14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EYLÜL 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Almanya seçime gidiyor, heyecan sıfır GÜRAY ÖZ Önümüzdeki pazar günü Almanlar Federal Parlamento için oy kullanacak. Aynı gün Hessen’de yapılacak yerel seçim nedeniyle bu eyalette çifte sandık var. Bavyera’da ise eyalet seçimleri geçen pazar günü yapıldı. CSU ve SPD oylarını artırdı, liberaller yitirdi. Bavyera eyalet seçimlerinden sonra sonra genel seçimlere ilginin artması beklenir. Ben de seçimlerden kısa bir süre önce Almanya’da, Frankfurt’taydım. Rathaus (Belediye Başkanlığı) başta olmak üzere tarihi yapıların süslediği Römer Meydanı’nı, Hauptwache’yi, Konstablerwache’yi şöyle bir dolaştım. Seçime bir hafta kalmış milletin umurunda değil. Sanki başka bir ülkede seçim olacak, Almanlar da onu evde televizyon başında seyredecekler. Sonra Hessen eyaletinin başkenti Wiesbaden’e gittim, orada da en küçük bir kıpırtı yok. Bu Almanlar seçim nedir bilmiyorlar. Seçime nasıl gidilir, nasıl miting yapılır, mitinglerde neler söylenir, partiler birbirine nasıl atıp tutar, küfürler nasıl havada uçuşur, ortalık nasıl bayrak, flamalarla, pankartlarla doldurulur hiçbir fikirleri yok bu Almanların. Zaten seçime katılmakta, oy kullanmakta da o kadar gönülsüzler ki, her seçimde biraz daha düşmüş katılma oranı. 1998’de yüzde 82 olan katılma oranı 2005’te yüzde 77’ye, 2009’da da yüzde 70’e inmiş. Bu seçimleri kimse bilemiyor. Bu umursamazlıkla daha da düşerse hiç şaşırmamak gerek. Gençlerin ilgisizliği ise partileri de hükümeti de korkutuyor. Bu nedenle özel programlar hazırlıyor, gençlerin ilgisini canlandırmaya çalışıyorlar, ama nafile. Pazar günü yapılacak Federal Parlamento seçimine Almanlar ilgisiz Düşürülen helikopter, değişen koşullar, zorlanan Türkiye Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk, AKP hükümetinin dış politikada görüşlerine kulak verdiği ender isimlerden biridir. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı da yapmış olan Sanberk ile dün Suriye krizinin geldiği aşamayı ve Türkiye’nin izleyebileceği siyaset alternatiflerini konuştuk. ABD ve Rusya’nın Suriye’nin kimyasal silahlardan arındırılması konusunda vardığı anlaşma sonrasında, krizin yeni bir safhaya evrildiğini belirten Sanberk Ankara’daki karar alıcılara şu tavsiyede bulundu: “Kapı komşumuzda bu kadar çok katliam yapılırken bundan isyan duymak ve bunu dillendirmek eleştirilecek bir tutum değildir. Yalnız bunu artık sonuç alıcı bir yola sokmak lazım gelir. Artık herkes bu sorunun diplomasi yoluyla çözüleceği konusunda hemen hemen mutabık. Uzun yıllar sürecek bir istikrarsızlık dönemine doğru giriyoruz. Dünya koşulları değişince herkes gibi bizim de o koşullara uyum sağlamamamız kendi çıkarımızın gereğidir. Doğrudur zorlanıyoruz. Çünkü belirli konularda değerlendirmelerimizi değiştirmeme konusunda çok ısrarlı davrardık. Ama gerçekler inatçıdır. Dört nala kalkıp peşinizden gelir. İzlediğimiz politikanın bir bedeli oldu. Artık yeni koşullara uyum sağlamalıyız. Bunu yapacağımıza da inanıyorum.” MERKEL RAHAT Parti liderlerinden başlayalım. Gelecek dört yılda da yerini koruyacak gibi görünen Angela Merkel, doğu kökenli. Berlin duvarının yıkılması iki Almanya’nın birleşmesinden sonra politikada hızlı bir yükseliş gösterdi. Helmut Kohl’ün yardımcılığını yapan Merkel, Kohl’ün parti liderliğini yitirmesinden sonra 2000’de CDU’ya başkan, 2005’te de Başbakan oldu. İki dönemdir şansölyeliği kimseye kaptırmıyor. STEINBRUCK’UN YAKININDA BİR TÜRK SPD’nin başbakan adayı Peer Steinbruck aslında “yabancı” sayılır. Annesi Danimarka kökenli. Kısı bir süre önce 2012’de SPD kurultayı Steinbruck’u büyük bir çoğunlukla başbakan adayı olarak belirledi. Ama bu unvan şimdilik ona uzak görünüyor. Steinbruck’un gölge kabinesinde ise benim eski bir iş arkadaşım Yasemin Karakaşoğlu var. Eğitim bakanlığı için adı geçtiği konuşuluyor. Annesi Alman babası Türk. Aklımda çalışkan ve hırslı, amaçlarından şaşmayan bir insan olarak kaldı. O şimdi profesör ve Steinbruck’un çok yakınında politika yapıyor. Uyumda zorlanıyoruz Siyah Kırmızı daha yakın Seçimler kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi sonuçlanırsa, yani CDU/CSU bloku birinci parti SPD ikinci parti, Die Linke (Sol Parti) üçüncü ve Birlik 90/Yeşiller dördüncü parti olarak sıralanırsa ne olacak? Büyük bir olasılıkla hükümeti kurma görevi öncelikle Merkel’in olacak. Merkel’in önündeki alternatifler konusunda Die Zeit gazetesi yaptığı yorumda, önceliği Siyah Kırmızı (Büyük Koalisyon diyor Almanlar) yani CDUSPD koalisyonuna veriyor. 2005 seçimlerinden sonra kurulan Büyük Koalisyon’da aradaki oy farkı azdı ve ortaklar fazla zorlanmadan hükümeti kurabilmişlerdi. Şimdi ise aradaki farkın CDU lehine olması bekleniyor. Bu da paradoks gibi görünebilir ama SPD’nin daha sert bir ortak olması, koalisyon görüşmelerinde sıkı pazarlıkçı olması sonucunu doğurabilir. Kamuoyu yoklamalarından ve Bavyera seçimlerinden ve Liberal Parti FDP’nin parlamento dışı kalma ihtimalinin yükselmesinden sonra SPD Başkanı Sigmar Gabriel’in “bizim seçimimiz Kırmızı Yeşildir” demesi de bu yönde bir işaret sayılabilir. Siyah Yeşil koalisyonu (CDUYeşiller) ikinci olasılıktır. Ama kimse böyle bir ittifakın olabileceğine bugünkü koşullarda ihtimal vermiyor. Daha önce denenmiş bu koalisyon modeli çok da başarılı olmadı. Merkel yalnızca çoğunluğu sağlamak için böyle bir desteğe ihtiyaç duyabilir, ama bu kez Birlik 90/ Yeşiller’in politikalarını dayatabilecekleri bir güçle seçimden çıkmaları zor görünüyor. Çevreci politikalar tüm partilerin ortak politikası olalı beri Yeşiller siyaset üretmekte zorlanıyor. Üçüncü ve en zayıf olasılık, Liberallerin sürpriz yaparak parlamentoya girmeleri ve şimdiki koalisyonu sürdürmek istemeleri olabilir. Ama bu da biraz zor görünüyor. Hatta zor değil olanaksız diyebiliriz. FDP’nin oylarını artırması ancak CDU’nun desteği ile olabilir. Alman seçim sistemine göre ikinci oylar (Zweitstimmen) bir başka partiye verilebiliyor. Geçen seçimde CDU, FDP’ye bu türden bir kolaylık göstermişti. Ama bu türden bir destek CDU’nun blok ortağı Bavyera partisi CSU’nun çok da hoş karşıladığı bir durum değil. Alman Dışişleri Bakanı Westerwelle’nin bu dönem bakanlığa veda etmesi gerekecek. Bu durumda en güçlü olasılık Büyük Koalisyon, CDUSPD koalisyonu olarak ortaya çıkıyor. Peki SPD’nin Yeşiller ve Sol Parti ile, ki üçünün toplam gücü çoğunluğu sağlayabilir, bir koalisyon kurması söz konusu olamaz mı? Bu sorunun yanıtı kocaman bir hayır; olamaz. Çünkü her üç parti de birbirinin ölesiye düşmanı. Türkiye Cenevre2’yi ıskalamamalı Kimyasal silahlar konusunda sağlanacak uzlaşının varacağı noktanın sorunun taraflarını bir araya getirecek ‘Cenevre2 Uluslararası Konferansı’ olacağının belirginleşmeye başladığını belirten Sanberk, sürecin Suriye konusunu aşan bir öneme sahip olacağına dikat çekti: “Cenevre2 ismi verilen bu buluşma kimyasal silahlar ve Suriye konusunun çok ötesinde bir anlam taşıyacak. Amerika ve Rusya orada belli bir ortak görüşe varabilirse, 21. yüzyıl güçler dengesi belki de yeniden kurulacak. Herkesin şikâyet ettiği BM sisteminin yeniden işlevsel hale gelmesi ümidi doğacak. En çok da bu yüzden Türkiye bu fırsatı ıskalamamalıdır.” Kamuoyu yoklaması Önce seçimlere katılan partilerin durumunu gözden geçirmek gerek. İktidardaki CDU/CSU bloku Hıristiyan Demokrat Parti ile yalnızca Bavyera’da örgütlü Hıristiyan Sosyal Birlik seçim sonuçları konusunda rahat görünüyor. Yüzde 3940 oy beklentisi içindeler. Kamuoyu yoklamaları da hep aynı rakamları gösteriyor. İktidara ortak olan ama bundan sonra parlamento yüzü görüp göremeyeceği belirsiz olan Liberal Parti FDP parlamento dışı kalabilir. Bavyera seçimlerinde silinen FDP’yi parlak günler beklemiyor. Fukuşima nükleer santral felaketinden sonra kamuoyu yoklamalarında oyları hızla yükselen Birlik 90/Yeşiller ise hızlı bir düşüş yaşadılar. Bu düşüşte Angela Merkel’in halkın eğilimini dikkate alarak nükleer santrallar konusundaki inadını bırakması, santralların kapatılması kararını alması etkili oldu. Merkel bu kararı almasaydı seçimlerde olağanüstü bir düşüş yaşayabilirdi. Ama Merkel’in kararı Yeşiller’in oy yitirmesine yol açtı. Kamuoyu yoklamalarında Yeşiller’e destek yüzde 20’lerden yüzde 9’a kadar geriledi. Sosyal Demokrat Parti SPD’nin bu düşüşe sevindiği ortada. Onlarda küçük bir kıpırtı var. Yüzde 23’lerde seyreden oyları şimdi yüzde 25’e yükselmiş görünüyor ama iyimser SPD’liler yüzde 30 hayal edebiliyorlar. İktidar blokunun “silinip gitsin şu solcular, eski komünistler” diye beddua ettiği Sol Parti Die Linke ise tam tersine, yüzde 10’u tutturacak gibi görünüyor. Sosyal Demokrat Parti SPD Gerhard Schröder’den sonra başbakanlığı unuttu gibi bir şey. Sosyal demokrat politikaları toptan reddeden Schröder neoliberalizme tam teslim olunca seçmen de “Bunu daha iyi yapan partiler var” deyip yüz çevirdi SPD’den. Oylar Yeşiller’e ve Sol Parti’ye kaydı. Eski Demokratik Almanya’nın iktidar partisi SED’nin (Alman Sosyalist Birlik) devamı olan PDS (Demokratik Sosyalizm Partisi), SPD’den, milletvekilliğinden ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa eden Oscar Lafontaine’in liderliğini yaptığı Seçim İçin İttifak grubuyla birleşerek iyi bir atak yapmıştı. Doğu eyaletlerinde zaten güçlü olan Die Linke batıdan da oy alarak parlamentodaki varlığını güçlendirmişti. Lafontaine artık aktif değil ama bu seçimlerde de Die Linke yüzde 10’u tutturmayı başaracak. Bir de Korsanlar var tabii. Ama onların bir varlık göstermesi beklenmiyor. Yüzde 3 dolayında görünüyorlar. Aslında Almanya’da çok parti var, en ilginçlerini sayalım: Almanya için Alternatif Partisi, hayvanları korumayı adının uzun biçimine yazmış Die Partei, Ekolojik Demokrasi Partisi, aşırı sağcı NPD ve kendilerine Cumhuriyetçi adını takmış ırkçı Republikaner, İncile İnanan Hıristiyanlar Partisi, Marksist Leninist Parti, Almanya Komünist Partisi DKP, Aklın Yolu Partisi, Kızgın Yurttaşlar Partisi, Kadınlar Partisi, Emekliler Partisi, İnsana Dayalı Ekonomi Partisi, İslamcı Demokrat Parti, Otomobil Sürücüleri Partisi... Liste uzayıp gider. Oyun kurucu değiliz Ankara’da dış politikayı belirleyen hükümetten gelen son açıklamaların yeni koşullara ‘uyum’ işareti taşıdığına dikkat çeken Sanberk şöyle devam etti: “Türkiye’nin tek başına bölgesel oyun kurucu olamayacağı eşyanın tabiatındandır. Zaten işler kontrolümüz dışına da çıktı. Tüm ülkeler yeni koşullara uyum arayışında. Artık biz de yavaş yavaş bunu yapmalıyız. Nitekim hükümetten gelen son açıklamalar da yeni duruma adapte olunacağının işaretlerini ortaya koyması açısından sevindiricidir. Yeni bir dünya düzeninde eski koşullar varmış gibi dış politika belirlemek imkânsız.” Dış politikayı belirlerken, etrafımızdaki ve dünyadaki gelişmelerin de iyi okunması gerektiğini belirten emekli diplomat hükümetteki dış politika belirleyicilere, “İdeoloji, askeri güç tabi ki önemli unsurlar. Ama bir de iyi nabız tumak lazım. Hem bölgemizde hem Avrupa’da, hem de dünyadaki gelişmeleri iyi izlemeli, olayların nereye gidebileceği senaryoları üzerinde sürekli düşünmeliyiz” uyarısında bulundu. Sanberk, Türkiye’nin sorun yaşadığı komşu ülkelerle ilişkileri için de şu tavsiyede bulundu: “Bu bölgenin, sorun yaşadığımız ülkelerin nabzını iyi tutabilmeniz için oralarda mevcudiyet bulundurmamız lazım ama bazı komşu ülkelerde büyükelçimiz dahi yok. Bu hiç doğru bir yaklaşım değil. Diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması, büyükelçilerin gönderilmesi lazım.” Sanberk’e göre, uluslararası güçler Suriye krizini diplomatik yollardan çözmeye çalışırken yeni koşullara uyumun önceliklerinden biri bölgede gerilimin düşürülmesi olmalı. Önceki gün Suriye helikopterinin Türk uçakları tarafından düşürülmesi konusuna da bu çerçevede yaklaşıyor: “Eğer sınırımıza yönelik doğrudan bir hücum olduysa, zaaf göstermemek için buna karşılık verilmiş olabilir. Ancak koşulların değiştiği şu dönemde, gerginliği artırmaktan özenle kaçınmak lazım. Hem içeride hem de dışarıda mümkün mertebe sükunete ihtiyaç vardır. Süren bir uluslararası gayret varsa bizim de barış tarafında yer almamız gerekli.” HHH Sanberk’in ‘gerilimden uzak durmalıyız’ şeklindeki ikazı, bir başka eski Dışişleri Müsteşarı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu’nun yaklaşımıyla benzeşmekte. Loğoğlu da dün yaptığı yazılı açıklamada “Türkiye ve Suriye’nin, aralarındaki gerginliği tırmandıracak adımlardan karşılıklı kaçınmalarının iki ülkenin güvenliği, bölge istikrarı ve uluslararası çözüm arayışlarının selameti bakımından önem taşıdığına” vurgu yaptı. Geçmişte dış politikaya yön veren isimler doğru yolu gösteriyor... Görmesini bilene. SPD başbakanlığı unuttu da da CDU’da görünmeye başladıOnlar aslında Alman vatandaşı lar. Önce eyaletler bazında kendiama Alman olmaları da imkânsız lerini gösteren Türkler şimdi FeTürkler. Almanya’da 700 bin Türk deral Parlamento’da da varlar. kökenli seçmen var. Ne kadaÜstelik bir partinin Birlik 90/Yerı gidip oy kullanır bilinmez. Buşiller partisinin başkanı da hepigüne kadar destekleri daha çok mizin bildiği gibi Türk kökenli bir SPD ve Yeşiller’den yana oldu. Türkiye’de oy kullansalar oylarını Swaben: Cem Özdemir. büyük bir olasılıkla muhafazakâr Hakan Taş akan Taş iddialı partilere verirler, ama Almanya’da sosyal politikalarda, yabancılara daha Berlin Eyalet Parlamentosu’nda Sol fazla hak vaat eden partileri seçiyorlar. Parti milletvekili Hakan Taş şimdi Federal Gelecek pazar günü 50’den fazla Türk Parlamento Bundestag’a girmeye çalışıkökenli Alman parlamentoya girebilyor. Taş 1966 Türkiye doğumlu. 1980’de mek için yarışacak. Sonuçta CDU’da en Almanya’ya göç etmiş. Die Linke’de fazla 1, SPD’den 3 ya da 4, Yeşiller’den Uyum Politikaları sözcüsü. Aşırı sağcıla67, Sol Parti’den ise 10 adayın seçilerın istihbarat servislerinden destek alabilecek yerlerden aday olma şansı var. rak işledikleri cinayetlerle ilgili Federal Ama kim bilebilir? Alman politika sahneKomisyon’da da aktif görev almış. Ama sinde Türk kökenli Almanların artan saTaş bir başka konuda da iddialı. Taş eğer yıda yer almaya ve etkin olmayla başlaseçilirse federal düzeyde ilk Türk kökendıkları artık bir gerçek. Önceleri yalnızca li eşcinsel milletvekili olacağını ve eşcinYeşiller’de ve Sol Parti’de yer bulabilen sellerin Alman politikasında aktif olmalaTürkler, daha sonra SPD’de ve en sonunrı gerektiğini söylüyor. Türk kökenliler seçimde iddialı H Şam’a büyükelçi gitmeli Bölge gerilimden uzak tutulmalı FRAU GENÇ, IDSTEIN’DE BİR İLK PEŞİNDE Hessen eyaletinde yerel seçimler genel seçimlerle birlikte, yani önümüzdeki pazar günü yapılıyor. Hessenliler hem Federal Parlamento için hem Eyalet Parlamentosu ve belediyeler için sandığa gidecekler. Belediye başkanlığına soyunanlardan birisi de Frau Elen Genç. Bu seçimlerde de İdstein Belediye Başkanlığı’na aday. Bir Türk kahvesinde buluştuk Frau Genç’le. Soyadı gördüğünüz gibi Türkçe. Çünkü Frau Elen MaurerGenç bir Türk’le evli. Bu seçimleri kazanmayı umuyor. Umuyor derken neredeyse kesin gözüyle bakıyor. Son iki dönem SPD belediye başkanlığını üst üste kazanmış çünkü. Ama Elen kazanırsa İdstein’de bir kadının belediye başkanlığı bir ilk olacak. Elen aslında SPD’nin sol kanadında görüyor kendini. Oscar Lafontaine’nin partiden ayrılmasını parti için bir kayıp ve Lafontaine için de bir hata olarak görüyor. Genel seçimler konusunda da SPD’nin birinci parti olamayacağının farkında. Liberal Parti’nin oylarını büyük ölçüde yitirdiğini, büyük olasılıkla parlamento dışında kalacağını, bu nedenle de FDPCDU koalisyonunun artık olanaklı olmayacağını belirtiyor. Elen de Sol Parti ile SPD’nin bir koalisyon kurmasının, işbirliği yapmasının zor, imkânsız olduğu kanısında. İki parti arasında çok temel farklılıklar bulunduğunu, SPD’den Sol Parti’ye geçmelerin de rahatsızlık yarattığını belirten Elen, şimdi İdstein’ın ilk kadın belediyle başkanı olmak için kapı kapı dolaşıyor. Bu arada Türk seçmenlerin sayısının azlığından yakınıyor ve Alman vatandaşlığına geçmeye çağırıyor onları. Bir Türk’le evli olmasının avantaj ya da dezavantaj oluşturup oluşturmadığını da sordum Elen’e, “Hayır” dedi, “bizim burada hiç öyle bir şey olmaz. Ne olumlu ne olumsuz etkisi olmaz” diye de ekledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle