02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EKİM 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Gaziantep halkı büyük bir endişe içinde olayların etnik çatışmaya dönüşmesinden korkuyor G.Antep diken üstünde ERK ACARER Alavere Dalavere... Yazıda soyutlama sanatının ustası İlhan Abi’ydi. Esasa değgin olmayan ayrıntıyı bir kenara alır ve söylenmesi gerekeni yatağında akan bir su gibi yazardı. İlhan Abi gibi yazabilmek kolay değildir. Denemeleri sevinerek okuyoruz. Yılmaz Özdil’in de iyi bir tarzı var, okuru zayıf yerinden, can damarından yakalıyor. Mizahi düşünüp, zekâ kıvılcımını da çaktı mı kurtuluyor yazı. Soyutlama yeteneğini de yabana atmamalı; olağanüstüdür! “Fazlalıkları” ustaca atıyor, geriye yutulması kolay bir hap kalıyor. Hazmı kolay, etkisi “harikuladenin fevkinde” oluyor. Allah için Özdil’in Sözcü’deki ilk yazısı da öyleydi. Atılan “fazlalıklar” konusunu fazla önemsemezseniz gerçekten usta işiydi. HHH Ama işte önemseyen de çıkıyor. “Alavere dalavere Kürt Memet nöbete” deyimi tam da Özdil’in söylediği gibi bütün yükün, sahipsiz insanın üstüne yıkılmasını anlatır. Neden “Kürt Memet” denildiği de saklı gizli değildir; ağır işler hep onlara düşerdi, o işlere hep onlar talip olurlardı. O sahipsizlik Türk, Kürt ya da Arap olsun hepsinin ortak sıfatıdır; işçi, köylü, dar gelirli, memur falandır onlar. Bu sınıf meselesi, yok sayınca yok olmayan cinstendir de, duymayan duymuyor, görmeyen görmüyor. Meseleye yalnızca dinden, imandan, cemaatten, ümmetten, milletten bakanlar bu sınıf işini hiçbir zaman ve hiç mi hiç sevmediler; her daim nöbette kalanlara sağırlıklarının nedeni budur. HHH Pek güzel saptamış Özdil; “Kürt Memet nöbete” denmiyormuş, “tedavülden kalkmış” bu deyim. Artık “Türk Memet nöbete” deniyormuş. Bu Türk Memet de şu sıralarda savaşa sürülmek istenen, sınırda nöbet tutan Memet olsa gerek. İyi, güzel söylüyor Özdil de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 19 yaşına geldi mi “Bizim asker en büyük asker” şenliğiyle, anaların gözyaşlarıyla kışlanın yolunu tutar. Yeşilleri giydin mi tamam. Allamei cihan olsan ne çare. Hem bilir misiniz askere gidenlerin önemli bir kısmı eskiden Türkçe okuma yazmayı askerde “Ali mektebinde” öğrenirdi. HHH Suriyeli sığınmacılara gelince, oraya kadar idare ettim de işte orada tıkanıp kaldım. Çünkü sığınmacı nedir, nasıl yaşar, ne çeker, kendimden bilirim. 12 Eylül faşizminin sürgünlerinin neler çektiklerini yaşadım, gördüm de ordan bilirim. Ama daha önemlisi Nazi, aşırı sağcı ya da sağcı ırkçıların, hatta sosyal demokrat Sarrazin’lerin “Geldiniz ekmeğimize ortak oldunuz” dediklerini bilirim. Siz de öyle söylemişsiniz; 500 bin Suriyeli erkek hesabı yapmışsınız. Bizim ordu kadar neredeyse ama bilir misiniz, bu türden karşılaştırmalar pek ucuzdur ve can yakar. Nefret söylemine çok yaklaşmışsınız ve hiç yakışmamış bana sorarsanız. Hiç yakışmamış hem de... HHH O sürgünleri, sığınmacıları bizim ellere ölüm tehdidi, tehlikesi, hani şu kimlerin kışkırttığını herkesin çok iyi bildiği savaşın yangını savurdu. Ekmek elden su gölden yaşayıp gitmiyorlar. Sokaktalar; ya devletin verdiği üç kuruşla yaşama derdinde ya da dilenmekteler. Sizin köken farkı, sınıf ölçeği tanımadan “Türk Memet” dediğiniz de Suriyeli sığınmacı yerine değil, ABD ya da tezkere sahipleri istedikleri için nöbete, savaşa gönderilecek. Oysa savaş falan isteyen yoktur. Türkiye’nin aklı başında insanları, Türkleri Kürtleri kışkırtmak yerine dostluk büyüsün, yurtseverlikle, özgürlükle, demokrasiyle pekiştirilmiş birlik ruhu ağır bassın derdindeler. HHH Yazıda soyutlama iyidir. Yalnız nasıl soyutlayacağınızı, hangi gereksiz ayrıntıyı kenara koyacağını iyi bileceksiniz. Askerdeki Kürt’ün üstünü bir çırpıda çizmeyecek, sığınmacıyı dilinize dolarken aman dikkat, nefret söylemine düşmeyeceksiniz. Zor iştir yazıda soyutlama. İlhan Abi çok iyi bilirdi. Av malzemesi dükkânları kapatıldı Haber Merkezi Tarsus’ta av malzemesi satışı yapan işyerleri kaymakamlık kararı ile geçici olarak kapatıldı. Tarsus’ta IŞİD’i protesto etmek amacıyla yapılan yasadışı gösteriler kapsamında 7 kişi “terör örgütü adına eylem yapma, terör amaçlı kamu malına zarar verme, terör amaçlı yasadışı gösterilerde bulunma” suçlarından tutuklandı. Tarsus Kaymakamlığı da meydana gelebilecek olumsuzlukların önüne geçebilmek amacıyla ilçede av malzemesi satışı yapan işyerlerini geçici olarak kapatı. Bunun üzerine bayiler “Kaymakamlık makamının emri ile işyerimiz kapalıdır” yazı asarken, işyerlerinin ne zaman açılacağı konusunda bilgi verilmedi. GAZİANTEP Doğu ve batı arasında yüzyıllardır bir köprü görevi üstlenen Gaziantep’in söz konusu özelliğiyle Türkiye’de yaşanan sürece ilişkin farklı bir değerlendirme sunacağı kesin. Şehir merkezinden, ölümlerin yaşandığı mahallelere kadar uzanan değerlendirmemizi genel bir başlık altında toplamak mümkün: “Gaziantep tedirgin, Gaziantep diken üzerinde!” Merkezdeki sakin görünüm, buradan uzaklaşıldıkça yerini öfke, şiddet ve belirsizliğe bırakıyor. Dört kişinin ölümüyle sonuçlanan olayların ağırlıklı olarak yaşandığı Şehit Kâmil ve Şahinbey şehrin, hâlâ küçük bir kıvılcımın yangına dönüşebileceği olası ilçeleri. Gruplar dağınık, her tarafa yayılmış, silah, pala gibi aletlerle geziyor ve birbirlerine çok yakın bulunuyor. Yakılan, HDP binasının yanından geçerek ülkücülerin bulunduğu sokaklara giriyoruz. Yaklaşık 100 kişilik bir grup asılan Türk bayrağının altında duruyor, geçen araçları bozkurt işaretiyle selamlıyor. Grupta bulunanların hiçbiri, ne üzerlerinde taşıdıkları pala, bıçak ve sopaları göstermekten çekiniyor ne de aralarında IŞİD sempatizanları olduğunu inkâr ediyor. Eli sopalı gruplar, “kurşun da sıktık, HDP binalarını da biz yaktık” demekten de çekinmiyor. Gaziantep Emniyet Müdürü Ali Gezer’in, “kentte dudak uçuklatacak cephane ele geçirdik” açıklamasının ardından şehirde bazı şehir efsanelerinin dolaşmaya başlamış. Ülkücü grup, bombalardan ve silah depolarından söz ederken, “şehri korumayı” kendilerine meşru saydıklarını belirtiyor. Kentin her yerinde ülkücü grupların polise “yakın” olduğuna şahit oluyoruz. “Polisimizi koruyoruz” sözleri ironik bir bilmeceyi andırıyor. Ülkücüler inkâr etmiyor Gösteriler sırasında 4 kişinin öldüğü Gaziantep’te, önceki akşam çeşitli noktalarda toplanan gruplar, polislerin biber gazıyla ve basınçlı suyla müdahalesi sonucu dağıtıldı. Karşıyaka Mahallesi’nde toplanan, sopa ve Türk bayrakları taşıyan bir grup ise IŞİD karşıtı sloganlarla Demokrasi Meydanı’na kadar yürüdü. Buradan BDP il binasına yürümek isteyen gruba, polis biber gazı ve basınçlı suyla müdahale etti. ve etrafa yayılan parke taşlarını atlayarak Kobani için eylem yapan Kürt gruplarla bir araya da geliyoruz. Onlar da ellerindeki taş ve sopaları saklamıyor. Kobani’ye destek olmak için başlattıkları eylemler sırasında saldırıya uğradıklarını ifade ediyorlar. Olayların zirveye ulaştığı gece korkunç bir olayın daha eşiğinden dönüldüğünü, “beyaz bir araç hızla aramıza girdi, içimizde çok kötü şekilde yaralananlar oldu” sözleriyle anlatıyorlar. Ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı Cinderesi Mahallesi’nde hiçbir eylem olmadığı halde yoğun bir gaz kokusu alıyoruz. Evlerinden dışarıya adım atmaktan bile tereddüt eden semt sakinleri, “Sokağın büyük bir bölümü sakin. Polis ‘Boş sokaklara biber gazıyla müdahale ediyor.’ Evlerde duramıyoruz, çocuklarımız nefes alamıyor” diyor. Esnaf çatışmalar yaşanan mahallelerde Boş sokaklara gaz HÜKÜMETİN 3 YILLIK SURİYE POLİTİKASI 8 başlıkta ‘bataklıktaki’ Türkiye DUYGU GÜVENÇ ANKARA Hükümetin 3 yıllık Suriye politikasının sonuçları, Türkiye’yi elindeki çok kapsamlı bir tezkereyle artık yalnızca sınırlarında değil sınır içine de düşen ateşle karşı karşıya bıraktı. Hükümeti bugünkü krize sokan 3 yıllık Ortadoğu politikası 8 başlıkta şöyle özetleniyor: Esad’a bayrak açtı: Esad’ın zaman zaman vatandaşlarına uyguladığı şiddette yıllarca sessiz kalan Türkiye, Ağustos 2011’de Şam ile ilişkilerini Davutoğlu’nun Esad ile yaptığı 6 saatlik görüşmenin sonunda birdenbire noktaladı. Bu sırada Batı dünyasının Şam ile ilişkileri devam ediyordu. Türkiye, Büyükelçisini Şam’dan çeken ilk ülkeler arasında yer aldı. Maliki’ye destek yok: 2010’daki Irak seçimlerinde Şii Maliki’ye karşı Sünni bir cephe oluşturmaya çalışan Türkiye, Bağdat ile ilişkilerini düzeltmedi. Maliki, Irak’ta ulusal güvenliğini sağlamak için çabalarken Türkiye, Irak merkezi hükümetine destek vermedi. Muhaliflere ev sahipliği: Türkiye, hem Suriyeli mültecilere hem de Suriyeli muhaliflere kapılarını aynı anda açtı. Hükümet muhalifleri bir çatı altında örgütlemeyi hedeflerken; ABD, Körfez ülkelerinin desteğine “radikal unsurlar güçleniyor, silah göndermeyin” diyerek karşı çıktı. Ankara Suriye’de zamanla büyüyen ve güçlenen radikal grupları tehdit olarak algılamadı ve bu gruplara destek verdi. Bizim yarattığımız şeytan: 2012’de ABD, El Kaide’nin uzantısı El Nusra’yı terörist örgüt ilan etti ve Türkiye’den desteği çekmesini talep etti. Dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu, El Nusra’nın “birkaç yüz” kişi olduğu karşılığını verdi. PYD ile savaştığı için göz yumdu: Türkiye sınırından geçen teröristlere dair veri tabanı oluşturulmadı. El Nusra içerisindeki IŞİD güçlendi, PYD ile savaşa girişti. Ankara, PKK’nin uzantısı olarak gördüğü PYD’yi, “Ya Esad ile ya da muhaliflerle ol ve kararını ver” diyerek tercih yapmaya zorladı. PYD ise kanton bölge ilanıyla özerklik yolunda ilerlemeyi tercih etti. Türkiye hedef oldu: Suriye, 2012’de Türkiye’nin savaş uçağını düşürdü. Türkiye, angajman kurallarını değiştirerek, Suriye tarafından gelen her türlü mermi ve saldırı için anında yanıt vermeye başladı. Reyhanlı baskınında 53 Türk vatandaşı öldü. Türkiye, Musul’daki diplomatların kaçırıldığı 102 gün boyunca IŞİD’e karşı tam bir sessizliğe büründü. Hızla ilerledi: ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle güvenlik sorunuyla karşılaşan Maliki, Sünniler üzerine operasyonlarını sıklaştırdı. Bu sırada Maliki’nin zulmünden bıkan Sünniler, IŞİD’e destek verdi. Güvenlik güçlerinin çekildiği yerleri ele geçiren IŞİD, Musul’a ilerledi. Taktik değişti: Musul’dan sonra yön değiştiren IŞİD’in Erbil’e yönelmesi üzerine ABD harekete geçti. Bağdat’a yönelmesi beklenen IŞİD, Suriye’deki Kobani’yi kuşattı. Türkiye’nin Kobani’ye ağır silah geçişi için izin vermemesi de ülke içindeki tansiyonu yükseltti. ürtlerin de elinde taş ve sopa Ülkücü gruptan uzaklaşıp, barikatları K birkaç gündür kepenk açmadığını söylüyor. Şehir merkezine yakın dükkânlar ise, normal saatlerinden önce kapanıyor. Taziyemizi sunmak için olaylar sırasında kör bir kurşunla yaşamını yitiren 18 yaşındaki Sevgi Alıcı’nın ailesini ziyaret ediyoruz. Ne var ki aile konuşmak istemiyor. Genç kızın ailesinden bir kişi olayla ilgili olarak sadece şunları söylüyor: “Evi karakolun karşısındaydı, bu kadar polis evde oturan bir kızı koruyamadı, en çok buna yanıyoruz.” İnsan Hakları Derneği’yle yaptığımız görüşme sırasında, temsilcilerin olaylara sakin ve sağduyulu vatandaşlar gibi yaklaştığını görüyoruz. İHD, Gaziantep’e ilişkin hazırladığı raporunda ise “saldırganlar korundu” ana fikriyle şunlara vurgu yapıyor: “Derneğimize başvuran bir aile evlerinin olay gecesi kurşunlandığını belirtti. İncelemelerde evin içinde ve dışında 16 kurşun deliği sayıp bunları kayıt altına aldık.” CUMARTESİ ANNELERİ 498. KEZ BULUŞTU DİYARBAKIR Ölü sayısı 13’e yükseldi Yurt Haberleri Servisi Diyarbakır’daki olaylarda Dicle Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Mesut Menekşe (42), hastaneden taburcu edildikten sonra evinde fenalaşarak hayatını kaybetti. Menekşe ile birlikte Diyarbakır’da yaşamını yitirenlerin sayısı 13’e yükseldi. Kentte tanklarla birlikte konuşlandırılan askerler, dün sabah saatlerinde birliklerine geri çağrıldı. Diyarbakır’da 39 kişi tutuklandı. Van’da 9 Ekim’de ağır yaralanan 2 kişiden, durumu ağır olan Yunus Aktaş Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde dün sabah yaşamını yitirdi. Gözaltına alınanlardan 11 kişi tutuklandı, 139’’u serbest bırakıldı. Çaldıran’da gözaltına alınan 6 kişi tutuklandı. Şırnak Cizre’de 8 yaşındaki H.B’nin evinin önünde silahla yaralandığı belirtildi. Cizre Devlet Hastanesi’ne kaldırılan H.B’yi HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız ziyaret ederken çocuğun polis silahıyla yaralandığını iddia etti. H.B, tedavi için Gaziantep’e gönderildi. Siirt İl Halk Kütüphanesinin eylemler sırasında çıkan yangın sonucu, 3 katlı büyük bölümü yanarken 1964 yılından bugüne kadar olan 58 bin kitaplık tüm arşivi kül oldu. 4 çocuk tutuklandı. Bitlis’te önceki gece taş ve molotofkokteyli atan göstericilere polis müdahale etti. Göstericiler, bazı banka şubelerine molotofkokteyli atarak zarar verdi. Tatvan ve Ahlat’ta 5’i çocuk 21 kişiden, aralarında zihinsel engelli bir kişinin de bulunduğu 6 kişi tutuklandı. Sergen Girgin isimli yurttaşın yüzde 70 zihinsel engelli raporunun bulunduğu belirtildi. Siirt’te olaylarla ilgili 13 kişi tutuklandı. Genelkurmay Başkanlığı ise Bingöl’de bir vatandaşın eylemlere katılmadığı gerekçesiyle teröristlerce göğsünden vurularak ağır yaralandığını açıkladı. ‘Sokak infazları son bulsun’ İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak için Galatasaray Meydanı’nda sürdürdüğü oturma eyleminin 498. haftasında 17 yıl önce gözaltında kaybedilen Yusuf Nergiz’i andı. Kobani’de yaşanan IŞİD saldırılarına ve Türkiye’deki devlet terörüne dikkat çeken kayıp yakınları, “Devlet şiddetinin meşrulaştırılmasından kaygılıyız. Sokak infazları son bulsun” çağrısı yaptı. Oturma eyleminde, Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, kayıp yakınları olarak Kobani’ye destek için Suruç’a yaptıkları ziyareti anlattı. Tosun, “Yıllardır JİTEM’in bize yaptığını şimdi Kobani’de IŞİD yapıyor. Bunu orada gördük. Kobani’ye düşen havan topu benim yüreğime düştü” dedi. Eyleme destek veren Avrupa Vicdani Ret Bürosu üyesi Carla Goffi de “Avrupa’nın güneyinde, demokrasinin olmadığı bu şiddet ortamında mücadeleniz özellikle cesaret verici ve son derece anlamlı” dedi. Haftanın ortak açıklamasında da Kobani halkının IŞİD çeteleri tarafından yok edilme tehdidi ile karşı karşıya olmasından endişe duyulduğu vurgulandı. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE Protesto gerilimi l ÇANAKKALE bayık’tan alman tv’ye demeç ‘Silahlı birliklerimizi İstanbul’da kefenli eylem İstanbul Haber Servisi İstanbul Kobani Dayanışması, dün Taksim ve Kadıköy’de eşzamanlı eylem yaptı. İstanbul Tabipler Odası da Cağaloğlu’nda fenerlerle yürüdü. Beyoğlu Tünel’de bir araya gelen grup sloganlarla Galatarasay Meydanı’na yürüdü. Burada, açıklama yapan Hıdır Doğan, Kobani’de katliamla yüz yüze olan halkı sahiplenen siyasi partilerin, örgütlerin ve eylemlere katılan insanların suçlanmasına tepki gösterdi. Grup açıklamanın ardında dağıldı. Kadıköy’de Bahariye Caddesi’ndebir araya gelen HDP, ESP, SDP gibi siyasi partiler ile çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcileri “Türk, Kürt, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Alevi, Sünni, Ezidi, Sadece ölen insanlık” yazılı kanlı kefene sarılı temsili cenazeleri ellerine alarak Boğa Heykeli’ne yürüdü. Temsili cenazelerin üzerine karanfiller bırakıldı. Kadıköy İskelesi’ne yürüyen grup, burada basın açıklaması yaparak dağıldı. Cağaloğlu’daki İstanbul Tabip Odası önünde ellerinde fenerlerle toplanan bir grup doktor, Kobani’nin IŞİD kuşatmasını protesto yürüyüşü yaptı. “Hekimler Barışa Işık Yakıyor” adı verilen eylemde doktorlar Sultanahmet’e sloganlarla gelerek burada fener ve mumların etrafında oturma eylemine başladı. “Kobani’yle Dayanışma Platformu” da önceki gece Sancaktepe Sarıgazi’de insan zinciri oluşturdu. Platform, her gece saat 20.00’de Vatan İlköğretim Okulu önünden insan zinciri oluşturma kararı aldı. ÇANAKKALE (Cumhuriyet) Çanakkale’de İskele Meydanı’nda toplanan ve aralarında bazı sivil toplum kuruluşlarıyla siyasi parti temsilcilerinin bulunduğu grup, IŞİD saldırılarını protesto ederek basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından dağılanlar, Kordon Boyu’nda bekleyen diğer grupla karşı karşıya geldi. Aralarında başlayan tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine yaklaşık 100 kişilik kalabalığa polis müdahale etti. Olayda çok sayıda kişi gözaltına alındı. Türkiye’ye geri gönderdik’ ANKARA (Cumhuriyet) Alman 1. Devlet Televizyonu internet sitesinde KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık ile yapılan röportaj yayımlandı. Cemil Bayık’ın Kobani gösterilerinde Kürtlerin ölmeye devam etmesi durumunda, yeniden silahlı mücadeleye başlayacaklarını söylediği belirtilen sitede, Bayık’ın, “Eğer böyle devam ederse, gerilla, halkımızı korumak için savaşacaktır. Gerillanın asıl görevi, halkı savunmaktır” dediği aktarıldı. Cemil Bayık’ın, “Silahlı PKK birliklerini Türkiye’ye geri gönderdikleri” yönündeki açıklamalarını askeri kaynaklar, “Türkiye’den hiç çekilmediler ki geri dönsünler. Siyasi şov yapıyorlar. Samimi iseler Kobani’deki kardeşlerine yardım etsinler” diye değerlendirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle