23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Altın hareketi tersine dönünce olanlar oldu. İhracat yerinde sayarken ithalat zirve yaptı Dış açıkta patlama Geçen aylarda İran’a yönelik altın ve kıymetli taş satışı ile yükseliyor gözüken altın ve kıymetli taşlardaki hareket geçen nisan ayında 2 milyar 553 milyon dolarlık ithalata dönüştü. Neredeyse petrol ithalatının yarısı kadar kıymetli maden girişi oldu. Ekonomi Servisi Nisan ayında dış ticaret açığı rekor kırdı. Piyasada en fazla 78 milyar dolar olarak öngörülen aylık dış açık, tahminlerin çok üzerine tırmanarak 10.3 milyar dolara yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan 2013 Nisan ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri açıklandı. Buna göre ihracat nisan ayında, geçen yı 19 Mayıs’tan İzlenimler Eşimle birlikte 19 Mayıs’ta Şişli’de Atatürk’ün evinin önündeki toplantıya, yürüyüşe katılmaya niyet etmiştik; her şeye karşın, toplantıya katıldık. Açık söyleyeyim, belki gözü doymazlık olarak da yorumlanabilir, kalabalık daha görkemli olmalıydı. Ülke, Atatürk, haksızlığa karşı tepki, bağımsızlık söz konusu olduğunda gözüm kalabalıklara doymuyor. O kalabalıkları Türkiye’nin kurtuluşu olarak görüyorum. Kalabalık özlediğim kadar görkemli değildi, ama umut vericiydi. AKP’nin ülkeye faydası ne oldu diye sorgulanabilir. Bence en büyük yararı, Türkiye’de körleşmeye başlayan bazı duyguları, özlemleri uyandırması, canlandırması. Ülkenin en azından belli bir bölümü bu dönemde özgürlüğün, bağımsızlığın yaşamsal önemini daha bilinçli olarak hissetti. Kaybetme kaygısına kapılarak değerini anladı. Sahip çıkma gereğini duydu. Ülkeyi sevme, ülkeye sahip çıkma duygusunu canlandırdı. Atatürk’ün büyüklüğünü anımsattı. Gerçekten ulusal bayramlar resmi formaliteler halini almaya başlamıştı. AKP ulusal bayramları yok sayma girişimi, halkın en azından bir bölümünde ulusal bayramlara sahip çıkma tutkusunu canlandırdı, güçlendirdi. Bundan sonra ulusal bayramlar daha içtenlikle, daha çok içselleştirilerek, benimsenerek, daha büyük coşkularla kutlanacak. Başlarında “Atatürk İzindeyiz” bantlı, ellerinde Türk bayraklı genç kızlarımız güven verdi. Başı bezle bağlanmış, bandanalı kızlarımıza karşı, “Atatürk İzindeyiz” bantlı kızlarımız Türkiye’de kadın haklarının korunabileceği konusunda umut ışığı yaktı. Kızlarımıza eğitim, kadınlarımıza karşı artan şiddet, cinsel istismar, çocukluğunu yaşayamamış gelinler, başlık parası, kızlara alınıp satılabilir meta muamelesi... Bu sorunlara çözüm aranacağına, karşı çıkılacağına, gündeme özgürlük sembolü olarak getirilen kızlarımızın, kadınlarımızın başlarına bez bağlamaları, kesinlikle başörtüsü değil. Başörtüsü alalaması altında belki bir simge, belki bir siyasal akıma bağlılık göstergesi, belki mezhepsel bir ileti, belki bazı çevrelere hoş görünme çabası, belki çevre baskısı. Ama herhalde başa bez bağlamak, bandana geçirmek, özgürlük sembolü değil, örtünme değil. Sadece beyin tutulmasının göstergesi. Önemli ve anlamlı olan bizim yaştakilerin ülkeye, Cumhuriyete sahip çıkması değil, gençlerin ülke sevgisi, ülkeye, Cumhuriyete sahip çıkmalarıdır. Gençlerimiz bence yanlış yerlere özendiriliyor. Maddi yaşam, para, marka tutkusu, gösteriş gibi... Bağımsızlık, özgürlük, vatan sevgisi gibi duygular ise körleştirilmeye çalışılıyor. Gençlerimizde körleştirilmeye çalışılan duyguların güçlenmesi hem ülkemiz, hem gençlerin geleceği açısından umut veriyor. Para, işgal olunan orun, mevki, marka giyim, insana değer katmaz. Bunlar ortadan kalktığında kişinin gerçek değeri ortaya çıkar. Tersine ayıklama, ayırım, cavalozlaşma, kıtipiyozlaşma süreci yaşandığı savunulan bir toplumda, gençlere kişilikli olun, bilgili olun, dik durun, özsaygınızı kaybetmeyin, toplum çıkarını düşünün gibi sözler, öğütler samimiyetsizlik gibi gelebilir. Dikkat edin! Para ile, mevki ile, dış destekle toplumda statü kazananlar, para, mevki ve desteğin ortadan kalkması ile tüm saygınlıklarını yitirirler, değersizseler, başlangıçtaki değersiz hallerine geri dönerler. Ziya Paşa’nın ünlü dizesini anımsayalım. Altın palan, özür dilerim eşeğe değer katmaz. Süreç ne olursa olsun, nasıl işlerse işlesin, kimse sizden kişiliğinizi, bilginizi, artamlarınızı alamaz; olsa olsa bir süre hüviyetinizi kısıtlar, dışlar ancak özünüze dokunamaz. Olanak buldukça söylemeye, yazmaya çalışıyorum. “Kişiliğinizi koruyun, ülkeye sahip çıkın, Cumhuriyeti ve bağımsızlığı bize kazandıranlara olan minnet borcunu unutmayın.” ALTIN BU KEZ TERS TEPTİ Geçen ay yapılan ithalatın yaklaşık yüzde 11’ini altın ve kıymetli madenler oluşturdu. Böylece ithalat artışında en büyük pay kıymetli veya yarı kıymetli taşlar, kıymetli metaller kaleminde oldu. Türkiye, altının ons fiyatında görülen düşüş ve düğün sezonunun da yaklaşması nedeniyle artan iç talebin etkisiyle nisan ayında da yüzde 302.3 artışla 2.56 milyar dolarlık altın ve kıymetli taş ithal etti. Bu kalemle birlikte, son aylarda ihracatı şişiren altın, bu kez ithalatı yükseltti ve dış açığı olduğundan yukarı çekti. lın aynı ayına göre binde 9 azalarak 12 milyar 520 milyon dolar oldu. Bu dönemde it halat da yüzde 18.4 artarak 22 milyar 824 milyon dolar olarak gerçekleşti. Sonuçta, geçen yılın nisan ayında 6 milyar 643 milyon dolar olan dış ticaret açığı da, yüzde 55.1 artışla 10 milyar 304 milyon dolara fırladı. İhracatın ithalatı karşılama oranı da geçen yılın nisan ayında yüzde 65.5 iken, bu yılın aynı ayında yüzde 54.9’a geriledi. TÜİK’in takvim etkilerinden arındırılmış serisi bu çarpıcı gelişmeyi daha da dramatik gösteren verilerle sonuçlandı. Buna göre bu yılın nisan ayında ihracattaki düşüş yüzde 3.8’i bulurken ithalattaki artış yüzde 14.3 olarak gerçekleşti. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise nisan ayında, bir ön ceki aya göre ihracat yüzde 1.6 azaldı, ithalat yüzde 10.7 arttı. Veriler şöyle bir tablo ortaya koyuyor: Cari açık yükselecek: Bu veriler cari açığın nisan ayı itibarıyla yeniden 50 milyar doların üzerine çıkacağını gösteriyor. Avrupa Birliği’nde (AB) bir kıpırtı var: AB’nin Türkiye’nin ihracatındaki payı 2012 Nisan ayında yüzde 38 iken, 2013 Nisan’ında yüzde 39.4’e yükseldi. AB’ye yapılan ihracat, 2012’nin aynı ayına göre yüzde 2.8 artarak 4 milyar 936 milyon dolar olarak gerçekleşti. En büyük ihracat kalemi 1 milyar 402 milyon dolarla motorlu kara taşıtları ve bunların aksam parçaları, bu fasılı 1 milyar 102 milyon dolarla “kazanlar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler, bunların aksam ve parçaları”, 954 milyon dolarla “demir ve çelik” ve 749 milyon dolarla “elektrikli makine ve cihazlar, ses kaydetmeverme, televizyon görüntüses kaydetmeverme cihazları” izledi. Almanya en fazla ihracat yapılan ülke niteliğini koruyor. Onu Irak, İngiltere ve İtalya izliyor. İthalatta da Almanya ilk sırada. Almanya’yı sırasıyla 2 milyar 14 milyon dolarla Çin, 1 milyar 941 milyon dolarla Rusya Federasyonu ve 1 milyar 607 milyon dolarla İsviçre izliyor. İş cinayetleri tam gaz Türkiye’de 2002’den 2011’in sonuna kadarki 10 yıllık sürede 11 bin 474 kişi iş kazalarında hayatını kaybetti. Ekonomi Servisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin yazılı soru önergesine verdiği yanıtta, 20022011 döneminde sektör bazında meydana gelen iş kazaları, bu kazalarda hayatını kaybeden, yaralanan ve sakat kalanlara ilişkin verileri açıkladı. Çelik’in yanıtına göre 2002’de 72 bin 344, 2011’de 69 bin 227 olmak üzere toplam 735 bin 803 iş kazası meydana geldi. Bu dönemdeki iş kazalarında 11 bin 474 kişi hayatını kaybetti, 16 bin 693 kişi sürekli iş göremez hale geldi ve 2 bin 360 kişi iş göremeyecek halde sürekli meslek hastalığına yakalandı. İş kazası sonucu ölümlerde inşaat, nakliyat, gıda maddeleri sanayisi, yaratıcı sanatlar ve eğlence faaliyetleri, kömür madenleri ve metalden eşya imalatı sektörleri başı çekti. İnşaatlarda 20022011 döneminde meydana gelen kazalarda 3 bin 400 kişi öldü. İş kazalarında hayatını kaybeden kadın sayısı 177, sakat kalan kadın sayısı 546 olarak kayıtlara geçti. Kömür madenlerinde meydana gelen iş kazaları, 472 kişinin yaşamına mal oldu. Madenlerinde, 1699 kişi meslek hastalığına yakalanarak sürekli iş göremez hale geldi, 637 kişi sakat kaldı. Kabin memurları, kısa bir açıklamanın ardından TASSA üyeliklerinden istifa ettiklerini yazılı dilekçelerle iletti Ekonomi Servisi Hava Yolları Kabin Memurları Derneği (TASSA) önüne gelen bir grup Hava İş Sendikası’na üye kabin memuru, TASSA binasının önüne sloganlar atarak siyah çelenk bıraktı ve TASSA üyeliğinden istifa ettiler. Türk Hava Yolları’ndaki grevin 17’inci gününde, Türkiye Kabin Memurları Derneği (TASSA) üyesi olup greve katılan kabin memurları dün TASSA Ge Grev hakkını savunmayan dernekten istifa nel Merkezi’ne giderek dernek üyeliğinden istifa ettiklerini açıkladı. TASSA’nın Ataköy’deki genel merkezi önüne gelen Havaİş Sendikası’na üye kabin memurları ilk olarak sloganlar attı. Topluluk daha sonra yanlarında getirdikleri, üzerinde ‘Grev ve haklarımıza sahip çıkmayan TASSA’yı kınıyoruz’ yazan siyah çelengi TASSA genel merkezinin önüne bıraktı. İptal davasında sonuç yok THY’nin, Havaİş Sendikası tarafından 15 Mayıs’ta başlatılan grevin usulsüz olduğuna ilişkin açtığı davada dün karar çıkmadı. Çağlayan’daki İstanbul İş Mahkemesi’nde saat 13.30’da başlayan mahkeme, davaya bakan hâkimin emekliye ayrılması nedeniyle yapılamadı. Mahkeme, 20 Haziran tarihine ertelenirken, davayı takip etmek isteyen bir grup grevci duruşma salonuna alınmadı. THY’nin açtığı davaya karşı Havaİş Sendikası da bir bir dilekçe vererek, açılan davanın “Hak arama anlayışı dışında, yasal olarak devam eden grev uygulaması hakkında zihin bulandırmaya ve greve devam eden çalışanları caydırmaya yönelik” olduğunu dile getirmişti. Metalde ilk sözleşme imzalandı MESS ile Türk Metalİş arasında toplusözleşme imzalanırken, Birleşik Metalİş Başkanı Serdaroğlu, tepkileri izleyeceklerini ve komisyonlarla toplantı yapacaklarını belirterek, iki hafta içinde sözleşme yapabileceklerini açıkladı. OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Arçelik, Erdemir, Ford Otosan ve Oyak Renault gibi önde gelen sana yi kuruluşlarının çalışanlarının örgütlü olduğu Türk Metal Sendikası, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) i l e E y l ü l 2012Ağustos 2014 dö nemini kapsayan grup toplu iş sözleşmesini imzaladı. MESS’le görüşmeleri yürüten Birleşik Metalİş Başkanı Adnan Serdaroğlu da kendilerinin temsilcilerle yapılacak görüşmelerin ardından iki hafta içinde sözleşme yapabileceklerini söyledi. Türk Metal Sendikası, MESS ile yürütülen görüşmelerde anlaşmaya varılamaması üzerine 6 Mayıs’ta grev kararı almış, MESS de 22 Mayıs’ta lokavt açıklamıştı. Türk Metal Sendikası’nın internet sitesinde ve MESS’in yaptığı yazılı açıkla maya göre, toplusözleşme süreci ile yıllık bazda yüzde 14.5 ile yüzde 24 arasında değişen oranlarda gelir artışı sağlandı. Açıklamalara göre, sözleşmenin imza tarihinden önce, işyerlerinde saat başı 4.64 TL ücretin altında çalışanların ücretleri öncelikle 4.64 TL’ye yükseltilecek. Saat başına ücretleri 6.31 TL’nin altında olan üyelerin ücretlerine saati 6.31 TL’yi geçmemek üzere 20 kuruş eklenecek. Bunun ardundan, ilk altı ay zammı olarak herkesin almakta olduğu saat ücretlerine yüzde 7 zam yapılacak. Sözleşmenin ikinci altı ayında da yüzde 7 zam yapılacak. İkinci altı ayda enflasyon üzerine yüzde 1.18 refah payı eklenecek. Sözleşmenin üçüncü ve dördüncü altı aylarında ücretler enflasyon oranında artırılacak. Açıklamalara göre, bu zamlarla birlikte üyelere, ilk altı ayda yüzde 7 ila yüzde 16’ya varan ücret zammı sağlanmış oldu. Yıllık bazda da yüzde 14.5 ila yüzde 24 arasında ücret artışı sağlandı. Sözleşme 106 bin işçiyi kapsıyor. Türk Metal tarafından yapılan açıklamada ayrıca, “MESS ile yürütülen pa zarlıklar sırasında MESS’in esnek çalışma ve ikramiyelere yönelik talebi kesin bir dille reddedilmiş, dün gece geç saatlerde imzalanan sözleşmede metal işçisinin geçmişten gelen bütün hakları korunmuştur” denildi. Öte yandan MESS’le 15 bini aşkın metal işçisi adına görüşmeleri yürüten Adnan Serdaroğlu, Türk Metal’in ilk kez mücadeleci bir sendika gibi davrandığını ancak birlikte hareket edilse çok daha iyi sonuçlar alabileceklerini dile getirdi. Serdaroğlu, söz konusu sözleşmenin ardından işçilerin tepkilerini ölçeceklerini, kendi komisyonlarıyla yapılacak görüşmelerin ardından muhtemelen hafta başında MESS’i görüşmeye çağırarak yeni tekliflerini alacaklarını dile getirdi. “Biz gece yarıları sözleşme imzalamaya alışık değiliz. Büyük ihtimal hafta başı MESS ile görüşür ve pazarlığımızı yaparız” diyen Serdaroğlu, görşümelerin iki hafta içinte toplusözleşme ile tamamlanabileceğini de sözlerine ekledi. Gece yarısı imzalamayız Ekonomi Servisi Çevreye daha duyarlı liman tesislerinin ülkeye kazandırılması hedefiyle başlatılan “Yeşil Liman (Green Port) Projesi” denizcilik sektöründe yoğun ilgi gördü. Proje, gemi ve liman operasyonlarından kaynaklanan kirliliğin şehir yaşamını ve insanları olumsuz etkilediği gerekçesi ile yaşanan veya yaşanması muhtemel çevre kaynaklı olumsuzlukların giderilmesi ve mümkün ise ortadan kaldırılmasını hedefliyor. 2003’ten bu yana Körfez’de faaliyet gösteren Evyapport da, proje kapsamında yer alan tüm kriterleri tamamlayarak “Yeşil Liman Logosu” almak için başvuruda bulundu. “Yeşil Liman” unvanına sahip olmanın ön şartları ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, OHSAS 18001 İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetim Sistemi ve ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemini kurmuş, belge almış ve etkin bir şekilde uyguluyor olması olarak sıralanıyor. Evyapport, Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği V. Küresel Isınma Kurultayı’nda 48 STK’dan oluşan komite tarafından “Yeşil Liman” ödülü de almaya hak kazandı. Türkiye’nin ilk “Yeşil Liman”ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle