24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 EKİM 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Makul Akıldan Gelir... Ya Akıl Tutulmuşsa?.. Kimseye sataşmayayım, laf çarptırıyor gibi görünmeyeyim, aklımdan geçirmesem bile “Bak işte, beni kastetti bu herif” dedirtmeyeyim. O yüzden kendimden yola çıkacağım: Ben “makul şüpheli” miyim? Yani polisin gözünde makul şüpheli olmak için gerekli koşullara sahip miyim? Malum, “makul” akıldan geliyor. Yani soruyu şöyle de sorabilirim: Yasada yapılmakta olan son değişikliklere göre kendisine yetki tanınan polisin aklına göre ben şüpheli bir yurttaş sayılabilir miyim? Valla ben kendimi sütten çıkmış kaşık kadar temiz bir yurttaş olarak görüyorum ama bu konuda akıl yürütecek ve o akla göre karar verecek olan ben değilim, polis ya da sulh ceza yargıcı… Peki, benle ilgili polis nasıl akıl yürütür? Bakın, bilenler biliyor, 1992 2002 arasında da ben Cumhuriyet’te çalıştım. Üstelik hangi akla hizmetse (Bakın yine akıl girdi işin içine) beni gazeteye yazıişleri müdürü yaptılar. Resmen yazıişleri olmak için bazı belgeler gerekiyormuş. “Git adliyeden sabıka kaydını çıkar getir” dediler. Gittim. Bu işe bakan memur kimlik bilgilerimi aldı; bilgisayara kaydetti ve sabıkamı sorgulamaya başladı. Bilgisayarın bağlı olduğu printer birden matbaa makinesine dönüştü; ha bire basıyor. Sonunda memur bir tomar (okkalı bir tomar) kâğıdı önüme koydu ve içten bir merhametle konuştu: Beyim sen yanmışın da ağlayanın yok… O kâğıt tomarıyla gazeteye dönerken yolda sabıka kaydımı okudum. Ohhoooo… Say sayabildiğince: Bir sınıfın başka bir sınıf üzerinde tahakkümünü tesis maksadıyla propaganda yapmak… Sınıfları tehlikeli şekilde kin ve adavete teşvik… Atatürk’ü Koruma Kanunu’na muhalefet… Hükümetin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek… Yabancı devlet başkanına (İran Şahı kastediliyor) ağır hakaret… Kürt halkı tabirini def’aten kullanarak bölücülük propagandası yapmak… Sabıka kaydı için bu kadarı yeter herhalde. Buna yedi sekiz defa hapishaneye girip çıkmışlık ekleyin… Bu ülkede “polis aklı” beni bal gibi ve haklı olarak makul şüpheli sayabilir. Mesela “Sizin (onlar aslında “senin” der ama kibarlık bende kalsın) bu hükümeti devirmek maksadıyla fikir yürüttüğünüz, yol yöntem aradığınıza dair bizde makul ölçülerde şüphe var. Evinizi arayacağız” diye kapıya dikilebilirler. Şu anda TBMM fırınında pişmekte olan yasa, polise bir yargıç kararı olmadan da bu yetkiyi veriyor. Kapı çalındı. “Aç polis” diye de devamı geldi. Ne yapacağım? İki gündür sivil itaatsizlik üstüne yazıyorum. Talkın verip salkım yutar duruma düşecek değilim herhalde. Yani kapıyı açmayacağım. E, kırar da girerler. İyi ya işte. Bu mantıkla kırılan her kapı, kapısı kırılanı değil kapıyı kıranı lekeler, demokrasi dersinden sınıfta bırakır. E peki, “Kapıyı açmadı, polise direndi” diye içeri atarlar. İyi ya işte… Kaç gün yatırabilirler? Yatılan her gün, yatanı değil, yatıranı lekelemez mi? Kazanan demokrasi olmaz mı? HHH Sivil itaatsizlik kanuni bir eylem değildir. Ama sonuna kadar meşru bir eylemdir. Kanuni ve meşru kavramları Batı dillerinde legal ve legitim terimleriyle karşılanıyor. Arı Türkçede karşılığını bilemedim; aradım bulamadım. Hindistan’da Mahatma Gandi sivil itaatsizlik eylemleriyle hiç şiddet kullanmadan İngiliz emperyalizmini yendi; ülkesini bağımsızlığa taşıdı. Tek başına ya da onunla yan yana yürüyenlerle birlikte yaptıklarının hiçbiri yasal değildi, yani suçtu; ancak sonunda bütün dünya kamuoyunu yanına çekecek kadar da meşru idi. Nelson Mandela ırkçı Güney Afrika Cumhuriyeti’nin çıkardığı kanunları bile bile çiğnedi. Gözünü kırpmadan, hiç mızmızlanmadan bedel ödedi; yıllarca hapis yattı ve sonunda ırkçı bir rejime direnmenin meşruiyetinden aldığı güçle ülkesini ırkçılık ayıbından arındırdı. Peki, demokrasisi epey kusurlu, yurttaşların özgürlüğü epey kısıtlı Türkiye’de sivil itaatsizlik eylemlerinden söz edilebilir mi? Hem de nasıl!.. 1969’da Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) çağrısı üstüne gerçekleşen öğretmen boykotu, 1995 yılının mart ayında DGM savcısının dava açtığı “Düşünceye Özgürlük” adlı kitabın, 1080 kişinin imzasıyla yeniden yayımlanması, Bergama köylülerinin altın madenine karşı eylemleri, Cumartesi Anneleri’nin bitmeyen inadı ile her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda buluşmaları ilk ağızda akla gelen, bir çırpıda sayılıveren sivil itaatsizlik eylemleridir. Yani yurttaşın buluşu, yaratıcılığı ile renklenen ve etkisi artan eylemlerden söz ediyoruz. Gereğinde bedel ödemekten çekinmeyecek cesur yurttaşlarca gerçekleştirilecek eylemlerden… O cesur yurttaşların bu ülkede var olduğunu ve sayılarını hiç de az olmadığını bilmenin güveniyle bu diziye dönen Tırmık’ı noktalayayım. HHH Sayın savcı(lar) için not: Sivil itaatsizlik üstüne art arda üç Tırmık yazdım. Bu yazılardan yurttaşları yasalara uymamaya teşvik ettiğim sonucu çıkarmamalısınız. Ben sadece “sivil itaatsizlik” kavramı üstüne, bilmeyenleri bilgilendirme amaçlı üç yazı yazdım. Yani yaptığım masum bir “kültürel katkı” çabası. Ama siz ille de bu yazılarda da “makul şüpheli” arayacak ve bulacaksanız sizlere kolaylıklar dilemekten öte sözüm elbette yok… Ümit Kocasakal İstanbul Haber Servisi Başkanlık için 5 adayın yarıştığı İstanbul Barosu Başkanlığı’na, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı ve mevcut Baro Başkanı Ümit Kocasakal rakiplerine büyük fark atarak yeniden seçildi. 14 bin 435 oyla üçüncü kez Baro Başkanı olan Kocasakal, en yakın rakibi olan AKP’ye yakınlığıyla bilinen Hukukun Üstünlüğü Platformu adayı Abdullah Arar’a 11 bin 580 oy fark attı. Yüzde 65.84’lük oranla “İstanbul Barosu tarihindeki en farklı oy oranıyla” başkan olan Kocasakal, “İstanbul Barosu’nu almak isteyenler olabilir ama İstanbul Barosu kimsenin yutamayacağı kadar büyük bir lokmadır. İstanbul Barosu cumhuriyetin kalesidir” dedi. Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan İstanbul Barosu Genel Kurulu’nun ikinci gününde, başkanlık ve yönetim kurulu üyelikleri için seçim yapıldı. İstanbul’un dört bir yanından Haliç Kongre Kocasakal’dan tarihi fark Dans ederek beklediler Başkanlık heyecanının yaşandığı saatlerde Haliç Kongre Merkezi’nde renkli görüntüler de oluştu. Her grup adına açılan stantlarda, kongre merkezine giren avukatlara yönelik etkinlikler düzenlendi. Çağdaş Avukatlar Grubu standında RitimArt Orkestrası müzik dinletisi sundu. Diğer stantlarda da müzik yayını yapılırken Özgürlükçü ve Demokrat Avukatlar Grubu halay çekti. Grupların üyesi avukatlar, oy vermeye gelen meslektaşlarına, daha önceden hazırlanmış broşür ve kitapçıklar dağıtırken, onları kendi adaylarına oy vermeleri için ikna etmeye de çalıştı. herkes bir sonuç çıkarmalı. Çünkü bu, dik durmanın, birtakım ilkelerden ödün vermemenin bir sonucudur. Bu, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini ve ilkelerini, devletin ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü açık bir vaziyette savunmanın bir sonucudur” dedi. Kocasakal, 5 adaylı seçimde bir adayın oyların yaklaşık yüzde 66’sını almasının bir sonuca bağlanması gerektiğini kaydederek “Bu aynı zamanda bizimle ilgili açılan hukuksuz davalarda verilen gerçek beraat kararıdır. Hakkımızda yürüyen soruşturmalarla ilgili de takipsizlik kararıdır” dedi. Yönetimde oldukları dönemde insanların etnik kökenini, mezhebini ve başka türlü ayrımları bir yana bıraktıklarını, bunların üzerinde durmayarak herkesin hakkını savunduklarını aktaran Kocasakal, şöyle konuştu: “HukuksuzMerkezi’ne gelen avukatlar, sabah 09.00 itibarıyla 81 sandıkta oy verdi. Baroya kayıtlı 32 bin 200 avukatın oy kullandığı seçimde oy verme işlemi akşam saat 17.00’de sona erdi. Oy verme işleminin ardından gerçekleştirilen sayım işleminin sonunda Kocasakal, başkanlık yarışındaki diğer adaylara büyük fark atarak yeniden İstanbul Barosu’nun başkanı oldu. Seçilen kurul, 2 yıl görev aldı. Katılımın yüzde 68.38 olduğu seçimde, baro yönetimi için yarışan Hukukun Üstünlüğü Platformu adayı Abdullah Arar 2 bin 855, Özgürlükçü ve Demokrat Avukatlar Grubu eşbaşkan adayları Ercan Kanar ve Yıldız İmrek, 1763, Milliyetçi Avukatlar Grubu adayı Ali Rıza Kaplan 1502 ve Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Ayhan Erdoğan da 1369 oy aldı. Sonuçların açıklanmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Kocasakal, “Bu bir anlayışın, bir kimliğin, bir ilkenin de zaferidir. Ve bence bundan, Türkiye’de ilgili İstanbul Barosu seçiminde 3. kez başkanlığı kazanan Kocasakal, 14 bin 435 oy aldı Gerçek beraat kararı luk kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin hep karşısında durduk. Aslında ülkenin bölünmez bütünlüğünün ne kadar önemli ve değerli olduğunun, cumhuriyete insanların ne denli sahip çıktığının da bir göstergesidir. Eğer belli bir kimliğiniz varsa, bu kimliğinize sahip çıkıyorsanız, dik durabiliyorsanız, bunun da nasıl sonuçlar verebildiğini göstermektedir. Bu bizde asla bir zafer sarhoşluğu yaratmaz. Biz yine seçime katılan bütün değerli başkan adaylarına, gruplarımıza böyle bir demokratik şölende bulundukları ve katkı verdikleri için çok teşekkür ediyoruz. Bize oy vermeyen bütün meslektaşlarımız da bu ailenin bir parçasıdır. Hiçbirisini dışlamayız, hepsi bizim değerli meslektaşlarımızdır. Herkes bilsin, bundan sonraki çalışmalarımızda da aynı şekilde, kimseyi dışlamadan ve asla ilkelerimizden de ödün vermeden, tüm hukuksuzluklarla mücadele etmeye devam edeceğiz. Herkes müsterih olsun. Tüm yurttaşlarımızın güvencesi, İstanbul Barosu olmaya devam edecektir.” Kocasakal, bir gazetecinin “Bu oy oranıyla hedefleriniz büyüdü mü? Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanlığı ya da siyasete katılmak gibi” sorusu üzerine, TBB’nin çok değerli bir başkanı olduğu ve onunla yol arkadaşlığı olduğu için o konuda bir hedefinin bulunmadığını belirtti. Mücadele azmi ANKARA BAROSU SEÇİMLERİ Fotoğraf: KAAN SAĞNAK Yeni başkan Hakan Canduran ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Barosu’na kayıtlı yaklaşık 9 bin avukat, yeni başkanını belirlemek üzere dün sandık başına gitti. Yapılan seçim sonucunda Demokratik Sol Avukatlar Grubu adayı Hakan Canduran, baronun yeni başkanı seçildi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Metin Feyzioğlu’nun desteklediği DSA Taban Hareketi’nin adayı Fatih Deniz Alaeddinoğlu ise yarışı 374 oy farkla kaybetti. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yapılan Ankara Barosu 63. Olağan Genel Kurulu’nun ikinci günü olan dün, başkanlık ve yönetim kurulu üyelikleri için seçim gerçekleştirildi. Seçim, Demokratik Sol Avukatlar Grubu’nun başkan adayı Hakan Canduran ile Fatih Deniz Alaeddinoğlu arasında geçti. Seçimin bir diğer iddialı ismi ise Ethem Sarısülük davasının avukatlarından Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Murat Yılmaz oldu. Fakülteye oy kullanmaya gelen eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, ÇHD’li avukatlar tarafından protesto edildi. Yüksel, polis korumasıyla fakülteden ayrıldı. Yüksel daha sonra sivil polis eşliğinde oyunu kullanabildi. Seçim sonucunda Canduran, 3 bin 552 oy ile yeni başkan seçildi. Mevcut Başkan Sema Aksoy’un önseçimleri kaybetmesi üzerine, sonuçların manipüle edildiği iddiasıyla ortaya çıkan Alaeddinoğlu ise 3 bin 178 oy alarak ikinci oldu. Baroda Birlik Grubu adayı Bülent Yağmur 796, Çağdaş Avukatlar Grubu Adayı Murat Yılmaz 630, Milliyetçi Avukatlar Grubu Adayı Seyit Kıvanç Koç 1072 oy aldı. Seçim sonuçlarının ardından cüppesini giyen yeni başkan Canduran,“Sert, zorlu bir yarış yapıldı ama sonuçta herkes birbirini kutladı ve bir arada olacağının mesajını verdi. Ben bu sürece 1 Mart’ta başladım. Çok güzel çalışmalar yaptık. Ankara Barosu Cumhuriyetin temellerine, hukukun üstünlüğüne, evrensel hukuk kurallarına karşı duranlara karşı yine dik duracak, gerekirse sokaklara inecektir” dedi. Laik ve bilimsel eğitim istediler Pirsultan Abdal Kültür Derneği (PSKAD) İstanbul Şubeleri, zorunlu din dersi ve okulların imam hatip okullarına dönüştürülmesine karşı Kadıköy Boğa Heykeli önünde oturma eylemi yaparak, laik ve bilimsel eğitim istedi. Zorunlu din dersi ve okulların imam hatip okullarına dönüştürülmesine karşı her hafta oturma eylemi yapan PSAKD İstanbul Şubeleri, 4. oturma eylemini Kadıköy Boğa Heykeli’nin önünde gerçekleştirdi. “Eşit, parasız, demokratik, laik, çağdaş eğitim için imam da hatip de olmak istemiyoruz”, “Zorunlu din dersi kaldırılsın”, “Mescit değil, laboratuvar istiyoruz”, “Diyanet’e değil, eğitime bütçe” yazılı pankart ve dövizler taşıyan grup, “Şeriata, faşizme, karanlığa geçit yok”, “AKP şaşırma, okuluma karışma” sloganları attı. Burada konuşan PSAKD Genel Sekreteri Atilla Özdemir, “Biz Aleviler okulda etek boyları ile uğraşılmamasını, çocuklarımızın herhangi bir meslek değil ülkesinin ilerlemesi için bir meslek seçmesini istiyoruz. Yine eğitimin laik, bilimsel olmasını isterken, 9 yaşında kızların kafalarının türbanla kapatılmamasını ve 13 yaşında çocuk gelin olmasını istemiyoruz. Bu sorun sadece Alevilerin değil, diğer inançların da asimilasyon edilme sürecidir. Bu gerici eğitime ve başındaki yobazlara karşı direneceğiz” dedi. İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Vefa Bardakçı’yı da uyaran Özdemir, “Önümüzdeki hafta İzmirli öğrenciler ve öğretmenler senin o zihniyetini dar edecekler” diye konuştu. Açıklamanın ardından Aleviler, 1 saatlik oturma eylemi yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle