15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EYLÜL 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] Avrupa basketbolunun 1 numaralı destekçisi Beko, Batı Avrupa’da ikinciliğe yerleşti 11 Patentte artış var Ekonomi Servisi Türkiye’de yerli patent başvuruları, bu yılın ilk 8 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10.3, tescillenen patent sayısı ise yüzde 22.4 oranında arttı. Türk Patent Enstitüsü (TPE) verilerinden derlenen bilgiye göre, 2012 yılın ocakağustos döneminde 7 bin 296 olan yerli ve yabancı patent başvuru sayısı, bu yılın aynı döneminde yüzde 7.4 artarak 7 bin 833’e ulaştı. İlk 8 aydaki yerli patent başvurusu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10.3 artışla 3 bin 24’e çıktı. Bu dönemde en çok patent başvurusu yapan il, 1237 başvuruyla İstanbul oldu. Onu 378’le Ankara, 194’le Bursa, 178’le İzmir, 150 ile Kocaeli izledi. Ocakağustos döneminde Ağrı, Ardahan, Bingöl, Hakkâri, Iğdır, Kilis, Mardin, Siirt, Sinop, Şırnvak ve Osmaniye’den patent başvurusu yapılmadı. Liderliğe oynuyor u Beko markası ile 100’den fazla ülkeye beyaz eşya ürünleri satan Arçelik, bu yıl Batı Avrupa pazarında da en çok satan ikinci marka oldu. Arçelik bugün toplam 24 bin çalışanı ile sekizi Türkiye’de olmak üzere dünya çapında 14 fabrikada üretim yapıyor. HASAN ERİŞ ‘Piyasalar’ Bayram Ederken Sanayi Ne Durumda? Amerika “Merkez Bankası” Fed, ayda toplam 85 milyar dolar düzeyinde sürdürdüğü “kâğıt” satın alımı programını durdurmayacağını açıkladı. Bu şu demek: Fed, para piyasalarına taze para sunmaya devam edecek. Dolayısıyla, küresel ekonomide para bolluğu yaşanacak; ABD’de faizler düşük seyretmeye devam edecek; Türkiye ve benzeri yükselen piyasa ekonomilerinde ise faizler göreceli olarak daha yüksek görüneceği için bu ülkelere sermaye girişi hızlanacak; borsalar değerlenecek; kurlar düşecek; dış açıklar daha rahat finanse edilecek... Bütün bu beklentiler bilindiği üzere geçen hafta tüm “piyasa oyuncuları” tarafından memnuniyetle karşılandı; Fed Bayramı tüm küresel ekonomide büyük coşkuyla kutlandı. Doların piyasa değeri TL karşısında hızla geriledi, ekonomi basınımızda da TC Merkez Bankası başkanının yıl sonuna ilişkin 1.92 TL/$ öngörüsü üzerine bahisler canlandırıldı. Önce doların TL karşısındaki enflasyondan arındırılmış reel değerine bakalım. Aşağıdaki grafikte 2003 Ocak ayından başlayarak aylar itibarıyla doların hem piyasa (nominal) değeri, hem de Amerika ve Türkiye’de enflasyon farklarından arındırılmış (satın alma gücü paritesine göre reel) değerinin seyri çizilmekte. 2003 başında doların fiyatının 1.67 olduğunu ve Ağustos 2013 itibarıyla doların reel fiyatının 1.10 TL civarına düşmüş olduğunu görüyoruz. Yaz sonundaki değerlenmeye karşın, dolar TL karşısında 2003’e göre, reel olarak yaklaşık yüzde 35 daha ucuz görünümdedir. BlackBerry satıldı Ekonomi Servisi Mali krizden kurtulamayan teknoloji devi 4.7 milyar dolara satıldı. İçine düştüğü mali krizden bir türlü kurtulamayan Kanadalı akıllı telefon üreticisi BlackBerry’nin yeni sahibi Fairfax Financial oldu. BlackBerry’den yapılan yazılı açıklamada, liderliğini Fairfax Financial Holding’in yaptığı bir konsorsiyumun 4.7 milyar dolarlık teklifinin kabul edildiği ve şirketin tüm hisselerinin bu konsorsiyuma devredildiği bildirildi. Mike Lazaridis tarafından 1999’da kurulan ve farklı özellikleri nedeniyle cep telefonu piyasasında bir dönem adından bahsettiren BlackBerry, mali krizi aşabilmek için en son 4500 çalışanını işten çıkaracağını açıklamıştı. Yıllar önce Sütlüce’de mütevazı koşullarda ve Avrupa’dan sınırlı sayıda getirebildiği ithal kompresörlerle sınırlı sayıda buzdolabı ve beyaz eşya üretimine başlayan Arçelik, son 5 yılda pazar payını en çok artıran marka unvanını da ele geçirerek bugün Bosch’tan sonra Batı Avrupa pazarının en çok satan ikinci markası haline geldi. Binden fazla mühendisin çalıştığı ArGe birimi ve kendi geliştirdiği teknolojilerle dünya genelinde 14 fabrikada (8’i Türkiye’de) üretim yapan Arçelik, Beko’nun dışında Romanya ve Doğu Avrupa pazarlarında Arctic, Güney Afrika ve Sahraaltı Afrika’da Defy markalarıyla da tanınıyor. FIBA tarafından 422 Eylül tarihleri arasın da Slovenya’da gerçek leşen Avrupa Basketbol Şampiyonası’nın en büyük destekçilerinden biri olan Beko ile ilgili açıklamalarda bulunan Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik AŞ Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, bu başarıda markaya yaptıkları yatırımların önemli katkısı olduğunu belirterek şunları söyledi: 4 Arçelik AŞ’nin 2013 ilk yarıyıl cirosu 5.1 milyar lira seviyesinde gerçekleşti. Global yaygınlığın artırılması hedefine paralel ola rak bu cironun yüzde 60’ı uluslararası satışlardan elde edililiyor. 4 Türkiye’de beyaz eşya, ankastre, LCD TV ve klima pazarlarında tartışmasız lideriz. Faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde de pazar payını ve fiyat endeksini artırarak markalarımızın konumunu güçlendirmeye devam ediyoruz. Arçelik AŞ, Avrupa’nın en büyük 3. beyaz eşya şirketi. Romanya’da Arctic ve Güney Afrika’da Defy markaları ile açık ara pazar lideriyiz. 4 Beko, 100’den fazla ülkede tüketicilerle buluşuyor. Yılı Batı Avrupa’nın 3. büyük markası olarak kapatmıştı. 2013’ün ilk yedi ayında 2. sıraya oturdu. İngiltere’de ve Litvanya’da pazar liderliğini sürdürürken, Polonya pazarında da lider marka haline geldi. 4 Çevre dostu ürünleri, yenilikçi teknolojileri ve özel tasarımları, binin üzerinde mühendisin çalıştığı ArGe’mizde geliştiriyoruz. Gebze dışında dünyada iki ArGe merkezimiz daha var. Beko’nun güçlü konumunda markaya yaptığımız yatırımların önemli büyük. 4 Bugün Arçelik, 15’ten fazla dilin konuşulduğu, dünyada toplam 24 bin çalışanı olan, kendi geliştirdiği dünyanın en verimli kompesörü ve buluşları ile haklı bir üne sahip, global bir Türk markası. Şampiyona süresince Slovenya’nın başkenti Ljubljana’nın merkezinde bir “Beko Home” açıldı. Beko ürünleriyle donatılan mutfakta düzenlenen atölyelerde sunulan Slovenya ve dünya mutfaklarından örnekler büyük ilgi gördü. Ljubljana Belediye Başkanı Zoran Jankovic ve FIBA Genel Sekreteri Patrick Baumann da (üstte sağda), Levent Çakıroğlu ev sahipliğinde Beko Home’u ziyaret eden konuklar arasındaydı. AVRUPA’NIN 5 BASKET LİGİ ‘BEKO’ Arçelik AŞ’nin global markası Beko, 2006’dan bu yana gerçekleştirdiği yatırımlar ile dünyada basketbol sporunu destekleyen en önemli marka haline geldi. Beko markası, son olarak FIBA tarafından 422 Eylül tarihleri arasında Slovenya’da 38’incisi gerçekleştirilen ve 24 takımın mücadele ettiği Avrupa Basketbol Şampiyonası’nın “Presenting Sponsoru” oldu. Şampiyonayı dünyaya takdim eden en üst düzey sponsorluk, “Presenting” diye anılıyor. Beko’nun bu düzeyde sponsorluğu 2010’da Türkiye’de düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası ile başladı. 2011’de Litvanya’da gerçekleştirilen FIBA Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda ikinci, son olarak Slovenya’da FIBA tarafından düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda üçüncü kez gerçekleşti. Bu seri Beko’yu dünyada basketbol sporuna en fazla destek veren markalardan biri yaptı. Gelecek sene İspanya’da düzenlenecek FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası’nın “Presenting Sponsoru” da Beko olacak. Bundan başka, Türkiye, Almanya, Rusya ve İtalya’nın basketbol ligleri “Beko Ligi” unvanı ile faaliyet gösteriyor. Bu sene İspanya ligi de Beko Ligi olacak. Levent Çakıroğlu, basketbolun Beko’nun dinamizmi ile en çok uyuşan spor olduğunu belirtiyor. Avrupa’ya Türkiye’den dışsatım yapacak Ekonomi Servisi İklimlendirme sektöründe faaliyet gösteren Japon şirket Daikin, 162 ülke arasında en hızlı büyümeyi Türkiye’de kaydetti. Daikin Türkiye Üst Yöneticisi Hasan Önder, iki yıllık sürede 2 kat büyüdüklerini belirtirken “Bu yılı yüzde 30 büyüyerek 670 milyon lira ciro ile kapatacağız. Radyatör ve kombinin yanı sıra Avrupa’ya klima ihracatına da başlıyoruz. Hedefimiz 5’inci yılın sonunda 5 kat büyüme ile 1 milyar lira olan ciroya ulaşırken Daikin Türkiye’yi bölge için stratejik üs yapmak” dedi. Önder, Temmuz 2011’e Airfel’i satın alarak Türkiye’de yatırımcı statüsü kazanan Daikin’in 2015’te 1 milyar liralık ciro hedefine ilerlediğini vurguladı. Yılın ilkyarısını değerlendiren Daikin Türkiye, büyüme planlarını da açıkladı. Önder’in verdiği bilgiye göre, yıl sonu için belirlenen 640 milyon liralık ciro hedefi aşılarak yıl sonu 670 milyon lira civarında olacak. Önder, “Çalışan sayımız 2011’de 420 kişi iken şu anda 770 kişiye ulaştı. Bu yıl sonunda 850 kişilik bir aile olmayı bekliyoruz, 2015 yılına ilişkin hedefimiz de 1500 kişiye ulaşmak” diye konuştu. Isıtmaya ilişkin de bilgi veren (sağdan sola) Daikin Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Tuna Gülenç, Hasan Önder, Daikin Başkan Yardımcısı Takayuki Kamekawa ve Zeki Özen, Airfel’in de bünyelerine katılmasıyla bu sezon yüzde 25’lik büyüme hedeflendiğini ve kombilerin Türkiye ile eşzamanlı olarak Avrupa’ya da satılacağını anlattı. Aslında her şey kadın istihdamı paketinin gerekçesini, “Hayatın bir gerçeği var, neslin devam etmesi gerekiyor” şeklinde özetleyen ve paketi “Hem genç nüfus olacak, hem sağlıklı bir aile olacak, hem de kadının istihdamını çalışma hayatına katılımını sağlayacak” şekilde son derece dikkatli hazırladıklarını belirten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in söylediği doğrultuda gerçekleşiyor. Çocuk bakımına ve kadını evin içine sokmaya ya da evden dışarı çıkartmamaya, daha çok çocuk doğurtmaya endekslenmiş bir yasa taslağı hazırlıyorlar. Üstelik bunun adını da göğüslerini gere gere “Kadın İstihdamı Politikası” koyuyorlar. Kırmızı Başlıklı Kız masalı gibi. Hani büyükanne kılığına giren hain kurdun “Neden kulakların bu kadar büyük?” diye soran küçük kıza “Seni daha iyi duyabilmek için” dediği gibi... Yasa tasarısı, kadına verilecek doğum izninin 18 haftaya çıkarılması, doğumdan itibaren 69 ay süreyle devlet memuru kadınların parttime (yarızamanlı) çalışması, çalışılmayan sürelerin emeklilik kesenek ve karşılıklarının devletçe karşılanması gibi maddeler içeriyor. Duyunca kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi... Tabii zaten işveren de tam öyle düşünüyor: “Benim işyerimde, fabrikamda çalışan kadınlar doğursunlar, doğurdukları çocuklarına Kadını ‘Eve Sokma’ Paketi gönül rahatlığı ile baksınlar. Maksat bu ülkede genç nüfusun artması, ailenin dirlik düzeni... Ehh benim de buna katkım olsun bari...” Hiç şüphesiz işveren bu yasayı bile bile yeni personel alımında da kadınları tercih eder... Kadın istihdamının artırılması için politika geliştirmek sadece renkli cilalı boya... Gerçekten öyle bir dertleri olsaydı öncelikle çocuk bakımını sadece kadının sorunu olarak görmezlerdi. Bir; erkekleri de bu politikaya dahil ederlerdi. İki; kreş, çocuk ve yaşlı bakımevi gibi kadının yüklerini azaltacak hizmetleri devreye sokar, bunun altyapısını hazırlarlardı. Ama bunu yapmak yerine tam tersine alelacele “Üç çocuk paketi”, “Hükümetten evlilik teşviki için paket” gibi teşvikler çıkarttılar. Kadın istihdam paketi ise sadece bir göz boyama. Peki kime karşı? Türkiye’de kadın istihdamı artmıyor, tersine azalıyor diye konuyu gündeme getiren Avrupa Birliği’ne ve Batı cephesine; iktidarın kamuoyuna ve inanmak isteyenlere... Daha tasarı yasalaşmadan işverenler kadınları işe almayacaklarını beyan etmeye başladı bile. Çocuk bakımı nedeniyle bu istihdam politikasının sadece kadın üzerinden götürülmesi aleni bir cinsiyet ayrımcılığı. Kadın istihdamı tasarısını Bianet’e değerlendiren avukat Hülya Gülbahar’a göre “Bu mantık ile ‘çocuklu kadın’ bir tür özel, kısıtlı, hukuki kategoriye sokuluyor. Toplumsal önyargılar içerisinde henüz aşılmamış olan ‘çocuklu kadının burada ne işi var’ kalıp yargısını yasalar düzeyinde kurumsallaştırıp yeniden üretilecek.” Daha tasarı yasalaşmadan işverenler kadınları işe almayacaklarını beyan etmeye başladılar bile. Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, “Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Doğum yapan kadına sağlanacak ek haklar, kadınları iş hayatından etmesin” uyarısında bulunurken “ASO üyesi bir sanayicimiz düzenlemeden duyduğu kaygıyla bundan sonra fabrikasına kadın işçi almayacağını bana söyledi. Taslak bu haliyle yasalaşırsa, kadın işçi çalıştıran işletmelerin istihdam maliyetleri artacağından, yöneticilerine kadın yerine erkek işçi alınması talimatı vermiş. Fabrikada 40’ı kadın olmak üzere toplam 200 kişi çalışıyormuş” dedi. CHP’nin ekonomik görünüm raporunda da, işsizlik rakamının 2009 yılının ekim ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak 4.5 milyonu geçtiği ve artışta büyük payın kadınlardan kaynaklandığı belirtilerek “kadınların iş bulamadığı için ev kadınlığına döndüğü” değerlendirmesi yapıldı. Rapora göre son bir yılda işsiz sayısındaki her 100 kişilik artışın 85’i kadınlardan geliyor. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) de söz konusu tasarının kadının aleyhine olduğunu dikkat çekerek “Şu an AB’de ülke uygulamaları farklı olmakla birlikte ortalama 18 haftalık annelik izni uygulanıyor. Ücretli izin süresi Almanya’da 14 hafta, Fransa’da ise 16 hafta. Ancak bu ülkelerde izin sonrası çocuk bakımı için devlet tarafından kapsamlı hizmetler sunulmakta. Türkiye’de ise söz konusu tasarıda izin sonrası çocuk bakımı için bir hüküm yok” derken KAGİDER olarak kadınların iş yaşamına katılmaları önündeki en azından çocuk bakım engelinin kaldırılması için yaklaşık üç yıldır çalışmaları AÇEV ile ortak yürüttükleri “çocuk bakım modeli”ni ilgili bakanlığa sunduklarını ve bakanlığın projeye desteğini talep ettiklerini hatırlatıyor. Ancak belli ki bu talebi duyan olmamış ya da işlerine gelmemiş... Doların fiyatındaki ucuzlama elbette sadece bir “borsafaizkur” meselesinden ibaret değildir. Türkiye, özellikle 2000’li yıllarda, piyasanın kısa dönemli spekülatif sermaye girişlerinin yoğunlaşmasına bağlı olarak giderek ucuzlayan döviz kuru nedeniyle ithalata bağımlı bir ekonomiye dönüşmekte, bir yandan da ivmelenen tüketim talebi sonucunda ulusal tasarruf oranı giderek düşmektedir. Bütün bu süreçlerin nihai sonucu olarak, Türk sanayisi artık dinamik ve yenilikçi bir sektör olmaktan çıkarak, taşeronlaştırılmış ve ivmesini kaybetmiş bir konuma sürüklenmekte ve ulusal ekonomi içindeki konumunu sürekli olarak yitiren bir görünüm almaktadır. Aşağıdaki grafikten de yalın bir biçimde izlenebileceği üzere, sanayinin milli gelir içindeki payı, 2000’li yıllar boyunca hızla gerilemiş ve yüzde 24’ten yüzde 16’nın altına düşmüştür. Sanayi istihdamı da benzer şekilde çok durgun seyretmekte, Türkiye hızla kırsal kesimden kopup gelen vasıfsız emeği, düşük teknolojili hizmetler sektöründe çoğunlukla taşeronlaştırılmış, enformel biçimlerde istihdam etmektedir. 2008 krizi öncesinde 4 milyon 440 bin olan sanayi istihdamı, 2012’de sadece 310 bin kişi arttırılabilmiştir. Sanayinin istihdamdaki payı bu dönemde toplamın yüzde 21’inden yüzde 19’una gerilemiştir. 2003 sonunda Türkiye’de ısrarla izlenen “yüksek faizucuz kur” stratejisi sonucunda Türk sanayi yurtdışından gelen ucuz ara malı ve yatırım mallarının tahribatıyla karşı karşıya kalmış ve sektörel öncelikleri giderek montaj hattına dayalı, ithalata bağımlı bir yapıya sürüklenmiştir. Türkiye, deyim yerindeyse, giderek sanayisizleşmektedir! Döviz kuru, faiz oranlarıyla birlikte, bir ekonominin en önemli makro fiyatlarından birisidir. Dövizin değeri, piyasa spekülatörlerinin kumar hesaplarına ya da “Merkez Bankası’nın öngörüsü tutacak mı?” türünde magazin anketlerine terk edilecek bir konu değildir. Ekonomi idaresinde biraz ciddiyet lütfen. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle