14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE 6 Yüzde 49 düdüklü tencere gibi AYŞE SAYIN Aylin Kotil yüzde 10 barajının indirilmesi talebiyle 18 gündür yürüyor: Meclis’te herkes olsun. Dini görüşler de, cinsel tercihler de... HABERLER Özgür Medya Yoksa Seçim ve Demokrasi Palavra Gazeteci meslek kurumlarının birleştiği Gazetecilere Özgürlük Platformu “Gazetecilere Özgürlük Kongresi”nin ikincisini yaparken ben Başbakan’ın “sansürün ortadan kaldırılışının 105. yıldönümü” üzerine söyleyeceklerini bekliyordum. Kendimizi aldatmayalım, sansürün 105 yıldır ortadan kaldırıldığı falan yok. Neyi kutluyoruz!? Hele hele “Recep Bey Dönemi”, sansür ne kelime, gazeteciliğin fiilen ortadan kaldırıldığı zamanlardır... Ama bu dönemin sorumlusu, basın ve yazarlar hakkında söylenmedik laf bırakmayan, bugünkü durumun yaratıcısı Başbakan bakın ne diyor: “Basın özgürlüğü demokrasinin ayrılmaz unsurudur... Türkiye’nin demokratikleşme ve insan hakları alanında katettiği büyük değişime paralel olarak, haber alma ve ifade özgürlüğünde de çok önemli reformlar gerçekleştirdik ve ilerlemeler sağladık...” Geçtikleri “İleri Demokratik Düzen” ne derece doğruysa, bu sözler de o kadar doğru! Siyasette yalanın bini bir para, deyişini mi anımsadınız? Hayır, lütfen genelleştirmeyelim.. Bu çok özel bir durum. Aynı kişi, “gazetecilikten dolayı hapishanelerde tutuklu yoktur” lafının da yaratıcısıdır. Patronlara, yazarına hâkim ol, yoksa kapıma gelip ağlama diyen de kendileridir... Daha neler neler... 64 kişi hapistedir! Çoğu sözde “terör örgütü” bahanesiyle! İktidar, TMSF aracılığıyla medya gruplarına el koyduruyor, üstelik yayın politikalarını da iktidar yanlısı yaparak, ahlaksız bir durum yaratıyor. Sonra da gazeteleri ve televizyonları yandaş işadamlarına satıyor... Böyle bir uygulama dünyanın neresinde görülmüş? İşte “Recep Bey Dönemi”ni dünyada özgün yapan olaylardan biridir bu! HHH Başbakan kurallar da koyuyor: “...basın toplumun geniş kesimlerini etkileyebilmekte ve yönlendirebilmektedir. Basın kuruluşlarımızın, özgür, tarafsız, objektif bir şekilde görevlerini yerine getirirken ülke menfaatlerini, kamu düzenini, toplumsal dinamikleri.. göz ardı etmemeleri, sorumlu bir yayıncılık üstlenmeleri de, hiç kuşkusuz büyük önem taşımaktadır.” Demek istiyor ki aslında, bizim gücümüzü ve koyduğumuz toplumsal kuralları göz ardı etmeyin, yoksa biz de sizi gözardı ederiz, bugüne kadar da bunun örneklerini bol bol verdik, daha da veririz... Bir zamanların etkili medyası tirtir titriyor, vay Gezi Direnişi’ne destek ha, bahanesiyle son bir ayda 71 gazeteci ve yazarı kapı önüne koyuyor... Düne kadar iktidarı ve medyaya karşı tutumlarını destekleyen yandaşlardan ikisi de yağlama yıkama yaparken bir an yüzlerini buruşturup görev ihlali ve işyeri kazası yaptıkları için Sabah’tan atılmışlar... Bunlardan biri, Huffingtonpost’da “Onlar gazetecilikten içerde değiller” diye yazı bile yazmıştı! İktidarın dışarıda bozulan ve diktatör diye oluşmaya başlayan algısını düzeltmek için: Yoooo o çooook bi demokrat! Şimdi iktidar ile cemaat arasında kapışmalar var ya, bazı sokağa atılmaların dökülmelerin nedeni de bu... HHH Tamam, bunları geçelim.. Başbakan’ın “Basın özgürlüğü demokrasinin ayrılmaz unsurudur” doğru lafına “bilimsel” takılacağım biraz. Evet, demokrasi ve özgür medya konusundaki değerlendirmelerde, siyaset ve sosyoloji de benzer düşünüyor: Medya özgürlüğü, demokrasilerin olmazsa olmazlarından biridir.. Demokrasiyi, sandık ve seçimlerin yapılıyor olmasına indirgeyen bütün görüşler, otoriter kişi ve düzenlere ve diktatörlük heveslilerine aittir... Demokrasinin bir ayağı sandık ve seçimlerse, onlar kadar önemli olan bir unsur da, “Sonsuz İtiraz Hakkı” ve medya özgürlüğüdür. Basın, iktidarın yolsuzluklarını yazma özgürlüğüne sahip olmalı ve seçmeni, özellikle iktidarla ilgili her şeyden haberdar edebilmelidir. İktidar medyayı biçimlendiremez, medya özgürlüğünü sınırlayamaz, medya patronları üzerinde baskı uygulayamaz ve taraflı yayına zorlayamaz.. Hele hele, iktidar aleyhine yayınlara ve düşüncelere sansür koyduramaz. Yoksa iktidar sadece iyi şeyler yaptığına seçmeni inandırmak istiyor ve sürekli olarak kendisinin seçileceği bir medya düzeni kuruyor demektir... Bir iktidar bunu yapıyorsa, ortalıkta demokratik bir kamuoyundan bahsedemeyiz, dolayısıyla seçmen nesnel değerlendirmeler yaparak oyunu kullanamaz. İtiraz hakkının da Türkiye çapında şiddetle ezildiği, medyanın toptan baskı altına alınarak yandaşlaştırılmaya çalışıldığı, protesto hakkının tanınmadığı bir düzen ancak “Recep Bey Demokrasisi” olur.. İktidarın meşruiyetini yitirdiği “demokrasi”... HHH Bunları neden anımsattım yeniden? Çünkü seçim dönemine girdik... Oy sayımında bilgisayar sistemlerine güvenmiyoruz, iyi hoş da, sandığı etkileyecek çok daha temel bir demokrasi yoksunluğu yaşıyoruz. Recep Bey üstelik, dar bölge seçim sistemiyle seçilmeyi yeniden garantileme numaraları peşinde... Hey uyumayın! ANKARA Türkiye’nin “özgürlük, demokrasi” taleplerinin doruğa çıktığı Gezi protestoları ülkenin bir numaralı gündemi olurken Aylin Kotil demokrasi talebini çok farklı bir eylem biçimi ile ortaya koydu. Türkiye’de “darbeden, darbe yasalarından” yakınan iktidar erbaplarının her nedense görmezden geldiği bir konuyu, yüzde 10’luk seçim barajının indirilmesi talebini, millet iradesinin yansıdığı mekân olan Meclis’e iletmek için İstanbul’dan “yürüyerek” yola çıktı. 8 Temmuz’dan bu yana, tabana kuvvet yürüyor, kendi deyişiyle, artık “insanlıktan çıkma noktasına” gelmesine karşın, inadına inadına aşındırıyor yolları. Türkiye anonim şirket değil ki l Yüzde 10 barajı, yıllardır ortalama bir zekâyla fakat ortalamanın altında özgürlük ve insan haklarıyla yönetilmemizin sorunudur. Ve bu insanlar, geçtiğim yollarda bunun farkındalar. Bunu görmek beni inanılmaz mutlu etti. İktidar bundan nemalanıyor. Başbakan’ın sürekli söylediği bir şey var: “Yüzde 51 aldım, yaparım, ederim.” Bana göre yüzde 50 değil o. Hele de bir de baraj girerse çok daha altında olacak. Diyelim ki onun dediği gibi yüzde 51 olsun. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, bir anonim şirket değil ki, sen yüzde 51 aldım diye yüzde 49’u ezesin. Bunu yaptığın zaman elbette o yüzde 49 da, bir düdüklü tencere gibi patlayacaktır. Ben şundan yanayım. Herkes Meclis’te olsun. Dini görüşler de olsun, cinsel tercihler de olsun... l Bence herkes Gezi’den etkilendi. Başbakan’dan tutun, en basit anlamda günlük yaşamını sürdüren bir ev kadınına kadar. Gezi’den öncesine dönülmeyeceğine inancım da çok yüksek. Üyesi olduğunuz CHP dahil mi buna? Yani CHP hiç olmazsa AKP’den daha fazla konuyu irdeliyor, inceliyor ve çözmeye çalışıyor. En azından bunu söyleyebilirim, ama yeterli değil. patlar Ayakkabının bağıyah Sosyal medyada büyük destek almış, müthiş bir hayran kitlesi var; “ayakkabının bağıyah, küpenin taşıyah” diye mesaj atanlar, 1 günlük yürüyüşe eşlik etmek için yurtdışından gelenler, Kızılcahamam yakınlarına geldiğinde “Leylek kayalıklarının oradaki elma ağacınn dibine çikolota koyduk, geçerken alın” deyip fotoğrafla yer tarifi yapanlar, “Sizinle Ankara’da karşılaşsak, elimde kitaplar olsa, biz çarpışsak, kitaplar düşse, siz toplasanız” diyenler... Dün itibarıyla AnkaraKazan sınırını geçen Kotil, yürüyüşüne cumartesi saat 17.00’de Başkent’teki Gezi protestolarının simge mekânlarından Kuğulu Park’ta bir basın açıklamasıyla son verecek. Kotil’le “zorlu yolculuğu” ve hedeflerini konuştuk... l Dar bölge ağıza bir parmak bal Daraltılmış bölge tamamen tuzak. Çünkü bir iki puan indirilmesinin hiçbir anlamı yok. Ağzımıza bir parmak bal çalmak gibi bir şey bu. Daraltılmış bölge iktidar partisine yarayan, onların milletvekili sayısını daha çok artıracak bir düzenlemedir. altındakiler aramadı l Baraj altı kalmış partilerden hiç destek gelmedi. Sadece BBP Genel Başkanı aradı ve onlar bir Düzce’de geldiler, merkez yönetim kurulundan biri ve il başkanları geldi o kadar. Diğer baraj altında kalmış partilerden hiçbir destek görmedim. Demek ki, “Halkın çok daha fazla umurunda demokrasi” dedim. Baraj l Kamyoncular soğuk su verdi Kamyoncular, arabalardan hiç rahatsızlık olmadı ve 3. günden itibaren en çok desteği de kamyon ve TIR şoförlerinden gördüm. Korna çalmadan hiçbiri geçmedi. Ve beni en çok şaşırtan, ilk üç gün ben basında yoktum ve sosyal medyada vardım, “Nasıl duydu bunlar beni” dedim, inanamadım. Demek ki sosyal medya kullanılıyor. Kendi kullanmasa bile, bir yakını, evde kızı ya da oğlu kullanıyor. Bu konuşuluyor demek ki kamyon ve TIR şoförlerinin haberi oldu ve mümkün değil. Çünkü hepsi bilerek el salladılar. Dün mesela, bir tane kamyon ve TIR şoförü bizi gördü ve yolda durdular ve soğuk su vermek için. Soğuk su doldurmuşlar çeşmeden... l Evime giren bilgisayarı aramış Evin altını üstüne getirmişler. Ben bilgisayarımı aradıklarını düşünüyorum açıkçası. Kuşkulandığım bir şeyler var ama burada söylemek istemiyorum. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Erdoğan’ın beş yıl önce yalanladığı ‘kamuda türban’ demokratikleşme paketine girecek AKP ağzındaki baklayı çıkardı l Einstein’lı savunma AKP kapatma davası iddiannamesinde, türban yasağının kaldırılması girişimleri yer almıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu savunmada başsavcının önyargısının değişmediğini belirtmişti. Erdoğan, “Bu durum bize Einstein’ın ‘önyargıları yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur’ sözünü hatırlatmaktadır” demişti. EMİNE KAPLAN ANKARA Hükümet, demokratikleşme paketi içine konulacak düzenlemeyle kamu kurumlarında türban serbestliğine hazırlanıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, 5 yıl önce üniversitelerde türban serbestliğiyle ilgili anayasa değişikliği tartışmaları sırasında AKP içinden gelen “Sıra kamuya da gelecek” açıklamalarına karşı çıkarak, “Üniversite kapılarındaki kızlarımızın mağduriyetini gidermekten başka bir şey amaçlamıyoruz” demişti. Erdoğan, AKP kapatma davasında Anayasa Mahkemesi’ne verdiği savunmada da bu yöndeki iddialara karşı çıkmıştı. Hükümetin “demokratikleşme paketi” olarak nitelendirilen yeni yasa çalışmalarının kapsamında kamu kurumlarında türban serbestliğinin de yer alacağı belirtiliyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda bu yönde öneriler getiren AKP’nin, paket içinde bu konuyu düzenlemesi bekleniyor. Devlet Memurları Yasası’nda, kılık kıyafetle ilgili olarak “Devlet memurları, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetindedirler” hükmü yer alırken, ilgili yönetmelikte kadın memurların başının açık olacağı düzenleniyor. Paketle söz konusu yasada bir değişiklik yapılabileceğine dikkat çekiliyor. İyi ki emekli olmuş ‘Başka amacımız yok’ Başbakan Erdoğan, 2008 yılında MHP ile üniversitelerde türban yasağının kaldırılması için getirilen anayasa değişikliğine ilişkin tartışmalar sırasında parti içinden gelen “üniversiteden sonra sıranın kamuda türban serbestliğine geleceği” yönündeki değerlendirmeler üzerine, partisinin grup toplantısında “Tek hedefimiz var. Üniversite kapılarındaki kızlarımızın mağduriyetini gidermekten başka hiçbir şeyi amaçlamadığımızın bilinmesi lazım. Birileri çıkıp yeni sorun alanları icat etmeye çalışıyor. Kimse lütfen buna gayret etmesin. Bunları da iyi niyetle izah etmek mümkün değildir” demişti. öğretim görevlisi Mehmet Yücesoy, Gezi eylemleri ile ilgili olarak cezası müebbet olan TCK’nin 312. maddesi uyarınca iddianame hazırlanabileceğini söyledi. TRT Haber’de yayınlanan bir programa katılan avukat Mehmet Yücesoy, Gezi eylemlerinin özünün “sokakta hesaplaşma” olduğunu öne sürerek “İktidarı demokratik yollarla, yani anayasaya uyarak değiştiremeyen bir kesim, hürriyet isteyen, özgürlük isteyen farklı amaçlarda olan gençlere arkadan ciddi bir destekle ve katılımla işin rengini değiştirdiler. Kim bunlar? Bunlar, bazı kurum ve kuruluşlar ile bazı partiler. Bazı milletvekilleri tweet’leriyle destek verdiler. Yürüyün, devam edin, az kaldı, hükümeti yıkıyoruz dediler” diye konuştu. TCK’nin 312. maddesinin “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma veya görevlerini yapmayı kısmen ve tamamen engellemeye teşebbüs edenlerle” ilgili olduğunu savunan Yücesoy, “Bazı kişiler elinde sopalarla, taşlarla maskelerle, molotofkokteylleriyle, değişik yasadışı örgüt bayrak ve flamalarıyla yakarak, yıkarak meydanlarda boy gösterdiler. Bu cebir ve şiddettir” dedi. TCK’nin 312. maddesindeki suçun cezasının “ağırlaştırılmış müebbet” olduğuna işaret eden Yücesoy, “Ben görevde olsaydım, bu davayı açardım” diye konuştu. Eski savcı Yücesoy: Gezi eylemcileri müebbetlik. Ben Haber Merkezi Eski cumhuriyet savcısı ve Adalet Akademisi dava açardım
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle