15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2013 ÇARŞAMBA 4 HABERLER TBB Başkanı Feyzioğlu, ‘Bakan Ergin iktidarı muhalefetle paylaşarak önerisini yerine getirsin’ dedi ‘Bakan’dan tehdit mesajı’ İLHAN TAŞCI ANKARA Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun adli yıl açılış konuşmasında hükümeti sert bir dille eleştirmesi, bir anda birliğin seçim sisteminin değiştirileceği “gözdağıyla” karşılık buldu. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in “Barolar Birliği seçimlerinin de barolardan gelen delegelerin seçimlerinin de çoğulcu yöntemle yapılması için öneri getireceğiz” sözlerine karşılık Feyzioğlu, “Bu mantıkla hükümetin bakanlıklarını AKP, CHP ve MHP ve hatta BDP arasında paylaştırmasını öneriyorum. Sayın Bakan’ın dediği bu kadar anlamlıdır” yorumunu yaptı. Bu yılki adli yıl açılışında ilk kez konu şan TBB Başkanı Feyzioğlu’nun konuşmasının yankıları sürerken, hükümet kanadından da sert karşılık buldu. Feyzioğlu’nun konuşmasının hemen ardından Adalet Bakanı Ergin’in, “Çoğunlukçu yöntemle gelenler, çoğulcu tavsiyelerde bulunamaz” yorumunu yapıp “Barolar Birliği seçimlerinin de barolardan gelen delegelerin seçimlerinin de çoğulcu yöntemle yapılması için öneri getireceğiz. Umarım Sayın Başkan bu çoğulcu önerilerimize de destek verir” sözleri, üstü örtülü “tehdit” olarak yorumlandı. falık konuşmamda, ‘Yurttaşlarımızı yüzdelere ayırmayın, bölmeyin, parçalamayın, yeni Osmanlıcılık heveslerine kapılıp maceralara sürüklemeyin’den tutun da ‘adil yargılanma hakkını ısrarla ve defalarca ihlal eden mahkemeleri korumayın, herkese eşit yurttaşlığı bir an önce tanıyın’ var. Bütün bunların içinden üstelik dediğimi de çarpıtarak yine sandık demokrasisinden bahsediyor” yanıtını verdi. “Demokratik kitle örgütlerinin dediklerinden hoşlanmak zorunda olmayabilirsiniz ama birlikte yaşamak zorundasınız. Onları yok etmeye kalkışmayın uyarımdan sadece 35 dakika sonra tehdit mesajı gelmesi, aslında söylediklerimin kabuludür” diyen TBB Başkanı, şu değerlendirmeyi yaptı: “Sayın Bakan’ın söyledikleri Avukatlık Kanunu’na göre yanlıştır. Çünkü Avukatlık Kanunu’na Avukatlık yasasına göre yanlış ‘Bakan sözlerimi çarpıttı’ Feyzioğlu, Bakan’ın bu sözlerinden “nasıl bir mesaj” çıkardıklarına ilişkin sorumuza, “30 say göre zaten çarsaf listeyle seçime girilir. Sayın Bakan’ın teklifi baro yönetim kurullarının nispi temsile göre belirlenmesidir. Bize önerdiklerini önce kendileri yerine getirsin ve dünyada bir ilki yapsınlar. Hükümetin bakanlıklarını parlamentoda mutlak çoğunluğa sahip oldukları halde oy yüzdelerine göre paylaştırsınlar. Çünkü bize önerisi budur. Biz de kendisine öneriyoruz, yüzde oy oranlarına göre bütün partilere bakanlıkları dağıtsınlar. Bu mantıkla hükümetin bakanlıklarını AKP, CHP, MHP ve hatta BDP arasında paylaştırmasını öneriyorum. Sayın Bakan’ın dediği bu kadar anlamlıdır.” Feyzioğlu, hiç kimsenin siyasi iktidarın hoşuna gidenleri söylemekle yükümlü olmadığına işaret ederek, “Görevimiz doğruya doğru, yanlışa yanlış demektir. Milyonlarca insanın anladığını siyasi iktidarın da anlamasını bekliyorum” dedi. Kapitalizmin Suriye Sınavı Bu yazımda da “biraz” uzaktan bakmaya devam ediyorum. Kapitalizm ekonomik, siyasi, simgesel özellikleriyle, egemen duyarlılık biçimleriyle bir “yaşam dünyası” oluşturuyor. Kapitalizm, ancak küresel çapta, tüm diğer yaşam dünyalarını dönüştürerek, yok ederek insan yaşamını sermaye birikim sürecinin gereksinimlerine tabi kılarak var olabiliyor. Bu yüzden bugün, “uygarlıklar” değil yalnızca bir uygarlık var: Kapitalist uygarlık. Suriye “sorununu” da bu bağlam içinde düşünmek gerekiyor. Bu uygarlık sınıflı toplumların, dolayısıyla devletlerin, egemenlik bağımlılık ilişkilerinin dünyası olduğundan, ancak geçici de olsa, bir hegemonya sistemi içinde istikrar kazanabilir. Hegemonya bir devletin bir grup devletle çıkarlarını benzeştirerek, ortak bir düzen sunarak, onların siyasi reflekslerini ve tercihlerini zor kullanmaya gerek kalmadan yönlendirebildiği bir düzendir. Bu özel konumdaki devlete hegemonyacı güç denir. Kapitalizmin tarihinde, Cenova, Hollanda, İngiltere, Amerikan hegemonyaları birbirini izledi. Bu tarih, her hegemonyacı devletin bir öncekinden daha büyük bir alanda daha, büyük bir şiddet “makinesiyle” çalışmak durumunda olduğunu, dolayısıyla kapitalizmin hegemonya, istikrar tarihinin bir “ölçek sorunu” içerdiğini de söylüyor. Her istikrar dönemi, ekonomik modeli, hegemonya ve ölçek sorununu gündeme getiren bir genel yapısal krizle son buluyor. Örneğin: 195070 dönemi, Fordist sermaye birikim rejimi (SBR), ölçek olarak İngiltere hegemonyasını aşan bir ABD hegemonyası. Kapitalist yaşam dünyasının yapısal krizinden çıkarak bir “istikrar” dönemine dönebilmek için bu sorunların hepsinin çözülmesi gerekiyor: Yeni bir SBR, ölçek olarak ABD’den daha büyük ve geniş bir alanı kapsayabilecek yeni bir hegemonya(cı) düzeni. BOZDAĞ’DAN ALEVİ AÇILIMIYLA İLGİLİ İPUÇLARI Dedelere maaşa ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yavuz Selim olarak öngörülen 3. köprünün adının değişmez kural olmadığını belirtirken Alevi dedelerine bu adla maaş bağlanabilmesi için Tekke ve Zaviyeler Yasası’nın tartışılması gerektiğini söyledi. Bozdağ, önceki gün bir televizyon kanalında Alevi açılımına ilişkin soruları yanıtladı. Dedelere maaş konusunda anayasayla korumaya alınan Tekke ve Zaviyeler Yasası’na dikkat çeken Bozdağ, şöyle konuştu: “Bu kanun üzerindeki tartışmayı Türkiye’nin sağlıkla bir şekilde yapması lazım. Bu kanun burada dururken, maaş gene de verilebilir. Önerilen şey, dedenin başka bir isim altında nitelendirilerek bir imkân sağlanması yönündeki esasında Aleviliğin özüne bir müdahale gibi geliyor bana. Dedenin adını değiştirmeden versek kötü mü olur, iyi olur. Şu anda yasaklanan ne kadar tarikat varsa hepsi faaliyette. Türbeler yasak diyor, İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN YARSAV GENEL SEKRETERİ ‘tekke’ koşulu açık olmayan türbe var mı?” HSYK’nin seçtiği üyeler aynı renkte ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YARSAV Genel Sekreteri Mustafa Karadağ, son günlerdeki merdiven boyama eylemlerine gönderme yaparak, HSYK’nin Danıştay ve Yargıtay’a seçtiği üyelerin hepsinin aynı renkte olduğunu söyledi. Karadağ’ın sözleri üzerine salondakilerin “gri ve yeşil” sözleri üzerine, “İktidar değişince onlar da değişecekler, o yüzden renksizler” dedi. Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nde “Yeni adli yıldan beklentiler” başlıklı bir panel düzenlendi. Oturum başkanlığını Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy’un yaptığı panel‘46 bin geçici köy korucusu’ de konuşan Karadağ, “Biz sendikayız, yaptırtmıyorlar ama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) yapacağız. Son söyleyeceğimi İçişleri Bakanı Muammer Güilk söyleyeyim, bu daha başler, 1 Şubat 2013 tarihi itibarıyla langıç mücadeleye devam” geçici köy korucusu sayısının 46 dedi. Demokrasi ve Özgürlük bin 195 olduğunu belirtti. CHP İçin Yargıçlar Birliği Başkan Milletvekili Veli Ağbaba’nın yazıYardımcısı Muzaffer Şakar da lı soru önergesini yanıtlayan Gü“Yargı iktidarın toplum taler, köy korucusunun 849 TL marafından kısıtlandırılmasına aş aldığını ifade eden Güler, bu ücret üzerinden herhangi bir ver izin verir ama bizde iktidar gi alınmadığını, ve geçici köy ko yargıyı, muhalifleri üzerinrucularının Genel Sağlık Sigortası de baskı kurma aracı olarak kapsamına alındığını söyledi. kullanıyor” dedi. Sabiha Gökçen Havalimanı ile 3. köprünün Yavuz Selim olarak belirlenen adının değiştirilmesi gerektiğine ilişkin değerlendirmelerin anımsatılması üzerine Bozdağ sözlerini şöyle sürdürdü: “Yavuz Sultan Selim ismini oraya verirken hiç kimse bu ‘Yavuz Sultan Selim devri iktidarında Alevi kardeşlerimize şunu yapmıştır, böyle etmiştir’ düşüncesiyle o ismi kimse vermedi. İsimler değişmez diye bir kural yok.” Kendisine yönelik yumruklu saldırıda bulunan kişi ile palalı saldırganın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Bozdağ şöyle konuştu: “Benim bildiğim kadarıyla Adalet Bakanlığı bir değerlendirme yapıyor. Tutuklama nedenleri arasına suçun toplumda uyandırdığı infiali de koymak gerektiğine de inanıyorum.” [email protected] avuz Selim değişmez diye kural yok’ ‘Y egemonya, imparatorluk, en büyük silah Suriye’de kimyasal silahlar kullanıldı iddiasının ardından bir askeri müdahale gündeme geldiğinde (İngiltere, ABD’yi yalnız bırakınca) ABD hegemonyasının ayakta kalan son taşıyıcı kolonlarının da çürüdüğü ortaya çıktı. ABD hegemonyasını restore etmeyi amaçlayan imparatorluk projesi, Irak fiyaskosuyla hegemonya gerilemesini hızlandırmıştı. Şimdi ABD, “Benim silahım hepinizinkinden büyük” savının arkasına sığınmaya başlamış görünüyor. Suriye’ye müdahale, bir rejim değişikliğini değil bunu kanıtlamayı amaçlıyor. ABD, Suriye’de iki tarafın da kazanmasından yana değil. Kim kazanırsa kazansın katliam, jenosit, devrimci cihat gibi sorunlar katlanarak büyüyecek. Başbakan Erdoğan’ın, İhvan enternasyonalizmine değil de ülkesinin çıkarlarına öncelik veriyorsa, bu noktayı not etmesinde yarar var. ABD hegemonyası gerilemeye devam ediyor. ABD’nin henüz kimin kullandığı ortaya çıkmayan kimyasal silahlar karşısında, kırmızı çizgilerden söz etmesi akla Halepçe ve Irakİran savaşını, Kerry’nin “tarafsız kanıtlar bulduk” ifadesi, akla Irak’taki “kitle imha silahlarını”, Esad’a yönelik suçlamalar, akla Mısır’da İhvan rejimini deviren generalleri getiriyor. ABD’nin yerini dolduracak bir hegemonya adayının yokluğu da kapitalizmi, Suriye kavşağında çok özel bir fırsatla karşı karşıya bırakıyor: Gerileyen hegemonyacı, yükselen güçlerle, hegemonya adaylarıyla birlikte bir mutabakat içinde kapitalist yaşam dünyasına istikrar getirmeyi deneyebilir. Devrimci cihat konusunda ABD ve Rusya benzer kaygıları paylaşıyorlar. Bölgede kapitalizme uygun bir yapısal uyumun kurulabilmesi için, ŞiiSünni saflaşmasının kırılması gerekiyor. Bu konuda Rusya ve Çin’in İran’ı, ABD’nin Suudi rejimini, Körfez Emirlikleri’ni etkileme gücü yüksek. Bu iki kanadın birlikte Suriye’de tarafları, görüşmeye, pazarlığa, devrimci cihadı dışlayan bir uzlaşmaya zorlayacak kapasiteleri var. Bunları başardığı takdirde de ABD’nin eşitler arasında en büyük silaha sahip konumda kalmaya devam etme, kapitalizmin kendine yeni bir değerlenme alanları açma şansı var. Peki, bu “iyimser” senaryonun başarı olasılığı nedir? Özel mülkiyeti, devleti, coğrafyayı, bunların üzerine, bunlar sayesinde, içinde “büyük bir boşluk” duygusuyla yaşamaya çalışan insanı düşününce bence sıfır! Çünkü bunların her birinin mantığında, diğerlerininkiyle çelişen noktalar var. Bu “boşluğu doldurmaya” bir aday “din” ama o çözümü yaşamın ötesinde arıyor. Çözümü yaşamın içinde arayan “şey” ise hâlâ geçen yüzyılda aldığı yaraları sarabilmiş değil, üstelik bir de “kuşak sorunuyla” karşı karşıya. H ‘Torpil yönetmeliği’ ANKARA (ANKA) CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, kamu kurumlarında görevde yükselmeye ilişkin yönetmelikle “parti memurunu ödüllendirmenin” ve “yandaşlara unvan dağıtabilmenin” yolunun açıldığını belirterek “AKP bu torpil yönetmeliğini geri çekmeli” dedi. Altay yaptığı yazılı açıklamada, “AKP bu tercihiyle ‘biat eden el öpen memur’ istediğini bir kez daha göstermiştir” dedi. SANATÇILARDAN GÜLEN VE DOĞAN’A TEPKİ ‘Hazmedemiyorum’ MEHMET MENEKŞE Suriye sorunu ve fırsatı Pekşen, sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta yaptığı açıklaAMASYA Cem Vakmada, “Alevi olup ya da olfı Başkanı İzzettin Doğan’ın, duğunu sandığımız bazı örFethullah Gülen ile güt temsilcilerinin Alevilik Ankara’da cami ve cemevinin Pekşen adına dünü unutup, bizlebir arada olacağı bir ibadethari asimile ederek yok etmek ne için anlaştıklarını açıklaisteyen gerici, yobaz kişi ve masına tepkiler sürüyor. Cem kurumlarla hareket etmesi Vakfı’nın Ankara’da gençlere bizleri rahatsız etmektedir” burs vermek için 26 Ekim’de ifadesini kullandı. Sanatçı planladığı konsere katılmak Sağ Sağ da “Bu hassas dönemtan vazgeçen Türk halk müde, kendisini bir Alevi öndeziği sanatçıları Tolga Sağ ve Gari olarak addeden bir şahsın deni Pekşen, yayımladıkları açıkrin cemaatle işbirliği planlarını lamayla projenin Alevi kültürünü kamuoyuyla hiç sıkılmadan payyok etmeye yönelik olduğunu vurlaşmasını şahsım adına hazmeguladı. Türk halk müziği sanatçısı demiyorum” dedi. EhLİyET yENİLEmEDEN 1.8 mİLyON TL GELİR bEKLENmİş Şimşek’ten ehliyet itirafı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hükümetin 24 milyon ehliyetin 89 TL karşılığında yenilenmesi projesinden 1.8 milyon TL gelir beklediğini itiraf etti. Hükümet, 24 milyon sürücü belgesinin 89 TL karşılığında yenilenmesi, ilk kez ehliyet alacakların ise 101 TL ödemesi için düzenleme girişiminde bulunmuştu. Tepkiler üzerine düzenlemede daha sonra bedel yenileme için 15 TL’ye, ilk ehliyet için de 89 TL’ye çekilmişti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran da konuyla ilgili Şimşek’in yanıtlaması istemiyle soru önergesi vermişti. Şimşek’in yanıtında yer alan “Söz konusu değerli kâğıtların bedeli belirlenirken basım ve dağıtım maliyetlerinin karşılanması yanında, gelir getirici bir amacının olduğu da vurgulanmıştır” ifadesi dikkat çekti. Şimşek’in bu tavrına tepki gösteren Oran, “Bakan Bey kendisi itiraf ediyor. AKP hükümeti ehliyeti yenilerken 2 milyar 136 milyon TL gelir bekliyordu. Tepki üzerine 1 milyar 776 milyon TL yurttaşımızın cebinde kalmış oldu. Bugün devlet, 360 milyon TL toplayarak ehliyetleri yenileyecek. Bu bile büyük paradır. Bunun plastik maliyeti 5 TL ise 120 milyon TL’ye de yapabilirlerdi bu değişimi” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle