15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 2013 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Başbakan RTE; mayıshaziran ayından itibaren tribünlerden hemen her maçta binlerce kişinin “Her yer Taksim, her yer direniş” diye haykırmasından olağanın üstünde rahatsız olduklarını gizlemediler. Kimi maçlarda taraftar olaylarıyla hükümete tepkiyi içeren eylemleri birbirine karıştırarak tribün terörü adı verdikleri yeni bir suç icat ettiler. Son derbi olaylarından sonra da Spor Bakanı yineledi. Stadyum olaylarını önleyecek bir yasa çıkarabileceklerini açıkladı. Ama temel amaç, son olayları inceledikten sonra tribün ve taraftar eylemlerini önleme maskesi altında maçları izlemeye gelenleri muma çevirmek; hükümet aleyhindeki topluma mal olan bir sloganı veya sloganları içeren eylemleri önlemek! HHH Çoğu kimse, eğri oturup doğru konuşuyor. Tribünlerden koparak maç alanına girilmesini ve Beşiktaş Galatasaray arasındaki maçı engelleyen sözüm ona taraftar eylemini onaylayan tek bir kişi yok, ammma?.. İstisnasız akıllarda şu soru kıvrılıyor: Binlerce taraftarı suçlayan, ne ki Taksim Gezi eylemlerinde daha fazla özgürlük arayan gençlerle, insanlarla beraber olan Çarşı neden suçlu, sorumlu tutulmaya çalışılıyor? Tribünlerde “Her yer Taksim, her yer direniş” haykırışları yükseldiğinden beri Allahüekber diye bağıran, son derbi olayında da karşı eyleme geçen “taraftarı” barındıran 1453 Kartallar örgütünün hiç ama hiç mi parmağı yok? 1453 Kartallar’ın Başbakan’ı karşılamaya gittiğinden söz eden haberler arasında bu örgütün önde gidenlerinden AKP Gençlik Kolları üyesi İsmail Er’in çevresine övünerek söyledikleri de yer alıyor. Eli tespihli fotoğrafının yer aldığı haberde İsmail Er, “Sahaya ilk biz indik. Birkaç iskemle atıp sahadan ayrıldım” diyor. Biraz kurcalansa 1453 Kartallar’ın derbi olaylarındaki sorumluların başında geldiği ortaya çıkarılabilir. Fakat, hükümetin Çarşı’ya, “Her yer Taksim, her yer direniş”e ve Başbakan’a yuh çeken tribün eylemlerine karşı görüşü, kararlılığı göz önüne alındığında bu olasılık gerçekleşebilir mi acaba? Ya da bakarsınız derbi olayları da Başbakan ve bakanlarının hükümeti devirmeye yönelik eylemler diye nitelendirdiği Gezi soruşturmalarına dahil edilmiştir. HHH Resmi sıfatı olmayan AKP adına çalışan kimliği meçhul “kimileri”, çoktan 1453 Kartallar’ı aklayacak, Çarşı’yı suçlayacak kanıtlar bulmanın peşine düşmüşlerdir. Ne var ki TV’lerde izlenen, nedense medyamızın bir gösterip bir daha ekranlarda yer vermediği kimi ifadeler herhalde Çarşı’yı suçlamaya hazırlanan kafaları karıştıracak içerikte. Bir daha söz konusu edilmeyen açıklama İstanbul Emniyet Müdürü Çapkın’a ait. Soru üzerine ekranlarda dedi ki: “Sportif olay altında başka bir şey aramaya gerek yok!” Demek ki Çarşı derbi olaylarının sorumlusu değil. HHH Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Beşiktaş taraftarı. Gezi eylemlerine destek verdiği için eleştirilen, hatta polisin soruşturmasına hedef olan Çarşı’yı savunurken “içindeki bir avuç başka siyasal görüşte olanların Gezi eylemlerine katıldığını söylemiş ve taraftarların, Çarşı’nın bunlardan ayırt edilmesini” istemişti. Bülent Arınç’ın; henüz derbi olaylarının sıcaklığını muhafaza ettiği, olayların nasıl, kimin veya varsa bir örgütün mü kışkırttığı sorularının bile sorulmadığı ilk saatlerde TV’lerden ... “…. 35 bin kişinin böylesine bir taşkınlık yapmak için, böyle provokatif eylemde bulunmak için hazırlandığını” açıklaması ….daha önceki Çarşı ile açıklamaları da dikkate alındığında acaba ne anlama geliyor? HHH Sahaya inenlerin amacı şampiyonluğa koşan Beşiktaş’ın önünü ağır cezalarla kesmek mi yoksa iktidarın öteden beri aklından çıkaramadığı tribünlerdeki Başbakan ve AKP aleyhine eylemlerin sesini kesmek mi? Ancak gerçeği tarafsız bir anlayışla yapılacak araştırmalar ortaya çıkarabilir. Nerede? AKP Türkiyesi’nde mi? Güldürmeyin insanı! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 27’si tutuklu 103 sanık hakkında açılan 28 Şubat davasında savunma yapan emekli Orgeneral Çetin Doğan, Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat davalarını eleştirerek “İddianame değil, iftiranamedir. 11 yılda mülkün temeli olmaktan çıkmış, zulmün aracı olmuştur” dedi. 4 Nisan 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu (BÇG) oluşturulması konulu belgeyi kendisinin hazırladığını söyleyen Doğan, “Bugün olsa yine imzalardım” Çetin Doğan dedi. Emekli Orgeneral Çevik Bir ise o dönem düzenlenen brifinglerin tamamen bilgilendirme amaçlı yapıldığını söyledi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat davasının 17. duruşması tutuklu sanıkların savunmasının alınmasıy ‘Yine imzalarım’ la devam etti. Çapraz sorgusu yapılan Orgeneral Çevik Bir, bir soru üzerine Tansu Çiller’in “şerefsiz onbaşı” sözüne karşı bir kampanya yapılması emri vermediğini ifade etti. Genelkurmay Karargâhı’nda basın ve yargı mensuplarıyla ilgili soruya yanıt veren Bir, “Brifingler tamamen bilgilendirme amaçlıdır. Ortada irtica tehdidi var. Brifingler BÇG’nin görevidir. TSK herhangi bir tehdit gündeme geldiğinde bir çalışma yapılır ve tehdidin ne olduğunun personele anlatılır. Basın ve yargı mensuplarına verilen brifingler istek üzerine düzenlendi” değerlendirmesini yaptı. 28 Şubat davasında Doğan, ‘BÇG’nin kurulması ile ilgili belgeyi ben hazırladım’ dedi Çetin Doğan: Belgeler uydurma Çevik Bir’in ardından iddianamenin iki numaralı ismi olan emekli Orgeneral Çetin Doğan savunma yaptı. Mahkeme Başkanı Köksal’ın, “Savunmanızı yaparken rahatsızlanırsanız bize haber verin” demesi üzerine Doğan, “Çevik Paşa ayakta savunma yaparken ‘ben hastayım’ demem ayıp olur” dedi. Balyoz davasında 3.5 yıldır haksız ve hukuksuz yargılama ile tutuk lu bulunduğunu anlatan Doğan, 28 Şubat davasının, Ergenekon ve Balyoz’dan farklı olmadığını söyledi. Doğan, Başbakan Tayyip Recep Erdoğan’ı isim vermeden eleştirerek şunları kaydetti: “Tezgâhlanan davalara fırsat veren ve kesintisiz güç kaynağı sağlayan hep aynı merkez olmuştur. Bunun kaynakları çırılçıplak ortada. ‘Ben Ergenekon davasının savcısıyım’ diyen, soruşturma sırasında baş iş göreninin arabası arızalanınca, Başbakanlık’ın arabasını vererek yüreklendiren kimdir? Balyoz ile ilgili iddialar ortaya atıldığında davet üzerine televizyonlara çıktım. Bu sırada ‘Bir emekli orgeneral çıkmış televizyon televizyon dolaşıyor, sanmayın ki biz olanlardan haberdar değildik, onlar işlerine baktılar, biz de işimize baktık’ diyen kimdir? Balyoz darbe planından, MİT’in, İçişleri Bakanlığı’nın, Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün haberinin olmadığı resmi belgelerle ortaya konuldu ama demek ki Sayın Başbakan’ın başka kaynakları var. Kaynakları dedikodudur. Bu davalardakiler iddianame değil, iftiranamedir. Ülkemizde son 11 yılda, çağdaş demokrasi ve insan haklarına taban tabana zıt uygulamalarla var olan adalet, mülkün temeli olmaktan çıkmış, zulmün aracı olmuştur. Siyasi davaların görüldüğü özel yetkili mahkemeler, hukuk cinayeti işlemektedir.” 28 Şubat davasında yasal niteliği olmayan uydurma delillerin kabul gördüğünü, yalın gerçeklerin gözardı edildiğini belirten Doğan, iddianameyi eleştirerek “İrtica denilince akla hükümet geliyorsa, bu bir düşünce hastalığıdır. Bizim iktidarlarla hiçbir sorunumuz yok” dedi. Doğan, “Delillerin tartışılması aşamasında bunlar konuşulabilir. Lütfen buradaki sözlerim kesilmesin” dedi. Doğan, “DYP’nin çökertilmesi” konulu el yazmalı belgenin uydurma olduğunu söyledi. 4 Nisan 1997 tarihli BÇG’nin kurulmasına dair belgeyi bizzat kendisinin hazırladığını anlatan Doğan, “Ben bu belgeyi bugün bile imzalarım. Eğer bu yasayı çiğnemek oluyorsa, bugün yine yasayı çiğnerim. Burada hiçbir hukuka aykırı bir durum yoktur” dedi. Düşünce hastalığıdır Batı Şeria’da kurulan Ariel Üniversitesi nedeniyle akademik işbirliklerine izin koşulu getirildi YÖK’ten İsrail hassasiyeti! CHP’Lİ ENGİN ALTAY EMRE DÖKER ‘Eğitime kendi ideolojilerini soktular’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Türk eğitim sisteminin yozlaşmanın, nitelik ve nicelik kaybının en yoğun şekilde yaşandığı dönemden geçtiğini belirterek “Siyasete, camiye, stadyumlara soktukları ideolojilerini, eğitim sitemine sokarak bu ülkenin temel dinamiklerini yok sayanlar hak ettiği karşılığı ilk önce öğrenci ailelerinden ve velilerden alacaktır” diye konuştu. Altay yaptığı yazılı açıklamada, Türk eğitim sisteminin nitelik, nicelik, arztalep sorunlarının yoğun olarak yaşandığı bu dönemde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “kendi ideolojik dayatmalarını eğitim sitemine empoze etmeye çalıştığını” belirtti. Bir okul türünün tercih edilmesi için yapılan çalışmaların dayatma boyutuna ulaştığını kaydeden Altay, bunun MEB’in eokul sisteminde de görüldüğünü belirtti. Altay, “Sistemdeki ‘Çocuğunuzu imamhatip ortaokuluna vermek ister misiniz?’ butonları sistemin kendi yanlılığının göstergesi iken, Başbakan’ın 4+4+4 sistemini ‘Siz istediniz biz yaptık’ demeci ve ‘Seçmeli derslerde din derslerini seçin’ mesajı, ülkemiz eğitim sisteminin geldiği noktaya bakıldığında kaygı vericidir” diye konuştu. Atatürk heykelini yakmaya çalıştı İZMİR İsrail’in, Batı Şeria’da kurduğu Ariel Üniversitesi’nin hukuka aykırı olduğunu savunan Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), Türkiye’deki tüm üniversitelere İsrail, Filistin ve Sırbistan’la yapacakları akademik anlaşmalar öncesi kendilerinden izin alınması koşulunu getirdi. YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya tarafından üniversitelere gönderilen “gizli” damgalı yazıda, İsrail’in uluslararası hukuka aykırı olarak Batı Şeria’da kurduğu Ariel Üniversitesi’nin tepkiyle karşılandığı belirtildi. Bu üniversitenin yasadışı olduğunu belirten Çetinsaya, İsrail ve Filistin’de sanayi, eğitim, bilim, kültür ve spor gibi alanlarda faaliyet gösteren tüm üniversitelerin, işbirliği yapmadan önce YÖK’e başvurmasını istendi. Çetinsaya imzalı yazıda şunlara yer verildi: “Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen yazıyla Filistin içinde yasadışı biçimde kurulan Ariel Üniversitesi başta olmak üzere sanayi, eğitim, bilim, spor ve kültür alanlarında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmamasının önem arz ettiği belirtilmektedir. İsrail ve Filistin’deki kurumlarla ilişki tesis etmeyi öngören üniversitelerimizin herhangi bir anlaşma imzalamadan önce başkanlığımızın görüşlerine başvurulmasının yararlı olacağı hususunda gereğini rica ederim.” ‘Yalan söylüyor’ davası n KAYSERİ (Cumhuriyet) Kayseri’de haziran ayında gerçekleştirilen Gezi Parkı eylemleri sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Camide içki içildi” yönündeki açıklamasına tepki göstererek “Başbakan yalan söylüyor” dedikleri için haklarında dava açılan Emek Partisi İl Yöneticisi Ümit Kartal ile SES Şube Başkanı Ali Yıldırım hâkim karşısına çıktı. Kartal, “Milyonlar şahittir ki, Başbakan yalan söyledi. Bu dava ‘haşa Başbakan yalan söyler mi?’ davasıdır” dedi. Duruşma ertelendi. n ANKARA (AA) İmralı Cezaevinde hükümlü bulunan terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın avukatlarının, müvekkillerinin “yeniden yargılanması” ve “cezasının infazının durdurulması” talebiyle yaptıkları başvurunun reddedilmesine yaptıkları itiraz reddedildi. Avukatlar, yeniden yargılama ve ceza infazının geri bırakılması talepleriyle Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine başvurmuş, mahkeme talepleri oybirliğiyle reddetmişti. n MALATYA (AA) Malatya’da terör örgütü DHKPC üyesi oldukları iddiasıyla yargılanan 3 KESK üyesinin yargılanmasına devam edildi. Tutuklu sanıklar suçlamaları reddederek, tahliyelerini talep etti. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliyesine, tutuksuz sanıkların adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına, bu sanıklara yurt dışı yasağı getirilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi. Haber Merkezi Antalya Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk anıtının hemen yanındaki bayrak direğinden indirdiği Türk bayrağını heykelin üzerine bağlayıp benzin döktükten sonra ateşe veren Mehmet Aslan, polise başbakan ile görüşmek için eylem yaptığını söyledi. DHA’nın haberine göre olay dün saat 17.00 sıralarında meydana geldi. Belçika doğumlu olduğu belirtilen Mehmet Aslan, Cumhuriyet Meydanı’nda yüzlerce kişinin gözü önünde çıktığı bayrak direğinden Türk bayrağını indirdi. Daha sonra bayrağı direğin hemen yanındaki Atatürk heykelinin arka kısmına bağlayan Aslan, yanında getirdiği pet şişedeki benzini döktükten sonra bayrağın ucunu ateşe verdi. Çevreden yetişenlerin çabasıyla bayrak tamamen yanmadan söndürülürken, olay yerine gelen sivil polisler şüpheliyi gözaltına aldı. Polise verdiği ilk ifadesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek istediğini ve bu nedenle eylem yaptığını söyleyen Mehmet Aslan, gözaltına alındı. MEB’DE YAPILAN ATAMALAR Müdürler yine ‘yandaş sendika’dan MERSİN (Cumhuriyet) Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki atamalarda hükümete yakın sendika üyelerine ayrıcalık yapıldığı iddiaları Mersin’de doğrulandı. Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü’nün okul müdürü adayları için düzenlediği sınavda kazananların Eğitim BirSen üyesi olduğu ortaya çıktı. EğitimSen, kendi üyelerinin yazılı sınavda yüksek puan almasına karşın sözlü sınavda elendiğini açıkladı. EğitimSen Şube Başkanı Remzi Çiftçi, Eğitim BirSen üyelerine, yazılı sınavlarına bakılmaksızın yüksek puanlar verildiğini ve sözlü sınavla yönetici olarak atanmalarının önünün açıldığını söyledi. Çiftçi, AKP hükümetine yakınlığıyla bilinen Eğitim BirSen üyelerine, Türkiye genelinde yapılan yazılı sınavlarda yüksek puan verme uygulamasının Mersin’de de tekrarlandığını belirtti. Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü Atamalar Puan Çizelgesi’nin ilk 54 sırasında yer alan isimlerin Eğitim BirSen üyesi olduğunu ifade eden Çiftçi, “Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde okul müdürlükleri için yapılan sözlü sınav sonucuna ait tablo adaletsizlik belgesidir. Puanların neye göre verildiği bilinmemektedir” dedi. Hukuksuzluğun kimsenin yanına kalmayacağını anlatan Çiftçi, usulsüz atamalara karşı hukuki mücadele başlatacaklarını bildirdi. Abdullah Öcalan’a ret GAZETECİLERİN TUTUKLU YARGILANDIĞI MLKP DAVASINDA YİNE TAHLİYE ÇIKMADI ‘Burada rehine gibiyim’ HİLAL KÖSE 3 KESK üyesine tahliye Özgür Radyo Genel Koordinatörü Füsun Erdoğan ve Atılım Gazetesi yazarı Bayram Namaz’ın tutuklu yargılandığı, 26 sanıklı MLKP davası karar aşamasına geldi. Tahliye talebi reddedilen Füsun Erdoğan, “Ben kendimi burada rehine gibi hissediyorum” dedi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma Erdoğan ve Namaz’ın da aralarında bulunduğu 9 tutuklu sanık ve 5 tutuksuz sanık katıldı. Sanıkların oturduğu bölüme jandarma etten duvar ördü. İzleyiciler ve sanık yakınları, duruşma süresince, ne mahkeme heyetini, ne avukatla rı ne de sanıkları görebildi. Jandarmanın arasından selamlaşmak isteyen sanık yakınlarına da izin verilmedi. Duruma tepki gösterenlere de jandarma görevlisi, “Siz buraya görmeye mi, dinlemeye mi geldiniz” karşılığını verdi. Namaz’ın avukatı Gülizar Tuncer, uzun tutukluluk nedeniyle AİHM’ye başvurduklarını ve Namaz’ın adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle Türkiye’nin mahkum olduğunu belirtti. AİHM kararını mahkemeye sunarak tahliye talep etti. Gazeteci Erdoğan da “Bu ülkede gazeteciler yaptıkları işler nedeniyle yar ‘Türkiye mahkum oldu’ gılanmıyor. Bu davaya monte edildiğim halde, hakkımda tahliye kararı vermediniz. Bana rehine muamelesi yapılmasın. Ben kendimi rehine gibi hissettim” dedi. Mahkeme Başkanı Ömer Diken de “Bugün karar verecektik ancak süre talep ettiniz. Bir sonraki celse karar için hazır olalım” dedi. Dava, karar verilmek üzere 30 Ekim’e ertelendi. Tahliye talepleri de reddedildi. Davayı, Avrupa Gazeteciler Federasyonu temsilcisi, Danimarka Gazeteciler Sendikası Başkanı Esben Orberg, TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, Basın Enstitüsü Başkanı Kadri Gürsel ve yönetim kurulu üyesi Ferai Tınç da izledi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle