26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 AĞUSTOS 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’a Mektup “Sayın “ sözcüğünü kullanmayı sevmediğimden, size adınızla sesleniyorum. 13 yıldır Cumhuriyet’te köşe yazısı yazarım, bu üçüncü kişisel mektubum. Daha önceleri Anadolu Grubu Başkanı Tuncay Özilhan’a bir açık mektup yazmıştım, Sinop’un Gerze ilçesinde yapılacak olan termik santral yapımına 18 aydır kahramanca direnen Gerze’nin Amazonları adına. Bir de Cumhurbaşkanı’na, Cumhurbaşkanı dağlarda bir çobanla konuşuyordu, ben o dağların ötesini anlatmıştım, yıllar önce “İstanbulHakkâri Sanat Köprüsü” etkinliği kapsamında gittiğim Hakkâri’de rastladığım bir deli adamdan söz etmiştim. Adamın kızı, dağlarda öldürülmüş ve ardından davul eşliğinde, bir at arabasında çırılçıplak kentte dolaştırılmıştı. Baba, yani bu delirmiş adam o sırada kızının ölüsüne sahip çıkamamıştı. Bu nedenle delirmişti. Bu üçüncü mektup, beni bilen bilir, ama size biraz anlatmak zorundayım, çünkü beni tanıdığınızı sanmıyorum. Ben gençliğimden beri “halkların kendi kaderini kendilerinin çizmesi gerektiğini” savunan bir yazarım. Bu, yazılarımda çok net bellidir. Ayrıca “Derdim Yeter Sakin Ol” ve “Sessizlik ve Sırdır Ötesi” adlı öykü kitaplarımdan beni tanıyabilirsiniz. Öte yandan Meclis için fevkalade gerekli olduğunu düşündüğümden iki seçim üst üste partinize oy verdim. Ufuk Uras’a oy verdiğim için sonrası çok pişman oldum ve bunu yazarak belirttim. Son seçimde oy verdiklerimden Sırrı Süreyya’dan fevkalade hoşnutum ve oyu boşuna gitmemiş bir seçmenin rahatlığı içindeyim. Bu uzun girişten sonra, bu mektup neden yazıldı. Hemen söyleyeyim, siz bir televizyon programında Gezi olaylarından söz ederken; “Bu şekilde hükümeti devirecek, darbeye doğru götürülecek bir halk hareketi çıkarabilir miyiz? Ya da bu halk hareketini darbeye kanalize edebilir miyiz” şeklinde bir arayış olduğunu söylediniz ve ısrarla devam ettiniz, “böyle bir arayış vardı, bunu biz hem sokaklardaki gözlemlerimizle hem de arkadaşlarımızın tespitleriyle rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu bir spekülasyon değil. Biz bu kısmına şiddetle karşı çıktık. Bu yüzden de bir mesafe koyduk. Buradan bir darbe çıkarmak isteyenlerle birlikte olamayız biz.” Sizin bu sözleri neden söylediğinizi, milletvekiliniz Ahmet Türk daha önce “olayların içinde hükümeti yıpratmak isteyenler de olabilir” diyerek daha bir açık etmişti. Ve gene milletvekiliniz Sırrı Süreyya sordu: “Hükümeti yıpratmayacağız diye kime söz verdik” Cümle âlem biliyor, Abdullah Öcalan’ı hapisten çıkarmak ve bölgede bir özerk yapı, olmadı bir yeni TürkKürdistan’ı kurulması için elbette bizlerin bilemeyeceği sözler verilmiştir. AKP’nin Gezi olaylarına bakışının dümen suyuna işte tam da bu nedenden giriyorsunuz. Ve yalan söylüyorsunuz, tıpkı Başbakan gibi. Kim, nasıl tespit ettiniz darbecileri? Yaşamını yitiren emekçi Ethem Sarısülük mü, darbeci ya da on dokuzunda ölen Ali İsmail Korkmaz mı? Sabah ezanında kalkıp Gezi’deki çocuklar için çorba pişiren Zahide Teyze mi? Mahalle çocukları için Talcid depolayan mahallemdeki eczacı mı? Sadece konuşabilen, bedenini hareket ettiremeyen, ama tekerlekli sandalyesiyle Taksim’e gelip ölenlerin temsili mezarına, başkalarının yardımıyla karanfil atan engelli mi? Yoksa ben mi darbeciyim? “Biz sokaklardaki gözlemlerimizle hem de arkadaşlarımızın tespitleriyle” diye söze başlıyorsunuz; ya körsünüz ya da kendi insanlarınızı bile görmekten imtina ediyorsunuz. Ben, tanığım, İstanbul Ataşehir Mustafa Kemal Mahallesi’nden, (eski 1 Mayıs), Gazi Mahallesi’nden insanlar Taksim’e aktı. Ankara’da en acar direniş Tuzluçayır’da oldu. Buraların yapısını sizin benden daha iyi bilmeniz gerek. Ne yazık ki bir Türkiye partisi olmaya bir türlü devinemeyen, bütün düzen partileri gibi aşırı bir militarist yapılanmaya sahip emir komuta zinciriyle yönetilen partinize oy veren insanlar Gezi’deydi. Ve partinizin milletvekili Sırrı Sakık aynı günlerde şöyle diyordu: “Bazı kesimler sandıkta yenişemediği iktidar partisini acaba farklı alanlarda nasıl devirebiliriz, ne yapabiliriz anlayışı içinde oldular.” Gelin bu yalanlarınızdan vazgeçin. Direniş herkes içindir. Hele de El Kaide militanlarının Suriye Kürtlerini acımasızca öldürdüğü bilgisini aldığımız şu günlerde. Bunu en çok sizin bilmeniz gerekir. Her şey Kontrol Altında (mı)? Silivri’de günlerdir hummalı bir faaliyet var. Kolay değil, yarın mahkeme Ergenekon adlı maraton davada kararını açıklayacak. Başta sanık yakınları, insanlar haklı olarak verilecek kararı merak ediyorlar. Devletse insanların bu davaya ilişkin yoğun ilgisinden ürkmüş, önlem üzerine önlem alıyor. Silivri’ye giden yollar tutuluyor, çelik barikatlar kuruluyor, jandarma yığması yapılıyor, insanların Silivri Ceza İnfaz Kurumu yapısına ulaşamamaları için elden gelen yapılıyor. Bu davaya özgü bir önlem olarak duruşma salonuna sanık yakınları da alınmayacak. Bu bir “ilk”, ama son on yılda hangi ilkleri yaşamadık ki! Devlet, her şey gibi artık siyasal davaları da kontrol altında tutmak istiyor. HHH İki hafta sonra Spor Toto Süper Lig karşılaşmaları başlayacak. Devlet burada da önlem alıyor. Bu karşılaşmaları izleyecek sporseverlerin kimlik bilgileri bilgisayarlarda kayıt altına alınacak. Devlet, izleyicilerin kameralarla gözlendiği on binlerce kişilik stadyumlarda nerede kimin oturduğunu bir düğmeye basarak bilecek. Her bilet aynı zamanda da devletin belirlediği tezahürat ölçüleri dışına çıkılmayacağının kabulüne ilişkin bir taahhüt belgesi. Bu taahhüde aykırı davrananların spor alanlarına girmeleri yasaklanacak. Devlet, öğrencileri de kontrol altına alıyor. Bundan böyle öğrenciler öğrenciliklerini bilecek, ne nedenle olursa olsun sokak eylemlerine, gösterilerine katılmayacaklar. Devletin koyduğu kuralların dışına çıkanların bursları kesilecek. HHH AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’e göre “müebbetlik suç” olan TaksimGezi olayları devlet aygıtını tek başına denetim altında tutan, yönlendiren iktidarın şirazesini iyice kaydırmış. İktidara “bizi devirecekler” korkusu egemen olmuş. Bunda doğal ki büyük ölçüde bir gerçeklik payı var. Dolayısıyla iktidar Ergenekon davası kararı açıklanırken “orada” olmak isteyen insanlardan da, stadyumları siyasal arenaya çevirme olasılığı bulunan sporseverlerden de, sokağa çıkan öğrencilerden de korkuyor. Dünden beri İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in de sanıkları arasında bulunduğu Ergenekon davası kararını yerinde izlemek çağrısında bulunan Ulusal Kanal TV’nin binasında, Aydınlık gazetesinde, İşçi Partisi’nde, Türkiye Gençlik Birliği bürolarında ve bu kuruluşların yöneticilerinin evlerinde aramalar yapılıyor, insanlar gözaltına alınıyor. HHH AKP iktidarı “Fahrenheit 451”, “1984” gibi unutulmaz bilimkurgu filmlerinin yönetmenleri François Truffaut’yu, Michael Radford’u kıskançlıktan çatlatacak “horror” yöntemleriyle her şeyi kontrol altına almak istiyor. Sorsanız “Aldık!” diyecekler. Yanılıyorlar. Görecekler. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Sadece “vakit buldukça” okuduğum gazete sayfaları arasında bile “ekonomi”nin öncelik taşıdığından söz edemem… Birinci sayfanın ardından ilgi alanıma biraz da “şovenist”liğim yüzünden“kültür” sayfası, ardından “çevre” haberlerinin sıralandığı arka sayfa ve her biri aydınlanmanın makalelerine imza atan köşe yazarlarımız derken, elbette spora göz attıktan sonra bile sıranın ekonomiye gel(e)mediğini bilmem ki “ayıplanmadan” nasıl itiraf etsem... Bunun tanımlanamaz bir cehalet olduğunu yüzüme vuracaklar elbette haklılar; ama emin olun bu tavrım sadece Cumhuriyet’le sınırlı değil. Örneğin ulusal ekonominin giderek ve hızla imar rantına tutsak edildiğini; siyasetin, parti örgütlenmesinden yatırım politikalarına kadar emlak sektörüyle bütünleştiğini; “üretim yerine tüketimin; sanayi yerine pazarlamanın yeğlendiği bir ekonomiyle kalkınma” adına, yağmanın egemen olduğunu açıkça yaza(bile)n bir ekonomi sayfasını ara ki bulasın... Hele “tarihi miras”ımızı Tarihsel Miras ve ‘Sivil’ Sorumlulukları sadece “turistik pazarlama” kaynağı olarak değil, “kimlikli bir toplum” yaratma açısından da önemseyen bir ekonomi haberi ya da yazarı okuyanımız var mı? Sigortacılığın öncüsü Yıllardır bu serzenişler içindeyken arkadaşımız Olcay Büyüktaş Akça’nın “Sigorta” köşesindeki geniş habere eklenen bir “kutu” yüreğime su serpti. Sigorta şirketlerinin 2012’de kaç lira tazminat ödediklerini anlatan haberdeki “Sigortacılık bu handa başladı” başlıklı kutuda, “Dünyada sigortacılık bilinmezken Anadolu’da 800 yıl önce Ağzıkarahan Kervansarayı’na gelen tüccarların Selçuklu Devleti tarafından sigortalandığı” anlatılıyordu! AA’nın haberinden derlenen bilgilere göre, 1231’de Alaaddin Keykubat döneminde yapılan Aksaray ilimizdeki kervansaraya ait belgelerde, tüccarlarla birlikte malları da “güvence” altına alınmış... (Cumhuriyet30 Temmuz) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN Spordan sağlığa bin yıllar Tarihi kervansarayın resminin de yer aldığı “ekonomi sayfası”nı görünce düşündüm; acaba sigorta şirketleri ya da birlikleri, ticaret tarihindeki bu “eşsiz ayrıcalık”larını önemseyerek sigortacılığın başladığı Selçuklu kervansaraylarını “müze” işlevi de vererek neden restore etmez; bu muhteşem geçmişlerini neden dünyaya belgelemezler? Sadece sigortacılarımız mı? Örneğin yabancı futbolculara inanılmaz paralar ödeyen “tarihi” kulüplerimiz, yine Anadolu’daki dünyanın ilk spor yapıları, stadyumları olan antik “gymnasium”ları yaşatarak koruyup, bin yıllara uzanan geçmişleriyle neden övünmezler? Benzer şekilde yine çağlar öncenin sağlık yapıları olan “asklepion”ları, ister devlet, ister özel tıp fakülteleri neden sahiplenmez; Anadolu’nun bu efsanevi tarihiyle neden kucaklaşmazlar? Bu zengin uygarlık geçmişimiz, aynı zamanda ilgili sektörlerimizin kendi miraslarıdır. Olcay’ı ve elbette yazıişlerimiz ile sayfa sekreterini bu anımsatmalarından ötürü kutluyorum. Tarihsel mirasımızı sivil unsurların da önemsediği gün bu ülkenin sahibi olmayı hak edeceğiz demektir... Bir çocuk daha okusun diye... T.C. İSTANBUL 2. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2007/7888 ESAS Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı takdirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 30/07/2013 1. İhale Tarihi: 28/08/2013 günü, saat 11.00 11.10 arası. 2. İhale Tarihi: 12/09/2013 günü, saat 11.00 11.10 arası. İhale Yeri: KAHRAMAN OTOPARKI PİYALEPAŞA BULVARI NO: 186 BEYOĞLU No: 1 Takdir Edilen Değeri TL.: 16.000,00 Adedi: 1 KDV: %1 Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri): 34DU5135 Plakalı, 2006 Model, RENAULT Marka , RENO CLİO Tipli, 2006 MODEL RENO CLİO MARKA GRİ RENKLİ, BİNEK OTO ARKA SAĞ LASTİK PATLAK, TAMPONDA MUHTELİF EZİK ÇİZİKLER VAR ANAHTAR VE RUHSAT YOK. (İİK. m.l 14/1, 114/3) *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 47950) 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Gürcistan’ın 1 güneybatısın 2 da özerk bir cumhuriyet. 3 2/ Trabzon’un 4 Akçaabat ilçe 5 sinde bir göl... 6 Dinlenmek için çalışma 7 ya ara verme. 8 3/ Bir işi yap 9 maya hazır... “Bir yağ1 2 3 4 5 6 7 8 9 muru gibi geçiverdi 1 B E R J E R T E aşkımız” (Şarkı). 4/ 2 A D İ ME K İ N Tahıl ölçmede kul 3 A N lanılan bir ölçek... 4 N İ N N İ D G A R A B E T İsrail’in plaka imi. 5 A D A P A Z A R I 5/ Halk edebiyatınR da uyağa verilen ad... 6 N Ü O L A Y E L A Teşhis. 6/ Demir ele 7 A M E L İ E T İ İ L İ K mentinin simgesi... 8 Soylu. 7/ “ ge 9 A N A U Ç R A licek cümle eksikler biter” (Yunus Emre)... Bilgiçlik taslayan kimse. 8/ Kamboçya’nın para birimi... Ücretle çalışan kimse. 9/ Mobilyacılıkta ve otomobil koltuklarının kaplanmasında kullanılan döşemelik bir kumaş cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek... Harman yerindeki tahılın taş ve toprakla karışık kalıntısı. 2/ AleviBektaşi törenlerine verilen ad... “ pencerenden bir gül at bana / Işıklarla dolsun kalbimin içi” (A. M. Dıranas). 3/ İri taneli bezelye... Tatlı bir çörek. 4/ Karahindibanın sebze olarak yenen yaprakları... Bir nota. 5/ Bir organımız... Kenar süsü. 6/ Samaryum elementinin simgesi... Bir malın cinsini ve fiyatını gösteren küçük kâğıt. 7/ Kızıl tüylü bir kuş... Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. 8/ “ Delon”: Fransız aktör... Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. 9/ “ yâr kölen olayım / Kabul eyle kul yerine” (Karacaoğlan)... Mesafe.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle