28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 2014 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER B Oktay Ekinci Olmak... Yalnızca bir mimar değildi. Ülkemize, topluma, kent(ler)e karşı sorumluluklarını taşıyan, bu doğrultuda hayatını verecek kadar bıkmadan, usanmadan uğraş veren; bazen hukukçu, bazen plancı, bazen mimar, bazen toplumbilimci, bazen de sade bir yurttaş olarak sürekli üreten ve böylesi süreçlere sonuna kadar destek veren bir yurtseverdi. Ya da Cumhuriyet gazetesinde yapılan veda töreninde Erdal Atabek’in çok anlamlı ve derinlikli betimlemesiyle ‘o bir kurumdu’. Prof. Dr. ZEKAİ GÖRGÜLÜ sını, bu doğrultudaki her kararın topluma saygılı, insanı gözeten değerlere sahip ve kimlikli olmasını istedi. Meslektaşlarından bir grubu böylesi bir çabayı belki de konumları / koşulları gereği benimsemeyerek karşı dururken, daha kalabalık bir grup Oktay’ı yeni ve çağdaş mimarlık ile kentin gerçekleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak ilan ettiler. Bunu da daha çok onun “koruma” konusundaki anlayışına ve çözüm önerilerine temellenerek yaptılar. İster tek yapı, ister kent ölçeğinde korumanın önemsenmesi ve sürdürülebilir olması adına ortaya koyduğu yaklaşımlar tabii ki eleştirilebilir, giderek tutucu ve muhafazakâr bulunabilir, yenilikçi değerleri / ilkeleri kapsamadığı söyleneortaklaşa vergisi ödenen son kaynaklar bilir. Ancak Oktay’ın koruma eksenindı. Bu anlayışın devam etmesi, bundan den hareketle, tek yapı ölçeğinden kent beslenenleri de kapsayan, onları da tüke bütününe her türlü mekân adına verditecek bir kentsel çöküşü ifade ediyordu. ği uğraşlar; tarihsel süreç içinde ve döDolayısıyla Oktay’ın verdiği uğraşlar, nemsel olarak irdelendiğinde onu gerioluşturduğu tavır ve benimsediği yön cilikle, eski kafalı olmakla suçlamaya tem sevmeyenleri / inanmayanları için kadar varan bu eleştirilerin anlamsızlıde gerçekte bir farkındalığı, bağlamın ğı kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Yeter da ise, daha uzun süreler açısından top ki suçlamak yerine anlamaya çalışalım, lum için bir faydayı ve kazanmayı an hiç olmazsa şimdi ve “o” yokken. Çünlatıyordu. Fark edemediler ve gündelik kü bu tarihsel süreç öncelikle her şey ve / anlık kazanımları yeterli gördüler. Bir herkes için mimarlık, kent, planlama ve diğer deyişle; onun çabaları ve dile ge koruma konularında yaşanan, büyük bir tirdikleri içi boşaltılmış bir “karşıyım özveri ile taşınıp hayata aktarılan bir olakarşı” jargonu ile özdeş değildi. ğanüstü sorumluluk ve duyarlılığı anKentteki gayrimenkul sermayesinin latır. Keşke Oktay’lar çoğalabilseydi doğrudan karşısında hiç olmadı. Yalnız de bu muhafazakârlık, geri kafalılık ca ve yalnızca tükenir kaynakların du sürüp gitseydi. Ya da işte şimdi meyyarlı ve planlı bir biçimde kullanılma dan boş. İzleyip göreceğiz ve de Oktay Ekinci olmanın ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini daha hızla kavrayacağız. Çünkü onun yeniliğe karşı çıkması, engel olarak görülmesi aşağıdaki gibi bir şeydi. “Bin yılların kentlerini ve mimari birikimlerini barındıran Türkiye’de, çağdaş şehircilik ve mimarlık bu zenginlikten neden ‘esin’lenemiyor? Dünyanın ünlü mimarlık okulları, ‘ütopya’larını geliştirmeleri için öğrencilerini Anadolu’ya gönderirlerken bizimkiler neden bulundukları kenti bile tanımıyorlar?” Neyse ki bu çağdışılığa katılan katılmayandan daha çok meslektaşımız ve duyarlı kurum ile kişilerimiz var da umutlarımızı diri tutabiliyoruz. ugün kapitalizmin ya da küresel söylemin merkezi olan ülkelere baktığımızda planlamaya olan inancı, onun güçlü ve vazgeçilemez bir disiplin ile uzmanlık alanı olduğunu ve de çok nitelikli planlar yapılarak uygulamaya geçirildiğini görüyoruz. Dolayısıyla kaynaklar planlama sayesinde rasyonel bir biçimde kullanılmakta ve bağlamında siyaset, planlamanın yanında olan bir iradeyi beyan etmektedir. Oysa ülkemizde planlamaya ilişkin; imar yasalarını üreten Meclis’ten, yerel yönetimlerin en küçük birimine kadar var olan siyasal irade yıllardır serbest piyasa ekonomisinin bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler anlayışı ile özdeşleşmiş ve başı boşluğu ifade eder hale gelmiştir. Paralelinde ise, hızla büyüyen kentlerimizdeki kaynaklar, değerler savurganca yitirilir olmuş, kentsel topraktan rant elde etme çabaları bu sürecin temel nedeni olarak ortaya çıkmıştır. Rant, ekonominin temel direklerinden birisidir. Ancak bunu serbest bırakıyor ve kendi topraklarınızı denetleyemiyorsanız, bu takdirde rant yıkıcı bir faktör haline gelmektedir. Bir başka ifade ile; rant bir anlamda kentteki kaynakları akılcı kullanmanın ve kentsel fonksiyonları rasyonel dağıtmanın önemli bir aracıdır. Ancak serbest piyasa anlayışınız değinilen gibiyse rant bir spekülasyon konusu haline gelir ve planlamanın disiplini ile öngörülerinden uzaklaşma zorunluluğu kaçınılmaz olur. Ülkemiz ve kentlerimiz uzunca bir süredir bu aşamayı yaşıyor. Oktay’ın mimarlık, kent, planlama konularında yanlışlara karşı yıllara dayanan mücadelesi üzerine çok şey söylendi, yazıldı ve tartışıldı. Onu önder kılan ve simgeleştiren bu mücadelenin temellendiği ana ekseni özetleyerek sizlerle paylaşmaya çalıştım. Bu eksenin dışında kalan her kişi, her kurum ve bunun devam etmesini isteyen gizli ya da açık her türlü çıkar ittifakı Oktay’ın karşısında oldu, onu sevmedi. Hiç fark etmediler ya da öyleymiş gibi yaptılar. Oysa, karşı çıktıkları insana, bilime ve ortak akıla ait olmayanlardı ve de kentin ortak malı olan, ortaklaşa üretilmiş, ‘Havuz Medyası’ İçin Açıklama! Sevgili okurlarım bu sütunda adı geçen her gerçek ve hükmi kişiye yanıt hakkı tanıdığımı bilir... Yine okurlarım bilir ki, ben özel kaynaklara başvurmam; ancak kamuoyuna mal olmuş, açık bilgi kullanırım. Rüşvet ve Yolsuzluk soruşturmaları kapsamında, kamuoyuna açıklanmış olan fezlekelerden yapılan haberlere dayalı bir yazı yazmıştım 9 Ağustos’ta... Bu yazı, hem kamuoyuna yansıyarak aleniyet kazanmış gayri resmi ve resmi belgelere, hem de bu belgelere dayanılarak yapılmış olan ve tekrar tekrar aleniyet kazanmış haberlere ilişkindi. Bu konuyla ilgili olarak Binali Yıldırım’dan bir açıklama yazısı almış ve gerçeklere uygun olup olmamasına bakmayarak, hiçbir hukuki zorunluluk olmamasına karşın, sırf kişisel ilkelerim çerçevesinde yayımlamıştım... SABAH gazetesinin ve ATV televizyonunun sahibi Turkuvaz Grubu’ndan da, noter aracılığıyla bir tane daha gelmiş... Hem aynı konuda ve tekrar niteliğinde, hem de yine hukuki bir zorunluluk yok; ama onun da önemli bölümlerini yayımlıyorum... Aslında notere de hiç gerek yoktu, doğrudan bana yollasalardı da yayımlardım! HHH Açıklama, yazımda ATVSABAH Grubu’nun “Havuz ifadesi çerçevesinde, ticari itibarlarının ve marka değerlerinin” zedelenmeye çalışıldığı iddiasıyla başlıyor ve şöyle devam ediyor: “... Cumhuriyet Gazetesi’nin, ... hiçbir değer taşımayan birtakım ses kayıtlarına ve adına fezleke denilmesi ile fezleke olamayacak metinlere dayanarak ATV televizyonu ve Sabah Gazetesi hakkında iftira teşkil eden ve kamuoyu nezdindeki itibar ve değerine gölge düşürücü nitelikte yakıştırmalarda bulunması; gazetecilik dışı amaçlarını açıkça gözler önüne sermektedir... ... Müvekkiller, bugüne kadar herhangi bir usulsüzlüğün içinde olmamışlar, herhangi bir kişi ya da kurumun güdümünde bulunmamışlar, her daim tarafsız ve objektif şekilde yayın hayatlarına devam etmiş ve etmektedirler... ... Daha önce yapılmış bu ve benzeri gerçek dışı haberle ilgili olarak pek çok tekzip başvurusunda bulunulmuş, bu başvurularımız kabul edilmiş ve yayınlanmıştır. Emre Kongar’ın ve yayıncı Cumhuriyet Gazetesi’nin bunları bilmemesi düşünülemez... ... Tekzibe konu haberde yer alan gerçek dışı bilgi ve açıklamaları; kötü niyetli ve hayali senaryoları; kısacası gazeteciliğin etik değerlerine yakışmayan bu haberi yayınlayan gazetenizi kınıyor, asılsız suçlamalara karşı cevabımızı kamuoyuna saygıyla sunuyoruz...” HHH Açıklamanın önemli bölümlerini yayımlarken bazılarını da siyahla vurguladım ki, tarihe iyice geçsin... Sütunum, her zaman burada adı geçenlerin açıklamalarına açıktır! Yalnızca mimar değildi Oktay’ı eleştirenleri, getirdikleri eleştirileri hatta sevmeyenlerini de düşünerek tanıdığım Oktay’ı sizlerle paylaştım. Onu bu kısa yazıların ötesinde ele alıp inançları ve ürettikleri ile değerlendirme zorunluluğumuz vardır. En azından yeni ve gelecek kuşaklar için bunu yapmalı, bir bilgeyi ilkeleri ile birlikte onlara tanıtıp, anlatmalıyız. Çünkü Oktay Ekinci yalnızca bir mimar değildi. Ülkemize, topluma, kent(ler)e karşı sorumluluklarını taşıyan, bu doğrultuda hayatını verecek kadar bıkmadan, usanmadan uğraş veren; bazen hukukçu, bazen plancı, bazen mimar, bazen toplumbilimci, bazen de sade bir yurttaş olarak sürekli üreten ve böylesi süreçlere sonuna kadar destek veren bir yurtseverdi. Ya da Cumhuriyet gazetesinde yapılan veda töreninde Erdal Atabek’in çok anlamlı ve derinlikli betimlemesiyle “o bir kurumdu”. Sevgili dostum; sen olmak, Oktay Ekinci olmak bir daha yaşanır mı bilmiyorum. Zor diye düşünüyorum. Ama şunu biliyorum. Böylesi erken ayrılığın, yarım kalmışlığın acısı ve isyanı içimde olsa da seni hak etmek gerekiyor. Her şey için sana minnettar olmak, yürekten teşekkür etmek yetmiyor. Seni hiç unutmamak gerekiyor. Ben öyle yapacağım. Saygıyla. Çıkar ittifakı karşısındaydı YÜKSEK PERFORMANS, YÜKSEK KAPASİTE! FMG 703 C • Dynamic Inverter Motor • Büyük dijital ekran • 30 dk. hızlı yıkama FMD 823B • Dynamic Inverter Motor • LCD Ekran • 30 dk. hızlı yıkama • Kolay Ütü Fonksiyonu ¨ 899 ¨949 FMF 923 • Dynamic Inverter Motor • Dijital ekran • 30 dk. hızlı yıkama WMD 1044BX • Dynamic Inverter Motor • LCD Ekran • Parlak krom kapak • 30 dk. hızlı yıkama • Kolay Ütü Fonksiyonu ¨ 1.049 ¨1.399
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle