05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 ABD Korkusu Allah Korkusuna Karşı Mart Tezkeresi Mart Karı En eskimeyen gerçektir: Her gün güneş yeniden doğar. Her gün dünya yeniden kurulur. Her sabah (hele o sabah) bayrama rastlamışsa en taze başlangıçtır. Eskiyi eskide bırakmalıdır... Doğan her yeni gün ile yeniden soluklanmalı ve gelecek yeniden kucaklanmalıdır. Çünkü hayat her nefeste yeniden başlıyor. Yoksa, Kanuni Sultan Süleyman “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...” niye demiş olsundu ki? Mevlana’nın dizeleri ise yarınlara en güzel güzellemedir: “Şimdi eski satanların nöbeti geçti / Yenilik pazarıdır, bizim pazarımız! (Növbeti köhne furuşan dergüzest / Nevfuruşanı muin bazarı mest.)” 1 Mart Tezkeresinin (2003) Meclis’teki oylama öncesinde, dönemin CHP Genel Sekreteri Önder Sav, sevaba son çağrısını şöyle yapmıştı “Sayın Milletvekilleri, Amerika’dan değil Allah’tan korkun!” Tezkere oylandı. Meclis’te sayı: AKP 361; CHP 178 idi. Oylamaya 533 milletvekili katıldı... 264 kabul oyuna karşılık, 250 ret oyu çıktı. AKP’lilerin Allah’tan biraz daha çok Amerika’dan da korktuğu ortaya çıktı. Ama yetmedi. Anayasanın 96. maddesi salt çoğunluk (268 oy) öngördüğü için tezkere kabul edilmemiş sayıldı. 100 dolayında AKP’linin ret oyu verdiği anlaşılıyordu. Bu da bir teselliydi. Demek AKP içinde Allah’tan korkanlar, Amerika’dan korkanlardan açık ara fazla değildi. Elbette bu 11.5 yıl önceki tezkerenin ve o dönemin AKP’sinin gerçeği. Dünkü tezkereyle Amerika’dan (ve elbette Tayyip Bey’den) korkanların sayısının katlandığı ortaya çıktı! Ülkemize “Yabancı asker konuşlandırmaya” izin verenlerin Allah taksiratını affetmeyecektir! Çünkü bu oylama ülkemizin ve hatta doğacak bebeklerin bile geleceğini ilgilendiriyor. Tümüyle “kul hakkı”nı içeriyor. Kul hakkı ise Allah’ın, kendi af kapsamının dışında bıraktığı günahlardan. Bu günah, bizzat hakkı çiğnenen kullardan helallik alınmasını, onların affını gerektiriyor. Siz bakmayın iktidarın, lastikli kavramlarla tezkereler çıkarttığına ve ne idüğü belirsiz torba yasaları yürürlüğe koyduğuna... İslamiyet’in temel kurum ve kavramları gibi, Tanrıkul ilişkisi de günahsevap gibi fiiller bile artık şeffaflaştı. Hiçbir günahtan, artık ilahi âleme havale edip kurtulmak mümkün değil. Sanal âlemin olanakları artık birçok günahı sergileyebiliyor. İnsanlığın sicilini, Google tutuyor. Tüm talanlar, vurgunlar gibi yalanların, dolanların kaydı hep Google’da. Yeter ki failler yeterince ünlü olsun. Örneğin, Erdoğan’ın beş vakit yaptığı konuşmalarının tam metnini bulmak, görmek mümkün! Öfkeleri küfürleri, hayraşerre vesile tüm eylemleri sanal âlemde mahfuz. Tıpkı sağlı sollu iyilik ve kötülük meleklerinin tuttuğu “amel defteri” gibi ettiği her laf, attığı her adım yazılı çizili durumda. Hatta kendi sesiyle, görüntüsüyle! Öteki liderlerin de öyle. Bir deneme yapmak isteyenler “Kul hakkı” yazsınlar yanına da “R. Tayyip Erdoğan” eklesinler. Göreceklerdir ki Tayyip Bey’in ağzından son 15 yılda bir kez bile olsa “kul hakkı” sözü çıkmamıştır. Oysa dinsel kavramlarla konuşup duruyor, dilinden ayetleri, sureleri, hadisleri düşürmüyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu her fırsatta onu “Kul hakkı” yemekle suçluyor. Ama o ağzını açıp hiç yanıt vermiyor. “Kul Hakkı Obezliği” IŞİD Bahanesi!.. Tezkereyle yeni belalar sarılıyor başımıza. Ortadoğu bataklığına gömülüyoruz. Açık seçik söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis’te: “Bölgemizde sınırlar değişirken seyirci kalamayız...” Küresel egemenlerin planlarını doğruladı bir yanıyla. Sonuçta biz de o bölgenin içindeyiz, işin içinde bizim de sınırlarımız var. Ne olacak? Amaç IŞİD’le mücadele mi? Geçiniz!.. Daha düne kadar lŞİD’e terör örgütü diyemeyenlerin derdi başka. Suriye ve Esad... HHH Tam bu sırada, AKP ne zaman sıkışsa devreye giren aktörler yine sahne aldı. MHP lideri Bahçeli, tezkereye destek verdi. Bu ülkede yaşananlardan, Cumhuriyetin içindeki çıkmazlardan, geldiğimiz noktadan iktidar kadar muhalefet de sorumlu. Muhalefetin yetersizliğinden AKP çok iyi yararlandı doğrusu. Özellikle MHP yönetimi, kriz anlarında, kritik dönemeçlerde iktidarın koltuk değneği oldu. Ne de olsa kurt puslu havayı sever! Sonuçta, “Türkiye’nin bu kadar iç ve dış sorunlarının arttığı bir dönemde, tek başına iktidar olmuş bir partinin kaosa girmesi, o partiden ziyade Türkiye’ye zarar verir” diyen bir Bahçeli var karşımızda. Bu iktidarın kurulması bile aniden, beklenmedik bir anda Bahçeli’nin erken seçim isteğiyle olmadı mı?.. Örnekler çok. Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinde, türban koalisyonunda, 4+4+4 öğretim sisteminde, iktidar ve Erdoğan’ı sıkıştıran WikiLeaks belgelerinin yayınlanmasından sonra, AKP’yi kapatma davasında desteklerini anımsayın. Ülkenin çözülmesiyle, varlıklarının yağmalanmasıyla ilgili yasal düzenlemelerdeki suskunluğunu da... HHH Dönelim tezkereye... Asıl hesabın, küresel güçlerin piyonu lŞİD olmadığı açık. Yoksa enerji pazarı sahiplerinin, devasa gelire ulaşan lŞİD petrolünün dünyada pazarlanmasına seyirci kalması nasıl açıklanabilir? Bölgesel bir savaşa çanak tutan tezkere sonucu Ortadoğu’nun yeni sınırları TSK eliyle mi çizilecek? Gencecik fidanlarımız egemenlerin çıkarına, kanlı emellerine mi alet edilecek? Yabancı ülkelerin askerlerinin Türkiye’ye konuşlanmasının savaştan başka ne anlamı olabilir ki? Israrla istenen uçuşa yasak bölge, Suriye uçaklarını engellemekten başka bir hesaba dayanmıyor? Tampon bölgeyle, Esad’ı devirme hesapları yapan muhalif kuvvetlere alan açılıyor. Ülke, ateşe atılıyor. lŞİD bahane, emperyalistlerin çıkarları şahane! Yunus Emre’nin Ünlü Öğüdü Yunus Emre’nin ünlü öğüdü... “Nazar eyle ileri / Pazar eyle götürü / Yaradılanı hoş gör / Yaradandan ötürü.” HHH Elbette ileriye nazar etmelidir. Ama ülkeyi haraç mezat edenle götürü pazar eylemekten uzak durmalıdır. Yaradılanın hakkını hukunu çiğneyenden zinhar uzak durmalıdır. 11.5 Yıl Sonra İbret Tezkeresi! 1 Mart 2003 Tezkeresi sırasında Abdullah Gül Başbakan’dı. Erdoğan kenarda beklemedeydi. Beyaz Saray ile götürü pazar eylemişti. 7 Mart 2007’de CNNTürk’te aynen şöyle demişti: “Denklemin dışında kaldık. Keşke 1 Mart tezkeresi geçseydi. Tezkerenin bu şekilde neticelenmesini doğru bulmadım. Bundan ibret alıp gelecekte aynı hataya düşmemek gerekir!” Belli ki ibret aldık... Ve Meclis 11.5 yıl sonra dün yeniden gelen benzer tezkereyi bu kez kabul etti. Erdoğan o günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri üst kademesini de eleştiriyor, Oylama öncesinde Genelkurmay’ın tezkereyi desteklediği yolunda bir açıkmaya yapmamış olmasını kınıyordu! Dünkü oylama öncesinde de TSK bir açıklama yapmadı. Zaten gerek de kalmadı. Erdoğan artık “Başkomutan”dı. 1 Mart Tezkeresi’nin reddi ülkemiz için iyi mi kötü mü oldu, 11.5 yıldır hâlâ tartışılıyor. 2 Ekim Tezkeresi’nin hayrının ve şerrinin görülmesi için o kadar yıl geçmesi gerekmeyecek. Şer ülkenin her yanında, her köşe başında, her trafik ışığında. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘9 Eylül’ün Hıncı mı? Komşu Yunanistan’ın, “9 Eylül” günkü meclis oturumunda kararlaştırılan soykırımı inkâr yasası ay sonunda kabul edildi. Ne ki, yasa tasarısında yer alan, “Pontus Rum Soykırımı”, “Anadolu Rum Soykırımı” ve “Ermeni Soykırımı” ifadeleri, muhalefet partilerinin dirençli karşı gelişleriyle “yasa”dan çıkarıldı. Bu düzeltme yapılmasaydı, yasada tek başına yer alacak olan “Anadolu Rum Soykırımı” söylemi bile yeter artardı bu “soykırım” suçlamalarının ne iftiralarla ne denli yalan dolanla doldurulup ortaya sürüldüğünü, dahası nasıl bir düzenbazlıkla “yok”tan “var” edildiğini... Demek ki bu partiler de bir “Rum soykırımı”ndan söz edilemeyeceğini tam aksine “Yunan” ordusunun yerli “Rum çeteleri”yle birlikte “Anadolu”da yaptıkları inanılmaz “vahşet”in, “katliam”ın ne büyüklükte olduğunu biliyorlardı ve bu “kırım”ın belki yeniden gündeme gelebileceğini, bunun da “2015” yılında yapılacak “100. Yıl” kutlama çalışmalarına gölge düşüreceğini de. Böyle de olsa, Yunanistan’ın uluslararası bir boyuta yerleştirmek istediği bu ikinci soykırım atılımı da amacına şimdilik ulaşamamış durumda. Bilmem anımsanır mı, Yunanistan’ın “19 Mayıs” gününün “Pontus Yunanlılarının Türklerce Katlini Anma Günü” olarak kabul etmesi. (24.2.1994) Ya da arka arkaya sıralanan uluslararası boyuttaki “Pontus Helenizm Tarihi” sempozyumlarını; “Karadeniz’i Kurtaralım” gezisi dolaysiyle dağıtılan haritalarda, “Karadeniz”in, “Pontus Gölü” olarak gösterilmesini (Eylül 1997); Selanik’teki Türk Başkonsolusluğu binasının hemen dibine dikilen “Pontus Rum Soykırım Anıtı”nı, dünyanın pek çok ülkesinde kurulan “Pontus” derneklerini ve bütün bunların aracılığıyla kurnazca yaratılan bu soykırımın “uluslararası statü”ye alınması için atılan sonuçsuz çığlıkları. (2006) Değerli dostlar her ne nedenle olursa olsun bir soykırımı “yoktan var etmek” için bunca düzenlemeler yaratılırken, Anadolu Türk halkına yaşatılan inanılmaz “vahşete, kırıma” bu denli “tepkisiz” kalmamızı nasıl açıklamalı? Bugün bayram arifesi olmasına karşın konu gündemden düşmeden Yunan ordusunun “15 Mayıs 1919” günü İzmir’e çıkmasıyla başlayan ve “9 Eylül 1922”de son bulan işgali sırasında “Anadolu”da bize yaşatılanların bir ikisine değineyim diyorum hoşgörünüze sığınarak. Yunan işgali altındaki yerlerde Yunan askerleri yer yer de “Don Kirmas” gibi “Rum Çeteleri”yle birlikte yaptıkları toplu kıyımlardan geriye kalan “cesetler” Marmara kıyılarını, İzmit Körfezi’ni doldurup, yolları da kaplar; bir süre sonra yavaş yavaş her yeri saran “ceset kokusu” artık İstanbul’dan da duyulmaya(!) başlayınca “İngiliz, Fransız, İtalyan” işgal güçlerinin “Kızılhaç”la birlikte kurdukları iki “Ortak Komisyon” işlenen insanlık suçlarını yerinde incelemeye karar verir. Öyle ki bu “Komisyon” un daha ilk raporunda: “Önceleri çocukların kollarını kesmekle yetiniyorlardı, ama daha sonraları boğazlamaya da başladılar” diye söze başlaması, görecekleri “vahşetin”, “kırımın” ilk adımıdır. (4.6.1921) Yine başka bir rapora göre “Toplu Kırım” için Yunanlıların uyguladıkları yöntemin, bastıkları köyün, kasabanın insanlarını “cami”ye, “okul”a ya da “evlere” tıka basa doldurup “diri diri yakmak” ve bunun en sevilen yöntem olduğu; çünkü geride “taş üstüne taş” bırakmadığı gibi tanıklık edecek bir “can” da bırakmıyormuş... Yunanlıların kıyımda ustalaştıkça, işkencenin de inceliklerine ulaştıkları da belirtiliyor raporda; ne ki o işkenceleri yazmaya ne kalem ne de araç gereç dayanabilir. Ayrıca yine “komisyon”un raporlarına göre kıyıma uğrayan köy, kasaba sayısı, kimilerinin bu olan biteni “olağan savaş kaybı” gibi görmesine de uygun düşmez; çünkü “kırıma” uğrayan köy, kasaba sayısı öyle “1520 kasaba”, “4050” köy değil, yüzlerle... Üstelik belirtildiği gibi bu araştırma “Marmara”nın kimi “kıyı” köyleri ve kasabalarıyla sınırlı kalmıştır. Ama bu iki “komisyon”un dışında “Dünya Kızılhaç Komitesi”nin de ayrı bir raporu vardır. “Kızılhaç”ın biri “Yunanlı” olaniki üyesi (M. Haccius ve Guenod), “cepheden çok uzaklarda kalan Anadolu kasabalarında”, işgal güçlerinin yaptığı kıyım ve yıkım için verdikleri raporda: Her ikimiz de 1918’den bu yana birçok felakete tanık olduk; fakat şimdiye kadar bundan daha acıklı bir görevde bulunmadığımız gibi, yüzleri hâlâ şaşkınlık ve korku yansıtan bu yerler halkının görünüşünden daha üzücü bir manzara görmedik. (Kasım 1922) “Kızılhaç”ın bu raporunu, bugün “TC Devleti”nin Cumhurbaşkanı olan kişinin, “iki sarhoş” diye andıklarından biri olan Başdelegemiz “İsmet İnönü”, Lozan’daki barış görüşmelerinde, başta Yunanistan olmak üzere katılımcı delegelerin gözlerinin içine baka baka okumuştu. (31.12.1922) “11 Ekim” Cumartesi günü yine “Beşiktaş”ta olalım! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1/ Belirli yer 1 lerden duyu 2 lan korku. 2/ İri bir hıyar 3 cinsi... Odun 4 su gövdeli ve 5 uzun yapraklı 6 bir süs ağaççığı. 3/ İşe 7 yaramaz, 8 yıpranmış, 9 eskimiş eş ya... Ateş. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kemiklerin yuvar 1 H A B İ T U S B lak ucu... Et, üzüm 2 A L İ B İ İ MA ve soğanla yapılan 3 E N İ R pirinç ya da bulgur 4 B A T İ İ K E B A N A İ pilavı. 5/ Kapan, tu5 T A V İ K ME Y zak... Büyük pulluk. İ K İ L EME 6/ Yumurta biçimli 6 A F A K İ R ve sekiz delikli bir 7 T O Y P E L E R İ N tür flüt. 7/ Avcı ya 8 da bekçi kulübesi... 9 U S A R A E Ş Rüyaların görüldüğü uyku evresine verilen ad. 8/ Tanrı... Doğal ve tarihsel özelliklerinden dolayı koruma altına alınan alan. 9/ Çözümlemeli. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Yüksek hızdan korkma. 2/ Korkmak, ürkmek... Bir nota. 3/ İç Anadolu Bölgesi’nin bazı yörelerinde alçıtaşı ve jips içeren oluşuklara verilen ad... Paltoya benzer bir üst giysisi. 4/ Ekin biçme aracı... Kurtuluş, kurtulma. 5/ Her şeyi zamanında yapmaya özen gösteren. 6/ Japonya’da mafya tipi çetelerin başına verilen ad... Bir nota. 7/ Bir gösterme sıfatı... Merkür gezegenine verilen bir başka ad. 8/ Ortodokslarda tahta pano üzerine yapılmış her türlü dinsel resme verilen ad... Hitit. 9/ Bir salgı bezi dokusunda, o dokuyu bozacak biçimde gelişen tehlikesiz epitelyum uru. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle