kazandırır, harcamalarda öncelik sağlarmış. Belli sayıda etkinlik yapmış olmak ulusal ve uluslararası sıralamalarda önemli sayılırmış. Kuşkusuz hiç bu yararları düşünmeden tamamen iyi niyetle bir yazarı hatırlatmak ya da saygısını göstermek için sempozyum düzenleyen üniversiteler, akademisyenler de var. Onlara da teşekkür etmeliyiz. Sempozyum “belli bir konuda düzenlenen oturum ya da seminer” olarak tanımlanıyor. Seri konuşmalar bütünü diyen de var. Amaç bir konuyu olumlu ya da olumsuz tüm yönleriyle ele alıp bir sonuca varmak. Bir yazar ya da şair için yapılan bir sempozyumda, hele o yazar ön sıradan sizi dinliyorsa olumsuz bir şey söylemek mümkün görünmüyor. Akademisyen olmayan katılımcılar genellikle övgü konuşmaları yapıyor ya da anılarını anlatıyor. Bu yazarların sayısı sınırlı. Katılımlarına karşılık telif ücreti verilmiyor. Sadece bir demet çiçek ve şilt. Yakında sempozyumdan sempozyuma koşmaktan bıkacaklardır. Akademisyenler ise başlıkları çok ciddi ve çekici ama içerikleri kof bildiriler sunuyorlar. Sempozyumlar en az bir tam gün sürüyor, iki gün sürenler de var. Büyük zaman kaybı. Çoğunda sunulan bildiriler derlenip yayımlanmıyor. Bazı bildirilerin birden fazla sempozyumda farklı başlıklarla sunulduğundan da şüpheleniliyor. Az, öz ve değerli sempozyum yapmayı başaramayacağımıza göre, sempozyum enflasyonu geçecek, yakında sempozyumlar tamamen unutulacaktır. Günlerdir acının fotoğrafını yaşıyoruz. Ermenek’te 18 maden işçisi için anbean umutlar yitirilirken, can havliyle haberleri dinlerken, biz evlerimizde ekran başında ya da gazete sayfalarında acının fotoğrafını; orada maden başındakiler ise acının gerçeğini yaşıyorlar... Daha çok hırs, daha çok kazanç, daha çok kâr uğruna, işçileri göz göre göre ölüme yollayan bu düzende artık hepimiz biliyoruz: Türkiye, ölümlü iş kazalarında, Avrupa’da ilk, dünyada üçüncü sırada. Türkiye, ölümlü iş kazalarında, Avrupa’da ilk, dünyada üçüncü sırada. Türkiye, ölümlü iş kazalarında, Avrupa’da ilk, dünyada üçüncü sırada. Türkiye, ölümlü iş kazalarında, Avrupa’da ilk, dünyada üçüncü sırada. (Dizgi yanlışı yok sevgili okurlar! Bu gerçeği bin kez tekrarlamamız; “Ölüm, madencilerin fıtratında var” diyenlere hatırlatmamız ve hesap vermelerini sağlamamız gerek!) Fotoğraf acıtır... Arjen Zwart ge Ceylan). Bunları söylememin nedeni, günlerdir “FOTOİSTANBUL” fotoğraf festivaliyle iç içe yaşıyor olmam. (Yukarıdaki örnekler festival sergilerinden çok belleğimdeki birikimlerden.) 14 ARALIK’A KADAR GALATA RUM İLKÖĞRETİM OKULU’NDA Kentler ve öyküleri Önce bu festivali düzenleyen Beşiktaş Belediyesi’ni, festivalin sanat yönetmeni Gültekin Çizgen’i ve sergi küratörleri Attila Durak, Jason Eskenazi ve Hüseyin Yılmaz’ı kutlamam gerek. Müthiş bir işe imza atmışlar. “1’inci Beşiktaş Fotoğraf Festivali” yerli ve yabancı, sayısız usta ve genç fotoğrafçıyı bir araya getirirken, birbirinden çok farklı bakış açılarına yer veriyor. Beşiktaş’ta Barbaros Meydanı ve Demokrasi Meydanı’nda ama özellikle Ortaköy’deki Yetimhane’deki sergiler kaçırılmamalı. (Yetimhane, Yıldız Sarayı bahçesinin üst kapısından çıkınca Palanga Caddesi’nde çarpıcı bir yapı. Bir zamanların yetimhanesi boş, terk edilmiş çok katlı bir mekân. Tanrı orayı AVM’cilerden, otelcilerden korusun ki, her daim sergi alanı olarak kalsın!) Ana tema “Şehirler ve Hikâyeleri” diye belirlenmiş. Kentlerle insanların öyküleri kâh örtüşüyor kâh birbiriyle çatışıyor. George Georgiou’dan Londra... Christopher Anderson’dan Caracas ... Ozan Sağdıç’tan iki şehrin hikâyesi: Ankara ve İstanbul... Monique Jaques’ın yürekleri parçalayan Gazze; daha doğrusu Gazze’den arta kalan... Büyük usta William Klein’dan deha ile delilik arasında gidip gelen Roma, Tokyo, Moskova, New York... Ali Saltan’dan Ermenistan ile Türkiye arasındaki nehrin iki yakası... Ken Schles’den New York’ta çarpıcı bir gece yürüyüşü... Arjen Zwart’ın “Roman Düğününde Kimse Ölmez”... 55 serginin hangi birini dillendirsem ki! Umarım bu festival her yıl tekrarlanır. Kentler ve insanlar... Yaşanan bir anı sonsuza dek yakalamak... Yeryüzünün tüm gerçekleri, tüm duyguları, tüm önerileri ayağınıza gelmiş. Sakın kaçırmayın. (18 Kasım’a dek sürüyor.) Kendi seçimlerinizi kendiniz yapın. Gerçekleri, düşleri, şiiri, zamanın sonsuzluğunu keşfedin. Gezi’nin nefesi, Tasarım Bienali’nde EVRİM ALTUĞ Seçeneklerin sonsuzluğu Fotoğraf kimi kez acıdır ve acıtır. Kimi kez bir tehlike, bir risk alma, bir ihtar, bir tehdit oluşturur... Kimi zaman bir belge, bir tanıklık... Ülkemizde ne fotoğraflar bilirim ki yasaklandılar, tutuklandılar... (Örneğin Sanat Dergisi’nin kapağına koyduğumuz Yılmaz Güney fotoğrafı politik nedenle; Rubens’in çıplak kadın tablosunun fotoğrafı, müstehcenlik nedeniyle...) Fotoğraf, bir bildiri ya da politik bir manifesto işlevi de görebilir. Örneğin Gezi olaylarındaki yüzlerce, binlerce fotoğraf... Fotoğrafın kendisi değilse de, güç ve iktidar sahiplerinin fotoğraf korkusu kahkahalarla gülmemize neden olabilir: Örneğin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’le fotoğraf çektiren Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının uyarılmış olmaları... Kimi zaman fotoğrafın gerçekten daha gerçek (örneğin Ara Güler fotoğrafları); düşlerden daha düşsel (örneğin Şahin Kaygun fotoğrafları) olabildiğini de biliyoruz... Şiirden bile daha şiirsel (Melike Abasıyanık fotoğrafları)... Fotoğraf vardır uyarır (Murat Germen), fotoğraf vardır çarpar insanı (Nuri Bil geleceği kimin tanımıyla kabul ediyoruz?” diye İstanbul Kültür Sanat konuşuyor. Vakfı’nın (İKSV) ABD’li Küratörün deyişiyle, küratör Zoe Ryan ve “Mahrem olanın kamuya yardımcısı Meredith açıldığı”, internetteki Carruthers imzasıyla adresinden canlı radyo düzenlediği 2. Tasarım Bienali, yayınlarıyla da beslenecek 14 Aralık’a kadar Galata Özel bienalde, Gezi’nin de nefesini Rum İlköğretim Okulu’nda hissetmek mümkün. Bienalde ücretsiz gezilebilecek. Gezi Direnişi’ne Meriç Yarın açılacak bienalde Canatay ve Fatoş Erhuy “deneysel ve katılımcı” imzasıyla gönderme bir sunum ortaya yapan ve “Birdy konulurken, 2214” adı altında etkinlikte sunulan fütüristik 2 bin 300 manifesto ve metrekarelik aksesuvarlar alan ve beş ile, Future farklı konu Anecdotes’un altında, 20’yi seyyar arabalar aşkın ülkeden ve kolektif 200 civarında ilham tasarımcı kaynaklarını buluşuyor. buluşturduğu Antrepo küresel 7’de de “Okuma genç tasarım Odası”nın yanı sıra, ürünlerinin izlenebildiği Herkes İçin Mimarlık etkinlikte tüm kolektifinin dergi, katılımcıların “daha fotoğraflar ve mimari çok soru” sorması çizimler eşliğinde hedefleniyor. hazırladığı #occupygezi Ryan, bienalin hızla mimarlık dergisinin dönüşen İstanbul için yaratıcı yeni versiyonu da bir platform oluşturduğuna izlenebiliyor. dikkati çekerken, etkinlik, Bu versiyonda, geçen temasını Paul Valery’nin günlerde tartışma yaratan, “Gelecek Artık Eskisi Gibi AKM cephesindeki Değil” sözünden alıyor. “Kes Sesini Tayyip” Ryan ayrıca, “Bugün pankartı da alenen her şey, hızla ve Meriç Canatay ve sergileniyor. (www. yorucu biçimde tasarimbienali.iksv. Fatoş Erhuy’un değişiyor. Peki ama, org) çalışması. BÖLGE MÜDÜRLERİ BİRER BİRER İSTİFA EDİYOR DT Birecik’i istemiyor SELDA GÜNEYSU K I Z IL AY HAF TASI K U T LU OLSUN... Yardımcısı Selen Birkiye, İstanbul DT Sanat Teknik MüdüANKARA Devlete bağrü Ethem Özbora, Erzurum DT lı sanat kurumlarını yok etMüdürü Levent Aras ile İzmir meyi amaçlayan Türkiye SaDT Müdürü Metin Oyman da nat Kurulu (TÜSAK) Yasa Tagenel müdürlüğe istifa dilekçesarısı Taslağı’nı savunan tiyatlerini sundu. Son istifalarla birro oyuncusu Nejat likte DT’nin şu an Birecik’in DT’ye 6 bölgesinde idari u Son olarak İzmir amir bulunmuyor. genel müdür olaDT Müdürü Metin rak atanmasının arBu durumun da dından kurumdan Oyman, Erzurum DT kurumun bölge müher gün yeni istisaMüdürü Levent Aras dürlüklerindeki fa haberleri gelinatsal işlerde birtaile İstanbul DT Müdür kım aksamalara neyor. En son İzmir DT Müdürü MeYardımcısı Selen Birkiye den olduğu kaydetin Oyman, Erve İstanbul DT Sanat diliyor. Öte yandan zurum DT MüdüBirecik’in art arTeknik Müdürü Ethem da gelen istifalarrü Levent Aras ile Özbora da görevinden dan bazılarını henüz İstanbul DT Müdür Yardımcısı Seonaylamadığı, “kenistifa etti. len Birkiye ve İsdi ekibini oluştutanbul DT Sanat ramadığından” isTeknik Müdürü Ethem Özbotifa eden müdürlerin yerine yera da görevinden istifa etti. Binilerini atayamadığı kaydedilirecik, Kocaeli Belediyesi Şehir yor. İstifaların onaylanması duTiyatroları’ndan yakın arkadarumunda da kurumda rutin aylık şı, TÜSAK’a karşı tavır izleyen, oyun programlarının bile aksaeski CHP Değirmendere Beledi yacağı, bu nedenle kurumun “fiye Başkanı Ertuğrul Akalın’ın ilen işlemez duruma geleceği” eşi Nur Akalın’ı özel kalemi konuşuluyor. Ayrıca Birecik’in, olarak atadı. kurum içi atamalarda zorlandığı Geçen günlerde İstanbul DT için Ankara DT Müdürlüğü’ne Müdürü Şakir Gürzumar’ın is Ankara Devlet Opera ve Baletifası da kurumda “deprem” etsi viyola sanatçılarından Murat kisi yaratmıştı. Kurumda son Gedikli’yi atamak istediği koolarak da İstanbul DT Müdür nuşuluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle