02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2014 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ... bodoslama (öncelikle Kürt kentini IŞİD’den kurtarmak için) Suriye’ye girmesini isteyenlere” yükleniyor. Türkiye’yi kara harekâtına tek başına girmeye teşvik edenleri, hatta zorlayanları sorguluyor. Oysa sorumlulukları gereği bu görevi yapmaları gerekenler, öncelikle ebedi başbakan, şu sıra Cumhurbaşbakanı RTE ile o ne derse hık deyicisi Başbakan AD ve de muhalefet partileri susuyor... Bu görevi hiç değilse bir kişi, Meclis Başkanı Çiçek üstlenmiş görünüyor. HHH Halkına söz verdiği için kara harekâtına yanaşmayan ABD Başkanı Obama’yı, tabii Washington hapşırsa nezle olan Londra’yı, savaştan uzak durmaya çalışan Almanya’yı sorguluyor. Türk askerini Suriye topraklarında savaşa, şehit olmaya yöneltmek için uğraşı verenlerin bu tutumu; Kore Savaşı’na katılan Türk askerinin, Çinlilerin önünde Seul’e doğru dörtnala kaçan Amerikan askerini kurtarmak için siper olarak şehitler verdiği Kunuri Savaşı’nı anımsatıyor. O gün de bugün de varsın uluslararası politika gereği Türk askeri yaban ülkelerde ölsün! Çiçek, o günleri andıran bir benzetme yapıyor: “Bize bunu teklif edenler Afganistan, Irak bataklığından, Vietnam’da kendisini zor kurtardı. İstiyor ki şimdi Türkiye kara harekâtıyla bu bataklığın içine girsin.” Bu amacın peşinde koşanı kime sorarsanız anında söyler: ABD! HHH Bu yargıyı reddedecek yok herhalde. Peki, ama hadi diyelim ki bu gerçeği; karşı çıkıyor havasında ABD’nin ulusal yararları gereği izlediği politikalara ters düşmemeyi dış politikamızın temeli yapan AKP hükümeti söyleyemiyor. Muhalefet nerede? Türk askerini Suriye’de çarpışmaya iten ABD’ye neden yüklenmiyorlar? Ha herhalde örneğin CHP, Obama’dan sonra gelecek ABD başkanının kara harekâtına katılacağını bugünden görüyor ve bu nedenle kısacası geleceğe yatırım yapıyor mu diyeceğiz. HHH MHP, tabii Kürt davasında destek arayan HDP, Amerika’nın Çiçek’in vurguladığı gibi, “ikiyüzlü politikasına” neden susuyorlar. Hükümet susuyor ama CHP; Amerikan politikasının peşine somut bir davranışla takılıyor, destekliyor. Bu durumu iç politika malzemesi yapıyor AKP liderleri. ABD’nin peşi sıra IŞİD’in ele geçirmek üzere olduğu kente kısıtlı kara harekâtı için yeni bir tezkere önerisini eleştiriyor ama aynı amaçla gizli açık girişimler yapan ABD’yi suçlayamıyor. HHH Genel görünüş; Türk dış politikasında ABD’yi himaye etmek adeta iktidar ile muhalefet partilerinin yegâne ortak politikası! Bu duruma bir avuç aydın dışında, medya ve ilim bilim çevreleri de sessiz. Sonra? Türk dış politikası okyanus ötesiyle bağımlı, lakin bağımsızmış gibi övünüyorlar. HHH Türk askerini dışarıda savaşa sürüklemeye çalışan ABD’ye hükümet, muhalefet, medya susuyor ve yalnız Meclis Başkanı isyan ediyor. Bu nasıl ulusal bir politika? Yalnız Meclis Başkanı; “Havadan bombardıman yapacağım; zira riski yok. Onun askeri, insanı ölmeyecek ama askerimiz sebebi olmadığı bu savaşın içine girecek?”diye gerçeği haykırıyor. Çiçek’in, “Seninki asker, insan, can da…” diye başlayan cümlesini izin verirse şöyle tamamlayalım: “Onların askeri insan, can da; bizim asker; insan, can değil de patlıcan mı?” HABERLER Şehit başkomiser toprağa verildi ingöl’de şehit düşen B Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu (30), dün memle GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ‘Ürker’in durumu iyiye gidiyor’ Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, teröristlerin silahlı saldırısı sonucu yaralanan ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ürker’i ziyaret etti. Yılmaz, “Müdürümüz çok şükür daha iyi durumda ama yine yoğun bakımda, yakın kontrol altında. Önümüzdeki günlerde inşallah daha iyi göreceğiz” dedi. keti Amasya’da gözyaşları arasında toprağa verildi. Şehit Hatipoğlu’nun cenazesi Sabuncuoğlu Hızırpaşa Mahallesi’ndeki babasının evine getirildi. Sibel Hatipoğlu şehit eşinin tabutuna dokunarak gözyaşı döktü. 1.5 yaşındaki kızı Yaren de yakınlarının kucağında olup biteni izledi. Şehidin cenazesi daha sonra konvoy eşliğinde Sultan 2’nci Beyazıt Camii’ne getirildi. Buradaki cenaze törenine İçişleri Bakanı Efkan Ala, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da katıldı. Şehit Hatipoğlu, yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı cenaze namazı sonrasında Tekirdede Mezarlığı’ndaki şehitlikte defnedildi. Sibel Hatipoğlu, şehit eşinin görev yaptığı Ordu’dan “paralel yapı” iddiasıyla sürüldüğü iddialarını yalanladı. Öte yandan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hatipoğlu’nun eşi Sibel Hatipoğlu’nu telefonla arayarak, başsağlı diledi. n Baştarafı 1. Sayfada “Kurtla bir olup kuzuyu yer, koyunla bir olup kuzuya ağlar!” AKP yıllardır bu politikayı Türkiye’ye iyi yutturdu. Kontrol ettiği medyayla şunu dayattı: Her türlü olumsuzluğun sorumlusu muhalefettir, tüm iyi şeyleri iktidar yapmıştır! Böyle bir algıyı yarattıktan sonra dünyanın en kötü yönetimi bile olsanız, sizden iyisi bulunmaz. Seçeneksiz olur çıkarsınız, bir adım sonra “bundan sonra seçimle meçimle halkı yormanın gereği yok, iktidar ne zaman isterse sandık o zaman gelsin” der, keyfinize bakarsınız. Muhalefete yüklemenizin olanaksız olduğu olaylar için de, “takdiri ilahi” dersiniz. Muhalefet buna itiraz mı etti? “Seni gidi dinsiz” der, oradan da parsayı toplarsınız. Ola ki, kazara muhalefet partileri arasında bir işbirliği olduğunda da affetmezsiniz, “karşımızda şer ittifakı kuruluyor, bu halka tuzaktır” dersiniz, bunun da rantını yersiniz. HHH Türkiye ekim ayı başından beri daha kanlı bir eğik düzleme sürüklendi, gidiyor. Çıplak gözle görülmesi zor, karmaşık gibi görünen bir gidiş var. Ayrıntılara dikkat edip genel duruma bakıldığında görünen şu: Ortadoğu’ya yeniden şekil vermek için hiçbir yerel denge gücünün kalmaması, birbiriyle barışık hiçbir ülkenin olmaması gerekiyor. Ancak bu durumdaki bir coğrafyaya istediğiniz gibi müdahale edebilir, istediğiniz yöne çekebilirsiniz. Bu işler Ortadoğu’nun derinliklerinde zaten böyle yürüyordu. AKP iktidarının akıldışı politikalarıyla Türkiye bölgenin sözüne güvenilir, dengeli bir ülkesi olmaktan çıktığı için biz de bu politikaların bir parçası haline geldik. AKP, girişte aktardığımız Anadolu sözünü salt kendi geleceğinin yol haritası olarak kullandığından Güneydoğu illerini ve büyük kentleri saran gerilimi de karşı gerilimle büyütüyor. Böylece kendisini kenara çekip yıllardır oynamaktan usanmadığı, aksine ustalaştığı “mazlumları” sahneye koyuyor. Türkiye yanmış umurunda değil, yeter ki iktidar gücüne bir şey olmasın. HHH Anayasayı ve yasaları hiçe sayarak fiilen başkanlık sistemini dayatan Erdoğan yeri gelince, “ben 77 milyonun, herkesin cumhurbaşkanıyım” diyor, yeri gelince de muhalefete saldırıp “AKP’nin en tepesinde ben varım” politikası uyguluyor. Başbakanlık memuriyetini sürdürmenin başlıca yolunun muhalefete saldırmaktan geçtiğini düşünen Davutoğlu da hükümetin “çözüm süreci” içinde kimlerle neler konuştuğunu unutuyor. İç barışın büyük yara alması karşısında kendisi gibi düşünmeyen herkesi ihanetle suçluyor. AKP koalisyonunun “açılım” sözcüğünün hemen ardına eklediği tümce şuydu: “Herkes barışın dilini konuşsun...” Anlaşılan “herkes”in kapsama alanı şu: “AKP dışındaki herkes...” Son 10 günde meydana gelen olaylarda ölü sayısı 40’a, yaralı sayısı 1000’e yaklaşmış; AKP’den mikrofonu gören herkes sözünü kurşun yapıp rasgele demeç veriyor. AKP ülkeyi yönetemez hale geldikçe geleneksel gerilim politikasına sarılıyor ve “düşmanlar” üretiyor. Dış politika çoktan iflas etmişti. Davutoğlu, iç politikayı da dışa benzetti. İçimiz dışımıza çıktı. Muhalefetin gerçekleri yüksek sesle haykırmaya devam etmesi, bunun devamında topluma “ülke sahipsiz değil” duygusunu vermesi kan gölüne yeni damarlar açılmasını engelleyecektir. ‘Karanlık bir olay’ Kayseri’de dört gözaltı Kayseri’de Bingöl Emniyet Müdür Atalay Ürker’e düzenlenen saldırı olayıyla ilgili olduğu ileri sürülen bir otomobili KayseriAnkara karayolunda durdurdu. Otomobilde bulunan 4 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan süpheliler F.A, C.P, A.P. ve P.P.’nin savcılık talimatı doğrultusunda Bingöl’den gelecek polis ekipleri tarafından bu kente götürüleceği öğrenildi. HDP’li Baluken: Bingöl’de yaşananlar soru işaretleri ile dolu Emniyet müdüründen sert çıkış ‘Türkiye Cumhuriyet devletinin parçalanmayacağını biz de size öğreteceğiz’ Bingöl’de 2 polisin şehit olduğu saldırının ardından öldürülen PKK’li Bahoz Amed kod adlı Ramazan Özmaskan’ın cenazesinin Diyarbakır’a getirilişi sırasında Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Lütfü Çiçek, DBP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt’ün konuşmasına izin vermedi. Çiçek, şimdi kendilerinin konuşma zamanı olduğunu söyleyerek, “BDP’lilerin, yani siyasilerin bu işi sahiplenmesine şaşırdık ve yadırgadık. 250 bin kişi şu anda benim konuşmamı dinliyor ve benim arkamda. Cenazeyi 75 Metre Çevreyolu’ndan alarak, kesinlikle konvoyda siren sesi, terör örgütünü simgeleyen hiçbir şey görmek istemiyorum. Olduğu anda müdahale olacak. Serhildanı (isyanı) siz bize öğrettiniz. Biz de size Türkiye Cumhuriyeti devletinin parçalanmayacağını, yıkılmayacağını öğreteceğiz” dedi. Zümrüt de “Kimse parçalamaya çalışmıyor” dedi. ELAZIĞ (DHA) Bingöl’de Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ile Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu’nun şehit olduğu İl Emniyet Müdürü Atalay Ürker ve polis memuru Uğur Atlı’nın yaralandığı saldırının ardından öldürülen 4 kişinin cenazeleri otopsi yapılmak üzere Fırat Üniversitesi Hastanesi’ne getirildi. HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, öldürülenlerden birinin Bingöl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalışan Ali Bozan olduğunu belirterek Bozan’ın hiçbir silahlı yapılanmaya ilişkisi olmadığını söyledi. Baluken,“Karanlık bir olay gibi duruyor. Gerek emniyet müdürüne yapılan saldırı gerekse de içerisinde sivillerin olduğu ve şu anda teşhis edemediğimiz bilemediğimiz 3 cenazenin olduğu iki olay sanki birbirinden ayrıkmış gibi duruyor. Bu saate kadar yetkililer bize iki olay arasındaki bağlantıyı açıklayacak doyurucu bir bilgi sunulmadı. Bu da olayla ilgili şaibeleri artırıyor. Şöylesi bir ihtimalden şüpheleniyoruz; Bir karanlık elin, bir karanlık odaklanmanın hem Emniyet Müdürlüğü’ne yönelik bir suikast yapmış olması hem de içerisinde sivillerin bulunduğu bu insanlara karşı bir yargısız infaz yapması durumu olabilir” dedi. n Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i telefonla arayarak IŞİD konusunda görüştü. Kremlin Sarayı’ndan yapılan yazılı açıklamada, görüşmenin Türk tarafının talebi üzerine gerçekleştiği belirtilerek, “IŞİD’in bölgede güvenliğe ciddi tehdit oluşturmaya başladığı görüşü paylaşıldı. Türkiye’de yapılması öngörülen Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) gündemi hakkında görüş alışverişinde bulunuldu” denildi. Erdoğan, Putin’le IŞİD’i konuştu Suriye plakalı araçtan ateş: 1 ölü n ADANA (Cumhuriyet) İstanbul’da kaynak ustası olarak çalışan Yusuf Gülderen (46) bayramda Adana’da yaşayan ailesinin yanına geldi. Gülderen, tatilin ardından tekrar İstanbul’a dönmek için önceki gece eşi Hatice (39), çocukları 12 yaşındaki Ahmet ve kızı 17 yaşındaki Dilber ile birlikte yaya olarak otogara doğru yola çıktı. Bu sırada Suriye plakalı olduğu ileri sürülen minibüsten inen yüzü poşulu bir kişi, Yusuf Gülderen’i pompalı tüfek dipçiğiyle yere düşürüp ateş etti. Saldırgan minibüsle kaçtı. Ağır yaralanan Gülderen, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. 3 kilo C4 ile yakalandılar n KARS (DHA) Kağızman İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, 3 teröristin ilçede eylem yapacağı bilgisine ulaştı. Cuma günü Kağızman girişinde, teröristlerin bulunduğu otomobil tespit edildi ve operasyon yapıldı. Teröristler gözaltına alınırken, otomobilde yapılan aramada 3 kilo C4 patlayıcı bulundu. Teröristlerin Kağızman’a patlayıcılarla eylem yapmak üzere geldikleri belirtildi. Vücudunda şarapnel parçaları var n İstanbul Haber Servisi İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu’nun, hasta tutukluların serbest bırakılması için 134. kez düzenlediği F Oturması eyleminde, hasta tutuklu Abdülmecit Arslan’ın serbest bırakılması istendi. Basın açıklaması yapan Ebru Yıldırım, Arslan’ın 2007 yılında yaralı olarak gözaltına alınıp tutuklandığını ve vücudunun her tarafında şarapnel parçaları olduğunu kaydederek aşırı kilo kaybı yaşadığını, çok zor konuştuğunu, öksürük nöbeti geçirdiğini ve kan tükürme şikâyeti ile revire gitmesine rağmen bir şeyi olmadığı söylenerek geri gönderildiğini belirtti. Bıkıp usanmadan ekilen zehirli düşmanlık tohumları kanlı çiçekler açtı; nefretin diliyle konuşmayı huy ve marifet bellemişler muradına erdi, 2’si Suriyeli, 35’i yurttaş 37 insan artık yaşamıyor. OHAL benzeri uygulamalar hız kesti. “Büyük kentlerin önemli kavşaklarına tanklar mevzilendi, askeri birlikler kavşakları tuttu, sokağa çıkma yasağı kondu…” gibi sıkıyönetim ve darbe günlerini anımsatan görüntüler de görünmez oldu. Ülkenin nasıl bir kıvılcımla lanetli bir iç savaş ortamına sürüklenebileceği herkesin ve her kesimin bilincine çıktı. Böyle dehşet günlerinin ardından ülkeyi yönetenler ne yapar? Kestirme cevap: Gerginliği silecek, yurttaşların bilinçlerine ve yüreklerine seslenen barış ve huzur çağrıları yaparlar. Hukuk devletinin kurumları devreye sokulur; katillerden, şiddet bağımlılarından adalet önünde hesap sorulması için sakin ama kararlı adımlar gecikmeden atılır… Peki, bugün olan ne? Trafik cinayetleri nasıl “trafik canavarına” ihale edilip eller yıkanıyorsa, sorumluluktan kurtulunuyorsa dört kanlı günün sorumluluğu ya “provokatörlere” yıkılıyor, ya da “Benden başka herkes sorumlu, herkes suçlu” edebiyatına sığınılıp üste çıkılmaya çabalanıyor. Üst üste kimine gülerek, kimine söverek, kiminde “Yok artık” diyerek inciler dinliyoruz. Cumhurbaşkanı olan zat babasının adının verildiği imam hatip lisesinin açılışında gürlüyor: “… Kobani’yle Türkiye’nin ne alakası var? İstanbul’un Ankara’nın ne alakası var? Siirt’in Diyarbakır’ın ne alakası var? Kobani’deki 200 bin kardeşimiz sığınmak istedi de içeri mi almadık? Daha ne istiyorsunuz ya?” Sahi daha ne istiyoruz? Aynı zat, “Gazze Türkiye’nin iç sorunudur… Myanmar Türkiye’nin iç sorunudur… Mısır Türkiye’nin iç sorunudur” dediydi. Ona dönüp, aynı üslup ve aynı mantıkla “Haklısın yav. Onların hepsi de ya Türkiye’nin bir bölgesidir ya da sınırımızın hemen öte Beş Gün Önce Biz Ne Konuşuyorduk? yakasındadır. Oysa Kobani öyle mi? Kobani, PapuaYeni Gine’den ötede bir kasaba. Hatta belki Mars’ta” demek var ama sığ polemiklerle oyalanma günlerinde değiliz. Büyük Türk büyüğü Yalçın Akdoğan da koroya bir başka inciyle katıldı. HDP yönetimini hedefledi: “… Bir siyasi parti böyle eylemsellik çağrısı yapamaz” buyurdu. Bu defa da ona dönüp “Eylem çağrısı yerine ‘eylemsellik’ çağrısı denince daha bir entellektüel olunuyor anlaşılan” deyip ardından “HDP başlattı, HDP bitirdi, buyurdunuz, Peki, bu sırada siz ne yaptınız acaba” diye sormak var ama dedim a, gün sığ polemiklerle oyalanma günü değil. Bitmedi… Anayasasında “Hukuk devleti” yazan bir ülkede yürütme erkinin tepesine kurulmuş zat da konuştu ve Bingöl’de polis şefine yönelik alçakça olduğu kuşku götürmez, ama epey de karanlık noktalar taşıyan saldırının ardından Genç ilçesi yakınlarında “dur” ihtarına uymayıp ateş açarak kaçmaya kalkışan 5 kişiden dördünün öldürüldüğü operasyona değinip “Olayın olduğu andan itibaren gerekli talimatlar verildi ve teröristler bir iki saat içerisinde cezalandırıldılar” buyurdu. Devletleşme kılıfındaki bir aşiret düzeninde bu anlaşılabilir bir tavırdır. Hatta o dört kişiyle yetinilmeyip yakınlarına, akrabalarına kan davası bile güdülebilir. Ancak bir hukuk devletinde yürütme erkinin görevi “yakalamak”tır. “Cezalandırma” ise yargı erkinin tekelindedir. (Parantez açıyorum:  Emniyet Müdürü Atalay Ürker’in ağır yaralandığı, Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ile koruma ekibinden Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu’nun yaşamlarını yitirdiği bu kalleş saldırının haklı öfkesiyle “Ne yani öldürmeyip de besleyelim mi” itirazı, itiraz sahibini ancak o sözün asli sahibi Kenan Evren kadar haklı ve çağdaş kılar. Hukuk devleti olmak anayasaya bunu yazmakla değil, en kritik anlarda bile hukuktan sapmama titizliği ile mümkündür. Zor biliyorum. Zaten bir ülkenin sahici bir hukuk devleti olabilmesi de kolay değildir. Parantezi kapıyorum.) Evet, yürütme erkinin başındaki zata bunları söylemek var ama dedim a, gün sığ polemiklerle oyalanma günü değil. HHH Birbirimize laf yetiştirmeye çabalamak kolay. Üç kanlı günün sorumluluğunu kendimiz dışında herkese yıkmaya çalışmak kolay. Ama beş gün önce Kobani düştü düşecek kaygılarıyla konuşuyor, bir çare arıyor, oradaki Kürtlerin IŞİD çetesinin eline geçmesini ne yapıp edip önlemenin yollarını tartışıyorduk. Değişen ne? Kobani düştü düşecek. Tanka, ağır silahlara karşı tüfekle savaşan PYD birlikleri birer birer kırılıyor. BM açıkladı, kentte savaşçıların yanı sıra 700 dolayında çoluk, çocuk, yaşlı, kadın ve erkek var. Tartışmak, birilerini suçlamak için önümüzde uzun günler var. Kobani’nin ise günleri değil saatleri, dakikaları var. Hükümetin davranması bir insanlık ödevi, oturup seyretmenin ise bir insanlık suçu olduğu pek açık değil mi? ABD ve müttefikleri parmaklarını kımıldatmadan laf öğütüyorlar. Kobani’nin kaderini değiştirmesinin mümkün olmadığını bile bile hava saldırıları ile idare ediyorlar. Doğru. Ama onların ayıbı, suçu Türkiye’nin ellerini yıkaması için bir gerekçe olabilir mi? Efrin ve Cezire kantonlarındaki PYD birliklerinin geçebilecekleri bir koridor açmak çok mu zor ve çok mu sakıncalı? Beş gün önce içtenlikle tartıştığımız ve beş gündür pek de ilgilenmediğimiz Kobani’ye, orada işgalci ve vahşi bir çetenin saldırısına karşı doğup büyüdükleri, atalarının mezarlarının, çocuklarının okullarının bulunduğu toprakları savunan Kürtlere yardıma koşmak bir komşuluk ödevi ve yükümlüğü değil mi? ‘IŞİD’İN YANSIMALARI’ AB: Ölümler kaygı verici Dış Haberler Servisi Avrupa Birliği (AB) Kobani’deki gelişmelerin ardından IŞİD’e karşı savaşta daha geniş bir uluslararası işbirliği çağrısı yaparken, yaşananların Türkiye’ye yansımalarından da “derin kaygı duyduğunu” açıkladı. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın ofisinden yapılan açıklamada, “Üç haftayı aşan kuşatma ve sert çatışmaların ardından Kürt bölgesi Kobani’deki güvenlik ve insani durumla ilgili derinden kaygılanıyoruz. Kobani halkı baskıya direnme ve en temel hak ve değerlerinin korunmasının sağlanması yolunda uluslararası toplum nezdinde taleplerini sergilemiştir. AB, IŞİD’e karşı savaşta IŞİD eylemlerinden derinden etkilenen insanlarla dayanışma içinde rolünü oynama taahhüdüne bağlıdır” denildi. Açıklamada Türkiye ve diğer bölgesel ve uluslararası ortaklara IŞİD tehdidini tecrit etmek ve kontrol altına almak için birlikte çalışma çağrısı da vurgulandı. Bu çerçevede Türkiye’de yaşanan son ölümlerden duyulan kaygılara da dikkat çekildi. Açıklamada, AB’nin, durumun aciliyeti nedeniyle destek paketi sunulmasının detayları üzerinde çalıştığı da vurgulandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle