26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2013 PAZARTESİ 8 Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün Bursa’da yaptığı konuşmada, Mısır konusunda bugüne kadar sessiz kalmakla suçladığı BM ve AB’ye ilk kez İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) da ekleyerek “Aynaya bakacak yüzleri kalmadı” dedi. Başbakan’ın sözlerinin ardından hükümetten Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile iktidar partisi AKP’nin sözcüsü Hüseyin Çelik dün İİT’nin Türk Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu hedef alan açıklamalar yaptılar. Eleştirilerinin temelinde örgüt olarak İİT’nin ve örgütün en yüksek ismi olarak da genel sekreter İhsanoğlu’nun Mısır’da yaşananlara “sessiz” kaldığı iddiası var. Çelik “İslam İşbirliği Teşkilatı böyle günlerde sesini yükseltmeyecek de ne zaman yükseltecek? İhsanoğlu’nun ne iş yaptığını bilen var mı?” derken, Bozdağ da “İhsanoğlu’nun yerinde ben olsam istifa ederdim” ifadesini kullandı. Anımsayabildiğimiz kadarıyla İhsanoğlu, Mısır’daki darbeyi ve sonrasında işbaşına gelen yönetimin sivil halka karşı uyguladığı şiddeti baştan beri kınayan isimlerden biri. Krizden çıkış için arabulucu olma önerisini de daha başta Mısır yönetimine iletti. Bu durumda hükümetin İİT ve İhsanoğlu’na yönelik eleştirilerinde haklılık payı var mı? Bu soruya yanıt verebilmek için Türkiye’nin de üyesi olduğu 56 (aslında 57 ama Suriye’nin üyeliği şu anda askıda) ülkeden oluşan teşkilatın nasıl çalıştığına bakmak lazım. 1. Üç yılda bir liderler zirvesinde bir araya geliyorlar. 2. Her yıl dışişleri bakanları düzeyinde toplanıyorlar. HABERLER olduğunda o mutabakatın ulaştığı nokta neyse onu ifade etmekten aciz kalmayacağız.” Yani bizzat teşkilatın tepesindeki isim itiraf ediyor ki bugüne kadar hiçbir İslam ülkesi, “Mısır’daki olaylar nedeniyle toplantı yapalım” çağrısında bulunmamış! İşin ilginç yanı, Mısır konusunda dünyayı ayağa kaldıran Türkiye de bunun bir parçası. AKP hükümeti, İİT’nin olağanüstü toplanması için başvuruda bile bulunmamış... Ankara’nın bu tercihi konusunda iki tahminimiz var: Birincisi, İslam dünyasında yaşanan bölünmüşlük. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri Mısır’daki darbe yönetimine çok güçlü destek verirken yapılacak bir toplantıdan karar alınamayacağı öngörülmüş olabilir. İkincisi, İİT dönem başkanının Mısır olması. Başvurunun işleme konması ve sonrasında alınacak kararda söz sahibi olacaklar arasında bizzat Mısır’daki askeri yönetimin de bulunacak olması Ankara’daki karar vericileri engellemiş olabilir. Yani hükümet aslında İİT’nin toplansa dahi etkin bir karar alamayacağını çok iyi biliyor. Öyleyse İİT’ye ve İhsanoğlu’na yönelik bu tepkilerin anlamı nedir? İhsanoğlu’nun İİT Genel Sekreteri seçilmesi için Türkiye sekiz yıl önce çok büyük bir diplomatik mücadele verdi. O mücadele sayesindedir ki İhsanoğlu, İslam dünyasında sandıkta seçilen ilk genel sekreter unvanını kazandı. Görev süresi boyunca da İslam dünyasında modernleşme ve demokratikleşmeyi destekledi. AKP kendi yarattığı bu başarı hikâyesini şimdi yine kendi elleriyle yıkmaya çalışıyor. Neden acaba?.. n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY İhsanoğlu’na istifa çağrısı İhsanoğlu’ndan AKP’ye Şok Yanıt: İslam Teşkilatı’nı Toplantıya Çağırmadınız Bile! 3. Olağanüstü durumlarda üye ülkelerin talebiyle 7 ülke ve genel sekreterden oluşan icra komitesi toplanıyor. Mısır’da yaşananların “olağanüstü” bir durum olduğu konusunda tüm dünya birleştiğine göre İİT neden toplanıp konuyu ele almıyor? Bu soruya İhsanoğlu dün Twitter’dan yaptığı uzun bir açıklamayla çok net yanıt verdi: Ankara bile bile eleştiriyor Türkiye çağrı bile yapmamış İİT olağanüstü toplanabilir “İİT sadece genel sekreter demek değildir. Her şeyden önce üye ülkelerin ortaklaşa belirledikleri politikaların sonucu olarak İİT tavrı ortaya çıkar. Müşterek bir karar olmadığı sürece açıklama yapmak için devletlerin konsensüsünü ve mekanizmaların harekete geçirilmesini beklemem lazım. Teşkilatımızda şu ana kadar hiçbir devlet resmen bir talepte bulunmamıştır. Talep üzerine toplandığımız zaman mutabakat hâsıl Camiye sığınmanın anlamı Mısır’da darbe yönetiminin kanlı müdahalesi sonrası güvenlik güçlerinden kaçanlar çareyi camilere sığınmakta buldu. Televizyonlardan o üzücü görüntüleri izlerken ister istemez Türkiye’de tartışması bitmeyen Gezi olaylarını anımsadık. İstanbul’da da eylemciler polisin gazından, copundan ve plastik mermisinden kaçarken çareyi Bezmiâlem Valide Sultan Camisi’ne sığınmakta bulmuştu. Maalesef iktidar çevreleri o günlerde o gençlere demediklerini bırakmamıştı. Ne “Camiye ayakkabılarıyla girdikleri” kaldı, ne “içki içmeleri ve bira şişeleri”. Sırf onlar camiye girdi diye caminin müezzininin defalarca ifadesi alındı. İstanbul’un ardından Kahire’deki feci görüntülerden çıkardığımız sonuç şu: Çoğunluğun Müslüman olduğu ülkelerde, yönetimin baskı ve zulmü karşısında, sivil halk doğal bir refleks olarak camileri canlarını kurtaracak bir sığınak olarak görüyor. Keşke herkes bunu böyle görebilse... Ankara’nın 3 şartı Eylül ayında yapılması planlanan Uluslararası Kürt Konferansı’nın kırmızı çizgileri sınırlara saygı, uluslararası hukuka bağlılık ve terörizmin kınanması olarak belirlendi HAVALİMANINDA EYLEM DUYGU GÜVENÇ Kaçırılan arkadaşları için uçaktan indi ÖZCAN YAŞAR Türk Hava Yolları’nın (THY), İstanbulBeyrut seferini yapacak olan uçağın kaptan pilotu Y.Ö, meslek arkadaşlarının kaçırılmasını protesto etmek için uçmadı. Kalkış öncesi yolculara Türkçe ve İngilizce bir anons yapan ve kaçırılma olayını protesto eden kaptan pilot B.G. uçaktan indi. THY yetkilileri, kaptan pilot B.G. hakkında soruşturma başlatılacağını, soruşturma kapsamındaki bilgiler doğrultusunda pilot hakkında işlem yapılacağını bildirdi. Atatürk Havalimanı ilginç bir protesto eylemine sahne oldu. THY kaptan pilotu B.G, İstanbulBeyrut seferi için ekip arkadaşlarıyla birlikte kokpitteki yerini aldı. Uçağın kalkış hazırlıkları sürerken, kaptan pilot B.G, yolculara yaptığı anonsta Beyrut’ta bir süre önce 2 arkadaşının kaçırılmasını protesto eden Türkçe ve İngilizce bir anons yaptı. Pilotun bu anonsu, uçaktaki bazı yolcular tarafından da alkışlandı. Ancak bu anonstan hemen sonra Pilot B.G, protestosunu değişik bir boyuta taşıdı ve uçmayacağını belirterek uçaktan indi. THY uçağı, Atatürk Havalimanı’nda uluslararası kural gereği nöbette olan başka bir pilot tarafından 151 yolcusuyla Beyrut’a havalandı. THY yetkilileri, kaptan pilot B.G. hakkında soruşturma başlatılacağını, soruşturma kapsamındaki bilgiler doğrultusunda pilot hakkında işlem yapılacağını bildirdi. Kendilerini “İmam Rıza’nın Ziyaretçileri” olarak adlandıran bir grup, 9 Ağustos’ta Beyrut’ta 2 Türk pilotunu kaçırmış ve Türk pilotlara karşılık Suriye’de rehin tutulan 9 Lübnanlının serbest bırakılması talebinde bulunmuştu. ANKARA Eylül ayında yapılması planlanan Kürt Ulusal Konferansı için Ankara şartlarını taraflara iletti. Türkiye’ye henüz resmi davet ise gelmedi. Ankara, konferansın hazırlık toplantısının sonucuna göre tavır alacak. Ankara’nın konferans ile ilgili 3 şartı ise şöyle: “Bölge ülkelerinin sınırlarına saygı gösterilmesi, uluslararası hukuka bağlılık ve terörizmin ve şiddetin kınanması.” 2 yıldır sürekli ertelenen konferansın eninde sonunda gerçekleşmesini bekleyen Ankara konferansa yönelik tutumunu da hazırlanan sonuç bildirgesine göre belirleyecek. Ankara’nın isteği PKK’nin bu konferansla terörü artık dışlaması ve çözüm sürecinde yeni bir adım atması. Kürt kaynaklara göre konferansın 1517 Eylül tarihlerinde yapılması beklenirken, Konferans Hazırlık Komitesi’nin henüz toplanmadığı öğrenildi. Bu da Ankara’da konferansın bir kez daha ertelenebileceği yorumlarına neden oldu. Konferansın katılımcıları konusunda da, Ankara’nın hassasiyetlerinin sonuç bildirgesine göre şekilleneceği öğrenildi. Konferansa Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi PKK’lilerin katılması konusunda Ankara “kırmızı çizgi” çekmek istemiyor. Türkiye’nin 3 beklentisinin karşılanması halinde, bunun PKK için de bir dönüşüm olacağına işaret eden yetkili, “Eğer terörü kınayarak oraya giderse bu yeni bir başlangıç da olabilir. Bu PKK’nin tekrar şiddete başvurmayacağı taahhüdü olabilir” değerlendirmesini yaptı. Konferansa yönelik hazırlıkları takip eden ve adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili ise “PKK’den kimlerin katılacağı önemli. Türkiye’nin belli rezervleri olacaktır. Ama bu PKK’deki yeni görev değişikliklerinin ardından ele alınmalı” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin konferansa bakış açısının çözüm süreciyle paralel olduğuna işaret edilirken bunun Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ve PYD lideri Salih Müslim ile de paylaşıldığı belirtildi. Konferansa hazırlık çalışmaları sürerken Dışişleri Bakanlığı’na resmi bir davet gelmedi. Diplomatik kaynaklar, davetin gelmesi halinde katılımın değerlendirileceğine ancak henüz bir kararın alınmadığına işaret ederek “Daha ne zaman yapılacağı net değil. Kaçıncı defa ertelendi. Kendi içinde hazırlıklarını tamamlamadan bir davet gönderilmesini beklemiyoruz” dedi. Türkiye’ye resmi davet ulaşmamasına karşın basında yer alan haberlerde AKP’li vekiller İhsan Arslan ve Dengir Mir Fırat ile CHP’li Sezgin Tanrıkulu’na davetiye gönderildiği yer almıştı. KesK üyelerine müdahale HATAY (Cumhuriyet) Antakya’da toplu iş sözleşmesi sürecini protesto için izinsiz yürüyüş yapmak isteyen Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyelerine polis müdahale etti. Maksim Kavşağı’nda toplanan KESK’e bağlı sendikalara üye grup, ellerinde pankart ve dövizle Armutlu Mahallesi Uğur Mumcu Alanı’na yürümek istedi. Polisin yürüyüşe izin vermemesi üzerine grup, Harbiye Caddesi’nde bir süre oturma eylemi yaptı. Basın açıklaması yapmak isteyen gruba polis biber gazı ile müdahale etti. Komisyonu üyeleri Muğla Milletvekili Prof. Nurettin Demir, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in hazırladığı rapor, nasıl bir sürecin içinden geçtiğimizi çok iyi özetliyor. Zaten raporun adı durumu anlatmaya yetiyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, rapora yazdığı önsözde sorunu ve çözümü şöyle tarif ediyor: “Hukuk o kadar zorlandı ki, meslektaşlarımızın, yaptıkları haberlerle ‘hükümeti yıpratmaya çalıştığı’ ileri sürüldü; terör örgütlerinin amacının da hükümeti silah yoluyla devirmek olduğuna işaret edilerek gazetecilerin yaptıkları ‘hükümeti’ yıpratıcı haberlerle ‘terör örgütünün amacına hizmet ettiği’ iddia edildi. Cezaevindeki gazeteciler hakkındaki tüm iddianamelerdeki temel kurgu budur! Türkiye’nin bu utanç tablosundan kurtulabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın o tablosunda yer alan Türk Ceza Kanunu hükümleri değiştirilmeli, Terörle Mücadele Kanunu tamamen yürürlükten kaldırılmalı, özel yetkili mahkemeler ya da terör mahkemeleri lağvedilmelidir... Görev parlamentonundur.” İpekçi’nin altını çizdiği bu gerçekler şunu gösteriyor: Türkiye’de terörle mücadele terörü yaşanıyor! HHH Bu mücadeleden payını alan gazetecilerin hapse atılması sadece bu kişilerin ya da mesleğin sorunu değildir, tüm ülkenin sorunudur. Çünkü gazetecilik mesleğinin böyle bir tehdit altında olması, tüm toplumun haber alma hakkının kısıtlanması demektir. Prof. Demir, Ağbaba ve Özel cezaevlerinin koşullarından davaların haksızlıklarına kadar hukukhakadalet sorununun bütün boyutlarıyla ilgilendiler. Bütün mahpuslardan istedikleri gibi bizden de bilgi istedikleri için çalışmalarına tanıklık ettik. Böylesi konularda herkesin fikri vardır ama büyük çoğunluğun bilgisi yoktur. Hazırlanan rapor hapisteki gazeteciler gerçeğinin hem anlaşılması hem de tarihe not düşülmesi açısından önem taşıyor. Türkiye’de özgürlük ve demokrasi devrimi gerçekleştirildiğinde o günün kuşakları, bu rapora inanamayacaklar, elde ettikleri kazanımların önemini daha iyi kavrayacaklar. Rapor her şeyden önce ideolojik değil. İnsani bir içerik taşıyor. 6 ay boyunca 17 cezaevini ziyaret eden milletvekilleri, KCK, Ergenekon, Balyoz, İBDAC, Devrimci Karargâh davaları başta olmak üzere yargılanan bütün gazetecileri rapor kapsamına almışlar. Ulaştıkları sonucu da şöyle ifade ediyorlar: “Görüştüğümüz gazeteciler arasında ne tecavüzcü ne hırsız ne çete mensubu ne de eli silahlı terörist gördük... Cezaevinde tutulan, gazetecilik mesleğinin kendisidir.” HHH Kayıtlara göre 12 Eylül döneminde tutuklanan gazeteci sayısı 31’di. Bugün rakamlar sürekli değişiyor ama CHP raporunun kamuoyuna duyurulduğu 23 Temmuz’da 64 gazeteci hapisteydi, 123 gazeteci de tutuksuz yargılanıyordu. Hükümet bu tür rakamları sürekli yalanlıyor, Türkiye’nin son 10 yılda özgürlükler alanında çok yol aldığını iddia ediyor. Asıl yalanın bu olduğunu ortaya koymak için Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün yıllık sıralamalarına bakmak yeterlidir. Bu listede Türkiye’nin yeri 2005 yılında 98. basamaktı. 179 ülkenin basın özgürlüğü konusundaki yerini gösteren bu listede 2005 sonrasındaki yerimiz adım adım geriledi. 2006’da 100., 2007’de 101., 2008’de 103., 2009’da 123., 2010’da 138., 2012’de 148., 2013’te ise 154. sırada yer aldık. Türkiye’nin istikrarlı bir ülke olduğu doğru; hiç şaşmadan, adım adım geriliyoruz! Sürpriz zirveye erteleme kararı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Mısır gündemiyle Tarabya Köşkü’nde yapılacağı duyurulan zirve, programlarında son dakikadaki değişiklik nedeniyle haftaya kaldı. Görüşmenin Ankara’da perşembe günü olağan devlet gününde gerçekleşmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından saati 14.00 olarak duyurulan Mısır Zirvesi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmenin ardından son anda iptal edildi. Toplantıya katılmak için Azerbaycan dönüşü İstanbul’da kalan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da son dakika iptali nedeniyle Tarabya Köşkü’ne gittiği öne sürüldü. Başbakan Erdoğan görüşme öncesinde Kısıklı’daki evinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la bir araya geldi. Bu sürpriz görüşmenin kaçta başladığı ve ne kadar sürdüğü öğrenilemedi. Saat 14.00’e yaklaşırken Erdoğan’ın Kısıklı’dan Tarabya Köşkü’ne giderken kullanacağı yollarda güvenlik önlemleri alındı. Ancak saat 14.10’da ekiplere bir telsiz anonsuyla normale dönmeleri söylendi. MİT Müsteşarı Fidan’ın Erdoğan’ın evinden ayrılmasının ardından Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmek için evinden çıkmadı. Cumhurbaşkanlığı’ndan bir görevli de basın mensuplarına, görüşmenin perşembe günü Ankara’da yapılacağını duyurdu. HDK’de prosedür kongresi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın yerel seçimlerde Batı’da kullanılacak parti olarak işaret ettiği iddia edilen Halkın Demokratik Partisi’nin 1. Olağan Kongresi Ankara’da toplandı. BDP kulislerinde HDK Genel Başkanlığı için Ertuğrul Kürkçü’nün ismi geçmişti. Ancak kongrede, beklenen genel başkan değişikliği yaşanmadı. Yasal prosedür gereği, yerel seçimlere girebilmek için toplandığı belirtilen kongrede Yavuz Önün tekrar genel başkan oldu. Partinin tüm bileşenleri içindeki tartışmaların ve örgütlenme çalışmalarının tamamlanmasının ardından genel başkan değişikilğinin yapılması için ekim ayında olağanüstü kongrenin toplanacağı belirtildi. Ankara’ya davet gelmedi Zanlıların ailelerinden protesto Dış Haberler Servisi Suriye’nin Azaz bölgesinde kaçırılan Lübnanlıların aileleri, 2 Türk pilotunun kaçırılmasıyla ilgili oldukları gerekçesiyle gözaltına alınan yakınlarının serbest bırakılması için oturma eylemi başlattı. Başkent Beyrut’ta yakınları olan 3 kişinin serbest bırakılmasını isteyen aileleri, Lübnan İç Güvenlik Güçleri binası önünde süresiz oturma eylemi başlattıklarını açıkladılar. Lübnan güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, soruşturma çerçevesinde gözaltına alınanlar adli makamlara teslim edildi. Oturma eylemine katılan aileler ise gözaltı işleminin keyfi olduğunu ve herhangi bir delile dayanmadığını ileri sürdü. Yüksek Şii İslam Konseyi’nden Şeyh Abbas Zugeyb de gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını istedi. Zugeyb, Azaz’da kaçırılanların ailelerine mensup bazı kişilerin gözaltına alınmasını “saçmalık” olarak nitelendirerek, “Azaz’da kaçırılanların aileleri kurbandır, suçlu değil” dedi. Zugeyb, Türk pilotların kaçırılmasından sorumlu tutulmuştu. Lübnan’dan İran’a giden 11 Lübnanlı, geçen yıl İmam Ali Rıza’nın türbesini ziyaretlerinin ardından karayoluyla ülkelerine dönerken Suriye’nin Azaz bölgesinde kaçırılmıştı. Kaçırılanlardan 2’si daha sonra Türkiye’nin arabuluculuğu sonucu serbest bırakılmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle