29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2014 CUMARTESİ 14 DIŞ HABERLER [email protected] İstanbul’da ABD dahil 5 konsolosluğa şüpheli toz gönderildi, 16 kişi hastanede gözetim altında Konsolosluklarda alarm Dış Haberler Servisi İstanbul, IŞİD’e karşı savaşa katılan ülkelerin başkonsolosluklarına zarf içinde “sarı toz” gönderilmesi üzerine alarma geçti. Sırasıyla Kanada, Belçika, Almanya, ABD ve Fransa Başkonsoloslukları, şüpheli zarfları İstanbul Emniyeti’ne bildirdi. Polis ekiplerinin şerit çekerek önlem aldığı 5 başkonsolosluğa, AFAD Kimyasal, Biyolojik, Radyoloji ve Nükleer Ekipleri ile Sağlık Bakanlığı Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri gitti. Alınan numuneler, Ankara’daki Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarı’na gönderildi. Kanada Başkonsolosluğu’nda zarfı açan bir kişi doğrudan şüpheli maddeye maruz kaldı. AFAD, 7 kişiyi özel kıyafetle hastaneye götürdü. “ABD Başkonsolosluğu’ndaki zarf, izole şekilde açılmadan muhafaza edilmektedir” bilgisi verildi. Sağlık Bakanlığı Kanada Konsolosluğu’nun 2’si üst düzey yetkili, 8’i çalışan ‘IŞİD’DEn kimyasal SALDIRI’ (AA) ALMAN KONSOLOSLUĞU IŞİD’in Kobani’de kimyasal silah kullandığı iddialarına doğrulama gelmezken Irak’ta klor gazı saldırısı düzenlediği “belgelendi”. Geçen ay Duluiyah’ta IŞİD’le savaşırken baş dönmesi, kusma ve solunum güçlüğü çektikleri için hastaneye yatırılan 11 polise teşhis konuldu: Klor gazı zehirlenmesi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, haberleri çok ciddiye aldıklarını ve araştırdıklarını duyurdu. içinde ve bahçesinde ilaçlama yapıldığı gözlendi. Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eberhard Pohl de konsolosluğa gitti. PTT’nin Galatasaray şubesinde de şüpheli zarf olup olmadığına yönelik inceleme yapıldı. Sarı toz alarmından önce, Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyona desteğine koşut, Brüksel’den AB üyelerinin Ankara Büyükelçiliklerine uyarı mesajı gönderildiği öğrenildi. Diplomatlardan AVM, toplu taşıma, konser gibi kalabalık alan ve etkinliklerden uzak durmaları, temsilciliklerin dikkatli olmasını isteyen uyarının geçen hafta iletildiğini belirten kaynaklar IŞİD’in, Türkiye’de uyuyan hücrelerinin bulunduğunu dile getirdi. Biyolojik silah olabilecek şüpheli maddelerin bulunduğu zarf ya da paketlerin gönderilmesi, genelde sahte alarm verdirse de, özellikle ABD’de başkan, vekil ve senatörleri sık sık hedef alan bir tehdit yolu. Fazıl Say ve Rejimin Adı... Totaliter rejimlerin tarihi, sanatçılara ve düşünce adamlarına yapılan zulmün de tarihidir aynı zamanda. “Berlin Duvarı öncesi” dönemi yaşayan herkes bilir ve hatırlar… Sovyet rejiminde sanat tamamen ideolojikti… Rejime koşulsuz boyun eğecek insan yetiştirmek, yönlendirmek ve şartlamakla görevliydi. “Yeni Sovyet insanını” yüceltmeyen, komünist dogmalara katkı yapmayan, propagandanın emrine girmeyen sanat, sanat değildi. Rejim tarafından bunlar “parazit” görülür veya “sapkınlık” şeklinde değerlendirilir; en sert ve en şiddetli yöntemlerle bastırılırdı. Totalitarizmin yasalarına boyun eğmeyen ve özgür irade/ifadeyi seçen aydınlar sistemli olarak aşağılanır, tehdit edilir, çalışma olanaklarından yoksun bırakılır, her şekil karakter katline uğrar; soluğu ya Sibirya “Gulag”larında alır ya da “Batı”ya sığınmak zorunda kalırlardı. “Gulag sisteminin” iç yüzünü anlatan Nobel ödüllü yazar Aleksandr Soljenitsin’in maceraları; ’70 ler ve ’80’leri benim gibi görüp yaşayan herkesin hâlâ hatırındadır. Sovyet sanatçı baskısının cisimleşmiş adlarından olan Kirov Balesi dansçılarından Nureyev’in ünlü “Batı”ya kaçışı keza, Soğuk Savaş’ın en unutulmaz, ölümsüz öykülerindendir… Beri taraftan faşizmin uyguladığı sanatçı baskısı da Sovyet zulmünden farksızdı. O dönemi yalnız filmler, kitaplar, belgesellerden izledik ama biliyoruz. Almanya’da Hitler’i yaşayıp kaçacak delik aramayan büyük sanatçı/fikir/bilim adamı neredeyse yok gibi. Hele hele Yahudi kökenli ise. Dâhi fizikçi Albert Einstein örneğin… Baskıcılığın eksiksiz çözümlemesini “Totalitarizmlerin Kökenleri” ve “Kötülüğün Sıradanlığı” isimli başyapıt kitaplarında anlatan kadın düşünür Hannah Arendt… Alman dili edebiyatının en muhteşem yazarlarından Thomas Mann… Son dönemde adından sıklıkla bahsedilen ve yeniden keşfedilen Avusturyalı yazar Stefan Zweig… Sinemanın unutulmaz yönetmenlerinden Fritz Lang ve Billy Wilder… Mimari tarihine altın harflerle adını geçiren Walter Gropius… Psikanalist Erich Fromm… Düşünür Leo Strauss… Tiyatro yazarı Bertolt Brecht… Ressam Max Ernst… Hep baskı nedeniyle vatanları Almanya’yı, Avusturya’yı bırakıp gitmek zorunda kalmışlar… Bu olağanüstü aydın/sanatçılar arasında komunizm ve faşizmin; iki rejimin türbülansını yaşamak talihsizliğine düşenler de var. Gerçeküstücü ressam Marc Chagall mesela… Sovyet devriminden sonra Paris’e yerleşmiş… Nazi işgali sırasında orada da hemen “uyumsuz sanatçı” bellenmiş ve Atlantik’i geçerek ABD’ye kapak atmak zorunda kalmış… Chagall’ın da tabi tutulduğu Nazi baskısını, Wikipedia şöyle özetliyor: “Naziler gücü ele geçirir geçirmez; ‘modernist sanata’ savaş açtılar. Entelektüel, Yahudi, yabancı ya da zor anlaşılan veya sosyalist düşünceye yakın olabilen; soyut, ekspresyonist, kübist, gerçeküstülük (akımlarını) Picasso’dan Matisse’e hedefe oturttular. (Tehlike arz eden yenilikçilik) yerine sadece geleneksel Alman gerçekçiliğine hitap eden, milliyetçi ve hemen düzayak kavranan sanat istiyorlardı...” “Yeni insan”ı eğitmek/şekilllendirmek sevdasına kapılan rejimler ilk iş işte böyle sanatı “tek tipleştirmenin” peşine düşüyor. Tek tip kalıba uyum sağlamayan/uymayan “sanatçı”; dünyanın isterse en sıra dışı, yaratıcı ve yetenekli ismi olsun; rejim katında önem taşımıyor. Aksine her eziyete müstahak görülen bir “halk düşmanı” sayılıyor. “Yeni Türkiye”yi yaratmak misyonuna sahip çıkan Ankara da öyle görünüyor ki, bundan böyle bir “tek tip sanat” ve “tek tip sanatçı/ insan” yetiştirmek peşinde. Türkiye’nin çıkardığı ender uluslararası sanatçılardan biri olan Say, bu yüzden eşine neredeyse yalnız totaliter rejimlerde rastlanan bir baskıya maruz kalıyor. “Türk Mozart’ı yargılanıyor” şeklinde başlıklarla dünyaya Hayyam davasında haber olan değerli sanatçı önce açıkça hedef seçilip yıpratılıyor. Arkadan adı festivallerden çıkarılıyor… Giderek konserleri, eserleri sansürleniyor… Neden? Çünkü Say “yeni Türkiye” dayatmasını kabul etmiyor. “Yeni Türkiye’nin yeni insanı” kalıbına girmiyor, dayatmaya taviz vermiyor. Bu kodlara uymadığı için “uyumsuz sanatçı”, kişilik ve kimlik mertebesinde ele alınıyor. Tıpkı totaliter rejimlerde olduğu gibi. O rejimlerin hepsi ne var ki sonunda tarihin çöplüğüne gitti. “Tek tipleşmeye” ilk günden bayrak açan, boyun eğmeyen büyük sanatçılar ise hâlâ yaşıyor. Dünya döndükçe ve var oldukça da yaşayacaklar. AB elçilikleri uyarılmış Kanada Başkonsolosu dahil 10; Belçika Konsolosluğu’ndan 4; Almanya Konsolosluğu’ndan 2 olmak üzere toplam 16 kişinin, Dr. Sadi Konuk EAH Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde gözlem altına alındığını açıkladı. “Genel durumları iyi, alınan numunenin kesin sonucu çıkana dek izole odada gözlem altında tutulacaklar” bilgisini veren bakanlık, sonuçların pazartesi günü açıklanacağını duyurdu. Kanada Başkonsolosu da şüphe üzerine hastaneye götürüldü. Hastane, getirilenlerin “panik dışında bir sıkıntıları olmadığını” belirtti. İstanbul’daki tüm konsolosluklar ek güvenlik önlemleri alırken, dün 5 konsolosluğun çalışanlarının tahliyesinin ardından binalarda polis inceleme, diğer ekipler dekontaminasyon yaptı. Gümüşsuyu’ndaki Alman Konsolosluğu’nun Obama’nın ikili oyun şüphesi ‘ABD AKP’ye inanmıyor’ Dış Haberler Servisi Reuters, PYD’ye Amerikan silah yardımının ABDTürkiye gerginliğini iyice tırmandırdığına dikkat çekip Washington’ın Ankara’ya sabrının tükendiğini belirtti. Reuters’a konuşan önde gelen bir amerikalı yetkili, “ABD’nin Türkiye’nin Suriye ve Arap aleminde kimlere sempati beslediğine dair şüphelerinin devam ettiğini” anlattı. ABD yönetiminden bir yetkili de, ABD’nin Türkiye’nin Suriye’de “ikili oyun” oynadığına, yani kamuoyuna açıklamaktan kaçınsa da IŞİD’e en azından “gizlice moral destek” verdiğine inandığını aktardı. Yetkili, Washington’ın “Türkiye’nin Katar ile işbirliği içinde Libya’daki İslamcı hareket ve milislere destek sağladığına” inandığını belirtti. Yetkiliye göre ABD, “AKP’nin İslamcı gruplara gerçekten yaranma çabası içinde olmasa bile bir uyum yakalama yönünde gizli politikası olduğu” kanaatinde. Reuters, Türkiye’ye dost ülkelerin diplomatlarının özel sohbetlerde Türkiye’nin giderek “güvenilmez bir bölgesel müttefik” haline gelmesinden hayal kırıklığı ifade ettiklerini aktarırken, Ankara’daki bir Avrupalı diplomat Esad’ın devrilmesi ve güvenli bölge kurulması taleplerinden geri adım atmamasının, bunları öncelik olarak görmeyen ortaklarını “şaşkınlık içinde bıraktığı ve fena halde kızdırdığını” anlattı. “Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye damgalı bir siyasi İslam tarafından birleştirilmiş Ortadoğu vizyonunun hırsıyla hareket ettiğini” kaydeden Reuters, şu değerlendirmeyi yaptı: “Uzmanlara göre Ankara uluslararası bakış açısıyla daha yakından işbirliği yapmazsa, daha da fazla tecrit olacak ve hedeflerine ulaşamaz hale gelecek.” New York Times yazı kurulu da “Kobani neden kurtarılmalı” başlıklı makale yayımlayıp, IŞİD kenti ele geçirirse, Türkiye’nin doğrudan tehdit altında kalmasının, NATO’nun Türkiye’yi savunmak durumunda bırakacağını dile getirdi. Buna rağmen, “ABD’nin operasyonlarındaki en büyük eksiğinin Türkiye olduğu, Türkiye’nin Kobani’ye yardım isteksizliğinin ABD’nin stratejisindeki zayıflığın altını çizdiği, Erdoğan’ın Washington’dan tekrarlanan yardım ricalarını reddettiğini” aktaran NYT, “Türkiye’nin hep sorunlu bir NATO müttefiki olduğunu” yazdı. Türkiye’nin Esad’ın IŞİD’den daha büyük bir tehdit olduğunda ısrar etmesini; IŞİD’in militanları, silahları ve para akışının Suriye’ye geçişine izin vermesini eleştiren NYT, “Erdoğan’ın Amerikalıları ve iyi ilişkilerinin olduğu Irak’taki Kürtleri kızdırmaktan ne kazandığını” sordu, “üstelik PKK ile barış görüşmelerinin de tehlikeye girdiğini” belirtti. “Obama fazla düşünüp taşınmadan alelacele Suriye operasyonuna başladığı zaman, bilinmeyen birçok şey vardı. Önemli bir müttefikin tam işbirliğini sağlamadaki başarısızlık, IŞİD’e karşı savaşın başarısını giderek daha fazla sorgulatıyor” diye noktayı koydu. Mısır askerine kanlı saldırı ABD: Boru hatlarını vururuz Dış Haberler Servisi IŞİD’in petrol gelirini kesmeyi amaçlayan ABD, Suriye rejiminden Barzani yönetimine ve Türkiye’ye dek petrolü alan herkese yaptırım uygulama tehdinin ardından, Suriye’deki boru hatlarını havadan bombalamayı değerlendiriyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcılarından Julieta Valls Noyes, IŞİD’in günde 1 milyon dolarlık petrol gelirinin kendileri için başlıca endişe kaynağı olduğunu ve bazı boru hatlarına hava saldırıları düzenleyebileceklerini duyurdu. Londra’yı ziyaret eden Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Noyes, “Barbar örgütün” gelirini kesmeye kararlı olduklarını ve “hava saldırılarını geçerli bir seçenek” olarak gördüklerini söyledi. Vatansız kalan dâhiler ‘En azından moral destek’ Mısır’da Sisi yönetiminin Müslüman Kardeşler’i “terör örgütü” ilan etmesi sonrası patlak veren saldırı dalgası, yine Sina Yarımadası’nda Mısır askerlerini vurdu. Kuzeydeki El Ariş kenti yakınlarında bir kontrol noktasına bombalı araçla düzenlenen saldırıda en az 26 asker, bir başka kontrol noktasına açılan ateşte 3 asker öldü. Kobani Kürtlerin geleceği Dış Haberler Servisi Financial Times “Kobani, Kürtlerin milliyetçi heveslerini diriltti” başlıklı bir haber analiz yayımladı. Kobani’deki mücadelenin bölgede yaşayan 30 milyon Kürt’ü birleştirdiğini belirten gazete, çarşamba PYD ile Barzani yönetimi arasında, Suriye’deki Kürt bölgeleri için ortak bir ordu ve hükümet kurulması konusunda anlaşma imzalanmasından Türkiye’nin rahatsız olduğunu aktardı. FT “Ortadoğu’daki ülkelerde dağınık şekilde yaşayan Kürtler, Kobani’deki savunmanın karşısında adeta büyülendi. Kobani, bugüne kadar devleti olmayan Kürtler için, milli bir çağrı haline dönüştü. ABD’nin IŞİD’i bombalamasıyla, Kürtler için yeni bir olanak doğdu: Kürtler kendilerini Batı’nın önemli müttefiği olarak konumlandırabileceklerini anladı” dedi. PYD’den Aldar Xelil, FT’ye “Kürtler asla geçmişteki politikaları kabul etmeyecek. Kendi aramızda yeni ilişkiler kuruyoruz, gelecekte daha fazla anlaşma ve uzlaşma bekliyorum” diye konuştu. Gazete, bu karmaşadan kazanç sağlamak için ortaklaşa hareket etmenin, Kürtlerin bölgedeki ağırlığını artırdığı değerlendirmesini yaptı. Xelil, PYD lideri Salih Müslim’in Barzani’nin yanında oturmasının, güç savaşını bırakıp ortaklık kurabilmelerinin umut verdiğini söyledi. Suriyeli Kürt Munzir Ehmed de “Bu adamlar daha önceden aynı odada bile durmazdı. Ama şimdi buluşup konuşuyorlar. Hatta gülüyorlar ve birlikte yemek yiyorlar. Kobani ve ABD baskısı her şeyi değiştiriyor” dedi. Kürt yetkililer; ABD, Türkiye, Iraklı Kürtler ile PYD arasında haftalardır Kobani’ye dair gizli görüşmeler yapıldığını, Kobani’deki savunmanın ve Kürtleri nasıl birleştireceklerinin konuşulduğunu aktardı. Bir Kürt yetkili, özellikle “ABD’nin Kürtlerin tek bir strateji izlemesi gerektiği konusunda ısrarcı olduğunu, bunun, ABD’nin desteği için tek koşul olduğunu” belirtti. Türkiye’nin ise PYD’nin, PKK gibi “terör” listesine alınmasını istediğini kaydetti. ‘Farklı’ya yönelen şiddet BD ilk defa Türkiye’nin istediği gibi davranmıyor’ Lehigh Üniversitesi’nden Henri Barkey, “Bu çok büyük bir kırılma. İlk defa ABD, Kürtlere Türkiye’nin istediği gibi davranmıyor... Artık Kürtlerin zamanı” yorumu yaptı. FT, Rojava’nın Kuzey Irak’taki gibi “varolan devlet içinde özerk bölge” olabileceğini belirtti. Türkiye’nin en önemli bölgesel müttefiği olan Barzani yönetiminin buna destek vermesi ve PYD’nin özerk bir bölgeyi yönetmesine olumlu yaklaşmasını “şaşırtıcı” diye niteledi. Bir Kürt yetkili, “Kürtler hep birlikte tek bir strateji doğrultusunda ilerliyor: Birleşmese bile, birbirine destek olacak Irak Kürdistanı, Suriye Kürdistanı. Ve bir gün, yarın değilse bile, gelecek 1030 yıl içinde, Türkiye Kürdistanı” dedi. ‘A ‘Sırada Türkiye Kürdistanı’ Hedef ‘yeni insan’ şartlaması NYT: Hep sorunlu müttefik Ebola New York’ta Dış Haberler Servisi Ebola salgını, ABD’nin New York kentini es geçmedi. Sınır Tanımayan Doktorlar örgütüne bağlı olarak Gine’de Ebola ile mücadeleye katılan 33 yaşındaki Dr. Craig Spencer 17 Ekim’de New York’a döndü ve ancak önceki gün virüsü kaptığı anlaşıldı. Karantinaya alınan Spencer, geçen çarşamba günü Manhattan’dan Brooklyn’e metroyla seyahat ettiği, öncesinde bowling oynamaya gittiği, koşuya çıktığı öğrenildi. Pek çok kişiye virüs bulaştırma olasılığı New York’ta paniğe yol açtı. Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi’nde görevli Spencer’ın Harlem’deki dairesi mühürlenirken, oturduğu sokakta broşürler dağıtıldı. Baltalı saldırıda İslamcı şüphesi Dış Haberler Servisi ABD’nin New York kentinde devriye gezen polis ekibine bir kişi baltayla saldırdı, biri ağır iki polis yaralandı. Polis saldırganı öldürürken yoldan geçen bir kadın da yaralandı. Olayın güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerinde, kapüşonlu bir kişinin hızla yaklaşarak iki eliyle tuttuğu küçük baltayı hızla indirdiği dikkat çekiyor. Kimi kaynaklar 32 yaşındaki Z. Thomson olarak duyurdukları saldırganın cihatçı yapılanmalarla bağlantılı olabileceğini iddia etti. Ancak yetkililer henüz saldırganın kimliği ve olayın nedenine ilişkin resmi bir açıklama yapmadı, soruşturmanın sürdüğünü söylemekle yetindi. Cihatçı yapılanmaları takip eden SITE sitesi, eylül ayında Thomson’ın “cihadı, siyonistler ve haçlıların zulmüne haklı yanıt olarak tanımladığı” bir mesaj paylaştığını savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle