19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MAYIS 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Taksim’e ayak basanın karşısına TOMA ve çevik kuvvet çıkıyor Kimliksizleştirme projesi CİHAN ORUÇOĞLU İnşaat Hayranlığı... Cemal Kutay’ın kitapları dışında, çok sayfalı ciltler halinde yayımlanan “Bilinmeyen Tarihimiz” adlı bir yayını daha vardı. Ayrıntıları ile yazdığı konuların arasına “Arşivimden” ve “Meşhurlardan Nükteler” başlıklarıyla kimi ilginç olayların belgelerini ya da küçük hikâyeleri serpiştirmişti. Aklımda kalan küçük hikâyelerden kimi de şöyleydi: Taşrada görevli vali paşalardan biri ödeneğinin yetersizliği nedeniyle ailesini geçindiremediğinden yakınan dilekçelerle sadrazam paşa hazretlerine başvururmuş. Dilekçelere verilen yanıtlarda da ödenek artışı müjdesi yerine öğüt alırmış: “Paşa hazretleri inşaat yapınız.” Osmanlı’ya öykünmenin nedenlerinden biri de sadrazam paşanın bu öğüdü olabilir mi diye zaman zaman düşünmeden edemem. Şehrin dış alanlarında yükselen gökdelenleri fazla bulurken anayolların hemen yanında yükselen inşaatların da eklenmesiyle neredeyse tarım yapılan alanlar yok edilmeye başlandı. Yeşil alanlar da anayolların hemen kenarındaki 1520 metrelik düzenlemelerle sınırlı kalacak gibi görünüyor. Ama bir başka gerçek de o alanların sadece bakıp geçmekle sınırlı kalması... ??? İstanbul’un seçkin yeşil alanlarından biri de Çamlıca Tepesi ve etekleriydi. Tepe önce Çamlıca Tepesi olmaktan çıkıp “Anten Tepe” olmuştu. Yapılan açıklamalardan, Çamlıca’nın canına rahmet okunup “İnşaat Tepe” olması için planlar yapıldığını öğreniyoruz. ??? Kadıköy’ün inşaat rantına kurban edilecek boş alanlarından birinin de Kuşdili Çayırı olacağı konuşuluyor. Kuşdili Çayırı’nın yazlık eğlence yeri olarak kazandığı ünün yanı sıra basın tarihimiz açısından da önemi var. Çünkü İstanbul’da yayımlanan ilk Türkçe gazetenin yayımlanmasının da gerekçeleri arasında adı geçiyor. Wilyam Çorçil adlı bir İngiliz gazete muhabirinin Kuşdili Çayırı’nda avlanırken kuzusunu otlatan bir çocuğu yaralamasıyla başlayan olaylar söz konusu. ??? Gelelim benim yetiştiğim döneme. Cumhuriyet Halk Partisi’nin dünya savaşı sırasında uyguladığı karne dönemi, Demokrat Parti’nin “Görülmemiş Kalkınma” döneminde de hortlamıştı. Eski çok sayfalı nüfus cüzdanımda “kok kömürü verildi”, “şeker verildi”, “çivi verildi” damgalarının da bulunuyor olması durumu kısaca anlatır sanıyorum. “Kok kömürü verildi” damgası Kuşdili Çayırı’nda vurulurdu. Taş kömürleri şatlarla Kadıköy Rıhtımı’na getirilir. Hasanpaşa’daki gazhanede koka dönüştürülür ve elinde karnesi olanlara Kuşdili’nde dağıtılırdı. Kuşdili Çayırı, Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi’nin Anadolu yakasındaki açık deposuydu. Sabah erkenden gidilir, karneler verilerek sıraya girilirdi. Kömürü taşıyacak at arabaları da kendi aralarında sıraya girmiş olurlardı. Sırası gelen hak sahibinin adı yüksek sesle okunur, yine sırası gelen araba kantara yanaşır, küfelere doldurulup tartılan kömürler arabaya boşaltılırdı. Kömür tepelerinden kepçelerle alınan kömürler bazen çok tozlu olur ve hak sahibi kantarcılarla kavgaya tutuşurdu. Kömürün arabaya doldurulmasının ardından kışı oldukça rahat geçirecek olmanın verdiği gururla arabacının yanına kurulur ve arabacıya yolu tarif ederek eve giderdik. ??? Kuşdili Çayırı önce Kadıköy’ün meşhur Salı Pazarı’na ayrıldı. Ardından betonlanıp otopark yapıldı. Hiç değilse yaşanacak depremde toplanacak ve barınılacak bir alan olmasının önemi korunuyordu. Anlaşılıyor ki o da “inşaat yap” öğüdüne kurban gidecek... Taksim’de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nden bu yana adı konulmamış bir sıkıyönetim yaşanıyor. Alınan karar gereği Galatasaray Lisesi önünden Taksim Meydanı’na, Taksim Meydanı’ndan da Galatasaray Lisesi yönüne grupların yürüyüşlerine izin verilmiyor. Polisin TOMA ve çevik kuvvet ekipleri ile önlem aldığı Taksim’de yürüyüşte ısrar eden gruplara sert şekilde müdahale ediliyor. Taksim Dayanışması üyesi Cem Tüzün, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın rant projeleri yaptığına dikkat çekerek “Türkiye’de ciddi bir kimlik kargaşası yaratılıyor. Bunu yapabilmek için önce insanların kimlik aidiyetlerini ortadan kaldırmak gerekiyor. Bu nedenle bellek mekânları yok ediliyor. Haydarpaşa’da, Taksim Meydanı’nda, Emek Sineması’nda yapılan aynı şey. Ortak bellek yok ediliyor” dedi. Tüzün, “Taksim’e otoriteyi simgeleyen bir bina yapılmak isteniyor. AVM ya da rezidansların hepsi palavra” diye konuştu. Avukat Can Atalay ise anayasanın “herkesin istediği yerde barışçıl gösteri ve yürüyüş yapma hakkını koruduğunu” anımsattı. Atalay şöyle devam etti: “Başbakan Erdoğan’ın ağzından söylenen Yenikapı ya da Maltepe’deki dolgu alanına gider, gösteri ve yürüyüşlerinizi yaparsınızın hiçbir anlamı yok. Çünkü insanlar kent merkezinde talepleri neyse dillendirme haklarına sahiptirler.” Gaz, kalkan, tazyik ? İstanbul Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yapmak isteyen gruba polis müdahale etti. Doğan Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre yaklaşık 15 kişilik grup önce adliyenin önünde açıklama yapmak istedi. Ancak çevik kuvvet DHKPC operasyonunu protesto etmek isteyen grubun adliye bahçesine girmesine izin vermedi. Gruba gaz sıkan polis, kalkanlarla grubu iterek adliyenin karşısındaki alana çıkardı. Adliye karşısında oturma eylemi yapan gruba polis dağılın uyarısında bulundu. Bir süre daha oturup basın açıklaması yapmak istediklerini belirten gruba polis yine izin vermedi. Bu kez gruba, TOMA ile basınçlı su sıkıldı. Polisin bir süre kovaladığı grup ara sokaklara kaçarak dağıldı. Hastane için suç duyurusu İstanbul Haber Servisi 1 Mayıs’ta polisin attığı gaz bombasının kafasına isabet etmesi sonucu ağır yaralanan ve hastaneden zorla taburcu edildiği iddia edilen Dilan Alp’in avukatları, Medical Park Bahçelievler Hastanesi ile ilgili Sağlık Bakanlığı ile Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) şikâyetçi olacaklarını, Cumhuriyet Başsavcılığı’na da suç duyurusunda bulunacaklarını belirttiler. Ailenin avukatları hastanenin aileden özür dilemesi gerektiği belirterek özetle şunları söyledi: “Taburculuk sonrası tedavisine ilişkin bilgilendirme yapılmamış, taburcu raporu ya da başka bir rapor verilmemiş, reçete düzenlenmemiş, yoğun bakım sırasında kullanmış olduğu ve yoğun bakım tedavisi sonrası kullanması gereken ilaçların neler olduğu söylenmemiş, yalnızca ‘Burası 17.30’da kapanıyor, hastanızı alın götürün’ denmiştir. Hastanenin ‘Her iki hastanın da taburculuk sonrası kontrolleri planlanarak tedavi programı kendilerine bildirilmiştir’ sözleri kesinlikle gerçekleri ifade etmemektedir.” Kanser hastası Mete Diş’in anne babası, oğullarının gözaltına alınışını ve hastalıkla tanışmasını anlattı Odası morga Dilan için çökerttiler ? Medical Park Hastanesi’nin internet sitesi RedHack tarafından hacklendi. Medicalpark’ı hacklediğini Twitter’dan duyuran RedHack, “Dilan Alp’i hastaneden atan http://www.medicalpark.com.tr/ sitesi çökertildi. komşuydu ESRA AÇIKGÖZ “Şimdi size soruyorum: Bir hasta tutsağa reva görülen tedavi süreci, bir kanser hastasını nasıl iyileştirir? Aslında bu resmen ölürsen öl, demektir”. Habere biraz hızlı giriş yaptığımı biliyorum, ama Mete Diş’in 1 No’lu F Tipi Hapishanesi Kandıra’dan yolladığı mektubunu okuyup ailesiyle görüştüğümden beri bu soru ve ölüm keskinliğindeki yanıtı dönüyor kafamda. Doğru, onlar Mete’ye öl, diyorlar, peki ya bizler, 25 yaşında gencecik bir çocuğa karşı işlenen bu cinayetin neresinde duruyoruz? Gelin yanıtımızı, Mete’nin 6 Haziran’da Çağlayan Adliyesi’ndeki duruşmasında verelim. Ama önce sizi Mete ve annebabası MineMehmet Diş’le tanıştırayım... “Vallaha” diye başlıyor söze Mehmet Diş. Onları sakin hayatlarından oğullarının tutuklanması çıkarmış, dolayısıyla ne anlatacaklarını bilmeyecek kadar şaşkınlar... 24 Kasım 2010’da gözaltına alınıyor Mete. “Evdeydi o akşam” diyerek başlıyor anlatmaya, Mehmet Diş. “Biraz dolaşayım, diye çıktı. Tutuklanmış. Gece eve silahlarıyla polisler geldi, arama yaptılar, öyle öğrendik. Bir şey bulamadılar zaten”. Sözünü kesiyor anne Mine, kızgın, üzgün: “Ne var ki evde, bulacaklar? Bir şeyi yok ki? Ne var?” Günlerce susuzluk ? Mehmet Diş devralıyor lafı: “Eve baktılar, Atatürk resmi filan var. Anons ettiler ev temiz, diye gittiler. Beşiktaş’ta mahkemeye çıktı. 2.5 yıldır Kandıra 1 Nolu F Tipi’nde.” Yeni bir acıyla karşılaşıyor Diş ailesi, kanser teşhisi konuyor Mete’ye: “Cezaevinde biraz ağrılar başlamıştı. Testler yapılmış. Aynı gün testis ameliyatına aldılar. Sadece bir gün hastane odasında tuttular, sonraki iki gün hastanenin cezaevi koğuşunda kaldı. Bir tarafında morg, bir tarafında kompresörler çalışıyor, güya tedavi ediyorlar. Üç gün sonra cezaevine götürdüler. Kötü huylu tümör olduğu anlaşıldı. Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kemoterapiye başladılar. Kapıdan zar zor görüyorduk, yanına girmemize savcı izin vermedi. Maltepe Cezaevi’nde görüşte ayakta duramıyordu. içme suyu bitmiş, onu bile vermemişler günlerce. Bu kadar gaddarlık niye?” Emrindeki onbaşının kalp krizinden ölümüne neden olan uzman çavuşa 198 TL ceza Bu neyin Yurt Haberleri Servisi Hatay’da vatani görevini yapan onbaşı Latif Terli’yi 2005’te darp edip kalp krizi geçirerek ölmesine neden olduğu belirtilen uzman çavuş H.Ç’ye taksirle adam öldürmek suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası verildi. H.Ç’nin cezası 198 TL para cezasına çevrildi. Ancak bu ceza da ertelendi. İHA’nın haberine göre acılı anne Hatice Terli, “İnsan hayatı bu kadar ucuz olamaz” diyerek isyan etti. Oğlunun fotoğraflarına sarılıp gözyaşı döken acılı anne Hatice Terli, “Oğlumu sapasağlam askere gönderdim. Böyle mi ola Fotoğraf: UĞUR DEMİR bedeli? caktı sonu? İnsan hayatı bu kadar ucuz olamaz” dedi. Mete gazetemize yolladığı mektupta şöyle anlatıyor durumunu: “2010’da Hayata Dönüş Operasyonu’nu protesto kampanyası sırasında alakasız suçlamayla gözaltına alındım, tutuklandım. Çıktığımız ilk mahkemede ifadeyi veren kişi polisin baskısıyla yalan beyanlarda bulunduğunu söyledi, ilk mahkemede tahliye edildi. Bense 2.5 yıldır tecrit hücrelerindeyim”. ? Mete de şaşkın ‘Delilleri karartılar’ Ağabey Mehmet Terli ise “Bizim çocuğumuzun askeri elbisesini bile göstermediler. Asker ocağındaki not defteri kayıp, fotoğrafları kayıp, yani delil kararttılar. Olayla ilgili hiç ilgisi olmayan şahısların ifadesi alınmış. Olayı gören kardeşimin devrelerini de başka bölüklere sürmüşler. 2 ay boyunca çocukları kimseyle görüştürmemişler. Şimdi de karar geldi. İşte insan hayatının bedeli bu 198 TL” diye konuştu. Bir ayda 15 kilo kaybetti ? Maltepe Cezaevi’ndeki hücrede baygınlıklar geçiriyor Mete. Tek başına. Müdahale edecek kimse yok. Üstelik kemoterapinin verdiği halsizlikten ihtiyaçlarını gidermekte bile zorlanıyor. Gardiyanları çağırmak için ayakları ağrıyana, avuçları kızarana kadar dövüyor kapıyı. Neyse ki şimdilik o süreç bitti, şimdi yine Kandıra’da, iki kişiyle bir hücreyi paylaşıyor.“Bir an önce oğlumuzun tedavisini yaptırmak istiyoruz” diyor Mine Diş. Kan değerlerine bakılıyor şimdi Mete’nin. Eğer RedHack’e ‘bilişim’ bakacak ALİCAN ULUDAĞ düzgün çıkarsa tedaviyi kesecekler ya da üç ayda bire indirecekler. Hastane raporlarına rağmen tahliye edilmiyor Mete. Adli Tıp’a sevk ediliyor, 1.5 ay önce! İki ayda 15 kilo kaybediyor. Diş ailesinin salonunda duran iri yapılı, kaslı fotoğrafındaki halinden gittikçe uzaklaşıyor. En son 24 Nisan’daki açık görüşte sarılmışlar oğullarına: “Suçu yok, sicili temiz. Adam öldürse, hırsızlık yapsa, devleti soysa tamam da, suçu ne? Ülkesini, insanları sevdiği için tıktılar içeri.” Tahliye çağrısı Hilmioğlu için imza kampanyası İstanbul Haber Servisi 196 ülkede 20 milyondan fazla kullanıcısı ile dünyanın en büyük imza kampanyası platformu, www.change.org adresi üzerinden Ergenekon davasından 4 yıldır tutuklu bulunan ve ağır sağlık sorunlarıyla mücadele eden eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tahliye edilmesi için imza kampanyası başlattı. Kampanyada, siroz, şeker ve kanser hastası bir akademisyenin göz göre göre cinayete kurban gitmemesi gerektiği vurgulanarak “Başka bir Kuddisi Okkır olayı yaşamamak adına Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tahliye edilmesi için destek verin” denildi. Anneler Günü Balbay’ın annesine ziyaret İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Anneler Günü, 12 Mayıs’ta, yani gelecek pazar kutlanacak. Balbay’a Özgürlük Girişimi üyeleri, 11 Mayıs’ta, gazetemiz yazarı ve CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ın, Aydın’ın Nazilli ilçesinde yaşayan annesi Melek Balbay’ı ziyaret edecek. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de Şişlili kadınlarla, aynı gün saat 11.00’de, Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın, İzmir Karşıyaka’daki mezarının başında olacak. ANKARA Terörle Mücadele Yasası (TMY) ile görevli Ankara Başsavcıvekilliği, birçok devlet kurumunun internet sitesine yönelik eylemleriyle gündeme gelen RedHack’e yönelik “silahlı terör örgütü” suçlaması konusunda fikir değiştirdi. Daha önce Ankara Emniyeti’nin sitesine yönelik siber saldırı nedeniyle 10 kişiye “silahlı terör örgütü üyeliğiyle” dava açan savcılık, RedHack’in YÖK, Dışişleri Bakanlığı gibi kurumların sitelerine yaptığı saldırılarla ilgili yürüttüğü soruşturmada ise görevsizlik kararı verdi. Dosyayı normal savcılığa gönderen TMY Savcılığı, gerekçesinde RedHack’in “yasadışı örgüt” olduğunu, ancak eylemlerinin “şiddet içermediğini” kaydetti. RedHack’in bir suç örgütü olduğu savunulan kararda, buna karşın örgütün silahlı olmaması nedeniyle soruşturmayı Bilişim Suçları Bürosu’nun bakması gerektiği kanaatine varıldı. Artık RedHack dosyasını, Bilişim Suçları soruşturacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle