22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ 4 HABERLER Dünkü yazımda “Kimse Taksim’de direnenlere desteğe gelmedi” yazmıştım... Yazıyı tutturamamanın faydası... Milyon geldi... Limonunu alan, suyunu kapan, bir küçük bayrak bulan, yüreği olan Taksim’e koştu... Ve dün Türkiye’nin dört bir yanında çığlık vardı... Bu bir “nasıl tutturamadım” yazısıdır... H “Hukuk” diyor... Hukuku yok... “Adalet” diyor adaleti yok... “Devlet” diyor... Devlet çiftliği... “İnanç” diyor... İnancı yok... “Sevgi, saygı, kardeşlik” diyor... Zerresi yok... H Kan içinde kaldı dün civan gençlerimiz, bir dal için... Genç kızlar, delikanlılar ağaçların gövdesine Çünkü izandan, sevgiden, saygıdan, hukuktan, adaletten, hoşgörüden, merhametten yoksun mu yoksun... “Milletim” deyip dursun... Kimdi Taksim’dekiler?... Çinli mi?.. H Dünkü olaylar bir kırılma noktasıdır... Son günlerde peş peşe yaşanan olayların tümüne tepkinin toplamı... Giderek basıncı artan tahammülün patlaması... Bir yandan şeriatın ilanı gibi gövde gösterilerinin, bir yandan Cumhuriyetimizi kuranlara “ayyaş” demenin... Bir yandan saltanat bayrağı açmanın... Bir yandan mezhepçilik ateşini yakmanın... Tümünün toplam yanıtı... H Bundan böyle işin zor usta... Türkiye babanın çiftliği değil... Ayyaş Demek Yeter İçki içmek ya da içmemek, hiçbir şeyin ölçütü değildir. İçen nice inanmış olduğu gibi, ağzına içki koymayan nice haramzade vardır. İçki içen illa hoş sohbet olur, denemeyeceği gibi, içmeyen abus olur demek de yanlıştır. İçki içmeyeni tutuculukla damgalamak hödüklüktür, her içene ayyaş demek ham ervahlık. Ama bir şey kesindir. Demokrasilerde isteyen içer, istemeyen içmez. Kimse kimsenin içkisine karışamaz. O yüzdendir ki, içki yasağına karşı çıkmak, demokrasiyi savunmaktır. Savunulan, içki değil, özgürlüktür. Başbakan’ın, anlaşılan uzun süredir kurduğu, “şimdi vakti geldi artık” diyerek de tezgâha sürdüğü içki yasağını destekleyenler içinde önemli bir yer tutan yobaz takımı demokrasi ve özgürlükler konusundaki her tartışmada olduğu gibi, burada da kendilerini kutsal kalkanının arkasına saklayıp karşı tarafa iftira okları fırlatarak alan kazanmaya çalışıyor. Ayyaş! Bunların içki içme özgürlüğünü savunanlara karşı sloganları budur. Bunlar sıradan vatandaş düzeyinde kaldığı zaman o kadar önemli değil, ama Başbakan katına yükseldiğinde durum çok vahim. HHH Ne yazık ki, Başbakan da bu vahim davranışı benimsiyor ve içki içen herkese ve onların özgürlüklerini savunanların tümüne ortak damgayı yapıştırıyor: Ayyaş! Bu kendi gibi düşünmeyen ve davranmayanı ötekileştirici, aşağılaştırıcı bir davranıştır ve bizatihi bu davranış kendi başına Tayyip Bey’in demokrasiye de laikliğe de karşı suç işlemiş olması için yeterlidir. İlla ki, içkiyi yasaklamak gerekmez, içenlerin tümünü ayyaşlıkla suçlayarak aşağılamak yeterince ağır bir suçtur. İnançlardan olduğu gibi, davranış biçimlerinden birini yüceltirken ötekini aşağılamak ve böylelikle bunlardan birinin öbürü üzerine baskı kurmasının önünü açmak, ne demokrasiyle, ne de onun onsuz olmazı laiklikle bağdaşır. Tam tersine demokrasilerde bu gibi durumlar meydana geldiği zaman, devlet böyle davrananlar var ise eğer onları engellemek zorundadır. Demokraside tek yasak, başkasının özgürlük alanını işgalin önlenmesi için getirilir. Devlet yalnız içki içenin kimsenin özgürlük alanına tecavüz etmediği sürece var olan özgürlüğünü tescil etmekle kalmaz ama onu engellemek isteyeni de yasaklar. Demokraside devlet, mahalle baskısına mahal vermez, vermemek zorundadır. HHH Türkiye’de mahalle baskısına elverişli ortamı sağ iktidarlar çeşitli vesilelerle yaratmışlardır. Ülkemiz, mahalle baskısı olarak başlayan sonra katliama kadar tırmanan davranışın acı örneklerini yaşamıştır. Aslında, ceberut devletin ceberutluğu, her zaman yasaklardan değil, zaman zaman da lagarlıktan kaynaklanır. Nitekim, Sivas katliamında devlet sorumludur ve lagarlığıyla ceberut toplumun yaratıcısı olmuştur. Vatandaşın, kimseye zarar vermediği sürece içki içmek özgürlüğüne ayyaşlar diye karşı çıkan bir mahalle baskısı var ise, bunu engellemek iktidarın görevidir. Yukarıda belirtildiği üzere, demokrasi mahalle baskısına mahal vermez. Ama bugün yaşamakta olduğumuz mahalle baskısı değildir. Olayı mahalle baskısı diye adlandıran anlı şanlı sosyolog profesörlerimiz yanılıyorlar. Başbakan içenleri ayyaşlar olarak adlandırdığı andan itibaren, artık mahalleden değil, iktidardan kaynaklanıp mahallede mayalanan ve sonra çok daha vahim boyutlara ulaşabilecek olan bir dikta saldırısıdır söz konusu olan. Burada mahalle, savsaklamaktan yüz bulmakla kalmıyor, iktidar tarafından teşvik ediliyor, kışkırtılıyor. Yasaklamalara kadar gitmeye gerek yok. “Ayyaşlar” diyerek Başbakan vahim bir demokrasi suçu işlemiştir. Zaten bu konuda sicili o kadar kabarık ki!.. Kırılma Noktası sarıldılar... Vatan o işte... Bir dal... Bir ağaç... H Anneler bebeklerini alıp gittiler... O bebeği sevmek odur... Onun olan ağacı talancıya vermemek... H Ama Türkiye’yi babasının çiftliği gibi gören tınmadı... Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu yeni yasayla ilgili basına değerlendirme yapmadı ‘Alkol yasağı siyasi’ İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu, kamu kesiminde ve üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasına yönelik kendilerine yapılan bir başvuru olmamasına rağmen, başvuru yapılacak öngörüsüyle ulusal ve uluslararası mevzuata yönelik bir hazırlık yaptırdıklarını açıkladı. 3. köprünün isminden, Gezi Parkı’ndaki polis şiddetine, mobbingden YAŞ kararlarına kadar birçok alanda yetkilerinin olduğunu belirten Ömeroğlu, alkol yasaklarından gelecek şikâyetler için ise “siyasete girmeyeyim” karşılığını verdi. Ömeroğlu, 3. köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesinden rahatsız olanların başvurusu halinde idareye “bu konu hassastır” çağrısı yapabileceklerini belirtti. Gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya gelen Ömeroğlu, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun yetki alanına gireceği konusunda sorulara şu yanıtları verdi: Gezi Parkı: Oradaki olaylar eğer adliyeye intikal etmemişse, soruşturma ve kovuşturma yoksa, orada yapılan bir idari eylem ve işlem bizim kurumumuzun yetki alanı içinde kalabilir. Vatandaşın bu konuyla ilgili idareye başvuru yollarını tüketmesi lazım, doğrudan bize gelemez. Oradan aldığı cevaptan sonra, idari dava açma süresini kaçırmamak kaydıyla 6 ay içerisinde bize müracaat edebilir. Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Bir Alevi vatandaşımız, “siz bu köprüye isim verdiniz, ben bu isimden rahatsız oldum, değiştirin” dedi, idare de “ben değiştirmiyorum” dedi. Vatandaş “ben bunun Kamu Denetçiliği Kurumu’nda da incelenmesini istiyorum” diyerek bize gelebilir. Biz orada doğru olan neyse onu yaparız; ya reddederiz ya da Ulaştırma Bakanlığı’na “bu hassas bir konudur” diyebiliriz. Kafası yarılan Dilan: 1 Mayıs Taksim olaylarında 17 yaşındaki Dilan Alp’in kafatasının kırılması ile ilgili olarak bir çocuk derneği şikâyetçi oldu. Başvuruyu incelemeye aldık, ilgili yerlerden istediğimiz bilgi, belge, görüntü ve kayıtların bir kısmı geldi. Türban: Başörtüsü konusu din ve vicdan özgürlüğü ile ilgilidir. Gelen bir başvuru yok ama olabileceğini öngörüyoruz. Gelecekte gelirse altyapımızı da ona göre hazırladık. Türkiye’deki mevzuatı, uluslararası metinleri, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesini ve anayasayı incelettik. Alkol yasağı: Bu konu siyasi bir konu. Biz siyasetten uzağız. Yasayla ilgili bir değerlerdirme yapamayacağım. YAŞ kararları: TSK ve HSYK’nin verdikleri kararlar, ihraçlar hariç, idari yargı dışında olmakla birlikte, verilen kararların hakkaniyete uygunluk açısından denetlenmesi bizim kurumumuzun yetkisi içindedir. Mobbing, bizim görev alanımıza girer. Başdenetçi Ömeroğlu, kanun gereği hazırlayacakları raporları TBMM’ye sunacaklarını belirterek, “Eğer Meclis bizim raporlarımızın arkasında durmazsa; biz otururuz, ‘yazın raporunuzu’ deriz, maaşımızı alırız, gezeriz tozarız, böyle olur. Bizim etkinliğimiz kamuoyundan ve Meclis’ten geliyor” dedi. 2012 RAPORU PKK ABD’nin terör listesinde namikzafer@yahoo.com Dış Haberler Servisi PKK, ABD’nin 2012 Terörizm Ülkeler Raporu’nun “Dış Terör Örgütleri” listesinde yer aldı. ABD’nin 1997’de terörist örgütler listesine aldığı PKK, bu yıl da listeden çıkarılmadı. Raporda PKK’nin yanı sıra DHKPC ve Türk Hizbullahı da yer alıyor. ABD Terörizm Ülke Raporları açıklandı. 2012 yılındaki gelişmelerin değerlendirildiği raporda ülkelerin terörle mücadele durumları incelendi. ABD’nin terör örgütü olarak gördüğü kuruluşların sıralandığı raporda şu değerlendirmelere yer verildi: “Türkiye’de terörist gruplar arasında en önde geleni PKK’dir. Başta milliyetçi gündemi bulunan etnik Kürtlerin oluşturduğu PKK, Güneydoğu Türkiye ve Kuzey Irak’ta faaliyette bulundu ve temel olarak Türk güvenlik güçlerini hedef aldı. Türkiye’de diğer önde gelen terörist gruplar arasında, ABD ve NATO karşıtı görüşlerle Türk devletinin şiddet yoluyla yıkılmasını isteyen militan bir MarksistLeninist grup olan DHKPC ve Türk Hizbullahı bulunmaktadır.” Raporda Türkiye’de yasalardaki sınırlı terörizm tanımı da eleştirildi. Birçok El Kaide bağlantılı militanın Türkiye’den yasadışı biçimde geçmeye çalışırken gözaltına alınmasına rağmen yasalardaki boşluklar nedeniyle bu kişilerin kovuşturmaya uğramadan kendi ülkelerine gönderildikleri ifade edildi. Gökçek yaparsa ‘suç’ suç değil ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Sosyal paylaşım sitesi Twitter’da tartıştığı lise öğrencisi İrem Aksoy’un içki içerken çekilmiş fotoğraflarını burada paylaşarak hedef haline getiren Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında takipsizlik kararı verildi. 17 yaşındaki İrem Aksoy, Twitter’da başlatılan “#EdepsizsinMelihGokcek” mesajlaşması kapsamında “Atamın kemiklerini sızlatıyorsun #EdepsizsinMelihGokcek” ve “Müslüman geçinerek kul hakkı yediğin için #EdepsizsinMelihGokcek” şeklinde twit’ler attı. Bunun üzerine Gökçek, Twitter’da Aksoy’u hedef alan mesajlar yazmaya başladı. İkili arasında tartışma sürerken Gökçek, Aksoy’un rakı içerken çekilmiş fotoğrafını paylaştı. Gökçek, hesabında “Şimdi ma sum olarak takdim edilen 17 yaşındaki İrem Aksoy’u Twitter’daki kendi yayınladığı fotoğraflardan tanıyalım” diye yazdı. Bu arada Melih Gökçek, Aksoy hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine 10 polis, İrem Aksoy’u Beylikdüzü Cahit Zarifoğlu Lisesi’nde dersteyken gözaltına aldı. Polisler, Aksoy’un Beylikdüzü’ndeki evinde arama yaptı. Emniyette ifade veren Aksoy, sonrasında serbest bırakıldı. Aksoy’un ailesi, kızlarının fotoğrafını Twitter’da paylaşarak hedef gösterdiği gerekçesiyle Gökçek aleyhinde suç duyurusunda bulundu. Cumhuriyet’in aldığı bilgiye göre, İstanbul Başsavcılığı, Gökçek hakkında “suç unsuru yoktur” diyerek takipsizlik kararı verdi. İrem Aksoy hakkındaki soruşturma ise sürüyor. Aksoy soruşturuluyor MURAT KARAYILAN: Cemaat de bu sürece katılabilir DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Nuçe TV’ye konuşan terör örgütü PKK’nin Kandil’deki yöneticisi Murat Karayılan, “Şu anda riskli bir süreçteyiz, değişik biçimlerde, değişik müdahaleler olabilir. Bu Türkiye için yani AKP hükümeti açısından da bir ölçüde de böyledir. Kararlı davranırsa Türkiye’nin ve Kürt halkının çıkarlarına uygun bir çözüm süreci kesinleşir. Biz kendi açımızdan bu konuda teminat verebiliriz” dedi. Karayılan, bütün kesimlerin ortak olduğunu, somut bir proje gerektiğini belirtirken, “Cemaat de dahil mi buna?” sorusu üzerine “Dahil tabii, niye olmasın? Gelebilirler. Bu sorun tüm Türkiye’nin sorunu, sadece sol kesimin sorunu değildir” yanıtını verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle