19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ 10 SAĞLIK TÜRKİYE’DE BU YIL 215 BİN KİŞİ KALBE BAĞLI NEDENLERLE HAYATINI KAYBETTİ Estetik ruha da iyi geliyor SİBEL BAHÇETEPE Ülkemizde en sık yapılan estetik müdahale olan burun estetiği, özgüveni artırıyor. Hayata daha pozitif bakmaya başlayan kişinin günlük enerjisi de olumlu etkilenirken burun deformesine bağlı sorun yaşayanların operasyon sonrası daha rahat nefes aldığı için yorgunluk, halsizlik gibi sıkıntıları da kalmıyor ve kendilerini daha mutlu hissetmeye başlamasını sağlıyor. Son yıllarda Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden estetik olmaya giden hastaların sayısında da artışların olduğu belirtiliyor. Burun, Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bahadır Baykal, iyi yapılmış bir burun estetiği ile özgüvenin arttığını, aynı zamanda bu durumun daha genç görünmeye de yardımcı olduğunu söylüyor. Baykal, “Geçirdikleri operasyon sonucu artan moral motivasyonu ile özgüvenleri yüksek bireylere dönüşmektedirler. Diğer yandan yapmaktan çekindikleri pek çok şeyi yapar hale gelen pek çok hastam var. Fotoğraf çekiminde daha rahat davrandıkları gibi, dışa dönük, sosyal ilişkilerinde daha aktif hale geliyorlar. Yanlış bir noktayı vurgulamak istiyorum; özellikle 1618 yaş gençliği burun estetiğini moda gibi görmeye başlamış ki, bu son derece yanlıştır ve bir doktor olarak bunu tasvip etmem mümkün değildir” dedi. İstanbul Haber Servisi Türk Erişkinlerinde Kalp Hastalıkları ve Risk Faktörleri Çalışması (TEKHARF), Türkiye’nin 2013 yılı kalp sağlığı haritasını çıkararak 2013 yılında Türkiye’de tahmini 215 bin kişinin kalp ve kalbe bağlı hastalıklardan hayatını kaybettiğini ortaya koydu. 22 yıldır sürdürülen ve AstraZeneca’nın da katkıda bulunduğu TEKHARF çalışması, Türk toplumunun kalp damar hastalığı risk faktörlerine ilişkin temel verileri belirlemenin yanı sıra son altı yılda yetişkinlerimizin kalpmetabolizma sağlığı ve yüksek koroner ölüm oranları konularında çıkarımlar sağladı. 2013 yılı çalışmalarına göre, kalp ve kalbe bağlı hastalıklar sebebiyle yaşanan ölüm oranı Marmara ve Karadeniz bölge erkeklerinde yüksek iken yaşa bağlı koroner hastalık gelişmesinde de Karadeniz Karadeniz ve Marmara ilk sırada ile Marmara bölgeleri ilk sırada. Ülke genelinde yılda 420 bin civarında koroner olayın meydana geldiğini ortaya koyan çalışma Türk toplumunda 3.5 milyon kalp hastası olduğunu ve bu sayıya her yıl 120 bin yeni hasta eklendiğine dikkat çekti. Çalışmada, “Ülkemizde her 100 bin kişiden erkeklerde 760, kadınlarda ise 380 kişi kalp krizi nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu oranlar Batılı toplumlarda görülen kalp krizi kaynaklı ölümlerin yaklaşık 3 ila 4 katına denk geliyor” denildi. Prof. Dr. Altan Onat, kan proteinlerimizin koruyucu işlevlerini gereğince yerine getiremediğini ve bağışıklık sistemimizin zayıf olduğunu belirterek, bu durumun da kalp hastalığının başlıca nedenini oluşturduğunu gösterdiğini ifade etti. Onat, hipertansiyonun bir risk faktörü olarak, kalp hastalıklarında belirleyici bir rol üstlenen diyabetin ardından ikinci sırada geldiğini belirtti. Görevler Dengesi DEVLET hukukunda kuvvetler ayrılığı ilkesinden çok söz edilir. İlke öylesine önemli ki, bazı sistemlerde demokrasinin temellerinden biri sayılıp anayasa kuralı düzeyine yüceltilmiştir. Kuvvetlerin anlamında devlet görevleri ve onlara ilişkin işlevler vardır, yasama, yürütme, yargı gibi. Hangisinin daha önemli olduğu devletten devlete değişir, aralarında kurulan denge de. Biri çok zayıflamışsa ve öbürlerinden biri ya da birkaçınca yok sayılıyor veya eziliyorsa devlet de sendeler, sağlıksızlaşır. Şu sıralar yaşadığımız ve doğru çözemediğimiz kritik sorunlardan biri bu. Kimimiz varlığını bildiğimiz halde işimize geldiği için sözünü bile etmez, kimimiz inadına sürdürür, eziciliğinin keyfini yaşar. Oysa görevlerin dengesizliği öyle kritiktir ki günün birinde kuvvetler birbirine düşünce devletin çökmesine bile yol açabilir. Güncel olan, yargı ve yürütme arasındaki denge konusudur. Daha açık ve belirgin olarak, yargının hukukla adalet sağlama işlevi ile yürütmenin ulusal savunmayı sağlam tutma görevi arasında denge. rnek mi? Balyoz davaları dolayısıyla TSK mensubu yüksek rütbeli bir hayli subayın tutuklu kaldığı, bu yüzden özellikle deniz ve hava kuvvetlerinde boşlukların oluşabileceği çoğumuzun aklından geçen bir endişedir; öte yandan bu nedenle adalet sağlama işlevinin yerine getirilmesini durdurmayı istemek de elbet hiçbirimizin aklından geçmez. Bu konuda sorumluluk açısından titizlikle ele alınması gereken bir ikilemler yumağıyla karşı karşıya bulunduğumuz açıktır. Söz konusu örnekte bile giderilmesi gereken bir yığın sorun var. Örneğin davalar ve tutukluluklar yüzünden yüksek komuta düzeyinde ortaya çıkan boşluklar nasıl giderilmekte, ulusal savunmayı geçici olarak bile olsa zayıflatan sorunlar ne ölçüde çözülmektedir? Sorunun bu yanı Milli Savunma Bakanı’nın sorumluluğuna giriyor; davalar ve tutukluluklar ise yargı bağımsız olsa da, hukuk yoluyla adalet sağlama hizmetinin siyasal sorumlusu olarak yasaların değiştirilmesine önayak olması gereken Adalet Bakanı’nın işi. olayısıyla, sorumlu bakanlar uyumlu çalıştırılmamış ve görevler dengelenip ortak mutlu sonuç bulunmamışsa bunun sorumluluğu da ortak sorumluluğun taşıyıcısı Bakanlar Kurulu’nu yöneten Sayın Başbakan olur. Ö Boğmaca sıklığı artıyor İstanbul Haber Servisi Uzmanlar, boğmacanın her yıl dünyada 50 milyon enfeksiyona ve 195 bin ölüme neden olduğunu, ülkemizde de boğmaca sıklığının giderek arttığını belirterek “Boğmaca 35 yıllık aralıklarla Türkiye’de salgınlara ve ölümlere yol açıyor” uyarısında bulundu. Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının katıldığı, bu yıl ikincisi düzenlenen Pediatri Uzmanlık Akademisi Derneği (PUADER) Kongresi’nde çocuk sağlığı ve çocuk hastalıkları ve çözüm önerileri tartışıldı. Kongrede konuşan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Kurugöl, son zamanlarda yapılan çalışmaların Türkiye’de boğmaca sıklığının arttığını gösterdiğini vurguladı. Kurugöl, şunları kaydetti: “Türkiye’de boğmaca sıklığının arttığını görülmektedir. Daha önceki yıllarda boğmaca olgularının yüzde 6.5’i ergen ve erişkin yaş grubunda iken 2005 yılında bu oran yüzde 16.9’a yükselmiştir.” Karın şişliği kanser habercisi İstanbul Haber Servisi Jinekolog Onkolog Prof. Dr. M. Faruk Köse, karında görülen şişliğin dikkate alınması gerektiğini, bunun, yumurtalık kanserinin habercisi olabileceğini bildirdi. Liv Hospital’dan Prof. Dr. M. Faruk Köse, yaptığı yazılı açıklamada, yumurtalık kanserinin sinsice ilerlediğini belirtti. Hastalığın, en sık 6064 yaşları arasında görüldüğünü belirten Köse, “40 yaşın üzerinde olmak, çocuk doğurmamış olmak ve yağdan zengin beslenmek, yumurtalık kanserine yakalanma riskini artırıyor. Doğum kontrol hapı kullanma, çocuk doğurma ve emzirme, rahim alınırken tüplerin alınması, tüplerin bağlanması ise yumurtalık kanseri görülme riskini azaltıyor. Bununla birlikte karında görülen şişliğin dikkate alınması gerekiyor. Yumurtalık kanserinin habercisi olabilir” dedi. Köse, yumurtalık kanserinin belirtilerinin ise karında şişlik ve ağrı, kilo kaybı, idrar sorunları, uzun süreli hazımsızlık, gaz veya bulantı, sindirim bozuklukları, sık sık idrara çıkma ve vajinal kanama olarak sıraladı. D Merdivende hareM selaMlık Basur olarak da bilinen hastalıkla ilgili şikâyetler yaz aylarında artıyor Aile sağlık merkezlerini yönetemediler İstanbul Haber Servisi Hekimler, “Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinde” aile hekimlerine ve diğer Aile Sağlık Merkezleri (ASM) çalışanlarına ‘acil nöbeti’ tutturmayı dayatan yönetmelik değişikliği uygulamasının ASM uygulamasını ellerine yüzlerine bulaştırdıklarının ilanı olduğunu belirttiler. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Fethi Bozçalı, Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nde aile hekimlerine ve diğer aile sağlık merkezleri çalışanlarına “kamu hastanelerinde acil nöbeti” tutturmayı dayatan değişiklikle ilgili acil servislerin aile hekimlerine teslim edilmesinin halka niteliksiz sağlık hizmeti sunmanın bir diğer adı olduğunu ifade etti. Bozçalı, acil servislere gelen hastaların yüzde 60’ının acil hasta olmadığını bu yüzden iş yükünün çok fazla olduğunu belirterek, “Acil servisler şu an niteliksiz hizmetin yeri. Çünkü doktor hastasına yeterli vakti ayıramıyor hasta da soluğu acil de alıyor” dedi. Bozçalı, şöyle devam etti: “ASM’leri yüretemediler. Dertleri koruyucu sağlık hizmeti değil, sağlık hizmetini özel sektörün yapması. Acil eğitimi almamış bir doktorun orada görevlendirilmesi halka niteliksiz sağlık hizmeti sunmanın bir diğer adıdır. Acemi bir şoföre yolcu otobüs kullanmaya zorlamak gibi bir durum. Türk Tabipler Birliği Hukuk Birimi bu uygulama değişikliğini yargıya taşıyacak.” Mevsimsel değişiklik en çok sindirim sistemini etkiliyor. Hekimler, özellikle hemoroit (basur) hastalarının şikâyetlerinin mevsimsel değişikliklerde arttığını belirterek “Hemoroit, bir damar hastalığıdır. Sıcak, damarlarda genişleme yaptığından hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte hemoroit hastalığında da alevlenmeler görülür. Kızartmalar, ayaküstü hızlı tüketilen gıdalar, alkol gibi gıdalar bu aylarda daha çok tüketildiği için hastalık daha da alevlenir” uyarılarında bulundular. Halk arasında basur olarak bilinen hemoroit, ülkemizde her 100 kişiden 35’inde görülüyor. Uluslararası On Klinik Genel Cerrahi Uzm. Op. Dr. Ali Tuna, kalınbağırsağın sonunda bulunan toplardamarların genişleme, şişme ve kanamalarına hemoroit adının verildiğini belirterek “Sıcak damarlarda genişleme yapar, hastalık şikâyetleri artabilir” değerlendirmesi yaptı. Şikâyetin artmasındaki bir diğer önemli etkenin beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler olduğunu anımsatan Tuna, “Tatil döneminde açık büfe zengin mönülerin cazibesi, öğün atlamak, tüketilen atıştırmalık gıdalar beslenme alışkanlıklarımızın değişmesindeki en büyük etken. Uyku düzeninin ve tuvalet alışkanlığının değişmesi, yazın uzun süre ıslak mayoyla oturmak da hastalığa bağlı şikâyetlerin artmasına neden oluyor” dedi. Hastalığın ameliyatsız olarak da tedavi edilebildiğini belirten Tuna, hemoritten korunmak için öneriler ise şöyle: “Meyve ve sebzeler kabukları soyulmadan ve mümkün olduğunca çiğ tüketilmeli. Kurutulmuş meyve yenilmeli. Yetişkin bir insan günde ortalama 1012 bardak su tüketmeli. Düzenli dışkılama alışkanlığı kazanılmalı. Yiyecekler iyiceyavaşça çiğnenmeli. Egzersiz yapılması önemli.” Sıcak artışı hemoroiti alevlendiriyor SİBEL BAHÇETEPE Çocuklarınızı güneşten koruyun 100 kişiden 35’inde görülüyor Haber Merkezi Kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenleri kullanmasından “rahatsızlık” duyduğunu açıklayan Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü Tamer Kırbaç’a eğitimciler, siyasiler ve ve sosyal medyadan tepki yağdı. Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir, okullarda karma eğitime son vermek adına altyapı hazırlandığını belirterek “Dervişin fikri neyse zikri odur” dedi. Trabzon İl Milli Eğitim Müdürü Tamer Kırbaç’ın YİBO’da kalan kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenleri kullanmasından rahatsız olduğunu belirterek “Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni iki yıldır rahatsız ediyor ve diken üstünde oturmama sebep oluyor” açıklaması tepki çekti. Eğitimİş Başkanı Veli Demir, 4+4+4 sistemi sırasında karma eğitime son verilmek istendiğinin açıkça belirtildiğini anımsatarak “Çağdışı bir düşünce. Yakında okul servislerini, kütüphaneleri, laboratuvarları derslikleri de ayırmak isterler. Türkiye’ye, 21. yüzyıla yakışmayan bir durum. Kınıyoruz” diye konuştu. CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Kırbaç’ın açıklamalarını TBMM’ye taşıdı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması isteğiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi veren Nazlıaka önergesinde, “Bu açıklama, AKP’nin yakalandığı akıl tutulmasının hangi noktaya geldiğini gösteren acı bir örnektir” dedi. Nazlıaka, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya soruşturma açılıp açılmadığını ve özür dileyip dilemeyeceğini sordu. Öte yandan, Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü Kırbaç yazılı bir açıklama yaparak kendini savundu. Açıklamada, “Değerlendirme, okulun derslik binasının, hem derslik hem de pansiyon olarak kullanılmasının, hem hizmeti veren idare hem de hizmet alan öğrenciler açısından istenilen nitelikte şartların sağlanamadığına dair durumun bir ifadesidir” denildi. ‘Çağdışı düşünce’ CHP’li Nazlıaka Meclis’e taşıdı Azı karar çoğu zarar İstanbul Haber Servisi Fazla güneşte kalmak çocuklar için sakıncalı. Uzmanlar, güneşin yararlı etkileri kadar zararlı etkilerine de dikkat çekerek “Bebeklerde güneşten korunmada izlenecek ilk yol uygun giysilerin seçimi ve fiziksel güneşten koruyucuların kullanımıdır. Ancak giysi ve fiziksel korunmanın yeterli olmadığı durumlarda yüz ve el gibi sınırlı bölgelere güneş koruyucu kremler sürülebilir” önerilerinde bulundu. Güneşin yararlı etkileri kadar zararları da olduğunu belirten Liv Hospital Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Gonca Gökdemir, bebeklerde güneşten korunmada izlenecek ilk yolun uygun giysi seçimi ve fiziksel güneşten koruyucuların kullanımı olduğunu söyledi. Büyük ve aktif çocuklarda ise sık aralıklarla güneş koruyucu kremlerin sürülmesi gerektiğini anımsatan Gökdemir, “Güneşe çıkmadan en az yarım saat önce, parmak uçları ile uygulanmalı, kulak, burun, dudaklar ve göz etrafına mutlaka uygulama unutulmamalıdır” dedi. Güneşin, vücutta D vitamini ihtiyacının yüzde 9095’ini karşıladığını vurgulayan Gökdemir, kemik sağlığı, bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışması, kas sağlığı ve beyin gelişimi için önemli rol oynadığını söyledi. Korunmak için öneriler Kırbaç kendini savundu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle