16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN 2013 SALI 10 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Gezi Parkı eylemlerinin anlamını Batı ülkeleri anladı. RTE anlayamadı!.. 76 milyonun başbakanı olduğunu iddia eden adama bakınız: Elinde mikrofon partililerini Gezi Parkı eylemcilerine karşı kışkırtıyor. Ayrımcı olanı başka yerlerde, başka kişilerde aramaya gerek yok. Yanı başımızda! Yurdun 77 iline yayılan; İstanbul’da Taksim Meydanı’nı, Gezi Parkı’nı, Ankara’da Kızılay’ı, Kuğulu Parkı dolduran yüz binleri çapulcu diye suçladı.. Yetinmiyor, halkın masum demokratik isteklerini destekleyenleri de çapulcu ilan etti. RTE çığırından çıktı ve ne yazık ki kafasına göre dizayn etmeye çalıştığı demokratik rejimi de çığırından çıkardı. HHH Çıktı otobüsün üstüne, Gezi Parkı eylemlerine ya son verirsiniz ya da yapacaklarıma katlanırsınız, diye tehdit etti.. Ankara’da yaşadık. Tekel işçileri işlerinden haksız yere kovuldukları için eylem başlattılar. Çoluk çocuk çadırlarda günlerce yaşadılar ve bir gece… RTE’nin polisleri bastı çadırları, yıktı. Yarınlarda bir gün Taksim’e ve Gezi Parkı’ndaki çadırlara polisin saldırmayacağını kim bilebilir?.. Tweet attı ya da eylem sırasında pankart astı diye bir gece veya sabah evinden derdest edilen çocuğu için kime başvuracak babalar analar? Yargı desen yok, polis desen sanki Nazi Almanyası’nın polisi. Meclis desen emrindeki çoğunluğun tutsağı. Muhalefeti ara ki bulasın! Gerçekten devlet adamı olsaydı pazar günü toplumu daha da germezdi Sağı solu, örneğin Gezi Parkı eylemlerini kışkırttıklarını iddia ettiği bir iki değil, bütün özel bankların ve borsayı düşürmek istediklerini söylediği kimlersespekülasyoncuların “ümüğünü sıkacağım” diye Kasımpaşalılık sergilemez; devlet adamlığını sindirmiş bir başbakan gibi toplumu yatıştırmak için altı yedi miting yapardı. Ama nerede o devlet adamı. Oysa tam tersine pazar günü bir dizi miting düzenledi.. Halkı birbirine kışkırttı. Konuştuğu her yerde partililerine “Siz milletsiniz” diyor; ya Gezi Parkı eylemcileri? O da karşılayıcıları da hep bir ağızdan “çapulcuuu!” diye bağırıyor. HHH NTV, geçen haftalarda Hitler’in Nazi Almanyası’nı o dönemlerden kalan filmlerle anlatan ve ilgiyle izlenen bir belgesel yayımladı. Hitler, halkın oylarıyla iktidara gelmeden ve geldikten sonraki konuşmalarıyla toplumu peşinden sürükledi... RTE, demokrasi diye iktidara geldi. Azgelişmiş toplumu peşinden sürükleyen konuşmalarıyla demokrasinin ümüğünü sıkıyor... Hitler, iktidarına karşı çıkan ne kadar aydın, yazar, bilim adamı varsa hepsini şu veya bu biçimde ya hapse attı ya da öldürttü. Tasfiye etti. Medyayı tamamen kontrol altına aldı. Yargıyı, üniversiteleri Nazileştirdi.. RTE, muhaliflerini şu ya da bu suçlamayla hapse attı... Medyayı şu ya da bu biçimlerde tehdit ederek aleyhine yayın yapmalarını engelledi. Aleyhine yazan köşe yazarlarını patronlara kovdurttu. Yargıyı hizaya getirdi. Üniversiteleri keza. Hitler, orduyu emrine aldı. Savaşa sürükledi. RTE, orduyu özelleştirdi. Sesini kıstı. Karşı çıkmasını olası gördüğü Genelkurmay başkanı, or., kor., tümgeneralleri, albayları, subayları hapse tıktı. Alman halkı 1933’ten 45’e değin peşinden koştuğu Hitler’i nerede görseler “Heil Hitler” diye bağırdı. Marşlar söyledi. Gördüklerinde sevinçten çığlıklar attılar.. Türk halkının önemli bir bölümü de RTE’yi gördüğü zaman marş yerine tekbir getiriyor. “Öl de ölelim, Tayyip’in askerleriyiz” diye bağırıyor. Hitler, her konuşmasına büyük Alman ulusu diye başlıyordu. RTE, AKP yanlılarına büyüksünüz, büyük anlamındaki sözcüklerle ya da ya Allah bismillah diyerek… Hitler, Alman halkını savaşa sürükleyerek tükendi. RTE, Türk halkının vazgeçemeyeceği demokratik yaşamın ümüğünü sıkarak rahat nefes almasını engelleyen dünya çapında diktatör mukallidi bir lider olarak ünlendi. HHH Yok birbirlerinden farkları… HHH İnsan haklarına saygıyı, yaşam haklarını, bağımsız yargıyı, özgür medyayı… ileri demokrasi masallarını… Gezi Parkı’nın içerdiği anlamı anlamasını… demokrasinin olmazsa olmazlarını bırakınız bir yana… “Ben yaptım oldu”yu demokrasinin erdemi sanan kafa yapısındaki RTE ve kadrosuyla.… …..klasik demokrasi bile olmaz! Çadırlar yine Kuğulu’da ALİCAN ULUDAĞ/MERT TAŞÇILAR Göstericilerin Kennedy Caddesi’ndeki barikatını polis, TOMA ve Akreplerle aşamadı Erdoğan’ı Kim Frenleyecek? “Başbakan’a hâkim olan duygu hayal kırıklığı” diye yazıyordu Erdoğan’a son Kuzey Afrika turunda eşlik eden yandaş yazarlardan biri ve “direniş” karşısında AKP liderinin düşüncelerini şöyle anlatıyordu: “Bunca yıldır canımı dişime takarak çalıştım. Suikast girişimleri atlattım. Darbe girişimlerine direndim. Askeri vesayetle mücadele ettim. Terörü bitirmek için en büyük riski aldım. Yüzde 50 desteğim var. Bana oy vermeyen yüzde 50 de kabulüm... Bunca emekten sonra nedir ortaya çıkan bu görüntü? Bu şiddet, bu, Batı’da bir anda alevlenen olumsuz kampanyalar? Hak etmediğini düşündüğü bir tabloya karşı öfke duyuyor Başbakan. Bir de bunca mücadeleden sonra taviz verir görüntüsünün acziyet yaratacağına inanıyor.” “Hayal kırıklığı”, “öfke” ve “zaaf” görüntüsü vermemek... Yakınındakiler, Başbakan’ın psikolojisini böyle özetliyor. Bu tespitler uyarınca Başbakan millete.. sahiden de sadece canla başla hizmet ettiğini düşünüyor. Her şeyi bildiğini varsaymasını ve yatak odamızdan TV karşısındaki seçimlerimize kadar, en olmayacak konulara kadar ahkâm kesmesini, “paha biçilmez hizmetlerinin” doğal sonucu olarak görüyor. Geçen yıl tam bu aylarda yapılan kürtaj tartışmalarını hatırlayın... “Terbiyeden muaf tipler, Başbakan bu işlerle neden uğraşıyor diye soruyor!” diyen Erdoğan sonsuz hayretini belirtmiş, ardından eklemişti: “Bu ülkede her meselenin sorumlusuyum ben. Bir Başbakan olarak, hepsiyle ilgilenirim.” “Millete hizmet misyonuyla” hareket eden Başbakan’a kadın sağlığı konusunda, kadın doğum mütehassıslarından önce müdahil olmak doğal geliyordu. Heykel meselesinde daha önce heykeltıraşlara, tiyatro üzerinde tiyatroculara ayar verirken olduğu gibi “Kimse bize mürebbiye gibi parmak sallamasın!” diyerek sanatçılara da bodoslamadan çıkışmıştı: “Siz (tiyatrocular!) kimsiniz?Her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini nereden alıyorsunuz? Tiyatro tekelinizde mi?” AKP Türkiyesi’nde nicedir her konuda tek otorite var: O da harbiden “Her şeyle yalnız ben ilgilenirim!” diye herkese had bildiren Tayyip Erdoğan. “Batı’da bir itibarsızlaştırma kampanyası yapılıyor” diyerek şimdi komplo teorileriyle açıklanmak istenen uluslararası tepkilerin temelinde, en çok bu.. “her şeyde tek otorite” olma haline gösterilen hayretler ve kaygı var. Geçen akşam Fransa’nın “F24” kanalında seyrettiğim bir tartışma programında, dakikalarca bu konu tartışıldı. AKP’nin eski dış politika mimarlarından Suat Kınıklıoğlu’nun da Türkiye’den katıldığı programda sunucu defalarca, “Erdoğan gerçekle temasını kaybetmiş olabilir mi?” sorusunu sordu. Önceki akşam ana haber saatinde Erdoğan’ın Gezi’ye karşı yaptığı mitinglerini derin şaşkınlıkla aktaran “CNN” muhabiri de, keza aynı kaygının izini sürüyordu. Erdoğan AKP’sine ve ABD’nin Türkiye’ye biçtiği “ılımlı İslam” projesine şimdiye değin tam gaz destek veren ABD “thinktank”çilerinden Henri Barkey de nitekim, yazdığı son yazıda aynı konuya odaklanıyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu “National Interest”in (Ulusal Çıkar!) sitesinde çıkan “Başbakan’ın tüm dalkavukları / All the Prime Minister’s YesMan”isimli yazısında Türkiye’deki mevcut sistemin fiilen bir “tek adam” ve “tek parti” sistemine dönüştüğünü ilan eden; “Artık her şeyi yalnız etrafını evetefendimcilerle çeviren Erdoğan biliyor. Erdoğan’ın danışmanları sadece, zaten onun verdiği kararları onaylıyor!” diyen “Türkiye uzmanı” Barkey özetle! şunları ekliyor: “Başarı kafasına vuralıberi, Erdoğan ülkeyi bizzat eviymiş gibi çekip çevirmeye başladı. Güçlü siyasi güdüleri, şimdiye dek tehlikeli dönemeçlerde viraj almasını sağlamıştı. Ancak bu kez siyasi güdüleri Erdoğan’ı yanılttı. Sorumluluğu dış güçlere yükleyen ve tutkuları bileyen beyanlar veren Erdoğan, ilk büyük siyasi hatasını yaptı.” Meydanlara topladığı taraftarlarına “Camide içki içtiler” salvolarıyla kışkırtıcı biçimde gaz veren, “faiz lobisi”, “dış güçler”, “bedel ödetiriz”, “ümüklerini sıkarız” tehditleri savuran Erdoğan, bugün her zamankinden çok “gerçekten kopma” kaygısı yaratıyor. Başbakan bir yandan sınanmasına tahammül edemediği otoritesini bu yolla tescil ve tesis ettiğini düşünürken, bir yandan da kutuplaşmaları daha derinleştirerek kazanmayı düşündüğü seçim silsilesinin maratonunu fitillemiş oluyor. “Çapulcu” sözcüğüne kafasınca uygun gördüğü tanımı veren Başbakan, demokrasiye de keyfi tarifini biçiyor: 4 yılda bir sandıkta konuşacak, asla hizadan çıkmayacak, yalnız sevgi tezahüratlarında bulunacak koyunlaşmış bir “demos” düzeni bu. Erdoğan’ın buyruklarıyla konuşulan bu dili; Orhan Pamuk’tan Adalet Ağaoğlu’na “yetmez ama evet”çi aydınlarımızın yıllar yılı güle oynaya sorgulamadan kucaklamış olmasına yanıyorum en çok da... Göstericiler, Kennedy’nin Tunus Caddesi’yle kesişme noktasıyla karşısında ABD Büyükelçiliği bulunan Atatürk Bulvarı çıkışına barikat kurmak için parke taşları ile reklam tabelalarını söktü. Parke taşlarının barikat noktalarına taşınması sırasında göstericiler imece usulü çalıştı. İnsan zinciri oluşturan göstericiler, elden ele taşları barikat noktalarına ulaştırdı. Kızılay’da bekleyen polis ise uzun süre bölgeye gelmedi. Saat 00.30 sıralarında TOMA ve zırhlı Akreplerle Kennedy’nin başına gelen polis, önce tazyikli su ve gaz bombası attı. Ancak göstericiler dağılmadı. TOMA’lar barikatı aşmayı denedi ancak başaramadı. Polis saat 01.00 sıralarında geri çekilerek Kızılay’a döndü. Bu durumdan cesaret alan göstericiler, bulvara çıkarak bir süre polis araçlarını taşladı. Polisin gitmesiyle göstericiler bu kez Atatürk Bulvarı’nın Kızılay yönünde barikat oluşturdu. Bu hamleyle birlikte günlerdir cadde üzerinde süren ve polisin hâkimiyetiyle son bulan çatışmalar bulvara taşarak genişletildi. Yüzlerini bezle kapatan bazı göstericilerin alanda bulunan yön tabelasını sökmeye çalışması tartışma yarattı. Bazı kadın göstericiler, bu kişilere engel olmaya çalıştı. Kadın göstericiler “Biz terörist miyiz? Böyle yaparak Başbakan’ı haklı çıkarıyorsunuz. Eylemimizi şiddet uygulamayarak yapmalıyız” dedi. Akay Kavşağı’nda bekleyen polis de bu hamle sonrasında saat 02.30 sularında yeniden müdahaleye başladı. TOMA’lar bulvar üzerindeki barikatı yıkınca Çağdaş Sanatlar Merkezi önünden Kennedy Caddesi’ne girmeyi denedi. Ancak buradaki yaklaşık 2 metre yüksekliğindeki barikatı aşamadılar. Gezi Parkı Direnişi’nin 11. gününde Kızılay Meydanı’nda protesto gösterisi yaşanmadı. Buna karşılık çevik kuvvet ekipleri meydanda 5 TOMA ve 3 Akrep ile nöbet tuttu. Meydana çıkan her sokak başında da yaya çevik kuvvet bekledi. Öte yandan Kuğulu Park ve Tunalı Hilmi Caddesi’nde binlerce kişinin katıldığı şenlik gibi protestolar da devam etti. Başkentin diğer bölgelerinde de yurttaşlar saat 21.00’de ellerine tencere ve tavaları alarak sokaklara döküldü. “Hükümet istifa”, “Tayyip istifa” ve “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları atan yurttaşların protestoları gece geç saatlere kadar sürdü. İmece usulü barikat Yeşil lazer polisi durdurdu Göstericilerin ekipmanlarına yeşil lazer ekledikleri de görüldü. Direnişçiler, lazerlerin, TOMA ve Akreplerin kameralarına tutulduğunda polislerin önlerindeki monitörleri beyaz ekranla “kör” ettiğini dile getirdi. Direnişçiler, bu lazerleri özellikle TOMA’lara tuttuğunda TOMA’ların durduğu ya da yavaşladığı görüldü. Köşk hayali de sallantıda ERDEM GÜL ANKARA Taksim Gezi Parkı’nda başlayıp iki haftadır Türkiye’yi ayağa kaldıran eylemlilikler, AKP’de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2014 yılı hesaplarını da etkiledi. AKP’de, artık başkanlık sistemine geçiş olasılığının çok azaldığı, yeni anayasanın da seçim sonrasına kalabileceği saptamaları yapılıyor. Erdoğan’ın başkanlık sistemine geçilmemesi durumunda Cumhurbaşkanı adayı olmayabileceği görüşleri seslendiriliyor. Erdoğan, kurmaylarıyla toplantılarını sürdürürken AKP’de de eylemlerin olası siyasi sonuçları üzerinde değerlendirmeler yapılıyor. Parti içinde eylemliliklerin Erdoğan’ın bundan sonraki siyasal geleceğini çok yakından ilgilendirecek olası sonuçlarına ilişkin seslendirilen tahminler şöyle: Başkanlık düştü gibi: Başkanlık zaten eylemlilik öncesi de zor görünüyordu ancak yarı başkanlık olarak ifade edilen partili cumhurbaşkanlığı modeli de gündemden büyük oranda düşecek gibi görünüyor. Çünkü başkanlık konusunda zaten hem parti içinde hem de yeni anayasada çözüm süreci nedeniyle olası işbirliği yapacağı tek parti olan BDP’nin de direnişi var. Gül Köşk’te kalabilir: Erdoğan, başkanlık ya da partili cumhurbaşkanı modelinin olmadığı durumda 2014’te cumhurbaşkanı seçiminde aday olmayabilir. Başkanlık ya da partili cumhurbaşkanı modelini aslında Köşk’e çıktığında partisinin gücünün azalmasını önleme amacıyla da istiyordu. Ancak bunun mümkün olmaması durumunda Erdoğan, Köşk’e çıkmayarak partisinin başında kalmayı tercih edebilir. Erken seçim gündeme gelebilir: AKP MKYK’de kesin bir şekilde 2015’teki genel seçimlerin öne çekilmeyeceği açıklandı. Ancak parti kurullarında gündeme gelmese bile Erdoğan, “Sandıkla geldik sandıkla gideriz” mesajları çerçevesinde tüm bu süreci seçimde test etmeyi deneyebilir. 3 döneme erken seçim formülü: Erken seçim kararı alınması durumunda 72 milletvekiliyle birlikte Erdoğan’ın adaylığı önünde üç dönem dolduğundan tüzük engeli ortaya çıkacak. Parti içinde “erken seçimin yapılması durumunda tüzükteki üç dönem kuralı işlemez” görüşleri de dile getiriliyor. Bu görüş, “Tüzükteki üç dönem kuralı olağan dönemler için geçerli. Erken seçim olduğunda dönem tamamlanamayacağı için 3 dönem kuralı geçerli olmaz. Bu durumda tüzüğü de değiştirmeden Erdoğan da tüm üç dönemlikler de yeniden aday olabilir” gerekçesine dayandırılıyor. ‘Biz terörist değiliz’ Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ/REUTERS ANKARA Başkentteki Taksim Gezi Parkı eylemleri 10. gününde de “kararlılıkla” devam etti. Kızılay’da önceki gece polis müdahalesi sonrası Kennedy Caddesi’nde toplanan göstericiler, buranın giriş noktalarına parke taşlarından barikat kurdu. TOMA ve zırhlı Akreplerle müdahaleye gelen polis, iki denemede barikatı aşamayınca geri çekildi. Böylece göstericiler, başkentteki eylemler sırasında ilk kez bir caddeyi “kurtarılmış bölge” ilan etti. Kuğulu Park’ta ise dün sabah saatlerinde polis, çadırların kaldırılmasını istedi. Çadırları kaldıran eylemciler, polisin parktan gitmesinin ardından çadırları yeniden kurdu. Önceki gün saat 21.45’te polis, Kızılay’da toplanan binlerce kişiye sert müdahalede bulundu. Müdahalenin ardından kalabalık geri çekildi. Kennedy Caddesi’nde toplanmaya başlayanlara Kuğulu Park’takiler de desteğe geldi. Caddede yaklaşık 4 bin kişi toplandı. Fenerbahçeli taraflarlar ile Beşiktaş’ın Çarşı grubu da eyleme destek verdi. Eylemciler, Kennedy Caddesi’nde büyük bir ateş yaktı. RTE gerçeklerden koptu mu? Bu kez olay çıkmadı ‘Tek adamın tüm dalkavukları’ Ağaç hesabı da hatalı Tayyip Erdoğan’ın 10 yılda 2 milyar 800 milyon adet ağaç dikildiğini savunması abartılı bulundu. Uzmanlar bu sayının ancak üretilen fidan olabileceği görüşünde MAHMUT LICALI Kuzguncuk mızıkacıları Tepki nedeniyle her gün sokağa çıkan İstanbul’lular ellerinde tencere tavalar, ağızlarında düdüklerle protesto gösterilerinde bulunuyor. Kuzguncuklular da yeni bir yöntem geliştirdi. Kendilerine “Kuzguncuk mızıkacıları” diyen grup tepkilerini böyle gösteriyor. ANKARA Orman Mühendisleri Odası (OMO) 2. Başkanı İsmail Hakkı Barı, Gezi Parkı protestoları karşısında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son 10 yılda Türkiye genelinde 2 milyar 800 milyon adet ağaç dikildiğini savunmasının abartılı olduğunu belirterek, “Son 10 yılda devlet fidanlıklarında üretilen fidan miktarı 2.7 milyar. Her bir fidan başarılı bir ağaç dikimi anlamına gelmez” dedi. OMO İstanbul Şubesi Başkanı Yüksel Yüksel de kısa sürede dikilen fidanların bir kısmının kuruduğuna dikkat çekti. Orman mühendisi kökenli MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz da AKP’nin “şov amaçlı ormancılık yaptığını” belirtti. Erdoğan’ın tüm Türkiye’ye yayılan Gezi Parkı eylemlerine karşı çevreci olduğunu belirterek “10 yılda 2 milyar 800 milyon ağaç dikildiğini” ileri sürmesi inandırıcı bulunmadı. OMO 2. Başkanı İsmail Hakkı Barı, Erdoğan’ın açıkladığı rakamın abartılı olduğunu kaydetti. Son 10 yılda devlet fidanlıklarında üretilen fidan miktarının yaklaşık 2 milyar 700 milyon adet olduğunu, fidanların hepsinin başarılı bir ağaç dikimi anlamına gelmeyeceğini söyledi. Dikilen fidanların başarılı bir ağaç dikimi olabilmesi için her yıl kuruyup kurumadığının incelenmesi gerektiğini ifade eden Barı, “Kuruyan fidanlar yerine yeniden dikim yapılır. O da kontrol edilir. Yani bu 2 milyar 700 milyon içinde mükerrer fidanlar da var” diye konuştu. Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Yüksel Yüksel de “Dikilenler 1050 santimetrelik fidanlar. Bu kadar kısa sürede ekilen fidanların bir kısmı da başarısız olarak kuruyor. Bir kısmı kuruyan fidanları başarılı bir ağaç dikimi olarak ka bul etmek yanlış olur” diye konuştu. ‘Dikilen fidanları gösterin de görelim’ Orman mühendisi kökenli MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz da son 10 yılda üretilen fidanların sayısının bile 2 milyar 800 milyona ulaşmayacağını belirterek AKP’nin “şov amaçlı ormancılık yaptığını” anlattı. Yılmaz, “Dikilen fidanları bir gösterin de görelim. Ama ben size dikilip de kuruyan fidanları gösterebilirim” dedi. Son 56 yılın ormancılığın en kötü yılları olduğunu kaydeden Yılmaz, “Sayın Orman Bakanı, Başbakan’ın eline bir rakam vermiş; Başbakan da ikide bir bu rakamı söylüyor. Ormancılık literatüründe adet olarak ağaç dikimi diye bir ölçü yoktur. Hektar olarak ağaçlandırma vardı. 180 yıllık Orman Genel Müdürlüğü’nde bile böyle bir kavram yok” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle