25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EYLÜL 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Méliès’in sihirli perdesi SAMİ KISAOĞLU Zamanı Okumak… Biraz “parçalı” bir yazı olabilir bugünkü. Çünkü konu, zamanı okumak ve zaman, asla yalınkat okunmaz, okunamaz. Bunun nedeni, zaman dediğimiz birimin asla yalınkat yaşanamamasıdır. Zaman, hep çokkesitli yaşanır. Edebiyatta tekkesitliliğe indirgenmeye kalkışıldığında ise ortaya çıkan, sadece bir yalan olur. Bir edebiyat yalanı. Veya bu işe tiyatroda kalkışırsak: Bir tiyatro yalanı. Evet. “Zamanı okumak” demiştik. Yazı adına ne okursak okuyalım, gerektiğinde hepsini zamanı okumak için seferber etmeyi başaramadığımızda, okumamız ve okuduklarımız da bir işe yaramamış demektir. Zamanı okumak, yaşanan zamanı kavramak, onu avucumuza alırcasına görebilmiş olmak demektir; yani zamana yalnızca bakmak, hiçbir zaman yeterli değildir. Okunmayan, okunamamış zamanı yaşamak, duş almak gibidir aslında; böyle zamanlar üstümüzden, herhangi bir farkındalık yaşatmaksızın, sular gibi akıp gider ve üstelik, tenimize akan suyun tersine, bizi arındırmaz bile. Öylece yitip gider. Okunamamış zaman, yanlış yaşanmışlığa yargılıdır. Hani Süreyya Berfe’nin “Seferis ile Üvez”deki o unutulmaz dizelerinde anlattığı gibi: “Zamanımızı / zamanında öğrenemediniz / Gördükleriniz / başka bir zamanı mekânı gösterdi…” Peki, gördüklerimiz bize ne zaman başka bir zamanı mekânı gösterir? İşte, yukarıda dediğim gibi: Zamanı okuyamadığımız zaman. Zamanı okuyabilmek veya okuyamamak konusunda uzunca bir ipucu da Leylâ Erbil’in “Tuhaf Bir Erkek” romanından: “şu da var / bütün acılara karşın / hayat / içimize bir nota bırakır ya / en bitik günümüzde / direnme notasını / bir zarfa mı koyar / bir deniz çırpıntısıyla mı / savurur / yüzümüze / neşe üşüşür hayatımıza / birden / güç aşılar / iyi güçtür / baş eğdirmeyen / umut / altın kafesinden / çıkıverir / dolaşır tepemizde.” Evet, hayatın en bitik günümüzde içimize bıraktığı bir direnme notası. Hayat, böyle bir notayı hep, yani bütün zamanlarımızda bırakır içimize. Hayat, sanki bütün bitik günlerimiz için yedekte birer direnme notası bulundurur. Ve bitik günlerimizin eşiğine vardığımızda bize düşen, o direnme notalarından yola çıkarak direnişlerin müziğini bestelemektir – bitik günlerin üstesinden gelebilmek için. Ama zamanı okumayı başaramadan o notaları bulabilmemiz, olanaksızdır. O direnme notasıyla karşılaşabileceğimiz an gelip çattığında, o güne kadar bilgi adına biriktirdiğimiz ne varsa tümünü o notayı bulmak için seferber edebildiğimiz takdirdedir ki, direnme notalarının içinde bulunduğu zarfları da açabiliriz. Şimdilerde akşam vakitlerinde, hava kararmaya yüz tutar tutmaz kimi sokaklarda birikmeye başlayan gençleri görüyorum. Gittikçe çoğalıyorlar. Ve o gençleri anlatmak isteyenler, söze genellikle şöyle başlıyorlar: “Ellerinde biralarla …” Doğru. Ama ya kafalarında ve yüreklerinde ne var? Ya kafalarındakiler ve yüreklerindekiler, bugüne kadar hiç görülmemiş bir birlikteliği kurmaya yönelik ve tümüyle bağımsız bir iradenin direnme notaları olmasın? Yakın geçmişin zamanlarını, “Gezi Parkı Direnişi”nin direnme notalarını önceden algılayabilecek kadar iyi okuyabilmiş miydik? Sinemanın ilklerinin yaratıcısı, hayalleri seyredilebilir kılan siMéliès sinema ile hirbaz, yönetmen, karikatürist ve tanışıyor mucit Georges Méliès’in filmleri 23. Akbank Caz Festivali kapSinemada ilk kez şeytan figürüsamında bu akşam saat 21.00’de nün, drakula prototiplerinin, dev Babylon’da sinema ve müzik böceklerin yaratıcısı olan ve ilk dostlarıyla buluşuyor. Uzun yılfilm stüdyosunu yapan Méliès bu lardır Méliès filmlerine eşlik eden sanat ile Lumiere kardeşler ve onpiyanist Lewrance Sebastian ların “sinematograf”ı sayesinLeherissey’nin de notalara hayat de tanışır. Sinemanın resmi olarak verecek olduğu gecede, ünlü yödoğum günü kabul edilen 28 Aranetmenin görece az bilinen filmlık 1895’te Paris’te Lumiere karleri gösteriliyor olacak. Özgün ka deşlerin yaptığı ilk gösterime kayıtların yeniden gün yüzüne çıkatılan Méliès, burada sinema sanarılıp elden geçirilmesi ile şekilletına âşık olur. Kısa bir süre sonnen CineConcert Georra tiyatrosundaki gösges Méliès etkinliği önterilerde kullanmak u Sihirbaz, cesinde Méliès’in dünüzere Lumiere karyönetmen, yamıza bıraktığı kimi deşlere ürettikleri karikatürist ve ilkleri ve sinemasını ha“sinematograf”lardan tırlamak istedik. mucit Georges birini satmalarını tekYaratıcı fikirleri, kulMéliès’in filmleri 23. lif etse de sonuç alalandığı teknikler, bulmuş maz. Bunun üzeriolduğu özel efektlerle si Akbank Caz Festivali ne İngiltere’de Rokapsamında nema tarihinin en önembert William Pali isimlerinden biri olan ul isimli bir adamın bu akşam Méliès için her şey liürettiği “Theatrogsaat 21.00’de se döneminde resme ilgi raph” isimli araca taBabylon’da sinema lip olur. Londra’ya duyması ile başlar. Mezun olduktan sonra güzel ve müzik dostlarıyla gidip satın aldığı bu sanatlar okuluna devam aracı önce parçalabuluşuyor. etmek istese de babarına ayırır sonrasınsı bu fikri kabul etmez. da ise kendi kamerası Bunun üzerine Méliès Kinétographe’ı üretözel dersler ile kendini geliştirme tir. Méliès Mayıs 1896’da otuz yoluna gider ve sembolist ressam dört yaşındayken evinin bahçeGustave Moreau’dan dersler alır. sinde ilk kısa filmlerini çekmeye Méliès 23 yaşında babası tabaşlar. Başta Lumière kardeşlerafından İngilizce öğrensin dirin filmlerine benzer konulu filmye Londra’ya gönderilir. Londler çekse de, çok geçmeden tarra o dönemde dünyanın tiyatro ve zını değiştirir. İsteği tiyatrosunsihirbazlık başkentidir. Sanatçı da yıllardır uyguladığı sihirbazlık Londra’da izlediği gösteriler songösterilerini sinemaya taşımaktır. rasında sihirbazlığa ve sonraki yıl Böylece sinemada özel efekt denilarda gösterilerinde önemli bir rolen teknikler tarih sayfalarına not le sahip olacak mekanik bilimidüşülmeye başlar. ne ilgi duyar. 1885 yılında Paris’e Méliès’in sinema perdesine zadönen Méliès bir yandan babasımanla dans eden mutlu iskeletnın ayakkabı fabrikasında çalışırler, kazandan fırlayan şeytanlar, ken bir yandan da eş dost ortampeçelerinin altında kaybolan gülarında sihir numaralarını sergiler. zel dansöz kızlar ve daha onlarUsta yönetmenin babası ticaret ca görüntü konuk olur. Tüm bu hayatından çekilmeye karar verip filmlerin içinde büyük ustanın Jumalvarlığını üç oğlu arasında pay les Verne ve H.G Wells’in kitaplaştırdığında ise en küçük çocuk larından esinlenerek çektiği 1902 olan Georges Méliès kendi payına tarihli “Aya Yolculuk” filmi ise düşeni kardeşlerine satıp Robert ayrı bir öneme sahip. Houdin tiyatrosunu satın alır. Bu tiyatro çok geçmeden Méliès’in sihir şatosuna dönüşecektir. 23 .A KB AN K CA Fareli Köyün Kavalcısı Üç Silahşorlara karşı MURAT BEŞER TURGUT ÖZAKMAN BUGÜN TOPRAĞA VERİLECEK ‘Çılgın Türk’ sonsuzluğa uğurlanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tedavi gördüğü Ankara Güven Hastanesi’nde kalp yetmezliği nedeniyle önceki gün 83 yaşında yaşama veda eden bürokrat, avukat, Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen ve yayımlandığı dönem “çok satanlar listesi”ne giren “Şu Çılgın Türkler” kitabının yazarı, eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Turgut Özakman, bugün yakınları ve sevenleri tarafından son yolculuğuna uğurlanacak. Özakman, bugün Kocatepe Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Turgut Özakman, 1 Eylül 1930 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Bir süre avukatlık yaptı. Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü’ne devam ettikten sonra Devlet Tiyatrosu’na dramaturg olarak girdi. TRT’de Merkez Program Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı, Devlet Tiyatroları’nda Genel Müdür Başyardımcılığı ve 1983 1987 yılları arasında genel müdürlük yaptı. Milli bayram günlerinde televizyonlarda yayımlanan “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” filmlerinin senaryosunu yazdı. Özakman son olarak “Dersimiz Atatürk” sinema filminin senaryosuna imza atmıştı. 19881994 yılları arasında RadyoTelevizyon Yüksek Kurulu’nda üyelik ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulunan Özakman uzun yıllar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde (DTCF Tiyatro) kadrolu öğretim görevlisi olarak çalışmış ve “dramatik yazarlık” dersleri de vermişti. Mevsimlerden erken sonbahar, günlerden cumartesi, saatlerden altı, hava da güzel… Zorluğu ile bilinen bir saksofoncunun konseri var, hem de solo… Gidelim deseler, pek cazip bulmazsınız değil mi? Buna rağmen Cemal Reşit Rey’in klimayla soğutulmuş salonu yarı yarıya dolu, bir kısmı festivalce davet edilmiş konservatuvar öğrencileri olsa da… İngiliz saksofoncu John Surman solo konseri, irice bir kavalı ağız kenarı, burun ve genizden gelen seslerin yardımıyla çalarak açıyor; defalarca geldiği İstanbul ile daha iyi iletişim kurmak amacıyla. Yanındaki masaya dizdiği nefesli ailesinden u İngiliz saksofoncu önce bariton saksofonu üflüJohn Surman solo yor “Sailing Westwards” çaJohn Surman larken. konseri, irice bir kavalı Klarnetiyle çaldığı “Dark ağız kenarı, burun ve Reflections” esnasında, çalbaşlıyorlar; “Magenizden gelen seslerin çayla dığını bir saniyelik gecikmeyre Nostrum”. Üçlü, albümyardımıyla çalarak le tekrarlayan bir efekt kullanıde yer alan besteleri benzer yor; kendi sesine kanon yapısırayla çalmayı tercih ederaçıyor; defalarca yor. Surman’ın bazı parçaların geldiği İstanbul ile daha ken, araya İsveç folk şarkıarkasında kullandığı hazır sessından uyarlanan “Varviniyi iletişim kurmak ler, bazen ambient, bazen midar Friska”, Nâzım Hikamacıyla. Yanındaki nimal, bazen de newage iklimi met şiiri “Mehmet’im, Belyaratıyor. ki de Kader Seni Görmeme masaya dizdiği nefesli Ağırlıkla ödüllü son albümü ailesinden önce bariton Engel”den esinlenen “Mio “Saltash Bells”de yer alan parMehmet…”, Jobim bestesi saksofonu üflüyor çalardan oluşan bir repertuvar “Eu Nao Existo Sem Voce” “Sailing Westwards” sunuyor; kâh melankolik bir sıkıştırmayı ihmal etmiyor. film müziği gibi folk melodiKüpe, kolye, yüzük, saçalarken. leri yorumluyor, kâh özgün bir at, künye; Nişantaşı tikisi göüslupla blues soyutluyor. Semrüntüsüyle vücudunda takısız patik görüntüsü ve şakacı sözleriyle (arayer bırakmayan Fresu, bu kalabalıkta evin mızda kalsın, esprileri kötü de olsa) konseanahtarlarını kaybetmiş biri, oturduğu sanri monotonluktan kurtarıyor. Biste elinde dalyenin altlarına kadar eğilerek çalıyor. sopranosuyla merdivenlerden inerek izleBazı parçalarda yüzüğünü trompetine vurayicinin arasına karışıyor, alkışlar ve kırmırak tempo tutuyor. zı koltuklar arasında “fareli köyün kavalKonserin unutulmaz sahnesi, aynı cısı” gibi dolanarak veda ediyor. Fresu’nun nefesini kesmeden çok uzun bir İki konser arasındaki bir saati doldurmak süre tek notayı üfleyerek, sahneyi boydan isteyenlerin kalabalığı kapı önünü bir semt boya kat edip piyanonun yanına kadar bir kıraathanesine çevirirken davulsuz, bassız manken edasıyla yürüdüğü an. solistlerin üçlüsü sahne için hazır. İtalyan Bir gece önceki Enrico Rava ile birlikte trompetçi Paolo Fresu, Fransız akordeonbu üç konser, festivalin şampiyonluk kürcu Richard Galliano ve İsveçli piyanist süsünde çıkacak gibi görünüyor; altın, güLan Lundgren “üç silahşorlar” misali… müş ve bronz madalyaları paylaşmak üzeKonsere kendi isimlerini taşıyan parre... (muratbeser@muratbeser.com) Z FE ST İV AL İ JOHN SURMAN & MARE NOSTRUM KONSERLERİ CRR’DEYDİ n Kültür Servisi Altın Portakal’ın 50. Yılı’na özel hazırlanan, “50. Yıl Bestesi” tamamlandı. Film şarkılarının bestecisi, Cahit Berkay’ın hazırladığı “Bir Filmdir Ömrümüz” adlı bestenin sözlerini Metin Üstündağ yazdı. Festivalin tüm yıllarından esintiler taşıyan besteyi, opera sanatçısı Güvenç Dağüstün ve Nez seslendirdi. Altın Portakal’ın 50. Yıl Töreni’nde konser verecek olan Cahit Berkay’a, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası sanatçılarının da yer alacağı, Cem Öget’in yöneteceği 50 kişilik senfoni orkestrası eşlik edecek. Altın Portakal’ın 50. yıl bestesi hazır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle