26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 2013 CUMARTESİ 16 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Ankara’da şehir hastaneleri projesi nedeniyle 4 bin 807 kişi işsiz kalabilir Hemen her gün iki kez TV’lerde konuşmadan işi rast gitmiyor... Ne ki Mısır’da darbe olduğundan beri, örneğin önceki gün ekranları yoksul bıraktı. Gazetelerimiz olağanüstü bir habermiş gibi, RTE’nin, tatilini yarıda kesip İstanbul’a döndüğünü büyük başlıklarla verdiler. Başbakan acaba yakın dostu Muhammed Mursi’nin iktidardan indirilmesine fena halde bozuk çaldığından mı ekranlarda görünmedi? Bu olasılık ağır basıyor. HHH Darbeye karşı çıkan medyamız, önceleri Mursi’nin iç hatta dış siyasal başarısızlıkları üzerinde fazla durmadı... Dün yayımladıkları, 30 yıl iktidarda kalan Mübarek ile Mursi dönemlerini kıyaslayan tablolardan örnekler alalım. İşsizlik Mübarek döneminde yüzde 4, Mursi’nin 1 yıllık iktidarında yüzde 14! Döviz rezervi 36 milyardan 11 milyar dolara, Mısır’ın ekonomik yaşamında etkenlerden biri olan turist sayısı 14.5 milyondan 11.5 milyon’a iniyor. Tabii turizm gelirleri de bir yılda çöküyor. 2.5 milyar dolar azalıyor. Kredi notu çöp seviyesinde. Elektrik, su kesintileri; benzin kuyrukları... Günlük yaşamın bir parçası. Mursi’yi ekonomik bunalımdan kurtarmak için Katar, 8 milyar dolar yardımda bulunuyor. HHH Darbenin oldu oluyor diye beklendiği saatlerde, bir TV’de nedenler sıralayan ve bir daha yinelenmeyen haberde, RTE’nin Mursi muhabbetinin bilinmeyen yüzünü kanıtlayan bir cümle kulaklara çarptı. Türkiye Mursi’ye yardım ediyor. Yardımın kaç milyar dolar olduğunu içermeyen bir haber. Oysa yardım doğruysa bu, RTE hükümetinin devrik Mısır Cumhurbaşkanı’na derin muhabbet ve ilişkisinin kanıtı olmayacak mı? Şeffaflık iddiasındaki AKP iktidarının yardımın miktarını ve zamanını kamuoyuna açıklaması gerekmez mi? Ha bir başka sonuç ortaya çıkıyor... Bir ülkede ekonomi çökmeye yüz tutunca, toplumsal sorunların ardı sıra, siyasal ve rejimlerdeki sorunlar da birden ön plana çıkıveriyor... HHH Hükümeti, bir korku daha sarıverdi. Mursi’ye darbenin, Mübarek’i deviren Arap Baharı’nın tarih olması ve diğer Arap ülkelerine yayılması olasılığı! Dışişleri Bakanı Davutoğlu, darbeyi irdeleyen açıklamalarında askeri yönetime dayatır gibi, siyasilerin (Müslüman Kardeşler yetkililerinin) keyfi olarak tutuklanmasının yahut (Mursi’nin) ev hapsinde tutulmasının “kabul edilemeyeceğini” söyledi. Bu davranış bir çeşit Mısır’ın içişlerine karışmak değil mi?.. HHH Yakın tarihin sayfalarını çevirirsek RTE’nin Müslüman Kardeşler’e duyduğu muhabbetin ve yakınlığın taa 1970’lerde hocası Necmettin Erbakan dönemindeki olaylarla su üstüne çıktığını görebiliriz. Erbakan, ünlü Libya gezisinden önce Kahire’ye uğradı... Havaalanında Mübarek yönetiminden karşılayan olmadığı gibi, TC Başbakanı onuruna direğe Türk bayrağı da çekilmedi. Mübarek, Ankara’yı resmi ziyaretinde Erbakan ile de görüştü ve… Türkiye’den ayrılırken havaalanı yolunda otomobilde birlikte olduğu, zamanın Başbakan’ına, Erbakan’ın, Mısır’a şeriat getirmek isteyen... ülkedeki kargaşalıkların nedeni olarak gösterdiği Müslüman Kardeşler örgütünün korunmasını isteyen sözlerine fena halde bozulduğunu... Erbakan’ı ağır biçimde adeta kovarcasına terslediğini anlattı. HHH Bu olaylar; hükümetin darbeye her ülkenin ötesinde şiddetle karşı çıkışının, Mursi’yi koruyan ve kollayan tavır almasının arka yüzünde ve içeriğinde, Erbakan’la başlayan RTE ile süregelen Müslüman Kardeşler’le yakın ilişkinin kanıtı!.. Hastanelere kilit, sözleşmeliye kapı SİNAN TARTANOĞLU n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ısrarla üzerinde durduğu şehir hastaneleri projesi kapsamında Ankara’da yapılması planlanan 2 hastane için kapanacak en köklü 14 hastanede çalışan 4 bin 807 sözleşmeli personel işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya. Söz konusu risk, sadece Etlik projesi için 100 milyon Avro’dan fazla kredi verecek Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nı da endişelendiriyor. Ankara Etlik ve Bilkent’te yapılacak şehir hastaneleri için başkentin en köklü 14 hastanesinin kapısına kilit vurulacak. Kamuözel ortaklığı yöntemi ile yapılacak şehir hastaneleri projesi kapsamında Etlik’te yapılacak hastane için en az 100 milyon Avro kredi verecek Avrupa Bankası’nın yanı sıra, “ihracat kredisi kuruluşları, diğer uluslararası finansman kurumları, ticari bankalar da” kredi açacak. Edinilen bilgiye göre Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, risksiz bir kredi açabilmek için aylarca çalıştı. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre banka projeyi yürütecek şirketlerden “Çalışanlar, etkilenen topluluklar ve KAPATILACAK HASTANELER Doktor Sami Ulus Kadın DoğumÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ulus Devlet Hastanesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ulucanlar ek poliklinik binası, Dışkapı Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Doktor Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Doktor Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Etlik İhtisas Hastanesi kapatılacak. Ayrıca Numune Hastanesi, Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi ve Yüksek İhtisas Hastanesi’nin kapatılması gündemde. çevre üzerindeki olumsuz etkilerin engellenmesini, mümkün değilse en aza indirgenmesini” istedi. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı çalışmaya göre, kapatılacak 14 hastanede temizlik, yemek, görüntüleme gibi hizmet alımı yoluyla sözleşmeli olarak çalıştırılan 4 bin 807 taşeron işçi işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. “İşsiz kalacaklar” ifadelerini kullanamayan bakanlık yetkililerinin, istihdam durumlarına ilişkin net bilgi veremedikleri öğrenildi. Öte yandan, kapatılacak hastanelerde çalışan sözleşmeli personelin yanında, asistan hekimlerin durumlarının da belirsiz olduğu bildirildi. Milyonlarca Avro kredi vermeye hazırlanan banka, projeyle ilgili olarak kapatılacak hastanelerdeki çalışan sorunları ile birlikte pek çok sorun belirledi. Sorunların, çevre halkı ve tüm paydaşlarla tartışılmasını istedi. Bu kapsamda Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipleri Birliği ve belediyeler ile birlikte projelerin yürütüleceği mahalle muhtarları ve halkı da proje paydaşı olarak belirlendi. Etlik projesi için bugün Antares Alışveriş Merkezi’nde saat 11.00’de halka açık “paydaş katılımı ve bilgilendirilmesi toplantısı” düzenlenecek. Bankalar yapacakları risk değerlendirmesinin sonucuna göre proje için kredi açıp açmamayı kararlaştıracak. SKANDAL SÖZLER ‘Ayasofya cami; çünkü çoğunluk Müslüman’ AHMET ŞEFİK TRABZON Trabzon’da kilise olan ve uzun yıllardır müze olarak kullanılan Ayasofya, kısa süre önce camiye dönüştürülmüştü. Açılış töreninde konuşan Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, “Eğer burada çoğunluk Müslüman ise buranın vasfının da cami olması gerekiyor. Buranın çoğunluğu Hıristiyan ya da Yahudi olsaydı, burayı müze olarak tutarlar mıydı?” dedi. 800 yıl önce yaptırılan kilise, düzenlenen resmi törenle camiye dönüştürülerek ibadete açıldı. Törende konuşan Ertem, ibadethanelerin müze haline getirilmesine tepki göstererek “Belki de bu yapılar için yapılacak en kötü uygulama bu. İbadethane olarak inşa ediyorsanız öyle hizmet vermeli” dedi. Tarihe dokuya zarar verilmesi üzerine STK’lerin suç duyurusunda bulunmasına da tepki gösteren Ertem, “O dilekçeye imza atan 5 isimden daha fazla 2863 sayılı yasaya vâkıfız. Kaldırılabilir tefrişat yaptık” dedi. Camide oyuna yasak geldi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milas’ta camide badminton oynanmasıyla başlayan tartışmada Diyanet son noktayı koydu. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan müftülüklere gönderilen genelgede, camilerde sportif faaliyetlerin yapılmaması istendi. Genelgede, yaz Kuran kurslarında, çocukların Kuran öğretimine ilgi ve sempatilerinin yaygınlaştırılması amacıyla bazı sosyal ve sportif faaliyetler gerçekleştirildiği anımsatıldı. Genelgede şunlar kaydedildi: “Bazı kurslarda İslam dininin temel ilkeleriyle camilerin adab, saygınlık ve mehabetiyle örtüşmeyen birtakım etkinliklerin az da olsa icra edildiği müşahede edilmektedir. Yaz Kuran kurslarındaki sportif faaliyetlerin cami içerisinde değil varsa spor tesislerinde, imkân bulunmaması halinde ise cami müştemilatında müsait yerlerde yapılması, ayrıca her türlü sosyal, sportif ve eğitici faaliyetlerin İslam dininin inanç, ibadet, ahlak ilkelerine ve yaz Kuran kurslarının öğrencilere kazandırmak istediği temel hedeflere uygun yerine getirilmesi, kurslarda istismar, polemik ve siyasi malzeme konusu yapılacak hususlardan kaçınılması ve hiçbir etkinliğin magazinleştirilmemesi önem arz etmektedir.” cezaevinde ziyaret ediyor. Böylesi beklenmeyen anda gelen sürpriz ziyaretçiler, kapalı bir havada birden güneş açması gibi gelir, içerideki insana. Avukatın ziyaret nedeni, 1 Temmuz günü Çağlayan Adliyesi’nde, “Kendimizi ihbar ediyoruz” etkinliğine katılmakmış. 31 Mayıs günü Taksim’de yaşananlarla birlikte Alanyalılar da kendiliğinden oluşan bir örgütlenmeyle meydanda toplanmışlar. Birden 15 bin kişi olmuşlar. Her yaştan insan varmış, en çok da gençler. Bir ayrımlama yapmak gerekirse, en büyük katılımcı kesim, “ilk kez böyle bir eyleme geliyorum” diyenlermiş. Toplanmalar günlerce azalıp artarak devam etmiş. Haziranın ikinci yarısında tüm katılımcı çevreler bir araya gelmiş, “Gezi Parkı Destekleme Platformu” kurmuş. HHH Hükümetin, Gezi Parkı olaylarının arkasında ne var, kim var sorusunun yanıtını bulmak için savcıları devreye sokmasına, Meclis’te komisyonlar kurmasına, MİT’olojik araştırmalara girmesine gerek yok. Yüzlerce yerde yaşanan Alanya örneğinde olduğu gibi, Gezi Parkı’nın arkasında halk var. 11 yıllık birikimin ardından Gezi Parkı ile birlikte halk kendini ispatladı! Temmuzun ilk haftasıyla birlikte Gezi parkındalığında iki önemli aşama yaşandı. Birincisi, 1 Temmuz günü yüzlerce insanın Çağlayan Adliyesi’ne gelip savcılığa toplu halde, tek tek şu içerikte dilekçe vermesiydi: “Taksim Meydanı ve Gezi Parkı ile ilgili eylemlerin ve nöbetlerin tüm ahlaki, siyasi, tarihsel ve hukuki sorumluluğunu üstlendiğimi savcılığınız bilgisine sunarım. Meydanlar halka açılmalıdır, gözaltına alınanlar ve tutuklananlar serbest bırakılmalıdır. Şiddeti yaratan sorumlular hakkında işlem yapılmalıdır.” İkincisi ise 20 yıldır sönmeyen Madımak yangınının Gezi direnişçilerinin ve onların etrafındaki halkaların da gündemine girmiş olmasıdır. Bir başka avukattan dinledim... 2 Temmuz 1993’te henüz doğmamış olan bir Gezi parktaşı açık yüreklilikle sosyal medyada sormuş: “Biri bana Madımak olayını özetleyebilir mi?” Ona şu karşılık verilmiş: “Hani biz seninle Divan Oteli’ne sığınmışken içeriye gaz bombası attılar ya, onun yangına dönüşmesini düşün!” Her iki durum, halkın korku duvarını aştığını, bilinç aydınlığına ulaştığını gösteriyor. HHH Halkın, “ben yaptım oldu, çocuk sayısından içki saatine kadar her şeye karışırım” anlayışına karşı ayağa kalkmasının anlık bir davranış olmadığı görüldü. Gezi’nin birinci ay dönümünden sonra yanıtı aranan soru şu: Bundan sonra nasıl yürümek gerekir? Herkes, yürümekte kararlı. Herkes, 31 Mayıs’ın devam edeceğine inanıyor. Nasıl ve hangi hedefe doğru? Bu sorunun yanıtı halkın üzerinde birleştiği sloganlardır. O hedefe ulaşmanın başlıca yolu şu: Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük istemek, bu hedefe kilitlenmek. Bunun yolu da sandıktan geçiyor. Bütün güçleri birleştirmek ve sandıktan iktidar çıkarmak... Gezi aklının ve zekâsının bu hedefe kilitleneceğine inanıyorum. Noktayı Alanyalı avukatla koyalım. Babası 12 Eylül öncesi 10 yıl Alanya CHP İlçe Başkanlığı yapmış. 18 yaşına gelince onu CHP’ye kaydetmiş. Hâlâ CHP üyesi. İktidara gidiş yolunda bütün güçleri toparlayabilecek başlıca partinin CHP olduğuna inanıyor. Ve CHP’ye kızgın! Lokumcu’nun ölümünü protesto edenlere açılan davada karar çıktı ALBAY TEMİZÖZ DAVASI Demokrasi Forumu Mesudiye’de toplanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ordu’nun Mesudiye ilçesinde düzenlenecek “Türkiye Demokrasi Forumu (TDF)” bugün başlıyor. Herkese açık olacak forum organizasyonunda, gündemdeki konular tartışılacak. 8 Temmuz’a kadar sürecek forumla ilgili açıklamalarda bulunan TDF 2013 Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi, şunları söyledi: “Yeryüzünde insanların ancak yüzde 11’i gerçek demokrasi ve yüzde 37’si eksik demokrasi ile yönetilirken yüzde 38’i baskıcı/otokratik yönetime boyun eğiyor. Nüfusun yüzde 14’ünün yaşadığı ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu grup ise melez/hibrit rejim olarak tanımlanıyor. Demokrasinin en iyisi ise doğrudan olanıdır. Doğrudan demokrasinin tipik özelliği ise katılımın maksimum düzeyde olmasıdır. Katılım demokrasinin özüdür ve katılım olmadan kalkınma çabalarının kalıcı olması söz konusu değildir. Amacımız yerelde, ülkede ve dünyada demokrasinin güçlenmesine, kalkınmanın yaygınlaşmasına ve toplumsal uzlaşmaya katkıda bulunmak.” Hopa eylemcilerine beraat ÖMER ŞAN Faili meçhullerde imza Kıyak’ın MAHMUT ORAL Çuvallı protesto Bursa CHP Gençlik Kolları ve Üç Fidan Grubu üyesi 11 genç, 4 Temmuz 2003’te Irak’ın Süleymaniye kentinde 11 Türk askerinin başına ABD askerleri tarafından çuval geçirilmesini protesto etmek için eylem yaptı. Başlarına beyaz çuval geçiren, üzerlerine asker kamuflajlı tişörtler giyerek asker künyesi takan gençler, ellerinde o günün fotoğrafının bulunduğu dövizlerle Bursa Saat Kulesi’nin önünde oturarak nöbet tuttu. Üç Fidan Grubu üyesi Çatay Yazıcı, “Bundan sonra eylemlerimiz devam edecek. Unutulanları tekrar hatırlatacağız” dedi. (Fotoğraf: DHA) RİZE Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Artvin’in Hopa ilçesinde 31 Mayıs 2011’deki mitingi öncesinde meydana gelen olaylarda polisin sıktığı biber gazı nedeniyle öğretmen Metin Lokumcu’nun solunum yetmezliğinden yaşamını yitirmesini, yaralanma ve gözaltıları protesto ettikleri için haklarında dava açılan 22 kişi “delil yetersizliğinden” beraat etti. Pazar Meydanı’nda Hopa olaylarını protesto için basın açıklaması yapan ve haklarında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan ÖDP Rize İl Başkanı Ahmet Haşim Parlak, ÖDP İl Yönetim Kurulu Üyesi Metin Posta, Çay Üreticileri Sendikası Başkanı Recep Memişoğlu’nun da aralarında bulunduğu 22 kişi dün Pazar Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. “Her yer Hopa, her yer direniş”, “AKP’nin ileri demokrasisi, gaz bombası, cop, gözaltı”, “Ferman devletin, sokaklar bizimdir”, “İmamın ordusu hesap verecek” pankartlarının suç delili kabul edildiği davada sanıkların avukatı Halis Yıldırım, eylemin ölüm nedeniyle duyulan acının barışçıl yollarla ifadesinden başka bir anlam taşımadığını belirterek, müvekkillerinin beraatını talep etti. Hâkim Şule Tunç, sanıkların üzerine atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil elde edilemediğine hükmederek beraatlarına karar verdi. DİYARBAKIR Şırnak’ın Cizre ilçesinde 199395 yılları arasındaki faili meçhul cinayetlerle ilgili sorgu ve gözaltı kayıtlarında imzası bulunan “Yavuz Güneş” kod adlı kişinin uzman çavuş Burhanettin Kıyak olduğu kriminal raporla tespit edildi. Şırnak’ın Cizre ilçesinde 199395 yılları arasındaki faili meçhul cinayetlerle ilgili eski Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz ve eski Cizre Belediye Başkanı korucubaşı Kamil Atak’ın da yargılandığı davaya devam edildi. Polis, Kriminal Laboratuvar’ın mahkemeye gönderdiği raporda sorgu ve gözaltı kayıtlarında “Yavuz Güneş” kod adlı kişinin uzman çavuş Burhanettin Kıyak olduğunun tespit edildiği bildirildi. Uzman çavuş Burhanettin Kıyak’ın imzasının, 1994 yılında işlenen bir faili meçhul cinayetin tutanağında yer alan “Yavuz Güneş” imzasıyla bire bir örtüştüğü belirtildi. Sanık Burhanettin Kıyak ise “Ben o imzanın bana ait olmadığını söylemedim. Sadece hatırlamadığımı söyledim. Ben 20 yıl sonra sanık olarak yargılanıyorum. Bu büyük bir çelişkidir” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle