Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 EKİM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 ‘1 yerine 5 TOMA’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kobani eylemlerinden doğan zararların karşılanacağını, ancak bundan sonra zararları “vandalizm” yapanların ödemesi için yeni bir düzenleme getireceklerini açıkladı. Güvenlikle ilgili her türlü önlemin alınacağını kaydeden Davutoğlu, “Yakılan her TOMA’nın yerine gerekirse 5 TOMA, 10 TOMA alınacak” dedi. CHP ve HDP’yi sert şekilde eleştiren Davutoğlu, Türkiye’ye dönük tehditlerde kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklarını belirtti. Kobani eylemleri için “vesayetçilerin perde gerisinde oldukları 2015 seçimini ipotek amaçlı” olduğu iddiasını yineleyen Davutoğlu AKP Grup toplantısındaki konuşmasında özetle şunları söyledi: HSYK seçimine darbe örneği: Yargı ne zaman bürokrasinin bir kesimiyle vesayet ilişkisine girmişse darbele Davutoğlu, CHP ve HDP’yi eleştirdi, yeni güvenlik önlemlerini açıkladı u Yarın bazı Avrupa merkezlerinde ‘Türkiye otoriterleşiyor’ şeklinde birtakım yayınlar yapılmasın diye Avrupa ülkeleri başta Almanya ve İngiltere olmak üzere oradaki uygulamalardan da faydalanarak birçok konularda güvenliği teminat altına alıcı adımlar atacağız. re meşruiyet kazandırmıştır. 27 Mayıs, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat yargısının brifing alması hepimizin bildiği şeylerdir. Saidi Nursi’den Nâzım Hikmet’e, rahmetli Adnan Menderes’ten Necmettin Erbakan’a, Necip Fazıl’dan Şeyh Said’e, Deniz Gezmiş’ten Seyit Rıza’ya, İskilipli Atıf Hoca’ya kadar. Yargının vesayet altına aldığı, şu veya bu görüşten, inançtan, mezhepten onlarca önemli kanaat önderimizi bu topraklarda kaybettik. Kılıçdaroğlu sorumsuz: Olaylar tırmandığı zaman Kılıçdaroğlu, önce “herkes sakin olsun” dedi, sonra da “Bütün bunların sorumlusu IŞİD’e destek veren hükümettir” dedi. Yani aslında o provokatörlerin argümanlarını destekledi. Bu nasıl bir sorumsuzluktur? Türkiye, IŞİD’e de, Esed’e de karşıdır ve karşı olmaya devam edecektir. Bütün meseleleri Suriye rejimini ve Esed’i korumak. Esed Arap Baas’ı, CHP Türk Baas’ı, HDP de Kürt Baas’ı. TOMA’lı önlem: Güvenlikle ilgili ne tedbir alınması gerekiyorsa alınacak. İhtiyaçlar giderilecek. Yakılan her TOMA’nın yerine gerekirse 5 TOMA, 10 TOMA alınacak. Kamu binaları eğer yakılmışsa onların daha iyileri yapılacak. Yangın yerinde gül yetiştireceğiz biz gül. Bütün kamu binaları, bütün işyerleri tekrar ihya edilecek. Şimdi de daha önce güvenlik eksikliğinden şikâyet edenler bu tedbirler gündeme geldiğinde eminim “polis devletine mi dönüyoruz?” diye içeriden ve dışarıdan saldırmaya başlayacaklar. ‘Türkiye otoriterleşiyor’ denmesin diye: Yarın bazı Avrupa merkezlerinde “Türkiye otoriterleşiyor” şeklinde birtakım yayınlar yapılmasın diye Avrupa ülkeleri başta Almanya ve İngiltere olmak üzere oradaki uygulamalardan da faydalanarak birçok konularda güvenliği teminat altına alıcı adımlar atacağız. Türkiye’de bir polis bir yere müdahale ettiğinde bunu aşırı güç kullanımı olarak görenlerin Frankfurt’ta ya da Londra’da benzer tavırlar aldığında bunu normal güvenlik tedbiri olarak görmeleri çifte standarttır, kabul edilemez. Kesinlikle Emniyet güçlerimizin ve bu anlamda da yargı sistemimizin olaylara seri ve çabuk bir şekilde müdahale etmesini garanti altına alacağız. Çözüm süreci, kamu düzenine alternatif değil: Davutoğlu, Singapur Başbakanı ile birlikte düzenlediği basın toplantısında da TSK’nin Hakkâri’de düzenlediği operasyonun çözüm sürecini nasıl etkileyeceği yönündeki bir soru üzerine, TSK’nin kendisine yönelik tacizler nedeniyle operasyon yaptığını açıkladı. Sürecin kamu düzenine alternatif olmadığını belirterek, şunları söyledi: “Çözüm sürecine bu anlamda bağlılığımız ve kararlılığımız devam etmektedir. Ama kamu düzeninin sağlanması için ne gerekiyorsa yapılacak. Aksi takdirde çözüm sürecini sürdürmek de mümkün hale gelmez. Kamu düzeni, çözüm sürecinin altyapısını sağlar.” Davutoğlu, AKP Genel Merkezi’nde partisinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki belediye başkanlarıyla bir araya geldiği toplantıda da AKP’li belediye başkanlarının baskı ortamına direnerek, bölgelerinde ve Türkiye’de demokrasiyi savunduklarını öne sürdü. Davutoğlu, “Çözüm sürecinde bazı çevreleri muhatap almamız onların Kürt halkının, Kürt kökenli vatandaşlarımızın yegâne temsilcisi olduğu anlamına gelmez. Doğu Anadolu’da ve Güneydoğu Anadolu’da hâlâ en büyük parti AK Parti’dir. Halkımız size bir emanet verdi” dedi. ‘Eğitdonat için yasal boşluk yok’: Davutoğlu, Suriyeli ılımlı muhaliflerin Türkiye’de eğitilmesinin yasal dayanağının ve Türkiye’nin uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge konularındaki taleplerinde gelinen aşamanın sorulması üzerine de şunları söyledi: “Uluslararası toplumun, BM’nin aldığı kararlar var. Herhangi bir yasal boşluk da yoktur. Türkiye’nin güvenli bölge talebi, kesinlikle bir askeri tampon bölge ile karıştırılmamalıdır. Türkiye’nin kaygıları giderilmeden, herhangi bir şekilde Suriye içinde bizim için risk oluşturacak bir çabaya girmesini kimse beklemesin.” (AA) niye görüşüyorsun ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, hükümetin Kobani ile çözüm sürecinin ayrı konular olduğu açıklamalarına tepki göstererek “2.5 yıldır İmralı’da ve Ankara’da masada neyi konuştuk” dedi. Kobani eylemleri için sokağa çıkma çağrısının hâlâ arkasında olduklarını söyleyen Demirtaş, hükümetin bu eylemlere misliyle karşılık verileceği söylemi üzerine de “Ölümden öte köy yok ne yapacaksın” diye konuştu. Demirtaş, “Dilinizi düzeltin. Bütün bu diyalog çağrılarını reddetmeyin” dedi. HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, grup toplantısında, AKP’nin Suriye’de mezhepçilik yaptığını söyledi. AKP’nin valilerinin desteğiyle ve Türkiye’nin parasıyla IŞİD’in çeşitli kentlerde toplantılar yaptığını, dünyanın her yerinden gelen çetelerin Türkiye’yi bir aktarma istasyonu olarak kullandığını belirten Demirtaş, bu çetelere Esad’a karşı savaşmaları ve Kürtlerin bir statü elde etmemesi şartıyla para ve silah desteği verildiğini ifade etti. Türkiye’de başlayan çözüm sürecinde buna uygun politikaların oluşturulmasını istediklerini belirten Demirtaş, “Bunların hepsi İmralı’da yapılan görüşmelerde masadaydı. 2.5 sene konuştunuz. 30 gün öncesine kadar ‘Süreç ayrı Rojava ayrı’ demediniz. PYD yetkilileri geldi görüşmeler yapıldı. Kürtler düşman değil. El altından bütün silahların El Nusra’ya gitmesini engellemediniz. Kalın kalın kitaplar yazmışlar ya zannediyorlar ki her şeyi onlar biliyor. Hayat sizin yazdığınız kitaplarda değil. Kendi yazdığınız derinlikte boğulmak üzerisiniz” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki yıldır aynı masada oturduğu kişileri IŞİD’le aynı gözle gördüğü yönünde açıklamalar yaptığını belirten Demirtaş, “Aynıysa iki yıldır niye görüşüyorsun? Peki nasıl dağdan indireceksin bu insanları? Bunların hepsi halkın duygusunda kırılma yaratıyor” dedi. Demirtaş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Sıkıysa IŞİD’in karşısına çıkın” sözünü, “Size yalvaran sizin gibi alçak olsun. IŞİD’in karşısında asla boyun eğmedik. Bizim korkumuz IŞİD’in Kobani’yi düşürmesi karşısında ortaya çıkaracağı reaksiyondur” diye yanıtladı. Kobani için ‘sokağa çıkın’ çağrısının arkasında olduklarını belirten Demirtaş, eylemlere “misliyle karşılık verileceği” yönündeki açıklamalara da şu sözlerle karşılık verdi: “Ölümden öte köy var mı? Ölümlerin en acısını yaşattınız. Neyle tehdit ediyorsunuz bizi? Dersim’i, Çorum’u, Maraş’ı, faili meçhulleri... Ne kaldı elimizde? Her birimizin canı Allah’ın emriyle halkımızın uğruna kurban olur” dedi. Kürsülerden kimsenin HDP’ye ‘katil’ diyemeyeceğini söyleyen Demirtaş, “Hele hele Cumhurbaşkanı sen hiç diyemezsin. Roboski’nin emirini, Gezi’nin emirini veren sen, Türkiye’de bize en son katil diyecek kişisin. Sen önce bunların hesabını ver” dedi. Demirtaş, İmralı’dan gelen mesajı da okudu. Türkiye’nin Ortadoğu’da patlamaya hazır büyük bir bombanın üzerinde oturduğunu anlatan Demirtaş, “Dilinizi düzeltin. Bütün bu diyalog çağrılarını reddetmeyin. Öyle bir fırtına gelir ki ne sen kalırsın ne ben kalırım, siyaseti dümdüz ezer geçer neye uğradığını şaşırırsın” dedi. IŞİD’le bir tuttuyorsan Demirtaş’tan Erdoğan’a: Çağlayan’ı kızdıran yanıt 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında 700 bin liralık “rüşvet saat” aldığı iddiasının odağındaki eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Meclis’te kendisine “baktığı” gerekçesiyle, CHP Bolu Merkez İlçe Başkanı Hüseyin Yıkılmaz’a “Ne bakıyorsun lan” dedi. “Saatime bakıyorum” yanıtı alınca korumalarıyla birlikte Yıkılmaz’ın üzerine yürüyen Çağlayan, CHP grubunun önüne kadar geldi. (AA) ‘Kürtlerin temsilcisi değiller’ MHP LİDERİ BAHÇELİ CHP lideri, IŞİD’e yardım konusunda kanıt isteyen hükümete yüklendi Kılıçdaroğlu’ndan silah belgesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin IŞİD’e yardım götürdüğü iddialarıyla ilgili “belge” isteyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, Adana’da silah taşıdığı belirtilen TIR şoförleri ile soruşturmayı yürüten savcının ifade tutanaklarını göstererek yanıt verdi. CHP lideri, “IŞİD’e destek vermeyin dedik. Ahmet Bey çıkıp ‘Bunu söylemek vatan hainliğidir’ dedi. IŞİD’e destek verdiklerini bütün dünya biliyor. Belge mi istiyorsun sen, al sana belge” diye yüklendi ve Türkiye’de şu anda “Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamının boş” olduğunu söyledi. CHP Lideri, Kobani için yeni tezkere önerisine “Aklına ihtiyacımız yok” diyen Davutoğlu’nu, “ergenlik çağındaki çocuk” düşüncesiyle konuşmakla, “yeni tezkere” önerisine karşı çıkan MHP lideri Devlet Bahçeli’yi de “AKP’nin koltuk değneği” olmakla suçladı. Grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu Kobani’yle ilgili uyarılarda bulundu. Kılıçdaroğlu, “Kobani’de sivil kalmadı, PKK unusuru var’ diyorlar. Dünyadan haberi olmayanın söylemidir bu. 10 Ekim 2014. BM Suriye Özel Temsilcisi’nin açıklaması: Çocuk ve yaşlı dahil yüzlerce sivilin kentin içinde olduğu söyleniyor. BM diyor ki ‘IŞİD’in eline geçerse Kobani, Srebrenitsa katliamına benzer bir katliam yaşanabilir’. Orada yaşayan Türkmenlerin, Kürtlerin, Arapların akrabaları Türkiye’de. Bir katliam olursa, kayıtsız kalmamız mümkün değil. IŞİD, Kobani’yi alırsa 400 kilometrelik sınır komşumuz ‘Onların karşısına çıkın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kobani eylemleriyle Türkiye’de terör estirildiğini belirterek, “Kendinize güveniyorsanız, sıkıysa, yüreğiniz yetiyorsa IŞİD’in karşısına çıkın da görelim” dedi. Bahçeli, “ne olduğu belli olmayan” Esad karşıtı ılımlı muhaliflerin eğitilmesinin “Suriye’yle adı konmamış bir savaşa girmek” anlamına geleceğini ifade etti. Bahçeli, “Elinde silah tutanların neresi ılımlı, neresi soğuk nasıl bilinecektir? Sayın Başbakan neyi eğitiyor, neyi donatıyorsunuz” dedi. Yeni yasama yılının ilk grup toplantısında konuşan MHP lideri Bahçeli, Kobani için koridor açılması ve silah yardımı yapılmasının vatana ihanet olacağını savundu. PYD lideri Salih Müslim’in Türkiye’ye geldiğini anımsatan Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “PYD’yi bir anlamda meşru gördüklerine” ilişkin açıklamalarını eleştirdi. Bahçeli, “Fotokopi Başbakan’ın ağzından çıkanı kulağı duymuş mudur? Davutoğlu, PYD terör örgütünü ne hakla, hangi yetkiyle meşru görmektedir?” dedi. olacaktır” dedi. Hükümetin terör örgütü IŞİD’e desteğine ilişkin Adana Savcısının ifadesini okuyan Kılıçdaroğlu, Başbakan Davutoğlu’na yüklendi. Kılıçdaroğlu, “Ahmet Bey, al sana belge. Cumhuriyet Başsavcılığı Adana. Bir savcının ifadesi bu. Terör örgütlerine silah gönderildiğine dair. Silahları götüren şoförlerin ifadesi bu da. Hangi belgeden söz ediyorsun? Ben ona soruyorum. Kim vatanına ihanet ediyor sevgili Ahmet Bey! ‘Biz TIR’larla insani yardım malzemesi götürüyoruz’ diyordu. İnsani yardım malzemesi götürüyorsan, mahkemeye neden yasak getiriyorsun? Türkmenler ‘biz hiçbir şey almadık’ diyordu. IŞİD’in elindeki silahlar Davutoğlu marifetiyle gönderilen silahlardır. IŞİD’e açıkça bu hükümetin desteği var” dedi. Bahçeli’ye IŞİD yanıtı eclis’te ilk kez kimyasal önlemi Toplantı öncesinde Davutoğlu’nun oturduğu yere konan çiçek ve su özel bir dedektörle kimyasal analizden geçirildi. Davutoğlu’na kimyasal önlem, Meclis’te ilk kez uygulandı. M eski genelkurmay başkanı Boş verin. Beyaz Saray’dan gelen “Türkiye IŞİD’e karşı İncirlik Üssü’nün kullanılmasını kabul etti”; Ankara’dan gelen “Valla billa yalan, etmedik. Yani daha etmedik” yollu laf yarışına boş verin. Başbakan Davutoğlu’nun “Kobani bizim canımız, dostumuz, hısmımız, akrabamız” lafazanlığına da, CumhurBaşbakan’ının “Kobani ile bizim ne alakamız var” yavesine de boş verin. Ancak… Ancak Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadele etmek için şart koştuğu “Koalisyon asıl Suriye rejimini hedef almazsa biz yokuz” yollu ayak diremesi ile ABD’nin bir yandan “Önceliğimiz IŞİD’dir” deyip bir yandan da Erdoğan Davutoğlu ikilisinin gönlünü almak için. “Tabii Suriye rejiminin devrilmesi için ÖSO’yu da destekleyeceğiz” deyişine boş vermeyin. Erdoğan yönetimindeki AKP iktidarı acep neden Suriye’deki Baas rejimini devirmek için yeri göğü birbirine katıyor? ABD yönetimi salt Erdoğan Davutoğlu ikilisinin kara gözlerinin hatırı için mi Esad’ı devirmek için örgütlenen ve desteklenen ÖSO’yu (Özgür Suriye Ordusu’nu) eğitme ve silahlandırma niyetinde? Devrim İhraç Edilemez. Demokrasi de… diktatörlük yalağı, tepeden inmeci seniiii… Böylesi sataşmalardan yılanlar da “Valla billa Esad’ı desteklemiyorum… Ben de sizin kadar Baas diktatörlüğüne karşıyım” deyip bu netameli konuyu ve “Suriye’deki Baas rejimini neden devirmek istiyorlar” sorusunu tartışmaktan mümkün olduğu kadar uzak duruyorlar. Oysa Erdoğan Davutoğlu ikilisinin dış politika çizgisinin yayılmacı içeriğini sergilemek için Suriye konusu pek elverişli. Ne diyor bu ikili: Suriye’de bir diktatörlük var ve Suriye halkı zulüm altında inliyor. Doğru. Baas ideolojisi ve siyasal hareketi, kurucusu, ideoloğu Mişel Eflak’ın mezarında dönmesine, kemiklerinin sızlamasına yol açacak kadar çok aşamalardan geçip sonunda çöktü ve askeri diktatörlüklere dönüştü. Mısır’da (önce Nasır, son olarak Mübarek ve Sisi), Irak’ta (Saddam), Suriye’de (önce baba, sonra oğul Esad) Arap halkına diriliş ve birlik muştulayan Baas ideolojisinin ardına saklanıp ülkelerini zalim birer diktatörlüğe dönüştürdüler. Baas gerçek demokrasinin suç olduğu, demokrasi kılıfında sandık maskaralıklarına dönüştü. Çürüyen ve çöken Baas rejimleri altında acı çeken halkların neye ihtiyacı var? Herhalde ilk adım olarak yani öncelikle özgürlüğe ve demokrasiye!.. Buraya kadar sanırım mutabık olmayan pek azdır. Ama bundan sonrası var. Bu ülkelere göstermelik olmayan, sandık maskaralıklarına indirgenmemiş, sahici bir demokrasi nasıl gelecek? Bir petrol okyanusunun üstünde duran Irak için bu soruya Bush yönetimindeki ABD cevap verdi, “Irak’ı Saddam’ın zulmünden kurtarmak ve demokrasi getirmek için askeri müdahalede bulunacağız” dedi. Bu yalanı yutan ya da yutmuş görünmeyi yeğleyen bir dizi safdil çıktı ve “Saddam’a karşı demokrasi götürme koalisyonu”na alkış tuttu. Sonra ne oldu? Saddam devrildi, yakalandı, idam edildi. Baas partisi dağıtıldı ve Irak yönetiminden uzaklaştırıldı. Peki, Irak’a demokrasi mi geldi? Milyonlarca Arap’ın can verdiği, Baas döneminde bastırılmış etnik ve dinsel düşmanlıkların ölüm ve vahşet saçarak şahlandığı bir Irak var karşımızda. Peki, Irak’tan sonra ErdoğanDavutoğlu’nun aklına uyup Suriye rejimine karşı da askeri bir harekât düzenleyip Baas iktidarı devrilirse Suriye’ye demokrasi gelir mi? HHH 1970’li yıllarda Türkiye ve dünya solunda yakıcı bir tartışma konusu vardı: Devrim ihracı!.. 1917 Büyük Ekim Devrimi’nin ardından Rusya dışındaki ülkelere devrim ihraç etmeye kalkışan, devrimin ihraç edilebileceğini savunan çok kişi ve hareket çıktı. Bu tezlere temel Marksist metinlere dayanılarak cevaplar verildi: “Eğer” dendi, “bir toplumda, bir ülkede üretici uriye’deki Baas rejimini neden devirmek istiyorlar? Konuya ve soruna böyle yaklaşıp böyle bir soruyu tartışmaya başlayınca en ucuzundan sataşmalar başlıyor: Vaaaaaayyy, demek sen zalim Esad’ı ve Baas diktatörlüğünü destekliyorsun… Hımmm, masken düştü… Seni Baasçı, S güçler, sosyal ve siyasal olgunluk gelişmemişse, bir devrimin ülke içindeki objektif ve sübjektif koşulları olgunlaşmamışsa devrim mümkün değildir. Devrim ihracı ise o halkı çoğu kez kan göllerinde boğacak bir maceracılıktır. Marksizm, devrimci maceracılığı kesin olarak reddeder.” Bu tartışmalara zaten daha sonra hayatın kendisinden acı ama açık seçik cevaplar geldi: Devrim ihraç edilemez!.. Peki, demokrasi ihraç edilebilir mi? Kanımca cevap devrim ihracı tartışmalarından çok farklı değil. Eğer bir ülkede (konumuz özelinde Suriye’de) demokrasi güçleri demokrasiyi kazanacak bir örgütlülük ve kitle desteğine henüz sahip değilse, etnik ve dinsel etkenler hâlâ baskın ve belirleyici ise, feodal bağlar gücünü koruyorsa demokrasi ihracı ile o ülke demokrasiye filan kavuşamaz. Demokrasi ihracı bahanesi için kolları sıvayıp silahları yağlayan, tankların motorunu çalıştıran, füzelerle donanmış savaş jetlerini havalandıranlar, aslında yayılmacı ve işgalci bir dış politika zehrini demokrasi şekerine bulayarak bizlere yutturmak isteyenlerdir. Bir komşu ülkeye, kendisi yurttaşlarına çoğulcu bir toplumun önündeki engelleri aşmış, demokrasiyi sandıkla sınırlı olmayan bir katılımcılığa dönüştürmüş bir ülke kendini örnek göstererek destek verebilir. Yok “Suriye’ye verir talkını, kendi yutar salkımı” ise demokrasi ihracı çıplak bir yalandan ibarettir. Hayat zaten Irak somutunda demokrasi ihracı yalanını açığa çıkardı. Dün Irak’tı, bugün Suriye mi olacak? Doğan Güreş hayatını kaybetti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden olan ve birçok faili meçhul cinayetin işlendiği 19901994 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan emekli Orgeneral Doğan Güreş (88), tedavi gördüğü GATA’da hayatını kaybetti. Güreş, yarın Kocatepe Camisi’nde düzenlenecek cenaze töreninin ardından Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verilecek. 4 Aralık 1990 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’na atanan Güreş’in görev yaptığı 4 yıl, Türkiye’nin en karanlık olaylarının yaşandığı bir dönem oldu. Güreş, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’le hep uyumlu çalıştı. Güreş’in bu konuda dönemin İngiltere Genelkurmay Başkanı’nın “Kadın başbakanınız emir veriyor mu?” sorusuna, “Ne demek rahat emir verebiliyor mu? Tak diye emir veriyor, ben şak diye selamı çakıp emri uyguluyorum” şeklinde verdiği yanıt tarihe geçmişti. Güreş’in adı bu nedenle “Takşak Paşa”ya çıkmıştı. Güreş, iki dönem DYP’den Kilis milletvekili olarak Meclis’e girdi.