28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 2014 CUMA ‘Oğlum yüzme bilmez ki’ Madenci eşi: Bizi yediler, bitirdiler. Maaş vermediler, servis vermediler Arda bebek babasını bekliyor Yurt Haberleri Servisi Karaman’ın Ermenek ilçesi Güneyyurt beldesinde su basan mağden ocağında mahsur kalan işçilerin eşleri, anneleri, çocukları acı içinde bekliyor. Madencilerin öyküleri ve ailelerin anlattıkları acıyı katlıyor. Maden ocağında mahsur kalan 18 işçiden biri olan Hüseyin Gültekin’in kazadan birkaç saat sonra doğum yapan eşi Ayşe Gültekin, bebeğine Arda ismini verdi. Faciayı duyunca erken doğum yapan ancak eşinin ocakta mahsur kaldığını bilmeyen Gültekin, “Hem mutlu, hem üzüntülüyüm” dedi. İlk çocuklarını dünyaya getirdiğini ifade eden Gültekin, ağlayan bebeğine sarılarak teselli etmeye çalıştı. Mehmet Bahar’ın eşi Emiş Bahar da gözyaşları içinde bekliyor, Bahar, “Üç aydır bizi yediler, bitirdiler. Maaşlarını düzgün vermediler. Ekmeklerini ellerinden aldılar. Servislerini ellerinden aldılar. Güneyyurt’u yediler bitirdiler” dedi. Üç yaşındaki kızının “Babam nerede? Su altında mı kalmış? Babam öldü mü?” diye sorduğunu, çocuğuna verecek yanıt bulamadığını gözyaşlarıyla anlatan Bahar, “Bunların hesabını nerede verecekler? Allahım, güzel Allahım, bunların yaptıklarına göre içeriden sağ selamet çıksınlar. Borçluyuz, dertliyiz. Ev aldık, kredi çektik. Bir sene oldu, evine yurduna doymadan. Bizim halimiz ne olacak? Bitirdiler bizi, bitirdiler. Bugünü yarına atarlar, yarını öbür güne atarlar. Üç aydır maaş yüzü görmeyiz. Eller bayram yaptı, biz yapamadık, eller kurban kesti, biz kesemedik. Bu darlığın bir bolluğu olurdu ama olmuyor işte, olmuyor. Dün öğleden beri içeride sağ adam mı kalır? Memuruz deyip gezerler. İşçilerin sırtından memurlar... Ama bunları süründürmeli. Hepsini süründürmeli” diye konuştu. İşçilerden Recep Çiloğlu’nun Zonguldak’taki yakınları da acı içinde haber bekliyor. Yeğeni Savaş Çiloğlu, 1994’te emekli olduktan sonra amcasının özel maden ocaklarında çalışmaya devam ettiğini anlatan Çiloğlu “Soma’da özel maden ocağında çalışmasının ardından 4 yıl önce Ermenek’te kazanın meydana geldiği ocakta işbaşı yaptı. Yeraltı tecrübesi çok iyi olan amcam, TTK’de çalışırken meydana gelen göçükten sağ kurtuldu. Göçüklerde çalışan işçileri de kurtardı. Yaklaşık 41 yıllık madencilik tecrübesi var. Amcam bir kahramandır” diye konuştu. Madende mahsur kalan 18 işçiden 6’sının, ilçeye bağlı Aşağı Çağlar köyünden olduğu ve aynı gün işbaşı yaptıkları bildirildi. Mahsur kalan işçilerden Osman Çoksöyler’in ağabeyi Kerim Çoksöyler, “İlk mesai günlerinde toprağın altında kaldılar. Patronları, ‘Torba yasasından dolayı bu yükü kaldıramayız, uzlaşalım’ demişler. Ermenek’te topladılar. Uzlaşma sağlayamadılar. Bunlar işe gitmedi. Kendi adamlarını ocağa çağırmışlar. ‘Ocağı açtık, gelmezseniz bugüne kadar kalan tazminatları öldürürüz’ demişler. Bir bu ocak değil. Maden ocaklarının hepsi aynı. 45 gündür Ermenek’te hiçbir maden ocağı çalışmıyordu” dedi. 29 yaşındaki Osman Çoksöyler’in 6 yıllık eşi Şadiye Çoksöyler’in gözyaşları ise hiç dinmiyor. Çaresizliğini ve acısını çocukları 5 yaşındaki Asude Zeynep ve dört aylık Kübra Adile ile bastırmaya çalışan anne Çoksöyler, yakınlarının desteğiyle ayakta duruyor. Her gün sanki eşi gelecekmiş gibi gözlerinin kapıda olduğunu dile getiren Çoksöyler, umudunu hâlâ ilk günkü gibi taze tutmaya çalıştığını kaydetti. Çoksöyler, “Eşim gece yarısı gelip ertesi gün madende işe başlayacağını söyledi. O gün işe gitme diye çok yalvardım ama beni dinlemedi. Kızımız rahatsız, onu hastaneye götürelim dememe rağmen gitmek için ısrar etti. Hep içimde korku vardı. Sabah namazını kılıp hazırlanmaya başladı. Yine gitme dedim. Kararından vazgeçiremeyeceğimi anlayınca öğlen yemesi için ekmek reçel, zeytin ve peynir hazırladım. Hatta meyve suyu yapmıştım. 20 dakika içinde kömür karasıyla yemek mi yenilir, nasıl insanlık bu?” dedi. 6 ERMENEK MADEN FACİASI Yakın atışla enselerinden, Bingöl’de 10 metreden... Ya Diyarbakır’da? Karısıyla birlikte pazaryerinde alışveriş yaparken yakın mesafeden vurularak öldürülen Astsubay Necdet Aydoğdu... Saldırganlar yine maskeli... Bir yanda maden faciası, öte yanda öldürülen polislerimiz ve askerlerimiz! Peki, neler oluyor? Bir yanda madenlerde, AVM’lerde, rezidanslarda, gökdelenlerde zorunlu kölelik, öte yanda hortlayan terör... Gerçekten neler oluyor, siz hiç merak etmiyor musunuz? Düşenler, düşürenler, acılar, kıyımlar, cinayetler... Yoksa üç maymunu oynamaktan hoşlanıyor muyuz? HHH Bir yurttaş olarak umutlarım giderek yiterken kaygılarım artıyor... Unutkan bir toplumuz ya! Soma’yı, Ermenek faciasıyla anımsadık... Reyhanlı katliamı ne oldu? Suriye iç savaşı bizim halkımızı parçalamadı mı? Kim yaptı, arkasında hangi güçler vardı? O davaya da yayın yasağı konulmamış mıydı? Ya o TIR’lar! İçinde ne vardı? İddialar doğru muydu? Yayın yasağı konuldu... Yağmurlu bir İstanbul’da dünü, bugünü, yarını düşünüyorum... Yolsuzluk, vurgun, soygun düzeni, Musul Konsolosluğumuzda rehin alınan çalışanlarımız... Ortaya saçılan tapelermapeler! Yayın yasağı! Durum böyle olunca yazı yazmak bile istemiyor insanın canı! Sorgulama yok, düşünceleri dile getirmek neredeyse yasak! Gazeteciliğe gelince... Demokrasimiz topal ördek gibi zaten de, gazetelerimiz nasıl? Birkaç gazete dışında hepsi ödlek! HHH Sultan hazretlerini kızdırmayacaksın, muhalif kalemlerin belini kıracaksın... Bingöl’de polise saldırı oldu, iki polisimiz şehit düştü. Meclis’te saldırının araştırılması için önerge verildi ama nedense reddedildi! Neden? Önemli değil mi sizce bu cinayet! Arkası geldi! Yüksekova, Diyarbakır... Ne düşünüyorsunuz? Üç Maymunu Oynamayı Çok Seviyoruz... Hayat nedir, vicdan nedir? Sömürü düzeninin çarkları döndükçe, insanlık onuru çiğnendikçe köle düzeni acımasızca sürer... Birey değil, kulköle olmak, biat etmek! Kölelik düzeninin adresi Soma, Zonguldak, Ermenek! O gökdelenler, ruhsatsız rezidanslar, köşe dönücüler, voleciler.... Bu işin dününe, bugününe baktığınızda, dayanılmaz baskılarla yaşadığınızı anlarsınız. Egemenlere boyun eğersiniz! Çaresizlik; evde ekmek bekleyen bir aileniz vardır... Ölümü bile göze alır, yerin 500 metre altına inersiniz... Çoluk çocuğun rızkı gelir hep aklınıza... Askerlik öncesi sigortalı olmak hayali! Akciğerleriniz 30 yaşında hayatınızı yontmaya başlar, kot taşlama işçileri gibi... Kimisi toprağın altında, kimi toprağa çakılarak asansör boşluğunda, kimi tersanelerde... Ey halkım köle düzenidir bunun adı, bilmem sen farkında mısın, yoksa “işin fıtratında var” diyenlerden misin? Hayatın o derin suları, ucuz emek gücü, sömürü, vurgun soygun! Kimileri toprağın altında, kimi yağmur sularında... Ölümle kucaklaşıyor... Peşmerge, Türkiye topraklarından “savaş kazanmış” kahramanlar gibi zafer işaretleri eşliğinde geçerken IŞİD unutuluyor! Oysa salt Kobani’de yok hayat! Başka yerlerde de var; Diyarbakır, Bingöl ve Yüksekova’da.... HHH Biz Soma’yı unutuvermiştik... Aradan beş ay geçmesine karşın belleğimizden ve vicdanımızdan silinmişti, değil mi? Ermenek katliamıyla anımsayıverdik, tartışma programlarına taşıdık, bol bol konuştuk... Daha çok konuşacağız bu sömürü düzeni sürdükçe, çok tartışacağız. Bingöl’de iki polisimiz, Yüksekova’da üç askerimiz... Suyun içinde ne yaptı? l Mahsur kalan 18 işçiden Tezcan Gökçe’nin 75 yaşındaki babası Recep ile annesi Ayşe Gökçe, acı ve çaresizlikle bir haber bekliyor. Ayşe Gökçe, olayı duyunca ne yapacaklarını bilemediğini, sürekli ağladığını ifade etti. “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı? Geceleri uyuyamıyorum. ‘Ocağa gitme artık’ diye kaç defa söylememe rağmen beni dinlemedi” diyen Gökçe, kendileri için sabah olmadığını vurguladı. Baba Gökçe ise “Olayı duyduğumuzda acımızdan çok ağladık. Annesinin ve eşinin işi bırak demesine rağmen onları hiç dinlemedi. ‘Burada dursam ne yapacağım. Gidip çalışayım’ derdi. Hâlâ oğlumdan iyi bir haber alamadığımız için perişan olduk. Kimse de bir şey söylemiyor” dedi. Zonguldak, Soma ve Ermenek... l 42 yaşındaki Hüseyin Çolak’ın, erken emekli olabilmek için 15 gün önce madene girdiği ortaya çıktı. 21 yaşındaki Emine Alıcı, babasının 1992’de meydana gelen bir maden kazası sonucu işi bıraktığını söyledi. Babasının 5 yıl önce tekrar madende işe başladığını söyleyen Alıcı, “Yeni çıkan torba yasa sonrası, erken emekli olabilmek için yeniden ocağa girdi. Babam 5 yıldır ocakla ilgili işlerde de çalışıyordu ancak madene girmiyordu. İşveren, maden çalışanlarının ocağın içinde yemek yemelerini istiyormuş. Bu kabul edilemez. Onlar da başka işlerde çalışanlar gibi yemekhanelerde yesinler. Bize artık sadece Allah yardım eder. Bari bizden sonrakiler bu acıyı yaşamasın” dedi. Erken emeklilik için girdi Kaza günü işe başladılar Fotoğraf: Metin BolatAA İftar sömürüsünü unuttular Fotoğraf: MURAT KULAAA Şirket: Doğal afet Bakan: Değil BARKIN ŞIK ANKARA Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermenek’te öğlen saat 12.10’da gerçekleşen su baskını sonucu 18 işçinin madende mahsur kalmasını, “Yemeğin aşağıda yenmesine yönelik işverinin baskılarına” bağladı. Madende çalışma saatlerinin 8’den 6’ya düşmesi nedeniyle işverenin, işçiyi sömürmek için böyle bir uygulamaya gittiğini ifade eden Erdoğan, devletin bunun hesabını soracağını da söyledi. Ancak Erdoğan, kendi hükümeti döneminde yapılan “politik iftar sömürülerini” unuttu. Ermenek’teki maden enkazından 18 işçiyi kurtarmak için koordinatör bakan olarak görev yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirmesine neden olan Eynez Kömür Ocağı’nı da çalıştıran Soma Kömür İşletmeleri AŞ’ye bağlı Işıklar Yeni Çeltek Kömür ve Maden Ocağı’nın 2013’teki açılışında işçilerle birlikte iftar yapmıştı. Bu, Yıldız’ın “yer altındaki” ilk iftarı da değildi. Yıldız, 2012 yılında da Amasya’nın Merzifon ilçesinde bulunan adencilik AŞ Linyit İşletmesi’ne ait madende yerin 500 metre altında kömür ocağı işçileri ile birlikte iftar yapmıştı. Ermenek’teki facianın ardından işçilerin öğle yemeği için yeryüzüne çıkarılmamasını eleştiren AKP, ibadetlerinin gereğini yerine getiren işçilerin yer altında iftar yapmasını hiç yadırgamayarak objektiflere gazetelerin birinci sayfalarını süsleyecek pozlar vermekten çekinmemişti. Ermenek’te 18 maden işçisinin mahsur kaldığı madeni işleten şirket, yaptığı ilk resmi açıklamada olayın nedenini “doğal afet” olarak açıkladı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “öğle yemeği içerde yensin baskısı var” açıklamasına da yanıt verdi. Şirketten yapılan açıklamada, “Türkiye’nin tüm maden ocağında yemek saatleri içeride kullanılmaktadır ki, buna devlet ocakları da dahildir. Ayrıca torba yasayla gelen uygulamaların yürürlüğü 2015 yılbaşından itibaren başlayacaktır. Maden ocağında tüm iş güvenliği tedbirleri alınmış, bu zamana kadar gerekli denetimlerin hepsi yapılmış, maden ocağı hukukun emrettiği şekilde işletilmiştir” ifadeleri kullanıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise “Kimse kusura bakmasın bu bir doğal afet değil. Buraya bir doğal afet tanımlaması yapmak bu olayı geçiştirmek anlamına gelir” dedi. Yurttaki eylemlerde ‘Fıtratınız öldürüyor’, ‘Kaza değil ihmal’ sesleri yükseldi Her yer Ermenek ANTALYA ti arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor” dedi. Özkan, işçilerin iş cinayetine kurban gitmememesi için siyasi iktidarı denetleme, önlem alma konusunda sorumluluğunu yerine getirmeye çağırdı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maçka Kampusu’nda da Öğrenci Kolektifleri’nden bir grup, Ermenek’teki madenciler için masa açtı. Masanın üzerine mum yakarak 2 adet sarı baret bırakan öğrenciler, “ İşçi katilleri derhal istifa edin ” yazılı afiş astı. Adana’da Atatürk Kültür Dayanışma ve Eğitim Vakfı (AKDEV) Genel Başkanı Gül Karyaldız, madencilere umut ışığı olması için baret içinde mum yaktı. Antalya’da Öğrenci Kolektifleri üyesi bir grup da su dolan madende mahsur kalan 18 madenci için Attalos Heykeli önünde “yaşam nöbeti” tuttu, insan zinciri oluşturdu. 30 kişilik grup, sloganlar eşliğinde önce yeraltında mahsur kalan 18 madencinin adının yazılı olduğu baretleri yere bıraktı, sonrasında “Kaza Değil İhmal” yazılı pankart açtı. Basın açıklamasının ardından “yaşam nöbeti” için oturma eylemi yapan grup, 18 madenci için 1 saat bekledi. DHA Olayı geçiştirmek Haber Merkezi Karaman’ın Ermenek ilçesindeki maden faciasına tepkiler dinmiyor. İnsan hakları savunucuları, facianın sorumlulularının cezalandırılmasını isterken üniversite öğrencileri de maden işçileri ile dayanışma eylemi yaptı. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Çalışma Komisyonu üyeleri, dün Unkapanı’ndaki Sosyal Sigortalar Kurumu İstanbul Bölge Müdürlüğü önünde “Fıtratınız öldürüyor. İş ve işçi güvenliğini sağlayın ” yazılı pankart açtı. Burada grup adına açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Osman Özkan “İş kazaları ve iş cinayetlerinde dünyada birinci, Avrupa’da üçüncü sırada yer alan Türkiye’de AKP hükümeti döneminde yüz binlerce iş kazası yaşanırken 12 yıllık iktidarlarında 13 binden fazla işçi hayatını kaybetti. Türkiye’de her gün 4 işçinin ise yaşamını yitirmesi hâlâ kâra odaklı şirketler ile ‘iş güvenliği yasaları’ çıkartan ve denetimler yapan AKP hüküme
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle