03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2014 ÇARŞAMBA 6 HABERLER CHP’nin yeni dış politika kurmayı Murat Özçelik’ten HDP’ye ‘AKP sizi kullanır atar’ uyarısı ‘Çözüm yeri Meclis’ DUYGU GÜVENÇ ‘Sıfır Mantık’ Bu başlığı, Lübnan’da yayımlanan The Daily Star gazetesinin başyazısından aldım. Bu başyazı, “Hem barış sürecini son nefesime kadar sürdüreceğim diyeceksin hem de sınırın hemen ötesinde... Ayn el Arab’da (Kobani’de) yaşayanların acılarını görmezden geleceksin…. Bunu belki Erdoğan’ın Müslüman Kardeşleri’nin iç çevresindekiler anlayabilir; ama başka kimse ciddiye almaz” diyor. Ekliyor, “Türkiye’nin Kobani politikası, Ankara’nın sıfır sorun politikasından sıfır mantık politikasına geçiş riskine işaret ediyor”. Bu anlamlı saptamaya karşın, Star’ın yazıişlerinin de bizde pek yaygın bir hastalıktan mustarip olduğunu düşündürüyor: “AKP eskiden ne kadar ........ idi” (bu boşluğa, iyi, ılımlı, demokrat, mantıklı gibi bir şeyler yazabilirsiniz) “şimdi ........ oldu” (bu boşluğa da tam aksi bir şeyler yazabilirsiniz). Peki, neden böyle oldu sorusunun cevabı, “aldatıldık”, “anlamadık” gibi bahanelerle başlayıp “devlet AKP’yi kendine benzetti” filan gibi metafizik noktalara gidebiliyor. “Aldatılmışlık” bahanesi üzerine bir şey yazmayı artık midem kaldırmıyor. Şu “devlet AKP’yi kendine benzetti”, “AKP devletleşti” türünden açıklamalar ise bize bir “tecavüze uğramış kurban” resmi sunuyor. Bu resimde, teorik “takılırsak” Hegel’in mutlak ruhu gibi kendi kendisiyle ilişki içinde devinen, dışındaki her şeyi belirleyen bir devlet var. AKP, bu devlete dokununca hemen onun tarafından belirlenmeye başlamış. Popüler kültüre “takılırsak” bu kez devlet karşımıza, ısırdığını değiştirerek kendisine benzeten, tutsak alan bir vampir olarak çıkıyor. Bu iki yaklaşımın ikisini de “sıfır mantık” kategorisine sokabiliriz. Gerçeklik içinde kalmak istersek, AKP’nin bırakın devlet tarafından belirlenmeyi, devraldığı devleti ilk döneminden bu yana hep bir yönde dönüştürecek adımlar attığını (bizim de o sıralarda “pasif devrim” sürecinden söz ettiğimizi) hatırlatabiliriz. Bu tartışmaları 20052007 döneminde yaparken, AKP devletinin hızla modern burjuva devletin demokratik biçiminden uzaklaşmakta olduğunu defalarca vurguladığımız için, bildik örnekler üzerinde durmayacağım. Ama güçler ayrılığının nasıl aşındırıldığını, yargının nasıl denetim altına alındığını, polisin adeta hükümetin aracına dönüştürüldüğünü, Cumhurbaşkanı’nın denetimden kurtarılmış bir Reise (pardon Başkan diyecektim) nasıl dönüştüğünü anımsatabiliriz. Nihayet, bu anımsatmalara, Kobani protestoları sırasında Başbakan’ın aniden ve kolaylıkla “Emir verdik cezalandırıldılar” ifadesiyle yargısız infaz havasına girmesini, muhalefeti hain ilan ederek farklı görüşleri susturmaya kararlı, tipik totaliter lider kimliği sergilemesini ekleyebiliriz. AKP’nin elinde tam anlamıyla bir dönüşüm geçiren “eski Türkiye” devleti baskıcıydı, acımasızdı, “derini”, provokatörü vardı, şovendi (yani hemen her devlet gibiydi); ama o devletin yaşamının çeşitli aşamalarında, hiçbir sivil siyasi lider, “Emir verdik cezalandırıldılar” gibi bir ifade kullanmadı. Eski Türkiye devletinin siyasileri hep bir burjuva devletinin görüntüye önem veren pratiğine sadık kaldılar; tarafsızlık imajını korumaya çalıştılar. Bu biçimseldi vb., o başka konu. Önemli olan toplumsal dengelerden, “güçler ayrılığının” koyduğu sınırlardan, halkın siyasilere ilişkin beklentilerinden dolayı bu biçimselliğe gerek duyulmasıydı. Şimdi “Yeni Türkiye’nin” devletinin siyasileri böyle bir biçimselliğe gerek duymuyorlar. Simgesel ve fiziki şiddeti açıkça uygulamaktan çekinmiyorlar. Referandum, Gezi, Kobani (ilgili protesto gösterileri ve çatışmalar) olaylarının her biri, realitenin çatlaklarını örten fantezileri birer birer yıktılar, gerçeği düşünmemiz için yeni bir olanak yarattılar: AKP bu ülkeyi, nerelerden geçirerek nereye getirdi? Bu ne biçim bir yer? AKP ile barış süreci olur mu? Bu siyasi akım, Mısır’da olduğu gibi kendini devletin “dümeninde” adeta rakipsiz bulunca, neden hep aynı şeyleri yapıyor? Şimdi bu soruları daha sağlıklı biçimde tartışabiliriz. Peki, bu olanağı değerlendirmeye vaktimiz olacak mı? Yoksa AKP, projesini sonuna kadar götürüp totaliter bir devlet yaratma sürecini tamamlayarak hepimizi susturacak mı? Zamanın bizden yana olmadığı kesin! ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dış politika danışmanı olarak partiye katılan ve CHP’nin IŞİD’e karşı mücadele için yeni tezkere çıkarılması önerisinin de mimarı olan Murat Özçelik, eğitdonatın bu aşamada Türkiye’ye sadece ek yük getireceğini Türkiye’nin önceliğinin NATO ve İranRusya ikilisiyle anlaşarak ilerlemek olduğunu söyledi. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı döneminde çözüm sürecini başlatan ekip içinde yer alan Özçelik, AKP ile tek taraflı adım atmamasını istediği HDP’ye, “AKP ile yalnız yü u IŞİD terörü konusundaki eğitdonat planının bu aşamada Türkiye’ye sadece ek yük getireceğini belirten Murat Özçelik, Türkiye’nin önceliğinin NATO ve İranRusya ikilisiyle anlaşarak ilerlemek olduğunu söyledi. Çözüm sürecinin Meclis üzerinden yapılması gerektiğini belirten Özçelik, “HDP AKP’nin iki dudağına bakmazsa biz varız” diye konuştu. rümeyin. AKP seni sonuna kadar kullanır, işi bitince bir kenara atar. 3 yıl sonra sizi ortada bırakır. AKP’nin iki dudağına bakmazsanız biz varız. Gelin parlamentoda birlikte yapalım” çağrısında bulundu. metin aldığı yanlış kararlar yüzünden Musul Başkonsolosluğumuzu işgal ettiler, rehin aldılar. Üstelik bununla ilgili konuşursanız ‘vatan hainisiniz’ dediler. Onlara göre herkes vatan haini zaten. O dönemde yapamadığımız için Kürtler de bizim vatandaşımız ve ‘bizi kurtarın’ diye bağırıyorlar; biz de hiç değilse bırakın YPG’ye yardım etmeyi ki YPG’ye yardım etmek daha saçma bir şey, “kendi askerimizle girelim Kobani’ye, vururuz uçakla, o insanları da alırız ve sonra da önümüze bakarız” dedik. Yoksa bölgede yapacağınız her şeyde NATO ülkelerini yanınıza almadan, Rusya’nın ve İran’ın da bu konuda görüşlerini almadan, finali belirleyemezsiniz. Hükümetin eğitdonat konusunda mutabakata vardığını anlıyoruz. Bu ne getirir, ne götürür? Sadece ve sadece yeni adam eğitmekle meşgul olursunuz. Üstelik bunları hangi bütçeyle yapacaklar? İnşallah onu da bize yaptırmazlar. Çakılıp yaralanıp geri ye geldiğinde de ona da ayrı bir destek vermek zorunda kalırsınız, sonra adamlar buraları vurmaya başlarlar. Ya da IŞİD’e katılırlar. BD yanımda görünsün yeter diyorlar Üs kullandırmanın, topraklarını hava sahasını kullandırtmanın standartları nedir? Böyle bir şeyin uygulamaya geçirilmesi için ciddi bir devletin neleri müzakere etmesi gerektiğinin örneği 2003’te Bölükbaşı’nın da yaptığı müzakerelerdir. Bu metinler yokken, “ABD yanımda görünsün de ben de her şeyi yaparım” diyerek gidiyorlar. Ve en vahimi de yabancılar bize gelip ‘Kobani’ye yardımcı olun, Kürtlere yardım, içeride de çözüm süreci sürmeli’ diyorlar. Sizin yanıtınız? Biz demokratik bir ülkeyiz; Erdoğan ile Öcalan burada sadece aktördür. Bu memleketin demokrasisine ne Erdoğan’dan, ne Öcalan’dan hayır gelir. Bir tanesi Türkiye’nin başında, öbürü bölgede tek adam olmak istiyor. Eğer siz Kürtler için bir şey yapmak istiyorsanız, bunu AKP ve Öcalan üzerinden yaptığınız takdirde, hallettiğinizi sandığınız şeyleri bu devlet üç sene sonra sizin gırtlağınızdan alır. Ama öte yandan da Kürtleri, sizinle hareket etmeleri için ikna etmeye çalışıyorsunuz? Beni Kürtlerin bazıları sever, bazıları sevmez ama BDP’lilere Washington’da söyledim, Öcalan ve Erdoğan’dan hayır gelmeyeceğini. Bir de siz tek taraflı adım atarsanız, nasıl olsa AKP “bize şunu da, bunu da verir, millet de ses etmiyor, biz bölgede şu adımları atalım, oldu bitti yaratalım” derseniz 3 sene sonra sizi de mahvederler. Daha bunu görmediler... CHP’nin Kürt açılımı nasıl gerçekleşecek? Biz Avrupa Özerk Yönetim Şartına ‘evet’ derken bütün Türkiye’de uygulanması kaydıyla dedik ve bunu ‘parlamentoda konuşuruz’ dedik. Ama onlar parlamentoda hiç konuşmuyor. Oysa demokrasi dediğin şey parlamento. Peki CHP’nin Kobani eylemlerinde ölen 38 kişi ile ilgili bir stratejisi, planı var mı? Burada ölen insanın kanı üzerinden siyaset yapamazsın. Türkiye’ye karşı sorumluluğun var. Biz düzgün bir partiyiz. İş ateşe atılsın diye düşünmüyoruz. Eğer HDP, AKP’nin iki dudağına bakmasa, ‘biz varız’ dedik bu işte. Dediğimiz Kürt vatandaşlarımızı, bundan böyle AKP’nin iki dudağına bakmak yerine, Meclis’te sabır ve uzlaşı ile siyaseti ve gerçek demokrasiyi desteklemeye davet ediyoruz. Diyoruz ki, Kobani’ye sizi kurtarmak için ne yapacaksak, asker göndereceksek yapalım. Sadece AKP’ye bakmayın. Ortak bazı toplumsal uzlaşının altını uzun bir süreçte, parlamentoda yaparız. Ben sizinle konuşmaya hazırım. A na amaç IŞİD değildi Neden CHP, Türkmenler için sesini yükseltmedi de Kobani’de yükseltti? Tel Afer’den Türkmenlerin çıkartılmasından 4 gün önce hükü A ‘HÜKÜMET TERSİNİ İSTİYOR’ ‘Almanya modeli aldatmaca’ TÜREY KÖSE ANKARA Almanya’da iki dönem Sol Parti’den milletvekiliği yapan Prof. Dr. Hakkı Keskin polisin yetkilerinin “Alman modeli” ile artırılmasına yönelik hazırlıklarla ilgili olarak “Keşke Almanya’daki demokrasinin onda biri burada olsa, polis o kadar toleranslı davransa” dedi. Almanya’da yaşadığı dönemde Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde (SPD) çalışan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş da “Alman modeli” açıklamalarını “aldatmaca” olarak nitelendirerek “Almanya’daki özgürlüklerin yüzde 10’u burada yok” dedi nitelendirdi. Almanya’da 20052009 döneminde Sol Parti’den milletvekilliği ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeliği yapan Prof. Dr. Hakkı Keskin, “Alman modelinden neyi kastediyorlar, tam anlamadım. Polisin eğitilmesi anlamında diyorlar herhalde. Almanya’da uygulanan demokrasinin keşke onda biri burada olsa” dedi. “Almanya’da polisin bu tür olaylarda olabildiğince radikal grupları kitleden ayırdeden, onları izole eden bir strateji izlenmesi yönünde eğitildiğini” vurgulayan Keskin şu bilgileri verdi: “Türkiye’de istenen olay tam tersine. Almanya’da herkesin temel bir hak olarak, yüHakkı Keskin: rüyüş yapma hakkı var. Gezi Almanya’da Parkı’nda insanlar hiçbir kauygulanan demokrasinin ba kuvvet kullanmaksızın kenkeşke onda biri di görüşlerini dile getirip proburada olsa. testo edecekler, polis ona izin vermiyor. Almanya’da böyle bir olay yok. Yürüyüş yapacaksanız, önceden haber veriyorsunuz ‘şurada miting yapacağım’ diye. Öyle şehir dışında da değil, yürüyüşü niye yapıyorsunuz, kamuoyuna duyurmak için. Uzak bir yere gönderemez sizi. ‘Trafiği çok ciddi engelleyecek bir cadde olmasın’ diyebilir. Kamuoyunun dikkatini çekebilecek önemli bir yer alma hakkınız var. Türkiye’de bakıyoruz polis geliyor, hemen biber gazı, su sıkarak copla müdahale ediyor. Yürüyüşü engellemeye çalışıyor. Yürüyüş hakkının temel bir hak olduğunu unutuyorlar. Almanya’da herkesin yürüyüş yapma hakkı var, polisin tek görevi o yürüyüşün engellenmemesi, sataşmaların olmaması için önlem almak. Keşke Almanya’dakinin yarısı kadar toleranslı davransalar. ” Keskin, 48 yıldır Almanya’da yaşadığını, 30 yıl hocalık, sivil toplum örgütlerinde başkanlık ve milletvekilliği yaptığını vurgularken “Hükümeti hep çok yoğun eleştirdim. Hiçbir zaman bana, ‘niye bu eleştiriyi yapıyorsunuz’ diye en ufak bir tepki olmadı. 45 yıl önce Batı Avrupa’daki millletvekilleri olaErcan Karakaş: rak ortak bir açıklama yapmışAlmanya’daki tık, basına yapılan baskılarla ifade özgürlüilgili. O zaman Başbakan Tay ğünün, gösteri yip Erdoğan çıktı grup toplanyapma hakkıtısında ‘Türk kökenli milletvekil nın yüzde 10’u bizde yok. leri dikkat etsinler, ezilirler’ diye bizi tehdit etti” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş da “Almanya’da adam kaçırma, terör, benzeri olaylarda mahkeme kararıyla aramalar yapılıyor, bilgilere girilebiliyor. Çok yakın tehlike halinde bazı tedbirler alınabiliyor. Bizim hükümet öyle bir veriyor ki, sanki her olayda kullanılabilecek. Gezi’de, Alevi yürüyüşünde falan kullanacaklar. Bu bir aldatmaca” görüşünü dile getirdi. Almanya’nın gösteri haklarının kullanılması bakımından “bayağı iyi durumda” olduğunu ifade eden Karakaş, “Hükümet büyük bir yanıltma içinde. Almanya’daki ifade özgürlüğü, gösteri yapma hakkının yüzde 10’u bizde yok. Adam kaçırmalara, terör önlemlerine karşı tedbirler alınıyor; ama böyle kitlesel gösterileri, Gezi gibi olayları engellemekle alakası yok” değerlendirmesini yaptı. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı döneminde çözüm sürecini başlatan ekip içinde yer alan Murat Özçelik, solcu laik olmasına karşın AKP’nin kendisi ile çalışmasını şöyle açıklıyor: “Başta ODTÜ mezunu, solcu, laik olduğumu biliyorlardı, ama Turgut Özal’ın yanında çalışmış olmaktan dolayı... Bir de benim Kürtlere tabu ile yaklaşmadığımı gördüler. Ama Davutoğlu’nun ideolojik gelişimine bakarsanız, belli bir dönemde Turgut Özal’ı dahi yanlış yapmakla, Batı’ya yönelmesini yanlış bulmakla eleştirir o.” ‘AKP’nin derdi Esad’ı indirmek’ Türkiye için çıkışı nerede? Rusya ve İran, IŞİD konusunda benimle hemfikir. NATO diyor ki, ‘IŞİD’i yok etmek istiyoruz ama ama Esad’a bizi bulaştırma’. O zaman Türkiye sadece IŞİD için mesela belli bölgelerde birincil aşama olarak, insanları sağlimen bir şekilde geriye dönmesini sağlar. Bunu yapmak için hava unsurlarını kullanımını, kara operasyonunun ABD ile yöntemini belirlersin ondan sonra da, o bölgelerde, eğitdonata geçersin. Yani önce güvenli bölgeleri oluşturur ondan sonra eğitirsin. Ama hükümetin tek derdi, oraya ben adam göndereyim de Beşşar’ı da götürürsem, İslam devletini her tarafta kurmuş olurum. Uçuşa yasak bölge ilan edilmesinin koşulu nedir? Rusya ve İran’a güvence vermeniz lazım, ‘Nusayrileri kesmeyeceğim’ diye. “Beşşar ile derdim yok” diyeceksin. Biz bunu BMGK kararı ile yine yapalım dersen onun üzerine gelirler, Kürtleri de kurtarırlar bilmem. Ama bunların ana derdi Irak. Çünkü petrol Irak’ta. O yüzden “burada donateğit ne yaparsan yap, öbür tarafta bir şey olursa, karşılık veririm” diyorlar. ‘Biz Demirtaş ile konuşuruz’ CHP’nin Kürtlerle flörtü ne aşamada? Seçim sonrasına kalır. Biz hep şunu söyledik, ‘HDP ile ki eşbaşkanı cumhurbaşkanı adayı olmuş kişidir. Demirtaş ile konuşmak gayri meşru olamaz. Biz de Demirtaş ile konuşacağız. Ama şu anda dağın verdiği talimat üzerine hareket eden bir HDP var. Biz HDP ile açıktan konuşmaya kalktığımızda’ da AKP bize “PKK’lilerle görüşüyorsun” diyecek. Bir tek şeyde HDP’yi gerçekten uyarmak gerekiyor. Eğer yine aldatılıp da haziran seçimine kadar susup “biz bununla idare ederiz sonra yaparız” derlerse. O zaman bizimle de işbirliği olmaz. Sizce taban bu işbirliğini kaldırır mı? Eğer halk bizim anayasanın değiştirilip, tek adam yönetimi gelmesin diye uğraştığımızı anlarsa bu olur. Çözüm süreci de sistem üzerinden, Meclis üzerinden yapılır. Bugüne kadar herkes, MİT üzerinden Öcalan ile konuştu. Ama AKP, Öcalan’ı aldı parlattı. Kandil de “parlatın, biz paslaştığımız sürece sorun yok” dedi. Son olaylar bunu açıkça göstedi. Eski Yeni Türkiye devletleri... 38 öğrencinin yargılanmasına başlandı 29 Ekim Resepsiyonu ‘Aksaray’da Gözaltını gözden kaçırdılar HAKAN DİRİK Erdoğan’dan krokili davetiye MAHMUT LICALI İZMİR Soma’daki iş cinayetini protesto amacıyla Ege Üniversitesi’nde işgal eylemi gerçekleştiren ve haklarında toplam 298 yıl hapis cezası istenen 38 öğrencinin yargılanmasına İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Sanık avukatları, gözaltı görüntüsünün bulunmadığını belirterek bu sırada işkence yapıldığını öne sürdüler. Soma’da yaşananlara dikkat çekmek ve Berkin Elvan’ın ölüm acısını paylaşmak isteyen Ege Üniversitesi öğrencileri bu sırada baskı gördükleri iddiasıyla Yabancı Diller Bölümü’nü işgal etmiş, kapıları zincirleyip binanın çatısına çıkmıştı. Eylem, polisin gece yarısı helikopterli baskınıyla sona ermişti. Duruşmada, sanık avukatları hukuka aykırı delillerin dosyadan çıkarılması ve mahkemenin görevsizlik kararı vermesini istedi. Sanık avukatları ayrıca öğrencilerin her aşamada görüntülerinin kaydedildiğini ancak gözaltı görüntülerinin ise yer almadığını anımsatarak sanık öğrencilere kolluk kuvvetleri tarafından işkence yapıldığını söylediler. Duruşma 30 Ekim’e ertelendi. İşkence iddiası ANKARA Cumhur başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez ev sahibi olacağı 29 Ekim resepsiyonu için gönderilmeye başlanan davetiyelerde Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisi üzerine yapılan ve kamuoyunda “Aksaray” olarak tanımlanan bina “Cumhurbaşkanlığı Beştepe” olarak tanıtıldı. Yeni binada yapılacak resepsiyon için gönderilen davetiyeyle birlikte ayrıntılı bir kroki de yer aldı. Buna göre davetliler resepsiyonun yapılacağı binaya doğrudan araçlarıyla gidemeyecek. Davetiyede resepsiyonun yapılacağı AOÇ arazisi üzerine yapılan bina için “Cumhurbaşkanlığı (Beştepe)” ifadesi kullanıldı. Davetiye birlikte gönderilen krokide de araçların hangi kapıdan yerleşkeye gireceği ve hangi kapıdan çıkış yapacağı konularında bilgilere yer verildi. Krokide ana binada yapılacak “Resepsiyon alanı”, “Şoförsüz davetli otoparkı”, “Şoförlerin bekleyeceği otopark alanı” ile resepsiyon alanının hemen yanında yer alan “Araç inme ve binme noktalarıyla” ilgili bilgiler yer aldı. Ayrıntılı kroki
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle