29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2014 CUMARTESİ 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Öte yandan polisi, Pensilvanya’nın emrinde darbe yapmaya hazırlanan yargının yanı sıra görev aldığını iddia ederek AKP’nin kapıkulu yapan yasal, idari önlemlere başvuruyor. Terör eylemlerine dayanarak öne sürülen dayatmaları bugüne dek onaylayan hükümetteki teslimiyet şu olası sonuçları akla getiriyor: Şu ya da bu içerikteki koşul ve kurallarda ülkenin bölünmesini sağlamak ya da anayasada, örneğin Cumhuriyeti kuran iki milletten birinin Kürtler olduğunu kayda geçirerek devlete yeni, ortak bir biçim vermek! HHH Gözle görünür duruma ulaşan bu olasılıklara cumhurbaşbakanlarının; tek devlet, tek millet, tek bayrak ifadelerine bakarak omuz silkenler, nedense Kürt hareketinin başladığı günden bugüne dek geçirdiği başarılı ivmelere AKP hükümetlerinin başarılı hamleleri gözüyle bakıyorlar. Oysa bu saftirikler: Öcalan’ın PKK’nin ilk terör eylemini başlattığı zamandan bugüne dek geçen süreçte Kürt milliyetçiliğinin aldığı mesafeyi gözden geçirebilseler... ...o günlerde terörist başı, katil, cani diye ilan edilen İmralı’dakinin, bugün çözüm sürecinin olumlu yürümesi adı altında oluşturulan sekretaryayla daha sonraki günlerde dayatacakları koşulların pazarlığı aşamasına geldiğini nedense görmek istemiyorlar. Dünkü devlet indinde cani, katil; bugün müzakereleri yürütecek sekretaryada beş kişiyle temsil ediliyor; görünen o ki bu sekretaryanın alacağı kararlar ancak Öcalan’ın onayı ile yürürlüğe girecek! Devlete son dayatması, Kandil’den de sekretaryada bir temsilcinin bulunması ve bugüne dek ülkede barışı sağlayacağını söyleye söyleye Kandil merkezli PKK+İmralı bileşkesinin terör dayatmaları karşısında aciz kalan AKP hükümetlerinin sonuncusu AD hükümetinin de Öcalan’ın bu sondan bir önceki dayatmasına olumlu yanıt vermesi, elbette güçlü bir olasılık. HHH İmralı+Kandil ve onların siyasal uzantısı HDP’nin hükümetleri köşeye sıkıştıran ve istedikleri sonuçları alan her hamlelerinde PKK’yi kullandılar. Son olarak kentleri cehenneme çeviren, onlarca ölüme neden olan Kobani bahaneli PKK teröründe olduğu gibi, her terör eylemini hükümeti isteklerine olumlu yaklaşmaya zorlamak için tehdit öğesi olarak kullandılar ve aciz hükümetler, ülkeyi iç savaşa kadar götürecek PKK tehdidi karşısında dün de bugün de her kezinde yelkenleri indirdiler. Çözüm sürecinin yasaya bağlanmasını aylarca dayattılar ve hükümet, çözüm sürecine hukuksal bir içerik veriyoruz diye, İmralı’dan HDP’ye dek süregelen yasa da yasa dayatmasına boyun eğdi. İleride öne sürecekleri koşulların ilk adımlarını, bu yasaya dayanarak kurulan sekretaryanın oluşmasını başararak attılar. HHH Ülkenin geleceği karanlık ama bu hükümet şimdi de polis gibi jandarmayı da tümüyle ele geçirmenin peşinde. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, habere göre Başbakan AD’ye bir mektup yazmış; askeri hiyerarşiye göre yapılandırılan jandarmanın politize olacağını, Doğu ve Güneydoğu’da, sınırlarda güvenlik krizine yol açacağını bildirmiş. Devleti polis devletine dönüştürmekte olan hükümet; jandarmayı da polis gibi kendi emrine almaktan vazgeçecek mi; AD, bu konudaki inadından eski ve yeni patronu RTE’yi vazgeçmeye ikna edebilecek mi, tabii kuşkulu. HHH Dış politikadaki bütün yanlışların mimarı, bir numaralı sorumlusu olan kişi; Yüce Divan’dan kaçmak için Cumhurbaşkanlığı’na sığınan RTE ile, hele bu şimdilik yüzde 50’lerde görünen seçmenle iç ve dış hiçbir konuda aydınlığa ulaşmanın olanağı yok! Bu ülkenin iki siyasal gücünden biri; iktidarı bütün kurumlarıyla avucunun içine alıyor, ölünceye dek “şef”, ülkenin demokratik rejimini dikta rejimine dönüştürüyor. Diğeri, Melih Aşık dün köşe yazılarından birinde; “zaman bize anlatıyor ki” dedikten sonra: Şu gerçeği, yaşanan örnek olaylarla yadsınılması zor gerçeği anımsatarak şöyle tamamlıyor: “Kılıçdaroğlu CHP’nin başına bir misyonla gelmiştir. O misyon partiyi kimlik ve ilkelerinden saptırmak, başta Kürt devleti olmak üzere ABD’nin büyük projeleri önünde engel olmaktan çıkarmaktır.” HABERLER Müzakerede Kandil’in katılımı için farklı yöntemler gündemde formül aranıyor Müzakere aşamasında Kandil’in katılımıyla ilgili farklı formüller dile getirilirken hükümet kanadı, Kandil’den bir ismin heyete üye olarak katılması yerine, çerçeve yasada öngörüldüğü şekilde Kandil’e ziyaret trafiği yürütülmesi gerektiği görüşünde. MAHMUT LICALI Kandil için Kıymayın Çocuklara!.. Çocuklar ölecek, havadan gelen ateş topu çocuk bedenlerini yakacak... Küçücük canlar acılı, kanlı bir hayat sürecek... Bunları göreceksin, yaşayacaksın, susacaksın, arkanı dönüp giderken bağıracaksın: “Her şey yeni Türkiye için!” Alttakiler hep ezilecek, katliamlara takipsizlik kararı verilecek, işlenen cinayetlere yargı gizlilik kararı koyacak! Bir çocuk 11 mermiyle vurulacak, Afyon cephaneliğinde Mehmetler paramparça olacak. Savaş uçaklarından bomba yağacak... Otorite üzerinde tepinecek, Vali “Gavat” diyecek, uzun boylu olanı “Ananı da al git” demişti önceden. Eleştiriler vız gelip tırıs gidecek... Devlet bu! Devlet dediğin, söver de, döver de... Sırası gelir öldürür, katliamların üzerini örter, avukatları gözaltına alır, çocukları başından vurur... Yaslı, acılı aileler, tıpkı cephanelikte olduğu gibi acılarını yüreklerine gömer. Kurşun, gaz kapsülü, bomba... Bir bakarsınız vur emri çoktan verilmiş... Polis üç saldırganı öldürmüş... Ölen üç polisimiz... Bizim de içimiz yandı... Senin, benim ve hepimizin... Polis öldürmez, suçluyu yakalar, adalete teslim eder... Olay Bingöl’de yaşandı. O alçakça cinayetin ardından zanlılar nasıl önceden saptanmadı da kanlı saldırıyı yaptıktan birkaç saat sonra yakalandı? Devletin istihbarat birimleri niçin vardır, sorusu gelir akıllara. O zaman sorarlar: “Devletin istihbarat birimleri saldırı olacağını daha önceden haber almış mıydı? Eğer aldıysa polislerimizin öldürülmesi mi beklendi?” HHH Türkiye böyle acıları 20 yıl önce çok yaşadı... Arınç Önder restleşmesi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sekretaryayla ilgili olarak “Sayın Önder’in de Sayın Buldan’ın da başka arkadaşlarımızın da sekretarya konusunda adeta kendilerini görevlendirilmiş kabul ettiklerini anlıyoruz. Böyle bir şey yok. Onlar giden heyetlerin içerisinde yer alıyorlar. Bundan sonra yer almayabilirler, devam edebilirler, farklı insanlar adadaki görüşmelere katılabilir, o ayrı bir konudur” açıklamasına, HDP’li Önder’den yanıt geldi. Önder, “Buna Sayın Arınç karar veremez. Buna sadece biz ve Sayın Öcalan karar verir. Arınç’ın varsa böyle bir yetkisi İmralı’ya gidecek devlet heyetinin kimlerden oluşacağına karar vermek için kullanabilir” diye konuştu. ANKARA Çözüm sürecinde yeni aşamaya geçildiği mesajlarının ardından müzakere heyetleri çalışmalarına başlamadan İmralı’da sekretarya ve izleme kurulunun oluşturulması konusunda son adımlar önümüzdeki hafta atılacak. Hükümet, Abdullah Öcalan’ın müzakere aşamasında çalışmalarını yürüteceği sekretarya için hükümlülerden oluşan bir yapıyı öne çıkarırken HDP heyeti ise sekretaryada hükümlülerin dışında adaya gidip gelecek isimlerin olmasını talep ediyor. Sekretarya konusunda Adalet Bakanlığı bünyesinde bazı çalışmalar yürütülürken önümüzdeki hafta başında hükümet temsilcileri ile HDP heyetinin bir araya gelerek bu konuda kararlar alması bekleniyor. Hükümet kanadı sekretaryayı Öcalan’ın mesajlarının daha sağlıklı iletilmesi, görüşmelerinin düzenlenmesi gibi teknik içerikli bir yapı olarak ele alırken HDP heyeti sekretaryanın yalnızca “teknik ve yazı işlerine” mesai harcamasının yanı sıra Öcalan ile sivil toplum örgüt temsilcileri, gazetecilerin görüşme trafiğini de düzenleyecek bir yapıda olmasını talep ediyor. HDP İmralı heyetinde yer alan HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in de müzakere aşamasında aktif olarak rol alıp almayacağı konusu da heyetin önümüzdeki hafta yapacağı toplantıda belli olacak. Sekretaryanın oluşturulmasının ardından müzakere görüşmeleri kapsamında Kandil’in de sürece dahil edilmesi için farklı formüller dile getiriliyor. HDP heyeti, Kandil’den bir ismin doğrudan heyet bünyesine katılmasını talep ederken hükümet kanadında ise Kandil’e he yetlerin ziyaretler yapması fikri öne çıkıyor. Çözüm sürecine yasal çerçeve sağlayan yasada da terör örgütü yöneticileri ile görüşmeler yapılması hükmü doğrultusunda hükümet kanadı müzakere sürecinde örgütten bir kişinin heyete katılması yerine; Kandil’le görüşme trafiğinin yürütülmesinin uygun olduğu görüşünde. Çerçeve yasada hükümetin gerekli görülmesi halinde yurtiçindeki ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar vermesi ve söz konusu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları görevlendirme yetkisi tanınmıştı. İmralı’nın isteği olan müzakere heyetine doğrudan Kandil’den bir kişinin katılımı yerine, eski KCK tutuklusu olan bir ismin dahil edilebileceği de dillendiriliyor. Aslı Kazan , Narin Kurt, 2 yaşındaki oğlu Kemal ve Uğur Kurt’un annesi Gülnaz Kurt Kimler öldürüldü, kimler tarafından düzenlendi bu saldırılar? Bir katliam oluyor, bu ülkenin insanları ölüyor, yargı takipsizlik kararı veriyor... Gazi olaylarında, Gezi’de çocuklarımız can veriyor, unutuluyor... Sınır boylarında bombalar o çocuk bedenlerini cayır cayır yakıyor. Sınırda bir köy orası, Afyon’da cephanelik... Bir maytap atölyesi Davutpaşa’da... Güneydoğu’da bir karakol... Bir otobüs MuşBingöl karayolunda, Tunceli’de bir savcı... Soma’da maden ocağında 301 işçi... Yaşamıyor sakat kalan işçiler bir başka yerde... Bir rezidansın otuzuncu katından toprağa çakılan asansör... Hep ölüm! Ne kadar çok genç ölümler gördük... Dağda, vadide... Mehmetler, etkisiz hale getirilenler. O sigortasız işçiler, AVM inşaatlarında naylon çadırlarda gece uyurken cayır cayır yananlar... Bugünlerde en çok konuşulan çözüm süreci, çözümsüzlük sürecine dönüşüyor. İmralı seferleri, Kandil’in başka havalarda oluşu, BDP içindeki görüş ayrılığı... Güneydoğu’daki o başkaldırı, öldürülen çocuklar... Acılı aileler... Suskunluk! Gözyaşı! HHH Yüzlerce kilometre uzunluğunda TürkiyeSuriye sınırındaki mayınlı toprakları temizleyip zeytin ağaçları dikseydik, bölgeye barışı, güveni, halkların kardeşliğini getirebilirdik. Bunu yapmadık! Şimdi çevremiz yangın yeri... Ne barış ne de çözüm... Ortadoğu yangınının içine ha düştük ha düşeceğiz... Koalisyon güçleri ve ABD havadan vuruyor IŞİD’i... Peşmerge bizim topraklarımızdan Kobani’ye giriyor... Ey insanlık, söndürün bu ateşi... Savaş bitsin! Kıymayın çocuklara, kıymayın! O yoksul insanları kırdırmayın! 17 öğrenci gözaltına alındı l nbu esi a İst ersit tı ış v Üni e kar yin Uğur Kurt’un ailesi ve avukatları iddianameye tepki gösterdi ‘Kamu vicdanıyla olayı kapatacaklar’ ALİ AÇAR n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Kars’ın Kağızman ilçesine 15 kilometre uzaklıktaki Altıngedik konutları mevkiinde Aras Nehri üzerinde yapımı devam eden HidroElektrik Santralı (HES) daha önce de saldırıya uğramış, PKK’liler inşaatın sistem odasını yakmıştı. Önceki gece HES inşaatına giden 4 kişilik PKK’li grup, bekçi kulübesini benzin dökerek yaktı. Olay yerine giden jandarma, PKK’lilere “teslim ol”çağrısında bulundu. Ancak PKK’liler ateş açtı. Çıkan çatışmada 3 PKK’li öldürüldü, 1’i ise kaçtı. Çatışmada 3 PKK’li öldürüldü STK’ler aracı oldu n DİYARBAKIR (AA) HDP ve HÜDAPAR arasında gerginliğin sona ermesi için Azadi Hareketi, Aydınlık Yarınlar İçin Hak ve Özgürlükler, Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Devrimci Demokrat Kürt Derneği, Dicle Fırat Diyalog Grubu, DiyanetSen, Diyarbakır Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, İnsan Hakları Derneği, Mazlum Der, KADEP, Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği, Özgürlük ve Sosyalizm Partisi ve Zeytindalı Barış Platformu, çalışma yürütüyor. Mazlum Der şubesi yaptığı açıklamada, HÜDAPAR ile HDP adına Demokratik Toplum Kongresi (DTK) arasında bir dizi görüşme gerçekleştirildiği, görüşmelerin halen sürdüğü bildirildi. KCK davasında tutuklu kalmadı n SİİRT (AA) Kurtalan’da 27 sanıklı KCK davasına Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Sanık Abdulgafur Kubilay’ın tahliye edilmesiyle, davada tutuklu yargılanan sanık kalmadı. Okmeydanı Cemevi’nde cenaze beklerken polis kurşunuyla başından vurulan Uğur Kurt’un ölümüne neden olan polis memuru hakkında “Taksirle adam öldürme” suçlamasıyla hazırlanan iddianameye avukatlar ve ailesi tepki gösterdi. Okmeydanı Cemevi’nde Uğur Kurt’un vurulmasına ilişkin polis memuru Sezgin Korkmaz hakkında 6 yıl hapis istemiyle hazırlanan iddanameye karşı dün Beyoğlu’ndaki İstanbul Barosu Kültür Merkezi’nde basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya ailenin avukatları Turgut Kazan, Aslı Kazan, Serdar Laçin ile öldürülen Uğur Kurt’un eşi Narin Kurt, 2 yaşındaki oğlu Kemal, annesi, babası ve amcaları katıldı. Olay gününe ait polis ve haber ajanslarının görüntülerinin izletilmesinin ardından konuşan Kazan, “İddianame yazılıp mahkemenin onayına sunulmuş, bizim haberimiz yok. Ancak savcılık iddianameyi basına servis ediyor. Savcılık iddianamede ‘taksirle adam öldürme’ diyerek bir kamu vicdanı yaratmaya çalışıyor. İn san vicdanının kabul edebileceği bir şey değil. Olayın üstünü kapatmak istiyorlar” dedi. layın bitmesine karşın silah sıkıyorlar Görüntülere ilişkin detay veren Kazan, polis memuru Sezgin Korkmaz’ın amirlerinin uyarısına karşı silah sıkmaya devam ettiğini belirterek “Saat 11.37.59’da başlayan molotof atma olayında, son molotof 11.38.07’de atılıyor, molotof atanlar yan sokağa kaçıyor. Aynı saatte yani 11.38.07’de şüpheli polis memuru, şortlandın (akrep diye bilinen polis aracı) içine girip kendini koruyabilecekken, şortlanddan silahını alıp dönüyor, silahına mermi sürüyor. 11.38.09’da, polis amirlerinin tam 5 kez ‘Sıkma’ diye bağırdığı duyuluyor. Saat 11.38.10’da üçüncü bir kişi molotof fırlatıp hemen dönüp yan sokağa kaçmaya çalışıyor. Görüntüler açık. Molotofu atan kaçıyor ama şüpheli polis saat 11.38.12’de ateşe başlıyor. Bu sırada üçüncü kişi kaçmış ve görüntüden çıkmıştır. Ama Uğur Kurt vurulmuş ve yaşamını yitirmiştir” O diye konuştu. Kazan, hazırlanan iddianameyle ilgili olarak da “Asıl önemlisi kendi beyanına göre şüpheli polisin elinde bir FN silahı var ve şortlandda 4 adet gaz bombası bulunduğu anlaşılıyor. Yani ölüme yol açmayacak silahları kullanma imkânı varken arabadan tabancayı alıp ateş etmesi,‘meşru müdafaa’ ve ‘orantılı saldırı’ sayılamayacağı gibi ‘taksirle ölüme sebebiyet’ de sayılamaz” dedi. Kazan, olay medyaya yansımasaydı “meşru müdafaa” ve “orantılı saldırı” sayılarak kapatılacağını kaydetti. İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi’nde (İ.Ü) IŞİD yanlısı olarak bilinen Müslüman Gençlik mensubu bir grup öğrenci, dün de sol görüşlü öğrencilere saldırdı. İki grup arasındaki kavgada çok sayıda öğrenci çeşitli yerlerinden yaralanırken iki 17 öğrenci gözaltına alındı. İ.Ü’de son dönemde artan gerici saldırılara bir yenisi daha eklendi. 2 gündür sol görüşlü öğrencilerin afişlerine müdahale eden ve standlarına saldıran IŞİD yanlısı Müslüman Gençlik’e üye bir grup öğrenci, dün sabah Fen Fakültesi’nde bulunan sol görüşlü öğrencilere sopa ve soda şişeleriyle saldırdı. Sol görüşlü öğrencilerin de karşılık vermesiyle çıkan kavgada, atılan şişe ve taşlardan çok sayıda öğrenci yaralandı. Polisin üniversite içine girerek müdahale ettiği olaylarda 17 öğrenci gözaltına alınarak Beyazıt Polis Merkezi’ni götürüldü. Yaralı öğrenciler ise üniversiteye çağırılan ambulansta tedavi edildi. Gözaltına alınan öğrenciler, “Yaşasın Müslüman öğrenciler. Bizler Müslüman öğrencileriz, Müslüman öğrencilere edilen hakaret cevapsız kalmayacak. Bunlar islama ve Müslümanlığa hakaret ettiği için gerekli karşılığı veriyoruz” diye bağırdılar. Polis olayların önüne geçmek için üniversite içinde gün boyu nöbet tuttu. Öte yandan önceki gün de İ.Ü’de IŞİD yanlısı 3 öğrenci gözaltına alınmıştı. Polis D.Ö.’yü döverken Mobesse bozuk çıktı ABİDİN YAĞMUR MERSİN Mersin’de 11 Eylül 2013’te arkadaşlarıyla birlikte oyun oynayan 8 yaşındaki D.Ö, Siteler Polis Merkezi önünde konuşlanan çevik kuvvet ekibinde görevli polis memuru O.D. tarafından dövülmüş, fenalık geçiren çocuğa ilk müdahale karakolun mutfağında yapılmış, daha sonra hastanede tedavi altına alınmıştı. Olayla ilgili soruşturmayı yürüten savcılığın polis memuru O.D ve olaya tanık oldukları halde bildirimde bulunmayan Ö.F.K, H.K. ve B.D. hakkında açtığı ceza davasının ikinci duruşması Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. D.Ö’nün mahalleden arkadaşı olan 8 yaşındaki bir çocuk mahkemede tanık olarak dinlendi. Tanık çocuk, olayı tüm ayrıntılarıyla anlattı, mahkeme başkanının ‘D.Ö’yü döven polis bu 3 kişi arasında var mı’ sorusuna ise hayır yanıtını verdi. Sanık polis memuru O.D’nin tutuklanması talebini kaçma şüphesi olmadığı gerekçesiyle reddedildi. Avukat Onur Kale, “deliller karartılıyor. Sanıkların olaydan sonraki telefon görüşmeleri ve telsiz görüşmeleri kayıtlarına ulaşılamadı. Olay günü bölgedeki tüm Mobese kameralarının bozuk olduğu ileri sürüldüğü için görüntülere ulaşılmadı” dedi. el uzatsın’ ‘Adalet bana Uğur Kurt’un eşi Narin Kurt da eşinin katilinin cezalandırılmasını isteyerek “Katilinin hak ettiği cezayı almasını istiyorum. Adaletin bunu yerine getireceğine inanıyorum” dedi. Küçük oğlunun babasız kaldığını ve bir daha ona babasının nerde olduğunu anlatamayacağını belirten Kurt, “Savcı ve yargıdan istediğim tek şey adaletin yerini bulması. Adaletin bana el uzatmasını istiyorum” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle