05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2014 PAZARTESİ 10 EKONOMİ [email protected] Devleti kısa yoldan Olmayan gösteri, fuar erteletti Ekonomi Servisi Van’da düzenlenecek 3 fuar, yapılacak izinsiz gösteriler nedeniyle firmaların geri çekilmesi ve etkin tanıtımın yapılamayacağı gerekçeleriyle iptal edildi. Van’ın tanıtımı ve ekonomisi açısından büyük önem taşıyan 4. Van Tarım, Hayvancılık ve Gıda Fuarı, 21. Van Asya İpekyolu Sanayi ve Ticaret Tedarikçileri Fuarı ile 2. Van Kitap Fuarı Kobani’de yaşanan savaşı protesto etmek için yapılacak izinsiz gösteriler bahanesiyle yapılmadı. Van Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Necdet Takva AA’ya yaptığı açıklamada “Her yerde demokratik eylemler, açıklamalar, yürüyüş ve mitingler olabilir ama bunlar hayatın olağan akışını zenginleştirecek çerçevede değerlendirilmelidir” dedi. 19 milyon kişi tıkladı Alışverişte Türkiye BİRİNCİ u 2009’da hayata geçirilen edevlet sistemini Türkiye’deki 77 milyonluk nüfusun sadece 19 milyon kişisi kullanıyor. Sistemden en çok 4665 yaş grubu faydalanıyor. Sisteme mobil cihazlardan ulaşanların oranı ise yüzde 20’yi buluyor. Userspots, “Devletin Kısayolu” olarak adlandırılan edevlet sistemi Turkiye.gov.tr’nin erişim istatistiklerini açıkladı. Sisteme en çok giriş yapılan ülke yüzde 98.2 ile Türkiye olurken kullanıcıların giriş yaparak hizmet aldıkları diğer ülkeler ise ABD, Almanya ve İngiltere olarak sıralanıyor. Şehir bazında bakıldığında ise yüzde 31.7’lik oranıyla İstanbul ilk sırada yer alırken onu Ankara, İzmir, Antalya ve Adana takip ediyor. Mobil uygulamalarının kullanıcı deneyimi ve kullanılabilirlik hizmetleri Userspots tarafından sağlanan ve 2009’da hayata geçirilen sistemi şu anda 19 milyon kişi kullanıyor. Sisteme akıllı telefon ve tablet gibi mobil cihazlardan ulaşan kullanıcıların oranı ise yüzde 20’yi buluyor. Userspots kurucusu Mustafa Dalcı’nın verdiği bilgilere göre, en yoğun kullanımı 45 yaş üstündeki kesim gösteriyor. Mobil cihazlardan eriMasterCard, akıllı telefonların Avrupalıların alışveriş deneyimini nasıl etkilediğini “Mobil Uygulamalar Endeksi” ile belirleyecek. Endeksin ön araştırma anketine göre Türkiye’deki akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 64’ü akıllı cihazlarındaki alışveriş uygulamalarıyla alışveriş yapıyor. Avrupa’da 10 ülkeyi kapsayan ankette Türkiye, yüzde 97’lik oranla akıllı telefonuna en çok uygulama yükleyen ülke oldu. Alman ve Çek tüketicilerin ardından akıllı telefondan alışveriş konusunda en bilgili millet yüzde 95’le Türkler oldu. Ankete göre akıllı telefonlarından alışveriş yapan Türklerin yüzde 63’ü, yerli alışveriş uygulamalarını kullanıyor. Desire Eye’da 5.2 inç büyüklüğünde Full HD çözünürlüklü IPS LCD ekran kullanılıyor. 2.3GHz frekans hızında çalışan dört çekirdekli Snapdragon 801 işlemcisinden gücünü alan telefonun bellek kısmını 2GB RAM, 16GB depolama ve 128GB’ye kadar hafıza kart desteği oluşturuyor. Hafıza Takipsizlik Kaldırmaz İbretlikti eski Türkiye: Yahya Demirel, başbakanın yeğeniydi, misal. Hayali ihracat suçlamasıyla yargılandı, hapis yattı. İsmail Özdağlar devlet bakanıydı. Görevi kötüye kullandığı suçlamasıyla Yüce Divan’da yargılandı, hapis yattı. Cumhur Ersümer, enerji bakanıydı. Yolsuzluk iddiasıyla yargılanıp mahkum olduğu Yüce Divan cezasını erteledi. Bu dosyaların hepsine birden rahmet okutacak iddia ve şüphelilerin yer aldığı 17 Aralık soruşturmasının 305 gün sonra kapanması ise Yeni Türkiye’ye nasip oldu. HHH 17 Aralık 2013’ten takipsizlik kararına dek geçen 305 gün boyunca, hukuku kanata kanata işlenen o kötücül nakışın hazırlıkları da Yeni Türkiye’ye dahil. Yani mümkün değil: Soruşturmayı başlatan savcıların görevden alındığı, Hakkında takipsizlik kararı verilen 53 kişiden bir eksikle, soruşturmada görevli 52 polisin tutuklandığı, HSYK’nin işleyişinin değiştirildiği, Sulh Ceza Mahkemelerinin torba kanunla kaldırılıp hâkimliğe dönüştürüldüğü, Meclis’te bu dosya için kurulan Komisyon’un “pusula, indeks” bahaneleriyle çalıştırılmadığı, Takipsizlik kararının verilmesinden bir gün önce, dosyanın bulunduğu adliyenin elektriklerinin bütün gün kesildiği bir manzarayı, eski Türkiye’de göremezdiniz. HHH Karar, ekonomi dünyası açısından da ilginç bir sonuç doğurdu: “Yastık altı paranın ekonomiye kazandırılması” diye bir sloganı duymuş olmalısınız. Bu sloganın ne anlama geldiği, yıllardır, salon salon, kurum kurum iddialı ağızlardan anlatılır; bankacılık sektörü “altın günleri”nden aldığı ilhamla, ahalinin üç kuruşunu mevduata davet ederken, 4.5 milyon doların bir ayakkabı kutusuna nakit istiflenmesi ve bu kutunun sizin benim değil de bir kamu bankası genel müdürünün evinden çıkması “makul şüphe” sayılmadı. Slogan masal oldu. Fakat “hayatta tesadüf yoktur” (!) sözü bir kez daha doğrulandı: Takipsizlik kararı çıkar çıkmaz hâkimsavcılara zam ile “makul şüphe” içeren kanun, bu hafta Meclis’te görüşülecek. HHH Eğer bir ülkede evrensel hukuk standartları gelişmemiş; kişi başı gelir AKP kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat’ın Cihan Haber Ajansı’na verdiği röportajdaki pek isabetli saptamasına göre en az 15 bin dolara ulaşmamışsa, “vicdan” kavramını hatırlatıp durmanın bir anlamı kalmıyor. Yine de hafızaların takipsizlik kaldırmadığını belirtip yazıyı, takipsizlik kararını veren Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi Savcısı Ekrem Aydıner’in dört yıl önce Eskişehir’de görev yaparken, adli yıl açılışında yaptığı konuşmadan bir alıntı ile bitirelim: “Bağımsız, tarafsız, adil ve hızlı işleyen bir yargı, sosyal barışın, güven ve huzurun teminatı olduğu kadar, devletin de varlık nedenidir. Bağımsız, tarafsız ve teminatlı olmayan yargı adalet dağıtamaz, insan hak ve özgürlüklerini koruyamaz. Bu bağlamda yargının bağımsız ve tarafsızlığı konusunda sadece medya değil, ilgili kurum ve kişiler de üzerine düşeni yapmalıdır.(...) Kabul etmeliyiz ki bu olumsuz tabloya maalesef, adalet mekanizmasının iyi ve hızlı bir şekilde işlememesi, her gün kamuoyuna yansıyan ve vicdanları rahatsız eden yanlış veya kişiye göre farklı uygulamalar da yargıdaki sorunlara katkıda bulunmaktadır.” şim oranı ise yüzde 20. Cinsiyete göre kullanım oranları yüzde 54.1 erkek ve yüzde 45.8 kadın olarak şekilleniyor. Platforma erişimde en çok kullanılan işletim sistemi yüzde 99’a yaklaşan oranı ile Windows olurken, tarayıcıda ise ilk sırayı açık farkla Chrome alıyor. On binlerce kişi ücretleri protesto etti Ekonomi Servisi İngiltere’de sendikaların ‘ücretlerin düşüklüğü’ ve bunun yanında kamu kesintilerini protesto etmek için gerçekleştirdiği gösterilere on binlerce çalışan katıldı. Gösteriler İngiltere’nin Londra, Kuzey İrlanda’nın Belfast ve İskoçya’nın Glasgow kentlerinde düzenlendi. Gösterilere katılanların önemli bir bölümünü, hükümetin enflasyonun altındaki yüzde 1’lik zam önerisini reddeden kamu çalışanları oluşturdu. Sendika konfederasyonu İngiliz İşçi Sendikaları Kongresi’nin (TUC) eylemi, ‘Britanya’nın ücret zammına ihtiyacı var’ sloganıyla yapıldı. TUC, Londra’daki yürüyüşe 80 bin ile 90 bin arasında kişinin katıldığını söyledi. Sendikalar ekonomideki düzelmeye rağmen ücretlerin düştüğünü söyleyerek hükümeti eleştirdi. Hükümet, ücret artışının sınırlanmasının iş ve hizmetleri muhafaza ettiğini savunuyor. SEKTÖRDEN l Huawei, Kurumsal Çözümler İş Grubu Türkiye Distribütörlüğü için NASA Bilgi İşlem’i seçti. Huawei Kurumsal Çözümler İş Grubu, 2013’te 34 ülke ve bölgede yaklaşık 4 bin 500 iş ortağına, bin 100’den fazla hizmet ortağına, 110’dan fazla eğitim ortağına ve 25 binden fazla mühendise ulaşan geniş bir ekosistemle yoluna devam ediyor. Öte yandan Huawei, Interbrand’ın gerçekleştirdiği ‘Dünyanın En İyi 100 Markası’ sıralamasında 94’üncü sıraya yerleşti. l Yerli yatırımla hayata geçen, Türkçe Kitaplara da rahat ulaşma ve okuma fırsatı sunan Calibro, www.babil.com üzerinden satışa çıktı. Binlerce kitabı yanınızda taşımanızı sağlayan Calibro, 30 güne kadar çıkan batarya ömrü ve Sesli Sözlük’ün İngilizceTürkçe sözlük desteği ile dikkat çekiyor. l Çinli akıllı telefon üreticisi Doogee’nin, Avrupa’daki üçüncü durağı Türkiye oldu. Doo gee, Türkiye dağıtıcısı olarak Bayrak Teknoloji Ürünleri’yle ortaklığa gitti. HTC’den selfie tutkunlarına özel telefon HTC’nin, ‘Dünyanın en iyi ön kameralı selfie telefonu’ sloganıyla tanıttığı yeni Desire EYE modeli kullanıcıların beğenisine sunulmaya hazırlanıyor. Ekim sonuna kadar Avrupa’da 529 Avro ile satışa sunulması beklenen telefonu gelecek haftalarda Türkiye’de de satışa sunulacak. HTC’nin Double Exposure etkinliğinde tanıttığı, 13MP ön ve arka kameralara sahip olan HTC Desire EYE, özellikle selfie sevenler için tasarlandı. HTC’nin, Desire EYE ile birlikte tanıttığı Zoe adlı video düzenleme uygulaması ise, fotoğraf ve videoları Zoe topluluğundaki arkadaşlarınızla paylaşabilmenizi sağlıyor. 5.2 inç büyüklüğünde Full HD ekranın kullanıldığı akıllı telefonun işlemci biriminde ise 2.3 GHz frekans hızında çalışan dört çekirdekli Snapdragon 801 işlemci bulunuyor. aldığı pay 2 milyar 700 milyon TL’yi bulmuyor. Bilişim çağını yakalamamak için BT harcamaları artmalı. Sadece tüketerek teknoloji markası çıkaramayız” dedi. Tüketerek marka olamayız Teknoloji harcamalarında 100 TL’nin sadece 16 TL’sini bilişime ayırıyoruz. Gold Teknoloji Marketleri Pazarlama Müdürü Kılınç Orhan Erdemir, Tür kiye’deki toplam teknoloji pazarının büyüklüğünün 2014’ün ilk 6 ayında 17 milyar TL’ye yaklaştığını kaydederek, “Bu pazar içinde bilişim teknolojileri (BT) ürünlerinin Geçen hafta çarşamba günü ABD ve Avrupa borsalarında dalgalanma (korku) endeksi (VIX) birden tavana çarptı. Borsalar hızla düştü. Cuma günü biraz rahatlayıp toparlandılar. Piyasaların bu durumu adeta bir madde bağımlısının, satıcısı randevusuna geç kalınca, önce eyvah ya polise yakalandıysa, ya gelmezse telaşıyla bir “panik atak” yaşamaya sonra satıcının “geliyorum merak etme” mesajını alınca rahatlamaya başlamasına benziyor. Merkez bankaları 2008’den bu yana piyasalara düzenli aralıklarla toplam 810 trilyon dolar likidite enjekte ettiler. Piyasalar bu likidite enjeksiyonlarına alıştı, bunlar olmadan yapamaz hale geldi. Şimdi kimi yorumcular, daha derinde yatan yapısal sorunlar aşılmadan madde bağımlılığı sorunu ortadan kalkmaz diyor. Kimileri de bu bağımlılık kalkmadan bu yapısal sorunlara çözüm üretilemeyeceğine inanıyor. Bu tartışma devam ederken ABD Merkez Bankası çok dikkatli bir biçimde likidite enjeksiyonu dozunu azaltıyor, tamamen keserek faizleri yükseltmeye başlayacağı bir noktaya yaklaşıyordu. Mali piyasalar da giderek daha fazla tedirgin olmaya başlamıştı. Geçen hafta salı günü yayımlanan 18 Avro ülkesi ekonomisi verileri, yılın ikinci dört aylık döneminde, üretimde büyüme hızının “0” olduğunu gösterirken Almanya ekonomik büyüme beklentisini bu yıl için yüzde 1.8’den 1.2’ye, gelecek yıl için yüzde 2’den 1.2’ye çekiyordu. Bu verilere karşın bir anlamda AB mali piyasalarının polisliğini üstlenmiş Almanya yönetimi, sıkı para politikasını değiştirmeyeceğini, Bundesbank, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) bono alma (likidite enjekte etme) politikasına karşı olduğunu açıklıyordu. Çarşamba gününün “panik atağı” böyle başladı. Perşembe günü toplanan AB zirvesinde, Fransa ve İtalya, Almanya’ya baskı yaptılar. Almanya Şansölyesi Merkel, somut bir şey vaat etmese de “büyümeye” yönelik önlemlerden söz etti. AMB alımlara yakında başlayacağını açıkladı. ABD ve Avrupa, İngiltere merkez bankaları faizlerin artmayacağını düşündüren ifadeler kullandılar. Piyasalar rahatladı, cuma günü toparlandılar. Piyasalarda ‘Panik Atak’ dan daha kötü bir kışa doğru Kötü sonbahar Geçen hafta bir panik yaşandı ama dikkatle bakınca piyasaların eylül ayından bu yana gerilemekte olduğunu görüyoruz: FT 100 (Londra) 4/09’da 6878’den 16/10’da 6200’düzeyine geriledi, haftayı 6310’la kapattı. FT Eurofirst 300, aynı dönemde 1400’den 1247’ye geriledi, haftayı 1280’le kapattı. XDax (Frankfurt) 15/09’da 9799’dan 16/10’da 8582’ye düştü, haftayı 8850’le kapattı. Atlantik’in öbür yakasında S&P 500, 18/10’da 2011’den 16/10’da 1856’ya geriledi, haftayı 1886’yla kapattı. Asya’da Hang Seng, 3/09’da 25318 düzeyinden 16/10’da 22900’a geriledi ve haftayı 23023’le kapadı. Nikkei 25/09’da 16374 noktasından gerilemeye başladı, haftayı 14532 ile kapadı (Financial Times). VIX dalgalanma endeksine ba kınca da 22 Ağustos’ta 11.47’den 30 Eylül’de 16.31 ve 16 Ekim’de de 30.69 yükseldikten sonra cuma günü haftayı 23 düzeyinde kapadığını görüyoruz (Market Watch). Böylece fırtınanın geçtiğini düşünmeye başlayabiliriz, ama bakış açımızı biraz daha genişletirsek yalnızca borsaların değil, petrolün, temel malların (demir, bakır, soya, buğday, şeker) hatta altın fiyatlarının da hazirantemmuz aylarından bu yana gerilemekte olduğunu, uzun dönemli 10 yıllık Hazine kâğıtlarının getirilerinin yüzde 1 0.5 düzeylerine indiğini görebiliyoruz. Fiyatlardaki bu gerilemeler, kronik bir talep yetersizliği, kapasite fazlası sorununa işaret ederken bono faizleri, yatırımcıların uzun dönemde ekonomik canlanma beklemediğini söylüyor. Bu ortamda mali piyasaların ellerindeki borçları merkez bankasına transfer etmeye devam etmek için likidite enjeksiyonunun devamını, talep yetersizliğinden yakınan mal piyasalarının da talebi desteklemeye yardımcı olacak kredi genişlemesinin, düşük faiz oranlarının devamını istemeleri ilk anda anlaşılabilir bir durum. Ancak likidite genişledikçe borç yükünün, spekülatif balon riskinin artmaya devam ettiği de bir gerçek. Geçen hafta aktardığım Geneva Report’un işaret ettiği gibi 2008’den 2013 sonuna kadar küresel toplam borç (hazine, şirket ve hane halkı) yükü azalmak bir yana 34 triyon dolar artarak 186 triyon dolara ulaşmış. Bu dönemde toplam borcun GSH’ye oranı, dünyanın en büyük ekonomisi konumuna yükselmekte olan Çin’de yüzde 72’den, 212’ye yükselmiş. ABD’de bu oran halen yüzde 265, Japonya’da yüzde 411. Kısacası faizler son derecede düşük, likidite genişliyor borçlar artıyor ama IMF’nin her fırsatta vurguladığı gibi yeni “normal” uzun dönemli düşük büyüme olarak şekillenmeye devam ediyor. ‘Bağımlılığın’ yapısal nedenleri... Likidite bağımlılığının yapısal nedenleri var ama önce bağımlılık sorununu çözelim (bütçe disiplini, borçların tasfiyesi) diyenler hastayı daha da ağır fiziki ve ruhsal (ırkçılığın artmakta, faşist eğilimli partilerin güçlenmekte olduğunu anımsayalım) krizlere doğru itiyor. Bu yüzden “yapısal sorunlarla ilgilenmeden bu bağımlılık ortadan kalkmaz” diyenler haklı diye düşünüyorum. Ortada bu kadar para varken neden mali piyasalar hâlâ likidite istiyor? Neden talep yetersizliği sorunu deflasyonu (hatta depresyon) hafiflemiyor? Financial Times’da Gillian Tett geçen hafta bu sorulara iki açıklama ile cevap veriyordu: “Yatırımcılar birbirlerine güvenmedikleri için ellerindeki likiditeyi yeni yatırımlara yönlendirmiyorlar. Piyasalarda satıcıyla alıcıyı buluşturmak çok zorlaştı.” Bu açıklamalara yakından bakarsak karşımıza “kâr oranları” sorunu çıkar. Yatırımcı vereceği krediyi alanın ya da yapacağı yatırımın yeterli kârı yaratabileceğine inanmıyor. Kimin borcunun ya da alacağının aslında ne kadar riskli olduğunu bilmek de çok zor. İkincisi, Tett “Mal alırken likidite sorunu yok, ama satarken var” diyor. Bu da piyasalardaki kâğıtların beklenen getiriyi sağlayacağına (kâğıdın temsil ettiği sermayenin kâra dönüşebileceğine) ilişkin bir güvensizliğe işaret ediyor. Sermayenin geleceğe ilişkin güvensizliği (kâr beklentisi) devam ettikçe de yatırımcıya üretime yönelmek, yeni yatırım yapmaktansa merkez bankalarının likidite genişlemelerine dayanmak daha güvenli geliyor. Bu madalyonun öbür yüzünde de yüksek işsizlik, düşük ücretler, devlet piyasadan çıkarken özel sektörün oluşan açığı doldurmaktaki “başarısızlığı”, hatta savaş harcamalarının dayanılmaz cazibesi var... Çarşamba günü devam edeceğim. TOBB, en hızlı 100’ü seçecek Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), ABD merkezli AllWorld Network ve TEPAV işbirliğinde gerçekleştirilecek “Türkiye 100” yarışması ile 20112013 döneminde satış gelirlerini en hızlı arttıran 100 şirket seçilecek. Bu yıl ikincisi düzenlenecek yarışmaya http://turkiye100.tobb. org.tr/ internet adresinden 1 Aralık 2014 tarihine kadar başvuru yapılabilecek. Yarışmada ilk 100’e giren firmalara küresel ortaklıkların kapısı açılırken, uluslararası platformda tanıtım imkânı sağlanacak. Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi, dünyanın en hızlı büyüyen şirketleriyle bir araya gelecek. Listeye girmeye hak kazanan şirketler her yıl Harvard Üniversitesi’nde düzenlenen Harvard Girişimcilik Zirvesi’ne katılmaya hak kazanacak. Yarışmaya başvuracak şirketlerin, Türkiye merkezli, en az 3 yıllık işletme geçmişine ve 2013 itibarıyla en az 500 bin dolar gelire sahip olması gerekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle