23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2013 CUMA kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR Fransız yönetmen Leos Carax’ın ilk kez !f İstanbul’da gösterilmiş aykırı filmi ‘Holy MotorsKutsal Motorlar’ gösterimde Hikâye anlatmaktan çok, birbirine bağlanmış bazı imge ve duygulara dayanan, her sinemaseverim diyenin kesinlikle kaçırmayacağı ve tadına tam anlamıyla ancak 23 kez seyredişte varacağı bu özel filmde Kylie Minogue, Michel Piccoli de var. Fransız sinemasının (gerçek anlamda) yaratıcı ve aykırı yönetmeni Leos Carax’ın uzun bir aradan sonra çektiği ve sonunda bugün bizde de gösterime girecek olan dönüş filmi “Holy MotorsKutsal Motorlar” baştan belirtmek gerekirse geleneksel tarzda bir hikâye anlatmaktan çok, yedinci sanatın geçmişinebugününe, ironiye, çeşitli kült filmlere ve temalara göndermelerle, metaforlarla kurulmuş, seyircinin bellek ve algısını sürekli uğraştıran bir bilmecebulmaca tarzında seyreden, alışılmıştan farklı, kişisel bir sinema tarihi antolojisi ya da tematik bir görsel sanatlar galerisi gibi, oyunbaz ve deneysel bir (baş) yapıt. 1980’li yıllarda “Boy Meets GirlOğlan Kıza Rastlar” ve Juliette Binoche’la Denis Lavant çiftini bizle tanıştıran “Mauvais SangKötü Kan” gibi unutulmaz anlar, imgeler, sahneler barındıran ilk uzun metrajlarıyla hayatımıza giren, 1991’de ses, müzik, görüntü uyumunun göğü aydınlatan havai fişeklerle patlama yaptığı, yine J. BinocheD.Lavant’lı, melankolik “Les Amants du Pont NeufKöprüüstü Âşıkları”na alkış tuttuğumuz, görmediğimiz “Pola X”le girdiği 2000’lerdeyse ortalıklardan kaybolan, 1960 doğumlu Leos Carax (gerçek adıyla Alexandre Oscar Dupont), 1960’lardaki coşkulu Yeni Dalga akımının 1980’lerin ruhsuz Fransız sinemasında vücut bul muş yeni haliydi. Truffaut’yla özdeşleşmiş Jean Pierre Leaud örneğindeki gibi, Godard sinemasına tutkun Carax’ın bir kez daha ilk dönem filmleriyle efsaneleşmiş gözde oyuncusu (ve alter ego’su) Denis Lavant’la çalıştığı 6. filmi “Kutsal Motorlar”, özetle her sabah ayarlanmış randevularına gitmek üzere sekreteri ve şoförü bayan Celine’le (Edith Scob) birlikte beyaz lüks limuzinine kurularak Paris caddelerini kateden bay Oscar’ın (D. Lavant) buluşmalarını naklediyor. Lüks limuzininde, bankacı, dilenci, elektronik dansçı, ucube bay Merde, aile babası, akordeoncu, suikastçı, ölüm döşeğindeki yaşlı adam kılık ve kimliklerine bürünen Oscar’ın buluşmalarını yarı gerçekçi, yarı bilimkurgusalımsı bir kara film atmosferinde yansıtan yönetmen Carax, gerçekle gerçeküstü ve hayallerle rüyalar eşliğinde hem mistik hem de rasyonel bir dünya kurduğu, karşıtlıkları bir araya getiren sarsıcı ve haşarı bir tarz tutturduğu, yönetmenin de boy gösterdiği bir yatak odasının, kıpırdamayan seyircilerle dolu bir sinema salonuna açıldığı bir prolog’la başlayıp farklı 9 bölümden bütünlenen “Kutsal Motorlar”da, ulusal ve uluslararası markaların, tekellerin, şirketlerin egemenliğinde sürdürülen modern hayatta “hakiki bir şeyleri” bulma derdindeki bir adamın arayış yolculuğunu anlatıyor, seyirciyi çeşitli labirentlere sokup o klasik hikâye anlatıcılığına bağlı kalmaksızın. Habire başka hayatlara girip çeşitli olaylar yaşayarak çeşitli duygulara gark olan Oscar’ın günümüz dijital toplumunun gü venlik paranoyasının vurgulandığı ilk skeci (bankacı) izleyen, yanıp sönen minik ampullerle donatılmış, siyah giysiler içinde, kıvrak bir performans sanatçısı gibi karanlıkta dans edip seksi bir kadınla da şehvetle seviştiği bölüm çok etkileyici. Rögarı açarak lağımdan çıktığı yerüstünde, dilber bir foto modeli (Eva Mendes) kapıp yeraltına kaçırıp çırılçıplak soyunarak beylik bir GüzelÇirkin (Hayvan) masalı çeşitlemesini perdeye taşıyan bay Merde (Bok) bölümünü izleyen dokunaklı babakız dramını akordeonlu sokak çalgıları bölümü takip ediyor. Cafe’de oturan bir bankacının katledildiği suikastçı skeciyle ölüm döşeğindeki yaşlı zenginin mirasına konacak genç kadının melodramatik skecinden sonra Bay Oscar’ın o geceki evine ve ailesine döndüğü filmde, yılların oyuncusu Edith Scob’un gençliğinde rol aldığı Georges Franju klasiği “Les Yeux sans Visages”daki (1960) yüzsüz haline dönüştüğü ve garaja bıraktığı limuzinin öteki limuzinlerle dertleştiği(!) finaliyle de iyice unutulmazlaşıyor “Kutsal Motorlar”. Her skeçle birlikte yeni bir anlam kazanarak kimi durumlara da mantıklı cevaplar vermeyen bu cüretkâr ve ayrıksı film, sinema ontolojisi üstüne düşündürdüğü gibi hikâye anlatıcılığı geleneği ve bilumum şablonlarından arındırılmış yapısıyla farklı bir sinema estetiğinin ardına düşüyor 115 dakika süresince. Hikâye anlatmaktan çok birbirine bağlanmış bazı imge ve duygulara dayanan, her sinemaseverim diyenin kesinlikle kaçırmayacağı ve tadına tam anlamıyla ancak 23 kez seyredişte varacağı bu özel filmde Kylie Minogue, Michel Piccoli de var. Beyazperdede ‘Aşk Taktikleri’ Bilmecebulmaca gibi bir film BU HAFTA YEDİ FİLM GÖSTERİME GİRİYOR Dünya’nın kurdu: İnsan ASLI SELÇUK ‘DÜNYA: YENİ BİR BAŞLANGIÇ’ BUGÜN GÖSTERİMDE Kültür Servisi Bu hafta 7 film gösterime girecek. Clement Michel’in yönettiği “Aşk Taktikleri”, Javwier Ruiz Caldera’nın yönettiği “Hayalet Öğrenciler”, enerji şirketinde çalışan iki arkadaşında odağındaki “Kayıp Umutlar” filminin yanı sıra bir belgesel de gösterime girecek. Markus Imhoof’un yönettiği “Baldan Acı” arıcıların hayatını ve sanayileşmiş bal fabrikalarını anlatıyor. Bu hafta sinemaseverleri beyazperde “Ölüm Kapanı” ile “S/V/ H/S Dehşet Kaseti” adlı korkugerilim filmleri de bekliyor. 2013, yerküreyi yaratıkların, zombilerin kuşatmasını, düşmanlaştırdığımız bir dünyanın sonuçlarını betimleyen kıyamet sonrası filmlerin yılı. “Star Trek in to Darkness (Bilinmeze Doğru: Star Trek)”, “Man of Steel”, “World War Z”, “Oblivion” ülkemizde gösterime çoktan girdi. “Elysium”, “Ender’s Game” vizyon sırası bekliyorlar, “After Earth (DünyaYeni Bir Başlangıç/M.Night Shyamalan)” ise bugün sinemalarımızda gösterimde. İnsan soyu bin yıl önce dünyadaki tüm kaynakları parçalayıp tükettikten, doğaya amansızlıkla saldırdıktan sonra yaşanmaz olan dünyayı terk edip Nova Prime adlı yeni bir gezegene yerleşir. Uzun süren görevinin ardından efsanevi General Cypher Raige (Will Smith) emekli ve iyi bir aile babası olma kararını verir. Cypher insanın en büyük düşmanı Ursa adlı yaratıkları korkusuzca imha eder çünkü o hayalet olabilme konumuna yükselmiştir. Hayalet savaşçı olabilmekse korkuyu asla taşımamaktır. Ursa’lar insanların korkularını algılayarak onlara saldırmaktadırlar. Cypher’a göre tehlike gerçektir, korku ise seçimdir. 13 yaşındaki Kitai (Jaden Smith) babası gibi korucu olmak ister, bu görev ağır bir eğitim gerektirir. Ergen Kitai’nin aslında bir komutana değil gerçek bir babaya gereksinimi vardır. Babaoğul birbirlerini çok az tanımaktadırlar, Cypher’ın zorlu görevlerinden ötürü birlikte çok az zaman geçirmişlerdir. Cypher oğluyla birlikte hayalet eğitimi için İphitos’a doğru yola çıkar. Yolda asteroit fırtınasına tutulan uzay gemisi birinci derecede karantina bölgesi ilan edilmiş bir gezegene inmek zorunda kalır. Tüm ekip yaşamını yitirir, Cypher ağır yaralıdır. Kitai iniş sırasında geminin kuyruğunda kalan acil durum sondasını bulmalıdır yoksa her ikisi de öleceklerdir. Geldikleri gezegen bir zamanlar cennet olarak nitelenen Dünya’dır, şimdiyse Dünya’daki her canlı, in u “DünyaYeni Bir Başlangıç”, fütüristik bir bilimkurgu; aynı zamanda bir dram, serüven, aksiyon ve aile filmi. Filmin yönetmeni Shyamalan henüz zaman varken insanların savaşları, soykırımları, doğayı tüketimi, nükleer deneyleri, bencilliği bırakıp üzerinde var olduğu yerküreye saygı, sevgi göstermesini, o elden gidince insan soyunun da yok olacağı uyarısını yapıyor. sanı öldürmek üzere evrimleşmiştir. Kitai’yi tehlikelerle dolu zorlu bir yolculuk beklemektedir, bu yolculukta ergenlikten yetişkinliğe de adım atacaktır. “DünyaYeni Bir Başlangıç”’ın öyküsü oyuncu Will Smith’in, senaryo ise Shyamalan ve Stephen Gaghan’a ait. “Bu öyküde korku, travma, aile ilişkileri, yaşamda kalma savaşımı gibi bana çok yakın temalar var. Ayrıca Herman Melville’in Moby Dick’ini çok severim” diyen yönetmen son zaman larda dünyada olan kötü şeylere, yıkıcı tsunamilere, süren depremlere karşı bu filmi çektiğini belirtiyor. “DünyaYeni Bir Başlangıç”, fütüristik bir bilimkurgu aynı zamanda bir dram, serüven, aksiyon ve aile filmi. Tüm filmlerini dram olarak adlandıran sinemacı Dünya’da neler oldu, şimdi hangi canlılar yaşamakta sorularını soruyor. Shyamalan, fonda bilimkurgunun, aksiyonun olduğu babaoğul arasındaki içsel dramı sahneye de koyabilirim diyor. “The Sixth Sense (Altıncı His/1999), Unbreakable (2000), Signs (İşaretler/2002), The Village (Köy/2004), Lady in the Water (Sudaki Kız/2006), The Happening (Mistik Olay/2008) The Last Airbender (Son Hava Bükücü/2010)” filmlerinin yaratıcısı Shyamalan’ın son 4 yapıtı doğa ve dünyamızın geleceğiyle ilgili. Yerküreyle olan asla yadsınamayacak olumsuz ilişkimizi sorgulayan Shyamalan dürtüleriyle, içgüdüleriyle üreten bir sinemacı. Her filmine belirli ölçüde gerilim, gizem, aksiyon, ileti, tinsel ders, sürpriz koyuyor, olayların en azını göstermeyi yeğliyor, izleyiciyi koltuğuna mıhlayacak bir şaşırtmaca duygusu ekliyor, beklenmedik finaller gerçekleştiriyor. Shyamalan henüz zaman varken insanların savaşları, soykırımları, doğayı tüketimi, nükleer deneyleri, bencilliği bırakıp üzerinde var olduğu yerküreye saygı, sevgi göstermesini, o elden gidince insan soyunun da yok olacağı uyarısını yapıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle