16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 HAZİRAN 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ l Neden olmasın... İzmir protestolarında ‘Göz Göz’le KSK taraftarının ortak hareket etmesi dikkat çekti. Kol kola yürüyen taraftarlar “Değerler ‘karşı tarafla’ aynı eksende örtüştüğünde beraber olmamak için bir neden kalmıyor” diyor. 7 Bu Kez İş Başka AKP’nin bugüne kadar sürdürebildiği en büyük başarı, ekonomideki derin krizi yıllar boyunca gizleyebilmesi oldu. Kapitalist dünyanın büyük krize girdiği yıllarda geliştirdiği “bizi teğet geçer” demagojisi ile başladı AKP’nin gizleme operasyonu. Aslında teğet falan geçmemişti. İşçilerin, memurların, çiftçilerin gelirlerinde mutlak anlamda azalma oldu. Yoksulluk yaygınlaştı. Krizi teğet geçenler ekonominin makro rakamlarına sığınan, gelir dağılımını kapitalist ekonominin bir kavramı olarak bile gündeme almayanlar, yeni zenginlerdi. Ama burada da bir yalan gizlidir. HHH Kriz aslında makro ekonominin rakamlarıyla bile teğet geçmedi. Büyüme verileri ile ilgili istatistiklerdeki bilinçli dalavereler bir yana, enflasyonla, istihdamla ilgili “bilgiler” her geçen gün sayıları artırılan yandaş medya eliyle yayıldı. O kadar ki millet neredeyse çarpıtılmış kişi başına düşen gelir rakamlarıyla zengin olduğuna bile inanacaktı. “Ben devletten daha iyi mi bileceğim, bak 10 bin doları aşmış işte kişi başına gelir” diyen, kendini milletten saymayan nice yoksul gördüm ben. Peki bu yalan nasıl sürdürülebildi? İki temel dayanağı vardır bu yalanın. Birincisi her türden satışla, bilcümle inşaat işleri ile yaratılan yeni zenginlik ve bu yeni zenginliğin başarıyla uyguladığı sadaka yöntemleri ile yandaşlığın yaygınlaştırılması. İkincisi yine farklı yöntemlerle sıcak para girişinin sağlanabilmesi. Kısacası değirmenin taşıma suyla döndürülmesi. Ama artık sonudur. HHH Daha sürebilir miydi? Sürebilirdi. Gezi Parkı’nı savunurken çevre gerçeğinin öteki gerçeklerden soyutlanamayacağını fark eden gençler çıkıp “kral çıplak” demeseydi sürebilirdi. Başbakan’ın ısrarla “faiz lobisi” diye tutturmasının nedeni budur. O da biliyor ki bu kez “teğet” masalı tutmayacaktır. Bu nedenle de günah keçisini sağlam seçmek gerekmektedir. Ama AKP kurmaylarının deposunda kültürel birikimlerinin elverdiği kadar malzeme var. O da “dış mihraklar”, “çapulcular”, “faiz lobisi”nden öteye geçmiyor. Bu kez çuvalladılar ve bunun temel nedeni ekonomiyi sallayan krizle gençlerin sarsıcı eylemlerinin çakışmasıdır. Onları korkutan da bu oldu. “Boyun eğmiyoruz” diyenlerin dikkat etmesi gereken nokta tam da burasıdır. Ekonomide “yalan rüzgârı”nın sonu geldi. Gerçek ortaya çıktı. Deneyimli emperyal kapitalizm, gelişmiş kapitalist ekonomiler kendilerini kandırmaz, bunalımlarını gizlemez, çare ararlar. Bizimkiler ise çareyi bugüne kadar yaptıkları gibi gerçeği gizlemekte, yeni yeni günah keçileri icat etmekte buluyorlar. Buldukları ise pek eskidir. Telaşları, korkuları, korkularının yüzlerine yansıması bundandır. HHH Peki şimdi çekip gidecekler mi yani. Seçim sandıklarında istediklerini alabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarından, “milli irade” dedikleri çoğunluğu bir şekilde ele geçirebilmek için her yolu deneyeceklerinden, bu arada baskının dozunu artıracaklarından kuşku duyulamaz. Soldaki partiler, gençlerden ders aldıklarını sık sık söyleyen sosyal demokratlar aldıkları dersin ne olduğunu bu kez göstermek zorundalar. Bu dersin adı örgütlenmedir. Gençler şimdi park forumlarında bunu arıyorlar. Oralarda dile getirilen kuşkuları ciddiye almak, dürüstçe yanıtlamak, gençlerin canla başla savunduğu değişimin parçası olacaklarına onları inandırmak kendiliğinden gitmeyecek olanları göndermenin biricik yoludur. Bunun için örgütlenmek, sokakla sandığı birleştirmek gerekiyor. Gerisi fanteziye girer. Değerler örtüşünce ezi Parkı protestolarının İzmir bölümünde, yıllardan bu yana büyük kavga içerisinde yer alan Karşıyaka ve Göztepe taraftarları da kol kola yürüyerek “Her yer Taksim her yer direniş” sloganı attı. Bu tablo İzmir’deki protesto gösterilerinin en ilgi çekici yansıyanlarından biri oldu. Karşıyaka taraftarı Barış Öğütcen, “Değerler konusunda Göztepelilerle aynı eksende örtüştüğümüzde, onlarla beraber olmamak için bir neden kalmıyor” diyor. KarşıyakaGöztepe rekabetinin kendileri için sportif anlam taşıdığını söyleyen Öğütcen, “Siyasetten uzaklaşan genç insanların kendilerine başka uğraşlar bulması, bu insanla G rın bir devlet politikası olarak tribün şiddetine yönlendirilmesi ve İzmir’in değişen yapısıyla ekonomik durumu göz önüne alındığında istenmeyen olayların sadece taraftar gruplarına mal edilemeyeceği, biraz da var olan sistemin sonucu olduğunu anlayabiliriz. Değerler, ‘karşı tarafla’ aynı eksende örtüştüğünde, onlarla beraber olmamak için bir neden kalmıyor” diye konuşuyor. Öğütcen, olan bitenin parkta birkaç ağaç kesmeye gösterilen tepki olmadığını belirterek “Mevcut iktidara karşı yapılamayan muhalefeti sokağa dökme halidir. Sokaklarda yer alarak, eylemlilik içinde taleplerimizi ‘Onur duyuyorum’ sunmaktan onur duyuyorum” diyor. Başbakan Erdoğan’ın, sokak hareketlerine katılanlarla ilgili “çapulcu” benzetmesine kesinlikle katılmadığını söyleyen Öğütcen, “Bu sıfatı kesin bir şekilde reddediyorum” vurgusu yapıyor. Karşıyaka’nın temsil ettiği değerlerin 100 yıldan bu yana aynı olduğunu da aktararak, “Karşıyakalılar bu değerlerini korudukları için bu eylemlere sahip çıkıyorlar. Bizim dile getirdiğimiz 35 buçuk, ayrıştırıcıdan öte yereli öven bir semboldür. Yaşadığımız şehri tabii ki seviyor ve ona sahip çıkıyoruz. Bizim değerlerimizle örtüşen her konuda da semtimize ve şehrimize sahip çıkmaya devam edeceğiz” diyor. Revirde mahsur kalmak Reha TOKGÖZ Dişhekimi l Taksim Gezi Parkı’na ilk yapılan müdahalenin ardından, yaşanan olaylar sırasında özellikle yüz ve çene travmaları yaşayanlara yardımcı olabilmek için Osmanbey’deki kendi kliniğimi revire çevirdim. Gezi Parkı’na ilk müdahale sonrası o gece iki taraflı çene kırığı olan bir hastayı muayenehaneme aldık. Yaralanan arkadaş hem bir aktivistti, hem de direnişçilere destek olmak için poğaça ve su götürmüştü. Bu sırada müdahaleden etkilenmiş ve çenesi kırılmıştı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uzay Bilimleri Uçak Mühendisliği Bölümü mezunu bu arkadaşın aynı zamanda iki hafta sonra da pilotluk sınavı vardı. Yönetmen Funda Akbulut, Karşı Bisiklet Grubu üyeleriyle İzmir’deki protesto eylemlerinde yer aldı Ancak çenede kırık olduğu için kalıcı duyma bozukluğu yaşadığından sınava giremedi, pilot olabilme şansını da büyük ölçüde zora soktu. Kliniğimize geldikten sonra ilk müdahaleyi bu arkadaşa biz yaptık. Daha sonra da Çapa’daki İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde plastik cerrah bulup oraya sevk ettik. Türk Tabipleri Birliği ile de bu dönemde iletişime geçtik. Daha sonraki günlerde Harbiye tarafında bizim Türk Dişhekimleri Birliği’nin (TDHB) Yılmaz Manisalı Eğitim Merkezi’ne di revire çevirdik. TTB’den, TDHB’den hekimler ve sağlık çalışanları ile revirlerde gerek gazdan etkilenerek solunum yetmezliği çeken insanları, gerekse travmaya bağlı yaralanan insanları revire aldık. Ama polis revirin etrafını çevirdi, işlem yapmamızı engelledi. Sabaha dek revirdeki insanları tedavi edip tahliye etmeye çalıştık. Sabaha karşı 04.30 sıralarında ancak tahliye edebildik. Biz 36 saat Harbiye’deki bu revirde mahsur kaldık. Revirin kapısını kapattık, ışıklarını söndürdük, tüm gece boyunca copla kapıya vurma, ses bombası atma, gaz fişeğinin atılması gibi tacizlere maruz kaldık. Gözaltına alınan hekimler olduğunu da biliyoruz. Gezi Parkı direnişinin özelliği çok daha farklı. Kitlelerin isteklerini nasıl alabileceklerinin bir ışığı, somut bir uyanış oldu. İnsanlar üzerinde öyle bir sahiplenme duygusu yarattı. Şansını zora soktu ‘Artık bizi yönetme’ önetmen Funda Akbulut, sürecin, her mahallede halk meclisi türü platformların oluşmasına yönelik inancını güçlendirdiğini söylüyor. Önceye göre umudunun arttığını aktaran Akbulut, kendisine ve yanı sıra topluma güven geldiğinin altını çiziyor. “Özgürlüğüne düşkün bir insanım. Son süreçte bu durum direniş ve dayanışma içinde yer almamı dayattı” diyen Akbulut, İzmir’deki gösterilerde direniş çadırları sökülünceye kadar çadırlarda kaldı. Gösterilerin büyük bölümüne, Karşı Bisiklet Grubu üyeleri, bisikletleriyle katıldı. Akbulut, sürecin Gezi Parkı’nda kesilecek ağaçların protestosu olmaktan çıktığını belirterek “Barikatlarda olanlar, yürüyenler, duranlar, kitap okuyanlar, evlerinden tencere tava ile ses çıkaranlar, yani bu direnişin sürdürücüleri, ‘yeter artık’ dedi. Evime yatak odama dek girdin, ne içeceğime, nasıl yaşayacağıma, Çok yaşa Y ne giyeceğime benim adıma karar vermeyi hedefliyorsun ve uyguluyorsun. Ülkeyi parsel parsel satıyorsun, doğayı talan ediyorsun. Belli bir zümrenin palazlanması için çaba gösteriyorsun. Artık bizi yönetmeni istemiyoruz” diyor. Funda Akbulut, polisin katliamlara neden olan saldırganlığı ve iktidarın bu tavrı körüklemesinin direnişi yükselten etkenlerden birisi olduğunu vurguluyor. Taleplerinin “Taksim Platformu”nun dile getirdikleri olduğunu aktaran Akbulut, “Gezi Parkı Protestoları”nın kendilerine ve ülkeye kattıklarıyla ilgili şu görüşlere yer veriyor: “Farklı görüşlerdeki insanlarla tahammüllü biçimde yan yana yürümeyi öğreniyoruz. Karşımızdaki insanı dinlemeyi öğreniyoruz. Süreç böyle devam ederse, önyargılardan arınacağız. Bu konuda umutluyum. En önemlisi kendimize güvenimiz geldi. Korkmuyoruz, onca saldırganlığa karşın yine alanlardayız.” ‘ Gezi Parkı Bülent KESER Galatasaray taraftarı, oyuncu l Galatasaraylıyım. Türk Telekom Arena’daki maçları kaçırmam. Galatasaray taraftarı olduğumu tüm çevremdekiler bilir. Hem de en koyusundan... Fenerbahçe taraftarının geldiği gün onları Gezi Parkı girişinde en önde formamla alkışlayarak karşıladığım zamanki duygularımı anlatamam. Başından beri Beşiktaş Çarşı taraftarıyla aynı yerde tezahürat yapıp park içinde yapılan ortak işlerde bulunmak gurur duyulacak bir şey. Aslında birlik olduğumuzda ne büyük güçmüşüz... Bizler belki yıllardır bu birlikteliği kurmak için ne çok beklemişiz. Olumsuz ve üzücü başlayan Gezi Parkı direnişi şimdi tüm parklarda giderek artıyor. Hem de her gün daha güçlü. Gezi Parkı direnişi süresince oradaydım. Bir anda kendimize park sınırları içerisinde bir “Şirin köy” kurduk. Mutfak, revir, sahne, oyun alanları… Aslında kendi içinde olması gereken prototip kent yaratmıştık. Birbirimize sarılmak için ne çok neden varmış aslında. Teknoloji ile çok vakit kaybettiği düşünülen “yeni nesil” halbuki bunu ne kadar iyi kullanıyor, Gezi Parkı’yla ortaya çıktı. l HAZIRLAYAN: OZAN YAYMAN, SİBEL BAHÇETEPE Sürekli iletişim, koordinasyon ve saygı. Gezi Parkı, farkındalığı yaratma için çok şey kattı bizlere. Saatlerce ağaç dibinde oturmak, park içinde “iş”in olduğu yere koşmak, yardım etmek. Mahalle kültürüyle büyüdüm. Her mahallenin bir “abisi” vardı. Bu abiler mahallede ya da sokakta bir problem olsa hemen yardıma koşarlardı. Başbakanımız her fırsatta İstanbul âşığı olduğunu yineler. Kasımpaşa’da büyüdüğünü hepimiz biliriz. Aslında bize “abilik” yapıp keşke yanımıza gelseydi. Bizi dinleseydi. Çünkü biz parkımıza dokunulmasın, orada bir inşaat yapılsın istemedik. Umarım bizi anlayacaktır. Gezi Parkı’nda hapşırırsanız eğer, duyan herkes “Çok yaşa” derdi. Çok yaşa Gezi Parkı. l SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle