25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 AĞUSTOS 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Hüküm yasaya aykırı ‘Hukuksuzluk ilahi komediye dönüştü’ Ayşe Tuncel Eğitim Sen’li Öğretmen Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi Cumhuriyet’ten ‘saldırı davası’ sanıklarının serbest bırakılmasına itiraz: Merhaba... Size Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’nden yazıyorum. 19 Şubat tarihinde evleri basılarak gözaltına alınan ve tutuklanan kamu emekçilerinden biriyim. Yaklaşık altı aydır hâlâ hazırlanamayan iddianamelerimizle ne için tutuklandığımızı bilmeden tutuklu bulunmaktayız. Bize yönelik iddialar tecavüz, uyuşturucu, darp, zimmete para geçirme, dolandırıcılık ya da çetecilikten çok daha ağır ve zararlı görüldüğü içindir ki, bu suçlarla suçlanan kamu görevlileri tutuksuz yargılanırken biz altı aydır öğrencilerimizden ve ailemizden ayrı tutuluyoruz. Yaşadığımız hukuksuzluk yetmezmiş gibi ayda bir “tutuk incelemesi” adıyla yapılan uygulama tamamen göstermelik bir usulle yapılıp, sanal bir komedi halini almaktadır. Ülkemizde artık hukuksuzluklarla karşılaşmak kimseyi şaşırtmıyor. En son Gezi Parkı Direnişi’nde birçok örneğini halkımız bizzat yaşadı ve gördü. “Her ölümlü bir gün ölümü tadacaktır” özdeyişinin “Her solcu bir gün hapishanede yatacaktır” gerçeğiyle değiştirildiği, hatta artık solcu bile olmaya gerek olmadan AKP karşıtı olan her kesimi kapsadığı bir süreçteyiz. Bizler de bu süreçten payımıza düşeni alsak da hâlâ ayda bir yapılan sanal oturumlarla hukuksuzluğun ilahi komediye dönüşümüne tanık olmaktayız. Uzun tutukluluğun mağduriyetini ortadan kaldırmak için en geç ayda bir olmak üzere “tutuk inceleme” adı altında tutukluluğun durumu gözden geçirilip, tekrar karar verilir. Normalde mahkemeye götürülüp nöbetçi hâkim karşısında duruşmalı olarak yapılması gerektiği, AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 6. maddesi ve anayasanın 36. maddesine göre adil yargılama hakkı çerçevesinde güvence altına almış olmasına rağmen, bizde sanal bir ortamda yapılmaktadır. Şöyle ki, hukukun temel kurallarında olan “yüz yüzelik ilkesini uygulamayıp, bu inceleme hapishanede, kapısında depo yazan küçük karanlık bir odaya kurulmuş 17 inç” bir ekran karşısında, kurulan ses düzeneği ile, yanınızda oturan gardiyan eşliğinde, ekranda görülen küçücük noktaların hangisinin hâkim olduğunu seçmeye çalışırken gerçekleşiyor. Hâkimin malum, savcının hakkımızdaki isteklerini okuması ve söylemek istediğimiz bir şey olup olmadığını sorması üzerine olayın vahametine gülmekten başka bir şey yapamıyoruz. Mahkeme ile hapishane arası normal şartlarda sadece yarım saat uzaklıkta olmasına rağmen bizi mahkemeye götürmeyip yüz yüze yargılama ilkesi uygulanmadığı gibi, adil yargılamanın diğer bir önemli sacayağı olan her türlü yargılamalarda savunman (avukat) bulundurma hakkımızı kullanmak amacıyla verdiğimiz dilekçeler ise CMK’nin 108/1 maddesi gereğince “şüpheli” veya müdafii dinlenilmez suretiyle karar verilir hükmü gereğince reddediliyor. Yani mahkemeye götürülmediğimiz gibi avukatımız olmadan sanal âlemde sonucu zaten belli olan bir hükümle yargılanıyoruz. Bir zamanlar mahkemelerin dar koridorları arasında hapsedilen “adalet” anlayışı artık dar koridorlara bile ulaşamadan hapishaneden bir ekran yardımıyla uygulanıyor. Bu oyunu reddettiğimizi, bu sanal duruşmalara katılmayacağımızı bildirdiğimizde ise zaten dostlar alışverişte görsün anlayışıyla yapıldığını kanıtlayan kararla “Bahsi geçen şüphelilerin beyanlarının tespit edilememiş olması, karar verebilmek için bir eksiklik olarak görülmemiştir” denilerek kendilerinin çalıp kendilerinin oynadığı bir hukuk sisteminde bizlere figüran olma rolünün yüklendiği anlaşılıyor. Tüm bu yaşadıklarımız kapsamında savunma hakkımız sanal bir âlemde sanal gerçekliklerle sanallaşmış durumda. Gezi Direnişi sırasında iktidarı rahatsız ettiği için interneti sınırlamaktan bahsedenler, söz konusu bizler olunca hukuku bile sanallaştırmada sakınca görmüyorlar. ABD’den ithal ettikleri bu uygulamalarla, hukuken adil yargılama hakkımızı yok sayıp, yıllarca duvarların ardını bile yasak etmek isteseler de, biz her yerde, her yolla, her zaman mücadeleye devam edeceğiz. Sizin gibi duyarlı, demokrat düşüncelere sahip aydınlarımızdan sesimize ses katmanızı istiyoruz. Bir an önce dosyalarımızdaki gizlilik kararının kaldırılmasını ve mahkeme tarihinin belirlenmesini, böylece bu sanal uygulamalardan kurtularak savunma hakkımızı kullanabileceğimiz mahkeme karşısına çıkarılmak istiyoruz. Mektuplarımızı köşenizde yayımladığınız için teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim. İstanbul Haber Servisi Ergeu Mahkemeye sunulan dilekçede, Ergenekon huriyet Gazetesi’ne 510 ve 11 nekon davası katılanı, gazetemiMayıs 2006 tarihlerinde üç kez davasında, gazetemize yönelik bombalama ve el bombası atılması eylemiyle ilzi yayımlayan Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. motolofkokteyli atılması eyleminden yargılanan gili, diğer sanıklar hakkında ise ve Cumhuriyet Vakfı, İstanbul molotofkokteyli eylemi nedeniysanıklar hakkındaki kararların bozulması istendi. le kurulan hükümlerin usule, ya13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına itiraz etti. Avukatların saya ve hukuka aykırı olduğu beparslan Arslan, Osman Yıldırım, Saitiraz dilekçesinde, gazetemize lirtildi. Mahkemenin bir kısım salih Kunter, Süleyman Esen, Erhan Tiyönelik bombalı ve molotofkokteylnıklar hakkında, her türlü şüpheden muroğlu, İsmail Sağır, Tekin İrşi, Boli saldırı davası sanıkları hakkındauzak ve yeterli deliller olmasına karğaç Kaan Murathan, Bora Ballı, Bayki hükmün, yasaya aykırı olduğu beşın beraat kararı verdiği belirtilen itiram Demir, Seyhun Zaim, Bedirhan lirtildi. raz dilekçesinde, “Bir kısım sanıklar Gazetemiz avukatı Abbas Yalçın ta Şinal, Fatih Derdiyok ve Murat Aphakkında fiilin hukuki nitelemesinlak hakkındaki kararların bozulmarafından mahkemeye sunulan süre de yanılgıya düşmüş, eksik ceza tayisı istendi. Sanıklar Alparslan Arslan, tutum dilekçesinde, Ergenekon danine hükmetmiştir. Gerekçeli kararın Osman Yıldırım, Salih Kunter, Süleyvasında, gazetemize yönelik bomardından ayrıntılı temyiz dilekçesini man Esen, Erhan Timuroğlu, İsmabalama ve motolofkokteyli atılmasunacağız. Kararın sanıklar aleyhine il Sağır ve Tekir İrşi hakkında, Cumsı eyleminden yargılanan sanıklar Albozulmasını talep ediyoruz” denildi. Memleketin Bir Meselesi Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı “Yahu siz bir çekilin aradan” diye yazınca merakım iyice depreşti. “Kim araya girmiş, girmişse neden çekiliyor, aradan çekilse ne olacak, kim kiminle baş başa kalacak” soruları peş peşe gelip “Hadi gel sen de bak bakalım ne oluyor bu âlemde” diye kışkırttılar beni. Yok, hariçten gazel okumak iyi bir iş değil. Araya girip “şu haklı bu haksız, bu daha haklı, şu daha haksız” demek gibi bir derdim yok. Benimki yalnızca anlamak, merak eden okurlara bulmacayı çözebilirsem anlatmak meselesidir. HHH Kavganın iyice sertleştiği noktadan geriye doğru gidelim en iyisi. Başlangıçta her şey iyiydi. İttifak sağlam, girişilen eylemde fikir birliği ve görev dağılımı mükemmeldi. Rivayet odur ki, Emniyet adliye işlerine bir taraf, diğer tüm işlere de öteki taraf bakacaktı. Emniyet – adliyeden sorumlu tarafın görevini başarıyla tamamladığına, fazlasına da talip olduğuna elhak hepimiz tanığız. Vakta ki adliye tarafının “açılım” işlerine aklı yatmadı, istihbarat Emniyet alanındaki şakirtlerin, ağabeylerin geri plana çekildiğini fark etti, işte o zaman “ya öyle mi, öyleyse işte böyle” deyip hücuma geçti. Yine rivayet odur ki, istihbaratın başını gözaltına alıp açılım işlerine su katma niyeti de muktedirlerin canını fena halde sıktı. Sonrası artık rivayet değildir. Âlemin bildiğini kuldan niye saklamalı; Başbakan o özel adliyenin kapısına kilit vurdu. “Elinizdeki işleri bir tamam bitirin, gerisine karışmayın” deyince de küskünlük büyüdü. Bir de kapışmanın içine hizmet erbabının dershanelerinin kapatılması girince kavgayı saklamak artık mümkün olmadı; “aramızda bir iştir, kimse karışmasın” gayreti gürültüyü örtmeye kâfi gelmedi. HHH Ama şimdi yazısı cemaatin resmi sitelerinde de yer alınca yetkili olduğu konusunda şüphe kalmayan Ekrem Dumanlı’nın “Yahu siz bir çekilin aradan” makalesi iyice önem kazandı. Ne diyor Dumanlı? İsim vermeme nezaketini elden bırakmadan AKP düşmanlığından AKP yandaşlığına geçenleri deşifre ederek bir büyük darbe indiriyor; o mümtaz şahsiyetlere de “çekilin aradan” diyor. Ama bu imkân dahilinde değildir ki mirim! Bu, stratejisini “aradan çekil” dediğiniz eşhas üzerine kurmuş olan Başbakan’ın politik aklına açıkça hakaret değil mi? Öyleyse maksat ne? Maksat “yanlış yoldasın, etrafın berbat, seçimde oylar da garanti değil” mesajı vermek. İşte aynen yazıyor Dumanlı: “Güya cemaat içinde anket yapmışlar da büyük bir çoğunluk ‘Kim ne derse desin oyum AK Parti’ye…” demiş. Bunu uyduranların niyeti önde görünenleri itibarsızlaştırmak olmasa gülüp geçmek lazım. Bu tür uyduruk operasyonlar kitleyi kenetler, anketçilerin ağır bir tokat yemesine sebebiyet verir.” Mesaj bu kadarla kalmadı. Sosyolojik bir bakış açısıyla konuya yaklaşan Ali Bulaç da ne denmek isteniyorsa onu adlı adınca söyleyiverdi: “Merkezi kontrol eden partiler, tabii ki siyaset ve idare aygıtı üzerinden toplumu, bu arada cemaatleri de kontrol etmek isterler. Bu kombinezonda cemaat siyasi talepte bulunduğunda ‘Sen cemaatsin, orda dur, işine gelmiyorsa parti kur sahaya in’ der. Ancak bu sorunu çözmüyor...” Zaman gazetesinin bir başka yazarı Ali Ünal da kimin “fani”, kimin “baki” olduğunu gönlünce yazıverince iş çözüldü: “Cemaatler, tarikatlar, en has ve gevşek dokulu sivil toplum kuruluşları olduğu gibi, varlıklarını Kıyamet’e kadar sürdürecek ve İslâm’ın on dört asırlık tarihinde yüzlerce iktidarı ve siyasî partileri eskittikleri gibi, yine yüzlerce iktidarı ve siyasî partileri eskiterek varlıklarını devam ettireceklerdir.” Her şey böyle ayan beyanken hariçten gazel okumanın anlamı kaldı mı ey okur? Kalmadı. Herkes biliyor ki bu kapışma, Türkiye’nin ne hallere düştüğünü anlama bakımından önemlidir, ama işte hepsi o kadar. “Hangisi kazanırsa Türkiye kazanacak” diye soranlar varsa söyleyelim; Türkiye’nin kazanması aşkın bir aydınlanmaya, geçmişe değil geleceğe uzanacak bir vizyona bağlıdır ve bu, her ikisinde de bir nebze olsun yoktur. Her gün ölüyorlar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz planı davasının temyiz duruşmasında avukat Hakan Tunçkol, müvekkili Hakan İsmail Çelikcan’ın 83 yaşındaki annesinin, oğlunu İtalya’da görevde sandığını ve 2.5 yıldır evlerinde haber kanalı izlenmediğini anlattı. Tunçkol, “Kaybedilen tek şey Türkiye’nin geleceğidir. Onlar zaten asker kişilerdir, ölmek veya öldürmek için yaratılmışlardır, belki bir bomba patlasa şehit olsalar bir kere ölürlerdi ama böyle her gün ölmektedirler” dedi. Balyoz davasının temyiz duruşmasına devam edildi. Emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık’ın avukatı Osman Topçu, dijital verilerin sahte olduklarına dair birçok delil sunduklarını, ancak bu delillerin CMK uyarınca tartışılmadan hükme bağlandığını belirtti. Topçu, “Yerel mahkemenin kararına esas teşkil eden 1. TÜBİTAK bilirkişi raporunun imzasız olması, söz konusu imzaların çok sonraki bir tarihte celse arasında mahkeme tarafından tamamlattırılması yasaya aykırı olup hatalıdır” diye konuştu. Balyoz sanıklarının gerçekdışı delillerle cezaevinde tutuldukları söylendi: Kendileri çalıp kendileri oynuyor Kefenli yürüyüşe polis engeli TAYAD’lı aileler Şişli Meydanı’na dün akşam saatlerinde gelerek yere kırmızı bir tabut bırakıp beyaz kefenler giydi. Grup adına açıklama yapan Nuri Cihanyandı, “Biz evlatlarımızı her koşulda sahiplendik. Her koşulda da sahipleneceğiz. Giyeceğiz kefenimizi ve diyeceğiz ki ‘Biz bu yola kefenimizle çıktık, kimse yolumuzdan döndüremez bizi’, nasıl ki Güler Zere’yi, Yasemin Karadağ’ı, Mete Diş’i zulmün hücrelerinden çekip aldıysak Kemal Avcı’yı da faşizmin elinden çekip alacağız” dedi. Açıklamanın ardından beyaz kefenleri ve kırmızı tabutla Taksim Meydanı’na yürümek isteyen gruba polis izin vermedi. Bunun üzerine TAYAD’lı aileler kefenleriyle yere yatıp çeşitli marşlar söyledi. Trakya Üniversitesi Hastanesi doktorları da hazırladıkları sağlık raporunda, Avcı’nın durumunun hastaneye sedyeyle getirilipgötürülmesine elverişli olmadığını ve bir an önce hastanede tedavi edilmesi gerektiğini avukatlara bildirerek işlemlerin hızlandırılmasını istedi. 16 sanığın avukatı Hakan Tunçkol, darbelerin kabul ettirilebilmesinin kolay olmadığına dikkat çekerek, “Gezi olaylarında gördüğümüz gibi 100 metrelik Gezi’ye bile hâkim olmak zordur. Bir hükümeti yıkmak istiyorsanız tüm Türkiye’ye hâkim olmak artık günümüzde daha da zordur” dedi. Tunçkol, Balyoz davasının küresel güçlerce organize edildiğini belirtti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın odasına böcek konulabildiğini, Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasının dinlendiğini hatırlatan Tunçkol, Gölcük Donanma Komutanlığı’na da belge yerleştirilebileceğini ifade etti. ‘T ürkiye’ye hâkim olmak zor’ CHP’li Aygün, Kemal Avcı ve Mete Diş’i ziyaret etti Davanın bir numaralı sanığı Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın avukatı olan Celal Ülgen ise 20 bölüm halinde 10 saat sürecek savunma yapacağını ifade etti. Ülgen, yerel mahkemede savunma hakkının kısıtlandığını belirterek bu tezine örnek olarak “Savunma kutsaldır sözünü mahkemede dile getirdiğim zaman cumhuriyet savcısı oturduğu yerden kalkarak ‘Ne yani bellemişsiniz savunma kutsaldır diye, iddia da kutsaldır, biz de kutsalız’ demiştir” olayını anlattı. Ülgen, “Düşünün bir mahkeme bir retmatik kullanıyor, günün moda deyimiyle. Sanık avukatlarının ağzından ne çıkarsa retmatiğin düğmesine basıyor, anında reddediyor, mantık yok” dedi. Mahkeme retmatik yaptı’ ‘Ülgen: Avcı, cezaevinde ölümle savaşıyor ANKARA (Cumhuriönce tahliyesi gerekiyor. yet Bürosu) CHP MilMahkeme üç kez reddetletvekili Hüseyin Aymiş tahliye taleplerini, gün, önceki gün Edirne avukatları yeni bir başTıp Fakültesi’nde mahkum vuru yaptılar” diye kokoğuşunda yatan mide kannuştu. Aygün bugün parseri Kemal Avcı’yı ziyaret lamentoda Kemal Avcı’nın etti. Avcı’nın hapishanede anne ve babasıyla birlikte kanser olduğunu belirten basın toplantısı yapacak. Aygün, “Şubattan beri Aygün, dün de testis 27 kilo vermiş, kollarınkanseri olduğu için tahda iğneler vardı, serum liye edilen Mete Diş’i İsveriyorlar. Sadece matanbul’daki evinde ziyaret mayla beslendiğini söyetti. Aygün, “Kendisi kilo ledi. Yanında kaldığı Ali Hüseyin Aygün almış, iyi gidiyor, morali ve Mete Diş Gökmen adlı arkadaşı bade güçlü. Kemoterapi tekıyormuş kendisine. Ağdavisi şimdilik bitmiş, 26 rıları var, yediği şeyleri kusuyor, tan Ağustos’ta doktor kontrolü var. Dısiyonu düşüyor ve bayılıyor. Mide şarıda olmanın tedavi için nasıl kasinin dörtte üçü alınmış. Avcı şu an zanç olduğunu gördüm. Kendisini da resmen ölümle savaşıyor. Bir an Taksim’e götürdüm” dedi. Ergenekon Davasında hapis cezası alan Teğmen Çelebi teslim oluyor ‘Bu yeni bir devlet projesi’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir merkezli gizli belge ve Balyoz davalarında bazı sanıkların avukatlığını yapan Murat Ergün, yargı defterini kapatıp kendi not defterinden ceza veren hâkimler döneminin yaşandığını belirterek “Bu yeni bir devlet projesi. Bu tek başına AKP’nin yapacağı iş değil. Tasfiye sürecine girilmiş, bunun için basında, yargıda, Meclis’te görevlendirilmiş kolları var” dedi. CHP Karşıyaka İlçe Örgütü Eğitim Komisyonu ve Balbay’a Özgürlük Girişimi tarafından düzenlenen etkinlikte, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’yla birlikte yer alan Ergün, Silivri’de maddi gerçeğe ulaşma ve suçluların cezalandırılması gibi bir amacın olmadığını dünyanın gördüğünü söyledi. Moroğlu da “Silivri Cezaevi’nin 10 metre önünde askerlerin sıra sıra yerleştirildiğine tanık olduk. Emin olun ki Türkiye’nin sınırları bu kadar iyi korunmuyor” yorumunu yaptı. Hasdal’a uğurlanacak İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 16 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılarak hakkında tutuklama kararı çıkarılan Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali Çelebi, bugün Çağlayan’daki İstanbul Adliye Sarayı’nda mahkemeye teslim olacak. Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ye destek olmak isteyenlerin bugün saat 13.00’te Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapacağı öğrenildi. “Adalet İstiyoruz” adıyla bir araya gelen grup “Teğmen Çelebi’yi yeni görev yeri Hasdal’a uğurluyoruz” şeklinde sosyal medya üzerinde çağrıda bulundu. İkinci Ergenekon davasında 20 Eylül 2008 tarihinden bu yana tutuklu bulunan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin cep telefonuna Hizbut Tahrir örgütü üyeliğinden sanık bir kişinin cep telefonu kayıtlarının aktarıldığı ortaya çıkmış, İstanbul Emniyet Müdürlüğü “sehven” yüklendiğini açıklamıştı. Çelebi, 33 ay tutuklu kaldıktan sonra davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 20 Mayıs 2011’de tahliyesini kararlaştırmıştı. Çelebi, 5 Ağustos’ta mahkeme tarafından “Ergenekon üyesi olmak ve kişisel verileri hukuka aykırı bir biçimde kaydetmek” suçlarından 16 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Eylemci öğrencilere 8 ay hapis n Yurt Haberleri Servisi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde, yeni YÖK Yasası ile ilgili düzenleyecekleri toplantı için kendilerine salon tahsis edilmediği gerekçesiyle eylem yapan öğrencilerden gözaltına alınan 16’sı, yargılandıkları davada 8 ay 10’ar gün hapis cezasına çarptırıldı. Ancak mahkeme cezaları erteledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle