28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EKİM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA Bayraktar hakkında 55 klasör daha AYŞE SAYIN HABERLER 5 SOMA FACİASI PROTESTOSU DAVASI İDDİANAMESİ 17 Aralık Soruşturma Komisyonu tartışmayla başlıyor Gözaltı yapan polis ‘gizli tanık’ HAKAN DİRİK ANKARA İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili 4 eski bakan hakkında kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu’na, hakkında soruşturma açılan bakanlardan Erdoğan Bayraktar’la ilgili 55 yeni klasör daha gönderdiği bildirildi. CHP’li Komisyon Üyesi Erdal Aksünger, Bayraktar’la ilgili yeni gelen 55 klasörde nelerin olduğunu ve neden gönderildiği konusunda da henüz bilgi sahibi olmadıklarını söyledi. Eski bakanlar Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan hakkında kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu, yaklaşık 5 ay sonra “fiilen” çalışmaya başlayacak. AKP’li Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, komisyon üyelerine gönderdiği toplantı duyurusunda gündemi, “komisyon çalışma süresinin 2 ay daha uzatılması” talebinin görüşülmesi ve “ilgili mercilere yazılan yazıların değerlendirilmesi” şeklinde belirledi. Ancak Komisyonun “görev dağılımı” dışında hiç toplanmadan, Komisyon Başkanlığı’nın tek başına “ilgili mercilerle” yazışması ve komisyona danışmadan “uzman” ataması, muhalefetin tepkisine neden oldu. Özellikle CHP’li Komisyon üyeleri bugünkü toplantıda, Köylü’nün tek başına kararlar almasına tepki gösterirken Adalet Bakanlığı’ndan uzman atanmasına da itiraz edecek. CHP’li Komisyon Üyesi Erdal Aksünger, Komisyon Başkanı Köylü’nün, komisyon üyelerine hiç bilgi vermeden Başsavcılığın, yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili 4 eski bakan hakkında kurulan komisyona, hakkında soruşturma açılan bakanlardan Bayraktar’la ilgili 55 yeni klasör daha gönderildiği bildirildi. İZMİR Yargı, gizli tanık uygulamasında kademe atladı. 38 üniversite öğrencisinin Soma protestosu nedeniyle toplam 8 asır hapis cezası istemiyle yargılandığı davada, gözaltı işlemi yapan polisler iddianamede “fiili gizli tanık” oldu. Müşteki sıfatıyla dosyaya giren polisler, iddianamede kimlik bilgileri olmaksızın yalnızca sicil numaralarıyla yer aldı. Bu durum, öğrenci avukatlarınca “fiili gizli tanıklık” olarak değerlendirilirken iddianamenin de polis fezlekesinden kesyapıştır yöntemiyle hazırlandığının kanıtı olarak yorumlandı. Üniversite öğrencilerine atılan suçlar arasında polis memuruna mukavemet ve örgüt propagandasının da yer aldığını kaydeden sanık avukatlarından Nergiz Tuba Aslan, “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 169. maddesi terörle mücadele kapsamında, kolluk tarafından düzenlenen tutanaklara yalnızca sicillerinin yazılmasına olanak sağlıyor. Bu maddeden yola çıkarak fiili bir gizli tanıklık yaratılmış durumda. Bu dosya kapsamında dinlenen 4 polis memuru, çevik kuvvet şube müdürlüğünde görevli. Müşteki sıfatıyla ifadeleri alınmış. Yani soruşturmayı yürüten kolluk görevlisi sıfatı taşımıyorlar. Dolayısıyla isimlerinin yazılmaması hukuka aykırı bir durum yaratıyor” dedi. Davadaki müştekilerin kim olduğunu belli olmamasının adil yargılamayı etkileyen bir durum olduğunu vurgulayan Aslan, “Yalnızca biz savunma avukatları değil, mahkeme heyeti de bu kişilerin kim olduğunu bilmiyor. Hatta yargılama yapılırken o kişiler izleyici bölümünde bile olabilir. Savunmaya da eşitsizlik yaratan bir durum söz konusu” diye konuştu. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’ndan 3 hâkimi uzman olarak görevlendirdiğini belirtti. Kendisinin komisyon odasında fezlekeler üzerinde çalışma yaparken bu 3 uzmanla karşılaştığını belirten Aksünger, “Hiç tanımadığımız 3 kişiyi komisyon odasında görünce, itiraz ettim. Uzman olduklarını o zaman öğrendim. Ancak komisyon üyeleri çalışırken uzmanların da orada aynı ortamda çalışması doğru değil, onları çıkarttırdım” dedi. Ayrıca, komisyon tarafsız soruşturma yürütmesi gerekirken Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’ndan görevlendirme yapılmasını doğru bulmadıklarını belirten Aksünger, “Ne den Adalet Bakanlığı tercih edildi. Barolar Birliği’nden uzman istenebilirdi. Kaldı ki böyle bir görevlendirme yapılacaksa komisyon üyelerinin bunu bilmesi lazım. Sanki komisyona sadece başkan seçilmiş gibi bir durum var ortada” dedi. Köylü’nün daha önce fezlekeleri “dizin pusulası olmadığı” gerekçesiyle iade etme kararı konusunda da kendilerine bilgi vermediğini belirten Aksünger, “Başkan tüm kararları kendisi veriyor. Küt diye oylama yaptırıp komisyon çalışmalarını da sona erdirebilirler. Ben artık her şeyi bekliyorum, çünkü AKP bu dosyaları kapatma derdinde” dedi. Aksünger bilişim başdanışmanı oldu CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Soruşturma Komisyonu Üyesi Erdal Aksünger’i “bilişim” konularında başdanışmanlığa getirdi. Bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda uzman olan Erdal Aksünger’in, medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu ile birlikte çalışacağı öğrenildi. YÖNETİMDE ERDOĞAN’IN KIZININ OLDUĞU KURUMA HAZİNE OLANAKLARI Yeşilay’a ‘evlat’ kıyağı EMİNE KAPLAN Cumhurbaşkanı’nın atayacağı rektörleri seçecek öğretim üyelerine yüzde 100 zam geliyor Erdoğan üniversiteleri SİNAN TARTANOĞLU ANKARA AKP; profesör, doçent ve yardımcı doçent maaşlarına yüzde 100, öğretim görevlisi ve okutmanların maaşlarına ise yüzde 115’lik zammı öngören yasa tasarısını Meclis’e sundu. “Büyük zam paketi” üniversitelere vurulmak istenen Köşk damgasının hesaplarını gündeme getirdi. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rektörünü atadığı üniversitelerin 13’ü bu yıl, 5’i önümüzdeki yıl, 43’ü ise 2016’da sandığa gidecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yasa tasarısı ile yüzde 100 zam alacak öğretim üyelerinin belirlediği aday adayları arasından rektör atamaları yapacak. Hükümet, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun daha önce akademisyenlerin maaşlarına yüzde 35 olarak açıkladığı zam paketini, yasa tasarısı olarak TBMM’ye sundu. Tasarıya göre, akademik personelin maaşlarına “yükse köğretim tazminatı” ile “akademik teşvik ödeneği” adı altında iki yoldan zam yapılacak. Tasarının yasalaşması durumunda profesör, doçent ve yardımcı doçent kadrosunda bulunan akademisyenlere brüt aylık tutarlarının yüzde 100’ü, araştırma görevlisi, öğretim görevlisi ve okutman kadrosunda bulunanlara ise yüzde 115 oranında, her ay, yükseköğretim tazminatı ödenecek. Bununla birlikte 5 bin 675 TL olan profesör maaşı, 726 TL artışla 6 bin 401 TL’ye çıkacak. Göreve yeni başlayan araştırma görevlisinin 2 bin 366 TL olan maaşı ise 835 TL zamla 3 bin 201 TL’ye çıkacak. Zamlar, yasanın yürürlüğe girdiği ayın 15’inde maaşlara yansıtılacak. Yapılan bu zam 14 yıldır akademik zam alamayan üniversite personelini rahatlatsa da tatmin etmedi. Çünkü yükseköğretim tazminatı adı altında alacakları zam, ana maaşlarını etkilemeyecek. Bu durumda da aldıkları zamlar emekliliklerine yansımayacak. “Akademik teşvik ödeneği” ise hesaplanacak “akademik teşvik puanına” göre oluş turulacak. Bunun nasıl hesaplanacağına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenecek. Ödenek, 2015’te yapılacak “akademik faaliyetlere” göre belirlenecek. Teşvik; bilim, teknoloji ve sanata katkı sağlayacak nitelikte proje, araştırma, yayınlar ile aldıkları ödüller esas alınarak hesaplanacak. “Büyük zam paketi” önümüzdeki yıllarda üniversitelerde yapılacak rektörlük seçimlerini de akıllara getirdi. Profesörler, doçentler ve yardımcı doçentlerin oyları ile belirlenen rektör adayları arasından YÖK’ün önereceği 3 isimden biri Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Kasım 2014’te 13 üniversitede sandık kurulacak. Yasasının yetişmesi durumunda, bu üniversitelerdeki rektör adaylarının belirlenmesinde zam paketi tartışması yaşanabilecek. 2015 Aralık’ta ise aralarında Galatasaray ve Hacettepe üniversitelerinin de bulunduğu 5 yükseköğretim kurumunda rektörlük seçimlerine gidilecek. En köklü üniversitelerin rektörlük seçimleri ise 2016 Temmuz ayında düzenlenecek. ‘Sandığı etkiler’ tartışması ANKARA AKP, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’ın yönetim kurulu üyesi olduğu Yeşilay ile Kızılay’a vergi istisnası, kamu kurumlarına ait taşınmazların 49 yıllığına bedelsiz tahsisi ve Sağlık Bakanlığı bütçesinden ödenek aktarılmasına ilişkin yasa önerisi verdi. AKP daha önce Türkiye Kızılay Derneği ile ilgili verdikleri yasa önerisini Yeşilay’ı da ekleyerek dün TBMM Başkanlığı’na yeniden verdi. Öneri, şu düzenlemeleri içeriyor: l Kızılay Derneği’ne yapılan mal teslimleri ve hizmet ifaları nedeniyle teslimde bulunanların yüklendikleri vergiler, vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan vergiden indirilecek. İndirim yoluyla telafi edilemeyen vergiler ise mükellefin talebi üzerine iade edilecek. Maliye, istisna ve iadeye ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olacak. l Kızılay, Yeşilay Cemiyeti ve Türkiye Yeşilay Vakfı tarafından kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan mülkiyeti Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, kamu kurum ve ku ruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde adı geçen dernek, cemiyet ve vakıf lehine 49 yıl süre ile bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilecek. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde ise bunlar adına bedelsiz kullanma izni verilebilecek. Bunlardan ayrıca hasılat payı alınmayacak. l Söz konusu taşınmazlar üzerinde Kızılay ve Yeşilay lehine bedelli olarak tesis edilen irtifak hakları veya kullanma izinleri ya da kiralama işlemleri ise yasa önerisinin yasalaştığı tarihten itibaren 1 ay içinde talep edilmesi halinde, hasılat payı alınmaksızın 49 yıl süreli bedelsiz irtifak hakkına veya kullanma iznine dönüştürülecek. Bugüne kadar taşınmazlarla ilgili tahakkuk ettirilen ecrimisil alacakları ile kira, ön izin, kullanma izni ve irtifak hakkı bedelleri ile hasılat payları tahsil edilmeyecek, tahsih edilenler ise iade edilecek. l Kızılay’a ait iktisadi işletmeler adına önerinin yürürlüğe girdiği tarihten önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin tahakkuk ettirilen kurumlar vergisi ve kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi ile bu vergilere ilişkin gecikme zammı ve faizlerinin tahsilinden açılmış davalardan vazgeçilmesi durumunda vazgeçilecek. Teşvik muamması TBMM Adalet Komisyonu’nda bir yasa teklifi konuşuluyor. Yasa teklifinin adı herhangi bir ipucu vermiyor: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Nitekim komisyon toplantısına katılan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “Gazetecilerin teklifi okumadan, sanki güvenlik tedbirleri içeren bir teklif algısı yarattığını, oysa teklifin güvenlik tedbirleri ile ilgilisi olmadığını, tamamıyla hâkim ve savcıların özlük hakları ile noterlerle ilgili düzenlemeler içeren bir teklif olduğunu” söyledi. Yani pek masum ve önemsiz bir teklif(miş). Yersen tabii... Ancak küçük bir ayrıntı var: Bu masum yasa teklifine, AKP grubu tarafından Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ve Türk Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler öngören maddeler de eklendi. Yani adı konmamış bir torba yasa ile karşı karşıyayız. Torbanın içindekileri karıştırınca ortaya dökülüverenler ürkütücü (Düzeltiyorum. Ürkütücü çok hafif Polis Devletine Karşı Sivil İtaatsizlik kaldı: Dehşet verici). Hele hele getirilen değişiklikleri Başbakan Davutoğlu’nun Bingöl provokasyonu ile ilgili olarak dillendirdiği “Suçluları iki saatte yakalayıp cezalandırdık” cümlesinin ışığında okursak “dehşet” terimi de pek hafif kalır. Dünkü Cumhuriyet’te, kapı yoldaşım Emine Kaplan’ın “Demokrasiye 3 darbe” başlıklı haberi, aslında AKP iktidarının, siyasal literatürde somut bir anlamı olan “polis devleti”ne doğru dörtnala yola çıktığının haberi. Polis devletine giden yolda ilk ve pek belirleyici adım 17 Aralık’ta atıldı. Adli kolluk dediğimiz ve doğrudan cumhuriyet savcısına bağlı, savcıdan gelecek talimatları tartışmasız ve gecikmesiz yerine getirmekle yükümlü polis gücü, o günden sonra savcıların (yani yargı erkinin) değil, valilerin (yani yürütmenin, yani hükümetin) talimatlarına bağlandı. Bu “cumhuriyet savcısı” diye adlandırılan ve kamu adına adalet arayışının tek yetkilisi olan savcıları devre dışı bırakmaktı. Sonraki adımlar bazen hızlanarak ve pervasızlaşarak, bazen sinsice, çaktırmadan atıldı. Şimdi yukarıda sözünü ettiğim “torba yasa” ile son nokta değil ama çok belirleyici bir nokta konuyor. “Asker devleti” diye nitelenen ve sahiden de üniformalı bürokrasinin ordu kanadının MGK gibi kurumlar aracılığıyla devleti yönetmesine dayanan sistemin yerine AKP iktidarında bir başka üniformalı bürokrasi gücünün, polisin, devlet yönetiminde “hukuk devleti”nde düşünülemeyecek yetkilerle donatılması eşiğindeyiz. Eğer demokrasi kestirme bir tanımla yurttaşın kendi kendini yönetmesi ise dün de gerçek bir demokrasiden söz etmek mümkün değildi. Ama şimdi hiç değil. HHH Başının gölgesini önüne düşürmeyen meslektaşlar bu pervasız gidişe karşı yazıp çizecekler. Torbanın içine gizlenmiş yasa değişikliklerinin evrensel hukuk ilkelerine ne kadar aykırı olduğunu, Türkiye’nin altına imza atıp uymayı taahhüt ettiği Avrupa Birliği’nin demokrasisini tanımlayan Kopenhag Kriterleri’ni nasıl paçavraya çevirdiğini sergileyecekler. Ama Gezi’den bu yana gözlendiği üzere ele geçirdiği siyasal iktidarı kaybetmemek için demokrasinin ırzına geçmekte duraksamayan bir zihniyet bildiğini okuyacak. Tersini düşünmek, eleştirileri görüp, okuyup aptes tazeleyecek bir siyasal iktidar umudu beslemek safdillikten öte anlam taşımayacak. Peki ne yapacağız? Mesela boyun mu eğeceğiz? Eğer sahiden yurttaşsak, sahiden özgürlüklerimizi ve demokrasiyi korumak, geliştirmek, genişletmek, derinleştirmek, zenginleştirmekten yanaysak iş başa düştü demektir. Bu epey uzamış Tırmık’ta sadece kavramı anmakla yetineceğim: Sivil itaatsizlik!.. Şiddetten kesinlikle arınmış, hüner, yaratıcılık ve ille de “yurttaş cesareti”nden beslenen sivil itaatsizlik... Bugünlük bu kadar. Ama gelecek yazılarda bu kavramın içini açmak, örneklemek, işlerliğini kanıtlamak boynumuzun borcu olsun... Gezi baskısı her yerde LEVENT GENCELLİ/ CAN HACIOĞLU/ HURİYE MAZI AFYON, BURSA VE ESKİŞEHİR’DEKİ GEZİ DAVALARI BURSA/ ESKİŞEHİR/ AFYONGezi Direnişi’ne katıldıkları için Bursa’da ÇHD, TMMOB, Halkevi üyesi sendika ve siyasi parti yöneticilerine açılan davaya devam edilirken, Afyon’da CHP, TGB, KESK yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 54 kişi hakkında açılan davaya dün başlandı. Eskişehir’de ise Gezi Direnişi eylemleri ve Berkin Elvan için düzenlenen anma yürüyüşüne katıldığı için Yunus Emre Devlet Hastanesi kalpdamar cerrahı Dr. Muharrem Şenel de emekliliğini istedi. l Afyon’da Gezi Direnişi eylemlerine destek veren 54 kişi hakkında ilk önce takipsizlik kararı verilirken daha sonra açılan soruşturmada “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na” “muhalefet” suçundan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. CHP Milletvekili Ahmet Topbaş hakkında da soruşturma açılırken, Topbaş’ın dosyasının davadan ayrıldığı belirtildi. Afyon 2. Asliye Ceza Mahke mesi’ndeki davanın ilk duruşması dün yapıldı. Sanıklar suçlamaları reddetti. l Bursa’da da 33 kişiye açılan 3 ayrı davadan ikincisine devam edildi. Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davada sanıklara iddianamenin polis fezlekelerinden hazırlandığını belirtilirrken, trafik akışını engellemediklerini, protesto yürüyüşüyle demokratik haklarını kullandıklarını vurgulandı. Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi 50’den fazla avukat davaya katılırken, davanın 1 numaralı sanığı gibi gösterilen Halkevleri yöneticisi Zafer Algül, “Bu dava diğer Gezi davaları gibi korku iklimi yaratmayı amaçlamaktadır. Davalar, birbirinin adeta kopyasıdır.” dedi. l Gezi Direnişi eylemleri ve Berkin Elvan için düzenlenen anma yürüyüşüne katıldığı için Yunus Emre Devlet Hastanesi yönetimi tarafından hakkında soruşturma açılan Yunus Emre Devlet Hastanesi kalpdamar cerrahı Dr. Muharrem Şenel, emekliğini istedi. Şenel, “Kendilerinden olmayanlara baskılar gitgide artıyor” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle