02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EKİM 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Metehan yoğun bakımdan çıktı Şahbaz’ın perukla geldiği duruşmaya ilişkin Sarısülük ailesinin yargılanmasına başlandı ‘İntikam’ davası ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Gezi eylemlerinde öldürülen Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı, kardeşleri Cem, İkrar ve Mustafa Sarısülük, cinayetten 7 yıl 9 ay hüküm giyen polis Ahmet Şahbaz’ın şikâyeti üzerine dün “sanık” olarak hâkim karşısına çıktı. 23 Eylül 2014’teki ilk duruşmaya peruk ve takma bıyıkla gelen Şahbaz’a hakaret ve darp iddiasıyla açılan davanın duruşmasında savunma yapan “sanık” Mustafa Sarısülük, Emniyet’in o duruşmada yaptığı provokasyonu anımsattı. Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Şahbaz, mağdur sıfatını taşıdı. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün de izlediği duruşmada Sarısülük ailesi, 23 Eylül 2013’teki duruşmaya peruk ve takma bıyıkla gelen sanık Şahbaz’a hakaret etmek ve onu darp etmekle suçlandı. Aile hakkında toplam 10 yıl 5 aya kadar hapis cezası istendi. İlk olarak savunması alınan İkrar Sarısülük, “katil” sözünü mahkemeye değil, polis Şahbaz’a söylediğini kabul ederek “Çünkü karşıma diktiğiniz insan benim ağabeyimi öldürdü. Adalet bekledik sizin beton yığını yerlerinizden. Karşımıza o duruşmada binlerce polis geldi. Ne yapmamızı bekliyordunuz? Heyete yönelik bir hakaretimiz olmadı. Buna da olmadı. Bunu öldürmek istiyor muyum? 4 yıl sonra görüşürüz” dedi. ‘4 yıl sonra görüşürüz’ Kardeşinin katledildiğini söyleyen Mustafa Sarısülük, 23 Eylül’de yapılan duruşmada yaşananları anımsatarak “Aslında bizler mağduruz. Ama bu devletin adalet sisteminin çürümüşlüğünün göstergesi ola Gezi Direnişi sırasında Ankara’da öldürülen Ethem Sarısülük’ün rak bizler sanık olduk. Mağ annesi Sayfı Sarısülük ‘sanık’ sıfatıyla duruşmada ifade verdi. dur olan bizlere devlet sopası gösterildi. Bizleri silahlı teları kaydetti: “Şahbaz, gizli sanık lemizi sürdüreceğiz. Bedeller rör örgütü olarak kabul ettiler. olarak peruk takarak geldi. Biz ödemeye razıyız.” Bizlerle dalga geçer gibi, acıla duruşmada kardeşimizi öldüren Daha önce verdiği ifadeleri tekrımızla alay edercesine, yüzler kimdir? Yüzünü görmek istiyo rar ettiğini belirten Sayfı Sarısüce polisi salona dolduran mah ruz dememize rağmen, mahke lük, “Satılmış köpekler” sözünü keme heyeti suçludur. Bunlara me talebimizi dikkate almadı. mahkemeye değil, sanığa söyleemir veren idare suçludur” dedi. Provokasyona zemin hazırlayan diğini kaydetti. Cem Sarısülük de O gün duruşma salonunda aile ola kişi ve kişiler Ankara Emniyet duruşmada yaşananların polislerin rak 5 kişi olduklarını, ancak sivil Müdürlüğü ve mahkeme heye tahriki nedeniyle yaşandığını begiyimli 150 çevik kuvvet polisinin tidir. Sonuçta biz orada duyar lirterek “Olay çıktığında annemi provokasyon için salona yığıldığı sız kalamazdık. Meşru savun korumak istedim. Bir anda karnı anlatan Sarısülük, bu polislerin ma olarak kendimizi savun şımda Ahmet Şahbaz’ı gördüm. tanıkların kafasını yardığını, avu duk. Biz bu cezayı aile olarak Ben da adalete yardımcı olmak katlarına saldırdığını belirtti. Bu yatmaktan onur duyarız. So için peruğu indirdim. Bugün olülkede adalete güvenin olmadığı kaklarda, alanlarda hakkımı sa yine yapardım” dedi. Sarısünı belirten Mustafa Sarısülük, şun zı arayacağız. Bizler mücade lük ailesinin avukatı Eylem Hak apis yatmaktan onur duyarız’ ‘H verdi, “katilsin” sözünün hakaret olmadığını belirterek “Müvekkilim katili öldürmek istiyor muyum, evet istiyorum, dedi. Eğer intikamı engellemek istiyorsak adaleti sağlamak zorundayız” görüşünü kaydetti. Avukat Kazım Bayraktar, Şahbaz’ın duruşmaya peruk ve takma bıyıklı şekilde gizli sanık gibi geldiğini, salona polis yığıldığını anlatarak, “Hukuksuz bir yargılama yapıldı” dedi. “Mağdur” Şahbaz ise cezaevinden telekonferans yoluyla yaptığı açıklamada, “Önceki savunmalarıma katılıyorum. Olay gününe ilişkin videoları verdim. Şikâyetçiyim” ifadesini kullandı. Duruşma salonuna sivil giyimli polislerin getirilmesi eleştirilerine yanıt veren Şahbaz, “Bir şey daha söylemek isterim. Herhangi bir insan polis kimliği taşıdığı zaman, TC kimlik numarası siliniyor mu? Mahkemeye gelip mahkemeyi izlemek gibi hakları elinden alınıyor mu? Mahkeme izleme hakkı yok mu? Arkadaşlar açık duruşmaya, silahlarını evde bırakıp gelip izlediler. Bu onların yasal hakları değil mi?” dedi. “Katil” diye bağıran Sayfı Sarısülük, “İçeride iyi beslemişler katili” dedi. Duruşma, eksiklerin giderilmesi için 27 Ocak’a ertelendi. Polis görmezden geldi AHMET ŞEFİK TRABZON KTÜ Öğrenci Derneği üyesi ülkücü 3 kişinin saldırısına uğrayan Öğrenci Kolektifi üyesi Mühendislik Fakültesi Metalurji lMetehan, saldırı ve Malzeme Bölüsonrası olay yerine mü 4. sınıf öğrencisi 24 yaşındaki Megelen polislerin yardımcı tehan Tuna Göolmadığını belirterek re, yoğun bakımdan çıktı. Metehan kendi imkânlarıyla şehir Tuna Göre, 21 Eymerkezine gittiğini söyledi. lül akşamı üniversite yakınlarındaki Kalkınma Mahallesi’nde KTÜ Öğrenci Derneği üyesi Alperen Mengen, Emre Vatan ve Fatih Çalık’ın saldırısına uğramış, beyin kanaması geçirmişti. Olayla ilgili Mengen tutuklanırken, diğer 2 saldırgan tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Vatan ve Çalık’ın hâlâ KTÜ yurtlarında kalması ve derse girmesi öğrencileri tedirgin ederken, ülkücülerin oluşturduğu KTÜ Öğrenci Derneği üyeleri tehdit mesajları yayımlamaya devam ediyor. Üniversite yönetimi ise savcılık soruşturmasının sonucunu beklediğini savunarak hâlâ soruşturma bile açmadı. Uzun süre uyutulan Göre, önceki gün normal odaya alındı. O gece elindeki bavulla Kalkınma Mahallesi’ndeki evine döndüğünü anlatan Göre, “3 kişi bana doğru geldiler. Tanıdığım kişiler. Birinin elinde bıçak vardı. Hiç saklamaya gerek duymadan bıçakla yaklaştı ve başıma vurdu. Yere düştüm. O sırada diğerleri de tekmeledi. İşin komik tarafı bana böyle vurduktan sonra ellerini kollarını sallayarak gittiler. Beni yerden kaldıran olmadı. Olay yerine polis geldi. ‘Ne oluyor burada’ diye sordular. O sırada kendime gelmeye çalışıyordum. Polis bana yardımcı olmadı. Arabaya almadı. Kendi imkânlarımla dolmuşa binip şehir merkezindeki Taksim Karakolu’na gittim” dedi. Faili meçhullerde gergin duruşma Kobani’de hayatını kaybeden Ağırnaslı dün okulunda anıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 1990’lı yıllarda işlenen 19 faili meçhul cinayete ilişkin, aralarında dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar, emekli Yarbay Korkut Eken ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da bulunduğu 18 kişi hakkında açılan davanın dünkü duruşması gergin geçti. Mahkeme Başkanı Tekman Savaş Nemli, duruşma boyunca mağdur tarafın avukatlarının sözünü kesti. Reddi hâkim talebini reddeden mahkemenin, sanıkların sorgusu için avukatlardan yazılı soru istemesi tartışma yarattı. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya sadece davanın iki numaralı sanığı olan eski Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin katıldı. Mehmet Ağar’ın avukatının, müvekkilinin yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasına ilişkin itirazının Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildiği tutanağa geçirildi. Ağar’ın yurtdışı yasağının kaldırılmasına “siyasi kimliğinin” gerekçe gösterildiği öğrenildi. Şahin, savunmasına şöyle başladı: “1970’te Lübnan Bekaa’da, ASALA ve PKK toplantı yaptı. PKK, Anadolu’daki Müslüman Kürtleri kesinlikle temsil etmiyor. 1993’te MİT ile CIA ve MOSSAD arasında operasyonel ortaklık anlaşması yapıldı. Bununla, MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür ilgilendi. Ben de Özel Harekât Daire Başkanı olarak atandım. Bunlar tesadüf değil. 1993’te Ankara’ya davet edildim, Özel Harekât Daire Başkanlığı’nı kurmam teklif edildi. Ağustos sonunda başladık, 1993 sonuna kadar bize doğru dürüst bir yer bile gösterilmedi.” kam olmadığı için hiçbir müdahilin sorusuna cevap vermek istemiyorum” dedi. Bazı müdahil avukatları, mahkeme heyetine, sanığın savunmasının iyi yapılmadığı eleştirisinde bulunurken “Ayhan Çarkın ne demiş, ne dememiş hepsini sormanız gerekir” dediler. Sanık avukatı Aydın ise “50 sefer de sorulsa aynı şeyi söyleyecek” dedi. Yusuf Alataş, “19 kişinin öldürülme talimatını veren Şahin tek cümleyle savunma yaptı” dedi. Alataş, “İddianamenin okunmasını istiyoruz. Yüz yüzelik ilkesi ve isnat edilen suçların vahameti gereğince, sanıkların vareste tutulma kararının geri alınmasını ve duruşmada hazır edilmesini istiyoruz” dedi. Alataş, konuşma yaptığı sırada araya giren başkan Nemli, “Bunları konferans salonlarında anlatınız, şimdi talebinizi söyleyiniz” diye çıkıştı. Alataş ise sözünün ikide bir mahkeme başkanı tarafından kesilmesine sinirlenerek “Lütfen 5 dakika susun” dedi. Bunun üzerine Nemli, “Mahkemenin idaresi bana aittir. Duruşmaya 5 dakika ara veriyorum” diyerek içeri gitti. Aranın ardından konuşmasına devam eden Alataş, yargılamaya ilişkin eleştirilerine devam ederken mahkeme heyetine, “Bunların karşısında vicdanınız neyi emrediyorsa onu yapın” dedi. Nemli’nin, “Reddi hâkim mi istiyorsunuz? Talebiniz neydi” sorusuna Alataş, “Talebimi anlayan anlar” karşılığını verdi. Mahkeme heyetinin reddi ve çekilmesine ilişkin talebi reddeden mahkeme, savunmasının alınmasını ve sağlık durumunu göz önünde tutarak, İbrahim Şahin’in vareste tutulmasına karar verdi. Heyet, müdahil avukatlarının hangi sanığa, hangi olayı sorduklarını yazılı olarak bildirmelerini karar altına aldı. Bu karar üzerine müdahil avukatları mahkeme heyetine tepki gösterdi. Anne Nuran Ağırnaslı Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘Yazılı’ sorgu skandalı olis: Saldırganlar yakalanmayacak Karakolda polislerin kendisiyle ilgilenmediğini belirten Göre, “Olayı anlattıktan sonra polis bana ‘E, ne olacak şimdi’ diye sordu. Ben de dedim ki bu olayın sorumluları yakalanmayacak mı? Onlar da ‘yakalanmayacak’ dediler. Sonra polisle Fatih Devlet Hastanesi’ne gittik. Acildeki doktorlardan biri, durumun ciddiyetinin farkına vardı. Hemen müdahale etti. Yoksa facia olacaktı, gidecektim. Ondan sonrasını hatırlamıyorum’’ diye konuştu. Saldırganların kendisine daha önce de saldırdığını, haklarında hiçbir işlem yapılmadığını vurgulayan Göre, “Onlar vukuatlı. Daha önceden de saldırdılar. Saldırarak hiçbir şey elde etmeleri mümkün değil. Bizim kavgamız, mücadelemiz bunların üzerindedir. Mücadele kaldığı yerden sürer. Bana saldıranlardan ve benimle ilgilenmeyen polislerden davacı olacağım. Üniversite yönetimi de tutum ve kararlarıyla bu olaylara neden oldu. Adaletin yerini bulmasını istiyorum” dedi. P Mücadele kaldığı yerden sürer Mahkemede gerginlik Sıradan bir insan gibi öldü ALİ AÇAR IŞİD’e karşı Kobani’de savaşırken vurularak yaşamını yitiren Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kurucularından Niyazi Ağırnaslı’nın torunu Suphi Nejat Ağırnaslı, öğrencisi olduğu Boğaziçi Üniversitesi’nde ailesi, yoldaşları ve hocaları tarafından anıldı. Baba Hikmet Acun oğlunun hayatla barışık biri olduğunu belirterek “İnsanlara şaka yapan, kavga eden, hayatla dalga geçen sıradan bir insandı. Aynı zamanda ise düşünce olarak tüm dünyanın sorunları üzerindeymiş gibi kafa yoran biriydi. Nejat aslında bir düşünce sisteminin Kobani’de ete kemiğe bürünmüş haliydi” dedi. Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampusu’ndaki anma töreninde Ağırnaslı anısına fidanlar dikildi. Fidanlara can suyunu anne Nuran Ağırnaslı ve baba Hikmet Acun verdi. Fidan dikiminin ardından sloganlarla Kuzey Kampusu’na yüründü. Etkinliğe HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Zafer Yenal da katıldı. Acun, oğlunun hayatta olsa kendisinin bir kahraman gibi gösterilmesine asla izin vermeyeceğini dile getirdi. Oğlunun, öldüğünde bir mezarı olmasını istemediğini anlatan Acun şunları şöyledi: “Tıpkı ismini aldığı Beyazıt’ta asılan Ermeni sosyalist Paramaz gibi” dedi. Suphi Nejat Ağırnaslı’nın Kobani’ye gitmeden önce yazdığı mektup ortaya çıktı. Ağırnaslı özetle şunları söyledi: “Sıradan bir insan olarak doğdum, sıradan bir insan olarak da Son mektubu sizlerle vedalaşıyorum. Sizi sıkça yarı yolda bırakmış olduğumu, bazen hoyratça davranmış olduğumu ve üzdüğümü, üzmüş olduğumu biliyorum. Beni son kez affedin. Sıradan bir genç olarak, sıradan çelişkilerimden dolayı sadece bir tercihte bulundum. Her şeyden önce bu tercihi kendim için yaptım. Ulvi olmayan insanlarla hayatı, büyüsüz bir dünyayı, şeyleşmiş bir dünyayı büyülemek istedim o kadar. Hayatta her musibet, kazanımcı olduğunda insana katkılar sunan bir fırsatmış aslında. Tek derdim asla büyümemek, büyüklerin dünyasının bir parçası olmamaktı. Hep çocuk kalmaktı yani... Şimdi tıpkı Peter Pan gibi Neverland’a gidiyorum, asla büyümemek üzere. Bundan daha çok beni mutlu eden bir şey olamazdı.” Dink cinayetinde devlet sırrı tartışması İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast’ın terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla yargılandığı davada, Dink cinayetine ilişkin belgelerin devlet sırrı olup olmadığının kime sorulacağı tartışması yaşanıyor. Başbakanlık Hukuk Hizmetleri Başkanlığı dava dosyasına gönderdiği yazıyla, MİT tarafından TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na yollanan Dink cinayetine ilişkin belgelerin gizli olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığı’na sorulması gerektiğini belirtti. Mahkeme de belgelerin gizli olup olmadığını Genelkurmay Başkanlığı’na soracak. İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu ve İsmail Cem Halavurt hazır bulunurken, sanık Ogün Samast ve avukatı katılmadı. Başbakanlık Hukuk Hizmetleri Başkanlığı’nın yazısına ilişkin beyanda bulunan Bakırcıoğlu, MİT tarafından Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na sunulan her türlü belgenin kendilerine verilmesi gerektiğini belirtti. Heyet Dink cinayetine ilişkin ana davanın görüldüğü İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nden kendi dosyalarıyla ana dava dosyasının birleştirmesi yönünde onaylarının olup olmadığının sorulmasına karar vererek duruşmayı 9 Aralık’a erteledi. ‘JİTEM’İ BEN KURDUM’ DİYEN EMEKLİ ALBAY ARİF DOĞAN ÖLDÜ çağırıyorlar’ ‘Ne olsa beni Şahin de gelmeyecek Bir dönemin gizli komutanı İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 47 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilen ancak sağlık durumundan dolayı tahliye edilen emekli Albay Arif Doğan (69) İstanbul GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nde dün sabah yaşamını yitirdi. Doğan’ın “JİTEM’i ben kurdum” açıklaması uzun süre tartışılmıştı. Ergenekon soruşturması kapsamında 15 Ağustos 2008’de Ankara’da tutuklanan, soruşturmanın ikinci iddianamesi sanıklarından olan Doğan Adli Tıp Kurumu’nun “hapishane şartlarında tedavi ile şifa bulamayacağı” raporunun üzerine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tahliye edilmişti. Doğan’ın yargılaması tutuksuz olarak sürdürülmüştü. Doğan’ın cenazesi, bugün Düzce’ye bağlı bir köyde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek. 1971’de Trabzon gizli istihbarat amirliğine tayin oldu, 1983’te Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhı’na katıldı. Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’nı kurup sekiz yıl çalıştı. Doğan’ın görev yeri Doğu ve Güneydoğu’ydu. Görevini 1990’da Veli Küçük’e devretmişti. Doğan’ın adı ilk olarak 1997’de, dönemin İdil Savcısı İlhan Cihaner tarafından hazırlanan JİTEM soruşturmasına “şüpheli” olarak girmiş fakat Doğan hakkında dava açılamamıştı. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Doğan ve Cihaner Ergenekon davası kapsamında birlikte sanık olarak yargılandılar. Emekli Albay Doğan, 2008’de ikinci Ergenekon davası kapsamında gözaltına alındığında deposundan JİTEM’in faili meçhul cinayetleri anlatan arşivi ve Cem Ersever’den kalma silahlar çıkmıştı. Bu hayati evraklar savcılıkça rafa kaldırılarak dosyaya konmamıştı. Doğan Ergenekon davasındaki son savunmasında “Ergenekoncu” değil “JİTEM’ci” olduğunu söylemişti. “JİTEM’i kurdum. 21 yıl dağlarda çarpıştım. Benim cezam bu mu? Vatanı sevmem mi? PKK’lı olmamam mı? ” Doğan’ın 1993’te Ankara’da henüz belirlenemeyen bir sebepten düşen helikopterde yaşamını yitiren eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in ölümü için kendisinin daha sonra yalanladığı, internete düşen ses kaydında “Eşref Paşa’nın ölümü, Cem Ersever yaptı diyorlar. Cem Ersever’in arkasına ben destek vermesem adam mı öldürebilir?” ifadeleri yer almıştı. Kayıtta “JİTEM’i ben kurdum”, “AleviSünni kavgası için Alevilere saldıracak sakallı bir ekip kurdum. 7 bin ruhsatsız silah dağıtıp terörist yetiştirdim. 10 bin silahlı adamla suç örgütlerini yönettim” ifadeleri de vardı. Sanıklardan Ayhan Çarkın’ın iddialarına ilişkin “Akla ziyan” ifadesini kullanan Şahin, “Ayhan Çarkın denilen adamın iddiası var. Hiçbir maddi delil yok. 17 senedir Türkiye’de ne olsa, ‘İbrahim Şahin gel, ifade ver’ deniliyor. Bizim bu faili meçhul cinayetlerle zerre kadar ilgimiz, alakamız yok” dedi. Şahin’in, sözlerine, “Kürdistan’a giden yolda, adı Kürdistan ama Ermenistan’a giden yolda, özbeöz Türk olan Kürtlere etnik kimlik kazandırmak için...” şeklinde devam etmesi üzerine Mahkeme Başkanı Nemli, iddianamedeki suçlamalara ilişkin savunma yapması konusunda uyarıda bulundu. Şahin, “Suçlamaların hepsini reddediyorum” dedi. Maktul Mecit Baskın’ın ailesinin avukatı Yusuf Alataş, Şahin’in, yasadışı cürüm işlemek üzere silahlı teşekkül oluşturmak suçundan kesinleşmiş mahkumiyeti bulunduğunu belirterek “Hangi cürümleri işlemek için bu teşekkülü kurmuşlar” diye sordu. Şahin’in avukatı Basri Aydın, müvekkilinin bu suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Şahin ise “Bu suçlamalarla zerre kadar ala unadığına ilişkin rapor almıştı İbrahim Şahin, Susurluk davasında yargılandığı sırada geçirdiği trafik kazasının ardından hafızısını kaybettiği gerekçesiyle rapor alarak cezaevine girmekten kurtulmuştu. Ergenekon davasında da tutuklanınca eski raporunu öne süren ancak kabul görmeyen Şahin, “bunadığına” ilişkin mahkemeye defalarca yaptığı itiraz sonucunda Adalet Bakanlığı’nın talimatıyla 27 Mart 2009’da Şişli Etfal’e gönderilmişti. Burada 6 saat boyunca genel cerrahi, dahiliye, kulakburunboğaz, nöroloji ve pskiyatri uzmanları tarafından muayene edilen İbrahim Şahin’e 10 Nisan 2009 tarihinde demans hastası olduğunu yani bunadığını belgeleyen rapor verilmişti. B Bremen de Aleviliği tanıdı İstanbul Haber Servisi Almanya’da bir eyalet daha Aleviliği tanıdı. Bremen eyaletinde imzalanan anlaşmada Aleviler dini cemaat olarak, Hıristiyanlar ve Musevilerle aynı konuma geldi. Eyalette yaşayan 10 bin Alevi dini bayramları Aşure, Kurban, Nevruz ve Hıdrellez’de işyerinden ücretsiz izin alabilecek. Anlaşma, öğrenciler için dersten muafiyet, cemevi inşaatı, dini vecibelere göre cenaze defni, eyalet medya konseyinde temsil, hastane, cezaevi gibi kurumlarda din hizmeti verme, din adamı yetiştirme, okullarda Alevilik dersi, üniversitelerde Alevilik kürsüsü, yuva ve kreş açma izninin verilmesini içeriyor. AABF Başkanı Hüseyin Mat ise Türkiye’de Alevilerin haklarının gasp edildiğini vurgulayarak, Almanya’da imzalanan devlet anlaşmasının Türkiye için de örnek olması gerektiğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle