05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 OCAK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Gençlerin ideolojisi: Günümüz gençliğinin tüketim kültürünü bütünüyle kabul ettiğini söylemek yanlıştır ve gerçeklerle bağdaşamaz. Gençlik doğası gereği “araştıran” ve “deneyen” bir dönemdedir. Her şeyin tüketime dönük olmasında, hızla yaşanan hayatların eksensiz iniş çıkışlarında çok şey sorgulanmaktadır. Bunların başında “yaşamın anlamı” gelir. Yaşamımızın anlamı nedir? Yaşamımıza anlam katan nelerdir? Yaşam değerlerimiz nelerdir? Bütün bunları “kullanılan markalar” olarak tanımlayan, “ancak sahip olarak üstün olmayı öneren” bir tüketim kültürünün yarattığı boşluk nasıl doldurulabilir? Bu boşluğu dolduracak “düşünbütünlüğüideolojiler” genel ERDAL ATABEK 2 olarak ikiye ayrılabilir: Birincisi, Aydınlanma ve Rönesans ile yaygınlaşan evrensel, insan odaklı akıl ve irade ile düzenlenen yaşam. İkincisi, geleneksel, din ağırlıklı doğaüstü güç odaklarına bağımlı akıl ve irade ile düzenlenen yaşam. Birinci seçenek, laik eksenli bir insan ve toplum yaşamını düzenler. Bu yaşamda inanç kişinin seçimidir ve bunu yaşamakta özgürdür. İkinci seçenek, geleneksel din eksenli bir inançlı insan ve toplum düzenidir. Bu yaşam biçiminde kişinin yaşamını geleneksel din kuralları belirler. Ortaçağda Avrupa ülkeleri de ikinci seçenekle yaşamışlardır. Katolik dini toplum yaşamını kendi inanç egemenliğiyle düzenlemiştir. Engizisyon ve aforoz da uygulama silahları olmuştur. Aydınlanma ve Rönesans ile Avrupa laik bir yaşam biçimine geçmiştir. Küreselleşmenin hızla toplum değerlerini değiştirmesi, toplumları korkutarak eski güven adalarına sığınmaya yöneltmiş ve bütün toplumlarda geleneksel dinler yükselmeye başlamıştır. Özellikle Amerika’da din yeniden yükselmiş, Hıristiyanlık da İslam da yükselişe geçmiştir. İnsanlar yaşam anlamındaki boşlukları bir biçimde doldurmak istemektedirler. Küreselleşmenin ürküttüğü kitlelerin bir başka sığınağı da “etnik kimlikler” olmaktadır. Bu hızlı değişimin yarattığı boşluktan kurtulmak için “etnik kimlikler”e sığınmak insan topluluklarını ayırmakta, birlikte barış Hak edilmeyen hedefi kendinin saymak. içinde yaşamayı engellemektedir. Kendisini hep başkalarının gözüyle İnsanlar, kendilerini ortak özellikleriyle görmek. değil, farklı oluşlarıyla tanımlamaya Görüntüyü önemseyip kendisi olmayı çalışmaktadır. atlamak. Günümüzün laik kesim gençliğinde Hiç kimse dünyayı ve yaşamı kendisinden tüketim kültürü etkin olmakla birlikte ibaret göremez. Herkes için kendi dışındaki düşünceeylem planında doğan boşluk dünyayı “görmekabul etmekatılma” “gençlerin özgürlükkendini ifade etme biçimi vardır. Önemli olan bu kabul biçimini hakkıbağımsızlık” temelinde yeni bir “sorumlulukkararlılıkkatılımcılık” anlam kazanmıştır. ekseninde düzenlemektir. Burada Facebook ve Twitter gibi sosyal medya ortamlarının getirdiği hızlı iletişimin Sorumlulukkararlılıkyararlarını görüyoruz. Bağımsızlık Gençlerin özgürlük anlayışı ile iktidarın otorite anlayışının çatışması bitmeyecek Küreselleşmiş dünyada 17 Aralık ve Kürtler Haziran ayındaki Gezi protestoları sırasında Başbakan Erdoğan’ın kurmaylarıyla yaptığı değerlendirmede “İyi ki Kürtler meydanda yoktu” dediği rivayet olunur. Erdoğan ve AKP’ye tepkili tüm toplum kesimlerini bir araya getiren Gezi Direnişi’ne, Kürtlerin kitlesel olarak katılması halinde hükümetin bugüne kadar işbaşında kalmasının imkânsız olduğunu düşünenlerin sayısı oldukça fazladır. O dönem Kürtlerin meydanlara dökülmesini engelleyen tek şey, hükümet ile Abdullah ÖcalanKandilBDP üçlüsü arasında yürütülmekte olan “çözüm süreci”ydi. Sürecin kesintiye uğrayacağı endişesiydi. Nitekim hükümet de, yaz tatili biter bitmez süreçteki ortaklarını tatmine yönelik bir demokratikleşme paketini açıklayarak minnetini ortaya koydu. Aynı Gezi sürecinde olduğu gibi şimdi de, AKP iktidarının on iki yılda aldığı en ağır darbe olan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında, Kürt siyasi hareketi benzer bir tercih kullanıyor. AKP’ye yeni bir kredi açıyor. “Yolsuzluk”, “yargıya müdahale”, “kuvvetler ayrılığına uymama” gibi demokrasinin en temel konularını mesele yapıp çözüm sürecini bozmak niyetinde değiller. BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer sözcülerinin demeçlerinden de görüleceği üzere “Eleştirel ama süreci bozmayan” tavır izleyecekler. Öcalan ve BDP’nin AKP ile müzakerelerde kendileri açısından elde edebilecekleri kazanımları diğer her türlü değerlendirmenin (hukuk devleti, şeffaflık, güçler ayrılığı) üzerinde tuttuğu anlaşılıyor. Hatta köşeye sıkışmış bir AKP’nin, taleplerini daha hızlı karşılayacağını bile düşünüyor olabilirler. Hükümetin artık sadece BDP’li beş vekilin sorunu haline dönüşen “tutuklu milletvekilleri” konusunun çözümü için üç yıl aradan sonra harekete geçiyor olması, bu tahminleri doğrulayan bir adım. Benzer biçimde, hükümetin cemaatle büyük savaşında Balyoz ve Ergenekon davalarındaki mağduriyetleri gidererek TSK’yi yanına alma amaçlı siyasetinin KCK davaları açısından olumlu sonuçlar doğurması da sürpriz olmayacaktır. Kürt siyasi hareketinin sadece içerideki unsurları değil, dışarıdaki unsurları da AKP ile sürecin devam ettirilmesinden yana. Silahlı güçlerin başındaki Cemil Bayık’ın son demeçlerine bakılırsa, PKK’nin Kandil kadrosu bu günlerde Türkiye içindeki gelişmelerle pek ilgili bile değil. Tek öncelikleri, Suriye içindeki Kürt bölgesinin kazanımlarını pekiştirmek. Onlar da bu dönem kadro ve dikkatlerini Türkiye’ye çevirecek olağanüstü bir gelişme arzulamıyor. İçerideki öncelik ise Güneydoğu Anadolu’da, metropollerde toplumsal desteği artırmak yönünde olacak. Çözüm sürecinin yaşandığı son bir yılda bu yönde oldukça başarılı oldukları anketlere de yansıdı. BDP oylarında yükseliş var. Hizbullah ile işbirliğine hazırlanan AKP’ye karşı yerel seçimde güçlerini sınayacaklar. AKP’nin elindeki belediyeleri kazanmak isteyecekler. Kürt siyasi hareketi ile Erdoğan ilişkisinin nihai test zamanı ise Cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak. Cumhurbaşkanı bu yıl ilk kez halk tarafından seçilecek. Türkiye genelindeki yaklaşık yüzde 78’lik halk desteği BDP’nin son ana kadar elinde tutacağı kozdur. Cumhurbaşkanı olmak isteyen Erdoğan son ana kadar bu kozu kazanabilmek için uğraşacak. Kontrol dışı gelişmeler olmazsa, Kürt siyasi hareketi de Erdoğan da o güne kadar mevcut ilişkileri bozmadan yürütmek isteyecektir. ‘Süreç bozulmasın’ tercihi gençlik ‘Sıkışmış AKP’ ile pazarlık Öncelik sandık ve ‘Rojava’ Günümüzün görevi insanı yeniden kazanmak Günümüzün çok önemli bir görevi vardır: İnsanı metalaşmaktan kurtarmak ve yeniden kazanmak. Kendimizi yönetmeyi yeniden öğrenmek. Tüketim kültürünün yönlendirdiği “sen, sahip olduğun şeysin” yanılsamasından kurtulmak. Kişiliğimizi satın aldığımız nesnelere teslim etmekten kurtarmak. Yaşamımızı uluslararası şirketlerin tüketim saldırısından kurtarmak. Ekran fetişizmini anlamak ve onu kullandığımız bir araç yapmak. Küreselleşmeyi paranın ve metaların değil, emeğin ve insanın küreselleşmesi yapmak. Çılgınca rekabetin yerine insanca dayanışmayı koyarak yaşamak. Yaşam değerlerini, sahip olunan metalarla değil, sahip olunan insan değerleriyle tanımlamak. Kaybedilen dürüstlüğün, sorumluluğun, dayanışmanın, barışın, başkasını anlamanın, birlikte yaşamayı öğrenmenin asıl değerler olduğunu bilmek. İnsanın yaşamını doğaüstü güçlere teslim etmeden, kendi aklı ve iradesi ile yaşamanın gücünü anlamak ve anlatmak. Dünyayı yağmalanacak topraklar olarak görmekten vazgeçip, onunla yaşadığımızı bilerek, doğaya saygı göstererek yaşamak. Doğaya egemen olmanın yerine, doğanın bir parçası olduğumuzu bilerek yaşamak. İnsanlar olarak, birbirimize hükmetmek yerine, birbirimize saygı duyarak yaşamayı öğrenmek. İnsanı metalaştıran, onu da alınır satılır kılan, bunu da küreselleşme olarak sunan yanılsamaya teslim olmamak. İnsanı yeniden kazanan, evrensel değerlere sahip çıkan, insan aklı ve iradesini yaşamın ortak değeri yapan anlayışı paylaşmak. Bu görevler, çocukları ve gençleri olduğu kadar toplumun bütün bireylerini, erişkinleri, anneleri babaları, kadınları erkekleri kapsamalıdır. Çünkü, günümüzde herkes, hiç farkına varmadan, yavaş yavaş alışarak geçerli sistemin bir parçası olmaktadır. Bir süre sonra da yaşanan her şey hayatın doğal akışı sayılmakta, değişimin ne olduğu sorgulanmamaktadır. Oysa, Sokrates’in dediği gibi: Sorgulanmayan hayat, hayat değildir. Günümüzün görevlerine hep birlikte sahip çıkalım. Teslim alınmaya çalışılan yaşamımızı kendi ellerimize alarak kurtaralım. Güncel görevimiz budur... Çankaya seçimine saklanan koz Özgürlükkendini ifade hakkıbağımsızlık Gençler bu hakkı bilmekte, istemekte ve toplumsal ortamda kendilerinin bu haklarla kabul edilmelerini istemektedirler. Gezi Parkı ile simgeleşen gençlik eylemlerinin anahtarı buradadır. Bu gelişimi hem göremeyen hem de kabul edemeyen siyasal iktidar büyük bir çatışma yaratarak gençleri sindirmeyi görev bilmiştir. Bu kavrayış eksikliği bütün yurda yayılan iktidar karşıtı gösterilerin başlangıcı olmuştur. İşte bu noktada çatışan anlayış, gençlerin çağdaş “özgürlükkendini ifade etme hakkıbağımsızlık” anlayışı ile siyasal iktidarın otoriteye bağımlı, otoriteye itaat eden, kendini ifade hakkını otoriteye bırakan gençlik anlayışı arasındadır. Bu çatışma bitmemiştir ve bitmeyecektir. Çünkü tarihsel planda iki ayrı anlayış, iki ayrı düşünbiçimmentalite çatışmaktadır. katılımcılık Günümüzün gençliğini anlamak Anlamak, elbette körü körüne kabul etmek değildir. Günümüzün gençliğini önyargılardan uzak kalarak anlamak birinci adımdır. Günümüzün gençliği elbette küresel kültürle, dijital kültürle yaşamaktadır. İkinci adımda, artık bütün kuşakların küresel kültürü anlaması, dijital kültürü bilmesi gerekmektedir. Küresel kültürün dayandığı tüketim olgusunun neleri kaybettirdiğini bilmeliyiz. Bunlar: Kendinden başkasını düşünmemek. Sosyal sorumluluk kaybı. İnsanın metalaşmasını doğru kabul etmek. Emek vermeden elde etmeyi normal görmek. Hayatı fırsatlardan ibaret saymak. Çocuklarımızı, ergenlerimizi, gençlerimizi öncelikle bu eksende düşünselduygusal bilince kavuşturmalıyız. İşte burada, geniş bir dünya vizyonu, dünya kültürleri ile tanıştırma, yaşam değerlerini görmeanlama, hepimizin kendimize, toplumumuza, dünyaya, yaşama karşı sorumluluklarımızı kavrama görevlerimiz vardır. Bu görev, aktarma ve anlatma yöntemi ile değil, soru sordurma, tartışma, yorumlama ile benimseme yoluyla olmalıdır. Günümüzün gençliğini “ezberci eğitim” ile yükleyerek elde edilecek hiçbir şey yoktur. Hemen yapılması gereken her konuyu görerek, anlayarak, sorarak, tartışarak, yorumlayarak paylaşan, eğitimi ortak bir bilgi üretimine çeviren “eleştirel düşünce eğitimi”ne geçmektir. Bu yapılmadığı takdirde ki, siyasal iktidarın eğitim anlayışı tam tersi yöndedir, daha da gerilere gideceğimiz açıktır. Sorun, okuldershane tartışmalarının çok dışında, eğitimin niteliğindedir. Günümüz gençliğinin ise bu köhne yöntemlerle geliştirilmesi söz konusu bile olamaz. Eğer okullarda bu yönde bir eğitim uygulanamıyorsa, çağdaş yerel yönetimlerin bu doğrultuda eğitim programları yaparak yaygın çocukgenç eğitimine başlamalarını öneririz. “Sorumlulukkararlılıkkatılımcılık” eğitimi her yaşa göre uyarlanmış programlarla 318 yaşlar arasında başarıyla uygulanabilir. Bu konuda dijital sistemlerle online eğitim de yapılabilir. Belirli sürelerde yapılacak toplantılarla da grup eğitimleri pekiştirilir. Bu eğitim, hem bireyin olgunlaşmasına katkı sağlayacaktır hem de doğru bir sosyal sorumlulukla ülke geneline demokratik sürece olumlu katkılar yapacaktır. n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şırnak Valiliği, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin lideri olduğu Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin (IKDP), örgütten kaçan 6 PKK’liyi Habur Sınır Kapısı’na getirerek güvenlik güçlerine teslim ettiğini açıkladı. Şırnak Valiliği’nden yapılan açıklamada, “31.12.2013 tarihinde PKK/KCK terör örgütü içerisinde faaliyet yürütmekte olan 6 kişi, Kuzey Irak KDP görevlileri tarafından Habur Kara Hudut Kapısı Emniyet Amirliği’ne teslim edilmiştir. 21 Mart’tan bugüne kadar teslim edilen şahısların sayısı toplamda 146 kişiye ulaşmıştır. Teslim olan şahıslarla ilgili tüm işlemler adli makamlarımızca yürütülmektedir” denildi. n İstanbul Haber Servisi AKP’den geçtiğimiz günlerde istifa eden eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Gezi Parkı’na gitti. Günay Taksim Gezi Parkı’nda çektiği fotoğrafı da Twitter’da paylaştı. Günay fotoğrafla yazdığı tweet’inde, “2013’e ilk gün Burdur ve Afyon’da incelemeler yaparak başlamıştım. Bugün sadece simit aldım ve Gezi Parkı’na gittim” yazdı. n ANKARA (AA) Şans Topu’nda numaralar “2, 14, 27, 29, 30 + 5” olarak belirlenirken 5 +1 bilen bir kişi, 524 bin 910 TL 55 kuruş kazandı. 5 bilenler 3 bin 499 TL 45’er kuruş, 4 +1 bilenler 280 TL 85’er kuruş, 4 bilenler 29 TL 35’er kuruş, 3 +1 bilenler 15 TL 70’er kuruş, 3 bilenler 3 TL 45’er kuruş, 2 +1 bilenler 4 TL 50’şer kuruş, 1 +1 bilenler 2’şer TL alacak. Barzani 6 PKK’liyi teslim etti Günay Gezi Parkı’na gitti 1 kişiye 524 bin 910 TL BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle