02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EKİM 2014 PAZAR CUMHURİYET [email protected] SAYFA Morrissey ‘World Peace Is None Of Your Business’ (Harvest) Göçmen sorununa İngiliz bayrağı açtı, Amerika’yı siyah (olmazsa gay ya da kadın) bir başkanla kurtardı, Ortadoğu krizinin çözümünü Esad’a küfretmekte gördü. 55 yaşındaki Morrissey’in “World Peace is None of Your Business” adını verdiği, beş yıl sonra gelen 10. stüdyo çalışması, toplumdan uzak toplumcunun politik görüşlerini ısrarla ve steril romantik bir dirençle sürdürdüğüne tanıklık ediyor. Beylik be yanlar, koz mopolit söz ler, yoruma açık yuvarlak cümleler arasında ilerleyen albüm, Guardian’a göre umduğunuz gibi değil, ama korktuğunuzdan iyi. Türkçe’ye çevirirsek iç güveysinden hallice. İnkâr etmeyelim, mağrur protestolarında hatırı sayılır bir mizah duygusu bulunuyor. Ayrıca kansere yakalanışının tetiklediği birkaç şarkıda yaşlanma ve ölüm konularında odaklanıyor. Albümün içeriğindeki en iyi yan, genel anlamda gücün kötüye kullanımına karşı olduğunu haykırması; ancak bu onu bir eylemci haline getirmiyor. Kendini umutsuzluğun vaftiz babası olarak görmesi nafile; Morrissey’in bu efkârlı ruh haliyle söylenmiş pop şarkıları, dünyayı yöneten vahşi adamlarla yarışamıyor. Lafını söylemeden önce ne kadar romantik olduğunu hesaplamayı sürdürüyor Morrissey; korkusuz, ama bir o kadar pervasız… KÜLTÜR 17 The Empty Hearts ‘The Empty Hearts’ (429 Records) Dört kulağı kesik yaşlı kurt; hepsini farklı mahallelerin raconlarını kestikleri günlerden tanıyoruz. Blondie’nin davulcusu Clem Burke, The Cars’ın solo gitarcısı Elliot Easton, The Romantics’in gitarcısı Wally Palmar ve Chesterfields Kings basçısı Andy Babuk. Bize bir şeyleri hatırlatıyorlar, değil mi? Şimdi kurdukları ve The Empty Hearts adını verdikleri yeni kafadarlar topluluğu ile altmışlı yılların sonundaki garajrock zamanlarındaki gibi hissediyorlar kendilerini. Nostalji yapmıyorlar, tüm şarkılar sıfır kilometre; yani kendilerine ait. Kalite garantisi müzisyenler arasındaki bağ; çünkü bu estetik vintaj gazileri sıkı dost. Onları bir araya getiren şey de yaşama se vinci ve karşılıklı saygı. Düzgün yürüyen fazlı baslar, güçlü akorlar, sert riff’ler, keskin kenarlara sahip çan gibi öten ince solo gitarlar, mütemadiyen yuvarlana yuvarlana gümbürdeyen davullar; tansiyonlu sonik atmosferiyle, sıcak analog dokunuşlarıyla ideal bir ruha sahip bu albüm. Her ne kadar köklerine bağlılık içinde çalsalar da, retro değiller. Birçok taklit topluluktan çok daha günceller, tazeler. Hepsinden öte bu müziğin ölmeyeceği kanısını güçlendiriyorlar. Hoş geldin postmodern Beatles, delikanlı Kinks!!! [email protected] Sanat savaşı yorumluyor MEHMET KESKİN 4. Uluslararası Çanakkale Bienali’nin genel sanat yönetmeni Beral Madra, bienali Cumhuriyet’e anlattı Otuz yazardan Rojava’ya destek 4. Uluslararası Çanakkale Bienali geçen günlerde kapılarını açtı. 37 sanatçının katıldığı bienalde 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana geçen yüzyıldaki savaşlara, savaşların etkilerine görsel sanatlar yoluyla bakılıyor. Daha önce savaşa, savaşın etkilerine dair işlerle anılan sanatçıların buluştuğu bienal 2 Kasım’a kadar görülebilecek. Bienalle ilgili konuştuğumuz bienalin genel sanat yönetmeni Beral Madra, bu serginin önemini yoğun enformasyona maruz kalan bireyin durup, nefes alıp sanat gözüyle savaşların bıraktığı izleri yeniden yorumlayabileceği bir mecra şeklinde özetliyor. “Bu sergide bir yüzyıl boyunca yaşadığımız savaşlara ilişkin birtakım ipuçları var. Bazıları eleştirel bazıları kara mizah olan bu eserlerde, hiç fark etmeden insanların bilinçaltına işleyen, algı süreçlerini tetikleyen görüntüler var. Bana göre topluma doğrudan doğruya bir şeyi öğretmeye kalksanız bu çabuk unutulur fakat böyle bir sergide toplumun elde edeceği o bilinçaltı tetiklenmeler çok daha kalıcı etkiler bırakır.” Madra, günümüz insanının yoğun görsel enformasyona maruz kaldığı, çoğunlukla da bu enformasyonun karşısında savunmasız kalındığı ve bu yoğun enformasyonla manipülasyon yolunun açıldığını söylüyor. Çözülemeyen yoğun enformasyonun bir noktadan sonra iktidarların eline geçerek manipülasyona açık hale geldiğinin altını çizen Madra “Bizim gibi demokratikleşme süre u Madra, Türkiye’nin yeni bir tarihle yazılması gerektiği kanısında: ‘Baskıcı ideolojilerden bağımsız, daha insan odaklı bir tarih yazılması lazım. Gerçek tarih zaten bu değil midir?’ ci hatalı olan ülkelerde, şu anda çok da kırılgan durumunu görüyorum, görsel düşünceyle görsel kültürü besleyici bir kanal gerekiyor. Bana sorarsanız Türkiye’de üretilen çağdaş sanat, yapılan uluslararası sergiler bu görevi yerine getiriyor. Bu, iktidarların elinde hayli kirli olan bu görsel bilginin toplum tarafından çözülmesinde hayli yardımcı oluyor, alternatif bir şifre çözme işlevi görüyor” diyor. konuda düşünmek isteyenlere benim önerim şu: Türkiye’nin bir postmodern tarih yazımına geçmesi gerekiyor. Türkiye bir türlü buraya geçemedi, hâlâ modernist bir tarih yazımıyla idare ediyor” şeklinde konuşuyor. İnsan odaklı tarih Eğitimin de devlet, millet üst anlatısı üzerinden giderek modernist tarih yazımına hizmet ettiğini belirten Madra “Eğitimimiz de buna yardımcı olmuyor. Bütün bu geçen yüz yıllık Türkiye’yi yeni bir tarihle yazmak gerektiğini düşünüyorum. Baskıcı ideolojilerden bağımsız, bence, daha insan odaklı bir tarih yazılması lazım. Gerçek tarih zaten bu değil midir? MAHAL’deki işte de görüldüğü gibi yüzyılın başında bu kentte 11 dil konuşuluyor ve uluslararası bir şehir. Tarihin devlet, millet büyük anlatısı üzerinden değil geçen yüzyıl burada yaşamış 11 dil odaklı yazılması gerektiğini düşünüyorum” diyor. Sanat demokrasiye yardım etmeli Madra Türkiye’de, İstanbul diye anlamak lazım diye de belirtiyor, yaratılan sanat ürünleri yeterli olsa da yalnızca bu görsel kültürün piyasa değerinden bahsedilerek asıl bağlamdan uzaklaşıldığını vurguluyor. Dertli olduğu bu konuda, konunun maddi tarafının koleksiyonculara, galericilere bırakılması, görsel yaratıcılığın Türkiye’deki “kırılgan demokratikleşme sürecine yardım eden yanına” bakılması gerektiğinin altını çiziyor. 1915’in 100. yılı olmasının da şehir için kritik öneme sahip olduğunu söyleyen Madra, “Biz 2015 öncesinde bu sergiyi yaparak savaş üstüne yorum yapmış birçok ünlü sanatçıyı buraya davet ederek bir alt zemin hazırladık. Türkiye’de bu Beral Madra Cemal Reşit Rey Konser Salonu yeni mevsimi yeniliklerle açtı Behramoğlu’ndan imza günü n ESKİŞEHİR Tepebaşı Belediyesi tarafından düzenlenen “4. Uluslararası Eskişehir Şiir Buluşması” bu yıl da önemli konukları ağırladı. Bugün sona erecek buluşmanın açılışı, bu yılın onur konuğu olan Ataol Behramoğlu’nun şiirleri ile yapıldı. Behramoğlu’nun şiirlerini gitarıyla Haluk Çetin seslendirdi. Ataol Behramoğlu etkinlikte iki gün kitaplarını imzaladı. Gönül Kıvılcım Akif Kurtuluş Ece Temelkuran Kültür Servisi Aralarında Akif Kurtuluş, Gönül Kıvılcım, Müge İplikçi, Ece Temelkuran, Şeyhmus Diken, Helîm Yusiv’in de bulunduğu otuz yazar Rojava ve Şengal’de yaşanan savaşa dikkat çekmek için bir öykü deneme kitabı yazmak ve sınırda düzenlenecek basın açıklaması ve panellerle toplumda duyarlılık oluşturmak amacıyla bir bildiri kaleme aldı. “Giderek yayılan savaşların, inanılmaz boyutlara ulaşan şiddetin içinde, her gün ölümden daha kötü şeylerle tanışarak, insan kalmaya çalışıyoruz” denilen bildiride “ırk, din, dil, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın insan soy ve varlığını sürdürmek ereği, ne yazık ki yalnızca kâğıtlara yazılı ilkeler olarak kalmıştır” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada “Rojava’da akan kan; yalnızca Kürtlerin değil bütün insanlığın kanıdır” denilirken burada yitirilenin ortak insani ve kültürel değerler olduğu vurgulanıyor. Bildiride “Biz, bu vahşet ve barbarlığın bir an önce sona ermesini isteyen otuz yazar olarak; bu kirli savaşın yürütücüsü tüm bölgesel ve uluslararası güçleri kınıyoruz” denilirken bütün dünyaya barışın hüküm sürdüğü, özgür ve demokratik bir yaşamı hep birlikte savunma çağrısı yapılıyor. Şiirsel bir müzik akşamı EGEMEN BERKÖZ Yaz aylarında yenilenen Cemal Reşit Rey Konser Salonu (CRR) yeni mevsime görkemli bir konserle girdi. Sürekli şefi Ivan Fisher’in yönettiği Budapeşte Festival Orkestrası (BFO) şiirsel bir müzik akşamı yaşattı salonu dolduran müzikseverlere. Konserin ilk bölümünde Richard Strauss ’un 85 yıl lık yaşamının son demlerinde (Eichendorf’un bir, Hesse’nin üç şiiri üzerine) bestelediği “Son Dört Şarkı” ile Gustav Mahler’in gençlik ürünü sayılabilecek, sözlerini kendisinin yazdığı “Bir Gezginin Şarkıları” adlı yapıtlarını dinledik. Strauss’un bitmek üzere olduğunu duyumsadığı ömrüne, Mahler’in ise biten aşkına ağladığı bu hüzünlü şarkıların taşıdığı duygusallığı İsveçli soprano Miah Persson (Son Dört Şarkı) da, Yunan bariton Tassis Hristoyannis (Bir Gezginin Şarkıları) de yansıtmasını bildiler. İkinci bölümde orkestradan din lediğimiz Mahler’in ilk çalınışında pek beğenilmese de günümüzde en çok seslendirilen yapıtı olan 4. Senfonisi ise olağanüstüydü. Senfoninin bitiminde orkestra üyelerinin şefin bir işare u Budapeşte Festival Orkestrası, müzikseverlere Richard Strauss’tan Gustav Mahler’e uzanan şiirsel bir müzik akşamı yaşattı. tiyle çevresinde toplanarak bir koro oluşturması ve bitmek bilmeyen alkışlara teşekkür olarak kısacık bir “a capella” dinleti sunması ise akşamın sürprizi oldu. Dünyanın en iyi orkestraları arasında yer alan Budapeşte Festival Orkestrası’nı bir kez daha dinlememizi sağlayan CRR sanat yönetmeni Ozan Binici’ye teşekkür ettikten sonra salonun yenilenmesiyle ilgili verdiği bilgileri özetliyorum: Koltuklar, salonun halısı ve sahnenin parkeleri değişmiş. Arkası ahşap kaplama yeni koltuklar, yeni parkeler ve antibakteriyel, nemtoz tutmayan, sağlık dostu yeni halıyla salonun sesleşimi daha da iyileşmiş. Bu arada, koltukların sayısının 843’ten 963’e çıktığını, ama bir sıkışıklık olmadığını belirtmeliyim. Giriş, çıkış ve konser izleme aynı rahatlıkta. Bir yenilik de alt kat fuayedeki, müzikseverlerin kahve, çay içebileceği kafe. Bitirmeden, salonun 1989’daki açılışının 25. yılına özel ve Cemal Reşit Rey’in Keman Konçertosu, Üç Anadolu Türküsü ile 2. Senfonisi’nin seslendirileceği CRR Senfoni Orkestrası konserini duyurmak istiyorum. Emmanuel Pahud’un flüt dinletisi (3 Kasım) ile ücretsiz ve izleyicilere de açık ustalık sınıfı (4 Kasım); BFO’nun yerleşik orkestralığının 2015’te de süreceği; CRR’nin yerleşik sanatçısı olan ünlü İngiliz trompetçi Alison Balsom’un dinletisi (20 Kasım) ve BFO Oda Müziği Topluluğu’nun 2015’te Türk Beşleri’nin yapıtlarını çalacağı ise diğer önemli haberler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle