19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2013 PAZAR [email protected] 16 The Wall Live 2013 turnesinden KÜLTÜR The Wall 198081 Her Yer Silivri Yarın 5 Ağustos. Yarın Türkiye’nin her yeri Silivri. İstanbul Valisi, Silivri’yi halka yasaklasa da; yasak sanık ailelerini de kapsasa da; çağrı yapan Balbay ve Özkan’a cezaevi yönetimi soruşturma açsa da... Bütün bunlar demokrasilerin olmazsa olmazı. Güçler ayrılığını ortadan kaldırsa da... Yarın Türkiye’nin her yeri Silivri! Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına her fırsatta hakaret eden, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu günlerinden sonra yapılanları yok sayan, hor görenler bugün ülkeyi hapishane ağıyla kuşattılar. Cezaevlerinin içine yerleştirdikleri mahkemelerle, yargıyı cezaya dönüştürdüler! Yarın Ergenekon davasında karar... “Hukuka, adalete inancımız sonsuz” diyenlerin bile, söylediklerine inanmadıkları bir dava... Sanık sayısı 275 ... 66’sı tutuklu... Beş yıldır hükümsüz tutuklu... Siyasi tutuklu... “Bizden, düşmandan” ayırımcılığından tutuklu... İlk dört yılda hapiste ölen 6 sanık bu sayının dışında... 23 farklı dosya birleştirilmiş, on binlerce sayfalık iddianame, yüz milyon sayfayı aşan mütalaa... Sanıklar aynı torbaya sokulmuş: “Silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek, üye olmak”, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak” torbasıdır bu. “Bunlar benden değil” torbasıdır... “Bunlar bana darbe yapacaktı” diye bitmeyen sızlanma torbasıdır bu... “Biz çok çektik biraz da onlar çeksin” torbasıdır bu! Mafya babası, silah taciriyle yazarın, Cumhuriyet gazetesine bomba atanla Mustafa Balbay’ın bir araya getirildiği “örgüt torbasıdır” bu... Silahlı Kuvvetler temsilcilerinin, gazetecilerin, yazarların, üniversite hocalarının, Üniversite profesörlerinin, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin, avukatların potansiyel suçlu ilan edildiği bir davadır bu... Sanıklarla birlikte ailelerin de tehdit edildiği ve cezalandırıldığı... Halka gözdağı vermek, korku salmak davasıdır bu... “Darbecileri yargılayacağız” niyetiyle başlarmış gibi yapıp, sivil darbe gerçekleştirmenin yolunu hukuktan geçirmeye çalışan bir davadır bu. Hiç aklım almıyor: “Darbelerle hesaplaşacağız” zokasını nasıl yuttu bu millet! O koca koca gazeteciler, o sözüm ona bilim insanları! Dış dünya da ancak yeni yeni uyanıyor. (Bakınız Birleşmiş Milletler’in Balyoz davası değerlendirme raporu!) Yargı yoluyla, “suçlu” yaratma; “Benden olmayanı bertaraf etme” davasıdır bu. Uzun süreli tutuklulukla çoktan cezaya dönüşmüş bir dava... Adı üstünde “Özel görevli bir mahkeme.” Özel görevli olduğu için, sanıklara neyle suçlandıklarının bildirilmemesi; delillerin ortaya konmaması: sanık olana gizli tanıklık yaptırılması... Dedik ya, çok özel bir mahkeme bu! O kadar özel ki, milyonlarca sayfa ve 5 yıla yakın suçlamaya karşın her sanığa 515 dakika savunma süresi... O kadar özel ki, ilk üç yıl mahkemenin başkanlığını yapan ve sanıkların çoğunun tahliyesini isteyen hâkim Köksal Şengün, bu görevden alındı ve başka yere tayin edildi. (Oha yani!) Ne söylesem eksik kalacak. Geçen hafta Hatice Tuncer, “Ergenekon’da Karara Doğru” başlıklı önemli ve özenli dizi yazısında, işkenceye dönüşen hukuksuzluğu tüm ayrıntılarıyla dile getirdi zaten. Yarın sınav günü... Ama ben bugün, bir kez daha “Hukuka, adalete inancımız sonsuz” demek yerine sözü Can Yücel’e bırakmayı yeğliyorum: “Kanun çalacağız diye çıkıp orta yere Kanunu çaldılar yere.” İ ran’daki protestolarda öldürülen Nida Ağa Sultan, 2011’de Bağdat’ta bombalama sonucu ölen dokuz yaşındaki A. Kinani gibi isimlerin yansıtılacağı duvarda Türkiye’den de 17 Eylül 1961’de idam edilen Adnan Menderes, 24 Ocak 1993’te öldürülen Uğur Mumcu ve 19 Ocak 2007’de öldürülen Hrant Dink anılacak. Korkutma, tehdit, gözdağı ‘The Wall Live’ turnesiyle İstanbul’a gelen Roger Waters bu akşam İTÜ Stadyumu’nda Duvar’ın söyledikleri SAMİ KISAOĞLU Tüm sanatların tarihinde bazı kırılma noktalarının, kimi yol ayrımlarının gelecek yılların sanatlarına şekil verdiği aşikârdır. John Cage’in “4’33”ü, James Joyce’un “Ulysses”i, Pablo Picasso’nun “Guernica”sı, Sergei Diaghilev’in “Bahar Ayini” balesi ve daha başka birçok eser ve sanatçı kendilerinden sonra gelen sanat üretimini düşünsel ve eylemsel bağlamda sonsuza dek değiştirmiştir. Batı’daki popüler müzik tarihi de 1960’ların sonundan 20. yüzyılın bitimine kadar geçen sürede kendi tarihini değiştiren onlarca albüme ve gruba ev sahipliği yapmıştır. Şüphesiz Roger Waters’ın fikir babası olduğu ve bu akşam İTÜ Stadyumu’nda izleyeceğimiz Pink Floyd’un 1979 tarihli çalışması “The Wall” da bu albümlerden biridir. Şimdiye kadar 12 milyonun üzerinde kopya satan “The Wall”, bir albüm olmasının ötesinde müzikal bir manifesto niteliğindedir. Albüm eğitim sistemleri, kadınerkek ilişkileri, yalnızlık, savaş ve çevresel etkenler gibi insan hayatı ve psikolojisiyle doğrudan veya dolaylı ola rak ilgili pek çok konuya dair ciddi eleştirilerde bulunur. Yukarıda bahsi geçen tüm bu başlıkları albüm, Pink isimli bir ana karakterin üzerinden anlatır. “The Wall” sadece müzikal içeriği ile değil, görsel içeriği ile de kişiler arası iletişimsizliğe vurgu yapar. Kapakta yer alan tuğla duvarını, Waters bir metafor olarak ele alır ve insanı çevresinden koparıp yalnızlığa iten bir duvarın örülmesi benzetmesini yapar. “The Wall” sadece müzikal içeriği ile değil, canlı performansları sırasında seyirciye sunduklarıyla da onlarca ilke imza atmış bir çalışmadır. İlk turnesi 198081 yılları arasında ABD ve İngiltere’de düzenlenen albüm, 1990’da Berlin Duvarı’nın yıkılması anısına gerçekleştirilen konserde Brandenburg Meydanı’na 100 binlerce kişiyi toplamayı başarır. Turnenin konsepti 80’lerin başında ilk “The Wall” turnesinin yapıldığı dönemden Waters’ın 2010 yılında Toronto’da başladığı “The Wall Live” turnesine kadar sürekli olarak değişir. Politik bir başyapıt olma özelliği de taşıyan proje her defasından yeni fikirlerin eklenmesiyle adeta bir “Açık Yapıt”a dönüşür. Teknik anlamda bugüne kadar sahnelenmiş olan en zengin ve karmaşık rock müzik turnelerinden biri olan “The Wall Live”ın en kayda değer taraflarından bi ri de Waters’ın konserler sırasında vermiş olduğu savaş karşıtı mesajlardır. Gittiği her ülkede hayranlarından ülkelerinde savaş ya da benzeri olaylar sonucunda hayatlarını kaybetmiş insanların isimlerini göndermesini isteyen Waters, bu eylemi bireysel duyarlılığının bir sonucu olarak yapıyor. Konser sırasında sahnede oluşturduğu 120 metrelik duvara hayatlarını kaybetmiş bu insanların isimlerini yansıtarak bir saygı duruşunda bulunuyor. İstanbul’da performans sırasında duvara yansıtılan ilk isim, Waters’ın 1944’te İkinci Dünya Savaşı sırasında şehit düşen babası Eric Fletcher Waters olacak. 2007 yılında İran’da yapılan protestolarda öldürülen Nida Ağa Sultan, 2011’de Bağdat’ta bombalama sonucu ölen dokuz yaşındaki A. Kinani gibi isimlerin yansıtılacağı duvarda Türkiye’den ise 17 Eylül 1961’de idam edilen Adnan Menderes, 24 Ocak 1993’te öldürülen Uğur Mumcu ve 19 Ocak 2007’de öldürülen Hrant Dink de anılacak. Türk çocuklardan oluşan bir vokal korosunun “Another Brick in The Wall” parçasını Waters ile birlikte seslendirecek olduğu konserde, albümdeki belli fikirleri temsil eden 20 metrelik özel kuklalar sahneden seyircilerin üzerine bırakılıyor olacak. 120 metrelik duvar Politik bir başyapıt Özel, çok özel mahkeme Söz Can Yücel’de Kültür Servisi Rahmi M. Koç Müzesi, Rahmi M. Koç’un taş ustası Gazi Özdemirci’nin ölümünden önceki son eseri “Mermer Kuş Sarayı”nda kuşların müze atmosferinde nesillerce yaşamasına olanak sunuyor. Bayram haftasını İstanbul’da değerlendirecekler ve İstanbul’a gelecekler için nostaljik alternatifler Rahmi M. Koç Müzesi’nde yer alıyor. Arife günü ve bayramın birinci günü hariç açık olacak müzede geçmişten günümüze gelen ince bir zevkin yansıtıldığı, kuşlara barınak olması için yapılan “Mermer Kuş Sarayı” ziyaretçilerini bekliyor. 27 yıl önce Rahmi M. Koç’un evinde yaptığı restorasyon sırasında kendisiyle tanışan ve Koç’un Mermer Oscar gecesinde Kuş Sarayı güldürü tufanı AKADEMİ ÖDÜLLERİ TÖRENİNİ ELLEN DEGENERES SUNACAK ustası olan Özdemirci, zaman içinde İstanbul ve Ankara’daki Rahmi M. Koç Müzeleri’ndeki çeşitli çalışmaları, Koç Üniversitesi’nin Tuzla Rahmi Koç Adası’nın taş kemer, sütun, çeşme çalışmalarını ve çeşitli taş eserlerin, mozaiklerin restorasyonunu üstlenmişti. Özdemirci, müze girişindeki su sebilinin de ustası. Özdemirci’nin son çalışması “Mermer Kuş Sarayı” kendisi tarafından ölçülendirilip planlandı; taş işçiliği ise Kamil Köksal tarafından gerçekleştirildi. Yok olmakta olan kuş evlerini, kuş saraylarını günümüze taşımak isteyen ustanın son eseri “Mermer Kuş Sarayı”, Darphanei Amire avlusunda yer alan ve yarı harabe hale gelmiş örnekten esinlenilerek yapıldı. Rahmi Koç müzesi’nde Pınar Kür’den yazarlık atölyesi Kültür Servisi 2 Mart 2014 gecesi düzenlenecek Oscar Ödülleri töreninin sunuculuğunu, televizyondaki sohbet programlarıyla tanınan, ‘standup’ sanatçısı ve oyuncu Ellen DeGeneres yapacak. Oscar ödül töreninde ikinci kez sunuculuk yapacak olan DeGeneres, bu yüzden çok heyecanlı olduğunu belirterek “Bu ikinci olacak. Biliyorsunuz, Allah’ın hakkı üçtür” diye bir espri yaptı. Bir Emmy ödülü adaylığı da bulunan DeGeneres’in 2007 yılında sunuculuğunu üstlendiği 79. Oscar ödül törenini televizyonda 40 milyona yakın kişi izlemişti. Törenin yapımcıları Craig Zadan ve Neil Meron, Ellen DeGeneres’in mükemmel bir seçim olduğunu belirterek “Bugün Ellen’ın komedi yeteneğine, sempatikliğine ve insancıllığına sahip pek az yıldız var” dediler. Oscar ödüllerini veren Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’nin başkanlığına kısa bir süre önce seçilen Cheryl Boone Isaacs da, DeGeneres’in sunuculuk için ideal bir seçim olduğu görüşüne katıldığını söyleyerek “Çok eğlenceli, çekici ve çok komik bir gösteri bekliyoruz” dedi. n Kültür Servisi Türk edebiyatının usta kalemlerinden Pınar Kür, Ayvalık’ta yazı yeteneğini geliştirmek isteyenlerle buluşacak. OnArt İletişim Danışmanlığı bünyesinde gerçekleştirilen Art 10 Fikir Atölyeleri, yazarlık konusunda hedef belirleyip yaratıcılığını verimli kullanmayı öğrenmek isteyenler için Pınar Kür’le buluşma sunuyor. Pınar Kür’le yazarlık atölyesi, 610 Eylül tarihleri arasında Ayvalık Ticaret Odası’nda gerçekleştirilecek. Sadece 10 kişilik kontenjanı olan atölyede yazarlığını geliştirmek isteyenlerin, ilgi duyduğu türde yazmaları için gereken bilgi ve donanıma sahip olmaları sağlanacak. n Kültür Servisi 8 Haziran Cumartesi günü Gezi Parkı’nda ilk kez sahnelenen ve Özen Yula, Yiğit Sertdemir, Cem Uslu, Mirza Metin’in birlikte yazdığı “Gezerken” oyununun 2. gösterimi bugün saat 17.00’de Abbasağa Parkı’nda gerçekleşecek. “Gezerken”in karakterleri bu kez Sermet Yeşil, Serkan Altıntaş, Sevinç Erbulak ve Erdem Akakçe ile hayat bulacak. Bu ortak çalışma daha sonra belirlenecek tarihlerde farklı alanlarda tekrar edilecek ve “Gezerken” yeni yazılacak metinlerle çoğalarak bu dönemi anlatmaya devam edecek. abbasağa’da ‘Gezerken’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle