14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER Polis, tanıştıkları direniş parkında evlenmek isteyen Nuray ve Özgür’ü de engellemek istedi CUMHURİYET 21 TEMMUZ 2013 PAZAR Geline 24 ayar gaz kapsülü! ARİF KIZILYALIN Mayıstan bu yana her cumartesi olduğu gibi Taksim ve Gezi yine hareketli, yine renkliydi, yine eylem vardı; yine protesto ve polis müdahalesi... Oysa, dün Gezi’de tanışıp hayatını birleştiren Nuray ve Özgür’ün günüydü. Tanıştıkları noktada evlenebilmek istiyorlardı ve halka açık bir park da bu iş için en uygun alandı. Ne var ki, nikâh saati yaklaştığında polis emir alıp “Yasak” dedi ve Gezi’yi halka kapadı. Elbette düğün, polis ve Vali Bey’in keyfini dinlemeyecekti, hemen yakındaki Şişli Evlendirme Dairesi’ne alındı nikâh... Damat, Çarşı Grubu’na ‘şükran’ını siyahbeyaz smokin üstü giyerek verirken, hemşire Nuray da tülünün üzerine baret takıp protesto ediyordu 1.5 aylık baskı rejimini. Espriler havalarda uçuştu: “Geline, çevik kuvvetten 24 ayar gaz kapsülü, 3 Çocuk yapın, Başbakan’ın üzerine salın...” Aynı saatlerde Taksim gergindi, Gezi ve meydan kapatılmış, sadece Beyoğlu Belediyesi’nin iftar sofrasına ‘onay’ verilmişti. İstiklal ‘can pazarı’ gibiydi. TOMA’lar su sıkıyor, akrepler plastik mermi ve gaz atıyordu. Ancak ‘yurttaş’ kendini Gezi Parkı’nın yanına atmıştı. Ortadaki polise karşın Etap Otel önü ile Gezi girişinde toplananlar, Taksim’i, halkın düğün salonuna çeviriverdiler: “Neredesin aşkım, buradayım aşkım” sloganları atılıyordu. İşte o anda çevik kuvvetin çekilmesiyle de Nuray Gelin ile Özgür Damat, Gezi’ye giriverdiler... Bir iki dakikada bini aşkın yurttaş toplanmıştı parkta. Nuray ile Özgür, tanıştıkları nokta da halkı selamlayıp öpüşerek ‘birlikteliklerini’ ilan ettiler. Halaya başlanıp, “Caney caney caney, işte meydaney, delikanlı TOMA nerdesin haney” türküsü seslenirken, ‘dağıtın’ anonsu, mutlu tabloyu bozacak, itiş kakış sonucu kalabalık Gezi’den çıkarılacaktı. Sonra mı? Sonra polis iftar vakti yaklaştıkça sinirlenip halkla birbirine girdi. Çevik kuvvet müdürlerinden birinin, “Suratımıza bakarak sigara içiyorlar” diye bağırması ve “Her cumartesi sizle mi uğraşacağım a.. k.. memleketinde” diyerek tepki göstermesi ortalığı gerdi. İstiklal’de ise TOMA, su sıkarak meydana çekildi, çevik kuvvet de halka müdahaleye ezanla beraber ‘iftar’ molası vermişti. Elbette klasikleşen gözaltılar, gazdan nasibini alan çocuklar, düğün cumartesisinin keyifsiz enstantaneleriydi. Önce Haluk Şahin Bugün iki meslektaşımın kitabından bahsedeceğim. Bu pazar günün biraz yumuşak geçirelim. Öyle diyorum ama yazı bu, hiç de belli olmaz. Birden deli dolu akmaya başlar, engelleyemezsin. Haluk Şahin, hem Bozcaadalı hem İstanbullu yani iki arada bir derede bir insan. En son Radikal’den atılmış, internet sitelerinde yazıp çizerken ve Bozcaada’da şiirlerini yazar, Homeros adına Ozanın Günü düzenler ve bağında kendi butik şarabını üretirken birden +1 TV serüvenine sürüklendi. Kısa sürdü tabii. Para sahipleri müdahale edince iktidar adına şöyle yap böyle yap diye, iyi bir TV yayına başlamışken çöktü. Haluk Şahin, Uğur Dündar, Mollaveisoğlu ve iyi gazeteci ekibi hemen ayrıldı. Bu notu ülkemizde nesnel gazetecilik yapmanın olanaklarının ne kadar azaldığını göstermek için düşüyorum. Neyse, Haluk’un gerçekten mükemmel denebilecek ve büyük keyifle okuduğum Poyrazaltı Bozcaada Değişirken (Bağlar, Bahçeler, İnsanlar, Kargalar, Kediler, Kirpiler, Keçiler, Komşu Adalar, Otlar, Gölgeler ve Hayaller) kitabı (ArkeoEge yayını), bir yazarın ve gazetecinin Bozcaada’nın gerçeklerinden kendine yarattığı büyülü bir atmosferi sundu bana. “İlomanyak (İslomaniac)” diyerek göndermiş. Ada tutkunu demek. 10 yıldır yazları, 67 ay Büyükada’da yaşadığım için öyle diyor ama onun kadar İlomanyak olamam çünkü Bozcaada üzerine bu ilk kitabı değil! Fakat Poyrazaltı kitabını okuduktan sonra gerçekten “adalı” olabilmek için bir ada kitabı yazmamın farz olduğu ortaya çıktı. Diyor ki kitabında, istersen bir yıl kal adada, üzerine kitap yazarsan gerçekten adalı olmayı hak ediyorsun. Adanın yazı, kışı, sonbaharı, ilkbaharı farklı. Yalnızlığı, turisti, rüzgârı, bağı bahçesi, insanları, her mevsim değişiyor. İnsanın ruh hali de! Şahin, Bozcaada’nın Ege uygarlığı içindeki yerini de günümüzde yaşatan bir insan. Kuzey Ege’nin geçmişini da kurgulayarak Bozcaada’yı kendisi için de çok önemli bir yer haline getiriyor ama bu bir arkeoloji kitabı değil, adanın rüzgârı, insanları, bağı bahçesi üzümü şarabı, kirpisi kedisi kitabı. Tabii insanları ki adayı ada yapan. Ada kedileri bir gün Bozcaada tarihini yazacak olurlarsa, paryalıktan krallık tahtına Haluk’un eşi Belgin sayesinde oturduklarını mutlaka belirtecekler. Belgin Hanım’ın kedilerin kuyruklarına teneke bağlayan çocukları, kedilerin fotoğraflarını çeken çocuklara nasıl dönüştürdüğü, başlı başına bir değişim öyküsü . Ayrık otlarıyla mücadelenin bahçivanın en bitmeyen işi olduğunu öğrendim derken, birden bir avuç bahçemizde sürekli savaş halinde olduğumuz bizi anlatıyordu sanki. Çağdaş açgözlülüğün adayı bitirip bitirmeyeceğini tartışırken bu açgözlülüğün aslında Ankara’da iktidarda oturduğunu anımsatır size. Bozcaada’nın kargalarını okurken Büyükada’nın kargalarıyla kıyaslarım. Karşınıza birden adanın Sokrat’ı, Sokrat Evi ve Gündüz Aktan çıkıverir ki bu büyük entelektüel, bizim adada yatmaktadır. Poyrazaltı; seveceğiniz, adeta ada öyküleri gibi yazılmış, keyif verici bir ada kitabı. Parka gelen yurttaşlara müdahale eden polis, Taksim’i yine gaza boğdu Gezi halka yine yasak SERCAN MERİÇ Direnen aşkta mutlu son Gezi Direnişi’nde tanışıp âşık olan “Çılgın Hemşire” lakaplı Nuray Çokol ile “Yeşil tişörtlü adam” lakaplı aktivist Özgür Kaya çiftinin nikâhı Şişli Evlendirme Dairesi’nde dün akşam kıyıldı. Davetlilerin, “Heryer direniş, her yer aşk” sloganlarıyla salona giren çiftin nikahı 19.30’da kıyıldı. Nikah memuru gelin ve damada, “Bir ömür boyu direnmeye, mutlu olmaya, birlikte yaşamaya var mısınız?” diye sordu. Gelin de damat da bağırarak “evet” dedi. Salonda alkış koptu. Bir LGBT üyesi çiftten, eşcinsel bir çocukları olması halinde ona kızmayacakları yönünde söz aldı. Nikahtan sonra Gezi Parkı’na gelen çifti, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tankıkulu ve eski milletvekili Çetin Soysal’ın bulunduğu kalabalık grup karşılarken, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atıldı. Nikah sonrası Gezi Parkı’nda düzenlenmesi beklenen düğün etkinliğine polis izin vermedi. Bir grup arkadaşlarıyla beraber Gezi Parkı’nda hatıra fotoğrafları çektiren yeni evli çift de kısa bir süre sonra arkadaşlarıyla birlikte parktan çıkarıldı. Bu sırada çevik kuvvet amiri hemen müdahale ederek polislerin gelin ve damada yol açmalarını emretti. Çift yoğun ilgi nedeniyle The Marmara Oteli’nde bir süre dinlendi. Çift daha sonra Şişli Evlendirme Dairesi’nin otoparkına giderek eğlenceye katıldı. Gezi Parkı olayları sırasında tanışıp âşık olan “Çılgın Hemşire” lakaplı Nuray Çokol ile “Yeşil tişörtlü adam” lakaplı aktivist Özgür Kaya çiftinin düğünü ve forum çağrısı üzerine polis dün akşam Gezi Parkı’na girişi bir süre yasakladı. Taksim Meydanı’nda toplananlar yasağı protesto etti. Polis göstericileri önce kalkanlarla İstiklal Caddesi girişine kadar uzaklaştırdı kısa bir süre sonra da tazyikli su ve boyalı mermi ile topluluğa müdahale etti. Müdahaleden sonra parka girişler Cumhuriyet Caddesi tarafında serbest bırakıldı. Çevik kuvvet polisleri, Taksim Gezi Parkı girişinde önlem aldı. Akşam Gezi Parkı’na düğün ve forum için çağrı yapılmıştı. Dün akşam saat 17.15’ten itibaren park girişinde önlem alan polis parkın içine girişlere izin vermedi. Polis barikatının önünde toplanan bir grup ise sloganlarla parkın kapatılmasını protesto etti. Bir kadın ise parkın kapatılmasını protesto ederek polislerle tartıştı. Parka girmeye çalışan kadına polis engel oldu. Ancak kadının ısrarı üzerine polis kadının parka girişine izin verdi. Taksim Gezi Parkı’na girişlerini kapatan polis, toplanan grubu iterek meydana doğru uzaklaştırdı. Bu sırada göstericilerle polis arasında arbede çıktı. Bir süre polis ekipleri ile göstericiler karşı karşıya durdu. Cadde üzerinde toplanan gruptakiler slogan atarak bekledi. Polis, saat 19.20’de İstiklal Caddesi girişinde eylemcilere müdahale etti. TOMA’lardan göstericilerin üzerine su sıkıldı. Polis daha sonra eylemcileri kovalamaya başladı. Bu sırada koşan bir kişi kaldırımdaki direğe çarptı. Polisin bazı göstericilere tekme attığı görüldü. İstiklal Caddesi’nde bulunan aktivistlerin ara sokaklara dağılmasının ardından, polis ekipleri ara sokaklarda da müdahaleyi sürdürdü. Müdahalenin ardından eylemciler tekrar PLASTİK MERMİ, GAZ VE SU... Taksim Meydanı ve Gezi Parkı dün de halka kapatıldı. Çokol ile Kaya çiftinin düğün kutlaması ve forum çağrısı üzerine polis Gezi Parkı’na girişi bir süre yasakladı. Yurttaşları hedef alan polis plastik mermi, biber gazı, tazyikli su ile müdahale etti. (Fotoğraflar: AFP, VEDAT ARIK) İstiklal Caddesi’nde bir araya geldi. Sloganlar ve marşlarla Fransız Konsolosluğu’nda toplanan kitleye iftarın ardından 22.00 sularında tekrar müdahale edildi. Polis ile göstericilerin kovalamacası geç saatlere kadar devam etti. Gezi direnişleri sırasında yaşamını yitirenler için karanfil eylemi yapmak isteyen Halk Cephesi üyelerine polis Anmaya da izin yok izin vermedi. Galatasaray Meydanı’nda toplanmak isteyen eylemcilere izin verilmemesi üzerine grup, Odakule’de “Polisler yargılansın, cezalandırılsın” pankartı açarak, slogan atmaya başladı. Eylemin başlamasının ardından çevik kuvvet ekipleri göstericilere müdahale etmek için harekete geçti. Akrep ile eylem cilerin üzerine gelen polis, plastik mermi sıktı. Polis ile eylemciler arasındaki kovalamaca Tarlabaşı’na kadar sürdü. ...Sonra Serdar Akinan Bir başka gerçek gazeteci dostumuz Serdar Akinan’ın kitabı “Sahi Beni Neden Almadılar? – Medyanın Hakikatle İmtihanı” bir süredir elimin altında duruyordu. Onunla da vedalaşma zamanı geldi! Akinan, medyanın üzerinde gerçekten de neredeyse total bir sansürün, büyük iktidar baskısının, patron korkusunun resmen, açıkça, korkusuzca, dünyanın gözleri önünde fırtına gibi estiği bu zamanların, işsiz bıraktıklarından... Ne ekranda var, ki iyi televizyoncudur ne de bir köşede, ki iyi yazardır. Habercidir! Hiçbir yerde çalışmadığı zaman bile kalkıp Suriye’ye geçecek ve Twitter’da mesajlarını ve fotoğraflarını iletecek kadar da olay yeri adamı. Ama bugün geldiği noktayı anlatırken Türkiye üzerindeki kâbusu tarif ediyor: “Gerçek o kadar yalın ve sert bir şekilde beni çevrelemiş halde ki kıpırdayamaz hale geldim. Bugün kapılar kapalı. Açılacak gibi de durmuyor. Ülkenin yeni eşik bekçileri yerlerini tahkim ederken kendilerinden olmayanlara hiçbir yaşam hakkı verememeye çok kararlılar.” Bu satırlar aslında, Türkiye’nin aslında nasıl bir siyasi iç savaş içinde yaşadığını, anlatmakta hafif kalıyor ama Serdar bunu teninde yaşıyor. Rüzgârların gazeteciler üzerinde en sert estiği Soner’lerin içeri alındığı zamanlar, Akinan’a iletilen “24 saat içinde seni de alacaklar” mesajının yarattığı büyük gerilim ve yurtdışına kaçış öyküsü. Ama Akinan yaşadığı gazetecilik zamanlarının ilginç olaylarıyla karşı karşıya getiriyor okuru. Polis muhabirliğinden TV kuruculuğuna uzanan bir meslek hayatında çok ilginç olaylar, tanınmış isimler, Irak’taki savaşta habercilik.. Ergenekon tutuklamaları başladığında SkyTürk’ün başındadır Serdar. Cumhuriyeti dönüştürme operasyonlarının ayırdındadır. O, Ergenekon’u Ümraniye bombaları ile değil çok daha önce Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin bombalanmasıyla başlatır. Cihan Haber Ajansı’nın bu operasyonlarda özel görevini sorgular. Gülen cemaatinin yargı ve Emniyet’teki örgütünü net görür. Akinan, namuslu ve dürüst bir gazeteci. Kitabı bugünlerin önemli tanıklarından biri olarak Kırmız Kedi Yayınevi’nden belleğimize girdi. Eline sağlık, teşekkür ederiz; Akinan’ın kitabını okuyun.. Akinan’ın şimdi bağımsız Vagus internet haberciliğine soyunduğunu da belirteyim. Gazetecilik her fırsatta yapılabiliyor demek ki. Başbakan’ın ‘Tencere tavacıları yargıya taşıyın’ açıklamasına tepkiler sürüyor: Komşuları bile böldü HUKUKÇU VE SİYASETÇİLERDEN BAŞBAKAN ERDOĞAN’A AĞIR ELEŞTİRİ: Suç icat ediyor İLHAN TAŞCI ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Komşuyu rahatsız etmek suçtur. Tencere tavacıları sizler yargıya taşıyacaksınız. Her şeyi devletten beklemeyin” sözlerine hukukçular ve siyasiler tepki gösterdi. CHP’nin Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Başbakan için “suç icat ediyor” derken, Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Metin Feyzioğlu, “İdari makamların ve yargının bu siyasi baskıya alet olması yeni huzursuzluklara sebebiyet verir” uyarısında bulundu. Tezcan, Başbakan’ı halkın kendi içinde, alt kattakinin üst kattaki komşusuna düşman olmasından sonuç almaya çalışmakla suçlarken “Bunu insani, ahlaki, vicdani olarak kabul etmek mümkün değil” dedi. Tencere tava çalarak protesto hakkının tamamen demokratik bir hak olduğuna işaret eden Tezcan şöyle devam etti: “Başbakan suç unsuru olmayan davranışları bile suç gibi gösterip bu eksende çatışma yaratmayı planlıyor. Halkı kamplaştırarak iktidarını güçlendirme çabası, diktatörlerin tipik tavrı. Asıl suçu Başbakan işliyor. Zaten bu konuda adli sicili de vardır.” Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, toplantı ve gösteri yapmanın temel bir hak olduğuna işaret ederek, “Başbakan’ın komşuyu komşuya düşman etme çabası kabul edilemez” dedi. Feyzioğlu, şu irdelemeyi yaptı: “Başbakan’ın bu sözleri üzerine birileri harekete geçiyorsa olsa olsa bu siyasidir. İdari makamların ve yargının bu siyasi baskıya alet olması yeni huzursuzluklara sebebiyet verir.” İstanbul Haber Servisi Başbakan’ın “Komşuyu rahatsız etmek suçtur. Tencere tavacıları yargıya taşıyın” açıklaması tartışma yarattı. Tencere tava çalma eylemi yeni Kabahatlar Kanunu kapsamında “rahatsızlık” gerekçesi ile şikâyet edilebilir. Ancak hukukçulara göre, Başbakan’ın bu açıklaması; ramazan davulcusu, ezan, çan, ambulans, komşunun ağlayan çocuğunun da “rahatsızlık” kapsamında şikâyet edilmesi gibi çok vahim sonuçlar doğurabilir. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kılıç, bu çağrının çok vahim sonuçlar ortaya çıkarabileceği uyarısında bulundu. Protesto yapanların hedef gösterildiğini vurgulayan Kılıç şunları söyledi: “Bu ülkenin birçok değeri var. Örneğin ramazan davulcusu gibi, asker uğurlama törenleri gibi. Kamuoyuna bakıyorsunuz insanlar ‘Ben de davulcuyu şikâyet ederim’ diyor. Bakın konu nerelere geliyor. Tencere ta va çalmak suç da değil kabahat de değil. Barışçıl protestodur.” Çevre avukatı Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Arif Ali Cangı da topluma gözdağı verilmek istendiğini belirterek süreci şöyle anlattı: “Yeni Kabahatlar Kanununa göre gürültü çıkaranlara “rahatsız etme” gerekçesi ile ceza kesilebilir. Emniyet’e ‘rahatsız oluyorum’ diye şikâyet olursa Valilik ya da kaymakamlık ceza kesiyor. Para cezasına 15 günde sulh ceza mahkemesine itiraz hakkı var. Yurttaşlar itirazını yaparken başbakanın talimatı ile hakkında ceza kesildiğini iletmeliler. Protesto etme hakkınızı kullandığınızı söylemelisiniz. Bilirkişi incelemesi isteyebilirsiniz. ‘Tencere tava çalınmasında ne kadar ses çıkar’ incelenir. Mahkeme de değerlendiririr. Gürültü saati ve desibelinin değerlendirilmesi gerekiyor.” Çifte standarta yol açar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle