15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 EYLÜL 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ‘Başbakan ERDOĞAN AKM’yi yıkma sevdasından vazgeçmiyor’ Çürümeye terk edildi HAZAL OCAK Restore edilmek üzere kapatılan Atatürk Kültür Merkezi (AKM) çürümeye terk edildi. 2012 yılının Mayıs ayından beri binanın taşıyıcı sisteminin soyulması ve bazı söküm işlemleri dışında binaya bir çivi dahi çakılmadı. Restorasyon projesi, bina statiğini etkileyecek nitelikteki can ve mal güvenliğiyle ilgili tespitler ile gerekli teknik incelemelerin yapılacağı gerekçesiyle durduruldu. Kaderine terk edilen kültür merkezi Gezi eylemleri nedeniyle polis karakoluna döndü. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Komitesi Sekreteri Mücella Yapıcı, “binanın güçlendirilemeyeceği” yönünde rapor hazırlanacağına ilişkin duyumlar aldıklarını belirterek “Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan gelen yazılar da bu duyumumuzu doğruluyor. Başbakan AKM’yi yıkma sevdasından vazgeçmiyor. Biz de AKM’den vazgeçmiyoruz” dedi. Yapıcı, Gezi Parkı eylemleri döneminde AKM’nin halka açıldığını anımsatarak “Oraya giren mimar arkadaşlarımızın çektiği fotoğraflar ve yaptığı tespitler bizi dehşete düşürdü. Bina soyulmuş soğana çevrilmiş. Arşivler dağıtılmış. Operanın çok önemli arşivleri ayaklar altında. Hiçbir tedbir alınmamış. Bina zayıflatılmış. Neredeyse kendi halinde çökmeye bırakılmış. Binalar insanlar gibidir. Kullanılmadıkça çökerler” diye konuştu. ‘Paketle hangi hakkımız gasp edilecek’ AKM’deki süreç 2005 yılında ekonomik ömrünü tamamladığı gerekçesiyle dönemin Kültür Bakanı Atilla Koç tarafından binanın yıkılması önerilmişti. Kasım 2007’de İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu, Atatürk Kültür Merkezi’ni “1. Grup Kültür Varlığı” olarak tescil etmiş, böylece yıkım gerçekleşmemişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından imzalanan protokolle İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın üstlendiği Atatürk Kültür Merkezi’nin yenileme projesini hazırlamak üzere Tabanlıoğlu Mimarlık görevlendirildi. Daha sonra tadilat, Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası’nın açtığı dava nedeniyle mahkeme kararıyla durduruldu. Şubat 2012’de Sabancı Holding ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında AKM’nin restore işlemlerine dair mutakabat imzalandı. AKM’yi yenileme çalışmalarına Sabancı Holding, 30 milyon liralık katkı sağladı. Ancak 1200 kişilik kapasitesiyle İstanbul’un çukurlu sahneye sahip tek opera, bale ve tiyatro sahnesi olan AKM’nin yenileme çalışmaları çok ağır işlediği için zamanla tartışmalar büyüdü. Bugün ise AKM’de söküm işlemleri tamamlanmış ve henüz yenileme işlemine başlanmamışken, çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Yeni Yapı ve Taca İnşaat’a gönderilen bir faks mesajında verilen talimatla “ikinci bir emre kadar” durduruldu. Merhaba, F tipi hücrelerden direnç yüklü selamlarımızı gönderiyoruz. Son günlerde haber bültenlerinde, gazete sayfalarında yeni bir “demokratikleşme” paketine dair bolca tartışıldığına tanık oluyoruz. Anlaşılan o ki reklam, beklenti yaratma telaşesindeler. Biz ise oturduğumuz F tipi hücrelerde düşünmekteyiz. Paket öncesi payımıza kamera saldırısı düşmüştü, paket sonrası payımıza ne düşer. Eminiz ki endişeyle bekleyen sadece biz değiliz. Çünkü “demokratikleşme” denildiğinde halkın tedirgin olduğu; acaba hangi hakkımız gasp edilecek, bu sefer nasıl bir saldırıyla karşı karşıyayız endişesinin yaşandığı bir ülkedeyiz. Geçmişin tecrübesinden biliriz “demokratikleşme” paketlerini! Sözde demokratikleşmelere karşı direnmeye de fazlasıyla alışığız. Hiçbir saldırıyı cevapsız bırakmadık şimdiye kadar. Ne içeride, ne dışarıda! Ve biz işte bir kez daha F tiplerinde direniyoruz hem de daha paket açıklanmadı bile. Daha önce, havalandırma duvarlarına bulunduğumuz hücreleri de görecek şekilde kamera takıldığını sizlere ve daha birçok gazeteye yazmıştık. Bir insanın yaşamının tamamının kamerayla izlenmesinin; otururken, konuşurken, gülerken, öfkelenirken... Kısacası her anımızda izleniyor duygusunu düşüncesini yaşamanın nasıl bir psikolojik işkence olduğunu anlatmaya çalıştık. Ancak bugün “demokratikleşme paketi” haberlerinden geçilmeyen birçok gazete, biz tutsakların maruz bırakıldığı bu kamera işkencesini haber yapma gereği duymadı. Sonuç olarak bakanlık talimatı denilerek havalandırmalarımıza kameralar takıldı. Ve bizler de bu kameraları sökerek hapishane idaresine iade ettik. 40’a yakın arkadaşımıza bu nedenle 20 günlük tek kişilik hücre cezası verildi. Kameraları ikinci kez taktılar ve biz tekrar söküp hapishane idaresine iade ettik ve bir kez daha hücre cezaları verilecek. Ayrıca kamera işkencesini slogan atarak protesto ettiğimiz için her arkadaşımıza 8’er, 10’ar adet “disiplin” cezası verildi. Bizler kararlıyız, kamera işkencesine karşı direneceğiz. Sizlerden istediğimiz yanımızda olmanızdır. Sessiz kalmayın, sesimize ses katın. Duyarlığınız ve emekleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum. Sevgiler, selamlar. Ümit Çobanoğlu 1 No’lu F Tipi Hapishane A35 Şirinyerİzmir Yapıcı İlhan Polisi yıkılacak binaya sokmazlar Yapıcı, Avrupa’nın en iyi opera binalarından biri olan AKM’nin şu anda polis karakolu olarak kullanıldığını söyledi. Binada statik bir problem olmadığının polis karakolu olarak kullanılmasından fark edileceğini belirten Yapıcı, “Devlet statik bir problemi olan yere polisini niye soksun? Bu yüzyılda ‘burası güçlendirilemez’ demenin hiçbir bilimsel ve teknik karşılığı yok. Bu kabul edilemez bir şey” diye konuştu. Yapıcı, “ Gidişat henüz iktidarın AKM’yle ideolojik hesaplaşmasının sona ermediğini, bu konuda da teknik ve mesleki her türlü doğruyu, değeri türlü çeşit hilelerle ayaklar altına alma isteğinin devam ettiğini göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu. Kültür Sanat Sendikası İstanbul Şube Başkanı Haluk Tolga İlhan da AKM ile ilgili açtıkları davayı kazandıklarını anımsatarak “Kentsel sit alanı olduğu için AKM davasını kazandık. Mahkeme ‘Yıkılmasın onarılsın’ dedi. Bütçe olarak milyon dolarlar ayrıldığı söyleniyor. Bu paranın nereye gittiği meçhul. Restorasyon da yok ortada” diye konuştu. Ertuğrul Günay’ın Kültür ve Turizm Bakanı olduğu dönemde AKM’nin 29 Ekim tarihinde açılacağının söylendiğini aktaran İlhan, “Şimdi polisle rin karakolu haline dönüştürüldü. Hükümet burayı pasifagresif davranarak açmak istemiyor. Başbakan’ın diktatöryal bir tavrı var” yorumunda bulundu. İlhan, Cumhuriyet ideolojisinin kendisini mimari üzerinden de kurgulayan bir sistem olduğunu belirterek “AKM de bunlardan biri. Kentsel yapılar, meydanlar buna yönelik şekillendirilmiştir. Atatürk’ün tiyatroların, operaların kurulmasına çok önem verdiğini biliyoruz. AKP’nin hıncını, ideolojik hırslarını bu mimariyi yıkarak, bu sanatsal kurumlara darbe vurarak birtakım kişisel ve toplamsal muhalefeti gene bu yapıları yıkarak kurmak istemesi çok anlamlı. Erdoğan hükümeti ideolojik hırslarını sanat ve Cumhuriyetin yapılarına zarar vererek tatmin etmektedir” diye konuştu. Okurlardan kısa kısa Haberinizin girişi şöyle: “ODTÜ’lüler dün AA’da yayımlanan; Egemen Bayraktar’ın ‘Yeni yol geçişi yeraltından olacak. Kampüsü hiçbir şekilde bozmayacak, hiçbir şekilde ağaç dokusuna vs. zarar vermeyecek’ açıklamasını yalanladı.” Ben bu bakanı çıkaramadım, siz tanıyor musunuz? Cumhuriyet mükemmel olmalı Sayın Öz, Cumhuriyet okurlarının gazetelerine mükemmeliyetçi bir bakış açısından bakmaları çok normal bir şey. Çünkü Cumhuriyet okurları birikimli ve bir o kadar da dikkatli okurlardır. Gazetenin okurlarına dışarıdan bir denetim hakkı tanıması ise bana göre önemli bir ayrıcalıktır. Ben yazmayayım, nasıl olsa başkası yazar ya da bir daha bu türden hatalara rastlanmaz dediğim zamanlar oldu. Ancak bu defa yazan ben olayım diyerek gazetemin bana tanıdığı hakkı kullanmak istiyorum: 16 Eylül 2013 tarihli gazetede “Dink Ödülü pes etmeyenlere” başlıklı haber içindeki bilgi yanlışlığına dikkat çekerim. Haberde Hasan Ocak’ın 1993 yılında gözaltında kaybedildiği belirtilmiş. Doğrusu 1995. Devamında Hayrettin Eren’in 1990’ların ortasında gözaltında kaybedildiği belirtilmiş. Doğrusu 1980. Yani ’90’lı yılların kaybı ile 12 Eylül süreci arasında önemli bir anlam farkı var. Haberciliğin doğru bilgi üzerine kurulması gerektiğini belirtmeye gerek yok elbet. Sadece ayrıntılara dikkat lütfen! Hatice E. Akdoğan Bu bakan kim? Medya Neden Savaş Seviyor? Ortada ciddi bir savaş durumu yoktu. Türk savaş uçakları bir Suriye helikopterini sınır ihlali gerekçesiyle düşürdü. Fakat gazeteler, TV kanalları olayı abartmakla kalmadılar, bir savaş tehlikesini kışkırtacak yönde yayın yapmayı görev bildiler. Basının görevinin hangi koşulda olursa olsun barışı savunmak olduğu unutuldu. Kısacası medya kendini tanımlayan özelliklerden en önemlisini bir yana bıraktı. Oysa Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu’nun T24 internet sitesinde yayımlanan makalesinde hatırlattığı gibi, UNESCO’nun 1983 yılında Paris toplantısında kabul edilen “Profesyonel Gazetecilik Etiği Uluslararası İlkeleri”nin 9. maddesi, “evrensel insani değerlere bağlı bir gazetecinin; savaşı, şiddeti, nefreti, ayrımcılığı, ırkçılığı, baskıyı haklılaştıracak bir gazetecilik anlayışından uzak duracağı ve barış için çaba göstereceğini” etkin ve açık bir şekilde belirtiyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 1997 tarihli “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları” belgesinde de benzer ve açık bir tanım var. Orada da “Gazeteci başta barış, demokrasi, insan hakları olmak üzere insanlığın evrensel değerlerine, çok sesliliğe, farklılığa saygıyı savunur.(...) İnsanlar, topluluklar ve uluslar arası nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır” diye yazıyor. Peki ne oldu da Türk medyası bütün bu ilkeleri bir yana bırakarak savaşçılığa soyundu? Bunun iki temel nedeni var. Birincisi, Cumhuriyetin kuruluş döneminden, barışa büyük gereksinim duyan yıllarından sonra özellikle yabancı düşmanlığını kışkırtan olaylarla pekiştirilmiş, kışkırtılmış devlet kökenli savaşçı refleks, ikincisi medyanın ilkelerini unutarak ve bu devlet refleksine dayanarak tiraj alma çabasıdır. Medya savaşçılığın prim yaptığını düşünüyor. Oysa öyle olsa bile, yani kitlelerde savaşçılık prim yapsa bile medyaya düşen görev, kendi tanımındaki ilkeler olmalıydı. Tehlike nerede? Tehlike bu sorgusuz sualsiz devlet yanlısı olma, savaş kışkırtıcılığına kapılma refleksinin medyanın ruhuna işlemiş olmasındadır. Gazetelerin yüzde 95’inden fazlasının bu ruh haline hızla kapılmasının nedeni budur. Bu ruh halinin tuzağına düşmemeyi başarmış olan gazetelerin de dikkati elden bırakmamalarında yarar var. Çünkü bulaşıcıdır. Hava durumu köşesi olmalı Gazetemiz Cumhuriyet 89 yıldır tarafsız, ilkeli ve Cumhuriyet’in değerlerinden taviz vermeden yayın hayatına devam etmektedir. Ancak gazetemizdeki bir eksikliği dile getirmek istiyorum. Gazetemizin sayfalarında neden hava durumu bülteni/köşesi bulunmamaktadır? Sanırsam bundan 3 yıl kadar önce gazetemizin 8. sayfasının en üst bölümünde hava durumu bülteni/köşesi vardı, ancak şimdi böyle bir köşe yok. Cumhuriyet okurlarının hava durumunu gazetelerini açtıklarında öğrenmeye hakkı yok mudur? Gazetemiz Cumhuriyet neden böyle bir uygulamaya gitmiştir, anlam veremedim. Bu eksikliği en kısa zamanda sayfa editörlerine iletmenizi rica ediyorum . Sevgilerimle esen kalın. Adil Söylemez Ağva’da yeni yapılan Ziraat Bankası binasına T.C. ibaresi konmadı. Çeşitli yerlere CHP Genel Merkezi’ne, Şile ilçe teşkilatına, Sözcü gazetesine vs. resimlerini gönderdim. Hiç kimseden ses çıkmadı. Bu T.C. koymama kanunlaştı mı, yoksa banka müdürleri buna kendi başlarına mı karar veriyorlar? Levhada çok saygın içişleri bakanın(!) buyurduğu gibi yer olmaması mümkün değil, ne günlere kaldık, isteyen istediği gibi at oynatıyor. Ümit Kurtulmaz TC kalksın yasası mı çıktı? Kayseri’de bulunan metal cisim incelemeye alınacak KAYSERİ (Cumhuriyet) Kayseri’de polisin durdurduğu araçta bulunan metal cisim, incelemesi tamamlandıktan sonra Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) yetkililerine teslim edilerek Ankara’daki Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’ne gönderildi. İlk olarak Kayseri İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından incelenen metal cisim, TAEK uzmanları ve Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı 10 kişilik özel ekibin yaptığı incelemenin ardından, biyolojik ve kimyasal incelemeleri yapılmak üzere Ankara’daki Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’ne götürülmek üzere TAEK yetkilisi Dr. Halil Demirel’e teslim edildi. Demirel, “Cismi biz inceledik, radyolojik açıdan herhangi bir sorun yok. Kimyasal açıdan da uzman ekip inceledi dışarıya herhangi bir şekilde sızıntısının olmadığını söylediler. Hava geçirmez poşetlere koyarak kendi aracımızla cismi Ankara’ya götüreceğiz” diye konuştu. Cismin bulunduğu araç Kayseri Emniyet Müdürlüğü otoparkına çekildi. Olayla ilgili gözaltına alınan A.Ç, F.T. ve Suriyeli A.S. çıkarıldıkları “kaçakçılık ile tehlikeli ve yasak madde bulundurmak” suçundan nöbetçi mahkemece tutuklandı. 19.09.2013 tarihli gazetenin Dış Haberler sayfasında Velid Muallim’in Rus mevkidaşı Dışişleri Bakan Yardımcısı ile görüştüğü yazılı. Yanlış mı yazılmış, yoksa Lavrov’a vekâlet ediyor da o nedenle mi “mevkidaş” yazılmış? Saygılar. M. Aydın Akça Mevkidaş Merhaba, ben Diyarbakır Ergani Sermet Yalçın Anadolu Lisesi’nde edebiyat öğretmeniyim. Öğrencilerimizin maddi olanakları yetersiz olduğundan onlara, sizin de yardımlarınızla bir katkı sağlamak istedim. Öğrencilerimizin neredeyse okuyacak ya da yararlanacak kitapları bile yok. Kütüphane için yardımlarınızı bekliyorum. Yardımlarınızı öğrencilerimizden esirgemezseniz çok mutlu olacağız. Şimdiden teşekkürler. Narin Okan Katkıda bulunur musunuz? Ankara sayfalarından beklediğimiz Ankara’da oturan sürekli Cumhuriyet okuruyum. Geçen çarşamba günü Ankara Eki yerine, iki Ankara sayfası basıldığını fark ettim. Dün Serdar Şahinkaya’nın beğeniyle izlediğim “Boğazlar Meselesi” yoktu. Bugün ise Ankara Eki çıkarılmasından vazgeçildiğini öğrendim. Belki Tadım Notları’nı yaşama geçirmeye bütçemiz elvermiyordu ama Boğazlar Meselesi’nin işaret ettiği bir esnaf lokantasını arayıp buluyorduk. Ya da yandaş basından zinhar öğrenemeyeceğimiz önemli bir yerel haberi alıveriyorduk gazetemizden. Umarım bahis konusu ilgi çeken yazarları ana gazetede konuk etme (para kaygısı gütmeden yazdıklarını tahmin ediyorum) olanağı bulunur zaman içinde. Veya belki haftalık ama daha ilginç bir gazete ile devam eder Ankara Eki. Sevgi ve saygılarımla. Cengiz Kara İhaleye fesat karıştıran 61 kişi adliyeye sevk edildi İstanbul Haber Servisi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı bazı birliklerin gıda ihalelerine fesat karıştırıldığı iddiasıyla gözaltına alınan 9’u asker, 61 kişi dün adliyeye sevk edildi. TSK gıda ihalelerini fesat karıştırarak kazanan ve ellerindeki bozuk gıdaları askeri birliklere sattıkları ileri sürülen 4 firmaya düzenlenen operasyonda gözaltına alınan gıda firmalarının yöneticileri, çalışanları ile gıda kontrol uzmanlarının da bulunduğu 51 şüpheli, Kartal Adliyesi’ne gönderildi. Operasyon kapsamında gözaltına alınan aralarında muvazzaf albayların da bulunduğu 9 askerin ise Beşiktaş’taki Merkez Komutanlığı’ndan Kartal Adliyesi’ne sevk edildiği belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle