29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Avukatlar Başbakan ile TBB Başkanı Feyzioğlu görüşmesini olumlu karşıladı 5 ‘Çeteler ayıklanmalı’ DENİZ FENERİ SAVCISI YAREN: Bilal Erdoğan’ın ‘Çıt’ına İşlem Yok! Tarih 10 Aralık. Başbakan Tayyip Erdoğan, Meclis kürsüsünde, muhalefetin bütçe eleştirilerini yanıtlıyor. Henüz yolsuzluk ve rüşvet operasyonu için düğmeye basılmamış ama “cemaatle dershane kavgası” almış başını gitmiş. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, o gün yolsuzlukların üzerinin “Sayıştay raporları Meclis’ten kaçırılarak” nasıl örtüldüğünü anlatmış, diğer muhalefet partileri de iç politikadan dış politikaya kadar hükümetin “eksilerini” sıralamış. İşte bu eleştirilere yanıt verirken Erdoğan, “milli irade”ye bir kez daha vurgu yapıyor: “Türkiye’nin her meselesinde hem muhatap hem de çözüm aracı, bu salondaki vekiller ve onların arasından teşekkül etmiş hükümettir. Bu salonun dışında, bu salondaki vekillerin dışında hiç kimse, hiçbir kurum, Allah’tan başka hiçbir güç bu ülkeye ve bu millete istikamet veremez. Hiçbir vekil, hiçbir siyasi parti milli iradeyi hedef alan, milli iradeyi, Meclis iradesini zayıflatmaya çalışan saldırılar karşısında kayıtsız kalamaz.” İşte tam o saatlerde, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın literatüre kattığı ifadeyle; “çıt çıt çıt” mesajı düştü internet sitelerine: “Halktan yüz bulmaya çalışın halktan, Meclis serserilik yeri değildir, ahlaksız rezil tavırların amacı nedir?” Bu sözlere AKP’den tek bir “çıt”la yanıt veren vekil olmadı. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise o tweeti “mesele” yaptı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e bir dilekçeyle başvurup, “Türk milletine ve temsilcilerine hakaret eden bu şahıs hakkında” yasal işlem yapmasını istedi. TBMM Başkanlığı’ndan yaklaşık 20 gün sonra Altay’a yanıt geldi. TBMM Başkanı Çiçek, “Bir şey yapamayız” anlamına gelen şu yanıtı verdi: “Yasama organının toplum nezdindeki itibarına, yazılı ve görsel medyada olduğu gibi her konuda söylenen her söze duyarlı olmak en tabii görevimizdir. Ancak Başkanlığımıza sunmuş olduğunuz dilekçe ve ekindeki yazı içerikleri incelendiğinde, TBMM Başkanlığı’na müteallik iş ve işlemlerden olmadığı anlaşılmış olup, konu ile ilgili olarak kişilerin şahsi müracaat hakları bulunmaktadır.” Bilal Erdoğan söz konusu olduğunda “savcıların” tebligatı bile işlemezken, Çiçek’ten “risk” almasını beklemek elbette hayalcilik olurdu... Savcı alınarak soruşturma perdelendi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Almanya’da milyonlarca Avro bağış yolsuzluğunu konu alan Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken görevden alınan savcılardan Abdulvahap Yaren, üç bakan ile çocuklarının adının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yargı ile yürütme arasında yaşanan gerginliğe ilişkin, “Rüşvet ve yolsuzluğun üzerinin örtülmesi intibasını verecek davranışlardan uzak durmak lazım. Yoksa 75 milyonun yargıya olan güveni azalır, güçlünün yargısı haline gelir” dedi. Deniz Feneri soruşturması ile 17 Aralık operasyonu arasında benzerlik kuran Yaren, “Soruşturmanın savcının elinden alınması, o soruşturmanın perdelendiği intibaını veriyor” dedi. Rüşvet ve yolsuzluk gibi konuların soruşturulması sırasında buna tüm kurumların destek vermesi gerektiğini dile getiren Yaren, “Suça karışanların herhangi bir siyasi partiye mensup olması halinde rüşvet ve yolsuzluğun üzerinin örtülmesi intibaını verecek davranışlardan uzak durulması lazım. Bundan uzak durulmadığı, hele de yargıya müdahale şeklinde açıklamalar yapıldığı zaman 75 milyonun yargıya olan güveni azalır. Niye azalır? Çünkü yargı garibanlar hakkında ceza veriyor, ama güçlülere karşı çaresiz algısı yaratır. Böyle olunca yargı güvenilmez bir yargı olur ve güçlünün yargısı haline gelir” dedi. Yargıya müdahalenin ülkeyi “suç cenneti” haline getirceğine işaret eden Yaren, “Yargının içindekiler de kurallara uymak zorundu. Siyaset de kurallara uymak zorunda. Çünkü kuralları yargı koymuyor, sonuçta Meclis koyuyor” görüşünü kaydetti. İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu görüşmesinin adından Balyoz ve Ergenekon davalarında yeniden yargılamanın gündeme gelmesini olumlu karşılayan hukukçular, tutukluların mağduriyetlerinin derhal giderilmesini istediler. Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy davalarında bazı sanıkların avukatlarından Celal Ülgen, TBB’nin “Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin yasanın geçici 2. maddesi, bir taraftan da özel yetkili mahkemelere ellerindeki işi bitirinceye değin görev vermektedir. Bu madde kaldırılınca özel yetkili mahkemeler kaldırılmış olacaktır” şeklinde öneride bulunduğunu anımsattı. “TBB’nin önerisi kabul edilirse Ergenekon davası normal ağır ceza mahkemelerine geçecek ve dava yeniden görülmeye başlayacaktır” diyen Ülgen şöyle devam etti: “Yani delillerin değerlendirilmesi, delil sağlığı ve delil bütünlüğünün incelenmesi, dijital delillerin elde ediliş biçimleri ile delil sağlıklarının korunup korunmadığı ko AVUKAT ERSÖZ’DEN BAŞBAKAN’A AÇIK MEKTUP aykırı karar ve uygulamalar, adil yargılanma hakkı prensiplerinden uzak yargılama süreçleriyle karşı karşıya olduğumuzu bizlere göstermiştir. Bu hukuka aykırı yargı süreçleri ile ilgili olarak muhataplarından hesap sorulması ve özgürlükleri ellerinden alınan kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi öncelikli konu olmalıdır” ifadelerine yer verdi. Ersöz şöyle devam etti: “Feyzioğlu ile yapmış olduğunuz görüşme, ülkenin önünü açacak bir girişim olması sebebi ile şahsım ve müvekkillerim nezdinde adil yargılanma hakkını gerekleri noktasında umut verici bir gelişme olarak değerlendirilmiştir.” vukat Hüseyin Ersöz Erdoğan’a açık bir mektup yazarak basınla A paylaştı. Ersöz mektubunda “Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Kafes ve Odatv isimleri ile bilinen davalarda yaşanan hukuka nuları yeniden bu olağan mahkemeler tarafından incelenecektir. Bu önerinin tek eksik yanı tutukluluk konusudur. Uzun ya da kısa tutukluluk konusunda bir düzenleme öngörülmemektedir. Oysa yeniden yargılama başlayınca tutuklular yeniden kendilerini anlatana kadar yıllar geçebilecektir. Bu nedenle bu önerinin yanında bu mahkemelerde silaha el atmamış, şiddet uygulamamış ve kişilerin can güvenliğine kast edilmemiş durumlarda sanıkların derhal salıverileceği ve duruşmalara dışarıdan de vam edileceği yönünde bir hüküm de eklenmeli ya da bu sonucu doğuracak hükümler konulmalıdır.” Ülgen, “Benim önerim öncelikle TBMM’de bir araştırma ve soruşturma komisyonunun kurulması ve olayı Susurluk olayındaki gibi soruşturmaya başlamasıdır. Önemli olan yargı içine çöreklenmiş çetenin ortaya çıkarılmasıdır. Kim yüzümüze baka baka haklı olduğumuz bir talebi reddetmiş, kim sahte delilleri görmezden gelmiş, kim aka kara demiş ortaya çıkarılmalıdır. Çete buradadır” dedi. Başbuğ, kitabında ‘5’No’lu CD’yi oraya ancak askerler koyar’ dedi O komutan firarda BALBAY: ALİ İSMAİL’İN ÖNÜNDE EĞİLİYORUM BARKIN ŞIK ‘Başbakan hukukun âkimin talimatları idarenin kontrolünde Yaren, 17 Aralık operasyonu sonrası polislerin görevlerinden alınmasını eleştirirken, adli kolluk teşkilatı kurulmasını önerdi. Yaren, “Türkiye bu sürece gitmesi gerekirken bir bakıyorsunuz ki savcının ve hâkimin verdiği talimatlar idarenin kontrolünden geçiyor. Adli kolluk yönetmeliği değişikliği Türkiye’nin sürekli geriye gittiğini gösteriyor” diye konuştu. Deniz Feneri soruşturmasından alınıp, evrakta sahtecilik iddiasıyla yargılandığı Yargıtay’daki duruşmalarda diğer savcılar Nadi Türkaslan ve Mehmet Tamöz ile birlikte beraat eden Yaren, bir gazeteye yaptığı açıklamada, “Deniz Feneri’nde büyük hırsızlık olayı yaşandı. Zekât hırsızları ise masum gösterildi. Bunu ancak organizasyonun başındaki hırsızlar imparatoru yapabilir. Halk arasında bir tabir vardır; ‘Damda gezer, miyav der’ diye... Her şey ortada, isme gerek var mı” ifadelerini kullanmıştı. H önemini anladı’ CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Eskişehir’de bir dizi etkinliğe katılan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, Gezi Direnişi’nde yaşamını yitiren 7 gençten biri olan Ali İsmail Korkmaz’ın heykeline karanfil koyarak “Ali İsmail Korkmaz hepimiz için bedel ödedi. Sadece halkın önünde eğileceğimizi söyledim. Onun anısı önünde eğiliyorum” dedi. Eskişehir’de, kendi yazdığı “Yargıtatör” isimli oyununun sahneye konulması dolayısıyla bir dizi etkinliğe katılan Balbay, Ali İsmail’in Espark önündeki heykeline kırmızı karanfiller koydu. Korkmaz’ın adı gibi Korkmaz olduğunu söyleyen Balbay, “İçeride Ali İsmail’in ve diğer hastanede tedavi gören Gezi direnişçilerinin sağlık durumlarını yakından takip ettik. O günlerde şunu da kendi kendime söyledim. ‘Sana gelecek bana gelsin’ dedim” dedi. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Balbay, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun girişimlerini önemsediğini, içerdeki tüm yurtseverlerin bırakılmasını istedi. Balbay, “Başbakan da hukukun önemini kavradı. Herkes hukukun gerekliliğini öğrendi. 2014 yılının özgürlükler açısından önemli bir yıl olacağına inanıyorum” dedi. ANKARA Ergenekon davasından tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bugün çıkacak “Suçlamalara Karşı Gerçekler” adlı kitabında Balyoz davası ile ilgili önemli bir çıkışta bulundu. Başbuğ kitabında, Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramalarda ele geçirilen CD ve harddiskler için, “Döşeme zemininde bulunan doküman ve 5 No’lu CD’yi oraya ancak askerler koyabilir” dedi. Başbuğ bu tespiti yaparken, harddiskin bulunduğu odanın sahibi Binbaşı Mehmet Cem Çağlar’ın firari olduğu ortaya çıktı. Balyoz’dan hüküm giyen Çağlar, tutuksuz yargılanıyordu. Başbuğ kitabında, arama ile ilgili olarak şu önemli tespitleri yapıyor: “Balyoz davasının en önemli kanıtları arasında 5 No’lu CD bulunuyor. Döşeme zemininde bulunan doküman ve 5 No’lu CD’yi oraya ancak askerler koyabilir. Bu doküman ve 5 No’lu CD oraya kim tarafından konulmuştur? Donanma Komutanlığı Savcılığı soruşturma açtı, ancak nedense bir sonuca ulaşılmadı. Bu odaya kimse giremez. Bu kişinin ortaya çıkartılması aslında o kadar da zor değildir. Eğer bu CD’yi oraya kim tarafından konulduğu bulunabilseydi, Balyoz ve Ergenekon davalarının seyri değişirdi.” Orgeneral Başbuğ, bu değerlendirmeyi yaparken Cumhuriyet çok ilginç bir ayrıntıya ulaştı. Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada CD ve harddisklerin bulunduğu odanın sahibi Binbaşı Çağlar’ın firari olduğu öğrenildi. Tutuksuz yargılandığı Balyoz davasından hüküm giyen Çağlar’a ait odanın zeminindeki karo taşlarının “vantuz” ile kaldırılması sonucunda mahkumiyetlere neden olan 5 No’lu harddisk bulunmuştu. Aramanın bir diğer muhatabı olan ve Çağlar’ın yan odasında bulunan Binbaşı Kemalettin Yakar ise tutuklu yargılandı ve halen cezaevinde. Çağlar, mahkemede yaptığı savunmada şunları kaydetmişti: “Bu malzemeleri oraya ben koymadım, bu malzemelerin oraya konulması benim bilgim dışında olmuştur, bu malzemelerin içeriğine vakıf olmadım.” Nabza Göre ‘Dış Güçlerin Oyunu’ İktidar ya da muhalefet fark etmez; herhangi bir siyasi kriz durumda “yurtiçindeki düşmanlar” yetersiz kalırsa hemen sınır dışındaki “düşmanlar” anımsanır. Yıllardır Türk siyasetinin klasikleri arasında yer alan bu söylem; kamuoyunun ilgisini asıl kriz yerine başka yerlere çekilmesini sağlar. Bunun için büyülü tanımın yapılması yeterlidir: “Dışarıdaki düşmanlar.” Bu söylem “dış ülkeler”, “dış ülkeler” ya da “dış mihraklar” gibi farklı tanımlara da girebilir, ancak özü itibarıyla anlamı aynıdır. 17 Aralık’tan bu yana ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarlar ve kasalardan çıkan para balyalarını konuşmak yerine AKP iktidarı da öncelikle bilindik “dış güçlermihraklar” söylemine başvurdu. Ancak AKP bu söylemi muhalefeti eleştirmek için kullandığını unutunca, kendi inandırıcılığını da yitirmiş oldu. Muhalefet partilerini Kürt sorununu dış güçlerin oyunu olarak gördüğü için eleştiriler yönelten AKP; yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla denize düşünce “dış güçlerin oyunu” söylemine sarılıverdi. TBMM Çözüm Sürecini Araştırma Komisyonu Raporu’nda siyasi partilerin Kürt sorunuyla ilgili tutumları değerlendirilirken, CHP’nin 2000 yılından sonra bu konuda tutucu bir bakışa büründüğü ve savunmacı bir çizgiye çekildiği yorumu yapıldı. Raporda, MHP için de Kürt sorununu dış güçlerin oyunu olarak tarif ettiği eleştirisi yer aldı. 17 Aralık’tan sonra AKP’nin imdadına yetişen dış güçleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin il başkanları toplantısında şöyle ilan etti: “Bu olay ulusal bir operasyon değildir. Bu olayın uluslararası boyutu vardır. Bunun tepe noktası vardır ve onun altında bunun taşeronları vardır. İstanbul’da 46 milyar dolarlık 3. havalimanı ihalesini gerçekleştirdik. Bu çeşitli yerleri ciddi manada rahatsız etmiştir. (...) IMF ile ilişkilerimizde borcu mayısta ödedik ve defteri kapattık. Sen mi sıfırlarsın! İşte burada uluslararası o güçler devreye girdi.” Ayşe Sayın, Emine Kaplan, Mahmut Lıcalı [email protected] Başbakan Erdoğan, çalışma yürüttüklerini açıkladı ‘Yeniden yargılamaya olumlu bakıyoruz’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balyoz ve Ergenekon gibi davaların yeniden görülmesine ilişkin girişimlerle ilgili olarak, “Yeniden yargılanma konusunda olumlu bakıyoruz. Bu konuda arkadaşlarımız çalışıyorlar ve çalışmalar bitmek üzere” dedi. Erdoğan, Fethullah Gülen’den geldiği belirtilen mektubun kendisine değil Cumhurbaşkanı’na gönderildiğini söyledi. Japonya, Singapur ve Malezya’ya gerçekleştireceği resmi ziyaretler öncesi dün akşam saatlerinde Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, bir gazetecinin “Devlet içerisindeki paralel yapıyı oluşturan iki bin kişilik bir listeden bahsediliyor ve bu listenin de sizin önünüzde olduğu ifade ediliyor. Bununla ilgili bir değerlendirmeniz olacak mı” şeklindeki sorusuna şöyle yanıt verdi: “Bir defa böyle bir şey masamın üzerinde, sümenimin altında, benim zaten masamda sümen de yok onu da söyleyeyim, böyle bir şey söz konusu değil. Bu tür atamalar yapılacaksa yapılır. Kim almış bu sayıyı, nereden almış? Bunların hepsi uydurma ifadeler.” Erdoğan, “Balyoz ve Ergenekon’da yeniden bir yargılama konuşulmuştu. Bu konuda bir çalışma söz konusu mu” sorusuna ise “Metin Bey’le yaptığımız görüşme olumlu bir görüşme olarak sürdü. Yeniden yargılanma konusunda olumlu bakıyoruz. Bu konuda arkadaşlarımız çalışıyorlar ve çalışmalar bitmek üzere. Yeniden yargılanma konusunda bizim açımızdan herhangi bir sıkıntı yok. Yasal düzenlemeler için yasal çerçeveler içerisinde elimizden geleni yapmaya hazırız” yanıtını verdi. Erdoğan, mektup sorusuna, “Mektup benim şahsıma gelmemiştir. Mektup, Cumhurbaşkanımıza gelmiştir ve ben dünkü konuşmamda da zaten ‘Bana mektup geldi’ demiyorum. Mektubun gelmesinden bahsediyorum” yanıtını verdi. Müdürler bir bir gidiyor Yurt Haberleri Servisi Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ardından polis müdürlerinin görevden alınması ve yer değiştirmeler dün de sürdü. Bolu Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kubilay Akgün, görevinden alındı. Akgün, Spor Şube Müdürlüğü görevine, Personel Şube Müdürü Zafer Topkaya ise Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne getirildi. Personel Şube Müdürlüğü görevine ise Eğitim Şube Müdürü Memduh Uysal atandı. Edirne’de de İstihbarat Şube Müdürü Özgür Nikbay, görevinden alınarak Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne atandı. İstanbarat Şube Müdürlüğü görevine ise Babaeski İlçe Emniyet Müdürü İbrahim Çıldır atandı. TESUD Başkanı Karakuş, ordunun zirvesinde temaslarda bulundu ‘Kumpas’ TSK’yi rahatlattı’ BARKIN ŞIK ANKARA Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Başkanı emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, “kumpas” tartışmalarına paralel bir dizi önemli ziyarette bulundu. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk ile görüşen Karakuş, “Kumpas tartışmalarının ardından 27 Aralık’ta yapılan suç duyurusu ile TSK’yi bir nebze rahatlamış gördüğünü” söyledi. Görüşlerini muhataplarına aktardığını ve aynı frekansta olduklarını algıladığını söyleyen Karakuş, “Bozuk yumurtayı pişirmişler, getirmişler. Bunu mu yiyeceksiniz?” diyerek Balyoz davasındaki tutukluların derhal serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Karakuş, “kumpas” açıklamasının haksızlığa uğrayan askerlerin haklarının savunulması noktasında “TSK’nin elini güçlendirdiğini” söyledi. Karakuş, TSK’nin kurumsal yapısına getirilen eleştirilerin son bulması için komuta katında bir beklenti olduğunu da söyledi. Güler ve Öztürk’ün yanı sıra, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Adnan Özbal ve MSB Müsteşarı Kor general Sezai Bostancı ile de görüşen Karakuş, “Daha rahat bir ortam içine girilmiş durumda. Yargılamalarla ilgili konu açıkça ortaya kondu” dedi. Karakuş, Başbakan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Milli orduya kumpas kuruldu” tespitinin ‘3’üncü itiraf’ olduğunu söyledi. Tuncay Güney’in “Bu dava çökmüştür. Başbuğ buraya yapıştırılmıştır” çıkışının birinci itiraf olduğunu belirten Karakuş, ikincisinin ise MGK’nın 2004’te aldığı “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” kararlarının basına yansıması olduğunu söyledi. ‘Mektup Gül’e geldi’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle