26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2013 PAZARTESİ 4 HABERLER Tutuklu ve hükümlülerin yaşam haklarının çalındığı belirtilerek ‘Koşullar düzeltilmeli’ denildi Cezaevinde zulüm var EMNİYET’İN GÖREVLERİNE TIRPAN u Avukatlar, cezaevlerinde bulunan Toplumsal Güç Kayması... “Toplumsal güç”, bir toplumun hareket eksenidir. Toplumlar “toplumsal güç” odaklarına yakın dururlar, “toplumsal güç araçları”na uygun olma eğilimi taşırlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923 yılından başlayan sürecinde “toplumsal güç kaymaları” yaşandı. Mustafa Kemal Atatürk’ün varlığında Türkiye Cumhuriyeti’nin “toplumsal güç odağı” liderin kendisi ve yakın kadrosuydu. Araçlar, eğitim sistemiydi, siyasal partiydi, Büyük Millet Meclisi, ordu, yargı, yönetim kadrolarının çalışmalarıydı. Önemli “toplumsal güç eksenleri”; laiklikti, bağımsızlıktı, çağdaş uygarlık hedefiydi, kadınerkek eşitliğiydi, köylünün kalkınmasıydı, endüstrileşmeydi. Ekonomi karma ekonomi ilkesine dayalıydı. Bu eksenlere bağlı olarak laik eğitim, kızerkek eşitliğine dayalı okullar, Köy Enstitüleri, Halkevleri, Batı müziği konservatuvarları, endüstri hamleleri hayata geçirildi. Atatürk’ün aramızdan ayrılmasının ardından yaşanan II. Dünya Savaşı ve İnönü dönemi bir duraksama yarattı. Savaş sonrası çokpartili düzene geçiş, Demokrat Parti ile “toplumsal güç kayması”nı başlattı. İlk ödün laiklikten verildi, dinsel motifler politikaya sokuldu, ikinci ödün bağımsızlık üzerinden verildi, ABD politikası eksenine girildi. Köy Enstitüleri kapatıldı. Kentlere akın başladı, çarpık kentleşme ile köyler arka plana atıldı. Kentler kimliksiz yerleşim alanlarına dönüştü. Artık politik alana dinsel temaları kullanan laik görünümlü sağ egemendi. Adalet Partisi, ANAP hep bu “toplumsal güç kayması”nın sonuçlarıdır. Sağ politikanın yetersiz kalıp gücünü kaybettiği zamanlarda askeri darbeler devreye girdi. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri hep sağ politikaları zorla sürdürme hamleleridir ve arkasında ABD politikaları olmuştur. Adalet ve Kalkınma Partisi, din kaynaklı bir parti olarak Amerikan politikalarının yanında hareket etme taahhüdü ile iktidara geldi ve bu seçimine sadık kaldı. Bugünkü durum da budur. AKP hem Ortadoğu’da ABD planlarının yardımcısı hem de öteki İslam ülkelerindeki Amerikan karşıtı politikaları etkileme aracı olarak hizmet vermektedir. ABD’nin Türkiye’yi “model ülke” olarak göstermesinin nedeni de budur. AKP yönetiminde Türkiye hem “Ilımlı İslam ülkesi” olarak radikal İslama karşı çıkarılmakta hem de “ABD yanlısı İslam” örneği olmaktadır. AKP ayrıca İslamın kapitalist sistemle tam uyuşmasının da örneği olmaktadır. Böylece, AKP iktidarında Türkiye’nin “toplumsal güç kayması” süreci büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Laikliğin yerini din esaslı yaşam biçimi almaktadır. Bağımsızlığın yerini ABD politikalarına tam bağımlılık almıştır. Serbest pazar ekonomisiyle, kapitalist sistemle bütünleşme sağlanmıştır. Bağımsız dış politika, yerini ABD bağımlısı dış politikaya terk etmiştir. Çağdaş uygarlık hedefi, “Yeni Osmanlı olma hedefi” ile yer değiştirmiştir. Ülke, ABD ve AB politikalarına uygun olarak bölünme sürecine sürüklenmiş, Kürdistan kurulması yolunda kalıcı adımlar atılmıştır. “Toplumsal güç kayması” kaygı verici boyutları da aşmıştır. Güç odakları, güç araçları değişmiş, güç eksenleri bütünüyle değiştirilmiştir. Her şey artık bu yeni modelde gelişmeye zorlanmaktadır. Ama toplumsal süreç de fizik olgular gibi işler: Etki ne kadar güçlüyse tepki de o kadar güçlü olur. Günün konusu ise bu tepkinin nasıl temsil edileceği, nasıl harekete geçirileceğidir. Çözülmesi gereken düğüm budur… mahkumların koşullarının yetersiz ve insan onuruna aykırı olduğunu ifade etti. Siyasi kurumları izleme yetkisi devredilecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanlığı, polisin, basın, siyasi parti ve sendikalara ilişkin bazı görevlerinin başka kurumlara devredilmesinin yolunu açan yeni bir çalışma başlattı. Hizmet kalitesini artırma ve hizmeti hızlandırma amacıyla başlatılan çalışmayla devletin, resmi işlerde tüzel kuruluş ve vatandaştan istediği belge miktarının azaltılması hedefleniyor. İçişleri Bakanı Muammer Güler’in talimatıyla başlatılan çalışmayla, güvenlik gerekçesiyle, sıkıyönetim dönemlerinden beri polis tarafından yürütülen bazı görevlerin, vatandaşa daha iyi hizmet götürülmesi amacıyla sivil kurumlar tarafından yapılması amaçlanıyor. Uygulamanın hayata geçirilmesiyle, polisin asayiş hizmeti dışında aldığı bütün görevler kaldırılacak. Böylece, polisin asli işi asayiş hizmetlerinde görevlendirilmesiyle tasarruf sağlanacak. Yeni uygulamayla, merkezde Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığı’na, illerde ise güvenlik şubesi müdürlüklerine bağlı çalışan basın yayın büro amirlikleri ve basın izleme büroları kapatılacak. Polisin basını izleme gibi bir görevi bulunmayacak. Polis, basın aracılığıyla işlenen suçlarla ilgili gerekli bilgi ve belgeyi savcının izniyle RTÜK’ten temin edecek. İstanbul Haber Servisi Cezaevlerinde, tutuklu ve hükümlülerin birçok hakkı ihlal ediliyor. Yaşanan hak ihlallerinin başında ise sağlık, yaşam, havalandırma, ısınma ve fiziki koşullardan doğan hak gaspları yer alıyor. İzmir 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan Sadık Çelik, sağlık taraması gerekçesiyle sohbet haklarının gasp edildiğini, doktorların yalnızca 2 gün öğleden sonra ve yarım mesai çalıştığını belirterek “CHP milletvekilleri Veli Ağbaba ve Melda Onur’a yazdığımız mektuplar engellendi” dedi. Avukat Kaya Kartal da cezaevlerinin zulüm üretir hale geldiğini söyledi. Gazetemize yazdığı mektupta acil durumlarda tedavi haklarının engellendiğini belirten Sadık Çelik, “Acil sevkler ancak ısrar sonucu birkaç gün sonra yapılıyor. Acil yapılmamışsa hastaneye ne zaman götürüleceğimiz belli olmuyor” dedi. Haziran boyunca yazdıkları birçok mektubun “sakıncalı” gerekçesiyle engellendiğini vurgulayan Çelik, “Milletvekili Ağbaba’ya göndermek istediğimiz mektup Cezaevleri Tüzüğü’nün 913. maddesi gerekçesiyle engellendi. Nihat Behram ve Mehmet Emin Kamaz’a yollamak istediğimiz karikatürlerde de Recep Tayyip Erdoğan olduğu için ‘yapılan çizimler, kamu görevlilerine hakaret niteliğinde’ gerekçesiyle engellendi” diye konuştu. Milletvekili Melda Onur’a yollamak istediği faksın “işkenceyi teşhir eden karikatür” gerekçesiyle engellendiğini dile getiren Çelik, “Ümit Çobanoğlu’nun mektubunda Taksim’de halka yönelik saldırılarla ilgili karikatür çizimleri vardı. Bu çizimler kamu görevlilerine hakaret ve küçük düşürücü olduğu kanaati oluşturmuş” dedi. Çelik, savcı Fatih Mehmet Öztürk’ün onunla konuşmaya giden tutuklu ve hükümlüleri “kapa çeneni” diyerek kovduğunu dile getirerek özetle şunları söyledi: “2021 Haziran’da sağlık taraması gerekçesiyle sohbet hakkımız gasp edildi. Aylık açık görüşler bahaneler Keyfi yasaklara son verin İstanbul Haber Servisi Tecrite Karşı Mücadele Platformu (TKMP) üyeleri yaptıkları basın açıklamasıyla cezaevlerinde ağustos ayında yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı. Buna göre kitap yasağından çıplak aramaya kadar birçok hak ihlali yaşandı. Dün akşam saatlerinde Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelip, “Hapishanelerde tecrit işkencesine son. Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartı açan TKMP üyeleri “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” sloganları attı. Açıklama yapan Cengiz Karaca, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan ağır kanser hastası Kemal Avcı’nın derhal serbest bırakılmasını istedi. Hapishanelerde 230’u ağır toplam 411 hasta tutuklu bulunduğunu belirten Karaca, çıplak arama ve tacize son verilmesini istedi. Karaca, Sincan Kadın Hapishanesi’nde sohbet hakkının gasp edildiğini, yayınların keyfi olarak 2 hafta bekletildiğini de kaydetti. Çıplak arama le iptal ediliyor. Sohbete çıkarken yanımıza dergi, kitap, yiyecek, bağlama almamıza izin verilmiyor. Fotoğraf çektirilmiyor. Doktorlar sadece 2 gün yarım mesai geliyor. Hapishaneye girişte çıplak arama işkencesi sürüyor.” İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder) İstanbul Şubesi Başkan Yardımcısı avukat Kaya Kartal da, tek kişilik hücrelerin fiziki koşullarının son derece kötü olduğunu kaydederek “Mahkumlarda bağır Toprağa basamıyorlar sak ve solunum yolları hastalıkları, sağlıksız ve gayri insani koşulların sonucu” dedi. Tutuklu ve hükümlülerin yıllarca ayağını toprağa basamadıklarını vurgulayan Kartal, “Bu ne kadar insani bir durumdur? Mahkumlar hep betonla ve demirle yüz yüze bırakılıyorlar” ifadelerini kullandı. Kartal, gün içerisinde hücrenin içine neredeyse hiç güneş girmediğini, mahkum ve tutsakların sağlıklı yaşam haklarının ihlal edildiğine dikkat çekerek “Hücrelerdeki havasızlık problemi astım, nefes darlığı, akciğer yetmezliği gibi hastalıklara zemin hazırlıyor” diye konuştu. ‘Hasta tutuklular serbest bırakılsın’ Fotoğraf: ALİ AÇAR İstanbul Haber Servisi Bağımsızlık ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAD), Metris Cezaevi önünde yaptığı gösteriyle hasta tutukluların serbest bırakılmasını istedi. Metris Cezaevi önünde dün öğlen saatlerinde bir araya gelerek “Cezaevlerinde ölümlere son. Hasta tutsaklara özgürlük”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” yazılı pankart taşıyan BDP ve TUAD’lılar, “İçeride, dışarıda hücreleri parçala”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”,“Kürtlere statü, Öcalan’a özgürlük” sloganları attı. Burada konuşan BDP İstanbul İl Eşbaşkanı Emrullah Birgül, dünyanın çeşitli yerlerinde yürütülen siyasi konulardaki müzakere süreçlerinde siyasi tutukluların serbest bırakıldığını söyledi. Kürt sorununun çözümü konusunda yürütülen müzakere sürecinin selameti için hasta siyasi tutukluların serbest bırakılmasının önemli olduğunu vurgulayan Birgül, “Hükümetin müzakere sürecinin selameti açısından başta Abdullah Öcalan olmak üzere hasta tutukluların sağlık koşullarını düzeltmesi gerekir. Bu hasta tutuklulardan birçoğu artık son günlerini yaşamaktadır. En azından hükümet bu son günlerinde bu hasta tutukluların aileleri ile birlikte vakit geçirmesi için adım atmalıdır. BDP olarak bu sürecin takipçisi olacağız ve mücadelemizi bu yönde sürdüreceğiz” dedi. TUAD Başkanı Recep Belek de AKP’nin sürecin durmaması için gerekli adımları atması gerektiğini vurgulayarak “Ağır tecrit altında olan hasta tutuklular derhal serbest bırakılmalı. Bu hasta tutukluların serbest bırakılması siyasi bir mesele değil, vicdani bir durumdur” diye konuştu. Açıklamanın ardından bir süre daha slogan atan grup dağıldı. Polis partilerden elini çekiyor Uygulamayla, Emniyet’teki siyasi parti büroları kapatılacak. Güvenlik güçlerinin siyasi parti ve sendikalarla ilgili görevleri, valiliklerdeki hukuk işleri başkanlığına devredilecek. Polisin, siyasi parti ve sendikaların açık alanda yapacağı mitinglerde, güvenlik önlemi alma dışında herhangi bir görevi bulunmayacak. Kanun gereği, siyasi partiler, adı, genel merkez adresi, kurucuların adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, öğrenim durumları, nüfus kayıt örnekleri, adli sicil belgeleri ve kurucu olabilme şartlarını taşıdıklarını belirten imzalı beyannamelerle kurucular tarafından imzalanmış parti tüzüğü ve programını Emniyet Genel Müdürlüğü aracılığıyla İçişleri Bakanlığı’na bildirerek tüzelkişilik kazanıyor. Partilerin il yönetimi de yönetim kurulu çizelgesini, kimlik fotokopilerini, suça karışmadıklarına dair savcılık yazısını ve ikametgâh il muhabirlerini polise bildiriyor. Yeni uygulamayla siyasi parti ve sendikalarla ilgili işler Ankara’da İçişleri Bakanlığı, illerde ise valiliklerce yürütülecek. Parti ve sendikalar, polise herhangi bir bildirimde bulunmayacak. Partilerin, polise parti tüzüğü ve programı gönderme zorunluluğu ortadan kalkacak. Uygulama yaşama geçerse pasaportlar, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nce verilecek. Araç ruhsatları da sıfır araçlar için satın alındığı bayiden, ikinci el araç için satışın yapıldığı noterden verilecek. Kulislerde yoğun bir şekilde yerel seçimlere dönük aday adaylığı tartışılıyor CHP’de arayış sürüyor AYŞE SAYIN ‘Derhal serbest bırakılsınlar’ ANKARA Yerel seçimlerde aday adaylığı için “geri sayım”ın başladığı CHP’de, Ankara Büyükşehir Belediyesi başkan adaylığı için arayışlar sürerken parti içindeki bir grup Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın adını seslendiriyor. Yerel seçimlere dönük aday adaylığı kulislerinin yoğunlaştığı CHP’de, en kritik yerlerden birisini Ankara oluşturuyor. CHP yönetiminde, Ankara konusunda, “partili” adaydan çok, “seçimi kazandıracak” aday gösterilmesi, bu nedenle de “sağ seçmene” de sıcak gelecek isim arayışı ön plana çıkmış durumda. MHP’den yeniden büyükşehire aday adayı olan eski Beypazarı Mansur Yavaş’ın isminin bir süre önce kulislerde dolaşması da bu arayışın yansıması olarak görülüyor. Parti yönetimi, MHP’den aday adaylığını açıklayan Yavaş seçeneğini eledi. CHP’de özellikle bir grup ise CHP kimliği ile ön plana çıkmış isimleri aday gösterilmesini savunuyor. Sağ seçmene sıcak gelen bir ismin bu kez CHP seçmeninde tepkiye yol açacağını savunan bazı milletvekili ve parti yöneticilerinin, ön plana çıkardığı isim ise eski grup başkanvekili ve Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan. Özellikle CHP içindeki “ulusalcı” milletvekilleri ve partililer Tarhan’ın adaylığını istiyor. Ancak, grup başkanvekilliği seçimi sürecinde parti yönetiminin kendisine sahip çıkmaması nedeniyle “kırgın” olduğu belirtilen Tarhan’ın şimdiye kadar böyle bir talebi seslendirmediğine de dikkat çekiliyor. Öte yandan CHP’de metropol ilçelerde de aday adaylığı kulisleri yoğunlaştı. En yoğun talebin olduğu Çankaya’ya aday adayı olan isimler arasında eski Ürgüp Belediye Başkanı Bekir Ödemiş ile CHP PM üyesi ve eski DSP Milletvekili de olan Faruk Demir de yer aldı. Yenimahalle’de mevcut Başkan Fethi Yaşar’ın yerini koruyacağı kulislerde dile getirilirken Etimesgut’ta İlçe Başkanı Mehmet Yula, Mamak’ta eski Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır aday olurken Gölbaşı’na eski Belediye Başkanı Erdal Eren’in adaylığı kesinleşmedi. CHP’nin iddialı olmadığı, daha muhafazakâr yapıdaki Keçiören için ise CHP’nin ilahiyat kökenli PM üyesi Muhammet Çakmak’ın adı geçiyor. CHP’nin milletvekili çıkaramadığı illerden Bolu’da, seçime dönük çalışmalara gecen yıldan başlayan İnşaat Mühendisi Cahit Çıngı, adaylığını açıklayan ilk isim oldu. Ürgüp’ten Çankaya’ya... n Haber Merkezi Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı Atilla Sertel, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu ve Medya Derneği, Mısır’da Anadolu Ajansı Muhabiri Hiba Zekeriya ve TRT muhabiri Metin Turan’ın gözaltına alınmasını kınadı. Sertel, Zekeriya’nın serbest bırakılmasının sevindirici olduğunu belirtti, TRT muhabiri Metin Turan’ın da bir an önce serbest bırakılmasını istedi. Sertel, “Turan’ın serbest bırakılması için başta Türk Dışişleri Bakanlığı ve Kahire Büyükelçiliği olmak üzere tüm yetkililer girişimlerini hızlandırmalıdır” dedi. TGC Yönetim Kurulu ve Medya Derneği de yaptığı açıklamada Zekeriya ve Turan’ın gözaltına alınmasını kınadı. nANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da Mısır’da yaşanan olayları ÖzgürDer’in çağrısıyla protesto eden yaklaşık 1000 kişi, İhvan’a destek vermek için her gün 18.0022.00 saatleri arasında Abdi İpekçi Parkı’nda buluşarak “Siz Mısır’daki ihvan mensuplarını şehit ederseniz, hepimiz ihvan olmaya hazırız” mesajını dünyaya duyuracaklarını açıkladı. Hacı Bayram Camisi’nde sabah namazının ardından, kadın erkek genç yaşlı bin civarında kişi, avluda toplanarak Mısır’da darbe karşıtı göstericilere destek verdi. ÖzgürDer’den ‘Mısır’ çağrısı Bir grup, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın adını seslendiriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle