19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2013 PAZAR 4 HABERLER CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu Seni Gidi ‘Çarşı’ Seni! Sevgili, Oradan her geçtiğimde bir tuhaf oluyorum. Çocukluk ve ilkgençlik yıllarımın nice anısını barındıran İnönü Stadı’na indirilen her kazma, sanki belleğime vuruluyor gibi. İnönü Stadı’nın yıkılışının daha bir yankı yapacağını, anı yazıları, diziler kaleme alınacağını sanırdım. Beklediğim olmadı. Oysa Türk futbolunun nice yıldızı orada devleşmiş, nice zaferi orada yaşanmıştı. Stadın yapılışını anımsıyorum. Pazartesi sabahları okula gider, cumartesi öğlenleri eve dönerken Bebek Eminönü ya da Ortaköy Aksaray tramvayıyla önünden geçerken, taş ustalarının çalışırken çıkardıkları sesleri, yıllar sonra arada yine duyar gibi olduğum olmuştur. Orada ilk kez 1948 yılında oynanan ve 1 0 yenilgimizle biten Türkiye Avusturya maçını izlemiştim. Ondan sonra yıllar yılı, bütün önemli maçlar orada oynandı. Haftada iki, hatta zaman zaman dört maç oynandığı için sahanın ortası tümüyle keldi, yalnızca, yanlarda korner noktalarına yakın yerlerde ilaç için biraz yeşillik kalmıştı. O zamanlar İsmet Paşa Cumhurbaşkanı idi ve âdet olduğu üzere stada, Taksim Meydanı’nın yanındaki parka da olduğu gibi ona da İnönü adı verildi. HHH Tabii adlandırma, pek hoş ve demokratik değildi, ama DP’nin iktidar olduktan sonra, Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanının adının değiştirilmesi de pek zarif olmadı. Ellili yıllarda, stadın adı, bir Mithat Paşa oldu, bir Dolmabahçe. Sonradan DP devrilince yine İnönü’ye döndü. Bu ad çekişmesi dışında stada pek politika girmedi. O zamanlar, “spora siyaset karıştırmamak” resmi söylemdi, ama bütün siyasiler el altından siyaseti kullanırlardı. Hem de bütün dünyada. Portekiz’in ünlü diktatörü Salazar bir gün iftiharla açıklamıştı: Ben Portekiz’i yıllarca üç “F” sayesinde yönettim. Sözü edilen üç “F” futbol , fado ve fiesta idi. Ama dediğim gibi resmen siyasetle spor ayrılmıştı. Perde arkasından denetlense bile futbolun alanı apolitikti. Aziz Nesin’in bu apolitikliği sloganlaştıran şu deyişi yıllarca dillerden düşmemiştir: Ne sağcıyız, ne solcu, futbolcuyuz, futbolcu! Gerçekten de insanlar, maça giderlerken siyasi giysilerini çıkarırlardı. Futbolun alanıyla siyasetin alanı bağdaşmazdı. 1960’lı yılların sonları, 70’lerin başlarında bu kuralı “çiğneyip hem futbolcuyum hem solcu” diyen Metin Kurt’un hayatını karartmışlardı. HHH Siyasete karşı gaddar olan ceberut devlet apolitik olduğundan futbola müşfikti. Son yıllara kadar da böyle sürdü gitti. Bu yüzdendir ki 15 Ocak 2011’de, Türk Telekom Arena Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nin açılışı sırasında, taraftarın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı yoğun biçimde protesto etmesi şaşkınlıkla kaşılanmıştı. O olayla birlikte devlet futbola eskisi kadar müşfik bakmamaya başladı. Futbolla siyasetin alanlarının birbirlerinden ayrılığı da Beşiktaş Çarşı Grubu’nun ortaya çıkması ve özellikle de Gezi olaylarından sonra hem spora hem de siyasete damgasını basması, Türkiye’de yaşamın her alanını en haşin ve yoğun biçimde denetleme niyetinde olan, AKP iktidarını birbirini izleyen köktenci önlemlere itti. Bunların içinde maçlarının bir bölümünü Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynamak için mukavele imzalamış olan Beşiktaş’ın taraftarının siyasi slogan atması halinde anlaşmanın iptal olacağı gibi akıl almaz olanlar da var. Önümüzdeki pazar Kayseri’de, Galatasaray Fenerbahçe arasında oynanacak olan süper kupa maçında pankart ve slogan yasağı da hep “Çarşı” korkusundan doğuyor. Çarş,ı Gezi’ye gitti, futbolun apolitikliği yok oldu. Bütün hınzırlık, Sevgili, “Çarşı” ile “Gezi”nin bir araya gelmesinden doğdu. Çarşı “her yer Gezi!” dedi böyle oldu! Seni gidi Çarşı seni! Seni gidi “Gezi” seni! İktidar korku yayıyor Kılıçdaroğlu, TOBB Genel Kurulu‘nda ve YAŞ toplantısında yaşananlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu’nda önceki senelerin aksine bu yıl sadece Başbakan’a konuşma fırsatı verilmesine, “Korkuya teslim oldular. İktidarın iş dünyası üzerindeki baskılarına TÜSİAD, TİSK ve hatta işadamı Boydak kadar bile tepki koyamadılar” diye tepki gösterdi. Gazeteci Can Dündar’ın Milliyet’ten çıkarılışı konusunda, “Türkiye’nin en büyük medya patronu Başbakan” diyen Kılıçdaroğlu, YAŞ toplantılarında yaşanan krizi de “Artık ciddiyetini yitirmiş, geleneğini kaybetmiş, siyasallaşmış bir kurumdan sağlıklı sonuç beklenemez” diye değerlendirdi. Cumhuriyet’in gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan CHP lideri şu değerlendirmeleri yaptı: YAŞ ciddiyetini kaybetti: YAŞ artık ciddiyetini yitirmiş, geleneklerini kaybetmiş, siyasallaşmış bir kurum. Böyle bir kurumdan sağlıklı sonuçlar çıkmaz. Bir devleti devlet yapan gelenekleridir. Kurumlardır, kendi kültürleridir. Bir iktidar kurumları düşman olarak gördüğü sürece, o kurumların kültürüne de geleneğine de düşman hale gelir. Şu anda yaşanan da budur. En büyük medya patronu Erdoğan: (Can Dündar’ın Milliyet’ten çıkarılışı) Sayın Erdoğan’ın bir talebi daha yerine gelmiş oluyor. Herkesin bir gerçeği bilmesinde fayda var. Türkiye’de artık en büyük medya patronu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Hangi gazetecinin hangi gazetede çalışacağına, kimin işine ne zaman son verileceğine karar veren bir tek kişi var o da Erdoğan. Beyefendiyi üzen yazılar yazarsınız o gazetelerde köşeniz olmaz. Gazetecilik yapmanın İSTİFA ETTİRİLEN MÜDÜR Çalışanları alkışlarla uğurladı FARUK KIRTAY yolu beyefendiyi üzmemekten geçiyor. TOBB’de korku dağları sarmış: TOBB kendine yakışmayan bir genel kurul süreci yaşadı. Korku dağları sarmış. TOBB yönetimi Erdoğan’a teslim olmuş durumda. Erdoğan dışında başka hiçbir siyasi partinin orada olmasına izin verilmedi. Genel Kurul’da konuşanlar da sadece ve sadece Erdoğan’a övgüler düzdü. Hükümetle ilgili hiçbir şey dile getirilmedi. Bence yaptıkları genel kurulla büyük ivme kaybettiler. Baskıya, diktaya teslim oldular. Boydak kadar olamadılar: Mülkiyet hakkı kutsaldır. Güvencesi demokrasidir. Demokrasi ayakkar altından alınıp işverenler üzerinde siyasi amaçlı vergi denetimi yapılırken TOBB sessiz kaldı. Bakın TÜSİAD kaygılarını dile getirdi. TİSK kaygılarını dile getirdi. Saygın işadamı Sayın Mustafa Boydak kaygılarını dile getirdi. Dile getirmeyen tek kuruluş TOBB oldu. TOBB Başkanlık koltuğu iktidarın övüleceği yer değildir. Açık yüreklilikle sorunların dile getirilip çözüm aranan bir makam olmalıdır. Korkuya teslim olan bir yönetimin TOBB’u ‘Erdoğan siyasetin TOMA’sı’ ANKARA (ANKA) CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleri duymaktan korktuğu için muhalefet partilerinin TOBB Genel Kurulu’na katılımını engellediğini belirterek, “Başbakan siyasetin TOMA’sı” nitelemesinde bulundu. Oran, yaptığı yazılı açıklamada Başbakan Erdoğan’ı eleştirerek “Hiçbir farklı inanca, görüşe, düşünceye tahammülü olmayan, Türkiye’deki bütün kurumları baskı altına almaya çalışan, siyasetin TOMA’sı Başbakan Erdoğan, gerçekleri duymaktan korktuğu için TOBB’ye baskı uygulayarak muhalefet partilerinin TOBB Genel Kurulu’na katılmasını engelledi” dedi. TOBB Genel Kurulu’nda yaşananların demokrasi için utanılacak bir manzara olduğunu belirten Oran şunları kaydetti: “Türkiye’nin her tarafından gelen, her inanca ve görüşe mensup iş adamları Erdoğan’ın tek taraflı sözlerine zorla maruz bırakıldı. Biliyorum ki onlar için yüzlerine karşı söylenen yalanlara, gerçekle hiçbir alakası olmayan cümlelere karşı sessiz kalmak zorunda kalmak, biber gazı yemekten daha zor. TOBB Genel Kurulu’nu Erdoğan’ın sahnesine çevirenler de bu haksızlığın aracı oldular. Meslek odalarına, sendikalara, sivil topluma, spor kulüplerine ve hayatın her alanına müdahale eden Başbakan iş dünyasını da kıskaç altına almaya çalıştı. Bugün hukuk ve vergi iş dünyasına karşı bir silah olarak kullanıyor. Sadece siyasi nedenlerle iş adamlarına hukuksuz incelemeler başlatan hatta milyarlarca dolar ceza kestiren bir anlayış ile iş dünyasının dinamikleri de bozuldu.” özgürce yönetme inisiyatifi olmaz. Başbakan’ın dudaklarından dökülecek sözlerle TOBB yönetilemez. O üniversiteye yakışır: O üniversitenin ismi ne? Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi. İsmi böyle konan bir üniversiteye de ancak bu tür bir eleman seçimi yapılabilirdi. YALOVA Sosyal medya üzerinden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında hakaret içerikli mesaj yazdığı iddiasıyla görevinden istifa ettirilen Akkim Kimya Fabrikası’nın Genel Müdürü Mehmet Fatih Tanverdi, işçiler tarafından alkışlarla uğurlandı. Yalova’da faaliyet gösteren Akkök Şirketler Grubu’na bağlı AkKim Fabrikası’nın Genel Müdürü Mehmet Fatih Tanverdi, çalışanlarıyla Yalova’daki fabrikaya ait Ak Motel sosyal tesislerinde vedalaştı. Fabrikada çalışan 500 işçi Ak Motel’de bir araya gelerek Akkim Genel Müdürü Mehmet Fatih Tanverdi’yle vedalaşırken bazı çalışanların ağladığı görüldü. Tanverdi’yi Ak Motel’de düzenlenen veda toplantısında gözyaşlarıyla uğurlayan işçiler, “Bizlerin sadece genel müdürü değildi. Aynı zamanda bizlerin arkadaşıydı. Genel müdürümüz oldukça açık fikirli bir insandı. Görev yaptığı sürece çalışma koşullarımızı iyileştirdi. Maaşımızın dışında fabrikanın kârından bizlere üç ayda bir pay dağıtan bir genel müdürdü. Mavi yakabeyaz yaka ayırt etmeksizin bizlerin sıkıntısını, fikirlerini dinleyen, işyerinde engelli ve kadın çalışan sayısını artıran bir müdürümüzdü” dedil. Akkök Şirketler Grubu’nda 35 yılını geride bırakan Tanrıverdi, 2010 yılından bu yana Yalova, Çerkezköy ve yurtdışında bulunan Akkim fabrikalarının genel müdürlüğünü yapıyordu. başbakan YİnE YÜkLEnDİ Erdoğan: Bizi Mısır yapmak istiyorlar İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Küçükçekmece’de açılışını yaptığı gösteri merkezine “Arenemega” adının verilmesini eleştirerek “Büyük esere isim koyarken kendi dilimizi ve kendi medeniyetimizi yaşatacak bir anlayışı sürdürmemiz gerektiğine inanıyorum” dedi. Erdoğan, Türkiye’de sokakların terörize edildiğini iddia ederek “Birileri bizi Mısır yapmak istiyorsa ‘eyvallah’ mı diyelim” diye konuştu. Başbakan Erdoğan dün Küçükçekmece Belediyesi tarafından Halkalı’da yaptırılan “Arenamega” adlı gösteri ve sanat merkezinin açılış törenine katılarak bir konuşma yaptı. Erdoğan, Kadir Gecesi’nin yaşandığına dikkat çekerek “Allah, zulüm altında, tehdit altında, işkence, baskı altında inim inim inleyen tüm Müslümanlara, tüm insanlara dayanma gücü, tahammül gücü, sabır nasip eylesin. Mısır’da, Suriye’de çok zor bir ramazan geçiren kardeşleriniz için dualarınızı eksik etmeyin” diye konuştu. Milli Eğitim Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı’na da hatırlatmada bulunan Eroğan, Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay’a “Türkiye’nin ve Avrupa’nın her Fotoğraf: SERKAN YILDIZ açıdan bu büyük eserine Aziz kardeşim, iki anlamda aziz kardeşim, inşallah ‘Arenamega’ yerine, daha bizden, daha bir bizim kültürümüzden isim düşünülmesini de sizlerin takdirlerine ve fikirlerine sunuyorum” diye seslendi. ‘Milli iradeyi güçlendirdik’ Erdoğan, 10.5 yıllık iktidarları süresince demokrasiyi, milli iradeyi güçlendirmek için sürekli gayret gösterdiklerini anlatarak “Türkiye’nin istikametini milli irade belirler. Ne medya, ne sosyal medya, ne sermaye ne de terörize edilen sokaklar değil; Türkiye’nin geleceğini sadece millet, sadece sandık belirler. Şiddete başvurmuyor, polise taş, molotof, demir bilye atmıyor diye hiç kimse milleti yok saymasın. Millet sandıkta neyi, kimi işaret ediyorsa, herkes buna boyun eğmek, bunu kabullenmek, bunun gereğini yapmak zorundadır.” Erdoğan “Birileri bizi Mısır yapmak istiyorsa ‘eyvallah’ mı diyelim? Asla, asla, asla... Mısır’da milletin iradesi gasp edilmiştir. Eğer birileri buna saygı duyuyorsa, demokrasiye inanmış bir Tayyip Erdoğan olarak buna saygı duymam mümkün değildir” diye konuştu. Öğretim üyelerinden Pekünlü’ye destek İstanbul Haber Servisi Eski Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü’ye “türbanlı öğrencinin eğitimini engellediği gerekçesiyle” verilen 2 yıl 1 aylık mahkumiyet kararının Yargıtay’ca onaylanması öğretim üyeleri dernekleri tarafından protesto edildi. Tüm Öğretim Elemanları Derneği’nin de aralarında bulunduğu 9 derneğin temsilcileri dün Galatasaray’da “Pekünlü’ye Özgürlük. Üniversiteye Özerklik” pankartı açarak toplandılar. Prof.Dr. Tolga Yarman’ın yaptığı açıklamada “Prof.Dr. Pekünlü, hiçbir türbanlı öğrencinin üniversiteye veya ders yapılan sınıflara girmesini engellememiş, sadece türbanlı öğrencileri mevcut hukuksal durum konusunda bilgilendirerek uyarmış ve durumu tutanağa bağlamıştır. Tutanakları ilgili idareye göndermiştir. Öğrencinin üniversiteye devam edip etmediği konusunda kayıtlar incelenmeden, tanıkların anlatımlarından önyargılı bir tutumla çıkarılan hatalı gerekçelerle mahkumiyet kararı verilmiştir. Bilim insanına uygulanan şiddetli haksızlığa karşıyız” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle