Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2014 CUMA 6 da dahil olmak üzere, hukuk tanımazlar cephesinin elemanlarının yanıtı şu idi: Bunlar ayrıntı, özü gözden kaçırmayın! Biz askeri vesayeti tasfiye ediyoruz. Ayrıntı olur mu? Hukukta usul de esas kadar önemlidir, yanıtına kulak asmıyorlardı. Askeri vesayet tasfiye ediliyordu ya gerisi teferruattı. Ondan sonra her şey yeni baştan demokratik biçimde oluşturulabilirdi. Yeni oluşturulacak düzenle ileri demokrasi bile kurulabilirdi. Oysa böyle bir şey mümkün değildi. HHH İster askeri olsun ister sivil, hangi vesayet olursa olsun tasfiye etmeye çalışırken, hukuk dışı yöntemler kullanılıyorsa, tasfiye edildiği söylenen vesayetin yerine bir yenisini ikame ediyorsun demektir. Eğer “askeri vesayeti tasfiye ediyorum” derken özel yetkili savcılar, yargıçlar ve mahkemeler kullanarak, hukukun evrensel kurallarını, usullerini bir yana itersen, hiçbir kural ve sınır tanımayan özel yetkili hukuk vesayetini kuruyorsun demektir. Öyle bir vesayet ise bir süre istendiği HABERLER gibi gitse bile eninde sonunda, kendisine göz yumanlara, hatta daha ileri gidip, kendisine kol kanat gerenlere karşı ayağa kalkıp, onları da devirmeye kalkardı. Öyle de oldu. Askeri vesayeti yıktıklarını söyleyenler, şimdi devlet içinde çöreklenmiş, örgütlenmiş, hatta kendi deyişlerine göre çeteleşmiş başka bir vesayetle mücadele ettiklerini söylüyorlar. Bu, yetkisi hukuk ve sınır tanımayan özel yetkili mahkemelerin, savcılarının yargıçlarının oluşturduğu vesayettir. Bu devletin kolluk güçleri içinde çöreklenmiş, yetkisi ihtirası sınır tanımayan, kural ve emir dinlemeyen paralel polis rejimi vesayetidir. HHH Şimdi iktidar bununla mücadele ettiğini ileri sürüyor. Peki, nasıl mücadele ediyor bu güçle? Bağımlı yargıyı bağımsız yargı, belirli zümrenin polisini devletin polisi haline getirmeye çalışarak mı? Hayır ne gezer! Şimdi amaç bağımlı yargıyı, tümüyle despota bağımlı hale getirmek, bağımlılıkta rekabeti ortadan kaldırmak, cemaatin polisini iktidarın polisine dönüştürmektir. Vesayet ile mücadele ediyorum derken yeni vesayetler yaratıyorsan, sen aslında vesayete karşı değilsin demektir. Demokrasilerde, askeriyesine olduğu kadar siviline de olmak üzere vesayete yer yoktur. Vesayet tekeli savaşı, vesayete karşı savaş değildir. Askeri vesayete karşıyım diye savaşırken, yine bir vesayet oluşturuyorsan, sen demek ki, vesayete değil askere karşısın. Askeri vesayeti yıkıyoruz derken, asıl söylenmek istenen “askeri yıkıyoruz”du. Nitekim öyle oldu, özel yetkili mahkemelerin sakıncalarını görüp ortadan kaldıranlar, askerleri yine onların pençesinde bırakmayı sürdürdüler. MİT Başkanı’nı özel mahkemeler vesayetinin pençesinden çekip alanlar Genelkurmay Başkanı ile komutanları orada bıraktılar. Bugün neler olduğuna akıl sır erdiremeyenler için bu olayların ışığında açıklayalım: “Askeri vesayeti tasfiye” bahanesiyle başlayan savaş, şimdi vesayet tekeli savaşına dönüşerek sürüyor. Kim kazanırsa kazansın, bu savaştan hayır sadır olmaz! Vesayet Tekeli Savaşları Başbakan’ın siyasi başdanışmanı Yasin Bey, milli orduya kumpas kurulduğunu söylediğinde yer yerinden oynadı. Acaba Yasin Bey, yeni bir şey mi söylüyordu? Yıllarca hukuktan demokrasiden yana olan kişiler, “Etmeyin eylemeyin, hukuku böylesine ayaklar altına almayın!” diye feryat etmiyorlar mıydı? Bunların içinde, bir zamanlar askeri yönetimlere de aynı çağrıları yapmış olanlar, askeri hapishanelerin tutukluları, askeri davaların sanıkları, savunmanları yok muydu? Kimi “yetmez ama evet!” korosu mensubu, sözde liberal (aslen liboş olurlar kendileri!) takımının elemanları Demirtaş: ‘Çözüm’ İçin Pisliği Örtmeyiz Dün bu köşede dile getirdiğimiz “Kürt siyasi hareketinin, ‘çözüm sürecini’ koruma kaygısıyla Gezi Parkı protestolarında olduğu gibi yolsuzluklar konusunda da AKP’ye tavır almayacağı” yönündeki değerlendirmemize BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan yanıt geldi. Dün DiyarbakırBingöl yolundan telefonla görüştüğümüz Demirtaş, AKP’yi sarsan yolsuzluk soruşturması ve hükümet ile Gülen Cemaati arasındaki kavga konusunda şu değerlendirmeleri yaptı: “Yolsuzluk konusu bizim için çok önemli. Biz başından beri hem cemaati hem AKP’yi eleştiriyoruz. Yolsuzluğa karşı da paralel devlet ve cemaate karşı da en sert açıklamaları biz yapıyoruz. Biz çözüm süreci yüzü suyu hürmetine AKP’nin yolsuzluğunu, hırsızlığını ve hukuksuzluklarını görmezden gelecek değiliz. Türkiye’ye barış da demokrasi de AKP’nin pislikleri örtülerek getirilemez. Bunların üstüne giderek, hesabını sorarak getirilebilir ancak.” “Ama bunu yaparken paralel devlet yokmuş, bize kan kusturanlar yokmuş gibi de davranamayız. KCK’yi, Ergenekon’u hep birlikte yaptılar. On binlerce insanı sorgusuz sualsiz içeri tıktılar. Bunları Başbakan alkışladı o dönem. Biz birlikte olduklarını biliyorduk. Şimdi rant kavgasına düştüler. AKP kendi yarattığı canavarla uğraşıyor. Kendi eliyle yarattı, izin verdi, birlikte çalıştılar, referandumu birlikte yaptılar. Şimdi o yapı AKP ile uğraşıyor. Onunla da uğraşmak lazım. Çünkü o da pisliğe batmış durumda.” Bilal Erdoğan ifade vermeye ‘Utanç verici’ Y ıkım çalışması yapan işçilere tepki gösteren yurttaşlar “Böyle bir saçmalık olur mu? Türk bayrağını ve Atatürk posterini indirmeden neden yıkıyorlar. Bunu yapanlar ve bu hale getirenler utansın. O bayrak göklere çıkarılmalıydı. Atatürk’e ve Cumhuriyete bu kadar kin beslenmez. Diyecek hiçbir şey bulamıyoruz. İsteseler indirebilirlerdi. Yetkililer bunu yapanlardan bir an önce hesap sormalılar. Okulun içinden bütün eşyaları almalarına karşı bunların yırtılarak sökülmesi ülke adına utanç verici” dedi. Kendi yarattığı canavar gitmedi İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın gizli olarak yürüttüğü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı tarafından el çektirilen ve mali büyüklüğü 100 milyar doları bulduğu iddia edilen “kara para aklama, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve yolsuzluk” operasyonu kapsamında savcılık tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ifade vermeye gitmedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 25 Aralık’ta gönderilen çağrı kağıdına göre, Bilal Erdoğan’ın çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve üye olmak suçlarından ifade vermek üzere dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gelmesi bekleniyordu. Çağrı kâğıdında şüphelinin ifadeye gelmemesi üzerine zorla getirileceği de belirtilmişti. Savcı Muammer Akkaş’ın elinden alınan soruşturma kapsamında gözaltına alınmasına karar verilen 41 kişiden 7’sinin mal varlıklarına tedbir konulması kararı da hiçbir kuruma gönderilmediği için uygulamaya konulmamıştı. Paramparça ettiler! ALİ AÇAR Çağlayan 50. Yıl İlköğretim Okulu’nun yıkım çalışmaları sırasında bina dışında bulunan Türk bayrağı ve Atatürk posteri iş makinesi ile parçalanarak yırtıldı. Yıkımda çalışan işçiler yurttaların tepkisi üzerine yırtık bayrak ve posteri indirdi. Yol yapılacağı gerekçesiyle Çağlayan 50. Yıl İlköğretim Okulu’nda dün sabah saatlerinde başlayan yıkım çalışmaları sırasında okulun dış cephesi üzerinde tablo üzerine monte edilmiş dev Türk bayrağı ve Atatürk posteri iş makinesi kepçesi ile parçalanarak yırtıldı. Yıkım çalışmalarından sorumlu olduğunu belirten bir kişi gazetecilerin yanına gelerek “Karalama yapmayın ne var bunda adaletli çalışın. İşte söküyoruz” diye tepki gösterdi. Gazetecilerin “bayrağın görüntüsü yakışıyor mu” sorusu üzerine yetkili “Yakışmıyor ama ne yapalım” yanıtını verdi. Ucu kendine dokununca... “Şunu rahat görüyoruz ki AKP sadece ucu kendine dokunan noktalara müdahale ediyor. Başbakan, yargı vesayetinden kurtulma değil, tamamen kendini kurtarma derdine düşmüş durumda. AKP bu dosyaları örtmemeli, hırsızlara sahip çıkmak adına hukuku ayaklar altına almamalı. Birçok ilde görevden alma, yer değiştirme oldu. Bu tarafta hiçbir hareket yok. Burada da paralel yapı yok mu? Daniskası var. Ama burada olup bitenler hükümeti rahatsız etmiyor. Başbakan sadece bir gariban savcıdan rahatsız.” l Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Selek’in cezasına onama istemi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, sosyolog Pınar Selek hakkında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının onanmasını istedi. Başsavcılığın tebliğnamesi, davaya bakacak Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gönderildi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Mısır Çarşısı’nda 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin de yaralandığı patlamaya ilişkin davada, tutuksuz yargılanan Selek hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermişti. Selek’in “Devletin hâkimiyeti altındaki toprakların bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf eylemde bulunmak” suçunu düzenleyen eski TCY uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına karar veren mahkemenin kararının temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay’a geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, hazırladığı tebliğnamede Selek hakkındaki hapis cezasının onanmasını istedi. Tebliğnamede, temyiz itirazlarının reddine, usul ve yasaya uygun hükümlerin onanmasına karar verilmesi talep edildi. Tebliğnamede, diğer sanıklar Abdulmecit ve Heval Öztürk’e verilen hapis cezalarının da onanması istendi. İmam aranıyor l ‘İtibarımı iade edin’ Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı Seçim toleransı yok “AKP yolsuzluğa battı diye çözüm sürecini bitirmemizi isteyenler var. PKK’ye “Şiddete dön” mü diyelim? AKP ile sonuna kadar siyasi mücadele ederiz ama PKK’ye de ‘Haydi savaş başlat’ demeyiz. Bunu ahlaki de bulmayız. Süreç ve diyalog kopmasın. Çünkü onun dışındaki alternatif silah ve savaştır. Kandil de gelişmeleri dikkatle izliyor. Öyle görünüyor ki seçime kadar herkes beklemede kalacak. Ama seçim sonrası Öcalan da, Kandil de hükümete bugüne kadarki kadar toleranslı olmayacaktır.” Kitabımdakiler l Bu kez de Dink davasıyla gündemde hükümet politikası İLHAN TAŞCI ANKARA Devletteki cemaat yapılanmasını yazmasının ardından tutuklanan, 2 kez devlet memurluğundan, 6 kez de meslekten ihraç cezası verilen eski polis şefi Hanefi Avcı, İçişleri Bakanlığı’na başvurarak iadei itibar istedi. Son gelişmelerle cemaate ilişkin yazdıklarının ispatlandığını ve bunların da “hükümet politikası” olarak uygulandığını vurgulayan Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet, Bugün Cemaat” isimli kitabı nedeniyle verilen disiplin cezalarının yok hükmünde sayılması gerektiğini bildirdi. Cemaatçi yapılanmayı ilk kez somut isimlerle deşifre eden Hanefi Avcı’nın dilekçesinde “O günün koşullarında ortada somut bir bilgi ve belge yok diyen savcılığın, bugünkü koşullarda aynı değerlendirmeyi yapma imkânı kalmamıştır. Çünkü müvekkilimizin kitabında ifade ettiği iddia ve beyanlar Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları ile sabit hale gelmiştir” denildi. Dilekçede, bu yapının devlet sistemini ele geçirme faaliyetinde olduğunun Erdoğan tarafından da tüm kamuoyuna açıklandığı anımsatıldı. Cemaatin devlet içerisindeki konumuna ilişkin hükümet kanadından gelen açıklamaları ve değerlendirmeleri Avcı’nın 3 yıl önce kitabında ortaya koyduğu anımsatılan dilekçede, Hanefi Avcı’nın cemaate yönelik yazıların ardından itibar suikastına uğradığı vurgulandı. Dilekçede “Kitapta yer alan iddialar artık bir hükümet politikası haline gelmiştir. Bu noktada müvekkilime verilen tüm disiplin cezalarının tekrar soruşturması yapılarak müvekkilimin hakkı olan itibarının iadesini arz ve talep ederim” denildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin (YARSAV) suç duyurusu üzerine “yargıdaki cemaatçi yapıya” ilişkin soruşturma başlattı. Bu işlem, 17 Aralık operasyonu ile hükümetcemaat arasında başlayan kavgada cemaate yönelik ilk soruşturma oldu. YARSAV, 31 Aralık’ta yargıdaki çeteye ilişkin savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in Yargıtay’da “cemaatin imamı” olarak nitelendirilen kişinin bir dosyayı ABD’de Fethullah Gülen’e götürüp danıştığı anımsatılan dilekçede, Şahin’in “Maalesef bizim yargımızda da Emniyetimizde de böyle bir yapı oluştu” dediği aktarıldı. Yine aynı şekilde Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından da yargı içerisinde aynı yönlü çete oluşumlarından bahsedildiği kaydedilen dilekçede, Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın da aynı çetenin orduya kumpas kurduğu iddialarına yer verildi. Yeni yargılama Demirtaş’a gündemdeki ‘Yeniden yargılama’ ve ‘af’ tartışmalarını da sorduk. Meclis’ten çıkarılacak bir yasa ile sorunun çözüleceği düşüncesinde. “Bize göre ortadaki sorunun çözümü çok basit. Özel yetkili mahkemeler kaldırılır. Yargıladığı ya da yargılayıp cezalandırdığı dosyalar sivil mahkemelerde yeniden yargılanır. Kimi yargıladılarsa hiç ayrım yapmaya gerek yok, sivil mahkemede yeniden yargılanmalı. Hizbullah dahil, bu mahkemeler kimseyi adil yargılamamış. AKP bunu yapabilir mi? Yarattığı canavarla mücadele için yapabilir.” Çete soruşturması YARSAV’ın dilekçesinde “Yargıçlık mesleği ile bağdaşmayacak şekilde dosya özetini Fethullah Gülen’e göndererek onun görüş ve talimatları doğrultusunda dosyayı karara bağladığı ve Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından da ‘cemaatin imamı’ olarak bilindiği ileri sürülen şahsın (yüksek yargıcın) ve yargıda kamuoyunda dile getirilen çetenin araştırılarak, bu şekilde görevini kötüye kullanan yargıç ve yasadışı örgüt yapılanmasının soruşturularak haklarında gerekli adli tahkikatın yapılıp kamu adına cezalandırılmasını arz ve talep ederiz” denildi. Ankara Başsavcılığı, dün dilekçeyi işleme koyarak soruşturma başlattı. Dosyanın şu an parlamenter suçlar bürosunda bulunduğu öğrenildi. Soruşturma kapsamında Şahin ve Akdoğan’ın tanık olarak dinlenip dinlenmeyeceği bilinmiyor. Savcılığın dilekçenin “yargıdaki çeteye” terör suçlarına bakmakla görevli Ankara TMK Savcılığı’na, Yargıtay’daki imamla ilgili dosyayı ise Yargıtay Başsavcılığı’na göndereceği belirtildi. Savcı Akkaş, Uzun’u ‘Engin Alan da çıkmalı’ Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu BDP’li milletvekillerinin bireysel başvuruları karşısında verdiği hak ihlali kararı, ‘tutuklu vekiller’ sorununu çözüme kavuşturacak. Bu durumda ortada sadece BDP’li Sebahat Tuncel ile MHP’li Engin Alan hakkında Yargıtay’ca onanan mahkumiyet kararları kalıyor. BDP lideri Demirtaş bu konuda, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e “Dosyaları yasama yılı sonuna bırakın” çağrısı yaptıklarını açıkladı. Demirtaş, “Her ne kadar MHP bu konuya sahip çıkmamış olsa da biz Sayın Engin Alan’ın da tahliye olmasını sağlayacak bir formül bulunmasından yanayız” dedi. BDP anketinde AKP düşüşte Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay dün verdiği demeçte AKP oylarının hâlâ yüzde 50’ler üstünde olduğunu ileri sürdü. BDP lideri Demirtaş bu rakamların gerçeği yansıtmadığı konusunda oldukça iddialı: “Günlerdir bölgeyi dolaşıyorum. Şırnak, Siirt ve yarın Bingöl. Meydanlar yolsuzluğa tepkili. Bizim anketlerimizde AKP bir önceki seçimlerden düşük oy alacak gözüküyor. Bingöl, Bitlis ve Ağrı gibi AKP’nin elindeki belediyelerde yüzde 58 oranında düşüş var. Bizim elimizdeki Hakkâri, Şırnak, Mardin, Batman’da da eski oylarının çok gerisindeler. Bence bu bölgede artış alabilecekleri yer yok, Geri kalan bölgelerde de oy artırdıklarını sanmam.” ifadeye çağırdı İstanbul Haber Servisi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı tarafından 2. dalga rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan el çektirilen Muammer Akkaş, AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili Erhan Tuncel’in geçen günlerde verdiği ifade üzerine eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’u bilgisine başvurmak üzere ifadeye vermeye çağırdı. Dink cinayetinde “Büyük Abi” olarak tanınan Erhan Tuncel, Hrant Dink davasının görüldüğü 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 Aralık 2013’te ifade vermişti. Tuncel ifadesinde “Ali Fuat Yılmazer ve Sabri Uzun ölüm ihbarı yapmamış ve yanlış rapor düzenlenmiştir. Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek çetenin üzerindedir. Beni bir numaralı sanık yapıp kendilerini saklamışlardır. Oda TV, Cüppeli, Şike, KCK, Hanefi Avcı suçsuz. Bunları yapan cemaat değil, bu ikisidir. Savcılık halen şahısların kurduğu tuzakla karşı karşıyadır” diye konuşmuştu. Tuncel, mahkeme öncesi de Muammer Akkaş’a tanık sıfatıyla sesligörüntülü ifade vermişti. İfadelerin ardından Dink davasında kamu görevlileriyle ilgili soruşturmayı yürüten savcı Akkaş, eski İstihbarat Daire Başkanı S abri Uzun’u bilgisine başvurmak üzere ifadeye çağırdı. Sabri Uzun’un bugün veya önümüzdeki hafta başında ifade vermesinin beklendiği kaydedildi. Öte yandan Sabri Uzun, bu yöndeki haberleri duyduğunu ancak kendisine böyle bir tebligat ulaşmadığını bildirdi.