14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 2013 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada nifak tohumları atan davranış ve konuşmalarını bir yana bıraktık... Komşu iki aileyi birbirine düşman gözle bakmaya yöneltti. Nasıl bir kin duygusu ile sarmalanmış bir siyaset anlayışıdır bu Yarabbi! Dışarıda ve içerideki itibarına darbe indiren hatalarının bedelini demokratik yoldan ödeten Gezi Parkı eylemlerini bir türlü sindiremedi. Ülkeyi bölmeye yöneldiği yetmiyormuş gibi... ... Şimdi de toplumda insanlar arasındaki huzur, dostluk anlayışını eylemlerin baltaladığını söylüyor. Birbirine düşmanlık beslemeden yaşamalarının altına dinamit koyuyor. Park eylemlerini uzaktan yakından izleyen ya da katılan milyonlarca insan, adamın gözünde birer hasım, başbakanlığını sona erdirecek darbe hazırlıklarına katılanlar... Gencecik insanların başlarına çarpan biber gazı kapsülüyle ölmelerinden söz etmiyor. Mısır’da ölen “kardeşlerinin” ölümlerine yas tutan konuşmalar yapıyor. Ne ki ülkesinde polisin öldürdüğü gençleri anmak aklının ucundan geçmiyor. Polis maharetiyle uydurduğu gerekçeyle eylemcilerin pek çoğunu, hükümeti devirmeye teşebbüs gibi saçma sapan bir iddiayla mahkemeye sevk ediyor. Tutuklanmalarını sağlıyor. HHH Şimdi… Ülkeye huzur, barış getirdiğini her gün yineleyen, toplumda ve insanlar arasında barış ve huzuru sağladığını durmadan yineleyen Başbakan RTE: Toplumu pek çok alanda böldüğü yetmiyormuş gibi, bireylerin düşman olmalarını sağlamak için... ... Komşularını eylemler sırasında ya da bundan sonra evinin önünde, balkonunda hükümeti protesto etmek amacıyla, tenceretava çalanları yargıya göndermelerini istiyor. Bu açıklaması, salık vermekten de öteye bireylere bir çeşit direktif içeriğinde önerdiği bu yöntem, ... ... Kapı komşuları, aynı mahalle ya da sokakta, hatta aynı apartman binasında yan yana oturan insanları bırakın birbirine düşman etmeyi, toplumdaki bölünmeyi, bireyler düzeyine indirgemekten başka nasıl açıklanabilir? HHH CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, henüz Başbakan’ın komşuların birbirini gürültü yaptı diye jurnal etmelerini öngören açıklamasına tanık olmamıştı. Örneğin çeşitli örnekler arasında çözüm sürecinin ülkeyi bölmeye neden olacağını vurguladığı konuşmalarında bölücünün kim olduğunu araştırmaya, soruşturmaya gerek olmadığını söyledi. Ne ki o sırada da söylemini ana muhalefetin muhalefetine bir örnek diye algılayanlara isim de adres de verdi: Başbakanlık ve baş bölücü Başbakan RTE! HHH Fazıl Ahmet Aykaç’ın bir şiirinden esinlenerek RTE devrini özetleyelim: “... Korkmadı meclisten asla cebrü şiddet eyledi!..” Her devrin bir sonu olduğunu, sorumluluklarının hesabını ahrette değil, yaşarken vereceğini anımsamayarak... HABERLER Daltonlar gibi Gezi olaylarından dolayı Sincan’da tutuklu olan gençlere cezaevi yönetimince suçlu kimlikleri bastırılarak Daltonlar’ın boynundaki gibi yaftalarla dolaşmaları isteniyor AYŞE SAYIN GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada öteki de tel örgüdür. Hapishanelerin sadece dış duvarının çevresinde değildir tel örgüler. İçindeki koğuşlar arası duvarlarda, havalandırma boşluğu aralarında da örülüdür. Ancak hapishane fotoğraflarında o tel örgüleri göremezsiniz. Çünkü mevzuata göre hapishane içinde sadece resmi görevlilerin, müdür izniyle çektiği bu fotoğraflarda tel örgülerin kareye sokulması yasaktır. Mevzuatın özeti şöyle: Hapishane içinde, hapishanenin hapishane olduğunu açıkça belli edecek objeler önünde fotoğraf çekmek yasak! Bunları geçelim, tel örgülere çıkalım. HHH Hücrelerimizin önündeki 5 adıma 14 adımlık havalandırma boşluğunun 7 metrelik duvarlarının tepesi silindir biçiminde tel örgülerle çevrili. O tel örgüler bizi dışarıdan ayıran üst sınır. Serçeler içinse tam bir saray. O yüzden ben de mevzuata nispet olsun diye, hapishanenin hapishane olduğunu belli eden objelere başka adlar takıyorum. Bizi çevreleyen tel örgüler, telsaray. En azından bizim serçecikler için öyle. Tel örgülerin hemen altında, arada oluklu kesmelerin olduğu demir saclar, onların altında üzeri kaplamalı duvar var. Bizim serçedaşlar demir olukların altı ile duvar arasındaki kaplamayı gagalaya gagalaya oydular, etrafına dışarıdan emek emek getirdikleri kurumuş ot, saman parçacıkları koydular, sadece kendilerinin girip çıkabilecekleri bir delik ördüler. Yuvadan çıktıklarında hooop telsaraya. Geceleri yuva, gündüzleri telsaray. Silindir tellerin ortasında genel dengeyi sağlayan düz teller var. Serçedaşlar silindir telin üzerinde gaga çaldıktan sonra zevk için orta tele geliyorlar. Orası aynı zamanda gaga temizleme yeri. Ayaklarının hemen dibindeki tellere gagalarının iki yanını ritmik hareketlerle sürterken bir müzisyen alet çalıyor ya da ressam fırçasını boyaya batırıyor diye düşünürsünüz. Bir de saniyeler içinde öne arkaya dönüşler vardır ki, aletli cimnastik diye buna denir. Sesleri en çok gündoğumunda ve günbatımında çıkar. Güneşin doğmakta olduğunu onlar haber verir. Bestesini, güftesini bize vermiyorlar ama, kesin ezberlerinde onlarca gündoğumu, günbatımı şarkıları var. Yoksa bu kadar güzel bir koro oluşmazdı. Akşam güneşin batışını onların kanatlarından izlemek, güneşi görmek kadar güzeldir. Sanki kanatların ucuna ateş parçaları takmışlardır. Her cik cikte kanatlar kıpırdadıkça güneşin ışıkları da dalgalanır. İşte o an serçeler, insanın aklını çeler. Güneş şu anda dünyanın neresinde hangi haldedir diye düşünmeye başlarsın. Dünya senin etrafında döner, tabii güneş de... HHH Serçeler ne yazık ki hep böyle güzellikler yaşatmıyor bize. Yaşamla ölümü iç içe sokan o doğa kuralı, onlar için de geçerli. Mayıs sonundan temmuz başına kadar üç serçenin cenaze törenini yapmak zorunda kaldık. Yumurtalarından yeni çıkan serçeler gün boyu annelerinin getireceği yemeği bekliyorlar. Annenin gagasından o yiyeceği alışlarını görmelisiniz. Yuvanın ucuna kadar gelip gagalarını uzatıyorlar. İşte o uçta çok dikkat etmeleri gerek. Önce kanatları gelişecek, hareketlenecek. Sonra anne onlara kanat açıp kapama talimleri yaptıracak. Devamında usul usul uçacaklar, kısa süre sonra da gökyüzüne havalanacaklar... İşte o aşamaya giderken bazıları yuvadan havalandırmaya, beton zemine düşüyor. Bir süre canlı kalıyorlar ama anne olmayınca ne beslenebiliyorlar ne uçabiliyorlar. Anne inip yanlarında dolanıyor, yuva ortamı olmayınca bir şey yapamıyor. Temmuz başında kaybettiğimizin ölmeden önce başını zorla yukarı kaldırıp uçanlara bakışını tarif edemem. Uçmayı başaran yavrularsa güneş nöbetini çoktan devraldılar. Bize tepeden bakıyorlar ama, olsun. İkide bir “etmelerini” de talihten sayıyoruz... ANKARA Gezi eylemi sürecinde gözaltına alınan direnişçi gençler, tutukluların dramını, Hitler’in toplama kamplarından bir işadamının kurtardığı Yahudileri anlatan “Schindler’in Listesi” filmiyle özdeşleştirdi. CHP Cezaevi İnceleme Komisyonu üyelerinin ziyaret ettiği direnişçi gençler, polisin kendilerini “Sizi tanıyoruz” diye gözaltına aldıklarını belirterek “Başbakan’ın listesindekiler toplanıyor, CHP’de bu tutukluları ziyaret ediyor. Ziyaret edilenlerin bazıları medyanın ilgisi ve bu sayede oluşan toplumsal duyarlılık ile serbest kalabiliyor. Sorun ortadan kalkmasa da, CHP’nin listesi de aynı Schindlerin Listesi gibi. O listeye girenler, kurtuluyor!” görüşünü iletti. CHP Cezaevi Komisyonu üyesi milletvekilleri Özgür Özel, Veli Ağbaba, Nurettin Demir, Muharrem Işık ile Parti Meclisi üyeleri Gül Çiftçi ile Umut Akdoğan, Ankara’da Gezi olaylarında gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 27 Gezi Direnişi tutuklusunu cuma günü Sincan 1 No’lu F tipi Cezaevi’nde ziyaret etti. Raporda yer alan çarpıcı değerlendirmeler ve ifadeler şöyle: Doğmamıştım; olamam ki:Tutuklanan tüm öğrencilerin polisten savcıya yol Beyaz oda, beyaz ışıklı işkence CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu, Sincan’daki 27 Gezi tutuklusuyla görüştü. Raporda “Gezi olaylarından dolayı tutuklu olan gençlerin tamamına cezaevi yönetimi tarafından birer suçlu kimliği bastırıldığı, gençlerin tabiri ile Daltonlar’ın boynundaki gibi yaftalarla dolaşmalarının istendiği, bu kimliğin üzerinde büyük harflerle: “SUÇU: TERÖR” yazdığı tarafımıza bildirilmiştir. 10 metrekarelik beyaz boyalı ve beyaz aydınlatmalı odalarda tecrit edildiklerini söyleyen gençler içeriye saat sokmanın yasak olduğunu zaman algısını kaybettiklerini ve gözaltında adeta psikolojik işkenceye maruz kaldıklarını söylemişlerdir. Gençlerden birinin anlatımına göre revirde ayak ayak üstüne atan bir arkadaşına bir görevlinin gelip ayağına vurarak’Müdür kameradan izliyor, saygısızlık yapma’diyerek ayağını indirttiğini belirtiyor” ifadeleri yer alıyor. lanırkenki fezlekelerinde 10 ayrı örgüt adının ve 20’den fazla suç yazmasını gençler, “Meclis’te torba kanun, poliste ‘torba fezleke’ var. Duyup duymadığımız, bilip bilmediğimiz bütün örgütlere üye olmakla suçlanıyoruz” diyerek ifade ediyor. Özellikle, genelde 199095 doğumlu olan bazı tutuklular, “Biz doğmadan yıllar önce kendini lağvetmiş örgüte üyelikle suçlanıyoruz” (THKPC) diyerek fezlekelerde garabeti ifade ediyor Piyangodan hangi örgüt çıktı: Du ruşma sırasında gençlerden bir tanesi hâkime fezlekelerde yazan 10 örgütü gösterip, “Hâkim Bey örgütümüzü biz mi seçelim, siz mi birini bize vereceksiniz” diye sorduğu, ifade vermekten ayrılan gençlere ise diğerlerinin “Örgüt piyangosundan sana hangi örgüt çıktı” diyerek şakalaştıklarını anlattı. Bunun üzerine savcının ve mahkeme başkanının “Polis çok yorgun, biraz hantal davranmış ve hepsini hepinize yazmış” diyerek bazı suçlama ve örgüt isimlerini çıkarttığını belirtiyorlar. CEZAEVİNDEKİ DİRENİŞÇİLER ANLATIYOR Tutuklu direnişçilerden Murat Bozkurt, Akın Can, Sonel Temel, Mahir Çağlar, Mazlum Demir, Tamer Morkoç, Can Deliduman, Yadigar Vuruşaner, Şahin İmğa, Osman Nuri Orhon, Ali Yılmaz ve Eren Tayşan yaşadıklarını şöyle anlattılar: Pantolonunu indir: Girişte yapılan aramada görevliler “pantolonunu indir” dedi. Görevliler gelip arama yaptı. “Odak” dergisi delil, “gri gömlek” suç aleti sayıldı. Polisler, “İstersen açlık grevi yap” deyip ailemin getirdiği şeker ve suyu vermedi. İlk 24 saat avukat taleplerimiz geri çevrildi. Gözaltındayken polisler “ÇHD’li avukat tutmayın, eğer tutarsanız kesin tutuklanırsınız. Babanız size başka avukat tutsun” dedi. Kız arkadaşım da Sincan Kadın Cezaevi’nde, mektubu 15 gündür gelmiyor. ‘Vuruldum, 10 dakika sonra...’: 1 Haziran’da düzenlenen gösterilerde, polis tarafından hedef alınarak atılan gaz bombası sonucu kafamda 5 cm. uzunluğunda kırık oluştu, 8 dikiş atıldı. Vurulduktan 10 dakika sonra Ethem vuruldu. Kırıkla ilgili hastanede çekilen tomografi filmlerine bile el konuldu. Gözaltılar polisin elindeki listeye göre, eylemlerde ismi bilinen gençlere yapıldı. Dosyam avukata bile verilmedi ama hakkımızdaki iddiaların ve resimlerin hepsi TRT’de yayımlandı. Alındım atıldım: Kredi kartı kuryesi olarak çalışıyordum. Başbakanlık’a kredi kartı teslimi yaptıktan sonra sabıkalı diyerek işten çıkarıldım. Oğlum askerde sanıyor oysa ben...: Evliyim ve bir oğlum var. Oğlum beni askerde biliyor. Tutuklandığım için müfettiş geldi, “İşten el çektirildiniz” dedi, 1/3 oranında maaş kesme cezası verildi. 25 kişinin alınacağını duymuştuk, 25 kişi aldılar. Sadece bilinen muhalif kişileri tutukladılar. Elimizde sopa yok, pala yok. Biz tutukluyuz onlar serbest. “Gereksiz yere slogan atmaktan” 1 ay iletişim cezası aldım. 3 örgüte birden üye: 1993 doğumluyum. THKPC, Devrimci Yol ve Devrimci Gençlik adına illegal çalışmalar yapmakla suçlanıyorum. Bu örgütler bugün yoklar ama üçüne de üye olarak gösteriliyorum. Vekil kartı suç aleti: CHP Milletvekili Levent Gök’ün verdiği kartvizit suç delili sayıldı. Diğer bir suç delil ise inşaat eldiveni. Elimizdeki taş ile TBMM ve Başbakanlık’ı ele geçirmeye ve hükümeti yıkmaya çalışmakla suçlanıyoruz. El atarisi de delil: Bayrak yakma suçlaması ile gözaltına alındım. Play Station Portable (el Atarisi) cihazı delil olarak alındı. Bayrak yaktığım saatte olay yerinde olmadığımı kanıtlayabileceğimi söylememe rağmen alındım. Sohbet hakkımızı kullanmak istediğimde, infaz hâkimliğinden, “Örgütün yöneticileri ve kıdemlileri sizin beyninizi yıkar” yanıtı geldi. Sessiz çığlık 43. haftada İstanbul Haber Servisi Yargıtay’da temyiz incelemesi yapılmakta olan Balyoz davasında tutuklu emekli ve muvazzaf askerlerin ailelerinin oluşturduğu “Vardiya Bizde Platformu” dün Beşiktaş’ta Demokrasi Anıtı önünde 43. kez bir araya gelerek “Sessiz Çığlık” eylemi yaptı. Yargıtay, eylemde “Adalet yoksa barış da olmaz”, “Hukuk ve adalet için yürekten bir ışık, Sessiz Çığlık” yazılı döviz ve pankartlar taşındı. Balyoz davasından tutuklu emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un eşi Lütfiye Yavuz, “Bizler Ankara’da yargıçların olduğuna inanıyoruz. İyi ve doğru karar vereceklerinden ümitliyiz. Herkesi Yargıtay’a, sahte Balyoz davasını izlemeye davet ediyoruz” dedi. Deniz Binbaşı Eren Günay’ın yakını Elif Uyanık “Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Hukuk ile kazanılacak bir dava değil. Bu, orduyu tasfiye etmek için oluşturulmuş bir komplodur. Tahliyesi için mucize bekliyoruz” diye konuştu. Yargıtay’daki gelişmeleri “sessiz kalarak” protesto eden asker yakınları basın açıklaması yapmadan dağıldı. Kuyumcu baskınında öldürülen ÖDP’li Karaduman ve Ergül uğurlandı Soygun değil infaz İstanbul Haber Servisi Sultangazi’de önceki gün bir kuyumcu dükkânına yapılan silahlı baskında öldürülen ÖDP Sultangazi Mahalle Birim Temsilcisi Celal Karaduman (54) ve Serkan Ergül (39) için dün Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi’nde tören düzenlendi. Törenin ardından yapılan yürüyüşte “Çeteler halka hesap verecek”, “Halkımız hesap sormaya” ve “Celal yoldaş ölümsüzdür” slagonları atıldı. ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, olayın ilk anda soygun gibi algılandığına dikka çekerek “Saldırı bir soygun değil doğrudan infaz” dedi. Karaduman’ın cenazesi memleketi Tunceli’nin Hozat ilçesine gönderildi. Sultangazi Yunus Emre Mahallesi Adem Yavuz Caddesi üzerindeki bir kuyumcu dükkanına önceki akşam yapılan silahlı baskında plakasız bir araçla gelen yüzleri maskeli 2 kişi tarafından öldürülen ÖDP Gazi Mahallesi temsilcisi Celal Karaduman ve Serkan Ergül için dün saat 16.00’da Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi’nde tören düzenlendi. Topluluk, cemeevindeki törenin ardından ÖDP Sultangazi Mahalle Birim Temsilciliği’ne kadar sloganlar atarak yürüdü. Celal Karaduman’ın 12 Mart döneminde cezaevinde kaldığı, 12 Eylül döneminde ise Devrimci Yol davasından yargılandığı öğrenildi. ÖDP İstanbul İl Örgütü’nden “Emniyet’in ilk izlenimi saldırının bir soygun girişimi olmadığı yönünde. Kuyumcu dükkânında herhangi bir malzeme çalınmamıştır” şeklinde açıklama yapıldı. Devrimci Karargâh’tan beraat eden gazeteci Duruoğlu: 10 ayın telafisi mümkün değil ÖZLEM GÜVEMLİ Devrimci Karargâh davasında 10 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan ve cuma günü de beraat eden Vatan Gazetesi Yazıişleri Müdürü Aylin Duruoğlu, “Beraat kararından kişisel olarak memnunum, ama 10 aylık haksız tutukluluğum ve tüm bu yaşanan süreç adalet sisteminin içler acısı halinin göstergesi” dedi. 10 aylık tutukluluğu ile ilgili tazminat davası açma konusunda henüz bir karar vermediğini söyleyen Duruoğlu “10 ay boyunca yaşadıklarımın karşılığı yok. Tazminat davası açsam ne olur? Kazansam tazminat yine bizim vergilerimizle bana ödenecek. Görevini eksik yapan Emniyet teşkilatı, kötü yazılan dayanaksız argümanlar içeren iddianameleri hazırlayanlara bir yaptırım yok” dedi. Hakkında verilen beraat kararını gazetemize değerlendiren Duruoğlu, 10 aylık haksız cezaevi süreciyle ilgili nasıl bir hukuki süreç izleyeceği konusunda karar sızlıkları olduğunu dile getirdi. “Benim, memurun, işçinin vergileri ile kaybettiğim 10 ayın tazmin edilmesi mümkün değil” diyen Duruoğlu ailesinin ve kendisinin bu süre içinde yaşadıklarının telafisinin mümkün olmadığını belirtti. Herkesin kendisi kadar şanslı olmadığını düşünen Duruoğlu “Ben gazeteciydim ve haksız tutuklanmama karşı bana sahip çıktılar. Çalıştığım kurum beni cesaretle destekledi. Çevremdekiler bana vurulan terörist damgasını hiç ciddiye almadı” değerlendirmesi yaptı. Öte yandan Devrimci Karargâh davasında 7 yıl 1 ay cezaya çarptırılan Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Rıdvan Turan, düzenlediği basın toplantısında eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ile aynı davada yargılanmalarını eleştirerek “İşkenceci bir polis müdürü olan Hanefi Avcı’nın devrimcilerin davasına karıştırılması vahim bir durumdur. Bunu yapanlar tüm dünyaya rezil olmuşlardır” dedi. PKK Bingöl’de 3 kişiyi kaçırdı Yurt Haberleri Servisi Bingöl’ün Genç ilçesinde demiryolu inşaatında çalışan işçileri taşıyan, plakası öğrenilemeyen pikap, ilçeye bağlı Çamlıyurt köyü Zelek Deresi mevkisinde silahlı kişilerce durduruldu. Araçtan indirdikleri Ahmet T., Ertuğrul B. ve Mehmet A’yı yanlarına alan silahlı kişiler, aracı ateşe verdikten sonra uzaklaştı. Eylemi terör ögrütü PKK’nin yaptığı ileri sürülürken güvenlik güçleri, olayla ilgili çalışma başlattı. Bu arada, PKK’nin Suriye’deki yapılanması PYD demokratik özerklik ilan etmesinin birinci yıldönümü dolayısıyla Şırnak’ın Cizre ilçesinde kutlama yapıldı. Kutlamaya daha önce “PKK Asayiş” adı altında yol kesen yüzleri maskeli grup meşaleli yürüyüş düzenledi. Polisin dağılmalarını istediği grup molotofkokteyli atınca, tazyikli su sıkılarak dağıtıldı. SDP’den ‘Avcı’ tepkisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle