05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2014 PAZARTESİ 8 HABERLER İktidardan farklı sesler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kobani eylemlerindeki çatışma ve ölümlerle birlikte çözüm sürecinin de tehlikeye girdiği değerlendirmeleri arasında gündeme gelen “Öcalan’ın konumu” ile ilgili tartışmalar sürerken, iktidardan farklı açıklamalar geldi. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala, birbirine benzer biçimde “Öcalan’ın şartlarının çözüm süreci ile bağlantılı olarak iyileştirilebileceğini” söylerken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Herhalde kalkıp özel villa tahsis edilecek hal yok” dedi. Kobani çatışmaları sonrasında hükümetin HDP’yi ve Kandil’i suçlayıp, gece yarısı mesajıyla eylemleri bitiren Öcalan’ı, “en güvenilir muhatap” ilan etme kararlılığı sonrasında, “Öcalan’ın konumu” tartışması gündeme girdi. Edinilen bilgilere göre “Öcalan’a konum arayışıyla” ilgili olarak, süreçle ilgili Kobani eylemleriine geceyarısı müdahalesini daha da ileri taşıyacak, sürecin dolaylı değil doğrudan muhatabı haline gelmesi amacından hareket ediliyor. Kulislerde bu doğrultuda Öcalan’ın “açık müzakereci” olarak ilk aşamaaçısından ele alınarak kararlaştırılıyor. Bu nedenle süreç AKP’de “Algı yönetimi” olarak görülüyor. İktidar kanadının önümüzdeki süreçte çözüm sürecini yine HDP ve Kandil’e zaman zaman da suçlamaların olduğu eleştirel bir söylem tutturması, ancak Öcalan için daha olumlu yaklaşımlar sergilemeye hazırlandığı belirtiliyor. Yalçın Akdoğan Efkan Ala Öcalan’ın konumuyla ilgili Erdoğan ile hükümet üyelerinden birbiriyle çelişen açıklamalar geldi GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada ... Türkiye’nin uluslararası alandaki itibarının ne durumda olduğunu gösterdi. İçimizdeki, etrafımızdaki onlarca sorun nedeniyle çok öne çıkmayan bu durum biraz irdelendiğinde, sadece bir oylama yenilgisinden ibaret olmadığı görülecektir. 16 Ekim Perşembe günü yapılan oylamada hükümetin beklentisi 160 civarında ülkenin “Türkiye” demesiydi. En az 100 ülkenin dışişleri bakanıyla bizzat bizim bakanımız görüşmüş ve destek almıştı. Çok değil 6 yıl önce 2008’de Türkiye aynı koltuk için aday olmuş ve 151 oy almıştı. 2000 yılında 92 ülkede büyükelçisi olan Türkiye, 2014’te bu rakamı 122’ye çıkarmıştı. Böylece dünyada en çok büyükelçiliği bulunan 7. ülke olmuştu. İstanbul, New York’un ardından dünyanın en çok konsolosluk barındıran ikinci şehriydi. Coğrafyamızın da getirdiği gerçekle başka ülkelere insani yardımda ilk sıralarda geliyorduk. İşte bu “avantajlarla” geçici üyelik yarışına girdik... HHH Nasıl girdik? Her şeyden önce böylesi uluslararası kurumların doğasında yer alan genel nezaketin dışında bir görüntü çizerek girdik. BMGK’de dünya 5 bölgeye ayrılıyor. 10 geçici üyelik bu 5 bölgede paylaştırılıyor. Türkiye’nin içinde yer aldığı “Batı Avrupa ve diğerleri” bölgesindeki iki üyelik boşalınca İspanya ve Yeni Zelanda başvuruda bulundu. Ardından Türkiye... 2010’da geçici üyelik yaptığımız için bu kadar kısa bir zaman dilimindeki yeniden başvuruya BM kulislerinde sıcak bakılmadı. Bu Türkiye’ye hissettirildi. Bildiğimiz kadarıyla Dışişleri bürokratları da bunu bakana ilettiler. Ancak hükümet ısrar etti. Davutoğlu’na başbakanlığının ilk aylarında böyle bir uluslararası başarı gerekiyordu. BM geleneklerine göre boş bulunan üyelik kadar başvuru olursa, yani önceden yapılan diplomatik hazırlıkla 2 boş yere 2 üye adaysa buna “temiz liste” deniyor. Türkiye, bu kuralı da gözardı edip 3. ülke olarak başvurdu. Seçilebilmek için en az üçte iki, yani 129 oy almak gerekiyordu. Sonuç; 1. turda Yeni Zelanda 145 oyla seçildi. İspanya 121, Türkiye 109’la ikinci tura kaldı. Bu turda Türkiye 73, İspanya 126 oy aldı. 3. turda Türkiye 132’ye 60 kaybetti. HHH BM güçlü devletlerin etkisi bir yana, etkili kulislerin de döndüğü bir kurum. Örneğin Latin Amerika bölgesinde Venezüella, ABD’nin ısrarla istemediğini hissettirmesine karşın seçilmeyi başardı. Türkiye’nin aldığı yenilgide özellikle Suudi Arabistan, Mısır’ın yaptığı aleyhte kulisin etkili olduğunu Newsweek dergisi yazdı. AKP iktidarının ilk yıllarında neredeyse “fevkalade alakaya mazhar” ülkelerin başında gelen bu devletlerin bugün aleyhimizde faaliyet gösterenlerin başında gelmesi işin bir yanı. Birkaç yıl önce “medeniyetler ittifakı” için işbirliği yaptığımız İspanya’yla böyle bir yarışa girmek, “medeniyetler nifakı” demesek bile, bir başka nezaketsizlik yanı. Zira İspanyollar, “Gelinen noktada size yakışan çekilmekti” diyerek bunu hissettirdiler. Bütün bunların ötesinde Türkiye artık uluslararası alanda “meşruiyete” özen göstermeyen, yazmaya elimizin varmadığı tatsız bir konuma sürüklendi. Oylama ilerledikçe destekçilerimizin sayısının düşmesinin altında bu gerçek yatıyor. Değerli yalnızlığımızın sonuçlarını bir kez daha görmüş olduk. Bakalım bu yenilginin değerini hükümet bize nasıl anlatacak! caksa” karşılığını verdi. da İmralı’da kalacaksa sekreteryasının oluşturulup, bugüne kadar görüştüğü HDP heyeti, devlet heyeti ve ailesi dışında akiller, gazeteciler ve sivil toplum örgütleriyle de temasının sağlanması üzerinde duruluyor. Ancak İmralı’nın sürekli ziyaret açısından taşıdığı güçlükler nedeniyle Öcalan’ın bir kara cezaevine taşınması formülleri de bir süredir konuşulan seçenekler arasında yer alıyor. Öcalan’ın bir kara cezaevine taşınmasında İmralı’da sağlık olanaklarının yeterli olmayışının da etkisi olduğu ifade ediliyor. Ancak AKP’de Öcalan’ın konumuylma ilgili atılacak adımların tamamı, yaklaşın seçim süreci açısından da halkta nasıl bir etkisi olacağı AKP’deki “Öcalan’ın konumu” ile ilgili bu strateji, iktidar kanadından yapılan üç açıklamaya da yansıdı. Akdoğan, “Cezaevi şartları süreç ilerledikçe değerlendirilebilir, iyileşmeler olabilir” açıklaması yaptı. Akdoğan, Öcalan’ın koşullarının iyileştirilebileceğini söylerken, bunu şimdiden konuşmasının sürece zarar vereceğini de vurguladı. Ala ise Öcalan’ın koşullarının iyişleştirilmesiyle ilgili soruya, “Bu sorunu kökten çözmek hedefine katkı sağlayabilecek ve milletimizin de aleyhine olmayacak adımlar atarız, yolumuza devam ederiz. O adımın atılması gerekiyorsa da o adım atılır. Ama milletin bu sorununun tamamen çözümüne katkıda buluna ‘İyileştirilecek ama...’ Erdoğan, Afganistan dönüşü gazetecilerin uçakta sorularını yanıtlarken, Öcalan’ın cezaevi koşullarında iyileştirme yapılmayacağını belirterek, “Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuş olan bir insan var. Bu insani şartların iyileştirilmesine yönelik yapılması gereken her şeyi bu devlet yapmıştır. Bundan daha ilerisi zaten olamaz. Herhalde kalkıp özel villa tahsis edilecek hal yok. Şu anda orada 2 odası var, 2 odasının dışında televizyonu… Bunların hiçbirisi yoktu, bizim iktidarımız döneminde bunları verdik. Bunun dışında oradaki 5 tane diğer mahkumla görüşebilme imkanı var, bunun dışında daha ne olacak” dedi. ‘Villa mı vereceğiz’ Erdoğan 10 saatlik maraton KATILANLAR Çözüm süreci kapsamında akil insanlar heyeti yeniden toplandı Karşıyaka’da barış zinciri İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Bu yıl barış temasıyla gerçekleştirilen Uluslararası Karşıyaka Festivali, el ele tutuşarak oluşturulan barış zinciriyle sona erdi. Barış temalı etkinlikler hem denizde hem de karada gerçekleştirildi. Festivalin son gününde Bostanlı Sahili’nde toplanan katılımcılar, önce zeybek oynadı, sonrasında el ele tutuşarak zincir oluşturdu ve dans etti. Coşkulu gösteriye Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar da katıldı. Ayrıca “Barışa Yelken” etkinliğinde onlarca yelkenci, Başkanlık Kupası için körfeze açıldı. İki yüze yakın bisiklet tutkunu da “Barışa Pedal” etkinliğinde Karşıyaka sahilinden Alaybey’e kadar pedala bastı. l Barış Konferansı: Türkiye’yi OHAL’e sürüklemeyin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Halkların Demokratik Kongresi (HDK) tarafından düzenlenen 2. Demokrasi ve Barış Konferansı’nın taslak metni okundu. Metinde Güvenlik Paketi’nin geri çekilmesi, Ermeni soykırımının kabul edilmesi, ana dilde eğitim ve hasta tutsakların pazarlık konusu yapılmaması istendi. Öcalan’ın farklı kesimlerden heyetlerle görüşmesinin yolunun açılması gerektiğinin belirtildiği metinde, “Çözüm ve barış sürecinin sağlıklı yürüyebilmesinin koşullarından biri diyaloğun kapsamlı bir müzakere ile devam etmesi, Sayın Öcalan açısından eşit ve özgür bir ortamda yapılması sağlanmalıdır” dendi. Konferansın sonuç bildirgesi yarın açıklanak. HDP Eş Başkanı Ertuğrul Kürkçü tarafından okunan taslak metinin satırbaşları şöyle: Tampon bölge arayışlarına son verilmelidir. Güvenlik yasası olarak sunulan aslında tüm Türkiye’yi OHAL’e sürükleyecek düzenlemeler barışı imkansızlaştıracak ve iç savaş ortamını hazırlayacak fikrinde hemfikir olunmuş, bu düzenlemeler derhal geri çekilmelidir. Konferansımız sürecin başladığı 2013 tarihinden bu yana hükümetin gerekli adımları atmadığını tespit etmiştir. Ayrıca 48 yurttaşın hayatını kaybetmesine neden olan çatışmanın sorumlusu AKP iktidarının felakete yol açan Ortadoğu politikasıdır. ‘Suruç ile Kobani ayrılamaz’ il insanlara Davutoğlu, ak , millidir, yerlidir ‘Çözüm süreci i. özgündür’ ded Haber Merkezi Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinin üç karakteri olduğunu belirterek “Çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür” dedi. Son olayların Suruç ile Kobani’nin ayrılamayacağını gösterdiğini ama bunun barışçıl yollardan olması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, IŞİD’in Kobani’ye saldırılarını protesto etmek amacıyla Tükiye genelinde düzenlenen gösterilerde insanları şiddete davet eden tweet’ler atıldığını ileri sürerek “‘Bu gece herkes silahlansın ve şurayı bassın’ diye tweet’ler var elimizde. Biz ne kadar ortak vicdanı harekete geçirirsek geçirelim, provokatif bir grup bütün bu çabaları yok sayan bir sonuç doğurabiliyor ve bir şehir yanmaya başlıyor” dedi. Davutoğlu, akil insanlarla buluştuğu toplantıda yaptığı konuşmada, hükümetin çözüm süreci konusundaki siyasi kararlılığında en ufak bir aksama olmadığını söyledi. Davutoğlu, sürecin ulusalcı marjinal gruplar haricinde toplumun geneli tarafından kabul gördüğünü anlattı. Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Çözüm süreci kesinlikle kamu düzeninin alternatifi değildir. Bir süreç başarılı olacaksa kamu ve hukuk düzeni içerisinde başarılı olur. ‘Kamu ve hukuk düzenini yok edelim, sonra oturup müzakere edelim’ denirse orada iyi niyet aranmaz.” Davutoğlu’nun konuşmasındaki satır başları şöyle: l Son gelişmeler olmasaydı da zaten sizinle bir araya gelecektik, bu buluşma kesinlikle konjonktürel bir buluşma değildir. l Önümüzde iki alternatif var. Ya barışçıl ve karşılıklı saygıya dayalı esaslarla bu toprakları birleştirici bir yol seçeceğiz, ki bizim tercihimiz budur. Ya da yayılmacı, sekter ve modern görünümlü ama aslında gayet arkaik, aşiretçi Baas ideolojisiyle veya benzeri ideolojilerle, görüntü itibarıyla Marksizmle bezenmiş ama gerçekte arkaik ideolojilerle, çoğulcu yapılara karşı savaş ilan eden ya da bazen dini, İslami görünümlü arkaik yapılarla çoğulcu yapılara savaş ilan eden terör veya radikal grupların tesiri altında kalacağız. İşte tam da akil insanlar heyetinin misyonu burada özel önem taşıyor. l 67 Ekim’de tıpkı 67 Eylül olayları gibi talanın, baskını, vandalizmin, şiddetin, gaspın, cinayetin her türlüsü işlendi. Şu anda da failli meçhuller var. Ama bunlar JİTEM gibi yerler tarafından değil, kimliğini gizleyenler tarafından yapılıyor. Yasin Börü’yü kim öldürdü? Ne zaman çözüm sürecinde yol alsak şu veya bu oluyor ve ortalık karışıyor. Birileri puslu havayı seviyor. l “Kürtlerin devleti yok, devlet arayışı var” diyenlere şunu söylüyorum: Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bizim şehirlerimiz nevzuhur kimlikler üzerinde doğmadı. l Son olaylar gösterdi ki Suruç’u Kobani’den ayırmak mümkün değil. Ya bu sınırlar barışçıl çabalarla anlamsızlaştırılacak ya da bu acılar çekilecek. l Hiçbir zaman Kobani önemsizdir demedik. Ama Türkiye’deki çözüm süreci Suriye’de Kobani meselesi yokken de vardı. O mesele çözülse de çözülmese de devam edecek. Bu süreç tamamlansaydı bizim de Kobani’ye, PYD’ye bakışımız farklı olurdu. Akil insanlar heyetinden Rifat Hisarcıklıoğlu, Kadir İnanır, Tarık Çelenk, Nihal Bengisu Karaca, Şükrü Karatepe, Muhsin Kızılkaya, Öztürk Türkdoğan, Hüseyin Yayman, Nafiz Can Paker, Sibel Eraslan, Ayhan Oğan, Mahmut Arslan, Abdurrahman Dilipak, İzzettin Doğan, Abdurrahman Kurt, Zübeyde Teker, Mehmet Uçum, Tarhan Erdem, Avni Özgürel, Fadime Özkan, Fuat Keyman, Hasan Karakaya, Fehmi Koru, Yılmaz Ensaroğlu, Kezban Hatemi, Mehmet Emin Ekmen, Fazıl Hüsnü Erdem, Etyen Mahçupyan, Ahmet Faruk Ünsal, Lami Özgen, Ahmet Taşgetiren, Beril Dedeoğlu, Celalettin Can, Vahap Coşkun, Doğu Ergil, Erol Göka, Mustafa Kumlu, Hilal Kaplan, Yusuf Şevki Hakyemez, Vedat Bilgin, Fatma Benli, Bendevi Palandöken, Oral Çalışlar, Ahmet Gündoğdu, Yıldıray Oğur, Deniz Ülke Arıboğan, Mithat Sancar, Levent Korkut, Mustafa Armağan, Ali Bayramoğlu, Hayrettin Karaman ve Hülya Koçyiğit toplantıda yer aldı. Orhan Gencebay, Lale Mansur, Baskın Oran, Erol Ekici, Murat Belge, Yılmaz Erdoğan, Şemsi Bayraktar, Kürşat Bumin ve Yücel Sayman katılmadı. Haber Merkezi Hükümet, Kürt sorununa çözüm süreci kapsamında oluşturduğu akil insanlar heyetini dün yeniden topladı. Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde gerçekleşen Başbakan Ahmet Davutoğlu ve kabine üyelerinin yer aldığı toplantı 10 saat sürdü. Mazeretleri nedeniyle toplantıdan erken çıkan Celalettin Can ve Doğu Ergil çıkışta toplantıda konuşulanlarla ilgili gazetecilere açıklamalarda bulundu. Toplantıyı gazetecilere değerlendiren İç Anadolu Bölgesi Grubu Üyesi Celalettin Can, Öcalan’ın şartlarının iyileştirilmesi ve sekreteryası olması gerektiğini toplantıda Davutoğlu’na ilettiklerini belirterek, “Kendi arkadaşlarıyla doğrudan iletişime geçmesi gerektiğini, akil insanlarla da doğrudan görüşmesi gerektiği konuşuldu. Bu eğilim çok güçlüydü” dedi. Başbakan’ın gerek Kobani’yle, gerek de İmralı’yla ilgili söylediklerini dinlediğini anlatan Can, “Olumsuz bir tepki almadık” dedi. Kobani’yle ilgili konuşulan bir başlık olup olmadığı konusunda ise Can, “Sabah toplantıya giderken, Kobani Kantonu Başkanı Enver Müslim’le konuşarak gittim. Kobani direnişçileri, hükümetten silah istemiyor, insani bir koridor açılmasını istiyorlar” diye konuştu. Müslim’in Türkiye toplumu için risk olmadıklarını ilettiğini aktaran Can, bu görüşleri bir sayfa halinde Davutoğlu’na sunduğunu bildirdi. Can, sözlerini şöyle sürdürdü: “HDP ‘sokağa çıkın’ demeden önce olaylar zaten başlamıştı. Demirtaş’ın sözlerini abartıp, her şeyin HDP’nin üzerine yıkılmaması gerektiğini söyledik. Kobani konusunda daha başka bir siyaset izlemek gerekir. Kışkırtıcı ve tahrik edici dilden kaçınmak gerekir.” Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğu Ergil de, bu kadar nitelikli bir toplantıya ilk defa şahit olduğunu söyleyerek, “Akil İnsanlar denilen heyetin de şimdiye kadarki çalışmalarında ve öğrendiklerinde çok ciddi bir tecrübe kazandıklarını, doğru ile yanlışı, duygusal ile akli olanı ayırabilecekleri olgunluğa geldiğini gördüm ve umudum arttı” dedi. Sürecin sadece “devlet memurları” ile Öcalan arasındaki görüşmelerle sürdürülmesinin yanlış olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ergil, “Birbirine sürten iki sert zemin, yani Türk Silahlı Kuvvetleri ile ‘Kürt Silahlı Kuvvetleri’ veya siyasi bir örgüt olan devlet ile Kürt siyasetinin temsilcileri şu anda birbirlerine çok güveniyor gözükmemektedirler. O yüzden, bu güven ortamının sağlanması, iki sert zeminin birbirine sürterek yıpratmaması için, aranın açılması ve bu açılan araya da sivil inisiyatifin girmesi, böylece şiddetin, öfkenin sesiyle değil; aklın sesiyle, itidalin sesiyle bir gelecek oluşturmak ihtiyacı dile getirildi” diye konuştu. Öte yandan toplantı sırasında, Abdurrahman Dilipak fenalaştı. Tansiyonu yükselen ve hastaneye kaldırılan Dilipak, durumu düzelince yeniden toplantıya katıldı. Bahçeli: Ödün vermek çözüm olmuş ‘Kürt silahlı kuvvetleri’ ‘67 Eylül benzetmesi’ ANTALYA (AA) Çeşitli temas ve ziyaretler için Antalya’da bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Korkuteli’de halka seslendi, daha sonra, Belediye Başkanı Hasan Gökçe’yi makamında ziyaret etti. Burada konuşan Bahçeli, “Türkiye’de bazı taleplere karşılık vermek için ödün vermek çözüm olmuş. İmralı’dan bir talep doğuyor, yerine getiriliyor, adı çözüm. Kandil’den bir talep doğuyor, yerine getiriliyor, adı çözüm” dedi. İnsanları birbirine kıydırmanın gereği bulunmadığını ifade eden Bahçeli, “O sebeple bu işin zamanı gelmiştir, artık bitmelidir. Eğer bugünkü iktidar bunu bitiremiyorsa 7 Haziran 2015’te MHP iktidarıyla bu bitecektir” diye konuştu. Kürtlerden yeni parti: PAK DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Yaklaşık 1 yıldır çalışma yürütülen Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) dün Diyarbakır’da kuruldu. Partinin başkanlığına Mustafa Özçelik seçildi. Diyarbakır’da bir otelde düzenlenen kuruluş toplantısına, Sertaç Bucak, İbrahim Güçlü, Osman Özçelik, İmam Taşçıer, Halim İpek, Irak Kürdistan Bölgesel Kürt Yönetimi ve Avrupa’dan temsilciler katıldı. Özçelik, “Tam bir yıl girişim olarak çalışmalarımızı yürüttük ve bugün PAK’ın kuruluşuna varmış olduk. Halepçe ve Enfal nasıl Irak Kürdistanı’nın başlangıcı olduysa Şengal (Sincar) ve Kobani katliamları da Kürt ve Kürdistan’ın birliği ve devletleşmesinin tarihsel bir başlangıcı olacaktır. Ret ve inkar politikalarının kısmen de olsa gerilemiş olması hepimizin çıkarınadır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle