01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Tayyip Bey at kazasından sonra daha temkinli... Denetimden kaçmak ve muhalefeti kovalamak için bu kez Sayıştay’a biniyor. Har vurup harman savrulduğu ortaya çıkmasın diye de örneğin, Sayıştay raporlarını TBMM’ye göndertmiyor. Sayıştay ise... Ayakkabı kutularına doldurulan dolar kepazeliğini dengelemek için mi nedir... CHP belediyelerine, kitabına uydurup akıl almayacak para cezaları kesiyor. HHH Antalya Büyükşehir Belediyesi, kendinden önceki AKP’li başkanın gösteriş uğruna giriştiğı 100. Yıl Spor Tesisleri Projesi’ni iptal ediyor. Bunun için tebrik beklerken Sayıştay’ CHP’li belediyenin “kamuyu zarara uğrattığı”na hükmediyor. Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın aydınlık yönetimi ve siyasi kişiliği ile ikinci zaferini kazanması sürpriz olmayacak. Seçime ise 78 gün var. Bir önceki AKP’li Meclis Başkanı’nın beğenmeyip değiştirdiği Milletvekili Makam Odaları Projesi için bütçeden tam 1 milyon dolar tazminat ödeniyor. Denetçi memurların elbette buna “gık”ı çıkamıyor. İktidar içinden buna canı sıkılanlar var. Ama onlar da Tayyip Bey korkusundan ses çıkaramayor. Muhalefet ise olup bitenden habersiz. Çünkü Hesapları İnceleme Komisyonu’ndan vazgeçmiş bir kere! Sayıştay’ın CHP’li belediyeye 277 miyon küsur TL zimmet çıkartması az bile!! HHH AKP’li başkanın yaptırdığı projeyi AKP’li halefi beğenmiyor. Yenisini yaptırıyor. Bu üstün zevkin bedelini ise devlet ödüyor: 1 milyon dolar! Muhalefetin ruhu bile duymuyor. Hesap sormayana hesap sorulur... Sayıştay’ın, CHP’ye Antalya’da yaptığı tam da bu! Hesap Soramama Hesabı.. Sayıştay’ın “cezası” ve moda söylemle “zamanlaması manidar!” Ceza kararı şöyle: “MÜTEAHHİDE TAZMİNAT OLARAK 558 BİN 119 TL YERSİZ BİÇİMDE ÖDENMİŞTİR.” (Büyük harfler niçin mi? Bu paranın tam 4 katı, CHPMHPBDP’nin ruhu bile duymadan geçen yasama döneminde “değiştirilen” bir proje nedeniyle AKP’li TBMM Başkanlığı tarafından, bir mimara TAZMİNAT diye ödendiğine umutsuzca Sayıştay’ın ve muhalefetin dikkatini çekmek için!!!) Tüm partilerin temsil edildiği, TBMM Hesapları İnceleme Komisyonu, adı var kendi yok bir komisyon! Göstermelik bir başka denetim yasası bahane edilerek ve üye tayin edilmeyerek TBMM’nin bu asli komisyonu işlevsiz hale getirildi. Oysa bu komisyonun varlığı ve çalışması Meclis’in anayasası sayılan içtüzük hükmü! TBMM dev inşaatlar yapıyor. Milyonluk bütçeler kullanıyor. Yüzler hatta binlerce yeni eski milletvekiline, bakana ve ailelerine maaş ve sağlık harcaması yapılıyor. Tüm bunların denetimini ise sadece atanmış 2 (iki) maliye memuru yapıyor. Daha doğrusu yapamıyor! Şebiarus ve Mevlana demekti. Bu tarih ne yazık ki murdar oldu. CHP’nin önerisi benimsenirse “Yolsuzluk Günü” ilan edilecek. Ve inşallah yasalardan önce de hırsızı uğursuzu Hz. Mevlana çarpacak! Düğün GÖRÜŞ gecesi Yüksel Pazarkaya 17 Aralık ‘Führer İdeolojisi’ yüzlerce yıldır YAZI TURA Başbakanlık TOKİ’sinin resmi ortağı Ağaoğlu’na mı.. Başbakan’ın oğlunu ifadeye çağırcak kadar cesur ama bir dönem iddianemelerini korsan CD’lere dayandıran savcı Öz’e mi güveneceğiz? İktidarının 12. yılında “paralel” yapılanmayı ancak fark etti!.. “İnlerine gireceğiz” diye feryat ediyor. “İn” dediği aslında kendi eliyle ve izniyle oluşan paralel yapı... Bunu da cemaate laf sayarken zaten geçen gün açıkça itiraf etti: “Ne istediler de vermedik?!” “Merdi kıpti, şecaat arz ederken sirkatin söyler!” demekle yetinelim ve ekleyelim: “O kadar çok vermişsiniz ki, şimdi ala ala, Efkan Ala bile bitiremiyor!” Paralel yapı bir günde oluşmadı. Muhalefet partilerinden bile önce görenler bilenler ve adıyla Paralelin uçları çıkamaz yokuşları haykıranlar vardı. 4 yıl önce “Devletin Fotoğrafı” başlıklı Cumhuriyet’te bir yazı: “Nerede kimin hazırladığı belirsiz düşünceler yasalaşıyor... Mevcut idari yapı değiştiriliyor... Yeni kurumlar oluşturuluyor... Devlet memurlarının yerleri, kurumun ihityaçları gelenekleri gözetilmeden değiştiriliyor... Diyanet kadroları atlama tahtası olarak kullanılıyor... Adalet Bakanlığı yargının bağımsızlığına inanmayan kadroların elindedir... Temel düşünce yapısı, kurumları ve işleyişi anayasada düzenlenmiş olan devletin yanı başında (arkada ve perde arkasında) ‘Paralel bir devlet yapısı’ kurulmuştur.” (GÜVEN DİNÇER Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili 23 Kasım 2009) HHH Emeklilik köşesinde bile görmek isteyenlerin görebildiği paralelliği yeni fark etmiş gibi yapan birine de, Sayın Başbakan acaba, “Artistlik yapma!” der miydi? ÇERÇEVELİKLER SATIR SATIR Başkan Clinton, Oval Ofis’te asistanı Monica ile “oral” eylemi nedeniyle değil, o da bir tür oral fiil olan, “yalan beyan” nedeniyle cezalandırılmıştı. HHH “Başbakan bana iki adamıyla baskı yaptı!” diyebilen savcı, ya “Asrın Savcısı” ya da “Asrın Yalancısı”dır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘Delik’ Bir Anayasa! “TC Devleti” nin “1924 Anayasası” ndan bu yanatüm anayasalarında var olan bir maddeye göre: “Hiçbir KİŞİ’ye, AİLE’ye, zümreye veya sınıfa İMTİYAZ tanınamaz”; bu belirleme günümüz anayasasının “10. madde”sinde de yer alır. “İmtiyaz” Arapça, Türkçe karşılığı “ayrıcalık”. Yine günümüze dek bütün “anayasa”larımız: “Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz” der, günümüz “1982 Anayasası”nın “11. madde”si de. Demek ki hiçbir “yasa”mız, ne bir “aile”ye ne de bir “kişi”ye “ayrıcalık” tanımaz, tanıyamaz. Pek güzel pek iyi; ama bir de ülkemizde “Bilal Erdoğan” adlı bir “kişi” var; gerçi “Anayasa”mızın sözü edilen “10. madde”si, tüm “TC Halkı” için, “75 milyon” için geçerlidir; “75 milyon” insan “yasalar karşısında eşittir”, hiçbirine “ayrıcalık” tanınamaz. Ne var ki, “yurttaş Bilal”in “karşısında” , yasalarımı zın “eşitlik” ilkesinden vazgeçilebiliyor; dolaysiyle de “Anayasa”mız, “Oğul Bilal” in karşısında boyun eğmiş oluyor... Üstelik bu duruma, “Hayır, kesinlikle olamaz!” diye dirensek de, daha dün “2 Ocak” günü “Anayasa” gözlerimizin önünde apaçık bir biçimde “delindi”; böylece “2014” yılına, “delik” sayısı çoğalan bir “Anayasa” ile girdik. Diyorum ki, şöyle kısaca bir kez daha anımsayalım “olupbiten”i; “savcı”lık “Bilal Erdoğan”ı “25 Aralık” günü, “Yüz milyar’ dolarlık ‘yolsuz’luğa dair dosya çerçevesinde, ‘organize suç örgütü’ kurmak”tan “ifade” vermeye çağırdı. “Yurttaş Bilal”, “2 Ocak” günü savcılığa gitmezse yasa gereği hakkında “gözaltı” kararı çıkarılacaktı; “gitmedi!”. Peki sonra ne oldu? Görevli “savcı” bunu “hâkim kararı” olmasına rağmen “gözaltı” kararı uygulanmadı diyerek açıkladı. Böylece “gözaltı”yla ilgili “yasa” üzerinden bir “kişi”ye “ayrımcılık” tanınmış, yapılmış olmuyor mu? Dolaysiyle “Anayasa”mız da “kişi”ye “ayrımcılık” yapmış bir duruma düşürülmüyor mu? Açıkçası, “Anayasa”da sözü edilen “delik” açılmış olmuyor mu? Öte yanda bunun nasıl, hangi “yol”la sağlandığı sorulursa; “karşı” bir “yasa”yla, daha doğrusu “Babayasa”yla birlikte “Adli Kolluk” yerine “Baba Kolluk” kuvvetiyle diye yanıtlamak olası. Ne var ki, “Babayasa”yla bu “Baba Kolluk”, inanılmaz bir “öfke”yle görev başındayken; bir “yurttaş”ın yaşadıkları da “ekran” yoluyla kamuoyu gündemine düşüyordu. “Yurttaş Bilal” in babası “Başbakan Erdoğan”ın “Akhisar” mitinginde, balkonundan boş “ayakkabı kutusu” gösteren “Nurhan Gül”ün evi “basılıyor”; “polis”lerin her türlüsü gizlisi, açıkça olanı kapı açılır açılmaz dalıyorlar içeriye; “Yurttaş Gül” doğrudan doğruya “gözaltı”na alınıveriyor... Ne bir “çağrı”, ne bir “arama izni”... Öyle görünüyor ki bu “çağrı”lar, bu “arama izin”leri; “Babayasa” ya göre “çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında ‘ihale’ye fesat karıştıranlar” “rüşvet” alanlar, “yolsuzluk” yapanlar v.ö’ler için “ancak” geçerli (!). “Anayasa”ya göre “hak” olan bir “protesto” gösterisi, yapan içinse evinin aniden basılıp aranması, boş “kutu”yla “birlik”te karakola götürülmesi, saatlerce “gözaltı”nda tutulması... “Hukuk”un bu boyutta çiğnenmesi ve maskaralaştırılması... Yasa karşısında “eşitlik” ilkesiyle “250” yıl önce tanışmış olan Batı toplumlarının ülkelerinin pek çoğunun, “Türkiye”de bu “olupbiten”lere nasıl şaşırdıklarını, kesinlikle “kabul edilemez” olarak gördüklerini basın yoluyla sıcağı sıcağına öğreniyoruz. Bu “eşitlik” ilkesi, ilk kez İsviçreli düşünür “J.J. Rousseau”nun “Toplum Sözleşmesi” (1672) adlı yapıtıyla ortaya konmuş; “hukuk devleti”nin başka bir temel ilkesi olan “erkler ayrılığı” da yine o yüzyılda, Fransız düşünür “Montesquieu” tarafından açıklanıp, dirençle savunulmuştu. Bilindiği gibi, bir “yönetim”in “tarafsız”lığı, “hukuk”a bağlılığı bu “erkler ayrımı”yla sağlandığından çağdaş demokratik ülkelerin “anayasa”larının temel direklerindendir bu “ilke”. Bizler bu “ilke”yle ilk kez “27 Mayıs”ın ürünü olan “1961 Anayasası”na alınınca tanıştık, kuşkusuz günümüzde geçerli olan “Anayasa”da da yer alır bu “ilke”. Almasına alır da, “AKP”nin “11 yıllık” iktidarı süresince “ilke”nin eli, kolu, kanadı kırılması yetmemiş gibi, bu son “Oğul Bilal” olayıyla “Baba Erdoğan” tarafından öylesine çiğnendi ki, dolaysiyle “Anayasa” bir kez daha “Başbakan” tarafından “delinmiş” oluyordu. Ama “insan”; “TC Devleti”nin “Anayasası”nın, “Erdoğangillerce” tıpkı “soygunlar”daki gibi “aile boyu” olarak “delikdeşik” edildiğini de söylemek istiyor. Bilmem katılır mısınız? Yarın “Beşiktaş”ta buluşalım! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Wilhelm Reich, “Faşizmin Kitle Psikolojisi”nde, Almanya’da nasyonal sosyalizmin (yani Nazi hareketinin) “Führer ideolojisi” üzerine kurulduğunu saptar. Bu hareketin büyümesinde somut gerekçeler ileri sürülmez. Dolayısıyla onun karşısına gerekçelerle (argümanlarla) çıkmak da bir şey getirmez ve bir şey değiştirmez. Son kamuoyu araştırmasında, bütün yaşananlardan sonra, yolsuzluk ve hukuksuzluk, ancak ufak bir azınlık tarafından sorun olarak görülüyorsa ve bugün sandığa gidilse, AKP hâlâ yüzde 43 ile birinci parti çıkıyorsa, kitle yapısında derine inen bir sorun var demektir. Wilhelm Reich, kitle yapısını en iyi incelemiş ve çözümlemiş toplum bilimcilerden biri, belki de ilki. Reich’a göre, nasyonal sosyalist toplantılardaki konuşmalar, kitle bireylerinin duygularıyla oynamak ve nesnel gerekçelerden mümkün olduğunca uzak durmak için, hüner gerektiriyordu. Hitler, Kavgam/Mein Kampf kitabının çeşitli yerlerinde, doğru kitlesel psikolojik taktiğin gerekçelerden vazgeçmek ve “büyük son hedefi” durmaksızın kitlelerin gözünün içine sokmak gerektiğini vurgular. Bu son hedefin ne olduğu yaşanmış yakın tarihtir. Bir “Führer” ya da bir fikri temsil eden, “görüşü, ideolojisi ya da programı kitle bireylerinin geniş bir kesiminin ortalama yapısına ses verirse” ancak o zaman başarılı olur. Toplumun gerçek sorunlarını ve bunların çözümünü tasa etmeyen “Führer” tipi bir önder, ki bu siyasi de olabilir, dinsel bir önder de, kitlenin bilgi, bilinç ve toplumsal sorumluluk düzeyini düşük tutacak bir düzen kuracak, bunu koruyacak ve uygulayacaktır. Ancak o zaman, ortaya sorun çıkınca, bunu örtmek için kolayca gündem değiştirebilir. Kitle zaten pek bilincine varmadığı sorundan uzaklaşır. Reich, buna kitle psikolojisini, “Führer fikirleri” metafiziğinden, toplumsal yaşam gerçeğine geçiş olarak tanımlar. Yani, toplumsal yaşam gerçeğini, gerçekten yaşananlar değil, “Führer fikirleri ”oluşturur. Hitler’in peşine takılan kitleler konusunda Reich’ın anahtar sorusu: “Asıl önemli olan, kitleler niçin yanıltılmaya, ‘gözleri boyanmaya’ ve ‘psikozotik duruma düşmeye teşneydiler’, bunun kavranmasıdır. Kitlelerin içi nasıl işliyor, bunun hakkında kesin bilgi sahibi olmadan, sorunu çözmek mümkün değildir.” Bu sorun çözülmeden, bugün de, kamuoyu araştırmalarına bakarak şaşmak ve baş sallamak, hiçbir şeyi değiştirmez. Bu sorunun çözümü orta ve uzun vadede çağdaş, demokratik eğitim süreçlerindedir. İvedi atılması gereken adım ise demokratik yöntemle ve geçici olarak seçilmiş bir yönetimle demokratik kadroların, kitlelerin bilgilenmesi ve sorumluluk üstlenmesi için seferber olmasıdır. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Soluk ye 1 şil renk. 2/ 2 Çok sevi 3 len kimse 4 ya da şey... 5 İskoç erkeklerinin giy 6 diği eteğe 7 verilen ad. 8 3/ Genel 9 likle don 1 2 3 4 5 6 7 8 9 durmanın ya 1 nında yenilen 2 H A M S İ N M A bir tür tatlı bis 3 A N A L Ü M E N N A C A K A Y A küvi. 4/ İskan 4 UMU T K L A S dinav mitoloji 5 K U N T R A N O sinde savaş tanrı 6 K R İ A N E N sı... Satrancı an 7 A A L L A M E dıran iki kişilik 8 A R A L E D E oyun. 5/ Bir ili 9 A Ş K İ N T A K miz. 6/ Kuzu sesi... Denizli’nin bir ilçesi. 7/ “Sen gözlerinde yeşil hâreler / sen büyük, güzel ve muzaffer/ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin” (Nâzım Hikmet)... Ordu’nun Perşembe ilçesinde bir burun ve yarımada. 8/ Yara izi... Gözleri görmeyen. 9/ Eskiden Tuna korsanlarına verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kırmızıya çalar eflatun renk. 2/ Büyük erkek kardeş... Lahana. 3/ Güneyden esen yel... Kadastro haritalarında parseller topluluğu. 4/ Açı ölçmeye yarayan, dönme hareketli bir çeşit cetvel... Brezilya’nın plaka imi. 5/ Beceriklilik, yetenek. 6/ II. Dünya Savaşı’nın önemli çarpışmalarına sahne olmuş bir Japon adası. 7/ Afrika’da bir ırmak... Kanuni. 8/ Takımlar grubu, küme... Japonlara özgü bir tür güreş. 3/ Bilgisiz, kültürsüz kimse... Rey... Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve hadis hükümleri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle