19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2013 PAZAR 14 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL yinelediği kimi açıklamaları bakalım ne ölçüde gerçeği yansıtıyor... Ramazandayız. Ülke sorunlarını yakından ilgilendiren konular sürekli gündemde. TSK’deki kuvvet komutanlıklarına atamalar günübirlik biçim değiştiriyor. Suriye sınırındaki iki ilçemiz evlere, tarlalara düşen, maddi zararlara, kimileri ölümlere neden olan mermilerden çaresiz, günlerdir bunalım içinde. Korku belası her gece şu veya bu holdingin düzenlediği iftar yemekleri çağrıları önünde. İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerde dinci iktidara gösteriş uğruna geniş katılımlı iftarların yaygınlaşmasından... ...güya herkesin dini inancı kendine diye diye Batı demokrasilerine laik bir devlet türküleri söyleyen Başbakan.. memnun! Her gece hangi iftarda alkışlanırım diye önüne gelen davetiyeleri inceliyor. Birini seçiyor. O gece din sofrasından kalkıp kürsüye çıkıyor. Artık Beyefendiyi tutana aşk olsun! HHH O gün gündemde saldıracağı kim, demokratik hak arayan hangi grup, tabii karalamak amacıyla gündeminden eksik etmediği CHP’ye; o gece konuşmasına aldığı konu ile mutlaka ilişki kurarak söylemediğini bırakmıyor. İftarda söylediklerine alkış tutanlara bakarak üstelik halkın yüzde yüzünün söylemlerine destek verdiğini sanıyor. Oysa içerideki ve dışarı kamuoylarındaki aleyhine değişimin; eski çamların bardak olduğunu, artık Batılı demokrasinin değil, dinci, elinden gelse şeriatla yönetilecek zorba bir yönetim peşinde olduğunu kavratmak isteyen bir portre çiziyor. Evet onca ağır sorumluluk taşıdığı devlet işlerine mola vererek, dünyanın tanıdığı bir ilim ya da ünlü bir sanat adamımızı kabul ettiğine tanık olunmayan bu Başbakan; Hıristiyanlıktan dönme Müslüman olan bir pop şarkıcısı Cat Stevens’i kabul ediyor, saatlerce görüşüyor. Cumhurbaşkanlığı’na Batılı bir hava verme gayreti içinde görünen, aslında dini amaçlarda RTE’den ustalıkla gizlediği eksik yanı olmayan A. Gül de Başbakanı’ndan sonra... İslama döndüğünün kanıtı sakallı suratı, yeni adı Yusuf İslam’ı kabul ederek devlet konuğu muamelesi yaptıklarını belgelemiş oluyor. HHH Günlerdir Trabzon İl Milli eğtim Müdürü Tamer Kırbaç, okullarda kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenden inip çıkmalarını, yurtlarda ayrı katlarda yatmalarını içine sindiremediğini söyleyerek ulusal eğitime bu iktidarın nasıl baktığına canlı bir örnek. Temel konularda halkı ikiye bölen politikalarının taze bu iki örneğine karşın... ...ülkeyi laikler laikliğe karşı olanlar diye ikiye bölen, bizden olanlar olmayanlar diye izlediği bölücü, ayrımcı politikalarla devlet bürokrasisini AKP’lilerle dolduran, ülkenin kendi başarılı ilim adamı ya da sanatçısıyla bugüne dek konuştuğuna, bir kez olsun opera veya bale temsillerini izlediğine rastlanmayan, ülkenin bütünlüğünün simgesi olduğuna halkı inandırmak isteyen bu Başbakan: TV’lerden ayrım gözetmeksizin; siyasal, toplumsal inançları kendileri gibi olmayanları da, kendisini, partisini de sevmeyenlerin.. zorba, bölücü davranışlarından artık yaka silken milyonlarca insanın gözlerinin içine bakarak... ... 76 milyonun Başbakanı olduğunu söyleyebildi, söyleyebiliyor!.. Hey gidi Başbakan, gam yüklü dünyamızda yalan küpü müsün? ‘İçeride’ MELTEM YILMAZ büyük sömürü ürkiye cezaevleri, emek sömürüsünün merkezi olma yolunda. Cezaevleri bünyesinde üretim tesisi kuran özel şirketler, mahkumlara günlük mesaileri karşılığında ödedikleri 7 lira ile büyük bir sömürü düzeni yaratıyor. Üstelik bu firmalar, açtıkları tesis için cezaevlerine kira bile ödemiyor. Cezaevlerindeki iş atölyelerinde, cezaevi idaresi ile özel sektör arasında imzalanan protokol çerçevesinde, tutuklu ve hükümlülerin özel sektörde işçi olarak çalıştırmasını da kapsayan “Özel Sektör İşbirliği” uygulaması 2008’de hayata geçmişti. Ancak söz konusu uygulama, kamudan çok özel sektörün yararına işlemeye başladı. Cezaevlerine tesis kuran özel firmalar kira bile ödemezken mahkumlara emeği karşılığı çok komik bir ücret ödüyor n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY T Günlük 20 lira iken.... Adalet Bakanlığı’nın açtığı ihaleyi kazanan özel firma, cezaevinde kurduğu üretim tesisi bünyesinde üretim yapmaya başlıyor. Makinelerini kendi kuran, ustasını da kendi bünyesinden sağlayan firma, üretim tesisi kurduğu cezaevine kira ödemiyor. Bünyesinde çalıştırdığı mahkumların maaşı, yemek ve sigortasını ödeyen firma; tesisin elektrik, su, doğalgaz gibi masraflarını da kendisi karşılıyor. Ancak çalışan mahkumlara ödenen maaş, kafalarda soru işaretinin oluşmasına neden oluyor. Çünkü bu tesislerden bazılarında, mahkumlara günde ortalama 7 liraya kadar düşen ücretler ödeniyor. Adalet Bakanlığı’nın 2012 yılı için günlük 20 lira olarak belirlediği ücretin bu kadar altına inilmesine nasıl izin verildiği ise merak konusu. Soru önergesine de konu oldu l CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, dün, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıtlaması için konuyla ilgili bir yazılı soru önergesi sundu. Önergede, mahkumların cüzi ücretle karşılığında çalıştırılması gündeme getirilerek, “Ülkemizde iddia edildiği gibi çalıştırılan kaç mahkum bulunmaktadır? Bu mahkumlara ne kadar ücret ödenmektedir? Ve bu ücretler, hangi bütçeden karşılanmaktadır” soruları yer aldı. Mahkumlar kira ödüyor Cezaevlerinin mahkumlardan zorunlu olarak aldığı, bir nevi kira anlamına gelen günlük 4 lira “iaşe bedeli” ile elektriksu parası da, tüm mahkumlardan olduğu gibi bu özel firmaların tesislerinde çalışan mahkumlardan da kesiliyor. Bir başka deyişle bir mahkumun, cezaevi bünyesinde çalıştığı işten, cezaevine verdiği kiraelektrik ve su ücreti de düşüldüğünde, elinde hiçbir şey kalmıyor. Bu durum, cezaevlerinin ucuz işgücünün, sömürünün ve hatta köleliğin merkezi haline gelmesine neden oluyor. Zaten Adalet Bakanlığı’nın internet sitesinde de, cezaevlerinde özel sektöre sunulan imkânlar arasında “Ucuz işgücü”, “Disiplinli çalışma ortamı”, “Düşük üretim maliyetleri”, “Kira ödemeksizin çalıştırılabilecek bir atölye” olarak gösteriliyor. günlük ücret 7 lira l Şu an Türkiye genelinde 27 cezaevinde özel sektör, tesislerde üretim yapıyor. Buna göre Akhisar’da fason otomotiv parçası, Ankara Kadın Kapalı’da ikaz yeleği dikimi, Hatay Açık’ta zigon sehpa ve aksesuar yapımı gerçekleştiriliyor. Ümraniye Cezaevi’nde ise fason tekstil üretimi kapsamında, tesislerin bir kısmında Türkiye’nin en büyük kargo şirketlerinden birinin personel kıyafetleri, diğer kısmında ise oteller için tek kullanımlık banyo terlikleri üretimi yapılıyor. Ümraniye’deki üretim tesislerinde, 150 kadar mahkum çalışıyor. Bu mahkumların mesaileri sabah 8’de başlayıp akşam 6’ya kadar sürüyor. Ve aldıkları günlük ücret 7 lira. Böylece bu özel firma için cezaevi, bir başka yerde fabrika açmaktan çok daha az masraflı hale gelmiş oluyor. Söz Tahir Canan’da... Konuyla ilgili bir cezaevi idarecisi şu ifadeleri kullanıyor: “Adalet Bakanlığı’nın bütçesi yok ki. Adalet Bakanlığı cezaevlerinden para kazanıyor.” Toplam 30 yıl ile Türkiye’nin en uzun süre mahkumiyet yaşamış ismi Tahir Canan da, kendisinin yattığı cezaevinde, tesislerde çalışan mahkumlara ayda 250 lira verildiğini belirterek, “Ucuz işgücü ve sömürü var ama bunu mahkumların ıslahı çerçevesinde sunuyorlar” ifadelerini kullandı. MEB, yer değişikliği talebinde bulunma hakkına son verdi Eğitimcinin öğrenim özrü kaldırıldı Rahatsız l Türk EğitimSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, öğrenim özrü hakkının kaldırılmasını “Öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora yapması MEB’i rahatsız etmiştir” şeklinde değerlendirdi. Yazılı açıklama yapan Koncuk, MEB’in bu değişiklikle öğretmenlere, “Benim senin kendini geliştirmene ihtiyacım yok” dediğini ifade ederek “Yüksek lisans yapmak, doktora yapmak yer değiştirme yapabilmek için istismar ediliyormuş da bu sebepten öğrenim özrü, özür grubu içinden çıkarılmış, yazıklar olsun. Suiistimal edenler olabilir endişesi ile gerçekten kendini geliştirmek isteyen binlerce öğretmene ceza kesmek akıl dışıdır, vicdan dışıdır” diyerek tepkisini gösterdi. Koncuk, söz konusu yönetmeliği de yargıya taşıyacaklarını açıkladı. Türkiye için de zaman zaman geçerli olan bu yöntem, Gezi dirilişinin ardından tam tersi sonuçlar doğurmaya başladı. İktidar, futbolun hemen tüm kurumlarını ele geçirdi. Kulüp yöneticilerini her yöntemi kullanarak kendi yörüngesine soktu. Stadyumları, sanki cebinden para verip yaptırmış gibi göstererek taraftarın sempatisini toplamaya çalıştı... Ama olmadı... Bütün “ele geçirme” girişimleri ters tepti. Taraftar siyasal üstünlüğü ele geçirdi. Taraftar dedi ki: “Biz futbolda seyirciyiz, ama ülke sorunlarında seyirci değiliz...” Hazırlık maçlarında bile yaşanan bu tablo karşısında 11 Ağustos’ta oynanacak GalatasarayFenerbahçe Süper Kupa Finali için akıl almaz önlemlere başvuruldu. Pankarttan davula kadar her şey yasak. Beşiktaş maçları için de stat sözleşmesi yapılırken, “taraftarın siyasi slogan atmaması” koşulu getirildi. Bir iktidar düşünün ki futbol maçlarından korkuyor. Kulüp amigolarını toplayıp kendi amigosu yapmaya girişiyor. Taraftar bunu yutar mı! HHH Benzer bir durum üniversiteler için geçerli. Mayıs sonu haziran başındaki üniversite kapanış törenleri, öğrencisinden öğretim üyesine kadar tüm kesimlerin “Gezi Direnişi”ni selamlaması ile geçmişti. Bu nedenle kimi üniversitelerde kapanış törensiz olmuştu. İktidarı şimdiden sonbahardaki üniversite açılışlarının korkusu sarmış görünüyor. Korku imparatorluğu yaratanlar şimdi toplum korkusunun esiri olmuş durumdalar. Bugün Türkiye’de hiçbir kesim özgür değil. Gelinen noktada buna iktidar da dahil. Ancak toplum dalga dalga esaret zincirlerini kırıyor. Stat tribünlerinden özgürlük marşları yükseliyor. Üniversite kampusları, “bilim özgürlükle birleşmezse bilim olmaz” diyor. Semt parkları her akşam özgürlük çiçekleriyle renkleniyor. Tatil beldelerinde bile insanlar, gittiği yere kendini de götürmüş, ülke gerçeklerinden kopmuyor. HHH Bütün bunların gösterdiği şu: AKP, 20022012 arasındaki 10 yıllık iktidarın ardından çöküşe geçti. 2012’de bunun işaretleri vardı, 2013’te gözle görülür hale geldi. AKP bu uyanışa karşı durdukça marjinalleşiyor. AKP’nin toplumsal uyanışı durdurmak için kullandığı başlıca silah, yargı. Herkesin bir gün gereksinim duyacağı hukuk, bugün AKP elinde tutsak olmuş; vicdana, özgürlüğe muhtaç halde. Çeşitli illerde dalga dalga yapılan, 30 Temmuz’da sabah baskınlarıyla gerçekleştirilen Gezi operasyonları, bu tablonun sonucu. Gezi operasyonlarının nasıl bir seyir izleyebileceğine ilişkin öngörülerimizi geçen hafta paylaşmıştık; ne yazık ki o yönde devam ediyor. Yargı, Gezi’den darbe planları üretme arayışında. Bulamayınca, iktidarın sözcüleri, medyası ve iktidarın BDP kanadı devreye giriyor. İktidarın, yargıyı ve güvenlik güçlerini halkın üzerine sürmesiyle birlikte, buna hukukun içinde kalarak yanıt vermenin tek yolu, herkes için adalet istemektir. “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganının en güncel olduğu dönemdeyiz. Bu anlamda en güncel durum 5 Ağustos’ta Silivri’de olmaktır. Bu buluşmadan korkanlar olmadık şeyler üretiyorlar. 13 Aralık’ta, 8 Nisan’da Silivri’de olanlar, 31 Mayıs’tan bu yana Gezi’de olanlar çok iyi biliyorlar ki, haklı olmak kadar haklı kalmak da önemlidir. Futbol tribünlerinden, üniversite kampuslarından, kendi düzenlemediği iftar sofralarından korkan iktidar, elbette 5 Ağustos buluşmasından da korkacaktır, korku üretmeye çalışacaktır. Artık boşuna... Eski korkular meşale oldu! Ümraniye’de K AMUDA ALKOL YASAĞI HER GEÇEN GÜN YAYILIYOR Öğretmenevlerinde de içki servisi artık yapılmayacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), alkol yasaklarının uygulayıcı kurumu TAPDK’den görüş aldıktan sonra 81 ildeki öğretmenevlerindeki alkol sunumunu yasakladı. Yasak, bünyesinde akşam sanat okullarını da barındıran tüm öğretmenevlerinin alkol yasağındaki “her türlü eğitim öğretim kurumu” olması gerekçesine dayandırıldı. MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü, alkol yasaklarının öğretmenevlerinde nasıl uygulanacağını bir yazıyla TAPDK’ye sordu. TAPDK Başkanı Suat Evcimen, bakanlığa ayrıntılı bir yazı göndererek öğretmenevlerinde alkol yasaklarının uygulamasıını anlattı. Yazıda, “Öğretmenevleri, eğitim çalışanlarının konaklama ihtiyacını karşılamak olduğu, ayrıca yemeiçme, spor, eğlence ve eğitim ihtiyaçları için yardımcı ve tamamlayıcı birimleri de bünyesinde barındıran kurumlar olarak tanımlanmıştır. Öğretmenevleri de her türlü eğitimöğretim kurumları olarak tanımlanan madde kapsamındadır” ifadeleri kullanıldı. Yazıda, “Öğretmenevi ve akşam sanat okullarının eğitim ve öğretim yönleri ile eğitim ve öğretim konumları olup olmadığının tarafınızca değerlendirilmesi ve önceden alkollü satış belgesi almış olanların kurumumuza bildirilmesi uygundur” denildi. Böylece 81 ildeki öğretmenevlerinin alkol yasağı kapsamına girip girmediği konusunda yetki MEB’e geçti. MEB, öğretmenevlerinin eğitim öğretim kurumu mu yoksa turizm belgesine sahip tesis mi olduğu konusunda karar verip, TAPDK’ye bildirecek. Öğretmenevleri turizm belgeli olmadıkları takdirde alkol veremeyecek. oldular MEB, belgelerini kontrol edecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğretmenlerin öğrenim özrü gerekçesiyle yer değişikliği talebinde bulunma hakkına son verdi. Artık öğretmenler, “bilimsel hazırlık, yabancı dil hazırlık ve yüksek lisans veya doktora eğitimi” alabilmek için atama talep edemeyecek. MEB’in, Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklik, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yapılan değişikliğe göre öğretmenler öğrenim durumu gerekçesiyle görev yerinde değişiklik talebinde bulunamayacak. Yani artık öğretmenler, “bilimsel hazırlık, yabancı dil hazırlık, yüksek lisans ve doktora” eğitimi gördükleri yükseköğrenim kurumunun bulunduğu kente atanamayacak. Bakanlık Müsteşarı Yusuf Tekin, değişikliğe ilişkin Twitter hesabında yaptığı açıklamada, “Bu yılki özür grubu yer değiştirmelerinde öğrenim özrüne yer verilmeyecek. Ama, eş ve sağlık özrü için elimizden geleni yapacağız inşallah” dedi. Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin Yer Değiştirme Suretiyle Atanmaları Hakkındaki Yönetmelik’te de değişikliğe gidildi. Buna göre il milli eğitim şube müdürleri il ve ilçe milli eğitim şube müdürlüklerine; ilçe milli eğitim şube müdürleri de ilçe ve il milli eğitim şube müdürlüklerine atanmak üzere yer değişikliği isteyebilecek. Gül onayladı 7 vali çekildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının ardından dün akşam süpriz bir şekilde 22 kişilik Valiler Kararnamesi’ni imzaladı. Bakanlar Kurulu kararı olarak gönderilen kararname ile İçişleri Bakanı Muammer Güler’in İstanbul valisi olduğu dönemde İstanbul Emniyet Müdürü olarak görev yapan, daha sonra Osmaniye’ye vali olarak atanan Celalettin Cerrah’ın merkeze çekilmesi dikkat çekti. Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girecek olan müşterek kararnamede, 22 valinin görev yeri değişti. Merkeze çekilen 7 valinin arasında Osmaniye Valisi Cerrah da bulunuyor. Güler, İstanbul’da eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile 6 yıl İstanbul’da birlikte görev yapmıştı. Ankara, İstanbul ve İzmir valileri yerlerini korurken kararnameyle Konya Valisi Aydın Nezih Doğan Van’a, Van Valisi Münir Karaloğlu Bursa’ya, Artvin Valisi Necmettin Kalkan Hakkâri’ye, Zonguldak Valisi Erol Ayyıldız Aydın’a, İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su Artvin’e, Ankara Vali Yardımcısı Mehmet Oduncu Osmaniye’ye, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Necmettin Kılıç Niğde’ye, Amasya Valisi Abdil Celil Öz Trabzon’a, İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri Mükerrem Ünlüer Bayburt’a, Kayseri Melikgazi Kaymakamı Hasan Karahan da Giresun’a vali olarak atandı. Kararnameye göre; Bursa Valisi Şahabettin Harput, Trabzon Valisi Recep Kızılcık, Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, Aydın Valisi Kerem Al, Giresun Valisi Dursun Ali Şahin, Bayburt Valisi Hasan İpek, Hakkâri Valisi Orhan Alimoğlu merkeze alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle