16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 2013 SALI [email protected] 16 KÜLTÜR Tiyatronun ‘özgürleştirici’ niteliğini hoşgörüyle karşılamayan siyasal iklimlerde, devletin tiyatro ile olan çelişkili ilişkisi böylece sürüp gidecektir Sokaklarda Dans Sokakları severim. En çok da keyifle şarkılar söylenip dans edildiği, rahatça sevişildiği, özgürce dolaşıldığı zaman severim. Ama şu günlerde sadece direnildiği için seviyorum. Tuhaf bir paradoks bu benim için. Şiddetten hiç haz etmediğim, savaş fikrinden hep uzak durduğum, yaralanmak kadar yaralamaktan da; ölmek kadar öldürmekten de gerçekten korktuğum; her şeyin altında bir bit yeniği aradığım, körü körüne kapılabileceğim heyecanlardan hep şüphe duyduğum halde... Ben bile... Şu günlerde İstanbul’da, sokaklarda olmak istiyorsam; bunun tek nedeni, masumiyetin şiddete karşı direnebilmesi için inadından hiç vazgeçmemesi gerektiğine inanmam. İlk günden beri çıktılar çıkacaklar denilen eli sopalı, eli palalı adamların gözü dönmüşlüğü mü daha korkutucu, yoksa resmi emirlerle yasal hakları hiçe sayan iktidarın gözü dönmüşlüğü mü, emin değilim; emin olduğum tek şey masumiyetin inadından başka seçeneğinin olmadığı. Hani polis kendi adına bir destan yazdı ya... O evine girmeyen, hep ama hep sokağa çıkan, sokakta kalan insanlar da kendilerine ve bize, hepimize dair çok uzun bir öykü yazmaktalar şu an. O öyküde, sadece olağanüstü koşullarda canla başla birbirine destek olan iyi kalpli insanlar yok; olaylar yüzünden iş yapamayan öfkeli esnaf da var, sokaktaki gaz yüzünden hasta yatağında fenalaşan yaşlı da; palayı eline alıp çıkan vahşi de var, çalıştığı yerin kapısını gazdan kaçanların yüzüne hırsla kapatan eleman da. Ama en çok iktidar var. İktidarlar kontrol edemedikleri hareketleri sevmezler. Özgürlükse ancak kontrol edilemezlikle kazanılabilir. İktidar yönettiği insanların ne yapacağını önceden kestiremediği zaman telaşlanır. O yüzden, ilk günden beri sokaktakilerin en azından bir omzunda oturduğuna tanıklık ettiğim masumiyetin, iktidarın vahşetine direnmesi ve sokakları önceden kestirilemez bir inatla sonuna kadar kendine mesken edinmesi gerekiyor. Yıllardır İstiklal Caddesi’nde izinli protesto gösterileri, basın açıklamaları, yürüyüşler düzenlenir. O gösterilere ne zaman denk gelsem itaatkârlıkla gölgelenen, güçten düşen bir öfkenin yılgınlığını sezerim. Bir şeyleri değiştirmek isteyen, ama bu değişim yelkenini üflemeye nefesleri yetmeyen insanların haksızlığa uğramışlıkları yaralı bir kuş gibi avuçlarında kalakalır. Bir tek o şenlikli ‘Gay Pride’lar başkadır. Gerçek bir meydan okuma olur onlarda. Cinsel tercihlerinden dolayı toplum dışı sayılan bir sürü insan en cesur halleriyle otoriteye nanik yapan müthiş bir özgüvenle yürürler. Onlar geçerken bir baba paniğe kapılıp bu “müptezelliği” görmesin diye çocuğunun gözlerini iki eliyle sımsıkı kapar, çocuk babasının parmaklarını o minicik gücünü zorlayarak aralar ve yanından geçen o farklı insanları görmek için heyecanla çabalar... İşte o an hissederdim, küçük bir devrim olur. Ne zaman ki o caddede, gözaltında kaybolmuş çocuğunun resmine sarılıp ağlayan anneyle empati kuran ve kucağındaki çocuğa sıkı sıkıya sarılan adamla kadın da ağlayacak; o zaman hep birlikte hissedeceğiz; bu ülkede büyük bir devrim olacak. Şimdi varsın birileri bir süre daha az kazansın; varsın birileri bir süre daha çok hırslansın; varsın birileri biraz daha hırpalansın... Siz, bugün sokaklarda gaz var diye yakınanlar, masumiyetin direncine destek verin ki yarın sokaklarda hep beraber dans edebilelim. TiyatroDevlet ilişkisinde son(suz) tango Son günlerde “tiyatro” ile “komplo teoli konumu”nu yitirmesi durumunda ise tiyatro rileri” arasında ilişkiler kuruluyor. Meltem “tehlike” sayılmakta, devlet zoruyla evcilleştiArıkan’ın yazdığı, Memet Ali Alabora’nın rilmeye çalışılmaktadır. Büyük Roma’nın “vahşi” dönemlerinde, kisahneleyip rol aldığı “Mi Minor” adlı oyunun, lise baskısı altındaki ortaçağ Avrupası’nda, ülkemizde siyasal erki elinde tutanları devirme yolunda bir ön çalışma Gezi Parkı eylemlerinin köktendinci puriten anlayışın egemen olduğu 17. yüzyıl İngiltere’sinde tiyatroya “sesineredeyse ateşleyicisi olarak yorumlanmasıyla ni özgürce yükseltme” fırsatı verilmedi. 17. sanat ve devlet karşı karşıya getiriliyor. Devlet, toplumun yaşayışını düzenlemek yüzyıl Fransası’nın Kardinal Richelieu döneamacıyla örgütlenmiş bir üst kurumdur. Tiyatro minde tiyatro korunsa da, yazarlara Fransız ise toplumun yaşamını, arayışlarını, yönelişleAkademisi’nce öngörülen öz ve biçim öğelerini, görsel/işitsel olarak yansıtabilen bir sahne ri dayatılmaktaydı. Rusya’da Çariçe Katerina sanatı. Devlet “kısıtlayıcı”dır; tiyatro ise “özdöneminde tiyatro hem Fransız modası uyarıngürleştirici”. İkisi arasındaki ilişki bu çeca desteklenmiş hem de lişkiyle beslenmektedir. ağır biçimde sansüre uğAntik Yunan Atinası’nda ratılmıştı. Devrim sonraaltın çağın yaşandığı İÖ 5. sı Rusyası’nda, yeni ideyüzyılda tiyatro dinsel şenolojiye uzak sayılan yaliklerin bir parçası olarakpıtlara Stalin dönemindevletçe desteklenmiş. Tiyatde Brecht’in oyunlarına ro da devletin öngördüğü debile yüz verilmedi. Hitğerlere uyum göstermiş. Yiler Almanyası’nda ise u Memet Ali ne de, söz gelimi, büyük SopShakespeare’in “Venedik Taciri” hokles, tüm zamanların başyapıAlabora’nın sahneleyip bile “yandaşlaştırılarak” sahneletı “Kral Oedipus”ta, bir yandan niyordu. rol aldığı “Mi Minor” kurulu düzenin kutsadığı tanrılaTürk tiyatrosunun devletle rın yüceliğini onaylarken, bir yan adlı oyunun, ülkemizde olan ilişkisi de çelişkili süreçlersiyasal erki elinde dan da bilmeden işlediği suçların den oluşur. En yakın siyasal döcezasını kendi eliyle veren Oedinemlerden söz edecek olursak: Titutanları devirme pus aracılığıyla, “insan”ın tanrıyatrodaki eleştiri dozunun 1961 yolunda bir ön sal yazgı karşısındaki başkaldırıAnayasası’nın sağladığı görece çalışma Gezi Parkı sını ve özgür iradesini kullanmaözgürlükler doğrultusunda artıdaki kararlılığını kutsamaktan geeylemlerinin neredeyse şı, 1960’ların sonuna gelindiğinde ri kalmamış. Kısaca, oyun yazarı, devletçe aşırı bulunmuştu. Sanatçıateşleyicisi olarak devletin öngörüsü ile tiyatronun işkence gördüğü 12 Mart döyorumlanmasıyla sanat ların özgürlüğü arasında kıl payı denneminde politik tiyatro yapan topgeleri kollama koşuluyla, 25 yüzve devlet karşı karşıya luluklar çoğaldı. Oyunların sıkıyöyıl önce bile istediği gibi yazanetimce yasaklandığı 12 Eylül dögetiriliyor. bilmekteymiş. Aynı durumun 16. neminde özel tiyatrolara devlet desyüzyıl İngilteresi’nde de geçerteği uygulaması başlatıldı. Devlet li olduğunu, Shakespeare’in, bir yandan devlet desteği almış oyunların turneleri ise kimi illersiyaseti ile uyumlu bir sanatsal ilişki sürdürürde yasaklanmaktaydı. Ya “tiyatroları özelleşken bir yandan da özgürce kalem oynatabilentirme” söylemini on bir yıldır yineleyip duran lerden olduğunu söylemeden geçmeyelim. AKP’nin, Devlet Tiyatroları için en çok “sahne Atina’nın Yunan dünyasındaki egemenliğinin açan” iktidar partisi olmasına ne demeli! noktalanması sonucunda ekonomik zorlukların Tiyatronun “özgürleştirici” niteliğini hoşgöpatlak vermesiyle, “demagog”lar olarak bilinen rüyle karşılamayan siyasal iklimlerde, devleyöneticiler, düşünceye ve tiyatroya “sansür”ü tin tiyatro ile olan çelişkili ilişkisi böylece sügetirmişler. Sözünü sakınmayan Sokrates’in rüp gidecektir. ölüm cezasıyla susturulması ve komedi yazarı, Son bir nokta: Sayageldiğimiz, rahatça çotaşlama ustası Aristophanes’in sindirilmesi bu ğaltılabilecek örneklerde görüldüğü gibi, siyadönemlere rastlar. sal değişimler tarih boyunca tiyatroyu etkileKıssadan çıkarılacak hisse açık ve seçikmişken, tiyatronun, yanında başka toplumsal ditir: Devlet yönetimi toplum yaşamına esennamikler olmaksızın, siyasal değişime yol açtılik getirebilmişse, dolayısıyla da “güvenğı hiç görülmemiştir. Tiyatroya komplo teorileceli” bir konumdaysa, tiyatro göreceli olsa ri bulaştırmanın saçmalığı böylece daha da beda özgürlüğünü kullanabilmektedir. Yönetilirginleşmektedir. min amaçlarından sapıp yozlaşarak “güvence “Mi Minor” 70. VENEDİK FİLM FESTİVALİ AFİŞİNDE Angelopulos ve Fellini’ye saygı Kültür Servisi 70. Uluslararası Venedik Film Festivali’nin afişi Yunan yönetmen Theo Angelopulos ile İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin anısına saygı imgesiyle hazırlandı. Tasarımını Simone Massi’nin gerçekleştirdiği posterde, Angelopulos’un “Sonsuzluk ve Bir Gün” adlı filminden bir sahne, arka planda da geçen yılın posterinde yer alan Fellini’nin “Ve Gemi Gidiyor” adlı filmindeki gemi ve gergedan görünüyor. Posterin, geçen yıldan bu yıla geçişi ve aynı zamanda da festivalin sürekliliğini yansıttığı belirtildi. 2012’de David di Donatello En İyi Kısa Film Ödülü’ne değer görülen Simone Massi, geçen yıl da Venedik Film Festivali’nin 30 saniyelik açılış sekansını hazırlamıştı. Rolling Stones Hyde Park’taydı Kültür Servisi Rock efsanesi Rolling Stones, geçen cumartesi günü İngiltere’nin başkenti Londra’nın simgelerinden Hyde Park’ta 44 yıl aradan sonra konser verdi. Açık havadaki konseri yaklaşık 65 bin kişi izledi. “Start Me Up” ve “It’s Only Rock and Roll”la başlayan konser yaklaşık iki saat sürdü. Grubun 69 yaşındaki solisti Mick Jagger kalabalığa, “Aranızda 1969’da burada olan var mı” diye sorarak “Sizi yeniden görmek güzel, hoş geldiniz” diye seslendi. 13 Temmuz’da, Hyde Park’ta bir konser daha verecek olan grup, geçen yıl başlattığı 50. yıl turnesi kapsamında geçen hafta da İngiltere’deki Glastonbury Festivali’nde on binlerce kişiye bir konser vermişti. KAMİL KÜLTÜR MASARACI l ÇİZİK Z FESTİVAL İSTANBUL CA İ’NDE BUGÜN lerinin en iyisi olarak adlandırılan Steve Gadd ve basta James Genus aynı sahneyi paylaşacak. 1986’daki Double Vision ortaklığından sonra ilk defa bir araya gelen James ve Sanborn, bu yıl Steve Gadd’le birlikte kaydettikleri Quartette Humaine albümünün turnesi kapsamında, bu akşam saat 21.30’da Sütlüce’deki Haliç Kongre Merkezi’nde. e d e n h a s ı n y Efsaneler a Kültür Servisi Popüler cazın efsanevi isimleri Bob James ve David Sanborn bu akşam İstanbul Caz Festivali kapsamında aynı sahnede buluşuyor. Çıkardığı 85 albümün yanı sıra, Grammy dahil birçok ödül kazanan James’e, tüm zamanların en başarılı ve ilham verici saksofon virtüözlerinden Sanborn eşlik edecek. Bu isimlerle, stüdyo baterist
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle