15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EYLÜL 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 Suriyeli yazar Haytham Manna, daha Hafız Esad zamanında ülkesinden kaçmak zorunda kalmış ve sürgünde Baas rejimine karşı tüm yapılanmaların içinde yer almış bir muhalif. Halen, Suriye Demokratik Değişim Ulusal Koordinasyon Komitesi’nin (NCC) yurtdışı sorumlusu. LeVif/L’Express* internet gazetesi, dün Haytham Manna ile yapılan bir röportajı yayına koydu. François Janne d’Othee’nin imzasını ve “Kimyasal silah saldırıları bir aldatmacadır” başlığını taşıyan röportajda, soruları boşverin, ama Haytham Manna’nın yanıtları önemli. 35 yıldır Esad rejimine karşı aktif mücadelenin içinde yer alan muhalif yazarın düşüncelerini, özetleyerek de olsa sizlerle paylaşmak isterim: “Suriye’ye dışardan yapılacak silahlı bir müdahale, Esad rejimini Fotoğraf: HAYTHAM MANNA güçlendirmekten başka işe yaramaz. Böyle bir müdahale, çatışmaların başından beri ölen 100 içerdeki şiddeti artırır, yıkımın bin kişiden çok, kimyasal silahla üstüne yıkım ekler ve siyasal diyalog öldürülenleri önemsemesine de yolunu tıkar. Suriye’de olanlardan şaşıyorum, doğrusu. elbette ki Esad rejimi sorumludur, Binlerce kişinin kimyasal silah çünkü askeri müdahaleyi içerde kurbanı olduğunu ileri sürüyorlar. bizzat kendisi başlatmıştır. Ama bir Oysa bize gelen kurban listesinde yandan terörizme karşı savaşmaktan 500’den az isim var. söz edip, öte yandan El Kaide’ye Kullanılan kimyasal silahlar, bağlı teröristlerin ekmeğine yağ el yapımı. Zaten fazlasıyla sürecek bir dış müdahale nasıl silahlandırılmış Suriye ordusunun savunulabilir? el yapımı silaha ihtiyacı olduğunu HHH düşünebilir misiniz? Üstelik, ABD, İngiltere ve Fransa, işin Amerikalıların kanıt diye kabul ettiği başından beri hata üstüne hata kimyasal saldırı fotoğraf ve videoları, yaptılar, tarafları radikalleşmeye söylenen saldırı tarihinden önce zorladılar. İslamcı mücahitlerin internette yayımlandı! Suriye’ye gidişini engellemek Sonuç olarak Suriye’deki kimyasal için hiçbir şey yapmadılar. Şimdi saldırılar, bir aldatmacadır. El yaptıkları Suriye’yi yerle bir etme Kaide’nin önce de kimyasal silah planının neresinde demokrasi var? kullandığını biliyoruz. Suriye Ulusal Sanır mısınız ki bu ülkelerin Suriye Komisyonu Başkanı Ahmet Jarba, galeyanında herhangi bir ahlak var? geçen ay başında savaş alanında Bu ülkelerin olası bir müdahaleyi güç dengelerini değiştireceğini söylemişti. Dengeler değişti, ama onun istediği yönde değil. Esad’ın ordusu ilerleme sağladı. Dolayısıyla ÖSO’yu gerilemekten ancak doğrudan bir dış müdahale kurtarabilir… Eğer kimyasal saldırıları El Kaide yaptıysa, bunu yüksek sesle açıklamak gerekir. Eğer Esad rejimi yaptıysa, BM’den karar çıkartılmalı ve pek de güvenilir olmayan birkaç ülkenin, ‘dostları’ adına hareket etmesi önlenmelidir. HHH Suriye’ye çözüm bulmakta Ruslar daha tutarlı. Çünkü tarafları pazarlık masasına oturtmak amaçlı İkinci Cenevre kararlarının uygulanması için ciddi çaba harcıyorlar. Oysa ABD, tam da tarafların birbirine yaklaştığı zamanlarda geri çekilerek bu çabaları sabote etti. Şimdi her şey ABD’ye bağlı. Siyasal bir çözüm, Suriye’yi kurtaracak biricik olanaktır. Ama silahlı muhalefet, siyasal çözümü görüşecek bir delegasyon oluşturmakta bile anlaşamıyor. Tarafların pazarlıkta anlaştığı bir siyasal çözüm, mutlaka parlamenter rejim kararıyla sonuçlanacaktır. Beşşar Esad da kalmaz, gider. İşte bunun içindir ki İkinci Cenevre kararları temel alınmalıdır. Sorarım size, azınlıkların katlinin kınandığı bir savaşta, tam da azınlık olan bir başkana, nasıl git ya da kal denir? Batılıların izlediği politika, bugün Suriye’de Esad’ın ulusal birlik ve azınlıkların savunucusu pozisyonunu güçlendirmeye yaramıştır. Ne var ki kimse zafer kazandığını iddia edemez: Kör şiddet öylesine yaygın ki, başa çıkabilmek için hem rejim yandaşları, hem muhaliflerden oluşan çok geniş bir cepheye ihtiyaç var.” *www.leVif.be “Bir savaşa son vermen in en kısa yolu, yenilmektir.” GEORGE ORWELL Suriyeli Bir Muhalif Benim kuşağım, Türkiye’nin “Küçük Amerika” olacağı hayalleriyle büyüdü. Ne zaman bir kentimiz çağdaş uygarlığa uygun bir görünüm kazansa, geri kalmış hangi yöremizde biraz refah, biraz konfor sağlansa, hemen “Küçük Amerika olmuş!” denirdi. Zaman içinde Türkiye elbette refah ve konfor sahibi oldu, ama sonuç Küçük Amerika’dan çok Büyük Arabistan’a benziyor… Zaten daha çok benzemek, hatta özdeşleşmek için çok çalışıyor, bol bol Dubai kulesi dikip, ağaç bitmeyecek çöllerimiz olsun diye ne tarım, ne orman, zaten ne de park bırakıyoruz. Ama dün fark ettim ki, içerde değilse de dışarda, bırakın küçüğünü büyüğünü, Amerika’nın klonu olmayı başarmışız: Lübnan’da artık bizim pilotlarımız da kaçırılıyor, Somali’de artık bizim büyükelçiliğimize de bombalı saldırı düzenleniyor. Dün Irak’ta bizim başkonsolosluk konvoyumuz da hedef alındı. Sıfır sorundan sıfır dost politikasına, uluslararası nefret ve terörün odağında, artık Amerika’yla başabaş konumdayız. ‘Hafiften Yay Vaziyetleri’ Geçen nisan ayında henüz 63 yaşındayken aramızdan ayrılan, amcası Refik Arslan’ın ölümünden sonra Asmalımescit meyhanecilerinin duayenliğini devralan Yakup 2 Lokantası’nın sahibi Yakup Arslan gece yarılarına kadar meyhanede takılıp kalan müşterilerden pek hazzetmezdi. Akşamları saat 23’te “Hafiften yay vaziyetleri” diye ortaya seslenerek müşterilerini artık gitmeleri konusunda uyarırdı. Yakup dostum, “Hadi artık bir an önce yaylanın!” demeyecek kadar zarif bir insandı. Özellikle son zamanlarda, savaş çığlıkları atmaya başladıklarından beri Başbakan’ın, Ahmet Davutoğlu’nun, Bülent Arınç’ın ve şeriklerinin yüzlerini ne zaman ekranlarda görsem içimden “Hafiften yay vaziyetleri...” diye seslenmek geliyor. HHH İçeride ekonomiden sosyal yaşama, yargıdan kültüre, başımıza sardıkları bin bir türlü bela bir yana 1923’ten beri hiçbir hükümet dış politikada bunlar kadar beceriksiz olmadı, bunlar gibi tehlikeli sularda kulaç atmayı denemedi. Komşularımızla “sıfır sorun” söylemiyle yola çıktılar, ülkeyi kanlı bir savaşın eşiğine getirdiler. Haftalardır savaş çığlıkları atıyorlar, telefonlara yapışıp Endonezya’dan Danimarka’ya ulaşabildikleri ne kadar devlet başkanı, başbakan, dışişleri bakanı varsa Suriye’deki Esad rejimine karşı bir savaş cephesi kurmaya çabalıyorlar. Neyse ki o devletler bunların varsaydıkları gibi basiretsiz ve ahmak değiller. Çağrıları geri çeviriyorlar. Almanya ve İngiltere’den sonra ABD de hafifçe yan çiziyor. ABD Başkanı Obama, Kongre’den müdahaleye onay kararı çıkartsa bile bunun Esad rejimine karşı düşünülmediğini, müdahalenin kimyasal silah kullanımına ilişkin bir “ceza” niteliği taşıyacağını ileri sürüyor. HHH Bizimkilerin amacı ise bir kara savaşıyla Esad’ı indirmek! Esad indirilsin ki Müslüman Kardeşler (bir başka deyişle Sünniİslam) iktidar olsun. Zurnanın zırt dediği yer de işte tam burası. Batılı güçler elleri silahlı cinayet şebekelerinden başka bir şey olmayan El Nusra, El Kaide gibi radikalterörist örgütlerle işbirliği içindeki Müslüman Kardeşler’in iktidar olmasını istemiyor. Mısır’da da istemediler. Mısır’da Mursi’ye karşı gerçekleştirilen darbeye “darbe” dememeleri, darbeyi dolaylı olarak desteklemeleri de bu yüzden. AKP iktidarı bu gerçeği görmek istemiyor; dolayısıyla yalnızlığa itiliyor. Yalnızlaşma sürecinin bu evresinde “Hafiften yay vaziyetleri...” söylemi de ağırlığını yitiriyor. “Bir an önce yay vaziyetleri...” söylemi galiba daha uygun düşüyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] Eskişehir Açıklaması Yıllarını tarihi ve doğal mirasın korunmasına adayan Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Hülya Çopuroğlu’nun Çanakkale Kurulu’na mimar olarak atanmasına tepkilere bu köşede yer vermiş ve özetle şunları yazmıştık; “Bu gibi özverili korumacılara devlet ve ulus adına teşekkür edilmesi gerekirken görevden alınmaları, kültür ve doğa mirasının yaşatılmasından çıkarları zedelenen rantçı çevrelere cesaret veriyor.” (Cumhuriyet14 Ağustos) Nitekim duyduk ki Çopuroğlu’nun görevinden uzaklaştırılmasına üzülenler kadar sevinenler de varmış. Eskişehir’in kimlik değerlerini yok eden rant projelerine onay bekleyenlerin korumacı müdürden “kurtulmuş!” olmaları, yağmaya destek olarak yorumlanıyor… Yargı kararı İzleyen günlerde, bu gibi değerlendirmelere duyarlı olduklarını bildiğimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nden aradılar… tarihi ve kültürel mirasın korunmasında çalışkanlıklarıyla tanınan bürokratların da korunmaları yönündeki geleneksel bakanlık tutumu anımsatılarak Çopuroğlu’nun görevden alınmasına “yargı onayı” bulunduğu belirtildi; bu sava dayanak gösterilen Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’nin 2013/189 esas No’lu ve 2013/363 tarihli kararı da kamuoyuyla paylaşmamız açıkça istenmese bile iletildi. Karar Çopuroğlu’nun Çanakkale’ye mimar olarak atanmasına itirazını değerlendiriyor; Hülya Hanım ise statü olarak alt bir göreve atandığını; bunun hukuka aykırı olduğu, bir tür cezalandırma anlamına geldiğini; oysa sicilinin iyi olduğunu ve başarısızlık ya da yetersizliğinin bulunmadığını; dolayısıyla kamu yararı ile de bağdaşmadığını belirterek atamanın iptalini istiyor. Mahkeme ise “davacı”nın kimi usule aykırı işlemlerine dikkat çekerek kararda özetle diyor ki; “…disiplin cezalarına neden olan eylemlerinin yöneticilik görevinden alınmasını gerektirir nitelikte bulunduğundan davanın reddine karar verildi.” HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN Bir çocuk daha okusun diye... TEŞEKKÜR (ACI KAYBIMIZ) Merhum Ahmet Fatma Dizici’nin kızı, merhum Fuat Saniye Ersel’in gelini, Merhum Ferruh Aynur, Faruk Gülseren Dizici ile Ülker Uçucu’nun ablası, Atilla Uçucu ile Merih Alpay Alper, Ahmet Dizici’nin teyze ve halası, Bilge, Birsen Ersel, Gülsen Tuncel Silindir’in sevgili annesi, merhum Ersel ile Fulya Erhan Mine’nin anneannesi, Kuzey ve Güney’in büyükannesi, merhum Ali Galip Ersel’in kıymetli eşi Hülya Hanım (sağda) bir akademik etkinlikte.. Kamuoyu ne diyor? Peki, Çopuroğlu’na verilen disiplin cezaları, acaba hangi tutumlarından kaynaklanıyor? Yanıtını araştırdığımızda, ne görevini kötüye kullandığına, ne de kültür ve doğa mirasımızı çıkar uğruna gözden çıkardığına dair bilgi ve bulguya rastladık. Nitekim davada bakanlıkça örnek gösterilen uygulamaları arasında “iyi niyeti ve çalışkanlığından ötürü hafifletilen ceza”ları bile var. Bu nedenle Eskişehir’in çevreye duyarlı kesimleri diyorlar ki: “Kimi rant çevreleri kendilerine yağma olanağı tanımayan müdürümüzü siyasi ilişkiler içinde bakanlığa şikâyet etti.” Hukukçular ise kısaca diyorlar ki: “Çopuroğlu’nun, kendi açtığı davayı reddeden yargı kararı varken yeniden müdürlüğe atanması beklenemez. Başka bir kurulda mimar olarak görevlendirilmesi bile geçmiş hizmetlerini gözetmenin ürünüdür.” Hülya Hanım, korumacılığı ile hepimizin takdirini kazanmış bir arkadaşımız. Kamu görevinin “liyakat”ına uygun sürmesi de tüm korumacıların ortak dileği… 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 Ferhunde Muzaffer Ersel Edebiyete intikal etmiştir. Merhumenin cenazesi 26 Ağustos 2013 Pazartesi günü Zincirlikuyu Camii’nde kılınan öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Aile Kabristanı’na defnedilmiştir. Acımızı paylaşan tüm akraba ve dostlarımıza teşekkür ederiz. AİLESİ T.C. ANKARA 19. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN 19. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAVZİH İLANI DOSYA NO: 2013/8762 ES. Cumhuriyet Gazetesinin 14.08.2013 tarihli nüshasında 11707 ilan numarası ile yayınlanmış bulunan Ankara 19 İcra Müdürlüğü’nün 2013/8762 dosya numaralı Gayrimenkul Açık Artırma İlanının 2. satış günü ...saat: 10.00 2013 günü... ibaresinin sehven yanlış yazıldığı ...21.10.2013 günü... olarak, düzeltilmesi TAVZİHEN ilan ve tebliğ olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: TASHİH) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Özellikle 1 mehter mü 2 ziğinde kullanılan vur 3 malı bir çal 4 gı... Parola. 5 2/ Rusların 6 ünlü desta nı... İlk damı 7 tılan ve için 8 de anason bu 9 lunmayan rakı. 3/ Bilgisa1 2 3 4 5 6 7 8 9 yar programlama 1 S İ N E R J İ K dillerinden biri... 2 A R A K A P L İ Şarap mahzeni. 4/ 3 Ö R Güzel sanat... Bir 4 R İ M M E D L A P S E K İ meyve... Bir noİ T B ta. 5/ Ukrayna’da, 5 U S U L 6 N A M İ M O Z A yüz bini aşkın kiL O T şinin öldürüldüğü 7 Y U N U S Nazi imha kam 8 A N A S O N M İ pı. 6/ Bir işi yerine 9 A Ş T OG A getirme... Sözcük türetmek ya da sözcüğün görevini belirtmek için kullanılan biçim verici ses... Bir nota. 7/ Motorlu binek arabası. 8/ Evrensel alıcı olan kan grubu... Diyarbakır yöresine özgü, sütle yapılan bir hamur tatlısı. 9/ Padişahların, ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kaftan... Uyanık, gözü açık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Trakya’da geleneksel konutlarda, sofanın avlu ya da bahçeye bakan açık tarafına kışın soğuktan korunmak için asılan özel perde... İlenme, beddua. 2/ Açık alanlardan ve kalabalık yerlerden duyulan aşırı korku. 3/ Teniste topu rakibin arkasına düşürmeyi amaçlayan vuruş... Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz. 4/ Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay... “O” adılının yönelme durumu. 5/ Ölümsüz. 6/ Notada durak işareti... Boruları döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı parçası. 7/ İlkel bir silah... Bir müzik parçasının, dinleyicilerin isteği üzerine bir kez daha çalınması. 8/ Cemaate namaz kıldıran kimse... İkiyüzlülük. 9/ Marlene Dietrich’i üne kavuşturan ilk sesli Alman filmi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle